وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً
"Allah, mu’minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir." (Nisa 141)
Mezheblere Göre Kâfirlerin Arkasında Namaz kılmanın Hükmü
Hanefi Mezhebine Göre Kafirin Arkasında Namaz Kılmak :
Şurunbilali (vefatı h. 1069/ m. 1659) kendisine ait olan "Nur'ul İzah" adlı esere yaptığı "Merak'ul Felah" adlı şerhte şöyle demektedir:
"وشروط صحة الإمامة للرجال الأصحاء ستة أشياء الإسلام" وهو شرط عام فلا تصح إمامة منكر البعث أو خلافة الصديق أو صحبته أو يسب الشيخين أو ينكر الشفاعة أو نحو ذلك ممن يظهر الإسلام مع ظهور صفته المكفرة له
Sağlığı yerinde olan erkekler için imamlığın sahih (ve doğru) olmasının şartları altıdır:
1) Müslüman olmak: Bu, genel bir şarttır. Ahireti inkar eden, Ebubekir es-Sıddik (r.anh)'ın hilafetini veya sahabiliğini reddeden veya Şeyhayn'a (yani Ebubekr ve Ömer r.anhuma'ya) dil uzatan ya da şefaati inkar eden ve bunun gibi zahirde İslam iddia etmekle birlikte tekfir edilmelerini gerektiren sıfatları da üzerlerinde bulunduran kimselerin imamlığı geçerli değildir.
Şeyh Nizamuddin el-Belhi başkanlığında bir heyet tarafından hazırlanan "el-Fetava'l Hindiyye" adlı eserde ise şöyle denmektedir:
[الْفَصْلُ الثَّالِثُ فِي بَيَانِ مَنْ يَصْلُحُ إمَامًا لِغَيْرِهِ]
(الْفَصْلُ الثَّالِثُ فِي بَيَانِ مَنْ يَصْلُحُ إمَامًا لِغَيْرِهِ) قَالَ الْمَرْغِينَانِيُّ تَجُوزُ الصَّلَاةُ خَلْفَ صَاحِبِ هَوًى وَبِدْعَةٍ وَلَا تَجُوزُ خَلْفَ الرَّافِضِيِّ وَالْجَهْمِيِّ وَالْقَدَرِيِّ وَالْمُشَبِّهَةِ وَمَنْ يَقُولُ بِخَلْقِ الْقُرْآنِ وَحَاصِلُهُ إنْ كَانَ هَوًى لَا يَكْفُرُ بِهِ صَاحِبُهُ تَجُوزُ الصَّلَاةُ خَلْفَهُ مَعَ الْكَرَاهَةِ وَإِلَّا فَلَا. هَكَذَا فِي التَّبْيِينِ وَالْخُلَاصَةِ وَهُوَ الصَّحِيحُ.
هَكَذَا فِي الْبَدَائِعِ وَمَنْ أَنْكَرَ الْمِعْرَاجَ يُنْظَرُ إنْ أَنْكَرَ الْإِسْرَاءَ مِنْ مَكَّةَ إلَى بَيْتِ الْمَقْدِسِ فَهُوَ كَافِرٌ وَإِنْ أَنْكَرَ الْمِعْرَاجَ مِنْ بَيْتِ الْمَقْدِسِ لَا يَكْفُرُ وَلَوْ صَلَّى خَلْفَ مُبْتَدِعٍ أَوْ فَاسِقٍ فَهُوَ مُحْرِزٌ ثَوَابَ الْجَمَاعَةِ لَكِنْ لَا يَنَالُ مِثْلَ مَا يَنَالُ خَلْفَ تَقِيٍّ. كَذَا فِي الْخُلَاصَةِ.
Başkasına İmâm Olması Caiz Olan Ve Olmayan Kimseler:
Merginânî: «Heva ve bid'at sahibi olan kimsenin arkasında, namaz kılmak caizdir.
Rafızî'nin, Cehmi'nin, Kaderiyye'nin, Muşebbihe'nin ve Kur'ân yaratılmıştır, diyenin arkasında, namaz kılmak câiz değildir.
Yalnız, hevâ ve bid'at sahibi olan kimse, bu hallerinden dolayı kâfir olmuyorsa, arkasında namaz kılmak maal - kerâhe (mekruh olmakla beraber' caiz olur; aksi takdirde caiz olmaz.) demiştir. Tebyin'de ve Hulâsa'da da böyledir. Sahih olan da budur. Bedai'de de böyledir.
Mi'râcı inkar eden kimseye bakılır; eğer o kimse, İsrâ'yı yani Mescid-i Haram'dan (Mekke'den) Mescid-i Aksa'yâ (Kudus'e) kadar olan bölümü inkar ediyorsa kâfir olur; ancak, Beyt-i mukaddesten sonrasını inkâr ediyorsa, kâfir olmaz.
Bid'at sahibinin veya fâsıkın ardında namaz kılan kimse, cemaat sevabını alır. Fakat, bu sevab, mutteki bir kimsenin ardında kılan namazın sevabı kadar olamaz. Hulâsa'da da böyledir. (El-Fetava'l Hindiyye, 1/84, Dâr'ul Fikr)
Şafiî Mezhebine Göre Kafirin Arkasında Namaz Kılmak :
İmam Şafii (vefatı h. 204/ m. 767) "el-Umm" adlı eserinde "Kafirin İmamlığı" adı altında mustakil bir başlık açmış ve şu izahları yapmıştır:
إمَامَةُ الْكَافِرِ
وَلَوْ أَنَّ رَجُلًا كَافِرًا أَمَّ قَوْمًا مُسْلِمِينَ وَلَمْ يَعْلَمُوا كُفْرَهُ، أَوْ يَعْلَمُوا لَمْ تَجْزِهِمْ صَلَاتُهُمْ وَلَمْ تَكُنْ صَلَاتُهُ إسْلَامًا لَهُ إذَا لَمْ يَكُنْ تَكَلَّمَ بِالْإِسْلَامِ قَبْلَ الصَّلَاةِ وَيُعَزَّرُ الْكَافِرُ وَقَدْ أَسَاءَ مَنْ صَلَّى وَرَاءَهُ وَهُوَ يَعْلَمُ أَنَّهُ كَافِرٌ
Şayet kâfir birisi Müslüman topluluğa imamlık yapacak olsa, Müslümanlar onun kafir olduğunu bilseler de bilmeseler de namazları sahih olmaz. Eğer namazdan önce islam'a girecek bir söz etmemiş ise O'nun namazı kendisini İslam'a sokmaz. Ve Kafir (namaz kıldırdığından dolayı) tazir edilir. Onun kafir olduğunu bildiği halde arkasında namaz kılan kişiler çok kötü bir şey yapmış olurlar.
وَلَوْ صَلَّى رَجُلٌ غَرِيبٌ بِقَوْمٍ، ثُمَّ شَكُّوا فِي صَلَاتِهِمْ فَلَمْ يَدْرُوا أَكَانَ كَافِرًا، أَوْ مُسْلِمًا لَمْ تَكُنْ عَلَيْهِمْ إعَادَةٌ حَتَّى يَعْلَمُوا أَنَّهُ كَافِرٌ؛ لِأَنَّ الظَّاهِرَ أَنَّ صَلَاتَهُ صَلَاةُ الْمُسْلِمِينَ لَا تَكُونُ إلَّا مِنْ مُسْلِمٍ وَلَيْسَ مَنْ أَمَّ فَعَلِمَ كُفْرَهُ مِثْلُ مُسْلِمٍ لَمْ يَعْلَمْ أَنَّهُ غَيْرُ طَاهِرٍ؛ لِأَنَّ الْكَافِرَ لَا يَكُونُ إمَامًا فِي حَالٍ وَالْمُؤْمِنُ يَكُونُ إمَامًا فِي الْأَحْوَالِ كُلِّهَا إلَّا أَنَّهُ لَيْسَ لَهُ أَنْ يُصَلِّيَ إلَّا طَاهِرًا وَهَكَذَا لَوْ كَانَ رَجُلٌ مُسْلِمٌ فَارْتَدَّ، ثُمَّ أَمَّ وَهُوَ مُرْتَدٌّ لَمْ تَجْزِ مَنْ خَلْفَهُ صَلَاتُهُ حَتَّى يُظْهِرَ التَّوْبَةَ بِالْكَلَامِ قَبْلَ إمَامَتِهِمْ فَإِذَا أَظْهَرَ التَّوْبَةَ بِالْكَلَامِ قَبْلَ إمَامَتِهِمْ أَجْزَأَتْهُمْ صَلَاتُهُمْ مَعَهُ
Sonra yabancı bir adam bir toplulukla namaz kıldırır, o topluluk da namazlarından şubhe eder, “O adam kafir mi, değil mi” diye bilmez iseler namazlarını, Ta ki onun kafir olduğunu anlayana kadar iade etmezler. Çünkü zahirde onun namazı müslümanın namazı gibidir. O Namazı da müslümandan başkası kılmaz. Onun kafir olduğunu bilib de arkasında namaz kılanın hali müslümanın temiz olmadığını bilmeyen (ve arkasında namaz kılan) kimse gibi değildir. Çünkü kafir hiçbir şekilde imamlık yapamaz. Mu’min kimse ise bütün hallerde namaz kıldırır. Ancak namaz kıldığı zaman temiz olmaması mustesnadır. Aynı şekilde Müslüman bir adam irtidad eder, sonra murted olarak imamlık yaparsa, onun arkasında namaz kılmak da caiz olmaz. Ta ki imamete geçmeden önce, bizzat sözlü olarak tevbesini izhar edene kadar; eğer namaz kıldırmadan önce bu şekilde sözlü olarak tevbesini ortaya koyarsa o zaman arkasında namaz kılmak caiz olur.
(İmam Şafi el-Umm. C.1, S: 195, Dar’ul-Marife, Beyrut, 1410/ 1990)
Ebu'l Hasen el-Maverdi (vefatı h. 450/ m. 1058) ise "Havi'l Kebir" adlı eserinde yine konuyla ilgili mustakil başlık açarak şu izahları yapmaktadır:
( [القول في إمامة الكافر] )
Kâfirin İmâmeti Hakkındaki Kavil
(مسألة)
قال الشافعي رحمه الله تعالى: " وَإِنِ ائْتَمَّ بكافرٍ ثُمَّ عَلِمَ أَعَادَ، وَلَمْ يَكُنْ هَذَا إِسْلَامًا مِنْهُ وَعُزِّرَ، وَلِأَنَّ الْكَافِرَ لَا يَكُونُ إِمَامًا بِحَالٍ وَالْمُؤْمِنُ يَكُونُ إِمَامًا فِي الْأَحْوَالِ الظَّاهِرَةِ "
قَالَ الْمَاوَرْدِيُّ: هَذَا صَحِيحٌ
إِذَا صَلَّى الْكَافِرُ إِمَامًا أَوْ مَأْمُومًا أَوْ مُنْفَرِدًا فِي مَسْجِدٍ أَوْ غَيْرِهِ لَمْ يَكُنْ ذَلِكَ إِسْلَامًا مِنْهُ
وَقَالَ أبو حنيفة: إِنْ صَلَّى جَمَاعَةً كَانَ ذَلِكَ إِسْلَامًا مِنْهُ إِمَامًا كَانَ أَوْ مَأْمُومًا، وَإِنْ صَلَّى مُنْفَرِدًا فَإِنْ كَانَ فِي مَسْجِدٍ كَانَ ذَلِكَ إِسْلَامًا مِنْهُ فِي إِحْدَى الرِّوَايَتَيْنِ عَنْهُ، وَإِنْ كَانَ فِي غَيْرِ مَسْجِدٍ لَمْ يَكُنْ ذَلِكَ إِسْلَامًا مِنْهُ،
İmam Şafii şöyle demiştir:
"Bir kimse kafire imamlık yaptırır, sonradan da bu durumu öğrenirse namazı iade eder. Bu, (yani namaz kıldırması) o kâfirin islamına alamet olmaz ve bundan dolayı kafir tazir edilir. (Namazın iade edilmesinin sebebi ise şudur) Zira kâfir hiçbir durumda imamlık yapamaz. Mu'min ise zahiren her durumda imamlık yapabilir."
Mâverdi diyor ki:
Bu doğrudur, zira kafir ister imam olarak ister cemaat olarak mescidde veya başka bir yerde namaz kılsın, bu onun İslamına delil olmaz.
Ebu Hanife ise şöyle demiştir:
Eğer imam veya cemaat olarak cemaatle namaz kılarsa, bu onun İslam'ına işaret olur. Ondan gelen bir rivayete göre mescidde tek başına namaz kılarsa bu da İslam'a girdiğini gösterir. Eğer mescidin haricinde bir yerde kıldıysa bu, İslama girdiğine delil olmaz.
(فَصْلٌ)
: فَأَمَّا صَلَاةُ مَنِ ائْتَمَّ بِهِ وَهُوَ لَا يَعْلَمُ بِكُفْرِهِ، فَلَا يَخْلُو حَالُ إِمَامِهِ الْكَافِرِ مِنْ أَحَدِ أَمْرَيْنِ:
إِمَّا أَنْ يَكُونَ مُظْهِرًا لِكُفْرِهِ كَأَهْلِ الذِّمَّةِ وَالْمُعَاهَدِينَ، فَصَلَاةُ مَنِ ائْتَمَّ بِهِ بَاطِلَةٌ، وَهُوَ مَذْهَبُ الْفُقَهَاءِ كَافَّةً، وَقَالَ الْمُزَنِيُّ صَلَاتُهُ جَائِزَةٌ كَالْمُصَلِّي خَلْفَ جُنُبٍ، وَهَذَا غَلَطٌ، وَالْفَرْقُ بَيْنَهُمَا مِنْ وَجْهَيْنِ:
أَحَدُهُمَا: أَنَّ الْكَافِرَ مَعَهُ عِلْمٌ ظاهر يدل على كفره، لأنه يوجد لا يدين بلبس الغيار، وشد الزُّنَّارِ، وَتَغْيِيرِ الْهَيْئَةِ، فَإِذَا خَفِيَ عَلَيْهِ فَلِتَفْرِيطِهِ وَقِلَّةِ تَأَمُّلِهِ
Onun küfrünü bilmeden arkasında namaz kılan kimsenin durumuna gelince; onun arkasında namaz kıldığı kafir imamın durumu şu iki halden birisidir: O şahıs ya zimmiler ve anlaşmalılarda olduğu gibi küfrünü izhar etmiş biridir. O takdirde onun arkasında namaz kılan kimsenin namazı batıldır. Bu, bütün fukâhanın mezhebidir. Muzeni ise, O'nun namazının tıpkı cunubun arkasında (bilmeden) namaz kılan kimse gibi geçerli olduğunu söylemiştir. Ancak bu yanlıştır. Bu ikisi arasındaki fark iki yöndendir:
Birincisi: Kafirin küfrüne delalet edecek görünür bir bilgi vardır. Zira onda başlık takması, zunnar giymesi ve dış görünüşünün değişik olması gibi dine girmediğine işaret eden alametler bulunur. Kişinin bunu tesbit edememesi ihmalinden veya anlayışının azlığından kaynaklanır.
وَالثَّانِي: أَنَّ إِمَامَةَ الْكَافِرِ مَعَ الْعِلْمِ بِحَالِهِ لَا تَجُوزُ بِحَالٍ، وَإِمَامَةُ الْجُنُبِ قَدْ تَجُوزُ بِحَالٍ، وَهُوَ الْمُتَيَمِّمُ إِذَا صَلَّى بِالْمُتَطَهِّرِ، لِأَنَّ التَّيَمُّمَ لَا يَرْفَعُ الْحَدَثَ وَكَذَلِكَ لَوْ أَجْنَبَ جَمَاعَةٌ وَلَا يَجِدُونَ مَاءً وَلَا تُرَابًا وَخَافُوا فَوَاتَ الْوَقْتِ جَازَ أَنْ يَأْتَمُّوا بِأَحَدِهِمْ مَعَ الْعِلْمِ بِجَنَابَتِهِ، فَمِنْ أَجْلِ ذَلِكَ وجب اختلاف حكمهما في الإتمام بهما، وبطلت صلات مَنِ ائْتَمَّ بِالْكَافِرِ مِنْهُمَا
İkincisi: Durumu bilinen kafirin imamlığı hiçbir durumda caiz olmaz. Cunubun imamlığı ise bazı hallerde caiz olabilir. Mesela teyemmum alıb, temiz kişilere namaz kıldırması böyledir. Zira teyemmum normalde hadesi izale etmez. Aynı şekilde bir cemaat cunub olub su veya toprak bulamazlarsa ve de vaktin çıkmasından korkarlarsa cunub olduğunu bildikleri halde içlerinden birisini imam yapmaları caiz olur. İşte bu farklardan dolayı bu ikisinin hükmünde ihtilaf etmek vacib oldu ve bunlardan kafiri imam edinen kimsenin namazının batıllığına hükmedildi.
وَإِنْ كَانَ مُسْتَتِرًا بِكُفْرِهِ كَالزَّنَادِقَةِ، فَمَذْهَبُ الشَّافِعِيِّ وَعَامَّةِ أَصْحَابِنَا وُجُوبُ الْإِعَادَةِ عَلَى مَنِ ائْتَمَّ بِهِ
وَقَالَ بَعْضُ أَصْحَابِنَا لَا إِعَادَةَ عَلَيْهِ لِزَوَالِ الْعِلْمِ الدَّالِّ عَلَى كُفْرِهِ، وَهَذَا غَلَطٌ لِمَا ذَكَرْنَاهُ مِنْ بُطْلَانِ إِمَامَةِ الْكَافِرِ بِكُلِّ حَالٍ،
Zındıklar gibi küfrünü gizleyenlere gelince; Şafii'nin ve ashabımızın çoğunluğunun görüşüne göre onun arkasında namaz kılanın iade etmesi gerekir. Ashabımızdan bazıları ise onun küfrüne delalet edecek bir bilgi olmadığı için iade gerekmediğini söylemişlerdir. Ancak kafirin imamlığının herhalûkarda batıl olduğuna dair zikrettiğimiz şeylerden ötürü bu görüş yanlıştır.
(Maverdi, Havi'l Kebir, 2/333-336, Dar'ul Kutub'il İlmiyye, 1999/1419)
Hanbeli Mezhebine Göre Kafirin Arkasında Namaz Kılmak :
Muvaffakuddin İbn Kudame el- Makdisi (vefatı h. 620 / m. 1223) "el-Muğni" adlı eserinde şöyle demektedir:
مَسْأَلَةٌ الصَّلَاةُ خَلْفَ مُشْرِكٍ أَوْ امْرَأَةٍ أَوْ خُنْثَى مُشْكِلٍ.
(1140) مَسْأَلَةٌ؛ قَالَ: (وَإِنْ صَلَّى خَلْفَ مُشْرِكٍ أَوْ امْرَأَةٍ أَوْ خُنْثَى مُشْكِلٍ، أَعَادَ الصَّلَاةَ) وَجُمْلَتُهُ أَنَّ الْكَافِرَ لَا تَصِحُّ الصَّلَاةُ خَلْفَهُ بِحَالٍ سَوَاءٌ عَلِمَ بِكُفْرِهِ بَعْدَ فَرَاغِهِ مِنْ الصَّلَاةِ، أَوْ قَبْلَ ذَلِكَ، وَعَلَى مَنْ صَلَّى وَرَاءَهُ الْإِعَادَةُ. وَبِهَذَا قَالَ الشَّافِعِيُّ، وَأَصْحَابُ الرَّأْيِ، وَقَالَ أَبُو ثَوْرٍ، وَالْمُزَنِيُّ: لَا إعَادَةَ عَلَى مَنْ صَلَّى خَلْفَهُ، وَهُوَ لَا يَعْلَمُ؛ لِأَنَّهُ ائْتَمَّ بِمَنْ لَا يُعْلَمُ حَالُهُ، فَأَشْبَهَ مَا لَوْ ائْتَمَّ بِمُحْدِثٍ. وَلَنَا، أَنَّهُ ائْتَمَّ بِمَنْ لَيْسَ مِنْ أَهْلِ الصَّلَاةِ، فَلَمْ تَصِحَّ صَلَاتُهُ، كَمَا لَوْ ائْتَمَّ بِمَجْنُونٍ، وَأَمَّا الْمُحْدِثُ فَيُشْتَرَطُ أَنْ لَا يَعْلَمَ حَدَثَ نَفْسِهِ، وَالْكَافِرُ يَعْلَمُ حَالَ نَفْسِهِ.
Ebu'l Kasım el- Hiraki (Hanbeli imamlarındandır. İbn Kudame'nin nakil yaptığımız "el-Muğni" adlı eseri Hiraki'nin "Muhtasar'ul Hiraki" adlı kitabının şerhidir. Vefâtı, h. 334/ m. 945) diyor ki:
"Muşriğin, kadının ve de kadın mı erkek mi olduğu belli olmayan hunsa'nın arkasında namaz kılan kimsenin de namazı iade etmesi gerekir."
Şerh: Yani kafirin arkasında namaz kılmak –kişi onun kafir olduğunu ister namazdan çıktıktan sonra öğrensin isterse de bundan önce bilmiş olsun- hiçbir surette sahih olmaz. Arkasında namaz kılanların da namazlarını iade etmeleri gerekir. Şafii ve Rey ashabı böyle demişlerdir.
Ebu Sevr ve Muzeni ise şöyle demiştir:
Onun arkasında bilmeden namaz kılan kimseye iade gerekmez. Zira o, hali bilinmeyen bir kimseyi imam edinmiştir. Bu ise temiz olmayan bir kimsenin arkasında namaz kılmak gibidir.
Bizim görüşümüz ise şudur:
O kimse namaz ehlinden olmayan birisinin arkasında namaz kıldığından dolayı namazı geçerli olmaz. Tıpkı delinin arkasında namaz kılanın durumu gibi. Temiz olmayan (cunub vs.) kimsenin arkasında kılmanın sahih oluşu ise o kimsenin kendisindeki hadesi bilmemesi şartına bağlıdır. Kafir ise kendi durumunu bilmektedir.
(El- Muğni, İbn Kudame, 2/146, Mektebet'ul Kahire, 1388/1968)
Mâliki ve Zâhiri Mezhebine Göre Kafirin Arkasında Namaz Kılmak :
Hattab er-Ruayni (vefatı h. 954/ m. 1547) "Mevahib'ul Celil Şerhu Muhtasar'il Halil" adlı eserinde şöyle diyor:
(وَبَطَلَتْ بِاقْتِدَاءٍ بِمَنْ بَانَ كَافِرًا)
ش: قَالَ ابْنُ حَزْمٍ وَشُرُوطُ الْإِمَامِ الْوَاجِبَةِ عَشْرَةٌ بَالِغٌ عَاقِلٌ ذَكَرٌ مُسْلِمٌ صَالِحٌ قَارِئٌ فَقِيهٌ بِمَا يَلْزَمُهُ فِي صَلَاتِهِ فَصِيحُ اللِّسَانِ وَيُزَادُ فِي الْجُمُعَةِ حُرٌّ مُقِيمٌ ثُمَّ ذَكَرَ الْخِلَافَ فِي الذُّكُورِيَّةِ وَالصَّلَاحِ وَالْبُلُوغِ انْتَهَى.
Hattab'ın kitabını şerh ettiği Halil bin İshak (vefatı h. 776/ m. 1374) diyor ki:
"Kufru açık, belirgin olan kişiye uyarak kılınan namaz batıldır, geçersizdir."
Şerh: İbnu Hazm şöyle demiştir:
İmamda bulunması gereken vasıflar 10 tanedir. İmam akil, baliğ, erkek, salih, kıraati düzgün, namazda kendisine lazım olan fıkhı bilen ve de fasih, düzgün konuşan birisi olması gerekir. Cumua kıldıran kimsede bunlara ek olarak hür ve mukim olma şartları aranmıştır.
İbnu Hazm ardından erkek olmak, salih bir kimse olmak ve de buluğa ermiş olmak şartları hakkındaki ihtilafı zikretmiştir.
(Hattab er-Ruayni, Mevahib'ul Celil Şerhu Muhtasar'il Halil, 2/92, Dar'ul Fikr, 1412/ 1992)
Orijinali :
http://www.al-islam.com/Page.aspx?pageid=695&BookID=68&PID=918&SubjectID=1712
Soru 1:
"Bizim beldemizde bir caminin imâmı, insanları Allah'tan başka ölülerden istiğâse etmeye medet istemeye davet etmektedir. Bunun da insanları Allah'a yaklaştıran işlerden olduğuna inanmaktadır. Bu adam hakkında İslâm'ın hükmü nedir ve arkasında namaz kılmanın hükmü nedir?"
Cevab 1:
"Derim ki, Allah'tan başkasından medet istemeye çağıran bu kişi muşriktir. Şerre davet eden biridir. Onun muslumanlara imam olması sahih değildir. Onun arkasında namaz kılmak da câiz değildir. Ölüm kendine gelmeden Allah'a tevbe etmesi gerekir. İstiğase (medet isteme) ancak bir ve tek olarak Allah'tan olur.
Ayrıca diri olan ve hakkında yardım istenen hususu yerine getirmeye kâdir olan kimseden de zorlukta yardım dilenebilir. Nitekim Allah tebârakte ve teâla şöyle buyurmuştur:
"Kendisinin kâbilesinden olan, düşmanından olana karşı ondan yardım diledi" (Kasas 15)
Ölülerden yardım istemeye gelince; bu dinden çıkaran büyük şirktir. Bende buradan, o adamı Allah'a tevbe etmeye davet ediyorum. Bilsin ki, ölülerden yardım istemek Allah'a yaklaştırmaz. Bilâkis Allah'tan uzaklaştırır. Her kim ölülerden yardım / medet isterse yüce Allah'ın şu buyruğuna dahildir :
"Her kim Allah'a ortak koşarsa, Allah (c.c.), O'na cenneti haram kılmıştır, varacağı yer ateştir ve zalimlerin hiç bir yardımcısı olmaz." (Mâide 72)
(Şeyh Muhammed b. Sâlih el Useymîn)
Soru 2:
Akîdesi bozuk olan bir imâmın arkasında namaz kılmak câiz midir? Şöyle ki, evliyâ ve sâlihlerin ruhlarının dünyada olduklarına ve insanların sorunlarını giderdiklerine inanmaktadır. Böyle bir imâmın arkasında namaz câiz midir?
Cevab 2:
"Bu imamın arkasında namaz kılmak câiz değildir. Çünkü O'nun bu itîkâdı bâtıldır. O'nu şirke götürebilir. Bid'atları kendilerini İslam'dan çıkaran bid'atçı imamların imamlık yaptıkları mescidleri terk etmek vacibdir. Mescidlerden sorumlu olan kişilere de vacib olan, bunları imamlıktan almak, mescidlerden uzaklaştırmaktır. Çünkü onlar her ne kadar namazda insanlara imamlık yapsalar da dinde insanları saptırmaktadırlar.
(Şeyh Muhammed b. Sâlih el Useymîn)
Soru 3:
Allah’tan başkasını yardıma çağıran ve: “Bize yardım et ey Gavs, Meded ey Abdulkadir Geylani” gibi sözler söyleyen bir imamın arkasında namaz kılmam doğru mu? Bundan başka imam bulamadığım zaman namazımı evde kılmam olur mu?
Cevab 3:
Muşriklerden hiçbirinin arkasında namaz kılmak câiz değildir. Allah’tan başkasını yardıma çağıran ve medet isteyen kişi de arkasında namaz kılmanın caiz olmadığı muşriklerdendir. Çünkü, Allah’tan başka ölülerden, putlardan, cinlerden ve bunlardan başka şeylerden yardım istemek Allah subhânehu’ya şirk koşmaktır. Diri olan ve yanında bulunan bir yaratılmıştan, sana yardım etmeye güç yetirebileceği bir konuda yardım istemen ise Yüce Allah azze ve celle’nin Mûsâ aleyhisselam kıssasındaki şu buyruğu sebebiyle câizdir:
«(Mûsâ’nın kabilesinden olan) yandaşı düşmanına karşı ondan yardım istedi.» (Kasas sûresi, 15)
Eğer arkasında namaz kılabileceğin Müslüman bir imam bulamaz isen senin için namazı evinde kılmak câizdir. Eğer bu muşrik imamdan önce veya sonra namazı mescidde kılmaya güç yetirebilecek Müslüman bir cemaat bulursan namazı onlarla birlikte kılarsın. Müslümanların bu muşrik imamı azletmeye ve yerine Müslüman bir imam tayin etmeye güçleri yetiyor ise bunu yapmak onlara vâcibdir. Çünkü fitneye yol açmayacak şekilde bunu yapmaya imkan olduğu takdirde bu, emr-i bi’l mâ’ruf nehy-i ani’l munkerden ve Allah’ın arzında şerîatını ikâme etmektendir.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
«Mu'min erkekler ve mu'min kadınlar birbirlerinin velîsidirler. Emr-i bi’l mâ’ruf ve nehy-i ani’l munker yaparlar.» (Tevbe sûresi, 71)
Yine Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
«Gücünüz yettiği kadarıyla Allah’tan korunup sakının.» (Teğâbun sûresi, 16)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmaktadır:
«Sizden herkim bir munker görürse onu eliyle değiştirsin. Eğer buna güç yetiremiyorsa diliyle değiştirsin, buna da güç yetiremiyorsa kalbiyle değiştirsin. Bu da imanın en zayıfıdır.»
Bu hadisi Muslim Sahîh’inde tahric etmiştir.
(İmam Abdulaziz b. Bâz, Mecmû‘u Fetâvâ ve Makâlât Mutenevvia, C. 4 , sf: 314)