Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Sa'd'ın Ölümüyle Rahman'ın Arşı Sallandı

ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sa'd'ın Ölümüyle Rahman'ın Arşı Sallandı



Hicretin beşinci yılında, Medine'yi kuşatmış olan "ahzab" karma ordusu geri çekildiğinde, Rasulullah (sav) şöyle buyurur: "Artık, biz onlara savaş açacağız, onlar bize değil." Rasulullah (sav)'in bu ifadesi, İslâm davetinin yarısının tamamlandığını gösteriyordu. Allah Teala Şad bin Muaz'ın duasını gerçekleştirmiş ve İslâm davetinin yarısını tamamlamıştı. Kureyş'in Müslümanlara karşı başlattığı gazveler son bulmuştu.

Geriye Beni Kurayza kalmıştı. Şanı yüce Allah bu konuda da Sad bin Muaz'ın duasını kabul etmiş ve Beni Kurayza'yı Sad bin Muaz'ın hakemliğinde yargılanmayı kabul etmek zorunda bırakmıştı. Çünkü Beni Kurayza, Evs kabilesinin antlaşmaklarıydılar ve Sad bin Muaz'da onların lideri idi. Hakikatte Sad bin Muaz cahiliye de de, İslâm'da da onların lideri konumundaydı. Yüce Allah Sad bin Muaz ile İslâm'a çok faydalar kazandırmıştı. Yiğitlikte ve şerefte Sad bin Muaz örnek şahsiyet durumundaydı. Beni Kurayza, Evs kabilesinin hakemliğini kabul ettiklerinde kayırılacaklarını zannederek;

— “Biz Sad bin Muaz'ın hakemliğini kabul ediyoruz" dediler. Sad bin Muaz (ra) geldiği zaman Evs;
— “Ya Sad! Kendi dostlarına bizim cahiliye de ve İslâm'da yardımcımız olan bu insanlara karşı adil ol" dedi. Sad (ra) de;
— “Sad, şu an Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyecektir. Onların hakkında, savaşçılarının öldürülmesine, kadınlarının ve çocuklarının esir alınmasına hükmediyorum" dedi. Bunun üzerine Allah Rasulü (sav):
— “Onların hakkında, yedi kat semanın üzerinden Allah'ın hükmüyle hükmettin" buyurdu.

"Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşır, öyle ki artık onu severim. Ben onu sevdiğim zaman da; onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı olurum. Benden istekte bulunduğunda isteğini ona veririm. Benden korumamı dilediğinde de onu korurum."

Yüce Rabbimiz kutsi hadiste böyle buyuruyor. Sad bin Muaz (ra)'da, gözünün Beni Kurayza yahudilerinin yenilgisiyle aydınlatılmasını istemişti. Cömertlerin en cömerti olan şanı yüce Allah, hiç cimrilik eder mi? Hiç cimrilik etmesi uygun olur mu? Hayır! Kendi diniyle şereflendirdiği ve şeriatiyle yücelttiği kullarından bir kula isteği nasıl ikram olunmaz? Sad, hüküm verdikten sonra Hendek'te aldığı yarası patladı ve böylece ruhunu teslim etti. Onu bizzat Rasulullah taşıdı. Sad, iri cüsseli birisi idi. Fakat hafifti. Bu nedenle Rasulullah'la beraber Sad'ı taşıyan bazı münafıklar Sad hakkında "o hafiftir" dediklerinde, Rasulullah (sav):
"Şüphesiz ki onu sizin dışınızda taşıyanlar vardır. Onu sizin dışınızda taşıyanlar vardır" buyurdu.

Allahuekber! Bu ne ikram. Yine münafıklar, "bu hafiftir" dediklerinde Rasulullah; "Rahman olan Allah'ın Arşı, Sad'ın ölümünden dolayı titredi" buyurdu.
Evet, arş titredi arş! Biliyor musunuz? Yedi kat gök, kürsüye göre ancak bir kalkanda ki yedi dirhem kadardır ve Arşa nispetle kürsü ise çöldeki bir halka kadardır.

İşte bu büyük Arş bir insanın, Sad bin Muaz'ın ölümüyle sarsılmıştı. Ey Rabbim! Bu nasıl yüceliktir? Bu nasıl bir ikramdır, bundan daha büyük bir şeref ve ikram olabilir mi? Güneşte kurutulmuş et yiyen, çarşı pazarda dolaşan bir kul için! "Sad'ın ölümüyle Rahman'ın Arşı sallandı" buyruluyor!
Halid bin Velid, Ekyador Dume'nin yanma geldiğinde (Ürdün'de Dume'nin lideri) ona birçok hediyeler ve ince elbiseler verilmişti. Sahabeler (rıdvanullahi aleyhim) bu elbiselere dokunuyor ve inceliğine hayret ediyorlardı. Miskinlerdi... Koyun derilerinden başka ne giymişlerdi? İpeği, ince elbiseleri ve değişik nimetleri görünce hayret etmeleri ve "Allahu Ekber bu ne büyük nimet" demeleri normaldi. Rasulullah (sav) onların bu haline şöyle cevap veriyordu: "Bunların inceliğine hayret mi ediyorsunuz? Sad bin Muaz'ın Cennet'te bunlardan daha ince mendilleri var."
Rasulullah (sav), Hicretin beşinci yılı Şevval ayında Hendek gazvesinden sonra: "Artık biz onlara savaş açacağız, onlar bize savaş açamayacaklar" buyuruyordu ve Hudeybiye'nin ikinci yılına girilmişti. İlk yıl müşrikler, Peygamber (sav)'in Mekke'ye umre yapmak için girmesine izin vermemişlerdi. Rasulullah (sav)'de "yazıklar olsun Kureyş'e! Harb onları yiyip tüketti. Ne olur yani, benimle Arapların arasından çekilseler? Eğer Araplar bana saldırır ve beni yenerlerse isteklerine ermiş olacaklar. Eğer biz zafer bulursak kendilerinden hiç kimse öldürülmeksizin güven içerisinde rahatça İslâm'a girmiş olurlar. -İslâm'a girmeyip benimle savaşacak olurlarsa, güçlerini muhafaza etmiş olarak daha güçlü bir şekilde savaşırlar. (Kureyş daha ne ister?)- Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah bu emri üstün kılıncaya ya da boynum kesilinceye kadar bu davadan ayrılmayacağım."

Biz de müslüman gençlerin Afganistan'a gelmesini engellemeye çalışan günümüz tağuti hükümetlerine sesleniyor ve diyoruz ki: Ne olur yani Müslümanlarla Afganistan'ın arasından çekilseler? Eğer biz müslümanlar öldürülürsek isteklerine ermiş olurlar ve bizden -onların tabiriyle aşırı dincilerden- kurtulmuş olarak istirahata kavuşurlar. Eğer dönersek bizi hapsederler. Zaten, yarımız cihad meydanlarında şehid düşmüş, bazılarımızın kolları, bazılarımızın elleri kopmuş oluyor. Bu nedenle istirahata kavuşuyorlar. Veya en azından yarısı şehid düşmüş, yarısı da sakat kalmış kimselerle savaşacaklardır. Hâlbuki öncesinde iki katı fazlasıyla ve sağlam kimselerle savaşıyorlardı!
Evet, Rasulullah Hudeybiye'de Kureyşlilerle barış antlaşması yapmıştı.
Zuhri: Rasulullah (sav)'in Kureyş'le yapmış olduğu Hudeybiye antlaşmasını, Yüce Allah'ın "Büyük Fetih" diye isimlendirdiğini belirtiyor. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "(Ey Muhammed) sana apaçık bir fetih verdik." Yüce Allah, neden bu antlaşmayı "Fetih" olarak isimlendirmişti. Vakıa Rasulullah (sav) ileriyi görüyordu, Rabbinden aldığı emirler doğrultusunda hareket ediyordu. Ve Hudeybiye antlaşması hakkında da: "Şüphesiz bu Rabbimin emridir ve Rabbim beni sahipsiz bırakmayacaktır" buyurmuştu. Bu nedenle bir fatihti.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt