Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Orucun Geçerlilik Şartları

ikraislam Çevrimdışı

ikraislam

Aktif Üye
Site Emektarı
Orucun Geçerlilik Şartları


Orucun sahih (geçerli) olması için, oruç tutmaya niyet etmiş ve orucu bozacak şeylerden kaçınmış olmak şarttır. Esasen orucu bozacak şeylerden kaçınmak, teknik anlamda rükün olmakla birlikte, ibâdetin sahih olması için kaçınılmaz bir şart olduğu için, burada sıhhat şartı olarak ele alınmıştır. Kadınlar için ilâve şart ise, onların hayız ve nifas durumunda olmamalarıdır. Peygamberimiz’in hanımlarından gelen bütün rivâyetler, onların aybaşı hallerinde namaz kılmadıkları ve oruç tutmadıkları yönündedir. Kadınlar, bu durumları sebebiyle tutamadıkları oruçları daha sonra istedikleri bir zamanda kazâ edebilirler.


Cünüplük, hayız ve nifastan farklıdır. Çünkü; cünüplüğün gerçekleşmesi ihtiyarî olduğu gibi, gusletmek sûretiyle cünüplükten temizlenmek de mümkündür. Bu bakımdan cünüplük oruca başlamaya engel görülmemiştir. Bununla birlikte, mümkün olan en kısa zamanda cünüplükten temizlenmek gerekir.


a) Niyet: Diğer ibâdetlerde olduğu gibi, oruç ibâdetinde de niyet şarttır. Şâfiîler ve bazı Mâlikîler niyeti rükün saymışlardır. Her ikisine göre de, niyet edilmediği takdirde sabahtan akşama kadar aç durmak oruç yerine geçmez. Bu bakımdan, ister farz veya vâcip, isterse nâfile olsun her tür oruçta niyet şarttır. Herhangi bir oruca kalben niyet etmek, hangi orucu tutacağını kalbinden geçirmek yeterlidir.


Niyetin Vakti: her türlü oruç için mümkün oldukça, sabah vakti girmeden önce veya geceden niyet etmek, en fazîletli olanıdır. Çünkü bu sûretle hem mezheplerin bu konudaki ihtilâflarının dışında kalınmış, hem de niyet, ibâdetin başlama vaktiyle aynı zamana getirilmiş olur. Nitekim niyetin hangi vakitte yapılacağı konusu mezhepler arasında ihtilâflı olduğu gibi, niyetin vakti açısından oruç türleri arasında da fark gözetilmektedir.


1. Hanefîlere göre Ramazan orucu, nâfile oruçlar ve vakti belirtilmiş adak (nezr-i muayyen) oruçlarının niyet etme vakti, gün batımından başlayıp ertesi günün kuşluk vaktine, hatta öğle namazı vaktinin girmesinden az önceki vakte kadar devam eder. Öğle vakti girdikten sonra artık hiçbir oruca niyet edilemez. Zevalden önce nâfile oruca niyet etmenin câizliğini gösteren hadisler bulunmaktadır. Bunlardan birinde, Peygamberimiz’in bir gün Âişe vâlidemize öğle yemeği hazırlayıp hazırlamadığını sorduğu, Hz. Âişe’nin yiyecek bir şey olmadığını söylemesi üzerine Peygamberimiz’in o gün oruç tuttuğu rivâyet edilir.


Mâlikîlere göre niyetin geçerli olması için güneşin batmasından itibaren gecenin son kısmına kadar veya fecrin doğması ile birlikte yapılması gerekir. Çünkü sabahleyin, yani oruç ibâdetinin başlama vaktinde niyet edilmeyince o günün oruçlu geçirilmeyeceği belirli hale gelmiş olur. Şâfiîlere göre ise Ramazan orucu, kazâ orucu ve adak orucuna geceden niyetlenmek şarttır. Fakat nâfile oruca zevalden önceye kadar niyetlenmek câizdir.


2. Zimmette sübût bulmuş oruçlara ise, en geç imsak vaktine kadar niyet edilmiş olması ve orucun belirlenmesi gerekir. Orucun zimmette sübût bulması, oruç borcunun kaçınılmaz bir şekilde kesinleşmiş, sâbit hale gelmiş olması demektir. Meselâ, başlanmış fakat bir sebeple tamamlanamamış nâfile orucun kazâsı zimmette sâbit olmuş, borçluluğu kesinleşmiştir. Ramazan orucunun kazâsı da böyledir. Fakat Ramazan orucunun kendisi henüz zimmette sâbit borç sayılmaz; çünkü meselâ, kişinin ertesi gün yaşayıp yaşamayacağı belli değildir. Kişi ertesi günün herhangi bir vaktinde ölecek olsa, o günkü oruç zimmetine borç yazılmaz. Ancak, daha önceki günlerde kazâya kalan Ramazan orucu zimmetinde mevcuttur. Keffâret oruçları ile mutlak adak oruçları da zimmette sübut bulmuş borç kapsamına girmektedir. Bu çeşit oruçlara geceden veya en geç ikinci fecrin başlangıcında niyet etmek gerektiği gibi, niyet ederken tutulan orucun mutlak nezir mi, bir orucun kazâsı mı olduğunu da belirtmek gerekir. Zimmette sâbit olması kesinleşmiş oruçların îfâ zamanı için dinde belirlenmiş muayyen bir zaman olmadığı için, mükellef bu oruçları kendi belirleyeceği bir zamanda tutabilir. Öyle olunca da, hangi orucu tutacağını belirlemesi şarttır. Şayet bir kazâ orucuna ikinci fecrin doğmasından sonra niyet edilse, bununla kazâ geçerli olmayacağı için, oruç nâfileye dönüşür.


Niyet Şekli: Oruç tutup tutmayacağında tereddüt olması durumunda veya niyetin bir şarta bağlanması durumunda niyet gerçekleşmiş olmaz. Niyet, kesin azim ve karar demektir. Sahura kalkıp yeme ve içme, niyet yerine geçer. Ramazan orucu için, geceleyin niyet edilmesi ve ne orucu olduğunun belirlenmesi (tâyin) daha fazîletlidir. Meselâ, “yarınki Ramazan orucunu tutmaya niyet ettim” diye kalbinden geçirmekle (ve istiyorsa, bunu diliyle de söylemekle) belirleme yapılmış olunur. Fakihlerin çoğunluğuna göre Ramazanın her günü için ayrı ayrı niyet edilmesi şarttır. Çünkü her bir günün orucu, kendi başına bir ibâdet olup, öteki günlerde tutulan veya tutulacak olan oruçla ilişkisi yoktur; dolayısıyla bir günün orucu bozulduğu zaman, sadece o günün orucu bozulmuş olur, öteki günlerin orucu bundan etkilenmez.


Ramazanda, Ramazan orucundan başka oruç tutulamayacağı için, hangi oruca niyet edilirse edilsin, Ramazan orucu yerine geçer.


b) Orucu Bozan Şeylerden Kaçınmak: Orucun temel unsuru ve anlamı; yeme, içme ve cinsel ilişki zevklerinden uzak durmak, nefsi bunlardan mahrum bırakmak olduğu için, bu anlama gelecek davranışlar orucun bozulmasına sebep olur. Yemek ve içmek, yenilip içilmesi mûtat olan her şeyi içine alır. Sigara, nargile gibi keyif veren tütün kökenli dumanlı maddeler ile tiryâkilik gereği alınan tüm maddeler oruç yasakları kapsamına girdiği gibi, her ne sebeple olursa olsun, ağızdan alınan ilâcın da bu kapsamda yer aldığında tereddüt yoktur. Bununla birlikte, tedâvi maksadıyla iğne yaptırmanın hükmü tartışmalıdır.


Orucu nelerin bozacağı sorusuna verilecek ilk cevap: “yeme, içme, cinsel ilişkide bulunma ve bu kapsamda değerlendirilebilecek şeyler” olacaktır. Bu ölçü, açık ve anlaşılabilir olmakla birlikte, orucun anlamına aykırı davranış sayılıp sayılmayacağında tereddüt edilen bazı durumlar bulunması sebebiyle, eskiden beri fakîhler, nelerin bu kapsama gireceğini tek tek saymaya çalışmışlar, bu arada gerçekleşmesi düşünülemeyecek nâdir bazı durumların hükümlerini dahi belirleme durumunda kalmışlardır. İlmihal kitaplarında çoğu zaman tebessümle karşılanan birçok ihtimalin veya anormal durumun gündeme alınıp orucu bozup bozmadığının tartışmaya açılması da bu sebep ve gayretten kaynaklanmaktadır. Özel durumlar ve muhtemel seçenekler yan yana getirildiğinde de, zaman zaman orucun bozulmasını gerektiren aslî durumun göz ardı edildiği, bu konudaki ölçü-kuralın geri plana itildiği olmuştur.
 
Üst Ana Sayfa Alt