Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Isra 60 Ayetin Tefsirinde Umeyyeoğulları Rivayetinin Aslı Nedir?

Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum. okuduğum bir yazıdan bir kesit paylaşıyorum:
...Allah-u Teala İsra suresi 60. ayette şöyle buyuruyor:

“Sana gösterdiğimiz o rüyayı ve Kur’ân’da lanetlenen ağacı, ancak insanları sınamak için meydana getirdik. Biz de onları korkuturuz da, bu onlara, büyük bir azgınlıktan başka bir şey sağlamaz.”

İmam Sa’lebi, imam Fahr-u Razi ve diğer sünni müfessirlerin rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.a) rüya aleminde Beni Ümeyye’nin maymunlar şeklinde kendi minberine çıkıp indiğini gördü, Cebrail bunun üzerine mezkur ayeti nazil etti. (Bu ağaçtan kasıt Beni Ümeyye soyudur.)

Allah-u Teala, başı Ebu Süfyan ile Muaviye olan Beni Ümeyye’yi lanetlenmiş bir ağaç olarak zikretmiştir; dolayısıyla bu ağacın bir dalı olan Muaviye de mel’undur.

bu yazıda söylendiği gibi mezkur tefsirlerdeki görüş bu mudur, ve bu ayetlerin tefsirinin aslı nedir?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullah kardeşim;

Aktardığın görüş, zayıf bir rivayet olup, aslen Şii görüşüdür!
Şimdi ehli sunnetin mufessirlerinden ayetle ilgili açıklamalarını görelim:

"Hani sana demiştik ki: "Rabbın gerçekten insanları kuşatmıştır. " Sonra sana göstermiş olduğumuz rüyayı sadece insanlar için bir imtihan kıldık. Kur'ân'da lânetenmiş olan ağacı da. Biz onları korkutuyoruz ama bu, onlara büyük bir azgınlık vermekten başka bir şeyi artırmıyor." (İsra 60)

Nuzul Sebebi hakkında rivayetler:

l- Sehl ibn Sa'd'den, o şöyle anlatıyor:
Allah'm Rasûlu (s.a.v.) bir gün rüyasında filân oğulları (kabilesi)nin minberi üzerinde maymunlar gibi zıpladıklarını görerek bunu hayra yormamış ve ölünceye kadar da bir daha gülmemişti. İşte onun gördüğü bu rüya üzerine Allah Tealâ: "Sonra sana göstermiş olduğumuz rüyayı sadece insanlar için bir imtihan kıldık." âyet-i kerimesini indirmiş. (Taberî, age. xv,77)

İbn Ebî Hatim, İbn Merdûye, Beyhakî ve İbn Asâkir'in Saîd ibnu'l-Museyyeb'den rivayetle tahric ettikleri haberde, bu filân oğullarının Umeyye oğulları olduğu tasrih olunmuştur. (Alûsî, age. xv, 107)

İbn Ebî Hâtim'in Ya'lâ ibn Murra'dan rivayetinde o şöyle diyor:
Allah'ın Rasûlu (s.a.v.): "Rüyada Umeyye oğullarını yeryüzü minberlerinin üzerinde gördüm. Onlar size krallar olacaklar ve siz onları kötülüklerin erbabı bulacaksınız." buyurdu ve bundan dolayı kederlendi de Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi. (Alûsî, age. xv, 107)

2- Suyûtî, bu âyet-i kerime ile İsrâ ve mi'râc hadisesi arasında irtibat kuruyor ve Ummu Hânî'den şöyle bir haber rivayet ediyor:
Allah'ın Rasûlu (s.a.v.) Mescid-i Harâm'dan Mescid-i Aksa'ya geceleyin götürüldüğünde bunu Kureyş'ten bazılarına anlatmış ve onlar da kendisiyle alay ederek kendisinden bir âyet (gittiğini iddia ettiği Mescid-i Aksâ'yı kendilerine anlatmasını) istemişlerdi. Allah'ın Rasûlu (s.a.v.) de onlara Beytu'l-Makdis'i vasfedip yolda rastlamış olduğu bir kervanın o gece nerede olduğunu haber vermiş, el-Velîd ibnu'l-Muğîra da: "Bu adam bir büyücü." demiş ve işte bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirmiştir.

el-Huseyn ibn Ali'den gelen başka bir rivayette de Hz. Peygamber (herhalde isrâ ve mi'râc hadisesinin akabinde kavminin onun bu mucizesini yalanlaması üzerine) kederli bir halde iken ashabı: "Ey Allah'ın elçisi, neden üzülüyorsunuz. Bakın biz hiç üzülmüyoruz. Çünkü bu (isrâ ve mi'râc) onlar için bir fitne olmuştur." demişler de bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirmiş.
Ancak Suyûtî, bu iki haberi ve değişik kanallardan gelen rivayetlerinin senedlerini zikrettikten sonra senedlerinin zayıf olduğunu kaydetmektedir ki İsrâ ve mi'râcı basit bir rüyaya indirgemesi ve dolayısıyla bu husustaki sahih rivayetlerle çelişmesi de zaten bu iki rivayetin doğru olmadığını göstermektedir. (Suyûtî, Lubâbu'n-Nukûl, 1,231)

3- İbn Abbâs'tan rivayet ediliyor: Bu âyet-i kerimedeki rüya, Rasûlullah (s.a.v.)'ın, Hudeybiye senesi Mekke'ye girdiklerini gördüğü rüyadır. Ancak muşrikler tarafından Mekke'ye giremeden geri çevrilince bazı müslümanlar bununla fitneye duçar kalmış (Hz. Peygamber (s.a.v.)'in davetinin hak olup olmadığında şüpheye kapılmış). Bu cümleden olarak meselâ Ömer (r.anh), Ebu Bekr'e: "Allah'ın Rasûlu (s.a.v.) bize, Beytullah'a gireceğimizi ve onu tavaf edeceğimizi söylemedi mi?" demiş, Ebu Bekr de: "Bunu bu sene yapacağımızı haber vermedi. Onu başka bir sene yapacağız." diye cevap vermiş ve işte ashabdan bazısının bu şekilde şubheye kapılması üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuştur.
Ancak bir sonraki sene Rasûlullah (ve ashabı) Mekke'ye girmişler ve bunun üzerine de Allah Tealâ: "Andolsun ki Allah, Rasûlu'nun rüyasını doğru çıkardı..." (Feth, 27) âyet-i kerimesini indirdi.
Kurtubî, bu rüyanın, bu âyet-i kerimenin iniş sebebi olmasını uzak görür. Çünkü âyet (ona göre) Mekke'de inmiş, halbuki Efendimiz (s.a.v.)'in bu rüyası Medine-i Munevvere'de olmuştur. (Râzî, age. XX,236; Kurtubî, age. X,183)

4- Vâhıdî'nin, kendi isnadıyla İbn Abbâs'tan rivayetinde o şöyle diyor:
Allah Tealâ Kur'ân-ı Kerim'de Zakkum'u zikredip Kurayş'tan olan bu kabile onunla korkutulunca Ebu Cehl: "Biliyor musunuz, Muhammed'in sizi korkutmakta olduğu zakkum nedir?" diye sordu.
"Hayır, bilmiyoruz." dediler.
"O tereyağlı tiriddir. Ama vallahi eğer ondan elimize geçerse mutlaka ondan zakkumlanacağız." dedi de bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi. (Vahidî, age. s. 203)

İbn Abbâs'tan rivayete göre ise bu hadise aynı zamanda "Ki tomurcukları şeytanların başları gibidir." (Sâffât, 65) âyet-i kerimesi (Taberî, age. xv,78) ile "Hiç şüphesiz zakkum ağacı; o günaha çok düşkün olan günahkârın yemeğidir." (Duhân, 43-44) âyet-i kerimelerinin de (Suyûtî, Lubâbu'n-Nukûl, I, 232) nuzulune sebeb olmuştur.



"Ey Peygamber, hani bir zaman sana şöyle demiştik; Şubhesiz ki Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır. Biz, miraç gecesi o manzaraları sana ancak, insanları imtihan etmek için gösterdik, Kur'an'da lanetlenen ağaçla da onları imtihan ettik. Biz, kâfirleri korkuturuz. Fakat bu, ancak onların aşırı taşkınlıklarını artırır." (İsra 60)

Ey Muhammed, hatırla, bir zaman, sana: Şubhesiz ki biz, insanları çepeçevre kuşatmışızdır. Seni onlardan koruruz. Peygamberliği tebliğ ederken onlardan çekinme" demiştik. Miraç gecesinde sana gösterdiğimiz çeşitli ibret ve deliller ise ancak insanları imtihan etmek içindi. Zira bir kısım insanlar, dinlerinden çıkıp murted oldular. Müşrikler de seninle alay etmeye kalktılar. Kur'anda zikredilen ve lanetlendiği ifade edilen Zakkum ağacını da insanları imtihan etmek için bir vasıta yaptık. Zira kâfirler: "Odunları yakıp bitiren ateşin içinde nasıl ağaç bitecektir?" diyerek alay etmeye başladılar.
Âyet-i Kerime, Peygamber efendimizin Miraç hadisesinin ve Kur'an-ı Kerim'de zikredilen Zakkum ağacının, insanlar için bir imtihan olduğunu beyan ediyor. Zalimlerin bu imtihandan ibret almaları yerine, azgınlıklarını daha da arttıracağım beyan ediyor.
İsra ve Miraç hadisesi, sûrenin başında izah edilmiştir.
Zakkum ağacı hakkında ise şu âyetler bizi aydınlatmaktadır:
"İkram olarak bu mu daha hayırlıdır? Yoksa Zakkum ağacı mı?" Şubhesiz biz onu zalimler için bir belâ kıldık. O, cehennem dibinden çıkan bir ağaçtır. Onun tomurcuklan Şeytanların başlan gibidir. Cehennemlikler bunlardan yerler ve karınlarını bunlarla doldururlar. Sonra onlara, Zakkum ağacının üzerine içecekleri kaynar su karıştırılmış içkiler vardır. Sonra onların dönüp varacakları yer, mutlaka cehennemdir." (Sâffât Suresi, 62-68)
(Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 5/297)

Bu ayet (İsra 60), bir önceki iki ayet üzerine atfedilmiş olup, siyak yönüyle her ikisiyle de bağlantılıdır. Burada hitab Peygamber (s.a.v.)'e yöneltilmiştir.
Birinci paragrafta Peygamber (s.a.v.)'e teselli edilmiştir.
Taberi, Tabiin ve Tebau't-Tabiin'in görüşlerine dayanarak; Allah kendini kafirlerden koruduğuna dair Peygamberi (s.a.v.) teselli ettiğini söylemektedir.
İkinci paragrafta ise Allah, Peygamberi'ne gösterdiği rüyayı kafirlere göstermeyerek, Kur'an'da lanetlenmiş ağacı onlar için bir sınama ve korkutma aracı kılarak, bunu da ancak onların azgınlıklarını artırmalarına vesile kılarak onları eleştirmektedir.

Ağaç ve rüyadan neyin kasdedildiği hususunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu görüşlerden biri de Şia'nın görüşüdür.
Onlara göre: Ağaçtan amaç Umeyyeoğullarıdır. Rüyadan amaç da Peygamber (s.a.v.)'in onları minberine sıçrayan maymunlar olarak gördüğü rüyadır.
Şiilere göre bunlar Umeyyeoğullarıdır. Bu, Kur'an'ı yorumlama hususunda onların çok ilginç yorumlarıdır.

Cumhur, mufessirlerlnin, Tabiin ve Tebau't-Tabiin'e dayandırılarak katıldıkları en meşhur görüşe göre; rüya sûrenin baş taraflarında zikredilen İsra olayıdır.
Bir kısım mufessirlere göre rüya, yalnızca uykuda görülen rüya olmayıp aynı zamanda uyanıkken Peygamber (s.a.v.)'in gördüğü muşahedelerdir.
Ağaca gelince; Cumhurun da katıldığı görüşe göre, zakkum ağacıdır. Bu ağacın, bu sûreden bir muddet önce inen Vakıa sûresinde zikri geçmiştir.
Rivayetlerde zikrolunduğuna göre Ebu Cehil'in de içinde bulunduğu bir kısım kafir liderler, İsra kıssasını duyunca bunu Peygamber (s.a.v.)'e karşı olay ve propaganda aracı görmüşler, insanları ondan yüz çevirmeye çalışmışlar, hatta bir kısım imanı zayıf müslümanlar onların sözlerine kanarak dinden dönmüşlerdir. Bu kimseler aynı şekilde zakkum ağacını da alaya almışlar, Muhammed'in ateşinde biten ağaç olarak nitelemişlerdir.
Burada adeta ayetle nebevi haberleri doğrulamak için iki meseleyi Allah'ın sınav meselesi kılması kasdedilmiş, bunları tasdik etmeyenlerin ise mucizeleri inkar ettikleri ortaya çıkmıştır. Bunun için de bu tür kişiler fiilen kafirlerden olmuştur.
(et-Tefsiru’l-Hadis, 2, 360)

***

"Hani sana demiştik ki: Rabbın gerçekten insanları kuşatmıştır. Sonra göstermiş olduğumuz rü'yâyı sâdece insanlar için bir imtihan kıldık. Kur'an'da la'net-lenmiş olan ağacı da. Biz onları korkutuyoruz ama bu, onlara büyük bir azgınlık vermekten başka bir şeyi artırmıyor." (İsra 60)

Allah Teâlâ, Rasûlunu; gönderdiği risâleti tebliğ etmek için teşvik ediyor ve Allah'ın peygamberini insanlardan koruyacağını haber veriyor. İnsanlara güç yetiren muhakkak O'dur. İnsanlar O'nun kabzası, kudret ve kahır pençesi içerisindedirler.
Mucâhid, Urve İbn Zubeyr, Hasan, Katâde ve diğerleri «Hani sana demiştik ki: Rabbın gerçekten insanları kuşatmıştır.» kavli hakkında; seni onlardan korumuştur, demişlerdir.

«Sana göstermiş olduğumuz rü'yâyı sâdece insanlar için bir imtihan kıldık
Buhârî der ki: Bize Ali İbn Abdullah... İbn Abbâs'tan nakletti ki; o, bu âyet konusunda şöyle demiştir: Rasûlullah'a mi'râca çıkarıldığı gece gösterilmiş olan rü'yâdır. Kur'an'da la'netlenmiş olan ağaç da Rasûl ağacıdır. Keza Ahmed İbn Hanbel, Abdurrazzâk ve diğerleri Sufyân İbn Uyeyne'den bu hadîsi naklederler. Avfî de İbn Abbâs'tan aynı hadîsi rivayet eder.
Mucâhid, Saîd İbn Cubeyr, Hasan, Mesrûk, İbrâhîm, Katâde, Abdurrahmân îbn Zeyd ve bir başkası da; bu rü'yâyı, mi'râc gecesi olarak tefsir etmişlerdir.
İsrâ ile ilgili hadîsler sûrenin başında uzun uzadıya geçmişti. Hamd ve minnet Allah'a mahsûstur. Bunun üzerine insanlardan bir kısmının hak dinden döndükleri, kafalan ve gönülleri bunu kavrayamadığı için bilmedikleri şeylerden dolayı peygamberin mi'râcını yalanladıktan anlaşılmıştır. Halbuki Allah mi'râcı başkaları için sebat ve yakîn vesilesi kılmıştır. Bu sebeble imtihan ve tecrübe diye ifâde etmektedir.
La'netlenmiş olan ağaç ise, Rasûlullah (s.a.v.) in bildirdiği gibi Zakkum ağacıdır. Hz. Peygamber cenneti, cehennemi ve zakkum ağacını görmüştür. Muşrikler onu yalanlamış, hattâ Ebu Cehil la'netlisi şöyle demişti: Hurma ve üzüm getirin bize.
Hurma ile üzümü yemiş ve; işte biz böyle zukkûmlanırız, demişti, Bundan başka zukkûm bilmeyiz, demişti.
İbn Abbâs, Mesrûk, Ebu Mâlik, Hasan el-Basrî ve bir başkası da böyle anlatmışlardır. Rü'yânın mi'râc gecesi gösterilen olduğunu söyleyenlerin hepsi, la'netlenmiş ağacın da zakkum ağacı olduğunu bildirmişlerdir.

Bazıları da la'netlenmiş ağaçtan maksadın, Umeyye oğulları olduğunu söylemişlerdir. Ancak bu garîbdir, zayıftır.

İbn Cerîr der ki: Bana Muhammed İbn Hasan kanalıyla... Sehl îbn Sa'd'den nakledildi ki; o, şöyle demiş : Rasûlullah (s.a.v.), falanca oğullarını minberinin üzerinde maymunlar gibi zıpladıklarını görünce bu, onun hoşuna gitmemiş sonunda onlar gülerek ölmüşler. İşte bunun üzerine «Sana göstermiş olduğumuz rü'yâyı sâdece insanlar için bir imtihan kıldık.» âyeti nazil olmuş.
Bu hadîsin senedi cidden zayıftır. Çünkü Muhammed İbn Hasan İbn Zebâle metruk bir râvîdir. Onun şeyhi de aynı şekilde tamamen zayıftır.
Bu sebeble İbn Cerîr Taberî, burada mi'râc gecesinin kaydedildiğini ve mel'ûn ağacın da zakkum ağacı olduğunu söylemiştir. O, te'vîl ehlinin rü'yâ ve ağaç konusundaki te'vîlinde icmâ' bulunduğu için bu görüşü tercîh etmiştir.

«Biz onları korkutuyoruz ama bu, onlara büyük bir azgınlık vermekten başka bir şeyi artırmıyor
Biz kâfirleri azâb, ceza ve vaîd ile korkutuyoruz da bu; onların küfürde, sapıklıkta devam etmelerinden başka bir işe yaramıyor. Bunun sebebi, Allah'ın onları rusvây etmesidir.

Onlar zakkum ağacı sözünü işitince, bunu alay konusu etmişler ve; Muhammed, cehenneminde yakıt olarak taşların kullanıldığını iddia ediyordu. Halbuki şimdi orada ağaç bittiğini söylüyor, demişlerdi. Böylece Allah'ı yeterince takdir edememişlerdi. Çünkü Allah Teâlâ'nın, ateşin yakmayacağı cinsten bir ağaç yaratması imkânsız değildir. Meselâ Türk diyarında yaşayan bir canlı olan Semenderin yününden mendil yapılır. Kirlenince mendil ateşe atılır ve kiri gider. Ama mendil olduğu gibi kalır. Yani ateş onu yakmaz. Keza devekuşunun çakılları yuttuğunu ve bunun kendisine zarar vermediğini görürsünüz. Her ağaçtan ateşin yaratılmış olduğu halde onu ateşin yakmadığı görülür.
Bu nasıl caiz ise, ateşte de ağacın yaratılıp onu yakmaması caizdir.
Mânâ şudur : Âyetler sırf kulları korkutmak için gönderilir. Bunlar dünyada azâb ile yani Bedir günü öldürme azabı ile korkutulmuşlar, âhirette ise zakkum ağacından görecekleri azâbla korkutulmuşlardır. Ama her ikisi de onları etkilememiştir.

«Sana gösterdiğimiz rü'yâ ile ve Kur'an'da la'netlenmiş ağaçla sâdece insanları denedik».
Mufessirlerin çoğunluğu; bu rü'yâdan maksadın Hz. Peygambere mi'râc gecesi gösterilen hârika ve âyetler olduğunu söylemişlerdir.
İbn Abbâs der ki: Bu, Rasûlullah (s.a.v.) a mi'râc gecesi yani Kâ'be'den Kudus'e geceleyin götürüldüğü zaman bizzat gösterilmiş olan şeylerdir. Bunu Buhârî tahrîc eder. Saîd İbn Cubeyr, Hasan, Mesrûk, Katâde, îkrime, İbn Gureye ve diğerleri de böyle demişlerdir. Arablar derler ki: Ben gözümle bir rü'yâ gördüm. Rasûlullah (s.a.v.) bu rü'yâyı anlatınca bazıları inkâr etmişler ve yalanlamışlardı. İşte bu, insanlar için bir fitne ve deneme olmuştu. İhlâslılann da îmânı artmıştı. Bir topluluk; Hz. Peygamber ruhuyla mi'râca çıkarılmıştır, cesediyle değil, dedilerse de bu görüş zayıftır. Bir topluluk da dedi ki: Hz. Peygamberin iki mi'râcı olmuştur. Birisi, gözüyle vâki olan mi'râctır ve uyanıkken olmuştur. Diğeri de uyurken vâki' olan rü'yâ şeklindeki mi'râctır.
Denildi ki; Bu rü'yâ, Rasûlullah (s.a.v.) in Hudeybiye yılı Mekke'ye ashabı ile birlikte girişini gördüğü rü'yâsıdır. Rü'yâsında vaktinden önce Mekke'ye girmek için acele etmiş, ancak muşrikler ona engel olmuşlardı ve Medine'ye dönmüştü. İşte o yıl, Hz. Peygamberin Mekke'ye gireceğini söyleyip de muşriklerin engel olması neticesinde oraya girmemesi, bazıları için bir fitne nedeni olmuştu. Halbuki ertesi yıl Mekke'ye girmişti. Ve Allah Teâlâ, «Allah, Rasûlünü hak gözüyle doğruladı.» (Fetih, 27) âyetini indirmişti.
Denildi ki: Hz. Peygamber rü'yâsında Hakem İbn Umeyye'nin çocukların topun etrafında dönmeleri gibi döndüğünü görmüştür. Bu, onun hoşuna gitmemişti.

Bir itirazcı; bu sûre Mekke'de nazil olmuştur, o iki vak'a ise Medîne'de cereyan etmiştir, diye itiraz ederse; ona şöyle cevâb verilir:
Olayın, muşkil bir tarafı yoktur. Çünkü Hz. Peygamberin bu rü'yâyı Mekke'de görüp, sonra Medine'de tahakkuk etmesi uzak görülemez. Kur'an'da «La'netlenmiş olan ağaçla sâdece insanları denedik», buyruluyor. Yani zakkum ağacıyla. Nitekim Allah Teâlâ, Saffât sûresinde bu ağacın niteliklerini belirtmiştir.
Arablar hoş olmayan her yemeğe; la'netlenmiş yemek, derler. Bundaki imtihana gelince; Ebu Cehil: Ebu Kebşe'nin oğlu —Hz. Peygamberi kasdediyordu— sizi; yakıtı taşlar olan ateşle korkutuyor, sonra da orda bir ağacın biteceğini iddia ediyor. Halbuki siz de bilirsiniz ki ateş ağacı yakar, demişti. Denildi ki:
Abdullah îbn Zeb'arî; Muhammed bizi, zakkumla korkutuyor. Halbuki biz, zakkumun sâdece hurma ve üzüm olduğunu biliyoruz.
Ebu Cehil dedi ki: Ey câriye, gel beraber zakkûmlanalım. O üzüm ve hurma getirdi. Ve dedi ki: Ey topluluk, zakkumlarım. Çünkü bu, Muhammed'in sizi korkuttuğu yiyecektir.
Onların cehennemde ağacın bulunmasına hayret etmeleri üzerine Allah Teâlâ bu âyeti inzal buyurdu.
Eğer zakkum ağacı Kur'an'da nerede la'netlenmiştir? derseniz, ben derim ki: Onu yiyen kâfirlerin la'netlendiği yerde o da la'netlenmiştir. Yoksa ağacın bir günâhı yoktur ki la'netlensin. Sâdece mecazî olarak onu yiyenlerin la'netlenmesi anlatılırken onun la'netli olduğu bildirilmiştir.
(İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, 9 / 4789-4790)

 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt