Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

RAFIZİ İLE SAVAŞIMIZ..

aknczlfkr Çevrimdışı

aknczlfkr

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
 
 
..Rafızi İle Savaşımız..


Artık İran-Irak-Bahreyn-Arabistan-Yemen-Suriye-Lübnan hattında ve Ümmetin tam kalbinde habis bir Şii gücü teşkil etmiş -ettirilmiş- Rafızilerin; "tahrif" küfrü ve "ihanet" küfürleri hakkında bir tarih bilinci oluşturmak adına yeni bir adım daha atıyor ve Osmanlı tarihçilerinin en önemlilerinden biri olan Peçevi Tarihi'nden, Halife Kanuni Sultan Süleyman dönemine ait ve Safevi'ye bir nota mahiyetindeki, unutulmuş bir mektubu yeniden hatırlattığımız makalemizi arzederiz. Başlığına Şehid Seyyid Kutub Rahimehullah'ın "Yahudi ile savaşımız" adlı eserine atfen bu ismi verdik. Gayet de muvafık oldu.

Not: Bu makalenin aslı, şianın, hem "siyasi" hem "akidevi" hem "fıkhi" sapmalarına bütünsel bir bakışla yazılmış ve çok kaynaktan beslenmiş uzun bir risaledir, yayınlamak veya okumak isteyen kardeşler mailden ulaşabililer.



Akıncı Zülfikar
Psikolog-Müverrih
 
aknczlfkr Çevrimdışı

aknczlfkr

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
...RAFIZİ İLE SAVAŞIMIZ...

Irak ve Suriye'nin, Diyar-ı Bağdat ve Bilad-ı Şam'ın yeniden Rafızi ihanet ve zulümlerine sahne olduğu şu günlerde kısa bir tarih dersi yapmak istiyoruz. Bildiğimiz gibi İslam Ümmeti Asr-ı Saadet'ten yirminci asrın başlarına dek Hilafet Devleti, ve doğuda ve batıda buna tabi İslam Devletlerinin iktidarları çatısı altında hür ve izzetli uzun bir dönem geçirmiştir. İslam Hilafeti; Emevi, Abbasi, Osmani; ve her birinin çağdaşı olup bünyesinde barındırdığı diğer Emirlikleriyle birlikte Ümmet tüm bu 13 asır boyunca; Zülfikar ucu misali her daim çift yönlü bir Gaza vermiştir. Birisi hariçteki asli kafirler, Yahudi, Haçlı, Moğol vs kafirlere karşı, diğeri de dahildeki bidatçi hurafeci ve genelde de işbirlikçi olan zındıklara karşı. Bu, sürekli olarak Ümmet'e ayak bağı ve fitne olan sapkın fırkalar mesela Şia, Havaric, İtizal, Sapkın Sufiler vs idi, ve bunların içinde en sinsi ve en tehlikelisi daima Şia taifesi olmuştur..

Bilindiği gibi,

- Hazreti Halife İmam Ali Radıyallahuanh Sebeileri yakmıştır. Ve hatta haşa 'Allah olmasaydı ateşle azab eder miydi' demiş ve onda dahi sadece küfürleri artmıştır.

- Hazreti Halife Ömer Bin Abdulaziz, Hazreti Halife Harun Reşid Rahimehumallah vs pek çok büyüğümüz Rafızi fitnecilere fırsat vermemiş, hilelerini boşa çıkartmıştır.

- Büyük Gazi Tuğrul Bey Hazretleri Biiznillah iki defa Ümmeti Muhammed'i Aleyhisselatuvesselam Büveyhi Şiilerin elinden kurtarmıştır. Halife'nin daveti üzere Oğuz Türklerinden ve Yavuz Kürtlerden oluşan ordusuyla iki defa Bağdat'a girmiş ve Büveyhi Rafızileri temizlemişti. Yoksa Hilafeti güya ele geçirip ümmeti Şiileştirmeyi deneyeceklerdi.

- Büyük Gazi Sultan Salahaddin Eyyubi Hazretleri Haçlı ile savaşırken evvela, arkadan vuran işbirlikçi Mısır'ın Fatımi Şiileri’ni yok etmiştir sonra Kudüs’e, fethe yönelmiştir. Ki, günümüzde de aynen böylesi bir öncelik sıralaması lazım olacak gibi gözüküyor..

- Büyük cengaver Gazi Sultan Zahir Baybars hazretleri bir yandan Moğol’un ve Haçlı’nın kökünü kazırken bir yandan da İsmaili ve Nuseyri Şiilere derslerini veriyordu, hem batıl akidelerini yaydıkları hem de ihanet ettikleri için..

- Halife Sultan Yavuz Selim hazretlerinin 1, Halife Sultan Süleyman hazretlerinin 3, Halife Sultan 4. Murad hazretlerinin de 2 İran seferi vardır Safevi üzerine. Ve daha pek çok Paşamız ve Gazimizin Safevi üzerine İran içlerine dek uzanan seferleri akınları mevcuttur.. Safeviler hem sapık pislik akidesini İslam alemi içinde yaymaya çalışıyordu hem de batı ile işbirliği içinde idiler.. Osmanlı dahildeki ve hariçteki hain şiilere karşı asırlarca cihad etti..

- Şehid Emir Zerkavi hazretleri İrancı Irak Şiilerinin kuyruğuna çok basmıştır, onların başlarına bela idi, hala daha onun timleri bela olmaya devam ediyor, hep de bir taife bu işi yapacaktır hamdolsun. Zira bu Rafıziler hem batıllarını yayıyor hem de aynı zamanda işgalcilerle birlik olup sırtımızdan vuruyorlar..

Tahrifat ve İhanet Rafızada bir kronik tuğyandır.. Tahrifat kısmı Samiri'ye İhanet kısmı da Belam'a benzemekte.. Adeta iki kere küfür..

'Süleyman Asrı'nı ve sonraki yüzyılın ilk kısmını görmüş meşhur tarihçi İbrahim Peçevi'nin meşhur Tarih'inde geçen ilginç mektubun en mühim kısmını nakletmeden geçemeyiz, bu bahiste önemli bir vesikadır. Parantez içleri hariç hiç bir ekleme çıkartma yapmaksızın nakledeceğiz;

1553 tarihinde 'Halife Sultan Süleyman Rahmetullahialeyh' adına Sadrazam tarafından İran Şah'ı 'Tahmaz'a gönderilen bir mektup (Peçevi-1.cilt) :

"... İkincisi, Acem vilayetlerinde olan askerlerin ve reayanın cümlesi kafirdirler. Kanları ve mallarının helal olduğuna dair Müftülerimiz'in verdikleri fetva üzerinde durularak; "Allah'ın birliğini ikrar eden, Hazret-i Muhammed'in Peygamberliğini itiraf edenler nasıl kafir olurlar" denilmiş. Kur'an-ı Kerim'deki "Ve men yaktül mü'minen müteammiden fe cezauhu cehenneme haliden fiha" Ayet-i Kerimesi iktizasınca azaptan endişe olunmadığı beyan olunmuş..

Gerçi Mü'mini öldürenlerin cezasının Cehennem olduğuna şüphe yoktur. Ama bizim Ulemamızın fetva verdikleri taifenin (Rafıziler) İman Ehli oldukları sabit değildir. Çünkü İman ve İslam davasını edersiniz ve mektuplarınıza Kur'an'dan ayetler yazarak gönderirsiniz. (Lakin) İman Ehlinden olan Padişahların memleketlerinde Camiler ve Mescidler açık olup beş vakit Namazı Cemaat ile ve Ezan ile eda ederler. Cuma namazı kılınarak, minberlerde Hutbeler okunarak Peygamber'e, O'nun Al'ine ve Ashabı'na dua ederler.

İnsaf ile bakın, sizin hal ve hareketinizde Dinden ve İslamlıktan eserler var mıdır? Bir taraftan Hak yolunu bırakarak ve Hazret-i Ali (Radıyallahuanh) soyuna ihanet etmekle küfür yoluna saparsınız, bir taraftan da Seyyidlik davasını edersiniz. Hazret-i Muhammed'in (Aleyhisselatuvesselam) Peygamberlik zamanında olup sağında ve solunda bulunan büyüklerin mübarek dostlarına ve ashabına haşa küfür edersiniz. Hazret-i Ali'yi (Radıyallahuanh) sevmeyenlerin ve O'na düşman olanların yeri Cehennem'dir. (Fakat siz Maiyet ve Tebaanızın) Açıkça yaptıkları kötülüklere razı olursunuz ve onları bu hareketlerinden men etmezsiniz.

Her hangi bir memlekette ki Şer'i Şerif İcra olunmaz ve o memleketlerin sahipleri orada oturur da küfre rıza gösterirlerse cümlesi kafir olmazlar mı? Ya kafir kime derler? Kilisesi olanlara ise sizde kilise dahi yoktur. İmanın ve İslamlığın ne olduğunu bilmezsiniz. Yalnız "Müslümanız" demekle insan müslüman olur mu? Eğer kendinizi Mü'min ve Müslüman diye itikad ederek size fetva veren ulemanız varsa, bu tarafa gönderin, bizim alimlerimizle gelip konuşsunlar. İtikatlarının ne kadar yanlış olduğu o zaman meydana çıkar. İnsafınız varsa o vakit Hak ne tarafta olduğu malumunuz olur.

Muhammed (Aleyhisselatuvesselam) Dini'nin zuhurunun 961'inci yılıdır. Sizin ortaya çıkardığınız ayin ise daha elli yılı geçmedi. (Aşura ayinleri, Cem törenleri, Türbe Tavafları, Yatır Hacları, Kabirlere ve Ölmüşlere Tapınma vs gibi Hüseyni Şiarlar dedikleri bid'at ve hurafeler vs) Bu din ki, siz ona taparsınız, şimdiye kadar bu nerede idi? Hazret-i Peygamber'in (Aleyhisselatuveselam) Şeriatı'na muhalif olunca, onun gibi sonradan ortaya çıkma ve batıl bir dine tabi olanlar kafir olmazlar mı? Allah'tan (Subhanehu ve Teala) utanmazsınız. Kıyamet gününde ne cevap vereceksiniz? Şeriat icaplarına göre kafir olduğunuza hükmeden alimlerin (Şeyhülislam Ebu Suud Rahimehullah, İbrahim el Halebi, İmam Birgivi Rahimehullah gibi İnşaAllah Veli Alimlerimiz) hakkında batıl sözler icat ederek saçma sapandan başka bir şey olmayan işlerinizi açıklarsınız.

Üçüncüsü; Kıyamet gününü, Haşr ve Neşri, Sırat ve Mizan ahvalini anlatarak, şu üç beş günlük hükümetin bu alçak dünyada baki olmadığını söylersiniz. Allah'a hamd ve şükür olsun ki, Padişahımız (Gaziler Serdarı Halife Sultan Süleyman Rahimehullah) bu bakasız dünyanın ne kadar sür'atle geçtiğini daima göz önünde bulundurmaktadırlar. Bu hususta vaaz ve nasihata ihtiyacımız yoktur. Nerde kaldı ki vaaz ve nasihat eden siz olacaksınız.

Rum Ehli'nin hile ve yalancılıkta ün saldığını beyan ediyorsunuz. Rum Memleketleri Padişah'ın adaletli günlerinde Gaziler Ocağı olup, Peygamber'in (Aleyhisselatuvesselam) Şeriatı ve İslam Dini ile mamur bir haldedir. Hilekar ve yalancı olanlar ise Acem ahalisidir. İslam Devletleri'nin zuhurundan bu güne kadar onların fesadları devam etmekte olup Allah (Subhanehu ve Teala) tarafından daima (Tuğrul Bey Gazi, Sultan Salahaddin Eyyubi, Sultan Zahir Baybars, Halife Sultan Süleyman vs Ehli Sünnet Müslümanlar eliyle) kahredilmektedirler..."

Mektup görüleceği üzere çok ibretlik ve net, izahata gerek duymadık. Kayıkçı Kul Mustafa’nın genç Osman Destanı da tarihi bir vakıadır, hani şu, kellesi koltuğunda gaza eden Osmanlı Akıncısı! O destandan mehter marşı olarak da alınmış, ünlenmiş olan meşhur şiir vardı ya;

Genç Osman dediğin bir küçük uşak
Beline bağlamış ibrişim kuşak..

Bağdat’ın kapısın Genç Osman açtı
Önünden düşmanın cümlesi kaçtı..

Orada şairin düşman dediği kimdi? Safevi Rafızi Şiileri idi! Aynı Bagdat’da aynı Safevi Rafızileri aynı yerde aynı hainliğe devam ediyor bu gün, amma heyhat ki bir Halife Sultan 4. Murad hazretleri ve müfti Kadızade Üstünvani Mehmed Efendi hazretleri yok..

Hayır! Aynı yerde aynı gazaya devam eden Zerkavi'ler var! İnşaAllah Teala bunlar kısa süreli bir şii baharıdır dünyada.. Az kaldı az..

İslam Devletleri ne zaman Doğulu ya da batılı asli kafirlere karşı gaza ediyor olsa veya işgale uğramış olsa, şiiler o dakikada fırsatı ganimet bilmiş ve ümmete arkadan saldırmışlardır, hem de pek çoğunda bizzat işgalcilerle birlik olarak..

Urfa'yı Haçlılardan geri alan kahraman Gazi Sultan Nureddin Zengi Rahmetullahialeyh'in de emri ve destekleriyle Kudüs yollarına düşen Gazi Sultan Salahaddin Eyyubi Rahmetullahialeyh, amcası Şirkuh Rahimehullah ile birlikte önce Mısır'daki haçlı işbirlikçisi zındık Fatımi devletini yok etmiş, sırtını sağlama alıp sonra Kudüs'ü feth için Haçlılara yönelmiş ve şanlı fethe, Hıttin Zaferine ve daha pek çok zafere erişmiştir.. Bu Fatımiler Karmatiler'in de dostu idi. Yine Gazi Sultan Zahir Baybars Rahmetullahialeyh, bir yandan Moğolları bir yandan Haçlı Avrupalıları ve işbirlikçileri Ermeni-Gürcü kuvvetlerini temizlemekte, Ayn Calud, Afşin, Antakya vs zaferden zafere koşmakta, bir yandan da işbirlikçi zındık İsmailileri, Nuseyrileri, aha bu Hafız-Beşar Esat tağutlarının dedelerini kesmekte idi! O Nusayriler ki Tapınakçılarla ve Batıni Haşhaşi ile bir idiler..

Hey gidi Diyar-ı Şam! Salahaddin'in Baybars'ın şehri Şam! Sana ancak öyle yiğitler lazım şimdi! Mısır ve Suriye sultanları çekildi tarih sahnesinden, taşlar bağlandı köpekler salındı..

Malumdur ki; Ümmet-i Muhammed Aleyhisselatuvesselam siyasi bakımdan iki büyük badire atlatmıştır, birisi Haçlı seferleri, diğeri de Moğol işgalleridir. Üçüncü ve en büyüğü ise yeryüzünden Hilafetin kalkması ve böylece Ümmet'in, bir arada tutan imame ve ipin koparılmasıyla birlikte tesbih taneleri gibi her birinin bir yana dağılması ve bu son doksan senedir yaşanılan laik tuğyandır..

Bakınız Şam önlerinde karşılandı Haçlı da Moğol da, bu kafir işgalcilerin ikisi de en öldürücü darbeyi burada aldı! Gazi Sultan Salahaddin Eyyubi'den Hıttin ve Gazi Sultan Zahir Baybars'dan Ayn Calud tokadını yiyen işgalci kafirler ve işbirlikçileri bu zaferlerden sonra çöküşe geçiyordu.. Ve bu savunma savaşları bir süre sonra yerini yeniden akınlara fetihlere bıraktı, Sultan Murad, Sultan Muhammed Fatih, Halife Sultan Süleyman, Barbaros Hayreddin Paşa, Akıncı Kasım Bey, Akıncı Mehmed Bey Gaziler ve daha nice Gazi büyüklerimizin imamlığında Ümmet İstanbul'un Fethini, Otranto'yu, Mohaç'ı, Rodos'u, Preveze'yi, Uyvar'ı, Budin'i, Kanije'yi, Estergon'u, Zigetvar'ı ve daha nice fetih, zafer ve seferi, nice akını yaşadı. Artık Şam önlerinde kapımızın önünde, 'var olma' mücadelesi vermiyorduk, direk küfrün kalbine Zülfikar gibi saplanıyorduk ve tüm Akdeniz bir İslam gölü haline geliyordu, bir yandan güney ve doğunun da katılımıyla tam bir İslam Birliği sağlanıyor, öbür taraftan batı ve kuzey cephelerinde Avrupa'lı kafirleri her defasında şoke eden ihtişamlı gazalar gerçekleşiyor, Doğu Avrupa ve Avrasya Darul İslam oluyordu, Halife Sultan Süleyman Mohaç harbinde bir kaç Kadoş Tapınakçısı şövalyeyi bizzat tek başına gebertiyor, Şeyhülislam Ebu Suud Efendi Budin kanunnamelerini fethine katıldığı Budin'de bizzat hazırlıyordu. Ve bunlar dahi yetmiyordu kabına sığmaz Akıncılara Leventlere; ta Atlas ve Hint Okyanuslarına 'Deniz Seferleri' düzenliyor Haçlı köpekleri oralarda dahi vuruyordu Leventlerimiz, ve Akıncılarımız Viyana hududunda kalan resmi sınırlardan taşıyor zaman zaman Münih, İnnssbruck, Prag, Varşova ve Moskova'yı dahi yağma ediyordu.. Allahu Ekber! Halife'den yardım talep eden Pakistan-Gücerat Sultanı Şehid Bahadır Şah ve Sumatra-Açe Sultanı Alaaddin'in feryadlarına yetişen Kurdoğlu Hızır Reis'ler ve nice Levendler Hint Okyanusu seferleri yapıyor, ta oralardaki Müslümanlara yardıma koşuyordu. Akıncı Murad Reis artık bize dar gelen Akdeniz'den taşıyor Atlantik'te gemi yürütüyor, İngiltere, Danimarka sahillerini topa diziyor ve ta İzlanda Adası'nı yağma ediyor, küffara, batılı köpeklere aman vermiyordu! Akıncı Kasım Bey ve Akıncı Mehmed Bey ve daha nice Akıncımız İstirya, Bavyera, Bohemya, Polonya, Rusya içlerine akınlar düzenliyor İslam Gazileri İns ve Vistül sularından abdest alırken, Alpler'de ve Karpatlar'da tekbir getirirken, ve İnnssbruck-Münih-Regensburg-Prag-Brün-Varşova-Moskova sokaklarında istilacı batılı köpeklere korku saçarken görülüyordu! Allahu Ekber!

İşte, İslam Orduları ne zaman Batıyı kıstırsa, doğudan münafık kafir şiilerin kuduz ısırıklarıyla canı acıyor ve dönüp bu kuduzu, adeta rahatlık batıp arpası fazla gelince kuduran bu eşeği sopalamak zorunda kalıyordu. "Yarının Tarihine Bakış" adlı kitabında Dr Ali Şeriati gibi bir rafızi bile bunu aynen yazmaktadır.. Osmanlı Orduları Elhamdulillah her defasında da dersini veriyordu şiilere. Bakınız, Osmanlı, şiilerle en çok savaşan İslam Devletidir! Ve o kadar İran, Irak, Bağdat, Revan, Tebriz vs doğu seferleri olmasaydı, yani onlara harcanacak enerji ile nice Mohaç'lar nice Zigetvar'lar alınabilirdi.. İşte şia, böylesi bir kenedir kamburdur ve asla üyesi olamadığı bu islam bedeninde sonradan ekleme bir kangren organ bile denemeyecek kadar sahte bir azadır. Cihanşumul İslam kardeşlik deryasında asla eritilememiş bir kaba necasettir bu rafıziler! Evet, Osmanlı Hilafet Orduları ne zaman Viyana Münih hattına yönelse ardından şii ihanetlerine hedef oluyordu, bir de bakıyordu ki Rafıziler doğudan sınır tecavüzünde bulunmuş pek çok İslam beldesini işgal etmiş, Erzurum, Amid, Bağdat.. Mesela Bağdat defalarca el değişmiştir. Ve Şiiler Bağdat'a her hakim olduklarında ilk önce Şeriat Medreselerine ve de bu medreselerde eserleri okutulan büyüklerimize bilhassa iki İmam'ın kabrine saldırmış ve yakıp yıkıp çöplük yapmışlardır; İmamı Azam Ebu Hanife Rahimehullah ve Seyid Abdulkadir Geylani Rahimehullah. Bu iki imamın kabrini Osmanlı pek çok defa çöplük olarak kullanılmaktan kurtarmıştır. Oysa Osmanlı Halifeleri ne zaman Irak ve İran topraklarını feth etseler, bir kısım Ehli beyt İmamlarının kabirlerine ya da isimlerine asla bir hakarette bulunmamış ve ziyaret edip saygılı davranmışlardır. Zira dört Mezheb İmamlarımız da Ehli Beyt İmamları da hepsi bizim baş tacımızdır. İşte Ehli Sünnet olmanın farkı..

Ah Bağdat! sana Gazi Tuğrul Bey lazım şimdi! Amerika şii ve kukla bir devlet kurup çekildi, şimdi sana Halife Sultan Süleyman lazım, Halife Sultan 4. Murad lazım, Şehid Genç Osman lazım, Şehid Emir Zerkavi lazım..

Sebei-Büveyhi-Fatımi-Safevi-Republici..

Görüldüğü üzere rafızilerin her devirde kisveleri değişse de tavırları, hainlikleri ve hurafeleri, kafirlikleri hiç değişmiyor. Ve hangi kisve altında çıkarlarsa çıksınlar karşımıza ya da haince vurdukları sırtımızda bitsinler; muhakkak bir Tuğrul, bir Salahaddin, bir Baybars, bir Selim, Süleyman, Murad, ve bir Zerkavi var olacaktır bu kafirlere haddini bildiren!

Rafıziler, doğudan Moğol gelmiş ona sırnaşmışlar, batıdan Haçlı gelmiş ona yamanmışlar, Venedik’le, Ceneviz’le, Avrupa’yla, Amerika ile, Rus’la, Çin’le, Hint’le dost olmuşlar, Ehli Sünnete yani Ümmete karşı..

Yakınlarda İran’daki Sünniler taşma noktasına geldi. Bunun sebebi Validemize ve Ashab'a olan sövgülerin artık sokaklarda miting şeklinde yapılıyor olmasıdır, ve İran'daki Ehli Sünnet Müslümanlar bu iftira ve hakaretlere sadece ilmi birer reddiyede bulunacak olsalar dahi anında tutuklanmakta veya suikastlere uğramaktalar.. Ve Sünniler tarafından bu hakaretlere ve asimilasyon politikalarıa karşı bazı silahsız gösteriler yapıldı ise de İran güçleri anında ateş açıyor, ve liderlerini hatta kendi halinde medresesinde camisinde ilimle meşgul olan Sünni Kürd Mollaları bile tutuklatıp idam ediyor.

Aynı durum Suriye'de de şu anda görülmekte, Camilere, Medreselere, silahsız göstericilere ve yerleşim yerlerine ağır silahlarla ateş açılıp saldırı ve soykırım yapılmaktadır.. Zaten Suriye'de bu katliamları yapanların epey bir kısmı İran tarafından yollanan devrim muhafızlarıdır. Ashab'a ve Validelerimize ve Ehli Sünnet Müslümanlara yani Ümmet'e açıktan en ağır hakaretlerin yapıldığı ve Rafızilik dininin beyni olan İran; Suriye'de sırf Müslüman olduğu için işkence gören ve diri diri toprağa gömülürken son anında 'Lailaheillallah' diyen Suriyeli bir genci, haşa 'Beşar Esad'dan başka ilah yoktur' diyerek şehid eden Nuseyri kafirleri kardeş edinmekte. Hatta artık "İran Suriye tagutu Esad'a yardım ediyor" demek hatadır, "Suriye'de bu işkence ve katliamların çoğunu İran-Irak-Lübnan Rafızileri yapıyor, Esad'ın Nuseyrileri ise onlara yardım ediyor" demek gerek, son manzara bunu göstermektedir.. Ve İran Kürdistan'ında ve Belucistan'da ve pek çok Sünni beldede, nice alim nice molla çoğu kez yargısız ve bazen de düzmece mahkemelerde oldu bittiye getirilip infaz edilmektedir..

Amerikan veya İngiliz sözde düşman ajan ve askerlerini esir alınca haftalarca bazen aylarca besleyip sonunda serbest bırakabilen İran, Kürdistan'daki Sünni bir Mollayı tutuklayıp hemen ertesi gününde alel acele yargılayıp(?) idam edebiliyor(?).. TC'deki düzmece İstiklal Mahkemeleri'ni bile aratan bir tiyatro bu!

Bu gün "Republic of the sözde islamic İran" , Türkistan’ı Çin ve Rusya’ya satmıştır. Kafkasya'yı ve Çeçenistan’ı Ruslara satmıştır. Suriye'yi, dindaşları yani şii olan Nuseyrilere sattıkları gibi.. Bu tüm Sünni cephe ve beldeler için geçerlidir. İran Keşmir’i de sattı, Hindularla dostluk anlaşmaları imzaladı. Irak, Afgan, Çeçen, Yemen, Burma, Türkistan, Sumatra, Moro, Somali, Cezayir, Libya, Filistin, Sudan, Nijerya vs tüm Sünni cepheleri ve Sünni Müslüman halkları satmıştır. Gidip oradaki tağutlarla dost olmuştur, siyasi-ticari-askeri anlaşmalar yapmış ve o beldelerdeki Mücahidlere eşkiya demiştir ajan demiştir. Şii yayılmacılığı uğruna hatta direk Sünni Müslümanların soykırımı amacıyla.. Sadece arada bir Filistin için timsah gözyaşı dökerler, aynen Ehli Beyt için döktükleri ihanet gözyaşları gibi..

Sonunda zafer elbette Müslümanların olacaktır. Gazi Sultan Salahaddin Eyyubi'nin, Gazi Sultan Zahir Baybars'ın, Halife Sultan Süleyman Gazi'nin, Halife Sultan Murad Gazi'nin varislerinin olacaktır. O günde Zülfikar'ı tutan el bu Gaziler idi, bu gün o kılıcı, Cihad Sancağı'nı; Emir-el Mü'minun, Ensar-el Mücahidiyn, Melik-ül Guzat "Molla Muhammed Ömer Gazi" Hafizehullah ve Serdar-ı Mücahidiyn, Pir-i Gaziyan, Akıncılar Beyi, "Gazi Şeyh Eymen El Zevahiri" Hafizehullah taşımaktadırlar. Bu iki zat Ümmet'in fiilen Halifesidirler. Ve Zülfikar'ın varisi bu erlerdir..





Akıncı Zülfikar
 
Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
gerçekten islam tarihinde her an rafiziler ümmete tehlike olmuştur.cazakallahu hayr güzel yazı.
 
aknczlfkr Çevrimdışı

aknczlfkr

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hatta artık "İran Suriye tagutu Esad'a yardım ediyor" demek hatadır, "Suriye'de bu işkence ve katliamların çoğunu İran-Irak-Lübnan Rafızileri yapıyor, Esad'ın Nuseyrileri ise onlara yardım ediyor" demek gerek, son manzara bunu göstermektedir..
 
Üst Ana Sayfa Alt