Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Örtüye Yakışmak Duasıyla

T Çevrimdışı

tahkik

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Ne de çok düşkün olduk şık görünmeye… Ve günümüzde bunun diğer adı zannedilen modaya ve getirdiklerine… Belki de “ne sakıncası var” diyeceksiniz hemen. Şunlar olabilir mi acaba ?
Modaya uyacağız diye, ailemizle çatıştık,
Modaya uyacağız diye, kültürümüzle çatıştık,
Modaya uyacağız diye, çevremizle çatıştık ve en önemlisi modaya uyacağız diye, dinimizle bile çatışıyoruz, ama farkederek ama etmeyerek…
Demek tüm bunlara moda sebep oluyor? O zaman modanın tanımı şöyle olabilir mi sizce de? Bir sürü çatışmaya sebep olan, faydası pek de görülememiş, çok da lüzumlu olmadığı halde birilerince takip edilen ve başka birilerince oluşturulan giyim tarzı furyası. Belki …
Moda adına artık adeta örtünmek için değil, kıyafetlerimizi göstermek için giyiniyoruz sanki. Giydiklerimizin çoğu markalı. “Hedefteki insan benim.Ben en iyiyim” imajını vermeye çalışırcasına dikkat çekiciyiz. Popüler olmak en önemli amaçlarımız arasında reklamlarımıza kadar varan ispatlığıyla… Hocanın yemek ikram ettiği kürkü misali kıyafetler giyip, yapılan ikramın kürkümüze olduğunu göremeyecek kadar kör olduğumuza mı yansak, yoksa bunun farkındalığında olduğumuz halde gösterdiğimiz umursamazlıklara mı ? Yoksa “Kalbinde zerre kadar kibir olan, cennete giremez.” hadisi şerifini unutarak, kıyafetlerimizle edindiğimiz o kibirli duruşlarımızdaki gaflet anlarına mı ?
Elbette ki üzerinde durmak istediğim asıl konu, az önce bahsettiğimiz şıklardan, bizlere en çok zarar vereni. Yani dinimizle çatışır bir hal almamıza sebep oluşu…
Evet moda için dinle çatışmak… İlk etapta çok da inandırıcı gelmiyor belki ama ne yazık ki günümüzün inkar edilmez gerçeklerinden biri moda-din çatışması. Belki de moda değil burada dinle çatışan, aslında insanlar da bizler modayı suçluyoruz. Ya da günümüz dünyasında örtünen kardeşlerimizin halini gördükçe, o ızdırap ve biçarelik içinde hıncımızı modadan alıyoruz kimbilir. Çünkü daha birçok şey var bu konuda hayatımıza müdahale eden. Çevre, aile, medya vs. Ama çarpıtılan tesettür anlayışında, -bir nevi modayı oluşturan- tekstilcilerin ve mağaza sahiplerinin rolünün küçümsenebilineceğini sanmıyorum doğrusu. Sadece maddi menfaatler göz önünde bulundurularak vitrinlere konan ve tesettürlü kardeşlerimize sunulan alternatifler bile, neredeyse tek başına tesettürün yok olmasına yetecek nitelikte… Onlar ayrı şeyler önerir, çevre ayrı, medya apayrı… Belki de bu yüzden bu kadar yıprandı tesettür kavramı. Kargaşadan dolayı yani… Eğer her işimizde olması gerektiği gibi, bu konuyu da şahısların, olayların, görüşlerin değil de, Yaratanın tercihine bırakabilse idik, bu haller gelmeyecekti başımıza. Badiler, strechler, kısa etekler giyilmeyecekti baş kısmında örtü bulunan bedenlere …
Evet bu aslında bayanların en büyük imtihanlarından biri. Çünkü beğenilmek ister bayan, hoş görünmek. Bu fıtratı gereğidir ve fıtratına uygun davranacaktır elbette ki. Ama herzaman olduğu gibi aşırıya gitmeden, sınırları aşmadan yaşamalıdır bu fıtratı da. Rabb’in istediği ölçüde beğenilmek olmalı istekleri. Ama biz ne yapıyoruz ? Elimizden geldiğince sınırları zorlamakla kalmıyor, çoğu zaman da ezip, yıkıp geçip nefsimizin eline veriyoruz bu konudaki tüm hakimiyeti ve onun istediği şekilde giyiniyoruz. Ama bu arada örtüden de asla vazgeçmiyoruz . Örtümüz hep var başımızda. O bizim vazgeçilmez aksesuarımız adeta. Dindarız ya ! Belli edeceğiz tabii.
Ama ben nedense hiç anlayamadım şu sadece başörtüsünden ibaret olan örtünmeyi. Sanırım tüm bunlar, böyle örtünen kimselerin daha ilk başta, o örtüyü neden takacak olduklarını yeterince kavrayamamış olmasından kaynaklanıyor . Yani “Neden örtünmeliyim?” sorusuna kendi içlerinde net bir cevap verememelerinden… Ya da örtüyü başlarından önce yüreklerine, zihinlerine, ruhlarına takamamalarından… Belki de bu yüzden başörtüsünün manasından çok uzak bir örtünme var sokaklarda… Belki de bu yüzden artık bir başörtülü görüldüğünde akla gelen tek şeyin haya olamaması… Aksine, hiç olmaması gerektiği şekilde şehvi duyguların ayaklanmasına vesile olmalar… Bu yüzden başında o “edep nişanesi örtü” varken yapılan edepsizlikler… Bu yüzden, yüzlerine bakıldığında hissedilmesi gereken “nurlu kimse” düşüncesinden ziyade, yapılan makyajlarla güzellik yarışmasına katılacakmış izlenimi almalarımız… Kimbilir, yasaklar karşısında direnememeler de bu yüzden belki … Esas olan güzellik çünkü. Örtü, ikinci, üçüncü sıralarda anca yer buluyor kendisine. Yani artık asıl amaç kendisini güzel hissedebileceği bir kıyafet giymek. Bunun yanında ona uygun bir aksesuar olarak örtüyü de ihmal etmiyoruz. Ama kendi isteğimiz, ama başkalarının zorlamaları ile… Örtümüzü takıyoruz ama, ona uygun kimliği takmayı unutuyoruz kişiliklerimize. İç görünüşümüz için hiç göstermediğimiz özenin kat be kat fazlasını dış görünüşümüz için sergileyip, en güzel örtüleri seçiyoruz ama örtünün ruhunu çarşıda unutuyoruz. Yani yakışmıyoruz örtülerimize… Bizler layık değiliz aslında bu örtüleri taşımaya. Çünkü hala başörtümüz ile, “Allah(c.c.)’ın bir zikrini” taşıyor olduğumuzun bilincine varamadık … Örtüye yakışmıyoruz… Davranışlarımız örtüye yakışmıyor. Konuşmalarımız, sözlerimiz, düşüncelerimiz ve amellerimiz uyuşmuyor örtülerimiz ile…
Oysa örtümüz sadece giyim tarzımız değil, aynı zamanda yaşam tarzımız da olmalı değil mi idi ? Yaşantımızdaki tüm kuralları da örtümüzün sahibi belirlemeli değil mi idi ? Örtümüzü başımıza her alışımızda, O’nun emirleri doğrultusunda yaşamamız gerektiğinin birkez daha farkına varıp, en azından bu imaj içinde hal ve hareketlerimize daha bir özen göstermemiz ve mü’min kardeşlerimizin adına en ufak bir halel getirmekten son derece sakınmamız üzerimize bir borç olmamalı mı idi ? …
Son zamanlardaki tüm çarpıtılma çabalarına rağmen başörtüsü hala çoğu insan için dindarlığın bir simgesi. Ve bize baktıklarında, aslında islama, müslümanlara bakıyorlar. Bize göre değerlendiriyorlar çoğu zaman pekçok şeyi ve ilk hatamızda da yüzümüze vurmaktan hiç çekinmeyecekler “bir de dindar olacaksınız” larla başlayan hakaret cümlelerini. O cümleleri belki biz hak ediyor olacağız ama örtümüz ve onunla içinde bulunuyor imajı verdiğimiz en güzel din olan İSLAM asla haketmiyor olacaklar. Ve bizim örtümüze hiç yakışmayan o davranışımızın bedelini, tertemiz örtümüz, bizim dışımızdaki diğer örtülü kardeşlerimiz ve onlar gibi düşünen tüm mümin kardeşlerimiz de ödeyecekler. Neden ? Buna ne hakkımız var söyler misiniz ? Evet cevap veremeyiz, çünkü hakkımız yok ! Ama kendinde bu hakkı buluyor bazı kardeşlerimiz ne yazık ki… Artık “başörtülü biracılarımız”, “başörtülü konsercilerimiz”, “başörtülü sevgililerimiz” var. Yazarken bile haya ediyorum. Bu ne hal Ya Rabb! Böylelerine bazen ben bile kızıp, bağırmak istiyor ama alacağım tepkiden ziyade, verilecek tepkinin yine o şahsın örtüsüne hiç yakışmayacağını düşünerek, üzüntü ve iç sıkıntılarımla susmayı tercih ediyorum. Pek çok kez gördüm örneklerini ve duyup, görmeye de devam ediyorum. Ne giyimlerimiz uyuşuyor örtümüzle, ne de davranışlarımız. Öyleyse bir çağrı yapıyorum buradan tüm örtülü kardeşlerime:

Ya başınızdaki örtüyü çıkarın, yada örtünüze uygun olmayan kıyafetlerinizi ve davranışlarızı hayatınızdan !!! Eğer başınızdaki örtüye, dininize, Rabb’inize biraz saygınız varsa !

Bunları söylemek bile ne kadar üzücü. Ama sanırım bu bilinç önce ailede verilmeli ve bu bilince sahip olamayanlara asla ve asla örtü taktırılmamalı zorlamayla. Önce ahlak, sonra örtü bilinci, sonra örtü olmalı sıralama. Bilinç yok, ahlak yok ama örtülü çok. Çevrenize bakıtığınızda artık çok azının örtülerine yakışıyor olduğunu görmek sizleri de çok üzüyor öyle değil mi? O yüce zikir, hak etmeyenlere de verilmiş diye düşünüyorsunuz Rabb’in sonsuz rahmeti ile. Bizler de hak etmeyenlerdeniz belki ama en azından, örtüsünün onurunu, herşeyin üstünde tutmayı amaç edinenlerden olmaya çalışıyoruz. Hep de dua edenlerdeniz inşaallah, “Rabb’im beni örtüme ve verdiğin hidayete layık eyle” diye. “Örtüsüne yakışanlar gibi yaşamayı nasip eyle” Hz. Fatıma (r.a), Hz. Aişe (r.a) gibi…
Evet en çok Hz.Fatıma’ya, Hz. Aişe’ye ve onlarla birlikte örtünen hanım sahabelere yakışıyordu örtü. Piere Cardin, Vakko, Aker değildi markaları, belki sadece beyaz bir çarşaftandı ama örtülerin en güzeli idi onların bağlandıkları. Bizim örtülerimiz ipekten, jakarlı hem de dallı güllü… Ama asla onlarınki kadar güzel değil. Çünkü onların örtülerinin deseni “İSLAM”, bağlanışı “RIZA”, kumaşı “TAKVA” idi… Kimbilir, kimbilir ne çok yakışıyordu örtüleri onlara… Çünkü ONLAR DA ÖRTÜLERİNE ÇOK AMA ÇOK YAKIŞIYORLARDI…
Bizlerin de hedefi, kendimize yakışacak bir örtü aramak değil, örtümüze yakışacak bir kimlik aramak olmalı !!!
 
ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
allah razı olsun kardeşim........günümüzde örtülü örtüsüzler yaygınlaştı yüce allah hidayet versin şuuur versin inşallah........................selametle
 
G Çevrimdışı

Güleyru

Üye
İslam-TR Üyesi
ruveyda. ' Alıntı:
ALLAH razı olsun kardeşim........günümüzde örtülü örtüsüzler yaygınlaştı yüce ALLAH hidayet versin şuuur versin inşALLAH........................selametle

Amin !
 
G Çevrimdışı

ginger

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah cc razı olsun kardeşim...hakkıyla ortunenlerden olmayı nasip etsın Rabbım bızlere ınşAllah...
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt