Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

TAVIZ YOK!..

HuZeYFeN' Çevrimdışı

HuZeYFeN'

Üye
İslam-TR Üyesi
115.jpg

TAVIZ YOK!.. 30/01/2008 - 00:08
Imam M. Metin Müftüoğlu (Kaplan)

Bu yazı Emîr'ül-Mü'minîn ve Halîfet'ül-Müslimîn M. Metin Müftüoğlu (Kaplan) Hoca'mızın 1994 yılında Köln Ulu Cami'nde tertip edilen "Gençlik Toplantısı"na yapmış olduğu konuşmanın bant çözümüdür! Besmele, hamdele ve salveleden sonra!..
Bir ayet ve bir hadis okuyacağım! Bakalım bu okuyacaklarımın manasına ve şümülüne giren garipler mi olacaksınız, yoksa bunların dışında kalan gayr-i garipler mi olacaksınız?

"Yoksa siz, sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannediyorsunuz?"
Burada "Em" edatı, "Nurtadıa", "Hemze" ise uzak görme, istifham-ı inkâriye manasına gelir. Yani: "Hayır, hayır! Siz giremezsiniz; Ta ki, sizden önceki kavimlerin başına gelen o zararlar, o belalar sizin de başınıza gelmedikçe -ki yoksulluk, sıkıntı ve sarsıntı onlara dokundu- hem Peygamber hem de Ona iman eden mü'minler şöyle deyinceye kadar: "Ne zaman Allah'ı yardımı?" Burada da Mevlâ'mız tarafından tekid edilmiş!

"Ela" bir, "Inne" iki, "Nasrallah" isim cümlesi o da tekid manasına geliyor, tekid olarak kullanılıyor. Üç tekid yanyana gelerek, Mevlâ'mız yardımın kendi tarafından geleceğini kullarına bildiriyor.
Bakara Suresi'nin 214. ayet-i kerime'sini çok okumamız lazım. Çünkü, sizin mekânınız, Medrese-i Yusuf olacaktır. Siz o medreseden, o zindandan, o hapishaneden geçeceksiniz ve asla taviz vermeyeceksiniz!




Hâkim sana, "Bunu sen mi yazdın? Bu sözü sen mi söyledin? Bu konuşmayı sen mi yaptın? O toplantıda o Tekbir'leri sen mi getirdin?" diye sorduğu zaman, "Evet ey hâkim! Ben yazdım, ben konuştum, ben Tekbir getirdim!" diyeceksiniz: "Ve şunu da bil ey hâkim! Mahkemede bulunan o kemalizmin, o küfrün kanunlarıyla hükmeden hâkim! Avrupa'da başta Halife'miz olmak üzere sizlere tebliğatını yaptı, ama duymadınız, o sağır kulaklarınız işitmedi. Fakat Allah, beni -garib olan genci- zindana attırdı ve senin de yanına gönderdi ki, sana bu tebliğatı duyurmam ve o sağır kulağın da iyice işitsin diye!.."
Işte onun için sizleri "garib" gençler" diye ifade ettim!
Bakınız bir hadis-i şerif'te şöyle buyurulur:
"Biz!" diyor, "Allah'ın Resulü'ne şikâyete gittik! O da abasını, cübbesini yastık olarak yapmış, Kâbe'nin gölgesinde uykuya dalmış yatıyor. Biz ise, zulüm altında inim inim inliyoruz. Şöyle dedik: "Bizim için yardım talep etmiyor musun? Bizim için Rabb'imize dua etmiyor musun ey Allah'ın Resulü?"
Allah'ın Resulü o anda doğrularak ve kaşlarını çatarak şyle dedi: "Sizden önceki milletler, ümmetler için yeryüzünde çukurlar kazıldı ve o çukura atıldınız. Demir taraklar getirildi, demir taraklarla etiniz ve kemiğiniz birbirinizden ayrıldı. Et ve kemik birbirinden ayrıldı da bu sıkıntılara rağmen dinlerinden, davalarından zerre kadar taviz vermediler. "Allah birdir!" dediler de zerre kadar taviz vermediler!"
"Ben bu yazıyı yazmadım!" demedi, "Ben bu konuşmayı yapmadım!" diye inkâr etmedi, inkâr yoluna gitmedi. Artık mızrak çuvalda durmaz, aziz gençler! Mutlaka o çuvalı delmesi lazım. Mutlaka o duvarların yıkılması lazımdır, mutlaka tabuların kalkması lazımdır! Kimlerin eliyle? Garip olan gençlerin eliyle!

"Garib" dedik, "garib olan gençler" diye ifade ettik!
Yine Peygamber'in hadis'ine dönelim:
"Islam garib olarak doğdu, yine garib olarak avdet edecek. O gariblere müjdeler olsun!"
Bir sual var: "Ey Allah'ın Resulü! O garib olanlar kimlerdir?"
Dikkat edin ifadesine: "Şol kimseler ki" dedi Peygamber, "Benim sünnet'imi insanlar tarafından ifsad edilenleri ıslah edenlerdir!"
Onlar inkilap yaptı, biz ise inkılap yapıyoruz! Yani onlar köpekleşti, kendi köpekliklerini inkilaplarıyla dünya kamuoyuna duyurdular: "Biz köpekleştik!" dediler. Ama aynı mana: Onlar ifsad ettiler, garib olanlar da ıslah edecekler! Işte onlara garib denir!
Başka daha ne var? "Ol kimseler ki, benim sünnetimden imate edilenleri tekrar ihya edecekler, diriltecekler!"

Işte başta Halife'miz ve ve onun arkasını takib eden, ona uyan, tâbi olan ğarib gençler ve cemaatler olmak üzere, ifsad edilen o Hilâfet Devleti'ni ihya ettiler!
Yine başka bir hadis-i şerif'te, o garib insanlardan bahsediyor Peygamberimiz:
"O garibler öyle insanlardır ki, sayıları az ve öyle insanlardır ki, onlar salih kişilerdir!" Kimler arasında? Çok olan insanlar arasında! Peygamber'in ifadesi ile salih ve az olan insanlara "garib" denir. "Yine o garibler ki, onları sevenlerin sayısı, buğzedenlerin, düşman olanların sayısından daha az olacak!" diyor Peygamber. Yani, sevenleri az olacak, sövenleri, düşman olanları çok olacak!..

Şimdi soruyorum size garib olan gençler: Sizlerin düşmanı mı fazla, yoksa dostları mı? Tabi ki, düşmanlarınız fazla! O halde sizler Peygamber'in şu hadis'i ile müjdeleniyorsunuz elhamdülillah!

Onun için bunun gadrini- kıymetini bilelim! Hep beraber bu ihya edilen, ilan edilen evrensel cihanşümûl olan Hilâfet Devleti'nin sancağı altında toplanalım! Taviz vermeyelim, taviz yoluna gitmeyelim!

Ve şunu da genç kardeşlerim, garib olan gençler iyi bilmemiz lazım: Bir kişi kürsüde olsun, minberde olsun, eğer Hilâfet Devleti'nden, "Şirk Fetvası"ndan, 12 ilimden ve ilim seferberliğinden bahsediyorsa, o hocanın elini öpeceksiniz. Aksi takdirde Hilâfet Devleti'nin lafını ağzına almayan, "Şirk Fetvası"na karşı çıkan, ilme hürmet etmeyen, hor bakan kişilerin de karşısına dimdik olacaksınız Allah'ın izniyle! Çünkü bu hareket ilim hareketidir, bu hareket iman hareketidir, bu hareket sırtını imana ve ilme dayayan ve bundan dolayı da kimsenin sırtını yere getiremediği bir harekettir evvelallah!
Duydunuz mu kemalistler ne yapmış? Kemalist devlet Diyanet teşkilatına emir vermiş ve üçyüz tane özel hoca yetiştirilip Avrupa'ya salınacak. Kim için? Halife'miz için! Demek ki, Halife'miz üçyüz tane hocaya bedel elhamdülillah! Üçyüz değil, üç milyon değil, hatta tüm dünya insanlığına hitab ederek adeta, bir baş pehlivan gibi güreş meydanında, güreş minderinde dönüp-dolaşarak dünya insanlığının ilim adamlarına, fikir adamlarına meydan okuyarak, Avrupa'nın göbeğinde Halifeliğini ve Hilâfet Devleti'ni ihya ve ilan etti elhamdülillah!

Ve dünyanın herhangi bir yerinde bir ilim adamı çıkıp da şer'an, ilmen ve hukuken, "Bu yanlıştır, bu hatadır! Sen ne Halife olabilirsin ve ne de Hilâfet Devleti'ni ilan ve ihya edebilirsin!" diye karşı çıkamamıştır. Ama hanımlar gibi, karılar gibi evlerde, köşelerde, diplerde dedikodusunu yapan çok echel-i cühaleden tecehhül etmiş cahiller türemiştir. Onları biliyorsunuz!

Şimdi yine dersin başında okuduğum ayet-i kerime'nin bir tahlilini yapalım. Bu ayet, Bakara Suresi'nin 214. ayeti idi. Bu ayet-i kerime gösteriyor ki, ıttırak kanunu mucibince, yani Allah'ın koymuş olduğu kurala göre, Ümmet-i Muhammed bütün ümem-i salife'nin, yani geçmiş ümmetlerin geçirmiş olduğu bazı ahvale, hallere maruz kalacak, ihtilaflar görecek, mukavemetlere uğrayacak, sıkıntılar, zaruretler geçirecek...

Sabit kadem olanlar, akibeti muvaffak olacaklardır, yani ayakları sağlam olanlar, atın üstünde düşmeden duranlar hedefine doğru giderken, ilk hılgatte olduğu gibi Bi'set-i Muhammediye'den itibaren de fıtrat-i beşer mecra-i hakk'ta, yeni bir inkişafa başlayacak!
Asr-ı Muhammedî mizan-i külle bir mebde olacaktır. Ne demek mebde? Başlangıç, mizan-ı kül, bütün ölçülere mıkyaslara bir mebde, bir başlangıç demektir. Bundan sonra da âlemde Hakk'a karşı yine bağı udvan, düşmanlıklar artacak.

Demin de demiştim: Şu garib müslümanların düşmanları çok, dostları da az olacak diyor peygamber. Tekrar bağy-u udvan zuhur edecek. Ümem-i salife gibi fırkalar husule gelecek. Ve bütün bunlar içinde -ki buraya dikkat edin, altını çizerek söylüyorum- Peygamber'in ve ashabının yoluna giden ve kitabı, sünnet ve cemaat ile korunmasını bilen, Tevhid-i Hakk'ı ehassı ama ittihas eden yani "Tevhid'e evet, şirke hayır!" diyen gerçek hakk bir cemaat ortaya zuhur edecek:

Yani fırka-ı naciye!
"Medlulunce hareket ederek sabr-u sebat ve mesa ile nusret-i ilahiyeye erecek, galebe-i hakk'ı görecek!" diyor. Tüm yeryüzüne barışı, sulhu yerleştirecek bir cemaat! Işte peygamberin hadisi ile bu cemaat mujdeleniyor yine!
"Benim ümmetimin içinde hiçbir taife eksik olmayacak", yani "Kıyamete kadar bir taife, bir cemaat ortaya çıkacak. Hakk'a galib gelecek. ve hakk üzerinde olacak. Allah'ın emri gelinceye kadar, kıyamet gelinceye kadar, onlara muhalef eden muhalifler zarar veremeyecekler!"

Verebiliyorlar mı 12 seneden beri? Elhamdülillah, hareketimizin yaşı 12'dir. 83 yılından 94 yılına, hatta 95 yılına girinceye kadar muhalifler hiçbir zarar veremediler. Bundan bir-iki ay önce bir takım iftira ve yalanlarda bulundular. Her sene bir iki hafta basın-yayın yaygara koparıyor, bir takım fırtınalar estiriyorlar. Bizim bir avukat var, öyle diyor: "Siz bakmayın bunların böyle bu vart-vurt etmelerine! Bir şey yapamazlar!"

Af edersiiniz, köpek havladığı zaman ne yapılır? Bir iki kemik ağzına atılır, ondan sonra susar! "Işte" diyor o avukat, "Alman idaresi bunların susması için ortaya bir kemik atıyor, işte o kadar!" "Korkmayın!" diyor

Evvelallah bizlere o zarar verenler, muhalifler hiçbir zarar veremeyeceklerdir. Bunun en bariz örneğini görüyoruz işte! Açıktan açığa Mevlâ gösteriyor şu cemaat-i mübine!
Allah (c.c.) hepimizden razı olsun! Tekrar bu toplantıyı tertip eden, düzenleyen ve sizleri davet eden tertip heyetine de ayriyeten huzurlarınızda teşekkür ederiz, tebrik ederiz! Sizleri de geldiğinizden dolayı, davete icabet ettiğinizden dolayı tebrik ve takdir ederiz!

Inşaallah Mevlâ bir gün nasib eder de bu toplantıyı Anadolu toprağımız üzerinde yaparız!
Gerçekten biz de orasını özledik; 12 seneden beri gidemiyoruz! Biz de insanız, biz de o toprağımızı ve insanlarını özledik. Allahü Teala inşaallah Peygamber ve cemaatine, o çok özledikleri Mekke-i Mükerreme'yi nasib ettiği gibi, bizlere de nasib eder! Bu başta Halife'miz de olmak üzere arkasında tâbi olarak oraya gireriz. Bu gidiş atla mı olur, arabayla mı olur, yaya mı olur, velhasıl ne şekilde olursa olsun, inşaallah olur!

El-Fatiha!
 
Üst Ana Sayfa Alt