İtikad kitaplarındaki tekfir şartları neden koyulmuştur ? Bir insanın küfr işlediğine şirk işlediğine şahid olursan tekfirine mani bir engel yoksa kafir olduğunua itikad ederiz. Ayrıca itikad kitaplarında vela bera akidesi diye bir başlık atılmış/ İbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir misal vardır, onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir." Yalnız İbrahim'in babasına: "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat senin için Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi (önlemeye) gücüm yetmez." demesi hariç. Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak sanadır. (mümtehine 4) TEVBE-23: Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dost edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerdir.) ( Ey müminler, sakın müminleri bırakıp kafirleri dost edinmeyiniz. Yoksa Allah'a, aleyhinize işleyecek açık bir delil mi vermek istiyorsunuz?-Nisa 144.)
Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin, babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsiniz. Onlar o kimselerdir ki Allah kalblerine iman yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbi (dininin yardımcıları)dir. İyi bil ki, kurtuluşa ulaşacak olanlar, Allah'ın hizbidir. (mücadele 22) : Ey müminler, kendinizden başkasını sırdaş ve dost edinmeyiniz. Olanca güçleri ile size zarar dokundurmaya, dirliğinizi bozmaya çalışırlar, karşılaştığınız her sıkıntı onları sevindirir. Gerçi kinleri ağızlarından taşmıştır ama kalplerinde saklı tuttukları kin daha büyüktür. Eğer düşünecek olursanız size ayetlerimizi açık açık anlattık. ( Ali imran 118 ) Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanız ve adil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever. ( Mumtehine 8 ) ayetler açık dostluk kurmam sevgi beslemem. dediğim gibi davet ederim islama. Davet ederkende akidemden taviz vermem.
Davet uslubuna gelince; bu davete muhatap olan kişiye ve içinde bulunulan zemin ve zaman göre değişen bir şeydir. Allahu Teala şöyle buyuruyor:
ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
"(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır. Onlarla en güzel şekilde tartış; doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir." (en-Nahl 16/125)
İbnul Kayyım (r.h.) bu ayet hakkında diyor ki:
فذكر سبحانه مراتب الدعوة وجعلها ثلاثة أقسام بحسب حال المدعو فإنه إما أن يكون طالبا للحق راغبا فيه محبا له مؤثرا له على غيره إذا عرفه فهذا يدعى بالحكمة ولا يحتاج إلى موعظة ولا جدال وإما أن يكون معرضا مشتغلا بضد الحق ولكن لو عرفه عرفه وآثره واتبعه فهذا يحتاج مع الحكمة إلى الموعظة بالترغيب والترهيب وإما أن يكون معاندا معارضا فهذا يجادل بالتي هي أحسن فإن رجع إلى الحق وإلا انتقل معه من الجدال إلى الجلاد إن أمكن
Allah Subhanehu, bu ayette davet mertebelerinden söz ediyor ve bu mertebelerin davete muhatap olanların mertebelerine göre üç mertebe olduğunu belirtiyor.
1- Davete muhatap olan kimse hakka talip olan, ona rağbet eden, hakkı seven ve onu öğrendiğinde başkalarının tersine- ondan etkilenebilecek durumda biri ise bu kişiye hikmet yoluyla davet yapılır. Bu durumdaki bir kimse ile öğütleşmeye ve tartışmaya gerek yoktur.
2- Kendisine davet yapılacak olan kimse, (haktan) yüz çevirmiş ve onun zıddıyla (yani batılla) meşgul olan birisi olmakla beraber, hakkı öğrendiğinde onu tanıyıp hemen kabul ederek, ona tabi olacak bir kimse ise bu kişi hikmetin yanı sıra öğüt yoluyla teşvik ve korkutma yoluyla öğüt verilmeye muhtaçtır.
3- Kendisine davet yapılacak olan kimse inatçı ve bu davaya karşı biri ise kendisiyle en güzel şekilde tartışılması gerekir. (Yapılan karşılıklı tartışmalar sonucunda) bu kimse hakka dönerse, ne ala. Aksi takdirde, artık cidal (tartışma) safhasından imkan varsa- cellad safhasına geçilir." (es-Savaikul Mursele, sf 1276)