Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kur'an Dışı Oluşumların Neticeleri

H Çevrimdışı

hanife_musluman

Üye
İslam-TR Üyesi
KÛR'AN DIŞI OLUŞUMLARIN NETİCELERİ

İslam Dininde Tebliği ve İrşad Görevi: [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bilindiği gibi, İslâm dinine göre peygamberlerin ana görevi, Allah'tan almış oldukları dini vahiy bilgilerini insanlara tebliğ etmektir, Kûr'an öğretisine göre peygamberimiz Allah'ın resulü ve son nebisidir, kıyamete kadar kendisinden sonra nebi gelmeyeceğine göre, tebliğ görevini kim veya kimler neye göre yüklenip yürütecektir. Bu sorunun cevabı, İslâm dinine göre, insanların hem dünyada hem de ahirette tek kurtuluş umudu olan Kûran'ın tebliğinde temel esastır. Peygamberimizin vefatından sonra kıyamete kadar, hiçbir insanının diğer insanlardan ayrıcalıklı dini payesi olamaz, aksini iddia etmek direkt veya dolaylı olarak peygamberlik iddia etmekten başka bir şey değildir. Böyle bir şey iddia etmek ise bu husustaki Kûran ögretisini reddetmek suretiyle küfre düşmenin ta kendisidir.

Kûran öğretisi hiç bir şahsın veya zümrenin tekelinde olamaz, Kûran ögretisine karşı kendilerini anahtar yapanlar veya tekellerine almak isteyen kimseler insanların serbestçe Kûran bilgisine ulaşmasını engellemek isteyen kimselerdirler. Kûran hür bir kitaptır, kendisine her ne şekilde olursa olsun anahtar iddia etmek onun hürriyetini bağlamaktır, böyle bir iddiayı ise ancak, Allah ve Kûran düşmanları yaparlar. Peygamberimizden Kûran bilgisine ulaşmada bütün insanlar bir birlerinden ayrıcalıklı olmaksızın eşit imkana sahiptirler, onun bilgisinden yoksun olanlar onu reddedip ona karşı cephe almış olanlardır, aksi takdirde her insanın diğer insanlara eşit olarak Kûran bilgisine erişme imkanı vardır, kim bu imkanı daha iyi kullanırsa daha fazla Kûran bilgisi elde eder. Bu bilgiye ulaşan ve iman eden her kim olursa olsun kendi başına dini paye iddia etmeden sade bir Müslüman veya Mümin olarak, insanlara tebliğ ve irşat etme imkanına sahip olduğu gibi bu aynı zamanda onun görevidir.


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Zamanımızda, dünyada kendisine Müslüman diyen ve kendilerine ait elli kadar devletleri bulunan bir milyardan fazla insan bulunmaktadır. İsmen kendilerini Müslüman olarak tarif etmelerine ve dini kitaplarının Kûran olduğunu söylemelerine rağmen, aralarında inanç yönünden büyük farklılıklar ve derin ayrılıklar mevcuttur. Bu ayrılıkları nedeniyle çesitli mezheplere ve fırkalara bölünmüşlerdir. Bölünmüş olan bu gruplardan her birisi kendi mezhebine dayalı olarak bağlısı olmadığı diğer fırka veya mezhep bağlılarını dini açıdan yalanlayıp, hatta tekfir etmektedir. Bu durum günümüzde de öyle olduğu gibi, asırlardan beri süregelen bir olaydır. Olay bununla da bitmemektedir, aynı fırka veya mezhebi benimsediğini söyleyen herhangi iki şahıs bir araya geldiğinde, inanç yönünden bir birlerinden farklılıklar gösterip, tartışma içerisine girerek birbirlerini tekfir edebilmektedirler. Ve dini tartışma içerisine girip ayrılığa düşen şahısların halktan kimseler olması veya fırka ve mezheplerin dini temsilcileri olması durumu değiştirmemektedir. Ve hatta bunlardan herhangi tek bir şahıs dahi kendi nefsinde çeliskili olup, dinle ilgili olarak sabah söylediğine akşam, akşam söylediğine sabahleyin aykırı sözler söyleyip kendi kendisiyle çelişkiye düşebilmektedir.

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bu gibi hususlar normal olmayan ilginç durumlar olduğu gibi, muhakkak bir nedeni olmalıydı .İşte bu nedene baktığımızda bu nedenin, Kûran öğretisini engellemek için insanlar tarafından üretilmis çesitli anahtar iddialarıyla karşılaşırız, bu anahtar, peygamber adına üretilmis yalan rivayetler olabildiği gibi, kendilerine diğer insanlardan farklı olarak dini payeler biçen ve dolaylı olarak peygamberlik iddia eden, şahıs veya şahısların sözleri olduğunu görürüz. Bütün bu olgular neticesinde, İslam dinini, Kûran'a uygun şekilde, öğrenip öğretmek bir tarafa büyük bir dini kargaşanın doğmasına neden oldular, yaptıkları ise çok basitti, Allah'ın korumasıyla Kûran'ın içeriğini değiştirme imkanına sahip olamayan, Kûran karşitları, ürettikleri vasıtalarla Kûran'ın etrafına duvar örüp kuşattılar ve ürettikleri bu duvarı Kûran'dan üstün tutarak kişisel dünyevi menfaat sağlamaya giriştiler, böylece dünyaları için âhiretlerini satmış oldular. Kûran'ın İslam dini öğretisine rıza göstermeyen bu kimselerin, Kûran karşıtı alternatiflerini ve ürettikleri neticeleri kısaca şu şekilde sıralıya biliriz:

Bu durumlar neticesinde ortaya şöylece bir olay çıktı :

1- Seçilmiş Devlet Başkanı yerine babadan oğula devreden Kraliyet.
2- Kûr’an yerine, rivayetler, keyfi şahıs sözleri, felsefi görüşler ve tağuti uygulamalar.
3- İslâm birliği yerine, mezhepler ve fırkalar.
4- Mescit yerine, tekke ve zaviyeler.
5- Açık Kûr’an öğretisi yerine, batini öğreti.
6- İslâm ümmetçiligi yerine ırkçılık.
7- Takva ile üstünlük yerine, soy sop üstünlüğü.
8- Namaz yerine, sema, raks ve çalgi aletleri.
9- Kabe yerine, türbelerin tavaf edilmesi.
10- Allah'a iman ve Allah’ın birliği yerine, Kutup, Gavs, kırklar, Yediler, Evtâd v.s. Telakki edilen kimseler.
11- Zekat ve Sadakalar yerine, Sofistlere vakıf tahsisi ve mali destek.
12- Helal ticari kazanç yerine, faizcilik ve karaborsacılık.
13- Aktif, adaletli ve çalışkan toplum yerine, hak gözetmeyen pasif ve tembel toplum.
14- Yaratılış ve yaratıklar üzerine açık ve müspet düşünen toplum yerine, düşünceden kaçan, akletmeyen, boş hayaller kuran fertler toplumu.
15- Meşru müdafaa üzerine kurulu, af ve barışa teşvik eden İslâm cihadı yerine, haksız saldırılar ve çapulculuk.
16- Allah’ın korumasını isteme yerine nazarlıklar, muskalar, kullar v.s. den medet ve koruma ummak.
17- Allah’a istiâne yerine, kullara istiâne.
18- Peygamber yerine, Rivayet imamları, Mehdi iddiaları, şu kadar surede şu şahıs geldi veya İsa Peygamber gelecek v.s. gibisinden, insanların kurtuluş için Kûran'a umut besleme morallerini kırma amaçlı iddialar.
19- Allah’ın tevhidi; birliği yerine, kulların ilâhlık iddiaları.
20- Aklı önemseme ve kullanma yerine, aklı küçümseme ve ret etme.
21- Gayba iman yerine, gayb konusunda keyfi iddialar ve falcılık.
22- Açık ve adil İlâhi adalet yerine, zorbaların ve diktatör yöneticilerin tağuti ve keyfi kararları.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Altta yazdığınız MADDELERİ çoğaltanlar ''Ehl'i Sünnet Akidesi'' ne sahip olan Müslümanlar değildir ki,Onların çoğalmasının Nedenleri o kadar açıktır ki bunu hemen anlamanız gerekliydi.

Biz ''Rasulullah-Sallahu aleyhi ve Sellem'' kadar Kur'anı anlayabilecek olsaydık Elbette Peygambere gerek kalmazdı...

Sahabelerin HAYATINA baılacak olursa bir konu olduğunda ''ALLAH VE RASULU DAHA İYİ BİLİR'' derlerdi..

Sahih Hadisler ve İlim Ehli Geçmişteki Ulemalarımız İslam diyarlarında ki ''SUÇ VE CEZA'' ve ''CEZA-İ MÜEYYİDELERİ'' bunların bir çoğunu ''ÖNCE KUR'AN'' sonra ''RASULULLAH'IN SAHİH HADİSLERİ'' ile ''TEŞRİ'' haline getirmişlerdir ve bu husularda ''İCMA'' etmişlerdir.

Dünya Üzerinde Allah'ın Dinini uygulamada ''Rasulullah-Sallahu aleyhi ve Sellem-in yardımını Hadis ve Nakilerini almaksızın yanlızca ''KUR'AN'' ile İnsanları yöneten Bir Sahabe veya bir ''LİDER -ÖNDER-PADİŞAH-'' örneği verebilirmisiniz ?!

Sadece ''KUR'AN-I ALARAK'' ve Rasulullah'ın ''SAHİH NAKİLERİ'' günümüze kadar ulaşmışken nasıl olurda bu elimizde bulunan ''METOD'' u bırakıp ''PEYGAMBERLER'' gibi düşünerek ,HAYAT TARZIMIZI sadece ''KUR'AN'' ı alarak düzenleyebiliriz.

Bizlerde ''Allah-Subhanehu ve Teala-nın Nebi'lerine ve Rasullerine verdiği bir takım ''ÖZELLİKLER'' ve kaabiliyetler olsaydı Mutlaka sadece ''KUR'AN-I KENDİLEİRNE REHBER'' edinen bir Grup Taifeler ,Allah'ın Dinini HAKİM kılmış olurlardı...

Ve İnsanlar Onlara tabi olurlardı, bu böyledir çünkü sadece Kur'an ile hareket edebilen ve Peygambere İhtiyaç duymayan İnsanlar mutlaka Şimdiye kadar ,Mesajı anlamış ve bu DİNİ YERYÜZÜNE HAKİM kılacak Metodu bulmuş olacaklardı...

Kimseye gerek duymalarına da gerek kalmazdı,Çünkü Bizleri Uyarırlardı Eğer bu davetten yüz çevirirsek -Allah Subhanehu ve Teala- tüm O KAVİMLERİ Helak ederdi..

Diğer Peygamberlerin başına gelen Kıssalar Onlarında başına gelirdi...

Bu Böyledir...Bizler sadece Peygamberlere ''HAS'' olan bir takım özelliklerden yoksunuz bunu kabul etmeliyiz...

Hem Bize Bir Peygamber Gönderildiği halde O'nun öğretilerini nasıl İkinci Plana atabiliriz ki,bundan hesaba çekileceğiz...


 
H Çevrimdışı

hanife_musluman

Üye
İslam-TR Üyesi
Kur’an insanlara inmiş, son peygamber Hz. Muhammed aracılığıyla insanlara duyurulmuş bir kitaptır. Bu kitap insanlara indiği için insanların anlayacağı şekilde indirilmiştir. Eğer insanların anlamayacağı bir kitap olsaydı en başta kitabın indirilme mantığına ters düşerdi. Çünkü indirilen veya bildirilen şey anlaşılmaz, kapalı, üç beş falancanın filancanın anlayacağı bir kitap olsaydı sadece onlara inmiş olurdu ve kitaptan sadece onlar sorumlu olurdu. Zaten anlaşılmayacak bir şey neden duyurulsun ki. Hiç kimse bir başkasına anlaşılmayacak bir şey göndermez. Çünkü her eylemde bir amaç vardır.

Kur’an’a baktığımızda kendisini anlaşılır, açık, detaylı, öğüt kaynağı, hikmet kaynağı olarak gösterir.

10/15 Onlara apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, bize kavuşmayı ummayanlar, "Bundan başka bir Kur’an getir, yahut onu değiştir!," derler. De ki: "Onu kendi tarafımdan değiştiremem. Ben yalnız bana vahyedilene uyarım. Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabından korkarım."

6/126 Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alan bir toplum için ayetleri detayıyla açıklamış bulunuyoruz.

Kur’an peygamberimiz zamanında hiçbir zaman anlaşılma sorunu çekmemiştir. Gerek iman edenler gerek inkar edenler Kur’an’ın anlaşılır olduğunda, kapalı olmadığında ittifak halindeydiler. Kur’an’ a baktığımızda bunu açık seçik bir şekilde görürüz. Kur’an’ın hiçbir yerinde inkarcıların ‘’bu kitap anlaşılmaz, açık değil’’ gibi ifadelerine rastlanamaz. Tam tersi olarak ayetlerde inkarcıların Kur’an’ı isteseler anlayacakları ifade edilmektedir. İnkarcılar Kur’an’ın anlaşılır olduğunu bildikleri için Kur’an’ın anlaşılmasının önüne geçmeye çalışmışlardır.

41/26 İnkar edenler, "Başa çıkmanız için, bu Kuran'ı dinlemeyin, anlaşılmasını engelleyin," dediler.

Bu ayette inkarcıların Kur’an’ın anlaşılmasını engelleme çalışmaları anlatılmaktadır. Çünkü biliyorlar ki tarafsız ve önyargısız okunan Kur’an’ın ALLAH kitabı olduğu anlaşılacaktır. Bu yüzden kitabın anlaşılmasını çeşitli çabalarla engellemeye çalışmışlardır.

4/82 Kuran'ı incelemiyorlar mı? ALLAH'tan başkasının olsaydı onda bir çok çelişki bulacaklardı.

Bu ayette de inkarcılardan Kur’an’ı incelemeleri istenmektedir. Demek ki insanoğlu bu kitabı incelerse bunun ALLAH katından olduğunu anlayacaktır. ALLAH inkarcılara bile kitabı incelemelerini istiyor. Nasıl olur da inananların incelemesini istemez. Sorumlu olduğumuz, dinimizin ALLAH’tan gelen ve tek kaynağı olan, açık olduğu bir çok ayette zikredilen kitabı anlamamamız nasıl mümkün olabilir. Anlamayacağımız bir kitaptan nasıl sorumlu olabiliriz. Sadece birilerinin anladığı, yazdığı çizdiği, anlattığı kitaptan nasıl olurda bütün insanlar sorumlu olur? Tabi ki böyle bir şey yoktur ve iman edenler kitabı kolaylıkla anlayabilir. Kısacası ALLAH, Kur’an’ı anlaşılacak özelliklerle donatmıştır.

Kur’an kendisini bu şekilde tanıtmasına rağmen, peygamberimizden sonra kitap anlaşılmaz hale getirilmeye çalışılmıştır. Kitabın anlaşılmayacağı, sadece profesyonel ruhbanlar tarafından anlaşılacağı insanlara lanse edilmiştir. Malesef bu çabalarında da başarılı olmuşlardır. Bu süreçte Kur’an’ı okunup anlaşılan, ona göre hayatı tanzim etmesi gereken bir kitap olmaktan çıkarttılar. Mezarlarda okunan, namazda okunan, duvarlarda güzel kılıflar içinde saklı, sadece ayetlerinin okunma ahengine saygı gösterilip içeriğine bakılmayan bir kitap haline getirdiler. Bu ruhbanların yüzünden insanlar kitabı okumaz hale geldiler. Sadece Arapçası okunan ve bu yolla sevap umulan ama hiç anlaşılmayan bir kitap.

Kitabı anlaşılmaz kılma çabalarının kimlere ait olduğunu Fussilet Suresi 26. ayette görmüştük. Ne yazık ki aynı tavrı peygamberden sonra peygamberi izlediğini söyleyen ama gerçekte peygamberle alakası olmayan zihniyetler göstermiş ve bu çalışmalarında başarılı olmuşlardır. Kendi geçimleri için, statüleri için, kalplerine sinmiş put sevgisi nedeniyle hala da bu çabalarını sürdürmektedirler. Yazdıkları kitaplarda Kur’an’ı siz anlayamazsınız bu alimlerin işidir, siz karışmayın o tarafa, o taraf bizim işimiz veya alimlerimizin işi diyerek insanların kitabı okumalarına engel olmaktadırlar. Katıldıkları televizyon programlarında, camilerde ‘’Kur’an yetmez’’, ‘’Siz anlamazsınız’’ nidalarıyla insanları kitaptan uzaklaştırmaya devam etmektedirler.

Bu engelleme çabaları ki; Hanefi mezhebinin en katı uygulamalarıyla taliban hareketini doğurdu. Aynı şekilde ülkemizdeki mezar evleri doğurdu. El kaide denen örgütü doğurdu. Matbaa bu ülkeye kaç yıl sonra girdi? Aynı zihniyet mezhep savaşlarını doğurdu. Irakta görülen mezhep savaşlarını ne ile açıklayabiliriz. Ülkemizde geçmişte yaşanan mezhep çatışmalarının, sebepleri bu zihniyettir. Kısacası Kur’an’dan uzaklaşmış zihniyetin ürünleri bunlar ve daha burada sayamayacağımız yüzlerce binlerce örnekler.

Tüm bunlardan sonra Kur’an’ı kimlerin anlamayacağını gene Kur’an’dan öğrenelim:

9/127 Ne zaman bir sure inse, "Kimse sizi görüyor mu," diye bakışırlar. Sonra da dönüp giderler. Anlamaz bir topluluk olduklarından ALLAH kalplerini çevirmiştir.

41/5 Dediler ki: "Senin bizi çağırdığın şeye karşı sabit fikirliyiz, kulaklarımızda ağırlık ve bizimle sizin aranızda bir perde vardır. İstediğini yap, biz de yapacağız.

6/25 Onların bir kısmı seni dinler. Fakat, kalpleri üzerine anlamalarına engel olacak örtüler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Her bir mucizeyi görseler de ona inanmazlar. Bundan ötürü sana geldiklerinde seninle tartışır ve inkarcılar, "Bu ancak bir efsanedir," der.

43/40 Sen mi sağıra işittireceksin, yahut körü ve apaçık bir sapıklıkta olanı yola getireceksin?

30/52 Sen ne ölülere işittirebilirsin, ne de arkalarını dönüp giden sağırlara çağrıyı duyurabilirsin.

30/53 Körü de sapıklığından kurtarıp yola getiremezsin. Sen ancak ayetlerimize inananlara işittirebilirsin ki onlar hemen teslim olurlar.

17/45 Kuran okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanlar arasına görülmez bir engel yerleştiririz.

17/46 Ve onu anlamalarını engellemek için kalplerine kabuklar, kulaklarına da ağırlık koyarız. Rabbini yalnızca Kuran'da andığın zaman nefretle geriye dönerler.

18/57 Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatıldığı halde, yaptıklarını unutarak ondan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Kalplerine, onu (Kuran'ı) anlamalarına engel olacak bir örtü, kulaklarına da bir ağırlık koymuşuzdur. Onları hidayete ne kadar çağırırsan çağır, onlar asla doğruyu bulamaz.

Bu ayetlerden açıkça görülecektir ki; Kur’an’ı anlayamayacak olanlar, inkarda diretenler, en başta inkar yolunu tercih edenlerdir. Kendileri bu şekilde şartlandıkları için ALLAH’ta onların Kur’an’ı anlamalarına engel olmuştur.

Burada ki diğer anlamama sebebi olarak ta ‘’sabit fikir’’ gösterilmektedir. Ne yazık ki bu durum insanların genelinde gözlenmektedir. Tamamiyle kuruntulardan oluşan birçok inanç ve düşünce bile sabit fikirlilik yüzünden devam ettirilmektedir. İşte bu şekilde daha en başta beyin konforunu bozmak istemeyen bu varlıklar mesaja karşı bir tavır almışlardır.
 
H Çevrimdışı

hanife_musluman

Üye
İslam-TR Üyesi
Kitabın anlaşılamayacağını savunan (sadece din adamlarının anlayacağını savunan) zihniyete birkaç soru soralım:

1- Kur’an’ı kimler anlayabilir?

2- Kur’an’ı kimler anlayamaz?

3- Anlayacağını ileri sürdükleriniz kimlerdir?

4- Anlayacağını ileri sürdükleriniz neden farklı mezhep, tarikat ve cemaatteler?

5- ‘’53/23 Onlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir ve ALLAH onlar için hiç bir delil indirmemiştir. Kendilerine, Rab'lerinde bir yol gösterici geldiği halde, sadece kuruntuları ve kişisel arzularını izliyorlar’’ anlayacağını iddia ettiklerinizi bu ayet bağlamında nasıl değerlendireceksiniz?

6- Eğer üstteki 5 soruyu kabul etmiyorsanız neden insanları birilerini taklit etmeye çağırıyorsunuz? Neden önlerine binlerce ciltlik kitaplar koyuyorsunuz? Sadece Kur’an’dan sorumlu olduğumuzu (43/43,44) neden söyleyemiyorsunuz?

Kitaba inandığını söyleyen herkes bilmeli ki biz sadece kitaptan sorumluyuz. Rabbimiz bizi ona göre hesaba çekecek. Ve bu kitap tüm inananların anlayacağı bir kitaptır. Gerisi aldatmacadır. Peygamberimizin ahiretteki şikayetine maruz kalmak istemiyorsak her şeyi elimizin tersiyle bir kenara itip sadece Kur’an’a bakarak inanmamız ve ona göre yaşamamız gerekmektedir.

25/30 Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular."

29/51 Bu kitabı sana indirmiş olmamız ve kendilerine okunması onlara yetmez mi? Bunda inanan bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır.
 
H Çevrimdışı

hanife_musluman

Üye
İslam-TR Üyesi
size soruyorum benden neden rahatsız oldunuz.??????????

ben kurana aşık biriyim ve kurandan ayetler yayımlıyorum burda..

kuranla gelenden zarar gelirmi sizce???
siz hadislerle bizde ayetlerle uğraşalım. zaten tek bi ayet örneğide vermemişsiniz...

kurandan ne kadar uzak kaldığınız belli oluyor ne acı :(
 
yusuf Çevrimdışı

yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
size soruyorum benden neden rahatsız oldunuz.??????????

cunku sen saptiricilardansin .. bidat ehli, dalelet firkasisin , ZAN uzere konusuyorsun

ben kurana aşık biriyim ve kurandan ayetler yayımlıyorum burda..

riyayi birakin lutfen .. burada kurana sevgi beslemeyen kimse yok elhamdulillah, sanki bir tek sen seviyorsun SUBHANALLAH ..

kuranla gelenden zarar gelirmi sizce???

kuranla geldiginizi idia ediyor lakin yalan soyluyorsunuz .. siz kurani elinize alip sapik bir fikirle geldiniz .. HARICILER GIBI ONLARDA HUKUM ALLAHINDIR DIYEREK KURANLA GELDIKLERINI IDDIA ETMISLERDI ..


siz hadislerle bizde ayetlerle uğraşalım. zaten tek bi ayet örneğide vermemişsiniz...

sen yalan soyluyorsun ve iftira atiyorsun, senin ilk yazilarina yazi yazan bendim ve ozellikle ayet vardi ..subhanallah, yalani ve iftirayi agzinizdan dusurmuyorsunuz bu nasil muslumanlik ..

link burada bakin insaallah

[URL="https://www.islam-tr.org/akide-itikad/9931-dort-imamin-itikatlari-aynidir.html"]https://www.islam-tr.org/akide-itikad/9931-dort-imamin-itikatlari-aynidir.html[/URL]

altindada soyle bir yazi goreceksiniz hepsini duyduk ve itaat ettik

kurandan ne kadar uzak kaldığınız belli oluyor ne acı :(

belli olan senin iftiraci oldugundur:D bu soyledigin bu siteyi bilen her kisi tarafindan iftira olarak algilanacaktir .. yazmadan once forumu gezin ...

siz hadislerle bizde ayetlerle uğraşalım...SUBHANALLAH evet bir mealcinin islam anlayisi .. SIZ HADISLE UGRASIN BIZ AYETLE ,




rabbim sizi islah etsin
 
yusuf Çevrimdışı

yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kitabın anlaşılamayacağını savunan (sadece din adamlarının anlayacağını savunan) zihniyete birkaç soru soralım:

EY IFTIRACI SEN KIMDEN DUYDUN BU LAFI ...

Kitabın anlaşılamayacağını savunan (sadece din adamlarının anlayacağını savunan)

SUBHANALLAH IFTIRAYA BAKIN BIZ BUNLARLA MUCADELE EDIYORUZ , SAHSIN DEDIGINE BAKIN ...

1- Kur’an’ı kimler anlayabilir?

2- Kur’an’ı kimler anlayamaz?

3- Anlayacağını ileri sürdükleriniz kimlerdir?

4- Anlayacağını ileri sürdükleriniz neden farklı mezhep, tarikat ve cemaatteler?

SACMALIGA BAKIN RABBIM SIZI ISLAH ETSIN ..... KURANI KIM ANLAYAMAZ DEDINIZYA, ALLAH SWT NIN KOR ETTIKLERI ANLAYAMAZ, BUNA CEVAP ARIYORSAN KENDINE BAK ..

kurani kerimi kimler anlayamaz .. kurani bize aciklamakla gorevli resulullah sav'e sirt ceviren zihniyet anlayamaz ..

‘’53/23 Onlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir ve ALLAH onlar için hiç bir delil indirmemiştir. Kendilerine, Rab'lerinde bir yol gösterici geldiği halde, sadece kuruntuları ve kişisel arzularını izliyorlar’’ anlayacağını iddia ettiklerinizi bu ayet bağlamında nasıl değerlendireceksiniz?

bu ayet seni anlatiyor :D .... burada islamdan nasiplenmis her sahis kuruntusuna ve nefsi arzularina uyani goruyor .. biz zaten kendi nefsimize uymayalim resulullah sav nasil anlamissa ona uyalim diyoruz . oysa siz kendiniz nefsiniz ve sahsi kuruntulariniz ne anliyorsa ona uymakta diretiyorsunuz ....

6- Eğer üstteki 5 soruyu kabul etmiyorsanız neden insanları birilerini taklit etmeye çağırıyorsunuz? Neden önlerine binlerce ciltlik kitaplar koyuyorsunuz? Sadece Kur’an’dan sorumlu olduğumuzu (43/43,44) neden söyleyemiyorsunuz?

siz konuyu dagitiyorsunuz.. once bir senaryo cizdiniz lakin iftira sonra kendiniz inandiniz o senaryoya ve basladiniz ZAN larinizi yaymaya... siteyi gezin neyi savunuyor neyi savunmuyor ogrenin insallah .. ondan sonra gordugunuz yanlisa yazin ... onu konusalim her seferinde ayri bir yaziyla gelmeyin .. allah swt nin verdigi imkanlarla sirayla gidelim bunu becerebilirmisiniz ....
 
yusuf Çevrimdışı

yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
KÛR'AN DISI OLUSUMLARIN NETICELERI

Islam Dininde Tebligi ve Irsad Görevi: Bilindigi gibi, Islâm dinine göre peygamberlerin ana görevi, Allah'tan almis olduklari dini vahiy bilgilerini insanlara teblig etmektir, Kûr'an ögretisine göre peygamberimiz Allah'in resulü ve son nebisidir, kiyamete kadar kendisinden sonra nebi gelmeyecegine göre, teblig görevini kim veya kimler neye göre yüklenip yürütecektir. Bu sorunun cevabi, Islâm dinine göre, insanlarin hem dünyada hem de ahirette tek kurtulus umudu olan Kûran'in tebliginde temel esastir. Peygamberimizin vefatindan sonra kiyamete kadar, hiçbir insaninin diger insanlardan ayricalikli dini payesi olamaz, aksini iddia etmek direkt veya dolayli olarak peygamberlik iddia etmekten baska bir sey degildir. Böyle bir sey iddia etmek ise bu husustaki Kûran ögretisini reddetmek suretiyle küfre
düsmenin ta kendisidir.

bakin simdi genelde sapik fikirler .. yazilarina dogru olduguna inandiklari soylemlerle baslarlar .. lakin soylemlerinde ki vaziyetlere kendilerininde dustuklerini goremezler aslinda yukarida yazilanlari oldugu gibi kabul edersek .. yani Peygamberimizin vefatindan sonra kiyamete kadar, hiçbir insaninin diger insanlardan ayricalikli dini payesi olamaz, aksini iddia etmek direkt veya dolayli olarak peygamberlik iddia etmekten baska bir sey degildir.. derken bu yaziyi yazarak bilakis kendileri soyledikleri duruma duserler .. aslinda bu yazi bir cok tebligciye de iftiradir .. hamdolsun peygamberlik idiasinda bulunmadan dogruyu isabet etmis ise allahtan yanlissa nefsinden ve seytandan oldugunu soyleyen bir cok alim vardir ..( rabbim cumlesine rahmet etsin )

burada islami teblig eden insanlari hasa peygamberlik tasladigini iddia eden sahsisa bu alimlerin kendi sozlerini delil getirelim

1- Ebû Hanife

“Hadis sahih oldugunda, o benim mezhebimdir.”

“Nereden aldigimizi bilmedikçe hiç kimseye bizim görüsümüzle amel etmesi helâl degildir.”

Bir baska rivayette: “Delilimi bilmeyen kimsenin görüslerimle fetva vermesi haramdir.

Bir baska rivayette: “Çünkü biz insaniz. Bugün bir söz söyler, yarin ondan vazgeçebiliriz.” seklinde ziyade vardir.

Bir diger rivâyette: “Aman ey Yakub (Ebû Yusuf)! Benden duydugun her seyi yazma. Çünkü ben bugün bir görüs dile getirir, yarin onu terk edebilirim. Yarin bir görüs dile getirir, öbür gün ise onu terk edebilirim.

“Allah’in Kitabi’na ve Hz. Peygamber’in hadislerine ters bir görüs bildirirsem, o görüsümü almayin.”

2- Malik b. Enes

Imam Malik söyle demistir:

“Ben bir insanim; dogruya ulastigim da olur, yanildigim da olur. Benim görüslerime bakin; onlardan Kitap ve Sünnet’e uyanlari alin, onlara uymayanlari birakin.

“Allah Rasûlü? (s.a.v.)’nden baska herkesin sözü alinir da, terk edilir de. Ancak Hz. Peygamber (s.a.v.) bunun disindadir.”

3- Imam Safiî

“Her insana Allah Rasûlü?’nün (s.a.v.) istisnasiz tüm sünneti ulasmamistir. Dile getirdigim görüslerde ve belirledigim prensiplerde, Allah Rasûlü?’nün sünnetine aykiri bir durum varsa, bu durumda Allah Rasûlü?’nün hadisi, benim görüsümdür.”

“Müslümanlar su konuda ittifak etmislerdir: Allah Rasûlü?’nün (s.a.v.) sünneti açikça belli olduktan sonra onu baska birinin sözü için terk etmesi helâl degildir.”

“Kitabimda Allah Rasûlü?’nün (s.a.v.) sünnetine ters bir sey bulursaniz, Allah Rasûlü?’nün (s.a.v.) sünnetiyle amel edin; benim görüsümü birakin.” (Bir baska rivayette: “Ona uyun; baskasinin sözüne itibar etmeyin.”)

“Hadis sahih oldugunda, o benim mezhebimdir.”

“Siz hadisleri ve ricali benden daha iyi bilirsiniz. Sahih hadis oldugunda onu bana bildirin. Kûfeli, Basrali veya Samli, hangi diyardan olursa olsun, sahih oldugunda ona gideyim.”

“Hadis âlimleri tarafindan benim görüslerime aykiri olarak sahih hadis rivayet edilecek olursa, ben hadise muhalif o görüslerimden sagligimda da, öldükten sonra da vaz geçtim.”

“Hz. Peygamber’den (s.a.v.) sabit olan sahih bir hadise ragmen benim ona ters bir söz söyledigimi görürseniz bilin ki, aklim gitmistir.”

“Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hadisine muhalif olan bütün söz ve görüslerimde, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hadisi uyulmaya daha layiktir; beni taklit etmeyin.”

“Benden duymamis olsaniz dahi Hz. Peygamber’den rivayet edilen her hadis benim görüsümdür.”

4- Ahmed b. Hanbel

“Beni taklit etme. Malik’i de, Safiî’yi de, Evzaî’yi ve Sevrî’yi de taklit etme. Onlar bilgiyi nereden aldilarsa, sen de oradan al.”

Bir baska rivâyette söyle demistir: “Dininde bunlardan hiç kimseyi taklit etme. Hz. Peygamber’den (s.a.v.) ve ashabindan ne gelmisse, onu al ve onunla amel et. Onlardan sonraki nesil olan tâbiûndan gelenlere gelince, kisi onlarin görüsleriyle amel edip etmemekte serbesttir.”

Bir keresinde de söyle demistir: “Ittibâ, kisinin, Hz. Peygamber’den (s.a.v.) ve ashabindan gelene tâbi olmasidir. Tabiûndan sonra kisi, diledigine tâbi olmakta serbesttir.”

“Evzaî’nin görüsü, Malik’in görüsü, Ebû Hanife’nin görüsü... Bunlarin tümü birer görüsten ibarettir ve bana göre hepsi esittir. Delil sadece eserlerdedir.”

“Kim Allah Rasûlü?’nün (s.a.v.) hadisini kabul etmezse, o helâkin esigindedir.”

Allah Teâlâ söyle buyuruyor:

“Hayir, Rabbine andolsun ki aralarinda çikan anlasmazlik hususunda seni hakem kilip sonra da verdigin hükümden içlerinde hiçbir sikinti duymaksizin (onu) tam manasiyla kabullenmedikçe iman etmis olmazlar.”

“Bu sebeple, onun emrine aykiri davrananlar, baslarina bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakinsinlar.”

Hafiz Ibn Receb (rah.a.) bu konuda söyle demistir:

“Kendisine, Rasûlullah’in (s.a.v.) emrinin ulastigi ve onu bilen her insanin yapmasi gereken ve onun hakkinda vacip olan sudur: Ileri gelen bir âlimin görüsüne aykiri olsa dahi bu emri halka duyurup açiklamak ve onlara ögüt verip, Hz. Peygamber’in emrini yerine getirmelerini emretmek.Çünkü Allah Rasûlü?’nün emri, yüceltilmeye ve uyulmaya, bazi konularda yanilarak sünnete aykiri düsebilen herhangi bir büyük âlimin görüsünden daha lâyiktir. Bu sebeple sahâbîler ve onlardan sonra gelen nesiller, sahih sünnete aykiri davranan herkesi elestirmisler ve bazen bu elestirinin dozunu çok yükseltmislerdir. Bunu ise, o insanlara kin ve nefret duyduklari için yapmamislardir. Aksine onlar, sevip, deger verdikleri insanlardir. Ancak gönüllerinde Hz. Peygamber’in sevgisi daha ileri ve onun emri bütün yaratiklarin emrinin üstündedir. Allah Rasûlü?’nün (s.a.v.) emri ile baskalarinin emri çatisinca, Allah Rasûlü?’nün (s.a.v.) emri öne alinip uyulmaya daha lâyiktir. Yanlis içtihadinin sorumlulugu bagislanmis olsa bile, Allah Rasûlü?’nün emrine muhalif görüs bildiren âlimlere duyulan sevgi ve saygi, Hz. Peygamber’in emrine uymaya engel olamaz. Aksine yanlis içtihadinin sorumlulugu bagislanmis olan o âlimler, Allah Rasûlü?’nün (s.a.v.) görüsüyle çelistigi zaman kendi görüslerinin aksine hareket edilmesini çirkin görmemislerdir.

burada anlasiliyorki hic bir mezhep imami benim dedigim dogrudur dememis bilakis insan olduklarini hata yapabileceklerini lakin konuyu goturmeleri gereken yerin allah ve resulu oldugunu soylemislerdir, müntesiplerine bunu emretmisler ve kendilerinin sünnete aykiri
görüslerini terk etmeyi gerekli kilmislardir ( rabbim cumlesine rahmet etsin ) ,

akli selim her musluman bilirki bu alimler ve niceleri onlara atilan iftirada uzaktirlar

islam ummetindeki ayrilik meseleleri müçtehit âlimlere atfetmek kadar buyuk bir curum yoktur .


Kûran ögretisi hiç bir sahsin veya zümrenin tekelinde olamaz, Kûran ögretisine karsi kendilerini anahtar yapanlar veya tekellerine almak isteyen kimseler insanlarin serbestçe Kûran bilgisine ulasmasini engellemek isteyen kimselerdirler. Kûran hür bir kitaptir, kendisine her ne sekilde olursa olsun anahtar iddia etmek onun hürriyetini baglamaktir, böyle bir iddiayi ise ancak, Allah ve Kûran düsmanlari yaparlar. Peygamberimizden Kûran bilgisine ulasmada bütün insanlar bir birlerinden ayricalikli olmaksizin esit imkana sahiptirler, onun bilgisinden yoksun olanlar onu reddedip ona karsi cephe almis olanlardir, aksi takdirde her insanin diger insanlara esit olarak Kûran bilgisine erisme imkani vardir, kim bu imkani daha iyi kullanirsa daha fazla Kûran bilgisi elde eder. Bu bilgiye ulasan ve iman eden her kim
olursa olsun kendi basina dini paye iddia etmeden sade bir Müslüman veya Mümin olarak, insanlara teblig ve irsat etme imkanina sahip oldugu gibi bu ayni zamanda onun görevidir.


subhanallah ... bunu yazan sahis neye inanmis ise o sekilde yazmaya devam etmis .. aslinda Kûran ögretisi hiç bir sahsin veya zümrenin tekelinde olamaz, derken bu yazdiklariyle kendi tekeline almak isteyende kendisidir .. oyle ya bugune kadar gelmis fikirleri tekele almak diye nitelendiriyorsa bugun mealcilerin yaptigi ve savunduklari fikirler kendilerinin bahsettigi ve karsi ciktigi ayrimi yaratmiyormu ? bunlar yapilan bu ayrilmlardan kendilerini nasil beri tutabilirler bakin bugun mealciler diye bir grub var ve kendi anlayislarina gore islami degerlendiriyor ve tekeline almaya calisyorlar aslinda icinde bulunduklari duruma disaridan bir tasavvucunun gozuyle baksalar su an kadar soylediklerini red ettikleri bir tasavvuf cudan kendilerine karsi yine kendi soylemlerini duyacaklardir .. zaten ayrim iman edilen uzerinedir .. tasavvufcu kendi dinine , mealci kendi dinine musluman kendi dinine iman eder ve her sahis yanindakiyle ovunur .. aslinda islam alimlerinin ve bizlerin dedigi bu kimse kurani kafasina gore anlamasin gelin bu dini aciklamakla gorevli resulullah sav e soralim o dini nasil anlamis .. bu dini en iyi bilene bize aciklamakla gorevliye soralim gercek vahdet bunun uzerine kurulur.. kimsenin fikrine gore degil ..

Sana kitabi, ancak ayriliga düstükleri seyleri onlara açiklaman için ve iman eden bir topluma dogru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik. NAHL 64

(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. NAHL 44

zekadan mahrum insanlar soyleneni anlamak yerine kendi anladiklari ile gelerek daha buyuk ayrimlara sebeb olacaklarinin farkina varamiyorlar cunku zaten biz bu ayrimi olusturan butun anlamalari red ediyor ve sadece resulullah sav in anladigi gibi anlamayi kabul
ediyoruz akli selim her insan, islami bir vahdetin her sahsin kendi anladiginda olusamayacagini ancak ve ancak resulullah sav in anladigi gibi anlamada oldugunu bilir, bilemeyenler aklini ilah edinenlerdir ..en uzucu olani , bu aklini ilah edinen kisilerinbatillarina insanlarin
inanmalarini beklemeleri ve bu yonde caba harcamalaridir


Zamanimizda, dünyada kendisine Müslüman diyen ve kendilerine ait elli kadar devletleri bulunan bir milyardan fazla insan bulunmaktadir. Ismen kendilerini Müslüman olarak tarif etmelerine ve dini kitaplarinin Kûran oldugunu söylemelerine ragmen, aralarinda inanç yönünden büyük farkliliklar ve derin ayriliklar mevcuttur. Bu ayriliklari nedeniyle çesitli mezheplere ve firkalara bölünmüslerdir. Bölünmüs olan bu gruplardan her birisi kendi mezhebine dayali olarak baglisi olmadigi diger firka veya mezhep baglilarini dini açidan yalanlayip, hatta tekfir etmektedir. Bu durum günümüzde de öyle oldugu gibi, asirlardan beri süregelen bir olaydir. Olay bununla da bitmemektedir, ayni firka veya mezhebi benimsedigini söyleyen herhangi iki sahis bir araya geldiginde, inanç yönünden bir birlerinden farkliliklar gösterip, tartisma içerisine girerek birbirlerini tekfir edebilmektedirler. Ve dini tartisma içerisine girip ayriliga düsen sahislarin halktan kimseler olmasi veya firka ve mezheplerin dini temsilcileri olmasi durumu degistirmemektedir. Ve hatta bunlardan herhangi tek bir sahis dahi kendi nefsinde çeliskili olup, dinle ilgili olarak sabah söyledigine aksam, aksam söyledigine sabahleyin aykiri sözler söyleyip kendi kendisiyle çeliskiye düsebilmektedir.

..Zamanimizda, dünyada kendisine Müslüman diyen ve kendilerine ait elli kadar devletleri bulunan bir milyardan fazla insan bulunmaktadir. Ismen kendilerini Müslüman olarak tarif etmelerine ve dini kitaplarinin Kûran oldugunu söylemelerine ragmen, aralarinda inanç yönünden büyük farkliliklar ve derin ayriliklar mevcuttur... bu sahis boyle diyerek kendisinin bu saydiklari kislerden farkli oldugunu unutuyor ve kendisinin bu farklilik icinde nedense gormuyor .. aslinda kendi mentalitesi icinde en buyuk ayriligi cikaracak olan kendisini goremiyor ..

soyle bir sahne cizelim

bu insanlar toplu olarak cuma namaz kiliyorlar uzaktan izleyelim.. biri elinde telefon digeri davul yada zurna bir baskasi saga sola bagirarak kisilerini namaza cagiriyor

dogru ya allah swt soyle diyor: Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. (CUMA 9) burda namaz icin cagirlma var ama ezandan bahsetmiyor ...

yada biri uc rekat digeri sekiz rekat kiliyor

dogruya allah swt soyle soyluyor: ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir
iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (MUZZEMMİL - 20) namaz kilin diyor lakin rekatlari belirtmiyor

yada kadinlar onde ve dar bir elbise giymis

dogru ya allah swt soyle soyluyor :"Ey âdemoğulları! Her mescide (namaza) gelişte elbiselerinizi giyin (ARAF 31)ama ne kadar ortunulecegini soylememis

bunu her ibadette dusune bilirsiniz .. bir ibadete sinir getirlmemis ise dunyada ne kadar insan varsa konuyu kurandan ne anliyorsa o sekilde tatbik edebilir .. iste bi zihniyetin islamin parca parca oldugunu soylemesi komiktir .cunku butun sapik firkalari dahi toplasan yukarida yazdiklarimizda anlasirlar.. .

bugun ummette namazin rukunlari hakinda ciddi bir muhalefet yoktur ve ister tasavvufcu olsun ister bir mezheb uyesi olsun bunlar bir birlerini tanimadigi surece ayni imam arkasinda sorunsuz namaz kilabilmektedirler,

ve daha da komigi yazinin devamidir .. Bölünmüs olan bu gruplardan her birisi kendi mezhebine dayali olarak baglisi olmadigi diger firka veya mezhep baglilarini dini açidan yalanlayip, hatta tekfir etmektedir, diyerek icinde bulunulan durumun ne kadar vahim oldugunu soyluyor aslinda durum gercekten vahimdir .. kisiler kurani kendi keyfiyatlari ve nefsinin istedigi gibi degilde onu aciklamakla gorevli peygamberin anladigi gibi anlasalar tevhid uzerine bir vahdet olusabilir temmenimiz budur, lakin bu sahisin bu durumu vahim gostermesi kendini
hakli gosterme cabasidir oysa kendisinin yaptigi daha buyuk bir curumdur ve bu konudan yakinmasi elindekinin , savundugunun hakliligini gostermiyor ve kendi inandigi , iman ettigi sadece kendi husnu kurtusudur .. doger bir komik yanda bu farkli firkalarin bir birini tekfir ettigine dairdir oysa ben sapik tasavvufcular ve demokrasi dininin uyeleri musrikler harici dort mezhebin bir birini tekfir ettigini duymadim .. olsa dahi geneli baglamaz bu ummet haricilerin bile tekfirde itinali davranmislar ise bu bahsedilen tekfir olayi sadece bu yaziyi yazan sahsin kendini hakli cikarmak icin yapmis oldugu zorlamadir .. ve buradan ona sunu soyluyorum resulullah sav in sunnetine sirt donen her insan ancak kafir dir .. bizler sahih hadilseri ogrenmek ve peslerinden kosturmak zorundayiz bu dini bize aciklamakla gorevli peygamberden daha iyi kim anlayabilir .. zaten bu sahsin bahsettigi firkalar ehli sunnet olmayan kendileri gibi bidat firkalaridir

Bu gibi hususlar normal olmayan ilginç durumlar oldugu gibi, muhakkak bir nedeni olmaliydi .Iste bu nedene baktigimizda bu nedenin, Kûran ögretisini engellemek için insanlar tarafindan üretilmis çesitli anahtar iddialariyla karsilasiriz, bu anahtar, peygamber adina üretilmis yalan rivayetler olabildigi gibi, kendilerine diger insanlardan farkli olarak dini payeler biçen ve dolayli olarak peygamberlik iddia eden, sahis veya sahislarin sözleri oldugunu görürüz. Bütün bu olgular neticesinde, Islam dinini, Kûran'a uygun sekilde, ögrenip ögretmek bir tarafa büyük bir dini kargasanin dogmasina neden oldular, yaptiklari ise çok basitti, Allah'in korumasiyla Kûran'in içerigini degistirme imkanina sahip olamayan, Kûran karsitlari, ürettikleri vasitalarla Kûran'in etrafina duvar örüp kusattilar ve ürettikleri bu duvari Kûran'dan
üstün tutarak kisisel dünyevi menfaat saglamaya giristiler, böylece dünyalari için âhiretlerini satmis oldular. Kûran'in Islam dini ögretisine riza göstermeyen bu kimselerin, Kûran karsiti alternatiflerini ve ürettikleri neticeleri kisaca su sekilde siraliya biliriz:

yine akli yaklasimlar ve iftiralar .. oysa kendi savunduklarinin ne oldugunun bile farkinda olmayan bu insanlar utanmadan butun sapik firkalarin sunnete uymus olmaktan ciktigini soylemektedirler rabbim sizleri tez islah etsin yada kahr

Bu durumlar neticesinde ortaya söylece bir olay çikti :


1- Seçilmis Devlet Baskani yerine babadan ogula devreden Kraliyet. ... ( EHLI SUNNET BUNDAN BERIDIR .. BU SIZIN RESULULLAHIN SUNNETINE IFTIRANIZDIR )

2- Kûr’an yerine, rivayetler, keyfi sahis sözleri, felsefi görüsler ve taguti uygulamalar. ( BU SIZI TARIF EDIYOR .. EHLI SUNNET BUNDAN BERIDIR )

3- Islâm birligi yerine, mezhepler ve firkalar. ( MEZHEPLER ISLAM BIRLIGINI ONLEMIYOR .. ISLAM BIRLIGINI ONLEYEN DEMOKRASI ASIKLARI VE SUNNETE DUSMAN OLAN BIDAT EHLI TASAVVUFCULAR,SIA VE MEALCILERDIR )

4- Mescit yerine, tekke ve zaviyeler. ( SUBHANALLAH, BUNU KONUYLA ALAKALI BILDIGINIZ HADISLERI YAZARMISINIZ :D )

5- Açik Kûr’an ögretisi yerine, batini ögreti. ( HAMDOLSUN BU IFTIRANIZDAN BERIYIZ.. RABBANIYIZ VE NEBEVIYIZ )

6- Islâm ümmetçiligi yerine irkçilik. ( HAMDOLSUN BUNDANDA BERIYIZ ALLAHIN LANETI IRKICYA BIR DE IRKCI OLMADIGI HALDE BUNU SOYLEYEN OLSUN )

7- Takva ile üstünlük yerine, soy sop üstünlügü. ( SUBHANALLAH NASIL BIR IFTIRA .ALLAHIN LANETI IFTIRACIYA OLSUN BIRDE SOY SOP USTUNLUGUNU TAKVANIN ONUNE ALANA, )

8- Namaz yerine, sema, raks ve çalgi aletleri. ( BUNU YAZAN AHMAK ZATEN RESULULLAHIN SUNNETINDE OLMAYAN ONLAR :D, BUNU ANCAK MEALCLER VE SUNNETTEN ANLAMAYAN BIDAT EHLI YAPAR )

9- Kabe yerine, türbelerin tavaf edilmesi. ( SUBHANALLAH .. EHLIS SUNNET BUNDAN BERIDIR , TURBENIN TAVAF EDILMESINI ISTEYEN BIR HADIS BULMAZSINIZ:D)

10- Allah'a iman ve Allah’in birligi yerine, Kutup, Gavs, kirklar, Yediler, Evtâd v.s. Telakki edilen kimseler. ( SUBHANALLAH EHLI SUNNET BUNDAN BERIDIR BUNLARIN HIC BIRI HADISTE YOKTUR:D, SONRADAN SIRK EHLI TASAVVUCULARIN ICAT ETTIKLERIDIR , SIZ IFTIRA ATIYORSUNUZ)

11- Zekat ve Sadakalar yerine, Sofistlere vakif tahsisi ve mali destek. ( ALLAH SIZI VE BU DEDIGINIZ KISILERI ISLAH ETSIN:D , HIC BIR HADIS BU DURUMU DESTEKLEMEZ)

12- Helal ticari kazanç yerine, faizcilik ve karaborsacilik. ( EHLI SUNNETIN FAIZLE NE ISI OLUR SIZ AHMAKMISINIZ:D, NEDIR BU IFTIRALAR? SIZ VEDA HUTBESINI OKUYUN, HIC BIR HADIS BU DEDIGINIZ DESTEKLEMEZ )

13- Aktif, adaletli ve çaliskan toplum yerine, hak gözetmeyen pasif ve tembel toplum. ( IFTIRACILARA BAK BU NEYE BENZEDI BILIYORMUSUN SAMANYOLUNUN DIZILERINE, ONLARDA BIRINI KOTU GOSTERMEK ISTEDILERMI, KONUYU UNUTUP ZORLAMA YAPIYORLAR , BU DEDIGINIZ SUNNETLE NE ALAKSI VAR:D BU SAHSI SAPMADIR RABBIM ISLAH ETSIN )

14- Yaratilis ve yaratiklar üzerine açik ve müspet düsünen toplum yerine, düsünceden kaçan, akletmeyen, bos hayaller kuran fertler toplumu. ( IFTIRACILARA BAK BU NEYE BENZEDI BILIYORMUSUN SAMANYOLUNUN DIZILERINE, ONLARDA BIRINI KOTU GOSTERMEK ISTEDILERMI, KONUYU UNUTUP ZORLAMA YAPIYORLAR , BU DEDIGINIZ SUNNETLE NE ALAKSI VAR:D BU SAHSI SAPMADIR RABBIM ISLAH ETSIN )

15- Mesru müdafaa üzerine kurulu, af ve barisa tesvik eden Islâm cihadi yerine, haksiz saldirilar ve çapulculuk. ( ORNEK VERSENE :D, KIM BUNLARI YAPMIS SEN KULLAKTAN DOLMA SEYLERE INANIRSAN OLACAGI BUDUR .SEN ONCE AKLINI KIRADAN KURTAR. HIC BIR ZAMAN MUSLUMANDAN YANA OLMADINIZKI )

16- Allah’in korumasini isteme yerine nazarliklar, muskalar, kullar v.s. den medet ve koruma ummak. ( SUBHANALLAH SUNNETEN MAHRUM INSANLARIN YAPTIGI ,EHLI SUNNET BERIDIR BEN HIC BIR HADISTE BU DEDIKLERINIZ YAPIN DIYE GORMEDIM ,ASLINDA TAM TERSI VAR:D AMA SIZ KOR VE SAGIRSINIZ BEYNINIZ YIKANMIS)

17- Allah’a istiâne yerine, kullara istiâne. . ( SUBHANALLAH SUNNETEN MAHRUM INSANLARIN YAPTIGI, EHLI SUNNET BERIDIR BEN HIC BIR HADISTE BU DEDIKLERINIZ YAPIN DIYE GORMEDIM ,ASLINDA TAM TERSI VAR AMA SIZ KOR VE SAGIRSINIZ BEYNINIZ YIKANMIS)

18- Peygamber yerine, Rivayet imamlari, Mehdi iddialari, su kadar surede su sahis geldi veya Isa Peygamber gelecek v.s. gibisinden, insanlarin kurtulus için Kûran'a umut besleme morallerini kirma amaçli iddialar. ( BU SENIN SAHSI FIKRIN BEN EHLI SUNNET KIMSENIN BOYLE BIR CABA ICINDE OLDUGUNU GORMEDIM, TAM TERSI SUNNETTE OLAN ESSEGI BAGLAMAK OYLE TEVEKULETMEKTIR .. CIHAD ICIN HAZIRLIK YAPMAK OK ATMAKTIR, LAKIN SEN ANLAMAZSIN )

19- Allah’in tevhidi; birligi yerine, kullarin ilâhlik iddialari. ( EHLI SUNNETE IFTIRADIR , HADISLERLE ALAKALI DEGILDIR )

20- Akli önemseme ve kullanma yerine, akli küçümseme ve ret etme. ( BUDA YALANDIR LAKIN HER KESIN AKLINA UYMAKTA AHMAKLIKTIR, KONU DINE ISE GETIRENE UYARSIN, MATEMATIK ISE ONA GORE GEREKENE UYARSIN)

21- Gayba iman yerine, gayb konusunda keyfi iddialar ve falcilik. ( SUBHANALLAH EHLI SUNNETE BUNDAN BERIDIR TAM TERSI SUNNETTE YOKTUR VE YASAKLANMISTIR )

22- Açik ve adil Ilâhi adalet yerine, zorbalarin ve diktatör yöneticilerin taguti ve keyfi kararlari. ( AYNI SU ANKI DEMOKRATIK DUZEN GIBI SAVUNUCULARINA LANET OLSUN


bunu buraya post yapan sahis kime ne anlatmak istemis kendisi bile emin degil .. yukaridaki sapikinliklari destekleyen hic bir hadis yoktur .. tam tersi hadilsler insanlari bidat ehli olmaktan kurtarir bugun zikir yaptigini iddia derek kafasina civi cakan sahis hadisten haberi olsaydi bunu yapmazdi.. bugun demokrasi ile alakali her sahis kendine muslumanim diyor ise resulullahin hayatindan hic bir sey nasiplenmedigindendir bidat ehli bu bidatlerine siyerden ve sunnetten uzak olduklari icin dusuyorlar ...

benim size tafsiyem aklinizi ilah edinmeyin islami resulullah sav in anladigi ve yasadigi gibi anlayin ve yasayin ...
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu Mealci KAFİRLER in anlamalarına İmkan yok Bunlar Ehl'i Bid'at değiller ki tam Manası ile KAFİR VE ZINDIKLAR bu yüzden ne kadar söyleseniszde anlamazlar...

Bu Kafirlerin ''AKIL SEMPOZYUMLARIN''dan bu Kafirlerin Resimlerine bak ...

Bunlar adam olmazlar Bunları hiçbir yerde ağzını dahi açmalarına izin vememek gerekiyor ,ayrıca Müslüman Mücahidlere DİL uzatmış iyi Rahatsız olmaya başladım KAFİRLERDEN..
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
İrhabiyyun , kafirler sözü ağır oluyor, öfkeyle kalkıp kendini gereksiz yere tehlikeye atıyorsun. (sapık , fasık kullansan daha iyi olur)

Mealcilere kafir diyen delilin nedir? Yoksa yazını düzelt
 
A Çevrimdışı

abdulwahid-musab

Üye
İslam-TR Üyesi
BİLGİYİ KUTSAYANLAR VE SEZGİYİ KUTSAYANLAR..

(MEALCİLER VE VAHDET-İ VÜCUTÇULAR...)

Namus, Eski Yunanca'daki Nomos kelimesi Arablar'a geçmiş ve
Türkçeye de Arabca dan geçmiştir. Türklerdeki karşılığı aşağı yukarı töre dir.
Namusun Manası; yasa, hukuk, ilke, kaide, prensip, şeriat denebilir…

Müslümanın Namusu LAİLAHE İLLALLAH MUHAMMED RESULULLAH
ve de Şeriat-ı Muhammedi dir ! Kim ne kadar tabi ise o kadar
namuslu, kim ne kadar asi ise o kadar namussuzdur...
Hz Ömer in de "Bizim şerefimiz İslam dır, onu -şerefi izzeti-
başka şeylerde arayacak değiliz!" sözünde dediği gibi..

Varaka Bin Nevfel hz, Muhammed as'ın davetini ve ilk inen beş ayeti ve
Fatiha'yı işitince Muhammed as için şöyle demiştir;
"Muhakkak ki bu sana verilen Musa'ya da verilmiş olan Nomos'tur".

Cibril-i Emin as'a da "Namus-u Ekber" denmiş ve adeta kendisi yasaya eş
tutulmuş böylesi bir teşbihli mecazlı isimle anılmıştır.

Sonradan cahiller tarafından manası daraltılarak sadece apış arasına
indirgenen Namus; Başta İman akaidi olmak üzere, Ahlak, Cihad, İnfak, Namaz,
Hac, Oruç, vs bütün Din için kullanılması, bütün itikadi ve bilhassa doğrudan ameli
kaideler ilkeler için kullanılması gerekirken komik bir şekilde sadece ırzı iffeti
korumak manasında kullanılır hale gelmiştir. Elbette ki Namus'un içine bu da girer
amma ondan çok daha öncelikli evvela itikadi sonra da ameli kaideler var..

Kim bilir, her kavramın içini boşaltan manasını bozan, tahrip eden ifsad
eden, ya da daraltan Yahudiler ve Yahudileşenler bu kavramı da bu şekilde
sulandırmış olabilirler…

Gelelim İslam tarihindeki Namussuzlara.. Yezid'den, Emevilerden tutun,
zalim sultanlara, satılmış Bel'am lara, Kafir veya Zalim ve Sapık bazı
mezheb-teşkilat-kurucularına kadar, ve bütün "Salih Amelsiz" kimseler, velev
ki imanlıyım ya da müslümanım deseler de, -kalpleri bizi ırgalamaz-

Namussuzdurlar...

Bir kardeş, bazı mealciler ile bazı vahdeti vücudcular ile ilgili bir
yazımın daha açılımlı bir halini istedi, şimdi yazımızın yönünü biraz oraya
kaydıracak ve mealcilerin ve vahdeti vücudcuların namussuzluklarına
değineceğiz. Ne alakası var diyebilirsiniz ilk başta. Hani yani, mealciler
akılcı bilgici, vahdetivücutçular da kalpçi sezgici değil mi? Evet. Amma
şimdi iki uç-sapık-kafir ekolün de ortak sapkın ve küfür yönlerini
yazacağız:

Önce şunu diyeyim de: her mealci ve her sufi melami vs kafir değildir. Mesela
sahih sünneti ve tevatürü inkar etmeyen samimi bir mealci, tağutu kabul gibi vs
başka da sapkınlık ve küfürleri yoksa tarafımızdan tekfir edilmez. Veya, her şey
Hak diyen bir vahdeti vücudcu, vahdeti şuhud ile dengelenmişse, yani her şey o
derken "ondan, onun" gibi bir söz sanatı maksadı gütmüşse tarafımızdan tekfir
edilmez. Dediğim gibi, iyice dinlemeli anlamalı, hepsi kafir değildir amma bir çoğu
da açıkça kafirdir. En iyi halde olanları bile bir miktar olsun tek gözlü DECCALLİK
yaptıkları için sapıktır zalimdir. Ama hepsini tekfir edemeyeceğimizi de söyleyelim.
Mümin ama sapmış kardeşler de vardır böyle olup da. Ama yol yanlıştır çoğu kez de
küfürdür. Azında sapma çoğunda ise açıkça küfür derecesinde sapma
olan bu insanlara ve diğerlerine karşı bizim genel tutumuz :

FİKİRDE KESİN ve KESKİN;
(Ta ki Hak Batıl birbirine karışmaya ve Hak gizlenilmeye!)
KİŞİDE MERHAMETLİ AYIP ÖRTÜCÜ ve ESNEK
(Ta ki açıkça küfr veya fısk veya galat aşikar olana sabit bulunana dek..)

Şimdi, mealcilerle vahdet-i vücudcuların yani bir manada tabiri caizse
uç mutezile ile uç sofiyye arasındaki ilginç bazı benzerlikleri ve aynılıkları
yazalım: (Bu arada, kınadığımız ya da tekfir ettiğimiz, haşa mutezile ya da sufilik
değil, burayı bir sıçrama tahtası gibi kullanıp alakasız bir yere gelenleri kınıyoruz.
Mesela, S. Kutub, Mevdudi, Efgani gibi hazretlerle ve eserleri ile meşgulken birden
19 culuk küfrüne veya laik tv lerde sünnet aleyhtarı bel'amca vaazlar yapma küfrüne
sıçrayanları, veya Geylani ya da Rufai gibi hazretlerin çizgisiyle meşgul olurken
bir süre sonra vahdetivücudculuk küfrüne sıçrayanları anlatacağız.)

1) Bazı mealciler ile bazı vahdet-i vücudcuların ortak bazı vasıfları var
ki, en barizi, iki tarafın da "MEGALOMAN ve NAMUSSUZ" olmalarıdır..
Yani Şeriat-ı Muhammedi ile, Ahkamullah ile, Allah ın hükümleri ile amel
etmemeleri ve bu, belki aşksız ihlassız bir kalpte nefisle ve iblisle
çalınmış minareyi de, kafada bazı mantığa bürüyen mazeretlerle kılıflıyor
olmalarıdır..

Bu amelsizlerin, amellerdeki fıskları eğer meşrulaştırmıyorlarsa
fasık manada namussuz, meşrulaştırıyorlarsa hatalarını, yani Allah ve Resulü nün
beyan ettikleri hükümleri ihmal değil de inkar ediyorlarsa kafir manada namussuzdurlar..

2) Asla usul deki birliğe değil füruatdaki farklılıkları öne çıkarıp ayrıksı
takılırlar ve hamdolsun ki böylesi uç-sapkın hatta bir çoğu da kafir olan sözde müslimler
asla bir güç olamazlar yani ÜMMETÇİ değildirler. Asla Salahaddin, Baybars, Süleyman,
Barbaros, Abdulhamid çıkmaz bu düşüncelerden hamdolsun!

Bunlar nefis-heva dininden oldukları için, 5 kişi olduklarında ikiye bölünürler, 15 kişi
olduklarında üçe beşe bölünürler hatta tek tek birey birey takılır durular megaloman
hastalar!

Tekfir ve Tahkir delisi ve de Kibir kölesi oldukları için asla bir islami ittifak
ve bırakın islamı insani evet herhangi bir insani icma ittifak bile oluşturamazlar!
Bu da iyi aslında. Hamdolsun bu sapıklar bir güç ve iktidar olamaz yeryüzünde
bu kafa ile..

3) FARKLI olmak için farklı olmaya çalışıyor ve İLGİ çekmek istiyor
olmalarıdır. Yani ÜSTÜN ve BAŞ OLMA sevdalarıdır.

4) KEYF ehli olmalarıdır. Şeriatı ve Teklifi-Mesuliyeti bu yüzden yok sayarlar.
İlkeli bir gayrı müslim ile bile yola çıkılır da bunlarla öylesi varki yola çıkılmaz!

5) Dediğimiz gibi. MEGALOMAN dırlar.

Ve ekleyelim, Mealciler başlarda mezhebler üstü veya mutezili vs takılıp sonra
oradan hariciliğe mürcieliğe veya en bariz yönleri ile ifade edersek mealciliğe,
alimleri velileri mezhebleri tasavvufu bütün islam tarihini ve birikimini hatta selefi
ashabı ehli beyti hatta hadisleri sünneti ve Peygamber as ı inkar ya da ihmal ederek
yok sayarak haşa "sadece bir postacı idi" "bizim köye muhtar bile olmaz bu asırda gelse"
diyerek ya da ima ederek, Kuranı keyf ve hevalarına göre yorumlama sapıklığına ve laiklik
vs küfrüne sıçrıyorlar..

Kuran İslamı sloganı ile yola çıkan böyleleri; elinde hazinelerle dolu bir sandık
olan amma anahtarı olmadan öylece sandığa bakakalan naçar adam gibidirler.
Evet Kuran bir hazine ve herşey var onda öz olarak. Amma o hazine Sünnet
anahtarı olmadan hem tüm zenginliği hazinesi ile amma hem de aynı zamanda
o ahmak için tüm sadelik ve çıplaklığı ile elinizde geçmez akça gibi kalakalır la teşbih!
Vahdetivücudcular ise başlarda sufi takılırken bir aşama sonra bir çeşit
mürcieliğe ve cehmiyye dehriyyun keysaniyye müşebbihe panteizm laiklik ve
daha başka bir çok küfre ve sapıklığa sıçramaktalar...

6) Özellikle mealciler, FELSEFE veya HÜR DÜŞÜNCE veya süslü bir felsefe terimi
olan SEPTİSİSM ile kendilerini ifade etseler de aslında paranoyaktırlar. Çünkü
Felsefenin septisism dediği şeye din VEHİM-VESVESE, Psikoloji de PARANOYA der..

VahdetiVücud cular ise gizli bir PARANOYA içinde ve Allah ın varlığı ve birliğinden
hususan varlığından hep bir şüphe içindedirler. Çünkü, öyle bir Allah tarif ederler ki,
aslında "yok" demeye getiriler sözü. Ve bu sıkıntılı müşkülatlı mantık zorlayıcı ruhu da
daraltan şeytani bakışı kendileri de farledince şüphelerle boğuşmalar başlar.
Zoraki teviller, Kitabı Sünneti tamamen tersden okutan şeytanist batınilikler..

7) Onlar kendilerini entel, bilge, hür, özgür, aşık-arif, kamil, veya mütefekkir,
profesyonel vs sansa da aslında; MEGALOMAN ve de OBSESYONEL dirler.
Yani Şeytanın meskeni olmuşlardır.

8) Çoğu münafıkta olduğu gibi, çok FESAD düşünürler ve dolayısı ile de çok
alıngandırlar. Zaten kendileri her megalomanda olduğu gibi, hep İMALI-İĞNELEYİCİ
konuşup laf sokuşturdukları için herkesi de böyle kadınsı karakterde sanarlar..
Hep bir "üst perdeden konuşma, vaaz edası" hakimdir tarzlarına. Malum ya
Yerin göğün tüm sırlarına vakıflar(?!)..

9) Kibir ve Kompleks kuşatmıştır içlerini dışlarını! Ve Dini-Maneviyatı ve
her güzel şeyi TEKELLERİNDE görürler. Kendilerine endekslemişlerdir her
güzel vasfı. Yani herkesi ya TEKFİR ya da TAHKİR ederler ve tektipçidirler.

Dilde tekfir kelimeleri ilke olmasa dahi hal dili ile tekfircidirler. Ve kendi uyduruk
fikirlerine itibar etmeyen herkesi küçümsemek isterler. Yaptıkları tefekkür dahi değil
sadece belki tahayyülden ibarettir. Yani hayal gücü. İyi senarist olur bunlardan..

10) Herkesi KENDİLERİ GİBİ yapma çabasında gözükürler hep. Ama ben aslını
söyleyeyim; güya tebliğ ettikleri şeye herkes gerçekten de icabet etse yani
herkes onlar gibi olsa bile, onlar yine rahat durmaz, hatta bu aynılık
onlara daha da batar ve bu kez daha başka MARJİNAL bir yol marjinal bir
sıfat ve işler bulur yine bir şekilde FARKLI ve yani ÜSTÜN-SEÇKİN olmak için
yırtınır dururlar!!

11) Bir diğer ortak-benzer vasıf da, BATIN cı olup ZAHİR hüküm haber ve emir
yasakları reddetmeleridir. Yani bütün Kuran ve Hadisin birer MÜTEŞABİH sözler
olduğunu iddia veya ima ederler. Müteşabih ayetleri hadisleri çarpıtarak tevil ederler
ve de sanki hiç MUHKEM olanları yok gibi davranırlar hatta muhkemleri de
müteşabih gibi görür gösterirler böylece amel edilemz bir din üretirler...
Evet, her şeyi bir sembol ve şifre olarak görür ve bu hakikati de istismar ederek
ameli yani namusu terk ederler. "Mana ehli" takılırlar yani. İbadette, emirde
yasakda, cihad da, infakda, namazda oruçda vs her şer'i amelde MANA insanı
oluverirler SOYUT çu olur her ayete hadise bir soyut mana verip amel edilemez
hale getirirler amma; iş yeme içme cinsellik uyku eğlence keyf ve şöhret
takıntılarını tatmin için kahvelerde, meclislerde, dergah veya salonlarda vs
BENLİK satmaya yani cedelleşmeye gelince birden bire SOMUT çu keyifçi
ve de SURET kesiliverirler. Yeme içmede şehvet ve şöhret temin etmede
cesed-suret-zahirist-amil kesiliverirler de, dinin cesed kısmı olan amelleri
yapmaya gelince -güya taşıdıkları- ruhu istismar ederek
namussuz olurlar!!

12) Biri akli "bilgi" ,öbürü de "sezgi" veya sezgisel bilgi peşinde koşuyor
imajı ile insanlardan alkış toplama sevdasındadırlar ve iki taraf da istedikleri
kadar davalarında samimi olsunlar; DENGE sizdirler. UÇ turlar.
Allah ın birleştirilmesini emrettiği şeyleri TEVHİD-CEM etmeyen bu gafillerin
biri İFRAT öbürü de TEFRİT dir.

Batını böldükleri için. Malum Vahdet-İ Vücudcular sezgiye ve aslında
sezgisel bilginin felsefesine bilgisine laf ebeliğine; Mealciler de bilgiye
entelliğe indirgerler İmanı. Ve İslamı da sadece içteki bu tek kanatlı tek
gözlü sözde imana batına indirgerler… Akli bilgiyi kutsayan mealci de,
Kalbi veya sezgisel bilgiyi kutsayan bu tür sufiler de sapkındır! Zira
her iki bilginin de garantörü olan Nakli bilgi Kuran-Sünnet yok sayılıyor!!!

Beyan-Burhan-İrfan Dengesi olmayan Tek Gözlü deccal dirler..

13) Vahdetçiler Güya "derinlemesine" hissettikleri veya Mealciler güya
"derinlemesine" bildikleri fefmettikleri dini; DERİNLEMESİNE YAŞAMAK
sözkonusu olunca sığ hatta kupkuru bir dere yatağı gibi olurlar birden
bire!!!

14) Tekrar edelim, uç mutezili dediğimiz bu mealci sapıklar-gafiller-cahiller
ile; uç sufi dediğimiz bu vahdet-i vücud cu sapıklar-gafiller-cahiller; en
bariz ve örtüşen ortak vasıfları İÇİM TEMİZ DİYEN LAİKLER GİBİ İLKESİZ
amelsiz olmalarıdır…

15) En büyük küfür ve sapkınlıkları da TAĞUTU red etmemeleridir.
Zaten dini oyuncağa çevirerek kendileri birer tağutu-s-sağiyr olmuşlar da!
Yahudi-Sabatayist-Masonik-Laik rejime karşı, şerefli bir duruşları genellikle
yoktur ya direk küfür üzere ve düzenin adamıdırlar ya da korkan, mıymıntı
ılımlı dedikleri sözde islamı oluştururlar böyleleri!

Mealcilerin düzene kul olanları bir yana, efelik taslayanları, genelde asla bir güç ve
icma oluşturamadıkları bahanesi ile, güçlerinin yetmediği bahanesi ile, ve de aslında
öyle bir dertleri olmadığı için tağutla uğraşmazlar, özgürlük, fikir hürriyeti vs klişe sözlerin
ardına sığınaraktan hümanizm sosyalizm kapitalizm ya da demokrasi ve
laiklik küfürlerine dille ya da hal dili ile cevaz verirler.

Vahdetivücudcular ise "her şey hak dan" sloganı ile Firavun ile Musa as ı
kardeş yaparlar! Evet Her şey Allah ın izni bilgisi ve ve şerefliler ile şerefsizler,
eminler ve sahteler, adiller muhsinler ve zalimler sapıklar fark olsun diye var edilmiş
olan şu imtihan meydanında yaratması ile oluşur fakat işlerine gelince iradeyi
ihtiyarı red ederler -emredilen şeriatla amel etmek gibi- işlerine gelmeyince de
kabul ederler -yemek içmek cinsellik eğlenmek şehvet ve şöhret temini gibi-....

Bu arada, bir hatırlatma yapalım: Şeytan da Adem as'ı "kalbindeki" bir
kin-haset-kibir dolayısı ile reddetmiş, ama mazereti ise "kafasında" tasarlamış
mantığa bürünmeye kalkışmış ve aslında küfri inat için yaptığı şeytanlığını güya
saf aklın ve mantığın yolunu takip ettiği için yapmış gibi göstermeye çalışmıştı..

Yani, bizce, gerek sezgiyle kalple ve ledünni tecrübelerle keşflerle yol aldığını
iddia eden vahdetivücudcular -ki bunlardaki de sırf mantık ve laf aslında- gerekse
bilgiyle mantıkla akılla yol aldığını iddia eden mealciler; iki tarafın da hem kalbi
hem aklı dumura uğramış şeytanın ve emmare nefsin istilasındadır! Hem böyle bir
parçalanmadan dolayı hem de Biri burhani(akli-bilimsel) bilgiyi öbürü de
irfani(keşf-sezgisel) bilgiyi kutsarken her iki taraf da beyani(Kuran-Sünnet başta
olmak üzere İcma ve Alimler) bilgiyi inkar veya ihmal ettikleri sebebi ile sapık
veya kafir olmuşlardır! Ve ortaya çıkan netice ise ne akli ne keşfi bir durum değil
sadece şeytani bir durumdur!...

Oysa Kamil bir müslüman üç bilgiyi ve menhecini de tevhid-cem edebilmelidir.
Cem edemeyenler tek gözlü deccaldirler...

Biz genel hastalığı söyleriz ama kişilere geldik mi; orada dururuz, açıkça küfrünü
görüp de tescil etmedikçe kimseyi tekfir etmeyiz, açıkça fıskını görüp tescil
etmedikçe kimseyi tefsık etmeyiz. Kalbini niyetini de bilemeyiz tabi ki.
Kalbe dair de bir şey söylersek de, bu, söz ve amellerden elde edilen bir
zan veya zannı galiptir. Her neyse! Kalp değil akıl ve nakilden ve keşfden
bahsedelim. Mal meydanda! Bu mealcilik de vahdetçilik de aklen de naklen de
hatadır bidattır sapıklıktır hatta çoğusu da açıkça küfürdür!. Biz bunu anlatmaya
çalışıyoruz. Ayrıca bir takım istidraçvari haller olan varsa böyleleri içinde,
onlar da ancak şeytanın tecellileridir, ne keramet ne de keşf irfan vs değildir!

Son söz; İslam üzerinden şehvet veya şöhret temin edenler, bağiye kadınlardan
bile daha düşük insanlardır. Çünkü biri dünya menfaatı için etini
kullanıyor, öbürü Allah ın dinini ve sözlerini sömürüyor istismar ediyor,
maneviyatı kullanıyor. Gerçek bir İslam Devleti-Hilafet düzeninde her türlü
zalim ve sapıklara olduğu gibi bu tür çakallara da, özellikle cahil gafil ve
mukallid beyinleri ifsad edenlerine şiddetle müdahale edilecektir!

Akıncı Zülfikar
Zalimlere Batar...
alıntı

Ey ehl-i kitap! Size Rasulümüz geldi. Kitaptan gizlemekte olduğunuzşeylerin bir çoğunu size açıklıyor, bir çoğunu da affediyor. Muhakkaksize Allah’dan bir nur (Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem) veapaçık bir kitap (Kur’an) geldi. Onunla Allah, kendi rızasına uyanlarıselamet yollarına eriştirir ve izniyle onları, karanlıklardan aydınlığaçıkarıp dosdoğru bir yola ulaştırır.”(Maide 15-16)

İmranBin Husayn ra'ınn bulunduğu bir meclisde adamın biri; “Kuran’da olandanbaşkasından bahsetmeyin” deyince İmran ra; “Sen akılsız bir adamsın!Öğle namazının dört rekat olduğunu, onda kıraatin açıktanolamayacağını, Allah’ın Kitab’ında gördün mü?” sonra zekat ve benzerihükümleri sıraladı ve şöyle ilave etti; “Bütün bunları Allah’ınKitab’ında açıklanmış olarak buluyor musun? Kitabullah bunları mübhembırakmış, sünnet te açıklamıştır.'' İbni Abdilberr Cami(2/234) ŞatıbiMuvafakat(4/19) Hakim(1/109) Hatib elFakih(1/77) elKifaye(s.38)

 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Mealcilerin Allah’a şirk koşmayı tariflerine bakalım

-Allah’ın ulûhiyet, rububiyet, sıfatında veya onun ibadette eşi olmadığına inanmaktır. Genelde mealcilerin Allah’a şirki tarifleri böyledir.

-Ancak onlardan hoca Ahmedindiyn ve Abdullah Cekralevi bu tarife şu kelimeleride eklemektedir;

-Onlara Göre ''Ehl'i Sünnet Şirk içindedir''

-Sünnete göre amel etmek ve sünnete göre muhakemeleşmekte şirktir. Onlara göre; Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in verdiği hükümlere göre hareket etmek onlarla amel etmek şirktir.



Bu kimseler; Nisa: 65, Ahzab: 36, Nur: 51 vb. ayetlere rağmen böyle söylemektedirler.


65. Hayır; Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdi*ğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam manâsıyla kabullennıedikçe iman etmiş olmazlar.(Nisa.65)

36. Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. (Ahzab 36.Ayet.)

51. Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resulüne da'vet edildiklerinde, "İşittik ve itaat ettik " demek, sadece mü'minlerin söyleyeceği sözdür. İşte asıl bunlar kurutuluşa erenlerdir.(Nur Süresi 51.)


Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Hatemunnebi Oluşu; Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Hatemunnebi oluşu Mealcilerden Makbul Ahmed Makbul Ahmed ise; “Rasuller insanlığı hidayete erdirmek, cehalet karanlığından kurtarmak ve zulmü bertaraf etmekiçin gelmişlerdir.” Cehalet ve Zulüm yeryüzünde olduğu sürece Nebiliğin olması gerektiğini ileri sürmektedir.


İsa (Aleyhisselam)’a karşı koymaları

1) Doğumu ile alakalı görüşleri:

Kur’an İsa (Aleyhisselam)’ın Allah’ın kudretine dalalet eden bir ayet olarak babasız bir tek anneden dünyaya geldiğini; yeryüzünde Allah’ın dilediği kadar nebi olarak kaldığını; sonra Allah’ın onu kendi katına yükselttiğini; öldürülünenin ve çarmaha gerilenin isa’ya benzer biri olup, isa (Aleyhisselam) olmadığını, açık olarak bildirilmektedir.

Sünnette; İsa (Aleyhisselam)’ın Kıyamet saatine yakın adil bir hakem olarak yeryüzüne ineceğini, Deccal’i öldüreceğini vb. şeyleri söylemektedir. Hal böyle iken mealcilerden büyük bir çoğunluk isa (Aleyhisselam)’ın aksine bir anne babadan olduğunu iddia etmekte Allah’ın Meryem: 20, 21, 22, 23, 27, 28 ve Ali İmran: 59. ayetlerine gözlerini kapatmaktadırlar.

Meryem (Aleyhisselam)’da şöyle demişti:

“Bana hiçbir beşer dokunmamış ve ben hiçbir zaman kötü olmamış iken, nereden benim çocuğum olacak?” Melek’de demişti ki: Rabbın böyle buyurdu. İnsanlara onu bir delil ve bizden bir rahmet kılmak için, bu bize kolaydır.” Nitekim Meryem çocuğa gebe kalmış ve onunla birlikte uzak bir yere çekilmişti. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına sığındırmış; “keşke ben bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim” demişti.

Meryem Suresi: 20, 21, 22, 23

“Meryem çocuğu taşıyarak kavmine getirmiş, onlarda şöyle demişlerdi: “Ey Meryem çok kötü bir iş yaptın,” Ey Harun’un kızkardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi; annende yoldan çıkmış değildi?”

Meryem: 27, 28

“İsa’nın durumu, Allah katında, Âdem’in durumu gibidir. Âdem’i de topraktan yaratmış, sonra ona “ol” demiştik; oda hemen oluvermişti.

Ali İmran: 59

Kıyamet Günü Şefaat Edilmesi:

Mealcilerin hepsi şefaati reddetmektedirler. Bu hususta dünkü mutezile ile bu günkü mutezile arasında hiçbir fark yoktur.

-Onların şefaati inkâr ederken delil olarak aldıkları ayetler:

“Hiçkimsenin hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden şefaatin kabul edilmeyeceği. Hiç kimseden fidye alınmayacağı ve kendilerine yardım bile edilmeyeceği bir günden sakının.”

Bakara Suresi: 48

“Ey iman edenler! İçinde ne bir alış verişin, ne bir dostluğun ve nede bir şefaatin olduğu gün gelmeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden sarfedin. Kâfirler, işte asıl zalim olanlar onlardır.”

Bakara Suresi: 254

Ehl'i Sünnet'in Şefaat ile İlgili aldığı Sahih Hadisler;

(Müslim, Cenâiz 102-103, Hadis no: 974, 2/669).

“Her peygamberin kabul edilen bir duası vardır. Diğer peygamberler o duayı yapmakta acele ettiler. Ben ise bu duamı Kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım. Ona, ümmetimden şirk koşmayanlar kavuşacaklardır.” (Buhârî, Deavât 1, 8/82; Müslim, İman 334-342, Hadis no: 198-199, 1/188; İbn Mâce, Sünnet 37, Hadis no: 4307, 2/1440; Tirmizî, Deaavât 141; Kütüb-i Sitte, 14/403).

“...O’nun izni olmadan, O’nun katında şefaat edecek kimdir?...” (2/Bakara, 255)

Üstte Bakara 255.Ayette ise O'nun izni olmaksızın deniliyor,Rasulullah -Sallahu aleyhi ve Selem-ise Şefaat etme izni kendisine verildiğini Sahih olarak bize ulaşmaktadır.

(Buhârî, Tefsir Sûre 18; Müslim, İman 84). Cennette derecelerin arttırılması için ilk şefaat edecek peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'dir. Bundan dolayı Hz. Peygamber bir hadisinde,"Cennette insanların ilk önce şefaatte bulunanı benim." (Müslim, İman 85) buyurmuştur.

MEALCİLER ;Namazda kıbleye yönelmenin gerekli olmadığını söylüyorlar. Bakara suresindeki ayetlere rağmen.

“Senin yüzünü çok defa gökyüzüne çevirip durduğunu elbette görüyoruz. İşte şimdi hoşnud olacağın bir kıbleye seni döndürüyoruz. Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede bulunursanız, sizde yüzlerinizi onun tarafına çevirin…”

Bakara: 144


“Kendilerine kitap verilenlere her delili getirsen, senin kıblene yine uymazlar, sende onların kıblesine uyacak değilsin. Onlarda birbirlerinin kıblelerine uymuyorlar…”

Bakara:145
------------------------------------------------------------------
SONUÇ:

1-Ehl'i Sünnet'i TEKFİR eden kendisi KAFİR olur.
2-Kıble Ayetleri varken her istediği tarafa Namaz kılan Ayetleri İnkar etmiş olur KAFİR olur.Ki bir Ayetin açık Hükmünü İptal etmek Küfürdür.
3-Mütavatir Hadisleri RED eden kafir olur İCMA ile sabittir.

Sadece MEHDİ nin Zuhurunu inkar eden Kafir olur Haber ''MÜTEVATİR'' olarak gelmiştir.

DELİLLERİ;

Ehl-i Sünnet Kaynaklarında, İmam Mehdi (a.s) ile İlgili Hadisleri Nakleden Sahabenin İsimleri

1- İmam Emir-ul Mü’minin Ali b. Ebu Talib, bkz. “Sünen-i Ebi Davud”, c. 4, s. 51.
2- Ebu Umame Bahli, bkz. “el-Beyan”, Genci, s. 95.
3- Ebu Eyyub Ensari, bkz. “el- Mucem-us Sağir”, Tabarani, c. 1, s. 137.
4- Ebu Said Hudri, bkz. “Sünen-i Ebu Davud”, c. 4, s. 107, Hadis: 4385.
5- Ebu Selma Rai (Hz. Resulullah (s.a.a)’ın develerinin çobanı), bkz. “Maktel-ul Hüseyn”, Harezmi, s. 95.
6- Ebu’t- Tufeyl Amir b. Vasile, bkz. “Müsned-i Ahmed b. Hanbel”, c. 1, s. 99.
7- Ebu Leyla, bkz. “Menakıb” Harezmi, c. 5, s. 23-24.
8- Ebu Vail, bkz. “Ikd-ud Durer”, Cemaluddin Yusuf Dimeşki, s. 23-38.
9- Ebu Hureyre, bkz. “Sahih-i Buhari”, c. 2, s. 178.
10- Enes b. Malik, bkz. “Sünen-i İbn-i Mace”, c. 2, s. 519.
11- Temim Dari, bkz. “Arais-u Salebi”, s. 186.
12- Sevban (Hz. Resulullah’ın azat ettiği kölesi), bkz. “Sünen-i İbn-i Mace”, c. 2, s. 519.
13- Cabir b. Semure, bkz. “el-Burhan”, Muttaki Hindi, Tenbihat bölümünde ilk tenbih.
14- Cabir b. Abdullah Ensari, bkz. “Müsned Ahmed b. Hanbel”, c. 3, s. 384.
15- Cabir b. Abdullah Sadefi, bkz. “İstiab”, Kurtubi, c. 2, s. 111 ve “Mu’cem-i Kebir”, Taberani, c. 22, s. 937.
16- İmam Hasan b. Ali, bkz. “Yenabi-ul Mevedde”, Kunduzi, s. 589.
17- İmam Hüseyn b. Ali, bkz. “el-Burhan”, Muttaki Hindi, Bab: 2 Hadis: 17 ve 18.
18- Selman-i Farisi, bkz. “Maktel-ul Hüseyn” Harezmi, c. 1, s. 146.
19- Talha b. Ubeydullah, bkz. “el-Burhan”, Muttaki Hindi ve “el-Mehdiyy-ul Muntazar”, İbn-i Sıddık, s. 12.
20- Abbas b. Abdulmuttalib, bkz. “el-Mehdiyy-ul Muntazar”, İbn-i Sıddık, s. 12.
21- Abdurrahman b. Avf, bkz. “el-Beyan”, Genci (Şafii), s. 96.
22- Abdullah b. Hars bkz. (Haris) b. Cüz Zübeydi, “Sünen-i İbn-i Mace”, c. 2, s. 519 ve diğer baskısında, c. 2, s. 270.
23- Abdullah b. Abbas, “el-Fusul-ül Muhimme”, İbn-i Sabbağ (Maliki), s. 278.
24- Abdullah b. Ömer b. Hattab, bkz. “el-Fusul-ül Mühimme”, İbn-i Sabbağ (Maliki), s. 277 ve “el-Burhan”, Bab: 1, hadis: 2 ve Bab: 6, hadis: 6.
25- Abdullah b. Amr b. As, bkz. “el-Beyan”, Genci, s. 92.
26- Abdullah b. Mesut, bkz. “el-Fusul-ül Mühimme”, İbn-i Sabbağ, s. 279.
27- Osman b. Ebi-l As, bkz. “Müsned”, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 216-217.
28- Osman b. Affan, bkz. “el-Mehdiyy-ul Muntazar”, Sıddık Mağribi, s. 12, Mekke Mecma-i Fıkhi’nin Fetva nitelikli makalesinde Genci’nin “el-Beyan”, s. 77, Beyrut baskısında kaydedilmiştir.
29- Alkame b. Abdullah, bkz. “Sünen-i İbn-i Mace” ve “el-Fusul-ül Mühimme”, İbn-i Sabbağ (Maliki).
30- Ali el-Hilali, bkz. “Mecma-üz Zevaid”, Haysemi, c. 6, s. 165.
31- Ammar b. Yasir, bkz. “el-Burhan”, Bab:1, hadis: 10 ve Bab: 4, Fasıl: 2, hadis: 1 ve 24.
32- Ömer b. Hattab, bkz. “el-Burhan”, Bab: 1, hadis: 38.
33- Ümran b. Hüseyn, bkz. “Müsned-i Ahmed b. Hanbel”, c. 4, s. 437.
34- Amr b. As, bkz. “el-Burhan”, Bab: 4, Fasl: 2, hadis: 23.
35- Amr b. Mürre Cüheni, “İbraz-ul Vehm-il Meknun”, Ebu-l Feyz Gimari ve “Örf-ul Verdi”, s. 139 ve 390 ve “el-Mehdiy-ul Muntazar”, İbn-i Sıddık İdrisi, s. 13.
36- Avf b. Malik, bkz. “Mu’cem-i Kebir”, Tabarani.
37- Katade b. Numan, “el-Burhan”, Bab: 1, hadis: 17 ve Bab: 6, hadis:10 ve 11
38- Kurre b. İyas el-Muzeni, bkz. “Yenabi-ul Mevedde”, s. 22
39- Ka’bü-l Ahbar, bkz. “Uked-ud Dürer”, Cemaluddin Dimeşki, s.180 ve 233, 234.
40- Ka’b b. Alkame, bkz. “el-Burhan”, Bab: 7, hadis: 8, 13, 21.
41- Muaz b. Cebel, bkz. “İbraz-ul Vehm-il Meknun” Ahmed b. Muhammed b. Sıddık, s. 8.
42- Fatıma’tuz-Zehra bint-u Resulillah (s.a.a), bkz. “Feraid-us Simtayn”, Hamvini.
43- Ümm’ül müminin Ümmü Seleme, bkz. “Sünen-i Ebi Davud”, 4, s. 151
44- Ümm’ül müminin Aişe, bkz. “el-Fiten”, Nuaym b. Hammad, “Uked-ud Dürer”, s. 16-17 ve “el-Burhan” Bab: 2, hadis: 21..
45- Ümmü Habibe, “el-Burhan” Bab: 4, Fasl: 2, hadis: 20.


4.CELALEDDİN SUYUTİ ; Biliniz ki: Her kim ister sözüyle, ister davranışı ile -fıkıhta belirtildiği üzere- (mütevatir hadisleri) inkar edip hüccet bilmezse kafir olur, İslam dairesinden çıkar; Yahudilerle, Hristiyanlarla ve Allah'ın dilediği grupla haşredileceklerdir. (Abdulgani Abdulhak, "Hücciyet'üs Sünnet", s. 270, Miftah'ül Cennet'ten naklen)



EBU'L-FAZL ABDULLAH B. MUHAMMED EL-İDRİSİ
"...Çünkü, alimlerin aldığı karar gereğince her kim, Peygamber'den nakledilen hadisleri mütevatir olduğu kanıtlandıktan sonra, reddine dair kabul edilebilir bir gerekçe göstermeden inkar ederse kafir olur. (Ebu'l-Fazl Abdullah b. Muhammed el-İdrisi, "El-Mehdi-ül Muntazar", s. 94, 95)



MUHAMMED EL-MEKKİ
Güvenilir ravilerin aktardıkları hadislerde Peygamber Mehdi'nin ahir zamanda zuhur edeceğini müjdelemiş, onun sıfatlarını ve zuhurunun belirtilerini açıklamıştır... Resulullah her kim vaadedilen Mehdi'yi inkar eder yalan sayarsa kafir olur denmiştir. (Alaaddin Ali b. Hişam Muttaki Hindi, "El-Burhan fi Alamati Mehdiyyi Ahirzaman", c. 2, s. 865-876)


İBN TEYMİYE ;Resulullah'dan, ahirzamanda çocuklarından ismi ismine, künyesi künyesine denk, yeryüzünü adaletle dolduracak birisinin çıkacağını haber veren Mehdi hadislerinin hepsi sahihdir. (İbn Teymiye, "Minhacü's-Sünne", c. IV, s. 291)


SAİD HAVVA; Araştırmacılar ahir zamanda ehli beytten bir halifenin olacağı anlaşmazlık göstermemişlerdir. İttifakla kabul edilen bu lider herkes tarafından Mehdi diye bilinenden başkası değildir. Buna göre biz de geleceği bildirilen o özelliklerdeki halifeye inanıyor ve o zuhur ettiği zaman onun taraftarlarından olmaya niyetliyiz. Allah'tan bu niyetimizle bize yardımcı olmasını diliyoruz." (Prof. Said Havva, "El-Akaid'ül-İslamiyye", c. 2, s. 1021-1026)

MÜTEVATÜR HADİSLERİ RED EDENLER



Mütevâtir hadisler, Akâid konularında bile tek başına delil sayılırlar. Bu yüzden mütevâtir olan haber-i Rasûlü inkâr eden küfre girer. Çünkü böyle bir haberi inkâr etmek, Peygamberi inkâr demektir. O da şüphesiz küfürdür.(1)


Ahmed Naim, Tecrid-i Sarîh Tercemesi, Ankara 1976, Mukaddime, s. 102.

Böylece ve Burda yazamadığım daha sonra devamını getireceğim Bir Çok DELİL le Sabittir ki,MEALCİLERİN KÜFRÜ ZAHİREN Apaçık ortadadır...


ALLAH HİDAYET VERSİN..




 
A Çevrimdışı

abdulwahid-musab

Üye
İslam-TR Üyesi
Kur'an Müslümanlığı ALLAHLA ALDATANLAR
Bir bakıma bütün müslümanlar Kur'an müslümanıdır; çünkü İslâmın temel kaynağı Kur'an'dır, başta sünnet olmak üzere diğer kaynaklar hem meşrûiyyetlerini bu ilahi kitaptan alırlar, hem de ona aykırı olamazlar. Bu bakımdan diğer kaynakların verilerini kanunlara benzetirsek Kur'an bunlara nisbetle anayasa gibidir. Ancak günümüzde "Kur'an müslümanlığı" denildiği zaman bundan, bu genel mânâ değil, başka kaynakları -özellikle sünneti- dışlayarak İslâmı yalnızca Kur'an'dan anlamayı ve almayı mezheb edinen bir gurubun yaklaşımı kastedilmektedir. Bunları da arapça ve usul bilenler ile bilmeyenler diye ikiye ayırmak, "mealcileri" ikinci gurup içinde görmek mümkündür.
Biz bu yazımızda Kur'an müslümanlığı davasını güdenlerin iyi niyetle yola çıktıklarını, başka kaynakların İslâmı yozlaştırıcı etkilerinden kurtulmak için böyle bir yöntemi benimsediklerini kabul ederek/varsayarak kısa bir tenkit denemesi yapacağız. (Kötü maksatlarını gizlemek için böyle bir sloganın peşine düşenler olabilir ve bunlar, bu yazının muhatabı değildir.)
1. Hz. Peygamber (s.a.) olmasaydı Kur'an da olmazdı. Bize bir kitap getiren ve "bu Allah'tandır" diyen odur, kendi sözlerini titizlikle Kur'an ayetlerinden ayıran odur, Kur'an'ın varlığı ve sıhhati Hz. Peygamber'i devrede tutmaya bağlıdır.
2. Kur'an'ı vahiy yoluyla Allah'tan alıp ümmete tebliğ eden Peygamber'e Allah Teala, yine bu kitabın içinde, tebliğ vazifesinden başka vazifeler vermiş ve onun bazı özelliklerinden/imtiyazlarından bahsetmiştir. Kur'an'a göre O (s.a.) alemlere rahmettir, şahiddir, uyarıcıdır, müjdeleyicidir, Allah'a çağırıcıdır, etrafını aydınlatan bir ışıktır, Allah'ın güzel dediği örnektir, vahyi açıklayandır, uygulayandır, yapıp ettikleri Allah Teala tarafından denetlenen ve yanıldığı takdirde uyarılan ve yanlışı düzeltilendir, Allah'ın ve meleklerin salâtına (yusallûne ale'n-nebiyy) mazhar olan, müminlere de, O'na salât ve selam vazifelerini yerine getirmeleri emrolunandır, hakkında "Resule itaat eden şüphesiz Allah'a itaat etmiş olur", "Allah'ı seviyorsanız bana uyun, peşimden gelin ki, Allah da sizi sevsin", "Resul size neyi getirirse onu alın, neyi yasaklarsa ondan da uzak durun" buyurulandır... Bütün bu özellikleri görmeyip, bunları Kur'an mantığı ve fıtri akıl ile çelişen yorumlara ve saptırmalara tabi tutup O'nu bir hoperlör mevkiine koymak, aldığını nakletmenin ötesinde bir vazifesi ve selahiyetinin bulunmadığını ileri sürmek hem gaflettir, hem de -hangi mânâda olursa olsun- Kur'an müslümanlığına aykırıdır. Hem Kur'an müslümanıyım diyeceksin, hem de Peygamberi, Kur'an'ın tarifi ile benimsemeyeceksin; böyle saçmalık olmaz!
3. Kur'an'ı doğru okuma ve anlamanın doğru/uygun yöntemi Hz. Peygamber'e dayanmak durumundadır, çünkü O, ilahi kitabı -anlamadan- tebliğ etmemiştir, vazifesi/işlevi tebliğden ibaret değildir; tebliğ ettiğini anlamış, anlatmış ve uygulamıştır. İşte sahih sünnet bu "anlama, anlatma ve uygulamadır". Bu sünnetin içinde anlama usulünün (yöntemin, metodolojinin) temel ilkeleri, nirengi noktaları vardır. Bunları gözardı ederek ortaya konacak bir yöntemin isabet ve uygunluk ihtimali azdır, buna aykırı yöntemlerin uygunluk ihtimali ise sıfırdır; çünkü Hz. Peygamber'in anlama yöntemi Allah'ın kontrolü altında oluşmuş ve işlemiştir.
4. Kur'an tercümeleri (mealleri) birer tefsirdir, hiçbiri Kur'an'ın aynı değildir, hiçbir meal Kur'an'ı bütün mânâları, mazmunları ve muhtevası ile kapsayamaz, ihata edemez, tüketemez, ilahi kitap bütün mealleri ve tefsirleri aşar ve onların dışına taşar. Meallerden ve tefsirlerden faydalanılır, ancak bunlar Kur'an'ın yerine konamaz, onlarla yetinilemez.
Hasılı Kur'an müslümanlığı, Muhammed Mustafa (s.a.)nın, O örnek ve kâmil insanın anladığı, açıkladığı, hem kendi hayatında hem de -örnek olmak üzere yetiştirdiği- ilk ümmet nümunesinin hayatında uyguladığı müslümanlıktır. Kadim müctehidler bu örnek üzerinden yürümüşler ve İslâmı doğru anlamışlardır. Bu yoldan ayrılıp doğru yaptıklarını -kendilerinin değil, eskilerin yanıldığını- söyleyenlerin rehberi şeytandır ve nefistir.

HAYRETTİN KARAMAN
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
İrhabiyyun , kafirler sözü ağır oluyor, öfkeyle kalkıp kendini gereksiz yere tehlikeye atıyorsun. (sapık , fasık kullansan daha iyi olur)

Mealcilere kafir diyen delilin nedir? Yoksa yazını düzelt
Tekrar diyorum;
mealcilere kafir diyen ehl-i sünnet alimlerin isimlerini , yazılarını gösteriniz.
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bismillah -Elhamdulillah

KONU HAKKINDA AYETLER:

''Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.'' [Nahl 44]



KONU HAKKINDA HADİSLER VE ALİMLERİN GÖRÜŞLERİ

“Ashabım hakkında uygunsuz söz söylemeyin. Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, sizden birinin Uhud dağı kadar altını olsa ve o bunun tamamını Allah yolunda infak etse, onların bir-iki avuçluk infakın(ın sevabın)a, hatta yarısın(ın sevabın)a bile ulaşamaz.” ( Sahih-i Müslim, Fedailü’s-Sahabe)

Hadis olmaksızın yalnızca Kur’an’la yetinmek düşüncesinin bir Müslüman’dan çıkması caiz değildir.Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem bu noktaya dikkat çekerek şöyle buyurmuştur:


يوشك أن يقعد الرجل منكم عَلَى أَرِيكَتِهِ يحدث بحديثي فَيَقُولُ بَيْنَنَي وَبَيْنَكُمْ كِتَابُ اللَّهِ فَمَا وَجَدْنَا فِيهِ حَلالاً اسْتَحْلَلْنَاهُ وَمَا وَجَدْنَا فِيهِ حَرَامًا حَرَّمْنَاهُ وَإِنَّ مَا حَرَّمَ رَسُولُ اللَّهِ كَمَا حَرَّمَ اللَّهُ “


Sizden bir adam çıkarak, koltuğuna yaslanır bir halde benden bir hadis okuyacak ve ardından da “sizin ile benim aramızda Allah’ın kitabı var. Onda helal bulduğumuzu helal kabul ederiz. Haram bulduğumuzu da haram kabul ederiz” diyecektir. Hâlbuki Allah’ın Resulünün bir şeyi haram kılması Allah’ın haram kılması gibidir.”[1]

Cabir’den merfu olarak gelen rivayette ise şu ifade yer almaktadır:
من بلغه عني حديث فكذب به فقد كذب ثلاثة : الله , ورسوله والذي حدث به

“Kim benden bir hadis duyarsa ve yalanlarsa, üç şeyi yalanlamış sayılır: Allah’ı, Resulünü ve kendisine hadis aktaranı.”[2]

Kaynak:

[1] Hakim ve Beyhaki
[2] Mecmu’ul Zevaid

Beyhakî Sünen'inde Misâfir namazı bölümünde, hazreti Ömerden (radıyallahü anh) bildirir: Hazret-i Ömere yolculukta namazın kasr edilmesi, ya'nî dört rek'atlı farzları iki rek'ât olarak kılmaktan soruldu ve: «Biz, azîz kitabda korku namazını buluyoruz, fakat seferî namazı bulamıyoruz» denildi. Sorana: «Ey kardeşimin oğlu [yeğenim], Allahü teâlâ bize Muhammed aleyhisselâmı gönderdi. Biz bir şey bilmeyiz. Ancak biz, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığını gördüğümüz şeyi yaparız. O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı.

(Beyhaki ,Sünen-Misafir Namazı Bölümü)

İmam-ı Süyuti diyor ki:

"Şunu bilesiniz ki, usül ilminde maruf olan şartları taşıyan -kavlî olsun fiilî olsun- hadisler hüccetdir. Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadislerini inkar eden kimse küfre girer ve İslam dairesinden çıkar, yahudilerle, hıristiyanlarla veya Allahü teâlânın murad ettiği diğer kâfir fırkalarla beraber haşrolunur." (Miftahu'l-cenne, s.18)

İMAM EBU HANİFE (Rahimehullah) ın Görüşleri;

İmam Ebû Hanîfe şöyle der: “Kabir azabını bilmem” diyen kimse helaka uğrayan Cehmiyye’dendir. Çünkü o kimse, kabir azabının ifade edildiği “Biz onları iki defa azaplandıracağız” (9/et-Tevbe, 101) ayetini ve kabirdeki azabı anlatan “Şüphesiz zulmedenlere bundan başka da bir azap var” (52/et-Tûr, 47) ayetlerini inkâr etmiştir. Eğer bu kimse, “Ben ayete inanıyorum; ancak tefsir ve teviline inanmıyorum” derse kâfir olur. Çünkü Kur’an’da, tevili tenzilinin aynı olan (ne ifade ettiği konusunda ayrıca yoruma gerek bırakmayacak ölçüde açık olan) ayetler vardır. Eğer bunu inkâr ederse kâfir olur.” (1)

Yine İmam Ebû Hanîfe şöyle der: Mestler üzerine meshin, mukim için bir gün bir gece, yolcu içihn üç gün üç gece olacak şekilde hak olduğunu ikrar ederiz. Çünkü hadiste böyle varit olmuştur. Bu konudaki rivayektler mütevatir seviyesine yakın olduğu için inkâr edenin küfründen korkulur.” (2)

İmam Ebû Hanîfe (rh.a), itikadî meseleler hakkında yeterli bilgisi olmayan kimselerin takınması gereken tavır hakkında şöyle der: Tevhit (itikad) ilminin ince meselelerinden herhangi bir hususu anlamakta müşkilat çeken kimsenin, meseleyi sorup öğreneceği bir alim bulana kadar o konuda Allah Teala katındaki doğru neyse o şekilde inanması gerekir. Bu durumdaki bir kimsenin, meselenin doğrusunu öğrenmeyi ertelemesi caiz değildir. Bu durumdaki kimsenin, tevakkuf etmesi, meselenin aslını öğrenmekten geri durması mazur görülemez. Eğer bu durumdaki kimse, meselenin aslını öğrenmekten geri durursa (ve hayatını öylece şüphe içinde geçirmeye devam ederse) dinden çıkar.” (3)

Kaynaklar;

1) el-Fıkhu’l-Ebsat, (İmam-ı Azam’ın Beş Eseri içinde), 48.
2) el-Vasıyye, (İmam-ı Azam’ın Beş Eseri içinde), 74.
3) el-Fıkhu’l-Ekber, (Ali el-Karî şerhiyle birlikte), 319-20.


Tekrar diyorum;
mealcilere kafir diyen ehl-i sünnet alimlerin isimlerini , yazılarını gösteriniz.
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
İmam-ı Süyuti diyor ki:

"Şunu bilesiniz ki, usül ilminde maruf olan şartları taşıyan -kavlî olsun fiilî olsun- hadisler hüccetdir. Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadislerini inkar eden kimse küfre girer ve İslam dairesinden çıkar, yahudilerle, hıristiyanlarla veya Allahü teâlânın murad ettiği diğer kâfir fırkalarla beraber haşrolunur." (Miftahu'l-cenne, s.18)
Bu sorumun cevabı değil.
Bu aktardığın yazı kimin miftahul cenne'si?

O zaman herhangi bir hadisi kabul etmeyen her kes kafirdir demen gerekir. Melaci ile sınırlandırma.
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Konuyu Tekrar Düzenledim ve Ekleme yaptım aslında Siz benden Daha iyi biliyorsunuz ki bu Adamlar İrtidat ettiler tabi Girdiyseler yinede yazıyorum...

''Miftahu'l-cenne'' diğer adı ile ''MIZRAKLI İLMİHAL''

Mızraklı İlmihâl'in asıl adı ''Miftâh-ul Cennet'', yani, Cennet Kapısının Anahtarıdır. 1480'de Edirne'de vefat etmiş olan Muhammed İzniki yazmıştır. Seyyid Abdülhakim Efendi, (Miftâh-ul Cennet ilmihâlinin yazarı salih bir zattır.

'Hanefi Fıkhına' dair Derleme bir Eser
Yayıma hazırlayan İsmail Kara
Çıdam Yayınları

Bu sorumun cevabı değil.
Bu aktardığın yazı kimin miftahul cenne'si?

O zaman herhangi bir hadisi kabul etmeyen her kes kafirdir demen gerekir. Melaci ile sınırlandırma.
 
H Çevrimdışı

hanife_musluman

Üye
İslam-TR Üyesi
size soruyorum benden neden rahatsız oldunuz.??????????

cunku sen saptiricilardansin .. bidat ehli, dalelet firkasisin , ZAN uzere konusuyorsun

ben kurana aşık biriyim ve kurandan ayetler yayımlıyorum burda..

riyayi birakin lutfen .. burada kurana sevgi beslemeyen kimse yok elhamdulillah, sanki bir tek sen seviyorsun SUBHANALLAH ..

kuranla gelenden zarar gelirmi sizce???

kuranla geldiginizi idia ediyor lakin yalan soyluyorsunuz .. siz kurani elinize alip sapik bir fikirle geldiniz .. HARICILER GIBI ONLARDA HUKUM ALLAHINDIR DIYEREK KURANLA GELDIKLERINI IDDIA ETMISLERDI ..


siz hadislerle bizde ayetlerle uğraşalım. zaten tek bi ayet örneğide vermemişsiniz...

sen yalan soyluyorsun ve iftira atiyorsun, senin ilk yazilarina yazi yazan bendim ve ozellikle ayet vardi ..subhanallah, yalani ve iftirayi agzinizdan dusurmuyorsunuz bu nasil muslumanlik ..

link burada bakin insaallah

[URL="https://www.islam-tr.org/akide-itikad/9931-dort-imamin-itikatlari-aynidir.html"]https://www.islam-tr.org/akide-itikad/9931-dort-imamin-itikatlari-aynidir.html[/URL]

altindada soyle bir yazi goreceksiniz hepsini duyduk ve itaat ettik

kurandan ne kadar uzak kaldığınız belli oluyor ne acı :(

belli olan senin iftiraci oldugundur:D bu soyledigin bu siteyi bilen her kisi tarafindan iftira olarak algilanacaktir .. yazmadan once forumu gezin ...

siz hadislerle bizde ayetlerle uğraşalım...SUBHANALLAH evet bir mealcinin islam anlayisi .. SIZ HADISLE UGRASIN BIZ AYETLE ,




rabbim sizi islah etsin
ve sizide...:(

Âyetlerimiz onlara karşı açık seçik okunduğu zaman o kâfirlerin yüzünde inkâr ve hoşnudsuzluk (belirtisini) anlarsın. Neredeyse kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracak gibi olurlar. De ki: Bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi ? Allah'ın inkarcılara va'dettiği (Cehennem) ateşi... O ne kötü gidilecek yerdir!
(HAC suresi 72. ayet)
 
yusuf Çevrimdışı

yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ve sizide...:(

Âyetlerimiz onlara karşı açık seçik okunduğu zaman o kâfirlerin yüzünde inkâr ve hoşnudsuzluk (belirtisini) anlarsın. Neredeyse kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracak gibi olurlar. De ki: Bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi ? Allah'ın inkarcılara va'dettiği (Cehennem) ateşi... O ne kötü gidilecek yerdir!
(HAC suresi 72. ayet)


allah sizi islah etsin .. o aklinizla ( kit aklinizla ) ve kendi husnu kuruntu ve ZAN inizla .. nasilda ayetleri insanlara yukluyorsunuz ..

ALLAH SWT NIN LANETI .. ALLAH in Âyetleri onlara karşı açık seçik okunduğu zaman yüzünde inkâr ve hoşnudsuzluk (belirtisi) GORUNEN o kâfirlerin UZERINE OLSUN ..


BIRDE ZAN IYLA AYETLERI MUHATTABI OLMAYAN INSANLARIN UZERINE YORUMLAYANA ...HAMDOLSUN RABBIM SAHID BU IFTIRANIZA ..

SIZ HEP IFTIRA ATIYORSUNUZ ..


simdi bana hangi ayeti yazdinizda benim yuzum eksidi ve hosnut olmadim ispatlayin yoksa siz yalanci, muslumana iftira atan , bir konuma duseceksiniz ve isminizi buradan iftiraci diye cagiracagim .. buyurun ispatlayin .. siz gercekten akil yoksunusunuz bu kadar yazi yazildi yazilanlara cevap vereceginize IFTIRA atmakla yetiniyorsunuz..

SIZ IFTIRADA MEKKELI MUSRIKLERDEN DAHA ASAGIDASINIZ .. RABBIM SIZI TEZ ISLAH ETSIN YADA KAHR
 
H Çevrimdışı

hanife_musluman

Üye
İslam-TR Üyesi
size soruyorum benden neden rahatsız oldunuz.??????????

cunku sen saptiricilardansin .. bidat ehli, dalelet firkasisin , ZAN uzere konusuyorsun

ben kurana aşık biriyim ve kurandan ayetler yayımlıyorum burda..

riyayi birakin lutfen .. burada kurana sevgi beslemeyen kimse yok elhamdulillah, sanki bir tek sen seviyorsun SUBHANALLAH ..

kuranla gelenden zarar gelirmi sizce???

kuranla geldiginizi idia ediyor lakin yalan soyluyorsunuz .. siz kurani elinize alip sapik bir fikirle geldiniz .. HARICILER GIBI ONLARDA HUKUM ALLAHINDIR DIYEREK KURANLA GELDIKLERINI IDDIA ETMISLERDI ..


siz hadislerle bizde ayetlerle uğraşalım. zaten tek bi ayet örneğide vermemişsiniz...

sen yalan soyluyorsun ve iftira atiyorsun, senin ilk yazilarina yazi yazan bendim ve ozellikle ayet vardi ..subhanallah, yalani ve iftirayi agzinizdan dusurmuyorsunuz bu nasil muslumanlik ..

link burada bakin insaallah

[URL="https://www.islam-tr.org/akide-itikad/9931-dort-imamin-itikatlari-aynidir.html"]https://www.islam-tr.org/akide-itikad/9931-dort-imamin-itikatlari-aynidir.html[/URL]

altindada soyle bir yazi goreceksiniz hepsini duyduk ve itaat ettik

kurandan ne kadar uzak kaldığınız belli oluyor ne acı :(

belli olan senin iftiraci oldugundur:D bu soyledigin bu siteyi bilen her kisi tarafindan iftira olarak algilanacaktir .. yazmadan once forumu gezin ...

siz hadislerle bizde ayetlerle uğraşalım...SUBHANALLAH evet bir mealcinin islam anlayisi .. SIZ HADISLE UGRASIN BIZ AYETLE ,




rabbim sizi islah etsin[/



Rquote]
.

BU KADAR HAKARET SURAT EŞKİTMENİZDEN VE KOVMANIZDAN BETERDİR.:(

EKLEDİĞİM YAZILARIN ÇOĞU AYETLER VE AYET AÇIKLAMALARIDI

YAPTIĞINIZ HAKARETLERİ BİR NEVİ AYETLERE SALDIRI OLARAK NİTELENDİRDİM.
 
Üst Ana Sayfa Alt