Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Şeyhler ve Mezheb İmamları, Denildiği Gibi Kutsallaştırılmışlar mıdır ?

S Çevrimdışı

Sadat-ı Kiram

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Muazzam bir makale , yine çok istifade ettiğim bir yazıydı Elhamdulillah...



İddiâ:
Şeyhler gibi mezheb imâmları da kutsallaştırılmış, onların sözleri Kur'ân ve sünnet ışığında yeni fikirler üretmeyi büyük günahlardan sayar hale gelmişlerdir. Son bölümde, Kur'ân’a Dönmek başlığı altında bu konuya da girilecektir.
(A. Bayindir S.46)

Cevâb:
Aslında, ne şeyhler, ne de mezheb imamları kutsallaştırılmadığı gibi, tam tersi, çoklarınca, onlar yerleştirilmeleri gereken üstün yerlere yerleştirilemeyip yeterince takdîr bile edilemediler.
Evet, kimi câhiller veya hidâyet mahrûmları bir takım sapıkları, hatta zaman zaman istikâmet sâhibi büyük zâtları ilâhlaştırdıkları olmuştur ve olabilir. Bütün bunlar sağlam kimselere çamur atmamızı hiç mi hiç gerektirmez. Görmez misiniz ki, Yahûdîler 'Uzeyr (aley hisselâm) Allah’ın oğludur dediler. Hristiyânlar da Mesîh (aleyhisselâm) Allah’ın oğludur dediler. Onlar böyle yaptılar diye, şu zâtları Allah celle celâlühû'nun birer kulu ve resûlü kabûl edenlere, hatta kendilerine, -hâşâ- çamur mu atacaksınız. Veyl olsun, O'nlara çamur atan çamurlara…

Halbuki, insanları (kendi) yerlerine yerleştiriniz[23] em ri vardı. Buna riâyet edilmedi. Hem, bu büyüklerin büyüklükleri yeterlidir. Daha fazla büyütülmeye muh tac değildirler. Ancak gerçekte büyük olmayıp kendini büyük diye pazarlayan ve kör atın kör alıcısı olur kabilinden câhil ve sapık müşteriler bulan ve onlar tarafından şişirilen ve uçurulanlar, mes'elenin dışındadırlar ki, şimdiki naylon müçtehidler bu sınıftadır. Bunlara ne kadar karşı çıksanız yeridir.

[23] Ebû Dâvûd (4842) vd. Aişe radıyal-âhu anhâ’dan

Nihâyet, son asırlarda, hususiy-yetle de günümüzde,müsteşrik kargaları kendilerine kılavuz edinen bir takım şaklaban Müslüman müsveddesi, dinde önder kabûl edilen câhillerin, nefsi emmâreleri, hevâ ve hevesleri istikâmetinde söz söyleyebilmeleri için onları devreden çıkarmaları Allah'ın yer yüzündeki emin kişileri, Hidâyet lambaları ve Peygamber vârislerini, yani muhaddisleri, müfessirleri, mücte-hidleri ve fakihleri köylü Mehmed ağa mertebesinde görüp göstermeleri gerekiyordu… Öyle yaptılar… Onlar adamsa biz de adamız gibi, adamlara aid o büyük sözleri, onca cücelik ve bücürlüklerine rağmen sarf edebildiler. Ve olan oldu. Şimdi biz kimlerle neyi, nasıl konuşmaya mecbur kalıyor ve de konuşuyoruz?

Acı… Cidden çok acı…

-Hüseyin Avni Hocaefendi-
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Sadat-i Kiram kasitli mi yapiyorsun bilmiyorum ama Islam'i algilama noktasinda bazi sorunlarinin oldugunu her firsatta görüyoruz. Israrla bu cuppeli ve avanelerinin
yazilarini buraya aktararak onlara karsi olan muhabbettini buralarda sergiliyorsun.
Yukaridaki yazida Abdülaziz Bayindir'in hakli yonleri oldugu gibi haksiz tarafi da elbette var. Lakin ona cevap saadetinde yaziyi
kaleme alan sahis kimdir ? Hüseyin Avni Hoca... pekala bu sahis kimdir? Ismailaga cemaatinin hocalarindan(!) biri.

Deveye sormuşlar: neren eğri. O da demis ki ; nerem dogru ki

sadece sabır etmek en güzeli bazen insanlar gel git yaşarlar bu kardeşte sanırım onlardan dua edelımde gel gitler onu olgunlaştırsın yoksa işi gerçekten zor görünüyor....
 
S Çevrimdışı

Sadat-ı Kiram

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Değerli Kardeşlerim ,

Açıkcası Şahıs ismine Hiç takılmadım , hatta O şahsın kim olduğunuda bilmiyorum...

Yazı'nın içeriği son derece güzel ve isabetli şahsım adıma... Kaldı ki , İsmailağa cemaatinide bilmem hocalarınıda pek tanımam...ama dönüp dolaşıp bu Cübbeli Ahmed'e konunun getirilmesi açıkca bende bir merak uyandırdı...Ve bu aralar cübbeli Ahmed'i dinlemeye okumaya yönlendirdi...

İlginç ! Bugün hava çok güzel elhamdulillah desem , Cübbeli Ahmed böyledir şöyledir diye cvp alıyorum :/

bakalım neymiş kimmiş şu Cübbeli Ahmed... Araştırmakta , dinlemekte ve yazılarını okumakta Fayda var kanaatindeyim...

Not: Bundan sonra böyle konular açmamaya gayret edeceğim , çok beğendiğim yazılar müstesna...Yeterki Kalb'ler kırılmasın..

Hakkınızı Helal ediniz...
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hüseyin Avni hoca'nın yazılarını bende takip ediyorum.Gerçekten delilleriyle susturucu mahiyettedir.Bir çok Telefiyi varsa deliliniz deyip davet etmiş,istediğiniz yerde demiş ama hala cevap verilememiştir.
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Hüseyin Avni hoca'nın yazılarını bende takip ediyorum.Gerçekten delilleriyle susturucu mahiyettedir.Bir çok Telefiyi varsa deliliniz deyip davet etmiş,istediğiniz yerde demiş ama hala cevap verilememiştir.


Bunu sadece tasavvuf-selefi değil, selefi selefi,x-x,y-y kim olursa olsun ilmi münazarasını görmek hepimizin faydası olur. Hak karşısında kim eğilip bükülüyor herkes apaçık görürdü.

Yanlız ferdi kardeş sizin bu hocanın bilmem kimlerle diye davet ettiğini bana samimi gelmiyor. Yani varsa hocanın böyle isteği buyur kat video ya da ses kaseti hoca kimleri münazaraya davet etmiş herkes görsün. Ha hoca cidden münazara yapmak istiyorsa ona bi kaç selef hocanın adresini verim, ilmi yetiyorsa gidiversin.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allahu alem guraba dergisi olması lazım bu ilanı......Metin aynen şöyle.....

''Âyetleri ve hadîsleri geçmiş âlimlerimizin anlayıp anlattığı gibi değil de kısır akılları ve önü alınmaz bâtıl saplantıları ile tahrîf eden bir gürûh ile başı belâda yetim ve sâhibsiz bir nesiliz

Böylece hakk ve hakîkat haksız ve sefîl mıymıntıların elinde şerre ve şirretlere boğdurulmaktadır. Câhillik, ğabîlik/idrâk-sizlik ve bedevîlikten başka sermâyesi olmayan şu ham Hâricîlerin işi Selef nâmına Selef'i karalamaktan ibârettir. Onların Selef dedikleri hakîkatte Selef olmayıp, Halfden/kötü sonrakilerden başkası değildir. Şunlara ilim, irfân ve cesâretle dur denilmesinin vakti çoktan geçmiştir

Lâkin biz, daha çok hadîsler üzerinde sarf ettikleri mu-ğâlataların ve bedevîliklerin münâ-kaşasını esas aldık. Çünki, hadîs-den bir şey anlıyormuş gibi davranıp, o sâhaya vakit ayırmayan samîmî kimseleri aldatma ve zihinlerini karıştırma yoluna gitmektedirler. (Kendilerine verilmeyen (ni'met) ile doymuş gibi davranan, iki yalan elbisesini giyen/ tastamam yalancı gibidir)[[Ahmed, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Esmâ b. Ebî Bekr radıyellâhu anhâ’dan, Müslim, Âişe radıyellâhu anhâ’dan], Et-Teysîr: 2/454] hadîsindeki anlatılanlara tam uyan şu yalancı hokkabazların balonlarının söndürülmesi elzem oldu!''


''Şu zavallıların birçoklarıyla yurt içinde ve yurt dışında bu mevzû'da bir hayli münâzaralarımız oldu. Tek sermâyeleri câhillik, idrâksizlik, yalan ve kandırmaktan ibârettir. Münâkaşa için her zaman gözü açılmamış bilgisizleri ararlar.

Hafif bir konuşmadan sonra işi şirretliğe ve ağız kalabalıklığına vardırır, haklarından gelemeyeceklerini gördükleri kimselerle bir daha bir araya gelmekten sakınırlar. Birçok da'vetlere rağmen selâmeti hep kaçmakta bulurlar.

Muârızlarının eserlerini okumaya tahammül edemeyecek kadar yobazdırlar. Okusalar da bunu hakkı aramak maksadıyla yapmadıklarından gözleri doğruyu göremez halde kalırlar.

Yeryüzünde haksız yere kibirlendikleri için bütün âyetleri görseler de onlara teslîm olamazlar; hidâyet yolunu görseler onu yol edinmezler; ama sapıklık ve taşkınlık yolunu görseler onu yol edinirler.

Âyet ile âyetten çıkardıkları bâtıl ve fâsid manaları ve dahî hadîsle hadîsden anladıkları yanlış ma'nâları hep karıştırırlar; halt ederler. Birçok âlim(!) zevâtına yaptığımız nice da'vetler hep karşılıksız kalmıştır. Yine de hazırız, bekliyoruz.''

Hüseyin Avni Ofi

Konuşmalarını banta alan Ebu Zerka!ya aynı daveti yapmıştır.Lakin samimi bir kişiden öğrendiğime göre Ebu Zerka bu tel konuşmasının isteminin dışında intrenete konduğunu söylemiştir.Aksi ona yakışmaz diye düşünüyorum..
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Allahu alem guraba dergisi olması lazım bu ilanı......Metin aynen şöyle.....

''Âyetleri ve hadîsleri geçmiş âlimlerimizin anlayıp anlattığı gibi değil de kısır akılları ve önü alınmaz bâtıl saplantıları ile tahrîf eden bir gürûh ile başı belâda yetim ve sâhibsiz bir nesiliz

Böylece hakk ve hakîkat haksız ve sefîl mıymıntıların elinde şerre ve şirretlere boğdurulmaktadır. Câhillik, ğabîlik/idrâk-sizlik ve bedevîlikten başka sermâyesi olmayan şu ham Hâricîlerin işi Selef nâmına Selef'i karalamaktan ibârettir. Onların Selef dedikleri hakîkatte Selef olmayıp, Halfden/kötü sonrakilerden başkası değildir. Şunlara ilim, irfân ve cesâretle dur denilmesinin vakti çoktan geçmiştir

Lâkin biz, daha çok hadîsler üzerinde sarf ettikleri mu-ğâlataların ve bedevîliklerin münâ-kaşasını esas aldık. Çünki, hadîs-den bir şey anlıyormuş gibi davranıp, o sâhaya vakit ayırmayan samîmî kimseleri aldatma ve zihinlerini karıştırma yoluna gitmektedirler. (Kendilerine verilmeyen (ni'met) ile doymuş gibi davranan, iki yalan elbisesini giyen/ tastamam yalancı gibidir)[[Ahmed, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Esmâ b. Ebî Bekr radıyellâhu anhâ’dan, Müslim, Âişe radıyellâhu anhâ’dan], Et-Teysîr: 2/454] hadîsindeki anlatılanlara tam uyan şu yalancı hokkabazların balonlarının söndürülmesi elzem oldu!''


''Şu zavallıların birçoklarıyla yurt içinde ve yurt dışında bu mevzû'da bir hayli münâzaralarımız oldu. Tek sermâyeleri câhillik, idrâksizlik, yalan ve kandırmaktan ibârettir. Münâkaşa için her zaman gözü açılmamış bilgisizleri ararlar.

Hafif bir konuşmadan sonra işi şirretliğe ve ağız kalabalıklığına vardırır, haklarından gelemeyeceklerini gördükleri kimselerle bir daha bir araya gelmekten sakınırlar. Birçok da'vetlere rağmen selâmeti hep kaçmakta bulurlar.

Muârızlarının eserlerini okumaya tahammül edemeyecek kadar yobazdırlar. Okusalar da bunu hakkı aramak maksadıyla yapmadıklarından gözleri doğruyu göremez halde kalırlar.

Yeryüzünde haksız yere kibirlendikleri için bütün âyetleri görseler de onlara teslîm olamazlar; hidâyet yolunu görseler onu yol edinmezler; ama sapıklık ve taşkınlık yolunu görseler onu yol edinirler.

Âyet ile âyetten çıkardıkları bâtıl ve fâsid manaları ve dahî hadîsle hadîsden anladıkları yanlış ma'nâları hep karıştırırlar; halt ederler. Birçok âlim(!) zevâtına yaptığımız nice da'vetler hep karşılıksız kalmıştır. Yine de hazırız, bekliyoruz.''

Hüseyin Avni Ofi

Konuşmalarını banta alan Ebu Zerka!ya aynı daveti yapmıştır.Lakin samimi bir kişiden öğrendiğime göre Ebu Zerka bu tel konuşmasının isteminin dışında intrenete konduğunu söylemiştir.Aksi ona yakışmaz diye düşünüyorum..


Bu yazıdan birşey çıkmıyor ki, adam kendine kendine konuşmuş, kime demiş kimle münazara yapmış bunu ispat etmesi gerek aksi halde iftiracıdır benim gözümde.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Fâtih câmiinde bir ikindi namazını kıldıktan sonra, bir genç ile danıştık. İlim okuduğunu ve isminin Yılmaz olduğunu söyledi. Küçük bir hasbihâlden sonra telefon numaramı istedi ve bana bir takım suâller yöneltip yöneltemeyeceğini sordu. Ben de memnûniyyetle kabûl ettim. Belliydi ki, kendilerine Selefî ismini yakıştırandan bir Vehhâbî idi. Yanımda Irak’tan gelen âlimler vardı. Onları yemek yemeye götürüyordum. Ondan ayrıldığım on-on beş dakîka gibi çok az bir zaman olmuştu ki telefon etti; bir şeyler sorabilir miyim? dedi. Olur, dedim. Konuşmaya başladık. Nihâyet yiyeceğimiz lokantaya varmıştık; hala konuşuyorduk. Sünnet ve nezaket îcâbı sözü onun bitirmesini bekliyor, konuşmaya son vermek istemiyordum. Yemekler hazırlandı ve müsâfir arkadaşlarımız yemekleri bitirmişlerdi.

Bu arada birkaç kez, misâfirlerle yemekte olduğumuzu hatırlattıysak da bedevîliği îcâbı olmalı ki, aldırış etmiyor, konuşmayı sürdürüyordu. Önümdeki yemeklerin âdeta yenilecek yanı kalmamıştı. Nihâyet, söz şu mecâz ile İbnu Teymiyye’de teşbîh ve tecsîm görüşü olupolmadığı mes’elelerine gelmişti. Bir misâl vermemi istiyordu; ben de, değil bir, on misâl bile verebileceğimi, ancak bunu yüz yüze ve kitabların yanında yapmamız lâzım geldiğini söyledim. Çünki, artık ortaya çıkmıştı ki, aklı pek almayan veya almak istemeyen biriydi. Bir takım şeyleri söylesem de telefonda anlamayacaktı.

Bir fayda vermeyecekti. Ona meseleleri kitâblardan gösterip gözüne sokmalıydım. Hem böylece aktaracağımız sözlerde eksiklik fazlalık da olmayacaktı. İlmî emânete daha iyi riâyet de etmiş olacaktık. İş daha ilmî olacaktı. Ard niyyetli olabileceğini ise henüz aklıma getirmemiştim. Hakka teslîm olacağını ve yoldaşlarından farklı olduğunu ihsâs etmişti. Onu kırmamaya ve ezmemeye de çalışıyordum. Yemek bitmiş kalkmıştık. Sonra izini kaybettim. Telefonunu da kaydetmeyi ihmâl etmiştim. Buna üzülmüştüm.

Derken bazı dostlar o konuşmamızın internette olduğunu haber verdiler. Anlaşılmış oldu ki konuşmayı gizlice kaydetmişti. Hadîslerden okuduğumuza göre Sünnet’te ( اْلمَجَاِلسُ بالْاَمَانَةِ )/‘meclisler emânetledir (orada konuşulanlar oradakilerin rızası olmadan başka yerde konuşulmaz)’ haberi var idi’; (Ebû Dâvûd, H:4869) ama şu Sünnetsizlere ve ahlâksızlara göre bu mühim değildi.

Gerçi söylenilenleri dinlediğimde anladım ki, ona güzel şeyler söylemişiz; lâkin görünmüş oldu ki, maksadı hakkı aramak değil, bâtıllarında ısrâr imiş. İki sorusunun cevâbını bizzat buluşmaya havâle etmiş olduğumuz içün kendilerini kazanmış kabûl ettiler ve sevindiler. Bazı dostlar vasıtasıyla, o soruları bize bir daha sormasını, hattâ hocalarını toplayıp getirmesini ve mes’eleleri müzâkere etmemizi sözü edilen sitede yazmış, teklîf etmiş ve bildirmiştik. Lâkin hâlâ bir haber yok.

Dahâ önce yine Tâceddîn Bayburdî denilen başka bir sahtekâr da ayrı bir meclisin dörtte üçten fazla olan ilk kısmını keserek, işi şirretlik ve terbiyesizliğe döktüğü son dörtte birlik kısmını internete vermişti. Orada kendi ahlâksızlık ve rezilliğini teşhîr ettiğinin bile farkına varamayacak bir geri zekâlılık sergilemişti. İnsan gibi konuşmak yerine başka yaratıklar gibi bağırmayı ve böğürmeyi tercîh ettiğinden bile utanmayacak bir hayâsızlığı seçmişti.

İşte Ebû Saîd ve Tâceddin Bayburdî künyeli ve isimli câhiller başta olmak üzere, şu gürûhun huyu hep böyle kaçak güreşmek, gözü açılmamış sığırcık kuşlarını avlamaktır. Onlar, yapılan ilmî münâzara tekliflerinden dâima böyle kaçarlar. Söz verir yerine getirmezler. Kitâb ve Kütübhâne ortamından sürekli uzakta durmayı tercîh ederler. Öyle bir ortamda kofluklarının ortaya çıkacağını çok iyi bilirler ve hep kaçarlar.

Şu iki suâl içün geçmiş sayımızda tecsîm ve teşbîh ile alâkalı olarak, İbnu Teymiyye’nin beğenip tavsiyye ettiği bir kitâbdan alınma en az on misâli bulunduran iki makâle tercüme ettik. İnşâellâh daha da yazacağız. Bu sayıda da mecâz mevzûunda şimdilik kaydıyla bu makaleyi yazdık.

Guraba Mecmuası 14.Sayıdan Alıntı. Dha ne yapsın bordlara reklam mı versin?
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu arada İbni Teymiyye'nin şidedetle tavsiye ettiği kitap ise Osman Said Darimi'ni Nazkzu'd udur

OSMAN BİN SAİD ED-DARİMİ ES-SECEZİ’NİN KİTABINDA ALLAH’A CİSİM İSNAD ETTİĞİNE DELALET EDEN BAZI TABİRLER

1 – Kitabın 4′üncü sayfasında, “Bir insan vahid (bir) olan Allah’ın yerini bilmediği halde, tevhide (Allah’ın bir olduğu inancına) nasıl hidayetlenir?” denilmiş.

2 – Sayfa 20: Hayy (sürekli diri) olan ve kainatı idare eden zat, istediğini yapar, istediği vakit hareket eder. İstediği zaman iner, yükselir. İstediği zaman ruhları kabzeder, rızıkları genişletir. Bazılarının ömrünü uzatır, rızıklarını çok verir, kalkıp oturur. Çünkü diri ile ölü arasındaki fark, harekettir. Şüphesiz bütün diriler hareket eder, bütün ölüler hareketsizdir.

3 – Sayfa 23: Allahü teâlâ için bir sınır olup mekânı için de bir sınır vardır. Göklerinin üstünde, Arş’ının üzerinde bulunmakta*dır. İşte bunlar iki sınırdır.

4 – Sayfa 25: Herkes Allah’ı ve Allah’ın mekânını Cehmiye taifesinden (*) daha iyi bilir. Kendisi bizzat eliyle Adem’i yaratmıştır.

5 – Sayfa 29: Dediğim gibi, Allah onlarla Adem’i yarattığı iki eli olmasaydı, Kur’an-ı Kerim’de mealen, “Bütün hayırlar ancak senin (Allah’ın) elindedir” denilmesi caiz olmayacaktı.

6 – Sayfa 48: Resulullah’ın (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem), “Şüphesiz tek gözlü değildir” sözünün te’vili, “Allah iki gözlüdür” demektir.

7 – Sayfa 74: Allah, Kürsü üzerinde oturur da, Kürsü’den ancak dört parmak kadar boş yer artar.

8 – Sayfa 85: Şüphesiz Allah arzu ederse, kudret ve rububiyetinin lütfu ile bir sivrisinek sırtının üzerinde de kalabilir. Koca Arş üzerinde nasıl durmasın?

9 – Sayfa 100: Hiç şüphe yok ki, dağın zirvesi, alt kısmından göğe daha yakındır. Minarenin tepesi de, tabanından Allah’a daha yakındır.

10 – Sayfa 121: Mef’ulatın (nesnelerin) mutlaka mahluk oldukları şeklindeki iddiayı, kabul etmiyoruz. Hareket, iniş, yürümek, koşmak (**), Arş ve gök üzerinde istivanın kadim olduklarına ittifak etmişizdir.

(*) Bu kitabın ikinci cildinin Arapça aslının 72′inci sayfasınden anlaşıldığına göre, burada geçen Cehmiye tabirinden maksadı Eş’ariyye taifesidir.
(**) Bu tabir şu hadis-i şerif mealinden alınmıştır: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Rabbin*den şöyle rivayet etmiştir: Allahü teâlâ şöyle buyuruyor: “Kul, bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Yürüyerek bana gelirse, koşarak ona gelirim.” (Buhari, Enes’ten rivayet ediyor). [el-Darimî yaklaşma, yürüme, koşma kelimelerini yanlış anlamıştır].
Bkz. Ebu Hamid bin Merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyin, Bedir Yayınevi, 1994; s.34. Tercüme: Emekli Müftü Hasib Seven.
Burada bahis konusu olan, Osman bin Said el-Dârimî el-Secezî (vefatı h. 280) isimli şahıstır. Meşhur hadis alimi Abdullah bin Abdurrahmân hâfız Ebû Muhammed el-Dârimî (vefatı h.255) ile karıştırılmamalıdır.
Dr. Cibril Fuad Haddad diyor ki:
Ibn al-Qayyim in Ijtima al-Juyush (p.88 = p. 143) revealed that Ibn Taymiyya “praised and recommended al-Darimi’s two books [Naqd al-Jahmiyya and al-Radd ala Bishr al-Marrisi] most strenuously.”
Bunun tercümesi:
İbni Kayyım Îctimau’l-Cuyuş isimli eserinde (s. 88 = s. 143) der ki, İbni Teymiyye “el-Dârimî’nin iki kitabını [Nakd el-cehmiyye ve el-Red alâ Bişr el-Merîsî] çok hararetle över ve tavsiye ederdi.”
Bkz. Dr. G. F. Haddad, The Refutation of Him Who Attributes Direction to Allah, Aqsa Publications, Birmingham, UK, 2008, s. 83, dipnot no. 134.
Dr. Haddad’ın naklettiğine göre, İbni Teymiyye Beyan Telbis el-Cehmiyye isimli eserinde el-Dârimî’nin bozuk sözlerini benimsemiş ve müdafaa etmiştir. İbni Teymiyye’nin el-Dârimî’den alıp tekrar ettiği sözlere yukarıda naklettiğim -haşa- “Allahü teâlânın sivrisinek sırtının üzerinde istikrar edebileceği” şeklindeki çirkin ifade de dahildir. İşte İbni Teymiyye’nin sözü:
ولو قد شاء لاستقر على ظهر بعوضة فاستقلت به بقدرته ولطف ربوبيته (بيان تلبيس الجهمية, خ1/ص568.
Beyan Telbis el-Cehmiyye, 1/568.
Dr. Ebubekir Sifil de bu konuda benzer bilgiler vermektedir:
İbn Teymiyye ve İbnû’l Kayyım, içinde, Allahü tealâ hakkında inanılması caiz olmayan bir sürü tezvirat bulunan bu kitabı şiddet ve hararetle tavsiye ederken bu kitapta yer alan hususlara birer Akaid ilkesi olarak inandıklarını açık bir şekilde ortaya koymuşlardır. Nitekim İbn Teymiyye, “Şerhû’l Akîdeti’l Esfehâniyye” isimli eserinde, mezkûr ed-Dârimî’nin bu eserinden, kendi görüşlerini desteklemek amacıyla pek çok nakillerde bulunmuştur…
E. Sifil, “Allahü teâlâ mahlukatına benzer mi?” başlıklı makal
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
ferdiosman çok kaba olduğunun farkında mısın? Münzara böyle mi olur. Eğer doğru isen bu yazıyı ispat et. Ses kaydı, video ekle aksi halde gözümde iftiracı olarak kalacaksın.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kabalık yaptıysam özür dilerim lakin Anlayamadım hangisini? Guraba dergisinde açık ilanını gördük
 
A Çevrimdışı

abdullah11

Guest
ferdi osman ,

SELEF İMAMLARININ AKÎDESİ Prof. Dr. Muhammed el-Humeyyis adlı kitabı bir oku . insallah orada kimlerin delilleriyle neler demiş oldukalrını daha iyi müsahede edebilirsin . oku sonrada bizi bilgilendirirsen sevinirim . belki orada iamamı azam yada şafii yada malikinin evzai yada sevrinin de bu konularda yukarıda yazdıgın yada kopyala yapıstır yaptıgın yazı da yazanlarla aynı mı düşünüp düşünmediğini görebilirsin .
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Kabalık yaptıysam özür dilerim lakin Anlayamadım hangisini? Guraba dergisinde açık ilanını gördük

Kardeş şimdi ben desem ki, şu şu hocalarla münazara ettim, benden şöyle şöyle kaçtılar desem üstüne getirip bunu sitede yazsam üstüne herhangibi dergide yayımlasam bu kimi bağlar, buna kim inanır.

Birçok konuda ebu saidle aynı tarafda olsam bile ebu said hoca bir sofi hocayla münazara ettiğini dese ona şöyle böyle yaptım dese bile bendeki etkisi koca bir sıfır zira münazarayı görmek isterim kim HAK'kın karşısında bükülmüş söz ile değilde delille görmek isterim.

Basit bir münazara örneği verim sitede yayınlamıştık,

https://www.islam-tr.org/ilmi-munaz...ler-ve-ebu-zerka-maide-suresi-44-uzerine.html

bakın burada iki taraf karşılıklı konuşuyor kimse ben şunu bunu yaptım diyemez herşey ortada bu şekilde eklemen gerekti, yazıları vs bu konuda kimse kaideye almaz.
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Bu arada İbni Teymiyye'nin şidedetle tavsiye ettiği kitap ise Osman Said Darimi'ni Nazkzu'd udur

OSMAN BİN SAİD ED-DARİMİ ES-SECEZİ’NİN KİTABINDA ALLAH’A CİSİM İSNAD ETTİĞİNE DELALET EDEN BAZI TABİRLER

1 – Kitabın 4′üncü sayfasında, “Bir insan vahid (bir) olan Allah’ın yerini bilmediği halde, tevhide (Allah’ın bir olduğu inancına) nasıl hidayetlenir?” denilmiş.

2 – Sayfa 20: Hayy (sürekli diri) olan ve kainatı idare eden zat, istediğini yapar, istediği vakit hareket eder. İstediği zaman iner, yükselir. İstediği zaman ruhları kabzeder, rızıkları genişletir. Bazılarının ömrünü uzatır, rızıklarını çok verir, kalkıp oturur. Çünkü diri ile ölü arasındaki fark, harekettir. Şüphesiz bütün diriler hareket eder, bütün ölüler hareketsizdir.

3 – Sayfa 23: Allahü teâlâ için bir sınır olup mekânı için de bir sınır vardır. Göklerinin üstünde, Arş’ının üzerinde bulunmakta*dır. İşte bunlar iki sınırdır.

4 – Sayfa 25: Herkes Allah’ı ve Allah’ın mekânını Cehmiye taifesinden (*) daha iyi bilir. Kendisi bizzat eliyle Adem’i yaratmıştır.

5 – Sayfa 29: Dediğim gibi, Allah onlarla Adem’i yarattığı iki eli olmasaydı, Kur’an-ı Kerim’de mealen, “Bütün hayırlar ancak senin (Allah’ın) elindedir” denilmesi caiz olmayacaktı.

6 – Sayfa 48: Resulullah’ın (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem), “Şüphesiz tek gözlü değildir” sözünün te’vili, “Allah iki gözlüdür” demektir.

7 – Sayfa 74: Allah, Kürsü üzerinde oturur da, Kürsü’den ancak dört parmak kadar boş yer artar.

8 – Sayfa 85: Şüphesiz Allah arzu ederse, kudret ve rububiyetinin lütfu ile bir sivrisinek sırtının üzerinde de kalabilir. Koca Arş üzerinde nasıl durmasın?

9 – Sayfa 100: Hiç şüphe yok ki, dağın zirvesi, alt kısmından göğe daha yakındır. Minarenin tepesi de, tabanından Allah’a daha yakındır.

10 – Sayfa 121: Mef’ulatın (nesnelerin) mutlaka mahluk oldukları şeklindeki iddiayı, kabul etmiyoruz. Hareket, iniş, yürümek, koşmak (**), Arş ve gök üzerinde istivanın kadim olduklarına ittifak etmişizdir.

(*) Bu kitabın ikinci cildinin Arapça aslının 72′inci sayfasınden anlaşıldığına göre, burada geçen Cehmiye tabirinden maksadı Eş’ariyye taifesidir.
(**) Bu tabir şu hadis-i şerif mealinden alınmıştır: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Rabbin*den şöyle rivayet etmiştir: Allahü teâlâ şöyle buyuruyor: “Kul, bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Yürüyerek bana gelirse, koşarak ona gelirim.” (Buhari, Enes’ten rivayet ediyor). [el-Darimî yaklaşma, yürüme, koşma kelimelerini yanlış anlamıştır].
Bkz. Ebu Hamid bin Merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyin, Bedir Yayınevi, 1994; s.34. Tercüme: Emekli Müftü Hasib Seven.
Burada bahis konusu olan, Osman bin Said el-Dârimî el-Secezî (vefatı h. 280) isimli şahıstır. Meşhur hadis alimi Abdullah bin Abdurrahmân hâfız Ebû Muhammed el-Dârimî (vefatı h.255) ile karıştırılmamalıdır.
Dr. Cibril Fuad Haddad diyor ki:
Ibn al-Qayyim in Ijtima al-Juyush (p.88 = p. 143) revealed that Ibn Taymiyya “praised and recommended al-Darimi’s two books [Naqd al-Jahmiyya and al-Radd ala Bishr al-Marrisi] most strenuously.”
Bunun tercümesi:
İbni Kayyım Îctimau’l-Cuyuş isimli eserinde (s. 88 = s. 143) der ki, İbni Teymiyye “el-Dârimî’nin iki kitabını [Nakd el-cehmiyye ve el-Red alâ Bişr el-Merîsî] çok hararetle över ve tavsiye ederdi.”
Bkz. Dr. G. F. Haddad, The Refutation of Him Who Attributes Direction to Allah, Aqsa Publications, Birmingham, UK, 2008, s. 83, dipnot no. 134.
Dr. Haddad’ın naklettiğine göre, İbni Teymiyye Beyan Telbis el-Cehmiyye isimli eserinde el-Dârimî’nin bozuk sözlerini benimsemiş ve müdafaa etmiştir. İbni Teymiyye’nin el-Dârimî’den alıp tekrar ettiği sözlere yukarıda naklettiğim -haşa- “Allahü teâlânın sivrisinek sırtının üzerinde istikrar edebileceği” şeklindeki çirkin ifade de dahildir. İşte İbni Teymiyye’nin sözü:
ولو قد شاء لاستقر على ظهر بعوضة فاستقلت به بقدرته ولطف ربوبيته (بيان تلبيس الجهمية, خ1/ص568.
Beyan Telbis el-Cehmiyye, 1/568.
Dr. Ebubekir Sifil de bu konuda benzer bilgiler vermektedir:
İbn Teymiyye ve İbnû’l Kayyım, içinde, Allahü tealâ hakkında inanılması caiz olmayan bir sürü tezvirat bulunan bu kitabı şiddet ve hararetle tavsiye ederken bu kitapta yer alan hususlara birer Akaid ilkesi olarak inandıklarını açık bir şekilde ortaya koymuşlardır. Nitekim İbn Teymiyye, “Şerhû’l Akîdeti’l Esfehâniyye” isimli eserinde, mezkûr ed-Dârimî’nin bu eserinden, kendi görüşlerini desteklemek amacıyla pek çok nakillerde bulunmuştur…
E. Sifil, “Allahü teâlâ mahlukatına benzer mi?” başlıklı makal


evvela bu tavsıye etmıstır yazısını ispat edebılırmısın ondan sonra ıkı yasında cocugun bıle yapamayacagı bır yanlısı ıbn teymıyyenın yapabılecegını aklın kesıyormu?
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt