Hamd Alemlerin Rabbine, salât ve selam onun elçisi biricik Efendimiz (s.a.v.) üstüne olsun.
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla...
Ey gönül dostlarım, kutlu yolun kadîm yoldaşlarım malumunuz olduğu üzere ülkemizin dört bir tarafında bir karnaval var, karnaval ki hem de ne karnaval...
Bu kadar ülkesini, milletini, vatandaşını seven liderlerin!!! olduğunu görmek gözlerimi yaşartıyor! Her sabah megafon seslerinden gelen o güzel nağmelerle! uyanmak ne kadar da tarifi imkansız bir mutluluk!!! Sûr'un sesini duysam bu kadar etkilenmem herhalde!
Ağaçlardan ağaçlara, duvarlardan duvarlara nur cemallerine bakmaya doyamadığımız ne kadar da çok gönül elçimiz varmış, bugüne kadar onlarla tanışma şerefine nail olamamak ne kadar da büyük bir kayıpmış, sanki biz bir kış uykusunda idik de bize baharlar getirdiler, gözümüz gönlümüz açıldı gerçekten. O yüzden bize yaşatmış oldukları bu muazzam güzelliklerden dolayı hepsine müteşekkir olduğumu ifade etmeden geçemeyeceğim!!! Yalnız benim de ufacık bir hatırlatmam olacak haddim olmayarak belki bu yazdıklarımı okuma fırsatı bulamayacaklar ama onların temsil edeceği siz değerli kardeşlerimin okuması da benim açımdan önemli. Kim, neye, nasıl oy vereceğinizi bir kere daha düşünme noktasında belki birşeyler anlatabilir bu hadise sizlere. Aslında siyaseti de siyasileri de sevmiyorum ama yazma duygularıma da engel olamıyorum, o yüzden şimdiden affola. Mevla bizlere acısın, hatalarımızı affeylesin, zulme ortak olmaktan, zalime destek olmaktan hepimizi muhafaza buyursun. Gelelim bu yazıyı yazmama sebep olan olaya, bundan sonrasında gayrı bize laf düşmez, buyrun hep beraber okuyalım:
Ömer b. Abdülaziz'in (r.a) eşi Fatıma anlatıyor. (Ömer b. Abdülaziz'i her müslüman biliyordur sanırım yazının uzamayacağını bilsem onun hakkında da birşeyler yazardım ama kelimeler yetmez, ben de üstesinden gelemem zaten onu anlatmaya o yüzden kısaca şöyle diyelim, Hz. Ömerin (r.a) torunu ve 5. büyük halife.)
Eşi Fatıma diyor ki:
"Onun odasına girdiğimde çoğu zaman onu seccadesinin üzerine kapanmış ağlerken görüyordum. Bir keresinde niçin ağladığını sordum, şöyle dedi:
"Ben Muhammed sav ümmetinin devlet başkanlığı gibi sorumululuk isteyen bir görevde bulunuyorum. Bu ümmet arasında aç-susuz, parasız pulsuz, hasta, yoksul, zulme uğrayan, haklı ya da haksız zindanda olan var. Zayıfı var ihtiyarı var. Biliyorum ki Allah hesap gününde bunların hesabını soracak. Allah Rasulü sav ümmetinin işerini nasıl idare ettiğimi soracak. İşte korkum o ki, bu dava aleyhime sonuçlanır. Buna üzülüyor ve buna ağlıyorum. (İbn Kesîr, el-Bidâye, IX, s. 209)
Evet, şimdi seçim vakti ahireti mi seçeceğiz, dünyaya mı? Karar sizin hiç bilenler ile bilmeyenler bir olur mu? Hiç kendimizi boşa kandırmayalım muhakkak ki Mevla herşeyi en iyi bilen ve en iyi görendir, hüküm verenlerin en iyisi O'dur. Değerli vaktinizi aldığım için haklarınızı helal etmenizi istirham ediyor ve cümlelerime son noktayı koyuyorum.
15.03.2009 - 17:31
