Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu
Ben Şeyh Ebu Muhammed el Makdisi'nin otuz risalesini okuyorum. Benim kafam şuralara takılıyor: Tağutu, kafirleri ve müşrikleri tekfir etmek dinin aslı değilse, neden Necd alimleri buna muhalif fetvalar vermiştir ve fetvalarını okuyunca gerçekten bu fikirleri benimsediklerini ve hiç şüphe olamayacak şekilde anlattıkları gözüküyor, bu düşünceler Ehli sünnet vel Cemaat'ın itikadına muhalif değil midir? Tağutu ve kafirleri tekfir etmemenin küfür olmasının sebebi nassları inkar etmektir (bunun için nassları görmesi lazımdır) ama bazı Necd alimlerin fetvalarına bakınca, tekfir etmeyenin şirki reddetmemiş olacağından kafir olacağı ortaya çıkıyor halbuki tekfir etmeyen şirki reddetmiş olabilir ama bunu işleyeni bazı kendince mazeret kabul ettiği batıl mazeretlerden dolayı tekfir etmemiş olabilir. Ben böyle kişilere bidatçı desem, Necd alimlere de bidatçı demiş olur muyum yoksa bu fetvaları zahire göre yorumlamamak mı gerekir?
Bunlardan iki fetva:
Şeyh Ebu Batın kendisine:
“Siz müslümanları tekfir ediyorsunuz” diyen kimselere karşı şöyle cevap vermiştir:
“Bizim hakkımızda: “Müslümanları tekfir ediyorsunuz” diyen kişi ne İslam’ı ne de tevhidi bilen bir kişidir. Bu kimsenin sözünden onun İslamının sahih olmadığı anlaşılmaktadır. Zira bu kimse günümüzdeki müşriklerin yaptığı şirki reddetmemekte ve yaptıklarının tevhidi bozucu bir şirk olduğunu görmemektedir. Bu durumda olan bir kimse ise müslüman değildir.” (Mecmuatü’r-Resail c: 1 Kısım: 3 s: 655)
Muhammed b. Abdu'l Vehhab şöyle diyor:
"Kimisi de, müşriklere düşmanlık gösteriyor; fakat onları tekfir etmiyor."
İşte bu da yine "La ilahe illallah" kelimesinin manasını kavrayamamaktan ileri gelmektedir. Halbuki bu kelime şirki reddetmeyi gerektirdiği gibi, aynı zamanda bunu işleyen kimseleri de tekfir etmeyi gerektirir. Bu konuda alimler icma etmişler. Ayrıca "İhlas" ve"Kafirun" surelerinde de bu gerçek dile getirilmiştir.
Muhammed b. Abd'l Vehhab,"Mümtahine: 60/4" ayetinde geçen " Sizi reddettik" sözüyle ilgili olarak şöyle diyor:
"Kim Kur'an'ın kafir kabul ettiğini kafir olarak kabul etmezse, rasullerin getirdiklerine muhalefet etmiş olur."
İbn-i Teymiye şöyle der: “Küfür, şer’i bir hükümdür ve şeriatın sahibinden öğrenilir. Akıl ile sözün doğruluğu veya yanlışlığı anlaşılabilir. Ancak, akla göre yanlış olan her şey, şeriatta küfür demek değildir. Bununla birlikte akla göre doğru olan her şeyi bilmek de şeriatta gerekli değildir.” [İbn-i Teymiye, Derae Taarudi’l-Akli ve’n-Nakli, 1/242]
Şeyh Abdullah İbni Muhammed İbni Abdi'l-Vehhab (rh.a) başka bir yerde şöyle dedi: "Özet olarak, tekfir etmek Allah katından delilleri olmadan konuşmayan ve bu konu hususunda ilmi olmadan konuşmayan samimi kimseler üzerine vaciptir. Ve bir kimseyi sadece kendi yorumu ile dinin dışına çıkarmaktan ise kaçınılmalıdır. Bir kimseyi dinin dışına çıkarıp tekfir etmek veya İslam'ın içine sokarak Müslüman saymak dinin en önemli meselelerindendir...Şeytan bu hususta birçoklarını saptırmış, şöyleki onlar bir kimseye Müslüman hükmü vermiştir ki Kur'an, Sünnet ve icmaya göre o kimse esasında kafirdir. Ve yine Kur'an, Sünnet ve icmaya göre Müslüman olan kimseleri ise tekfir etmişlerdir." (ed-Durar es-Seniyye, 8/217)
“El-Muhît”e kaydedildiği*ne göre, bir kimse kalbi ile tasdik edip dili ile ikrar ederse ittifakla müslümandır. Müslümanlıkla vasıflandıktan sonra onu bilmemesi ihtilafsız olarak onu müslümanlıktan çıkarmaz. Bir kimse bir ye*mek yese bu yemeğin adını bilmese bu durum nasılsa, müslüman olup müslümanlığın nasıl olduğunu bilmeyen kimse de onun gibidir. Yine bir kimse şartları, rükünleri ile namaz kılsa ve bunların tafsi*lâtını bilmese ve sorulunca: “Bilmiyorum.” dese böyle bir kimseye kâfir denmez. Eğer böyle olmazsa dünyada kelâm ilmini bilen çok az müslüman kalır. [Fiqh Al Akbar]
Şeyh Muhammed bin Abduvvahhab’ın torunu Şeyh Süleyman “Evsaku Ural- İman” adlı eserinde şöyle der:
"Şayet bir kimse bir kafirin küfründe şüphe ederse ve onun kafir olduğunu bilmiyorsa bu kişiye Kur'an ve Sünnet'ten deliller ile o kimsenin kafir olduğu izah edilir. Hüküm beyan edildikten sonra o kafirin küfrü hakkında şüpheye düşen ya da tereddüt eden kimse alimlerin icması ile kafir olur. Bunun sebebi kafirlerin tekfirinde duraksamasıdır."
Şek yoktur ki Yahudi ve hristiyanlar kafirdirler. Onların küfründen şüphe etmekte aynı şekilde kitabın inkarıdır, küfürdür. Lakin bu inkar cahil olan birisinde meydana gelirse bu sözünden dolayı tekfir edilir mi ?
Bu konuda Ebu Hanifenin Meşhur talebelerinden İmam Muhammed Eş Şeybaniye soru soruldu Şihabuddin El Hamevi, Allame Ebu Abdullah El Curcaninin Hizanetul Ekmel kitabından naklediyor;
Rivayet olunur ki; Muhammed bin El Hasana zamanında bir kadına denildi ki; “Kıyamet günü Allah Yahudi ve Hristiyanlara azab edecek“ Kadın dedi ki; “Allah onlara bunu yapmaz çünkü onlar Onun kullarıdır.” Bu mesele hakkında Muhammed bin Hasana soruldu o dedi ki; Kafir olmamıştır. O kadın cahildir. Anlayana kadar ona bunu izah edin.”
Kaynak: Şihabuddin El Hamevi: Şerhu Kitabil Eşbah ven Nezair: 3/304
Ben Şeyh Ebu Muhammed el Makdisi'nin otuz risalesini okuyorum. Benim kafam şuralara takılıyor: Tağutu, kafirleri ve müşrikleri tekfir etmek dinin aslı değilse, neden Necd alimleri buna muhalif fetvalar vermiştir ve fetvalarını okuyunca gerçekten bu fikirleri benimsediklerini ve hiç şüphe olamayacak şekilde anlattıkları gözüküyor, bu düşünceler Ehli sünnet vel Cemaat'ın itikadına muhalif değil midir? Tağutu ve kafirleri tekfir etmemenin küfür olmasının sebebi nassları inkar etmektir (bunun için nassları görmesi lazımdır) ama bazı Necd alimlerin fetvalarına bakınca, tekfir etmeyenin şirki reddetmemiş olacağından kafir olacağı ortaya çıkıyor halbuki tekfir etmeyen şirki reddetmiş olabilir ama bunu işleyeni bazı kendince mazeret kabul ettiği batıl mazeretlerden dolayı tekfir etmemiş olabilir. Ben böyle kişilere bidatçı desem, Necd alimlere de bidatçı demiş olur muyum yoksa bu fetvaları zahire göre yorumlamamak mı gerekir?
Bunlardan iki fetva:
Şeyh Ebu Batın kendisine:
“Siz müslümanları tekfir ediyorsunuz” diyen kimselere karşı şöyle cevap vermiştir:
“Bizim hakkımızda: “Müslümanları tekfir ediyorsunuz” diyen kişi ne İslam’ı ne de tevhidi bilen bir kişidir. Bu kimsenin sözünden onun İslamının sahih olmadığı anlaşılmaktadır. Zira bu kimse günümüzdeki müşriklerin yaptığı şirki reddetmemekte ve yaptıklarının tevhidi bozucu bir şirk olduğunu görmemektedir. Bu durumda olan bir kimse ise müslüman değildir.” (Mecmuatü’r-Resail c: 1 Kısım: 3 s: 655)
Muhammed b. Abdu'l Vehhab şöyle diyor:
"Kimisi de, müşriklere düşmanlık gösteriyor; fakat onları tekfir etmiyor."
İşte bu da yine "La ilahe illallah" kelimesinin manasını kavrayamamaktan ileri gelmektedir. Halbuki bu kelime şirki reddetmeyi gerektirdiği gibi, aynı zamanda bunu işleyen kimseleri de tekfir etmeyi gerektirir. Bu konuda alimler icma etmişler. Ayrıca "İhlas" ve"Kafirun" surelerinde de bu gerçek dile getirilmiştir.
Muhammed b. Abd'l Vehhab,"Mümtahine: 60/4" ayetinde geçen " Sizi reddettik" sözüyle ilgili olarak şöyle diyor:
"Kim Kur'an'ın kafir kabul ettiğini kafir olarak kabul etmezse, rasullerin getirdiklerine muhalefet etmiş olur."
İbn-i Teymiye şöyle der: “Küfür, şer’i bir hükümdür ve şeriatın sahibinden öğrenilir. Akıl ile sözün doğruluğu veya yanlışlığı anlaşılabilir. Ancak, akla göre yanlış olan her şey, şeriatta küfür demek değildir. Bununla birlikte akla göre doğru olan her şeyi bilmek de şeriatta gerekli değildir.” [İbn-i Teymiye, Derae Taarudi’l-Akli ve’n-Nakli, 1/242]
Şeyh Abdullah İbni Muhammed İbni Abdi'l-Vehhab (rh.a) başka bir yerde şöyle dedi: "Özet olarak, tekfir etmek Allah katından delilleri olmadan konuşmayan ve bu konu hususunda ilmi olmadan konuşmayan samimi kimseler üzerine vaciptir. Ve bir kimseyi sadece kendi yorumu ile dinin dışına çıkarmaktan ise kaçınılmalıdır. Bir kimseyi dinin dışına çıkarıp tekfir etmek veya İslam'ın içine sokarak Müslüman saymak dinin en önemli meselelerindendir...Şeytan bu hususta birçoklarını saptırmış, şöyleki onlar bir kimseye Müslüman hükmü vermiştir ki Kur'an, Sünnet ve icmaya göre o kimse esasında kafirdir. Ve yine Kur'an, Sünnet ve icmaya göre Müslüman olan kimseleri ise tekfir etmişlerdir." (ed-Durar es-Seniyye, 8/217)
“El-Muhît”e kaydedildiği*ne göre, bir kimse kalbi ile tasdik edip dili ile ikrar ederse ittifakla müslümandır. Müslümanlıkla vasıflandıktan sonra onu bilmemesi ihtilafsız olarak onu müslümanlıktan çıkarmaz. Bir kimse bir ye*mek yese bu yemeğin adını bilmese bu durum nasılsa, müslüman olup müslümanlığın nasıl olduğunu bilmeyen kimse de onun gibidir. Yine bir kimse şartları, rükünleri ile namaz kılsa ve bunların tafsi*lâtını bilmese ve sorulunca: “Bilmiyorum.” dese böyle bir kimseye kâfir denmez. Eğer böyle olmazsa dünyada kelâm ilmini bilen çok az müslüman kalır. [Fiqh Al Akbar]
Şeyh Muhammed bin Abduvvahhab’ın torunu Şeyh Süleyman “Evsaku Ural- İman” adlı eserinde şöyle der:
"Şayet bir kimse bir kafirin küfründe şüphe ederse ve onun kafir olduğunu bilmiyorsa bu kişiye Kur'an ve Sünnet'ten deliller ile o kimsenin kafir olduğu izah edilir. Hüküm beyan edildikten sonra o kafirin küfrü hakkında şüpheye düşen ya da tereddüt eden kimse alimlerin icması ile kafir olur. Bunun sebebi kafirlerin tekfirinde duraksamasıdır."
Şek yoktur ki Yahudi ve hristiyanlar kafirdirler. Onların küfründen şüphe etmekte aynı şekilde kitabın inkarıdır, küfürdür. Lakin bu inkar cahil olan birisinde meydana gelirse bu sözünden dolayı tekfir edilir mi ?
Bu konuda Ebu Hanifenin Meşhur talebelerinden İmam Muhammed Eş Şeybaniye soru soruldu Şihabuddin El Hamevi, Allame Ebu Abdullah El Curcaninin Hizanetul Ekmel kitabından naklediyor;
Rivayet olunur ki; Muhammed bin El Hasana zamanında bir kadına denildi ki; “Kıyamet günü Allah Yahudi ve Hristiyanlara azab edecek“ Kadın dedi ki; “Allah onlara bunu yapmaz çünkü onlar Onun kullarıdır.” Bu mesele hakkında Muhammed bin Hasana soruldu o dedi ki; Kafir olmamıştır. O kadın cahildir. Anlayana kadar ona bunu izah edin.”
Kaynak: Şihabuddin El Hamevi: Şerhu Kitabil Eşbah ven Nezair: 3/304