Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Şarhoşken Namaz Kılmak?

S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum,

Ey iman edenler; sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de cünübken -yolcu olmanız müstesna gusül yapmadıkça namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz, yahut herhangi biriniz heladan gelirse veya kadınlara yaklaşıp da su bulamazsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah; Afüvv ve Gafur olandır. [Nisa 43]

Sarhoş olan birisi namazı kazaya mı bırakmalı? Bu ayette sadece ne dediğini bilemeyecek kadar sarhoş olan kişilere mi hitap edilmiştir yoksa hafif sarhoş olanlar da mı namaza yaklaşmamalı? Namazı şarhoş olduğundan dolayı terk eden bu durumda Hanbeli mezhebine göre mürted mi olur yoksa mazeretli olduğundan mürted olmaz mı?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âyet-i kerimede: "Sarhoşken ne söylediğiniz bilinceye kadar namaza yaklaşmayın." (Nisa 43) buyurulmaktadır.
Mufessirler, burada zikredilen sarhoşluğun, neden meydana gelen bir sarhoşluk olduğu hususunda iki görüş zikretmişlerdir:
a- Ali, Abdullah b. Abbas, Ebu Rezin, Mucahid, Katade ve İbrahim en-Nehaiye göre bu âyette zikredilen sarhoşluktan maksat, içki içmekten meydana gelen sarhoşluktur.
Onlara göre bu âyet-i kerime, içkinin kesin olarak yasaklanmasından önce nazil olmuş, içki içtikten sonra sarhoş olanların uyanıp ne söylediklerini bilinciye kadar namaza yaklaşmamalarını emretmiştir. Daha sonra ise içki kesin olarak yasaklanmış ve bu âyetin hükmü neshedilmiştir.
Suddî'den rivayet ediliyor; "Sana içkiyi ve kumarı sorarlar..." âyeti nazil olunca bazı kimseler yine de içki içmeye devam ettiler. Nihayet bir gün Abdurrahman ibn Avf bir yemek hazırlayıp içlerinde Hz. Ali'nin de bulunduğu bazı sahabîleri yemeğe davet etti. Davette yediler, içtiler, namaza kalktılar da imam olan Abdurrahman namazda "De ki: Ey o kâfirler! Ben elbette sizin tapındığınıza tapınmam..." sûresini okudu ama ne kendisi anladı ne de Hz. Ali.
Bir rivayette "Sizin taptığınıza tapınmam." âyetini "Ben de sizin taptığınıza taparım." şeklinde okudu. (Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4/23)
Bunun üzerine Allah Tealâ "Ey iman edenler, sizler ne söylediğinizi bilir hale gelinceye kadar, sarhoşken namaza yaklaşmayın." (Nisa, 4/43) âyetini indirdi. (Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'na sure 4, Hadis No: 3026)
Tirmizî'deki Hz. Alî rivayetinde ise namaz kıldırmak üzere imam olan Hz. Ali'dir ve Kâfirûn Sûresini "De ki: Ey kâfirler, ben sizin taptıklarınıza tapınmam. Biz, sizin tapınmakta olduklarınıza tapınırız." şeklinde okumuştur. (Taberi, Câmi'ul-Beyân , V,193)

Bu âyetin inişinden sonra da içki haram kılınmamış olduğu için bazıları içmeye devam etti. Ancak sabah namazından gün yükselinceye veya öğleye kadar içmezler ve öğle namazına ayık olarak kalktı. Sonra yatsı namazını kılıncaya kadar yine içmezler, ancak yatsıdan gece yarısına kadar yine içerler ve yatıp uyurlar, sabah namazına kalktıklarında da sarhoşlukları geçmiş olurdu. Bu şekilde de bir süre devam ettiler. Bu süre zarfında namaz için ezan okunduğunda Rasûlullah (s.a.v.)'ın munâdisi çıkar: "Ey ahali, sarhoş olanlar namaza yaklaşmasın." diye nida ederdi. (İbnu'l-Cevzî, age. 11,214)
Nihayet bir gün de Sa'd ibn Ebî Vakkas yemek yapıp içlerinde ansardan birinin de bulunduğu bazı sahabîleri yemeğe davet etti. Onlara ikram etmek üzere deve başı kızartmıştı. Yemeğe buyurun de; yediler, içtiler, sarhoş oldular, konuşmaya daldılar. Davette bulunan ansarî, Sa'd'in bir sözüne öfkelenerek elindeki, etini yemekte olduğu deve çene kemiğini kaldırdığı gibi Sa'd'in kafasına geçirdi ve Sa'd'ın burnunu kırdı. İşte bunun üzerine Allah Tealâ "Ey iman edenler, içki, kumar, tapınmaya mahsus dikili taşlar ve fal okları şeytanın işinden bir pisliktir...Artık onları bıraktınız değil mi?" âyetlerini indirdi. (Râzî, age. xi,65)
Sa'd ibn Ebî Vakkâs'ın burnunun kırıldığı davetin Utbân ibn Mâlik tarafından verildiği, sarhoş olan Sa'd'in, içinde ansarı hicveden beyitlerin de bulunduğu bir şiir okuduğu, bunun üzerine ansardan birinin hücumuna uğradığı, burnunun kırılması üzerine gelip Hz. Peygamber (s.a.v.)'e ansarı şikâyet ettiği ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'in de "Ey Rabbım, içki hakkında bize fayda verecek bir açıklıkla re'yini bildir." diye dua ettiği ve bunun üzerine Allah Tealâ'nın "Ey iman edenler, içki, kumar, tapınmaya mahsus dikili taşlar ve fal okları şeytanın işinden bir pisliktir...Artık onları bıraktınız değil mi?" âyetini indirdiği ve bunun Ahzâb yani Hendek gazvesinden bir kaç gün sonra meydana geldiği rivayeti de vardır.

Ebu Vâil, Ebu Rezin ve İbrahim en-Nehai bu âyetin ve Bakara suresinin iki yüz on dokuzuncu âyeti olan: "Ey Muhammed, sana içki ve kumardan soruyorlar. De ki "Onlarda büyük günahlar vardır. İnsanlar için bazı faydalar da vardır. Ancak günahları faydalarından çok büyüktür." âyetinin ve Nahl suresinin altmış yeydinci âyeti olan: "Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden, sarhoş edici içkiler ve güzel rızıklar edinirsiniz..." âyetinin, içkinin kesin olarak haram olduğunu belirten Maide suresinin doksanıncı âyetiyle neshedildiğini söylemişlerdir.
b- Dehhaka göre ise bu âyette zikredilen sarhoşluktan maksat, uyku sarhoşluğudur. Buna göre Allah teala mu'minlere, uykudan dolayı sarhoş bir haldeyken tamamen kendilerine gelip ne söylediklerini bilinceye kadar namaza yaklaşmamalarını emretmiştir.
Taberi buradaki sarhoşluktan maksadın, içki içmekten meydana gelen sarhoşluk olduğunu ve Allah tealanın, içkiyi kesin olarak yasaklamasından önce mu'minlere, sarhoşken namaza yaklaşmamalarını emrettiğim söyleyen görüşün tercihe şayan olduğunu söylemiştir. Zira bu âyetin, içki içmekten meydana gelen sarhoşluk hakkında nazil olduğuna dair, Rasulullahın sahabilerinden, birbirini destekleyen haberler zikredilmiştir.
Taberi diyor ki: "Eğer denilecek olursa ki: "Bu âyette zikredilen sarhoşluktan maksadın, içki içmekle meydana gelen sarhoşluk olduğu nasıl söylenebilir?
Zira sarhoş olan aklını kaybeder, deliler gibi olur. Delileri de herhangi bir vazife ile yükümlü tutmak mümkün değildir. O halde sarhoş olan kimse nasıl olur da namaza yaklaşmamakla emrolunur?"
Cevaben denir ki: "Sarhoşlar akıllarını kaybeden deliler gibi değil, vucutları uyuşan ve hareketleri yavaşlayan kimselerdir. Bu nedenle emir ve yasaklara muhatab olma durumundadırlar. Şayet bir sarhoş tamamen aklını kaybedip deli durumuna düşerse elbette ki bu âyet-i kerime ile muhatab olduğu söylenemez.
Âyet-i kerimenin: "Cunub iken de gusul edinceye kadar namaz kılmayın. Yolcu olanlar mustesnadır." diye tercüme edilen ifadesi mufessirler tarafından iki şekilde izah edilmiştir:
1- Abdullah b. Abbas, Hz. Ali, Said b. Cubeyr, Mucahid, Hasan-ı Basri, Hakem ve İbn-i Zeyde göre bu ifadeden maksat, "Yolcu olanlar" demektir.
Bunlara göre bu cümlenin mânâsı şöyledir: "Cunub olan kimse yıkanmadan namaz kılmasın. Ancak yolcu olanlar mustesnadır. Onlar cunub olurlarsa teyemmüm ederek namaz kılabilirler."
Bu hususta Abdullah b. Abbas'ın şunları söylediği rivayet edilmektedir:
Men maksat, yolculuk yapanlardır. Allah teala onlara buyurmuştur ki: "Cunub iseniz, su bulduğunuz zaman yıkanmadan önce namaza yaklaşmayın. Şayet su bulamazsanız, ben sizin için toprağa meshederek teyemmum yapmanızı helal kıldım."
Hz. Alinin de şöyle söylediği rivayet edilmektedir: "Cunub iken yıkanmadan namaza yaklaşmayın. Ancak misafir olup ta su bulamama durumunuz müstesnadır. Bu takdirde teyammüm edin."
2- Yine Abdullah b. Abbas, Said b. Cubeyr Hasan-ı Basri, İbrahim en Nehai, Ebu Ubeyde, İkrime, Zuhri, Yezid b. Habib ve Mucahide göre ifadesinden maksat, "Yoldan geçenler mustesnadır." demektir.
Bunlara göre âyetin bu bölümünün mânâsı şöyledir: "Ey iman edenler, sarhoşken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaz kılmak için namazgahlara yaklaşmayın. Cunub olduğunuzda da yıkanıncaya kadar namazgahlara yaklaşmayın. Ancak namazgahtan, bir yol uğrağı olarak geçenler mustesnadır. Bunlar cunub te olsalar yıkanmadan önce namazgahların içinden geçebilirler."
Bu hususta Abdullah b. Abbas'ın şunları söylediği rivayet edilmektedir:
Cunubiken mescide yaklaşma. Ancak yolunun oradan geçmiş olması durumu mustesnadır. Oradan bir geçit olarak geçebilirsin. Fakat orada oturma."
Yine Abdullah b. Abbas'ın, Hayızlı olan kadının ve cunub bir kimsenin, içinde oturmadıkça mescidden geçmelerinde bir sakınca yoktur." dediği rivayet edilmektedir.

Taberi, bu ikinci görüşün tercihe şayan okluğunu ifadesinden maksadın "Ancak namaz kılınan yerlerden gelip geçenler mustesnadır." demek olduğunu söylemiştir. Çünkü âyetin devamında: "Eğer hasta iseniz veya yolculukta iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse veya kadınlara dokunmuşsanız ve bu durum da su bulamamışsanız tertemiz bir toprakla teyemmum edin." buyurulmakta ve cunub olan yolcunun hükmü beyan edilmektedir.
Âyetin bu bölümünde önce zikredilen ifadesini de yolcu olarak izah etmekle âyetin, luzumsuz bir tekrarda bulunduğu söylenmiş olur ki bu doğru değildir.
Diğer yandan kelimesinin türetildiği fiilinin Arabcadaki mânâsı, "Yolun veya nehirin bir yanından diğer yanına geçmektir." Buradaki sıfatı da namazgahın bir tarafından diğer tarafına geçeni ifade etmektedir.
Ayet-i kerimede: "Eğer hasta iseniz veya yolculukta iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse veya kadınlara dokunmuşsanız ve bu durumda da su bulamamışsanız tertemiz bir toprakla teyammum edin." buyurulmaktadır. (Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri)
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Abdulmuizz Fidaa abi, ayet neshedildiğine göre kişi sarhoş olsa bile namazı vaktinde kılması gerekir, doğru mu anladım inşaAllah?
 
Üst Ana Sayfa Alt