Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Küfrü Sadece İnkar ile Sınırlandırma Yanılgısı

tawh1d Çevrimdışı

tawh1d

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Küfrü Sadece İnkar ile Sınırlandırma Yanılgısı

243.jpg


Abdulkadir b. Abdulaziz


Nasruddin Elbani, Maide Suresi’nin 44. ayetine dair yaptığı yorumda şöyle demektedir:

“Küfür itikadi ve ameli olarak ikiye ayrılmaktadır.. İtikadi küfrün merkezi kalptir. Ameli küfrün merkezi ise organlardır. Kim dine muhalefet ederek küfrü gerektiren bir şey işler ve bu yaptığı küfre karşı kalbide uyum halinde olursa (yani yaptığı fiilden dolayı kalbi razı ise veya kalbinde de bu küfür varsa), işte bu Allah’ın kendisini asla bağışlamadığı itikadi bir küfürdür. Ancak işlediği bu küfür ameline karşı kalbinde bir muhalefet varsa (yani yaptığı fiilden dolayı kalbi razı değilse), bu kişi rabbinin hükmüne iman eden ancak yaptığı fiilde O’na muhalefet eden bir kimsedir. İşte bu kimsenin küfrü itikadi olmayıp sadece ameli bir küfürdür. Bu kimsenin durumu Alahu Teala’nın dilemesine kalmıştır. Dilerse azab eder, dilerse affeder.”

Yine Elbânî “Akîdetu’t-Tahâviyye” nin metnine yapmış olduğu ta’lîkta (dipnot) Tahâvî’nin, “Ehli Kıble olan hiç kimseyi, helal saymadığı müddetçe herhangi bir günahtan ötürü tekfir etmeyiz” sözü esnasında, İbn ebi’l-İzz’in “günah hangi günah olursa olsun meydana gelenin itikadi değil ameli bir küfür olacağını” ehli sünnet imamlarından naklettiğini söylemektedir.

Bu konu üzerine Şeyh Abdulkadir b. Abdulaziz (Allah kendisini esaretten kurtarsın) şöyle demektedir:

Elbânî, amelî küfür ile, dinden çıkarmayan küçük küfrü kastetmiştir. Kısacası O, “günah hangi günah olursa olsun faili onu kalbî ve itikadî anlamda helal saymadıkça tekfir edilmez; eğer onu helal saymıyorsa bu küçük küfürdür” demektedir. Biz ise buna şöyle bir eleştiride bulunuyoruz:

Öncelikle Elbânî, İbn ebi’l-İzz’den nakilde bulunurken dürüst davranmamıştır. Ona, şöyle dediğini nispet etmektedir: “İşlenen günah hangi günah olursa olsun bununla meydana gelen itikadi değil ameli küfürdür.” Halbuki İbn ebi’l-İzz böyle bir şey söylememiştir. O, sadece küçük küfrü “ameli küfür” olarak nitelendirmiştir.

Bu, Elbânî’nin nakilde bulunurken yapmış olduğu ilk tahrif değildir. Elbâni günümüzün zalim yöneticileri hakkında Ta’lîku’l-Elbânî Alâ Metni’l-Akîdeti’t-Tahâviyye isimli eserinin 47. sayfasında, “Bugün yöneticiler karşısında bize düşen, onlara karşı ayaklanmak değil, sabretmek ve eğitimle meşgul olmaktır” demektedir ve burada da İbn ebi’l-İzz’in ifadesindeki “Tevbe” kelimesinin yerine kendisine ait olan “Eğitim” kelimesini koymuştur. Elbetteki Elbani’nin yapmış olduğu bu tahrif, kendi görüşlerini desteklemek içindir.

İbn Hazm bu konuda şöyle der: “Bizim şu kitabımızı okuyan bilsin ki; bazı hayırdan uzak kimselerin helal saydığı gibi biz, bir kimsenin kesin bir şekilde söylememiş olduğu bir şeyi ona nispet etmeyi, sonuçta söz bu anlama dönüyor olsa bile helal saymayız. Çünkü benim anladığım şey onun anladığıyla aynı olmayabilir. Bilinsin ki; kafir de olsa bid’atçı da olsa bir kimseye kesin olarak söylemediği bir metni nispet etmek ona iftiradır ve hiç kimseye iftira etmek helal değildir.”

Şimdi asıl konuya gelebiliriz: Günahlar iki kısımdır

Birinci Kısım: Küfre düşürücü günah: Allah’ın küfür olarak isimlendirdiği günahtır. Bu tür günah imanın aslını bozar ve iki çeşittir:

a) İmanın Aslına Giren Vaciplerden Birisinin Terki: İki şehadetten birisini terk, namazı terk, kalp tasdikinin bulunmaması gibi (bu tekzîb küfrüdür). Şayet kalpte tasdik bulunmayıp da dil ile ikrar mevcutsa, bu nifak küfrüdür. Kalpte yakîn (kesin inanç) mevcut değilse, bu da şek küfrüdür. Bunların dışında gerek kalp, gerek dil, gerekse organların amelleri olsun imanın aslından olan başka vacipler vardır. Şeriat’ın, terkedenin küfrünü bildirmiş olduğu her şey imanın aslına giren vaciplerdendir.

b) İmanın Aslına Ters Düşen Haram Fiil: Allah ve Rasul’üne hakaret etmek gibi, Allah’tan başkasına dua etmek ve kurban kesmek gibi, Şeriat’ın, işleyenin küfrünü bildirmiş olduğu her iş, imanın aslına ters düşen haramlar sınıfına girer.

Küfre düşürücü günah işleyen herkes -gerek vacibin terki olsun gerekse haramın işlenmesi- sırf terk etme veya sırf işleme sebebi ile kafirdir. Bu kimsenin tekfiri için, terk etmiş olduğu vacibi inkar etmesini ya da işlemiş olduğu haramı helal saymasını şart koşmak caiz değildir. Çünkü Allahu Teala onu, sırf terk etme yahut işleme sebebi ile kafir olarak isimlendirmiş ve burada inkar etme yahut helal sayma gibi bir kayıt getirmemiştir. Böyle bir şart getiren kimse, Allah’ın hükmünü noksan görerek, ona ek bir şart getirmiş olur. Hatta bu kimse, böyle bir günah işleyenin küfrüne delalet eden Allah’ın ayetlerini yalanlamış olur. Allah’ın ayetlerini bu şekilde yalanlayan kimse ise kafirdir. Selef işte bu nedenle, küfre düşürücü günahlar nedeniyle tekfir hususunda, inkarı başlı başına bir şart olarak kabul eden aşırı Mürcieyi tekfir etmişlerdir.

Aşağıda, inkar ya da helal sayma kaydı olmaksızın -sırf fiil ve terk şeklinde- küfre düşürücü günah işleyen kimsenin kafir olacağına dair nasslardan ve icmadan çeşitli deliller sunacağız

a - Allahu Teala şöyle buyurur: “Söylemediklerine dair yemin ederler oysa küfür kelimesini söylemişler ve islamlarından sonra küfre düşmüşlerdir”(9et-Tevbe:74)

Allahu Teala’nın onların küfrüne hükmetmesi sadece söylemiş oldukları küfür sözü nedeniyledir. İbn Teymiyye der ki; “Allah, Kur’an’da kafirlerin sözlerini zikrederek onların küfürlerine ve bu nedenle tehdidi(vaîd) hak ettiklerine hükmetmiştir.”

b - Allahu Teala şöyle buyurur: “Münafıklar, onların kalplerindekini haber verecek bir sûrenin inmesinden çekinmekteler. De ki, alay edin. Şüphesiz Allah sizin sakındığınız şeyi açığa çıkaracaktır. Onlara sorarsan, biz sadece dalmış eğleniyorduk derler. De ki: Allah’la, Onun ayetleriyle ve Onun Rasul’ü ile mi alay etmekte idiniz. Özür bildirmeyiniz, siz imanınızdan sonra küfre düştünüz” (9et-Tevbe/64-66).

İbn Teymiyye der ki: “Allahu Teala onların, ‘biz küfür sözünü inanmaksızın söyledik; hatta biz dalmış, eğlenir bir halde idik’ demelerine rağmen, onların imanlarından sonra küfre düştüklerini bildirmiş ve Allah’ın ayetleri ile alay etmenin küfür olduğunu açıklamıştır.”

Yine aynı ayetler hakkında şunu söyler: “Ayetler onların, kendilerinin küfür işlediklerinin farkında olmadıklarını, bilakis işlediklerinin küfür olmadığını zannettiklerini göstermektedir. Ayrıca Allah’la, Rasul’ü ile ve Onun ayetleri ile alay etmenin kişiyi imanından sonra küfre düşüreceğini açıklamaktadır.”

Kurtubi, bu ayetin tefsirinde Kadı Ebu Bekr b. el-Arabi’den şöyle nakletmektedir. “Onların bu söyledikleri sözler ciddi de olabilirdi, şaka da olabilirdi. Ancak ne olursa olsun bu sözler küfürdür. Çünkü küfür sözleri şaka yollu söylemenin de küfür olduğu hususunda ümmet arasında görüş ayrılığı yoktur.”

Kitap ve Sünnetin nasları ve sahabe icması, -işleyenin küfrünün sabit olduğu söz, fiil veya terk cinsinden- küfre düşürücü günah işleyenin, inkar yahut helal sayma gibi bir şeyle kayıt konulmaksızın sırf bu sebeple kafir olduğuna delildir. Ehli sünnet imamları bu konuda ittifak içindedirler. Bu konuda yalnızca aşırı Mürcie’ler şâz görüş bildirmiş ve demişlerdir ki: “Küfür fiili işlemek sadece inkarla birlikte olursa küfre düşürür.” Çağdaşlardan birçoğu onların bu görüşünü kullanmaktadırlar. Selef, bunu söyleyenin tekfirinde de ihtilaf etmemişlerdir. Çünkü bu söz, Şari’in küfür sözü söyleyen veya küfür fiili işleyenin küfrüne hükmeden naslarını reddir.

Tahavî’nin, “Ehli Kıble olan hiç kimseyi, helal kılmadığı müddetçe, herhangi bir günahından ötürü tekfir etmeyiz” sözüne gelince; bu ibarede bahsedilen günahlardan kasıt, zina, içki içme gibi yalnızca Haricilerin tekfir ettiği küfre düşürmeyen günahlardır. Hiç kimse Elbani’nin kullandığı; “günah hangi günah olursa olsun” ifadesini kullanmamıştır. İbn ebi’l-İzz, Elbani’nin kendisine nispet ettiğinin aksine şöyle demektedir: “…Bu nedenle imamlardan bir çoğu bu sözü ‘Biz hiç kimseyi günahından ötürü tekfir etmeyiz’ şeklinde mutlaklaştırmaktan kaçınmışlar; bilakis, ‘Biz hiç kimseyi, Hariciler’in yapmış olduğu gibi her tür günahla tekfir etmeyiz’ demişlerdir.” İşte burada Elbâni ile İbn ebi’l-İzz’in sözü; aradaki büyük fark apaçık görülmekte. Şârih, imamlardan birçoğunun bu sözü “Biz hiç kimseyi günahından ötürü tekfir etmeyiz” biçiminde mutlaklaştırmaktan kaçındıklarını söylemektedir. Bu imamlardan birisi de Ahmed ibn Hanbel’dir el-Hallâl, Ondan şunu nakleder: “Muhammed ibn Harun , İshak ibn İbrahim’in, kendilerine şunu anlattığını haber verir: “Bir adam benim yanımda Ebu Abdillah’a şöyle sordu: ‘Ya Eba Abdillah; Müslümanlar hayrı ve şerri ile kadere iman etmenin gereği üzerinde icma etmişler midir?’ Ebu Abdillah ‘Evet’ dedi. Adam tekrar, ‘Biz hiç kimseyi günahından dolayı tekfir etmeyiz, öyle değil mi?’ diye sorunca şöyle cevap verdi: ‘Sus, kim namazı terk ederse küfre düşmüştür ve kim Kur’an’ın yaratılmış olduğunu söylerse kafirdir.”

Bu meseleye Buhari “Sahih” inde “İman” bahsinde “Cahiliyye işi olan günahları işleyen kimse, bu günah şirk olmadıkça küfre girmez” adıyla bir bâb ayırmıştır. Buhari, “Bu günahı helal saymadıkça küfre girmez” dememiştir. “Bu günah şirk olmadıkça” sözü, helal saymayı ve küfre düşürücü olan diğer şeylerin hepsini kapsar. Bu, Buhari’nin titiz değerlendirmelerinden birisidir.

Bilinmelidir ki, küfür türlerini bir tek türle sınırlamak hatadır. küfrün birçok türleri vardır. İbn Teymiyye (rahimehullah) Mürcie’nin, “Küfür sadece tekzîbden ibarettir. Çünkü iman -tekzîbin zıddı olan- tasdiktir” sözlerine cevap verirken şöyle der: “Küfür yalanlama ile sınırlandırılamaz. Şayet bir kimse, ‘ben senin doğru söylediğini biliyorum. Ancak sana tâbi olmuyorum, bilakis sana düşmanlık yapıyorum, sana buğz ediyorum ve muhalefet ediyorum’ dese, bu daha büyük bir küfürdür. Çünkü bilindiği gibi ne iman tasdikten, ne de küfür tekzibden ibarettir. Tam aksine küfür tekzib olabildiği gibi tekzib söz konusu olmaksızın sırf muhalefet ve düşmanlık da olabilir. Aynı şekilde iman hem tasdik, hem muvafakat, hem dostluk (muvâlât) ve hem boyun eğmedir. Sadece tasdik iman için yeterli değildir.”

Kısacası, Elbani’nin söylediği, aşırı Mürcieler’in söylediğinin aynısıdır. Çünkü O da, küfre düşüren veya düşürmeyen hangi günah olursa olsun tekfir için, helal olduğuna inanmayı şart koşmaktadır. Başka bir deyişle O, küfrü sadece inkarla sınırlamaktadır. O, bunu şu sözüyle de ifade eder: . “…Ancak, ben diyorum ki, Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla hükmedenler hakkında yargıda bulunmada, onların bu hükmetmelerinin onları tam bir küfre götürmesi, yahut ameli küfre (küçük küfür) götürmesi arasındaki fark bizi az ya da çok ilgilendirmemektedir. Burada önemli olan akide yönünden Allah katında kafir olanın kim olduğudur ki bu da; Allah’ın şeriatını inkar edendir.”

Hamd bidayette ve nihayette alemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur.

 
Üst Ana Sayfa Alt