Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Televizyonun Çocuk Gelişimine Etkileri

deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Hedef kitlesi çocuklar olan büyülü ve sihirli diziler kamuoyunun büyük tepkisine rağmen sayılarını artırarak yayınlanmaya devam ediyor.

Eşyaların insana, insanların hayvana dönüştüğü, bir parmak hareketiyle annesini babasını hayvanlara çeviren küçüklerin maceralarını konu alan yapımlar, ekran başındaki minikleri esir aldı. Bu durumun onları tembelliğe alıştırdığına dikkat çeken psikologlar, perili dizilerin olumsuz etkileri üzerinde hemfikir. Anne ve babalar çocukları ekran önünden alamamaktan şikayet ederken, büyü ve hurafelerin sakıncalarını ana haber bültenlerine taşıyan kanalların çocuklar konusundaki duyarsızlığı ise kafaları karıştırıyor.

Çocukların ilgi odağı haline gelen bu tür yapımlar ilk olarak; Kanal D'de “Sihirli Annem” ve “Ruhsar”, Star'da “Bücür Cadı” ve “Perili Ev”, Show TV'de Hamdi Alkan'ın yazıp oynadığı “En İyi Arkadaşım”la girdi çocukların dünyasına. Ancak alınan yüksek reytingler üzerine arkası geldi; Kanal D'nin ‘Acemi Cadı'yı yayına sürmesi üzerine atv ‘Selena', Star ‘Taşların Sırrı'yla cevap verdi. Show TV ise ‘En İyi Arkadaşım'ı yeniden ekrana taşıdı. Psikologlar, özellikle ‘Sihirli Annem' dizisindeki ‘köpek şeklindeki baba' unsurunun zararına dikkat çekiyor.

ZAMAN
 
awesome Çevrimdışı

awesome

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
TELEVİZYONUN ÇOCUĞUN GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Son yıllarda kitle iletişim araçlarının hızla değişen teknolojiden gerekli payı aldığını hepimiz bilmekteyiz. Öyle ki çağımızın en büyük buluşları arasında televizyonun başta geldiğini söyleyebiliriz. Televizyonun evlerde aile iletişimini ve ailede fert eğitimini büyük ölçüde engellediği düşüncesi herhalde yanlış olmayacaktır. Televizyonun toplum üzerindeki ya da birey üzerindeki etkilerini kısa bir makalede değerlendiremeye çalışmak yanlış olacaktır. Ama televizyonun çocukların benlik algılarının oluşumuna ve davranışları üzerine etkisini irdelemek sanırım bizlere daha somut veriler sağlayacaktır.

İsterseniz bu konuda çarpıcı bir örnek verelim; son günlerde televizyon kanallarında şaka programı adı altında şiddet içerikli görüntüler yayınlanıyor. Ağlanacak halimize gülüyoruz dememek içten bile değil. Bu görüntülerin çoğunu küçük yaştaki çocukların düşüşü, başlarını bir yelere vurması gibi aslında hiçte komik olmayan kamera çekimleri oluşturuyor. Sizin bu görüntülere gülmeniz çocuğunuzun da aynı davranışı sergilemesi pekiştireç olacaktır. Çünkü bir çocuk için anne ve babasını güldürmek kendisiyle ilgilenildiği hissini onda uyandırır. Oysa hangimiz gözümüzden sakındığımız çocuklarımızın başına böyle durumlar geldiğinde gülüyoruz.

Şüphesiz televizyonun çocuklara etkisi çocuğun içinde bulunduğu gelişim çağına göre değişmektedir. Bu etki istendik yani olumlu veya olumsuz olarak ikiye ayrılabilir. Çocuğun televizyondan en çok etkilendiği dönem olarak uzmanlar 0-3 yaş arasında hem fikirdirler.

Peki, neden bu yaş dilimi?

Çünkü bu yaş aralığı tam bir kazanım evresidir. Çocuk bu dönemde gerek çevresindekileri model alarak gerek kendi algısal alanı içinde bazı sosyal ve psikomotor beceriler kazanır. Bu becerilerin diğer bir deyişle bu dönemdeki gelişim görevlerinin kazanılmaması veya tamamlanmaması çocuğun tüm yaşamını olumsuz etkileyebileceği gibi diğer bir gelişim çağına geçişini de olumsuz yönde etkileyecektir.

Şimdi isterseniz televizyonun 0-3 yaşındaki çocuklar üzerine etkilerini inceleyelim.

0-3 yaş çocuklar hususunda ailelerin üzerinde durmaları gereken en temel konu çocuğa karşı ana-baba ilgisinin yeterli düzeyde olmasına dikkat edilmesidir. Bu dönemde çocuklara gösterilen ilgi sadece fiziksel ihtiyaçların giderilmesi (çocuğun karnını doyurma, beden temizliğini yapma) olarak algılanmakta bundan öteye gitmemektedir. Bu ilgisizliğin nedenleri arasında ailenin sosyo-ekonomik durumu, eğitim seviyesi, ana-babanın çalışması, ailedeki diğer kardeş çocukların ihtiyaçları gibi birçok neden sayılabilir.

Oysa bu dönemde çocuğun duygusal doyum sağlaması, her bakımdan ihtiyacının karşılanması, aile fertlerinin kendisiyle ilgilendiğini hissetmesi sağlam ve güçlü bir benlik algısı oluşturmasına zemin hazırlar. Özelliklede çocuğun kendini tanımasına, kendini ve ihtiyaçlarını ifade etmesine, ailesiyle sıkı bir bağ kurmasına ve sosyalleşmesine yardımcı olacaktır. Kısacası bu dönemde çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak (yiyecek, giyecek, temizlik, koruma vb), onun dertleri ile ilgilenmek, onun ile birlikte vakit geçirmek, onu öpmek, okşamak, onunla konuşmak, oynamak gibi yapılan girişimler ile çocuğa onun sevildiğini hissettirerek, onun için, psikososyal gelişim için bir teşvik oluşturulmalıdır.

Şimdi de içler acısı bir durumla yüz yüze gelelim. Çocuk duygusal ve sosyal uyarıcıdan mahrum, sevgiden uzak, onun konuşmasına, bakışına, gülümsemesine karşılık vermeyen televizyon karşısında, biraz önce saydığımız sosyalleşme ve bireyselleşme ve kendiliğinden gelişecek olan psikososyal yönlerin hepsi eksik veya yetersiz kalacaktır.

Bu yaş diliminde günlük 1–2 saat ve üzerinde televizyon karşısında kalan çocuklarda sosyal becerilerin ve olumlu benlik algısının gelişmesinde yetersizlikler ve gecikmeler görüldüğü bilinmektedir. Bu tür çocuklarda etrafa karşı ilgisizlik, göz kontağı kurmama, insanlara ve yaşıtlarına ilgisizlik, onlarla duygusal ve sosyal iletişime geçmeme, kendi halinde olmaya çalışma, aşırı derecede cansız nesnelerle ilgilenme, konuşmama, cümle kurmama, iletişim ve etkileşimde problemler, duygusal olarak karşılık verememe gibi birçok belirti görülebilir. Bütün bu nedenlerden dolayı çocuklar için sevgi, duygusal ilgi ve birlikte geçirilecek vakit yerine çocuğun televizyon karşısında kalması son derece sakıncalıdır. Anne-babaların özellikle bu yaş için TV izleme konusunda sınırlamalar ile birlikte durumu denetlemeleri bunun yerine ona yeterli zaman ayrılması, onunla oyun oynanması, ona hikâyeler anlatma, duygusal yakınlık gösterme ve onun sosyalleşmesine zemin hazırlama çocuğun gelişimine katkı sağlayacaktır.

Unutulmamalıdır ki çocukluk çağında görülen her görüntünün, duyulan her sesin, karşılaşılan her iyi ve kötü muamelenin muhakkak ileriki yıllarda bir yansıması olacaktır…

Alaaddin DEBGİCİ
Psikolojik Danışman
 
laylay Çevrimdışı

laylay

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
ÖZELLİKLE yaşlı insanlardan şu sözleri çok sık duyarsınız:
“Televizyon çıkalı eski muhabbetler kalmadı.”
Biz bu haklı sözleri değiştirerek şöyle diyoruz:
“Televizyon çıkalı anne babalar çocuklarına eskisi kadar zaman ayıramaz oldu.”

Anne gündüz televizyon izlerken eteğine yapışan çocuğu başından savmak için “git oyuncaklarınla oyna, görmüyor musun televizyon izliyorum” der.
Baba işten dönüp akşam yemeğini yedikten sonra koltuğuna oturur, eline kumandayı alır, saatlerce şu kanal senin bu kanal benim dolaşır durur. Baba özlemi çeken çocuğuna yarım saatini ayırmaz.

Geliri yerinde, okumuş ailelerin çoğu çocuk odasına da televizyon almaktadır. Alırken çocukla bir anlaşma yapar ve söz vermesini isterler: “Ancak ödevini yapıp dersini çalıştıktan sonra televizyon izleyeceksin.” Çocuk hiç düşünmeden söz verir. Aslında bu anlaşmada iki taraf da birbirini aldatmaktadır. Anne babanın amacı çocuktan kurtulmak, çocuğun da amacı televizyon sahibi olmaktır.

Araştırmalar, odasına televizyon alınan çocukların, beklenenin aksine okul başarısında düşme olduğunu göstermektedir. Çocuk, televizyon izleyebilmek için ödevlerini çala kalem yapmakta, derslerine yeterince çalışmamakta ve sınavlara iyi hazırlanamamaktadır. Çocuklarda televizyon seyretme alışkanlığı sadece okul başarısını etkilemekle kalmıyor; fiziksel, sosyal, zihinsel ve duygusal gelişimlerini de yavaşlatıyor. Çocuk, televizyon başında yeterince hareket etmediği ve biriken enerjisini harcayamadığı için devamlı kilo almaktadır. Sokakta arkadaşlarıyla oyun oynayan ve koşan bir çocuk birikmiş vücut enerjisini boşalttığı için rahatlamakta; eve sakinleşmiş olarak dönmektedir. Halbuki televizyonun karşısında saatlerce oturan bir çocuk enerjisini boşaltmak şöyle dursun, aksine bu cihazlardan yayılan elektronlara maruz kalmakta ve vücudundaki statik elektrik yükü artmaktadır. Bu sebeple, televizyon bağımlısı çocuklar daha sinirli ve daha saldırgandır. Yaşlarına uygun olmayan programları izlemeleri halinde kafaları karışır, ruh sağlıkları bozulur.

Televizyona düşkün çocuklarda sosyal beceriler zayıflamaya ve içe dönük bir kişilik gelişmeye başlar. Ailesiyle, arkadaşlarıyla ve diğer insanlarla sosyal ilişki kurmada isteksiz davranırlar. Televizyon izleyen bir çocuk, kendisi birşey üretmemekte, sadece başkaları tarafından üretilen şeyleri izlemekte veya oynamaktadır. Hazırı kullanmaya alışmış bu çocuklarda el becerileri ve motor hareketler gelişmez, büyüklerin yardımı olmadan kendi başlarına bir iş beceremezler. Zihinsel ve duygusal gelişimleri de normal değildir. Olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi kuramaz, bilgiyi yorumlayamazlar. Kitap okumak ve ders çalışmak gibi zihinsel çaba gerektiren işlerden hoşlanmazlar. Televizyon karşısında daima alıcı durumunda oldukları için konuşmaya ihtiyaç duymamakta, dolayısıyla dil becerileri gelişmemektedir. Dil becerileri zayıf olduğu için başkalarıyla diyalog kuramaz, duygularını ve düşüncelerini doğru ifade edemezler.
 
Üst Ana Sayfa Alt