Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kim Bu Selefiler?

T Çevrimdışı

Tevhid-Dini

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeşler aşağıda saptırılmış ve tamamen önyargılı ve belli ki taraflı bir şekilde kaleme alınmış yazıya katıldığımız gibi bir anlam çıkmasın sadece son zamanlarda bizim gibi düşünenlerin yani kendilerini Selefe nispet edenlerin sayılarının çoğaldığını görmek ve yazıda da belirtildiği gibi önümüzdeki dönemlerde de daha da hızlı bir şekilde sayılarının artacağı varsayımı, açıkcası beni mutlu ediyor. Birileri de bu yükselişi, bu teveccühü haz edememiş olacak ki aşağıda olduğu gibi bunun önüne geçebilmek için işte bir şekilde karalama ve saptırma yoluna gidiyorlar.

Demek ki Elhamdülillah bir takım bireysel ve özellikle Avrupa'da bazı Selefi Cemaatlerin çabaları artık meyveleri yavaş yavas vermeye başlıyor. Bu anlamda bu ve bunun gibi sitelerin de katkıları elbette yadsınamaz. Allah çaba gösteren bütün kardeşlerden razı olsun.


Kim Bu Selefiler;


Bugünlerde medyayı takip edenler, İslâm dünyasını oluşturan çeşitli siyasal ve dini yapılanmaların içinde bir gruptan -biraz da ürkek ifadelerle- bahsedildiğini duyacaklardır: Selefiler.

Kelime anlamı itibariyle Selefi, “Öncekilerin, yani Son Peygamber ve arkadaşlarının yolunu izleyen kişi” demek. Selefiler’e göre, Son Peygamber ve arkadaşlarının çağından sonra dünya bozulmuş, dinin temel kaynakları ile insanların arasına sayısız engel girmiş, insanlar artık gerçekleri en duru ve saf şekliyle göremez hale gelmişlerdir; dolayısıyla dinin en doğru biçimine ulaşmak için gayret göstermek şarttır.

İki tip Selefilik’ten söz edilebilir: İbn Teymiyye’den bugüne uzanan, günümüzde Suudi Arabistan’ın resmi dini görüşü olan Selefilik ve Mısır merkezli modern Selefilik.
Suudi Arabistan Selefiliği’nin atası İbn-i Teymiyye, Hanbeli mezhebine mensup bir din adamıydı. Kendi döneminde vermiş olduğu “öze dönüş” mücadelesi, öğrencisi İbn-i Kayyim el-Cevziyye tarafından sistemleştirildi ve yüzyıllar sonra Arabistanlı bir vaiz olan Muhammed bin Abdilvehhab’a ilham kaynağı oldu.

Arabistan’ın Necd bölgesinden çıkarak, özellikle Mekke ve Medine’deki ‘türbe kültürü’ne karşı bir başkaldırı olarak başlayan Muhammed bin Abdilvehhab liderliğindeki bu Selefilik akımı için “Sert tabiatlı bedevilerin Osmanlı’nın ‘şehirli’ kültürüne karşı isyanı” demek de mümkündü.

Suudi Arabistan kurulurken, Muhammed bin Abdilvehhab’ın öğrencilerinin oluşturduğu (ve adına kısaca ‘İhvân’ denilen) dinsel yapılanma önemli bir toplumsal taban işlevi gördü. Suudi Arabistan’ın yöneticileri eğitim, adalet ve yargı gibi bazı alanları tamamen bu kesimin inisiyatifine bırakarak, kendileri siyasete yöneldiler. Bu ‘işbölümü’, kısa zaman içinde sıradan halka karşı kılıcı çok keskin, ama yöneticilerin hiçbir icraatını sorgulayamayan bir ulema sınıfını doğurdu. Söz konusu ulema sınıfı Suudi Arabistan içinde sinemayı yasaklamak ve kadınların araç kullanmasına engel olmak türünden ‘mühim’ işlerle meşgul olurlarken, ülkelerinin iç ve dış politikasında hiçbir şekilde söz sahibi olamadılar.

Muhammed bin Abdilvehhab’ın Selefilik yorumu bir isyan olarak başlayıp böyle ‘trajik’ bir sona doğru evrilirken, geçtiğimiz yüzyılın başlarında Mısır, Suudi Arabistan’dakine hiç benzemeyen bir başka Selefilik anlayışının daha uyanışına sahne oluyordu. Cemâleddin Afgâni, Muhammed Abduh ve Muhammed Reşid Rıza gibi din bilginlerinin öncülüğünde başlayan bu anlayış, İslâm dünyasının içinde bulunduğu yenilmişlik halinin çaresini ‘saf İslâm’a dönüşte buluyordu. İslâm’ın kaynakları duru bir akılla yeniden yorumlanacak; böylelikle İslâm, modern dünyada yeniden Müslümanların mutluluk ve başarı kaynağı olacaktı. Bu süreç, kaçınılmaz olarak Müslümanların yönetim kademelerine gelmelerini de beraberinde getirecekti.

Mısır Selefiliği’nin siyaset alanındaki bu iddialı çıkışı ve vaat ettikleri geniş bir coğrafyada etkili oldu. Sonraları adına ‘İslâmî hareketler’ denilen çeşitli akımlar bu anlayışı rehber edindiler ve değişik ülkelerdeki birbirinden farklı örnekleriyle ‘İslâmcılık’ ortaya çıktı.
Suudi Arabistan’da bugün hâkim olan ‘bedevi Selefiliği’ ile İslâmcılık haline dönüşen Mısır Selefiliği’nin belki de tek ortak noktası tasavvufi hareketlere karşı aldıkları katı ve soğuk tavır. Her ikisi de, bazı istisnalar olmakla birlikte, tasavvufun ortaya çıkardığı insan tipinin İslâm’ın gerçekleştirmek istediği ‘model insan’ olmadığı düşüncesindeler.
Günümüzde Mısır Selefiliği’nden ciddi anlamda iz kalmadı denilebilir. Kalan izlerin de sonraki dönemlerin tecrübelerinden birçok yönden istifade ederek dönüştüğünü, değiştiğini, evrim geçirdiğini söylemek yanlış olmaz.

Suudi Arabistan’da hâkim olan Selefi anlayış ise, dikkat çekici bir biçimde dünyanın her yerine yayılmaya devam ediyor.

Birçok ülkede (İslâm dünyasında ve Batı’da) Selefiler’in küçük ama etki alanını gün geçtikçe büyüten topluluklar olarak yaşamaya devam etmeleri yanında, Balkanlar ve Kafkasya, bu anlayışın özellikle gövde gösterisi yaptığı alanlar durumunda.
1990′ların başından itibaren Bosna’ya giden ve orada Sırplara karşı savaşan Selefi düşünceli Araplar, kendilerinden evvel Afganistan’a giden ağabeylerinin yolunu takip etmişlerdi. Ancak onlar gibi ülkelerine geri dönmek yerine, birçokları Bosna’da kalmayı tercih etti. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç bu ‘mücahit’lere vatandaşlık sağladı. Ancak sonraki zamanlarda, ‘mücahit’lerle Boşnak halk arasında bazı anlaşmazlıklar baş göstermeye başladı. ‘Mücahit’lerin, İslâm’ın Balkanlar’daki yaşanış ve uygulanış biçimine getirdikleri köklü eleştiriler ve yaptıkları müdahaleler, ciddi toplumsal rahatsızlıklara neden oldu.

Kafkasya’da ise durum daha da karmaşık bir hal aldı: ‘Çeçen Savaşı’ çerçevesinde bölgeye ayak basan ‘Arap mücahitler’ Ruslara karşı mücadeleye giriştikten ve bazı bölgesel başarılar elde ettikten sonra, önce kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler; ardından dini anlayışları çerçevesinde siyasal örgütlenmelere giriştiler.

Ele geçirdikleri bazı bölgelerde ‘İslâm emirliği’ adı altında yönetimler kuran “Arap mücahitlerin” gayretleri dikkat çekiciydi. Ancak sorun şu idi ki, bölgedeki yerli halkın bütün bu tantanadan anladığı pek bir şey yoktu. İnsanlar en temel ihtiyaçlarını karşılama derdinde iken ‘İslâm emirliği’ türünde ‘fantastik’ girişimler sonuçsuz kalmaya mahkûmdu. Nitekim Çeçenistan örneğinde Rusya ve müttefiki Kadirov ailesi kavgayı kazanan taraf oldu.

Şu yargıya varmak yanlış olmayacaktır:

Bugüne kadar yaşanan bu ve benzeri örnekler ve ortaya koydukları dışlayıcı ve mahkum edici davranış tarzları sebebiyle, Selefiler’in ismini önümüzdeki dönemde çok daha sık duyacağız ve haklarında çok daha fazla konuşmak durumunda kalacağız.

(Taha Kılınç)
 
Muhammed Yusuf Çevrimdışı

Muhammed Yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ele geçirdikleri bazı bölgelerde ‘İslâm emirliği’ adı altında yönetimler kuran “Arap mücahitlerin” gayretleri dikkat çekiciydi. Ancak sorun şu idi ki, bölgedeki yerli halkın bütün bu tantanadan anladığı pek bir şey yoktu. İnsanlar en temel ihtiyaçlarını karşılama derdinde iken ‘İslâm emirliği’ türünde ‘fantastik’ girişimler sonuçsuz kalmaya mahkûmdu. Nitekim Çeçenistan örneğinde Rusya ve müttefiki Kadirov ailesi kavgayı kazanan taraf oldu.
bu cümleler bana muhammed emin el-mısrinin ''münafıklara deyin ki'' isimli yazısını hatırlattı..
 
M Çevrimdışı

miraç burak

Üye
İslam-TR Üyesi
selefilik le vahabilik isminin hatta selefilik le muhammed bin abdul vahabın isminin bir arada tutulmasının yalnış olduğunu düşünüyorum muhammed bin abdul vahab selefi değil vahabidir kendi icat ettiği yolun yolcusudur ve onun yolundan gidenlerde onun icat ettiği yolun yolcusudur bu gün mühacitler selefi değilde vahabi olsalardı bunu açıkça dile getirirlerdi sonuçda eymen ez zevahiri, abdulaziz suud hakında düşüncelerini dile getirmiş ve onların yolundan gitmediğini söylemişti yine kafakasların lideri ebu osman dokko da muhammed bin abdul vahabın yolu ile alakalrını olmadığını açıklamıştır bir kişinin tasavvufu red edip namz kılarken hanbeli mezhebinin görüşüne uyan şekilde namaz kılması oun vahabi olduğunu göstermez bri kişi namaz kılarken ellerini göbeğinde bağlarsa müslümandır göhsünden bağlarsa dinden çıkar diye birşey yoktur kafkas cihadına türk halkından büyük paralar toplanıp bölgeye gödnerildiği zman mücahitler in kafirelre karşı ne akdar üstün başarılar sağladığını herkez biliyor bu vahabi iftirası ancak yabancı kafirler tarafından ortaya atılmış bir iftiradır şu anda yabancı kafirler bu iftirayı bırakmış fakat tassavvufçu kafirelr devam ettirmektedir iftiranın tek amacıda ümemtin mücahitlere bakış açısını değiştirip yardımı kesmeleridir. buyazıyı yazan kafirlerin köpeğidir.
 
Y Çevrimdışı

Yavuz_Selim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Şeyh Eymen Zevahiri, Suud Kralını sevmez ama İmam Muhammed bin AbdulVehhab'ı ve Şeyhu'l İslam İbn Teymiyye'yi sevip sayar.



Şeyh Muhammed bin AbdulVehhab'ın akidesi nedir ?

''Kasim halkına yazdığı bir mektubta şeyh akidesini şöyle açıklar:

"Allah'ı ve meleklerden yanımda bulunanları şahid tutarım , sizleri de şahid tutuyorum:

Bilinsin ki , Benim akidem kurtulan fırka ehl-i sünnet ve'l cemaat akidesidir. O da : Allah'a, meleklerine, kitaplarına, rasüllerine, ölümden sonra dirilişe iman etmek ve hayrıyla, şerriyle kadere imandır. Allah'ı kitabında ve rasülünün lisanıyla kendi zatını vasfettiği gibi tahrifsiz ve ta'tilsiz vasfetmek de Allah'a imandır. Ben ta'til ve tahrifin tam aksine Allah Teala'ya , O'nun bir benzeri yoktur, O işitendir görendir diye itikad eder ne kendi zatını vasıflandırdığı şeyleri O'ndan nefyederim ne kelimeleri tahrif edip yerlerinden oynatırım ne de isimlerinde ve ayetlerinde ilhada saparım . Ne nasıllığını takdir ederim ne de O'nun sıfatlarını yaratılmışların sıfatlarına benzetirim. Çünkü O Yüce zatın ne bir adaşı vardır ne dengi vardır ne de benzeri vardır. Ve o, yaratıkları ile kıyaslanamaz. O kendi zatını da başkalarını da herkesten daha iyi bilen ve kelamı en doğru , sözü en güzel olandır.

Ehli Sünnet'in muhaliflerinden tekyif ve temsil ehlinin O nu vasfettiği şeylerden tahrif ve ta'til ehlinin O ndan nefyettiği şeylerden O nu tenzih ederiz.

''Senin rabbin Rabbul İzzet onların vasıflandırmalarından yüce ve uzaktır. Selam rasüllerin üzerinedir. Övgü alemlerin rabbi Allah'a aittir.'' (es-Saffat 180-182)

Kurtulan fırka Allah'ın fiilleri konusunda Kaderiye ve Cebriyye arasında vasattır. Allah'ın tehditleri konusunda Mürcie ile Vaidiyye arasında vasattırlar .İman ve din konusunda Hurüriyye ve Mütezile ile Mürcie ve Cehmiyye arasında vasattırlar. Rasülullah (sav) in ashabı konusunda Rafiziler ile Hariciler arasında vasattırlar.

İtikad ediyorum ki, Kuran Allah'ın kelamıdır, indirilmiştir mahluk değildir. O'ndan başlamıştır ve yine O'na dönecektir. O Subhanehu ve Teala onu gerçekten konuşmuş kulu rasülü vahyini emini ve kulları ile kendi arasındaki elçisi peygamberimiz Muhammed (sav) me indirmiştir.

İman ederim ki Allah her dilediğini yapandır , O'nun iradesi olmaksızın hiçbir şey olmaz. Hiç bir şey O'nun meşieti dışına çıkamaz. Alemdeki hiçbir şey O'nun takdiri haricinde kalamaz. Sudur eden hiçbir şey O'nun tedbiri dışında olmaz. Hiç kimsenin tesbit edilmiş kaderden kaçacak yeri yoktur. Hiç kimse levh-i mestur'da kendisi için çizilmiş sınırı aşamaz.

Nebi (sallAllah aleyhi ve sellem)'in ölümden sonra olacak şeylere dair haber verdiği şeylere iman ve itikad ederim.Kabir fitnesine ve nimetine ruhların cesedlere iadesine insanların yalınayak çıplak ve sünnetsiz olarak Rabbilalemin için kalkacaklarına güneşin üzerlerine yaklaşacağına mizan kurulacağına iman ederim.

''Her kimin terazisi ağır gelirse işte onlar umduklarına erenlerdir.Herkimin tarazisi hafif gelirse işte onlar nefislerini zarara uğratanlar ve cehennemde ebedi kalıcıdırlar.'' ( Muminün 102-103 )

Yine divanların dağıtılaçağına kiminin kitabını sagıyla kiminin de soluyla alacağına iman ederim.

Kıyamet meydanındaki Nebimiz Muhammed (sallAllahu aleyhi ve sellem) 'in havzına onun suyunun sütten daha beyaz baldan daha tatlı olduğuna kaplarının gökteki yıldızlar sayısınca olduğuna ondan bir kez içenin bir daha ebediyen susamayacağına iman ederim . Sıratın cehennemin üstüne bir yamacından diğer yamacına kurulacağına insanların onun üzerinden amelleri ölçüsünce geçeceklerine iman ederim.

Nebi (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in şefaatine de iman ederim. O ilk şefaatçi ve şefaati ilk kabul edilendir. Nebi (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in şefaatini bid'at ve dalalet ehlinden başkası inkar etmez ancak şefaat izin ve rızadan sonradır.

Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

''Onlar da O ,nun razı olduğundan başkasına şefaat etmezler“ (Enbiya 28 )

''Kimmiş, izni olmadıkça O nun katında şefaat edecek olan?“ (Bakara 255)

''Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri dilediği ve razı olduğu kimse hakkında Allah ın izin vermesinden sonra olması müstesna hiçbir işe yaramaz“ (Necm 26 )

O (Subhanehu ve Teala) tevhidden başkasından razı olmaz tevhid ehlinden başkasına da izin vermez .

Müşriklere gelince şefaatten onlara hiçbir nasip yoktur.

Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur:

''Onlara şefaat edenlerin şefaatleri de fayda vermez.“ (Muddessir 48)

İman ederim ki Cennet ve cehennem yaratılmıştır ikisi de bugün mevcutturlar. İkisi de yok olmazlar.

Müminler kıyamet günü rablerini gözleriyle tıpkı dolunay gecesi ayı gördükleri ve onu görmekte bir zorluk çekmedikleri gibi göreceklerdir.

İman ederim ki Peygamberimiz Muhammed (sallAllahu aleyhi ve sellem) nebilerin ve rasüllerin sonuncusudur. Kulun imanı onun risaletine iman etmedikçe ve nübüvvetine şahadette bulunmadıkça sahih değildir.

Ümmetinin en üstünü Ebu Bekr es Sıddık sonra Ömer el Faruk sonra Osman Zunnureyn sonra Ali el Murtezadır. Sonra cennetle müjdelenmiş on kişinin bu dördü dışındakileri sonra Bedir ehli sonra ağaç altında beyat eden Rıdvan ashabı sonra da diğer sahabilerdir.

Yüce Allah'ın :

''Onlardan sonra gelenler Rabbimiz derler bizi ve imanda bizden önce gelmiş ve geçmiş kardeşlerimize mağfiret et. Kalplerimizde iman edenlere karşı kin tutturma Rabbimiz şüphe yok ki sen rauf ve rahim olansın.'' (Haşr 10)

buyruğuyla amel ederek Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in ashabını dost edinir onların iyi yönlerini zikreder onlardan hoşnut olur onlar için istiğfar eder ayıp ve kusurlarını örter aralarında geçenler hakkında sukut eder üstünlüklerine itikad ederim. Her türlü kötülükten yana tertemiz olan müminlerin annelerinden razı olurum.

Evliyanın kerametini ve keşiflerini ikrar ederim. Ancak onlar Allah'ın hakkı olan şeylerden hiçbir şeye hak sahibi değillerdir. Allah'tan başkasının güç yetiremeyeceği şeyler onlardan istenilmez.

Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in şahitlikte bulundukları hariç Müslümanlardan hiç kimse için cennetlik ya da cehennemlik olduğuna dair şahitlikte bulunmam. Ancak ihsan sahibi kimse için ümid eder günahkar için korkarım. Müslümanlardan hiç kimseyi günahı dolayısıyla tekfir etmem ve onu İslam dairesinin dışına çıkarmam.

Salih olsun facir olsun her yönetici ile birlikte cihadı devamlı ve bu yöneticilerin arkalarında cemaatle namazı caiz görürüm. Cihad Allah'ın, Muhammed (sav) i gönderdiği zamandan bu ümmetin sonuncularının deccal ile savaşmasına kadar devamlıdır Onun ne zalimin zulmü ne de adalet sahibinin adaleti iptal edemez.

Salih olsun facir olsun Müslümanların yöneticilerini Allah a isyanı emretmeleri müstesna dinlemeyi ve itaat etmeyi vacip olarak görürüm Herkim hilafet işini üstlenir insanlar onun etrafında toplanır ve ona razı olurlar o da halife oluncaya dek kılıcı ile onların üzerine egemenlik kurarsa ona itaat etmek farz ona karşı ayaklanmak haramdır .

Bidat ehlini terk etmeyi ve tevbe edinceye kadar onlardan ayrılmayı onlar hakkında zahir ile hükmetmeyi ve iç dünyalarını Allah'a havale etmeyi gerekli görürüm. İnanırım ki Dinde ortaya atılmış her bir yenilik bidattir.

İmanın dil ile söylemek azalarla amel etmek ve kalp ile itikad etmek olduğuna itaat ile artıp günahlar ile eksildiğine inanırım. İman yetmiş küsur şubedir Bu şubelerin en yükseği La ilahe illallah a şahadet etmek en aşağısı eziyet veren şeyi yoldan kaldırmaktır (Her türlü hata ve kusurdan yana ) Tertemiz olan Şeriat-ı Muhammediyye nin kişi hakkında öngördüğü kadarıyla emr-i maru-f ve nehy-i münker-i vacip olarak görürüm. ''

İşte bu veciz bir akidesidir. Söylediklerimiz hakkında Allah vekildir ."

(Dureru`s –Sunniyye 1/29 Resailu'ş-Şahsiyye s.8 )
 
M Çevrimdışı

miraç burak

Üye
İslam-TR Üyesi
ben muhammed bin abdul vahabı tanımıyorum tek bir kelimesini dahi okumuş değilidim ki şimdi okudum eeğr bunları demişse ve bu dedikelrini tatbik ederek yaşamıssa ne mutlu ona inşaallah mekanı cennet olsun ama bu günki vahabilik hakıdnaki fikirlerim değişmiş değildir ne zaman bir vahabi ile konuşmuş olsam hiç alakası olmayan bir konu üzere hemen tevbe 31 ile tekfir edilmişimdir bu güne kadar konuştuğum vahabilerin hepsi bir mezhebe bağlanmayı uygun görmez ama vahabi olmayınıda anında tekfir ederler bu enteresan bir çelişki örneğin geçenlerde bir vahabi neolursa olsun tağut okularında okunmaz okuyan okutanda kafirdir dedi ben kardeşlerimi okula gönderiyorum ama put perestlik ve şirk konusunda uyarak çeşitli put perest ayinlere katılmamalarını sağlayarak gönderiyorum çünki bu ümmetin doktorlara ihtiyacı var ameli istişhadiye yapacak pilotlara ihtiyacı var ve bir çok meslek daha sayabilirz bu meslek eğitimlerini evde yada medresede verilemiyeceğini söyledim ve kız ları okula göndermek gerekir diye birşeyde demedim hemen tevbe 31 öne sürülerek tekfir edildim tevbe 31 le ne alaksı var hala daha çözebilmiş değilim bir vahabi kardeşle daha karşılaştım oda insanın günah işliyemiyeceğini işlerse kafir olacağını söyledi o zman vahabiler melekmidir dedim hemen tekfiri bastı ıbn teymiyenin fikirlerini benimseyen bir kişi nasıl bu kadar kolay hemen önüne geleni tekfirin hiç bir şartı oluşmadan tekfir edebilir anlamış değilim onun çin vahabi denince aklıma gelen ilk şey suud krallığı ve önüne gelen herkezi tekfir edip kendini melek olarak gören insanlar geliyor muhamemd bin abdul vahabıda tanımıyorum ancak sofilerin şeyhlerinin fikirlerini anlattıkları şekilde gavslar hakındaki düşüncem nasılsa onun hakında da onun yolunda gidenlerin söylediklerinden davranışlarından başka bir şey bilmiyordum eğer bu yapıştrdığınız yazı onun kaleminden çıkmış ise bu kötü zanımdan dolayı Allah beni affetsin sebebsiz yere müslümanları tekfir eden vahabileride kahretsin.
 
İZZETLİ Çevrimdışı

İZZETLİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
bu vahabiler neredeki ben gerçek vahabilikle selefilik rasında bariz bir fark göremiyorum şuan suud krallığına bağlı olan tevhid alimlerini harici diye hapise atan vahabilerden bahsediyorsan o başka
 
M Çevrimdışı

miraç burak

Üye
İslam-TR Üyesi
anladığım kadarı ile muhammed bin abdul vahap selefi dediğimiz hanbeli mezhebinin görüşleri dışında başka birşey idda etmemiş buna göre kendisie hanbeli selefi bir kişidir ortaya başka bir mezhep çıkartmamıştır fakat sornadan onun ismini kulanarak bir takım kişiler her önüne geleni tekfir etmeyi farz kabul eden müslümanıı günahsız melek olduğunu idda eden bir mezhep icat etmişler .yalnış anlamadım değilmi.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ele geçirdikleri bazı bölgelerde ‘İslâm emirliği’ adı altında yönetimler kuran “Arap mücahitlerin” gayretleri dikkat çekiciydi. Ancak sorun şu idi ki, bölgedeki yerli halkın bütün bu tantanadan anladığı pek bir şey yoktu. İnsanlar en temel ihtiyaçlarını karşılama derdinde iken ‘İslâm emirliği’ türünde ‘fantastik’ girişimler sonuçsuz kalmaya mahkûmdu. Nitekim Çeçenistan örneğinde Rusya ve müttefiki Kadirov ailesi kavgayı kazanan taraf oldu.(Taha Kılınç)

85f9eb67-c303-4f0e-b182-264ebec19f34.jpg


USA Sabah - Kim bu Selefiler?


Şu ifadeler bile adamı gümletmeye yeterli. Bu olsa olsa Sabah gazetesi yazarı taha kılıçın dinidir!
 
T Çevrimdışı

Tevhid-Dini

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sanırım bir yanlış anlaşılma oldu, ben yazıya katılmadığımı yazarın da bunu art niyetli yazdığını zaten söylemiştim.
Demek ki Selefiler -suud selefiliğini savunduğumuz manası çıkmasın- o kadar hızlı bir şekilde yayılıyor olmalı ki
birileri bundan rahatsız olmaya başlamış. Bende bunun güzel birşey olduğunu söylemek istedim sadece.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kardeşim , benim senin sözlerine bir şey dediğim yok. Yazarın alıntıladığım sözlerinin sakat olduğunu söyledim.
 
Üst Ana Sayfa Alt