Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Tevelli ve Muvalat Arasındaki Sınır Nedir?

A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Soru: Tevellî ile Muvâlât arasındaki sınır nedir ve bu ikisini birbirinden nasıl ayırt edebiliriz?

Cevap: Kafirlere tevellî (kişiyi İslam’dan çıkaran) büyük küfürdür ve bunda bir tafsilat yoktur. Tevellî dört çeşittir:

1) Dinleri sebebiyle kafirleri sevme yoluyla tevellî

Örneğin demokrasi uğruna demokratları seven, yasama yapan milletvekillerini seven ve hedefleri ve inançları sebebiyle modernistleri, milliyetçileri ve benzerlerini seven kişi gibi ki bu tevellî küfrüyle kafir olmuştur.
Allah (ﷻ) buyurdu ki: “Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse muhakkak ki o da onlardandır.” (Mâide, 51)
Nitekim (ayette geçen) “velî/dost” kelimesinin anlamlarından biri de “muhib/seven”dir. Bu İbnu’l-Esir tarafından En-Nihaye’de (5/228) ifade edilmiştir.





2) Yardım ve destek yoluyla tevellî

Öyle ki her kim Müslümanlara karşı kafirlere yardım ederse kafir ve mürted olur. Aynı günümüzde Müslümanlara karşı Hristiyanlara ve Yahudilere yardım edenler gibi.
Allah (ﷻ) buyurdu ki: “Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse muhakkak ki o da onlardandır.” (Mâide, 51)
Her kim bu konuda daha fazla tafsilat istiyorsa Şeyh Nasır bin Hamad El-Fahd’ın التبيان في كفر من أعان الأمريكانAmerikalılara Yardım Edenin Küfrünün Açıklanması” kitabına müracaat edebilir çünkü o bu konuda telif edilmiş en iyi kitaplardan biridir.Bunun üzerine irca ehlinin seninle oynamasına izin verme.





3) Anlaşma/ittifak yoluyla tevellî

Her kim kafirlerle müttefik olur, onları desteklemek için anlaşması yapar -velev ki bilfiil desteklemese ve sadece söz vermiş olsa bile-, bir sözleşme yapar ve bunun üzerine ahit verirse Allah’ın (ﷻ) buyurduğu gibi olurlar: “Münafıklık eden kimseleri görmedin mi? Ehl-i Kitap’tan kâfir olan kardeşlerine derler ki: ‘Şayet (yurtlarınızdan) çıkarılırsanız, biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin aleyhinize (olacak bir hükümde) hiç kimseye ebediyen itaat etmeyiz. Şayet sizinle savaşılırsa kesinlikle size yardım ederiz.’” (Haşr, 11)
Bu bazı münafıklara tarafından Medine’deki Yahudilere verilmiş bir yemin idi. Kasım ibn Selam El-Garib‘de (3/142) demiştir ki: “Halîf/sadakat yemini eden kişi de ‘velî’ olarak adlandırılır.”
İbnu’l-Esir de En-Nihaye’de (5/228) bu minvalde şeyler söylemiştir. Keza sahte bir şekilde “teröre karşı savaş” olarak adlandırılan cihada ve mücahidlere karşı savaş için kurulan ittifaklar da bunun bir örneğidir.




4) Muvâfakat/anlaşma yoluyla tevellî

Demokrasiyi kafirler gibi yönetim biçimi olarak benimseyenler, onlar gibi parlamentolar/meclisler ya da yasama konseyleri, yasama heyetleri veya yasama örgütleri edinenler bunun gibidir. Bu kişi onlara tevellîyi onlar (kafirler) için kılmıştır.
Bu Necid daveti imamları tarafından en güzel şekilde açıklanmıştır. Hatta onlar küfründe müşriklere ve kafirlere muvafakat edenler hakkında kitaplar yayınlamışlardır.
الدلإل في حكم موالاة أهل الإشراكŞirk Ehliyle Dost Olmanın Hükmünde Deliller” adlı kitabı yayınlayan Şeyh Süleyman ibn Abdullah ibn Muhammed ibn Abdulvehhab gibi…
سبيل النجاة و الفكاك من موالاة المرتدين وأهل الإشراكŞirk Ehli ve Mürtedlerle Dost Olmaktan Kurtulmanın Yolu” adlı kitabı yayınlayan Şeyh Hamad ibn Atik gibi…
Tevellînin bu dört çeşidi de (kişiyi İslam dairesinden çıkaran) bizatihi küfürdür. İrca ehlinin söylediğinin aksine kişinin nasıl inandığının hiçbir önemi yoktur.







Muvâlâta gelince o iki çeşittir:

1) Kendisine tevellî denilen çeşit ki bu daha önce bahsettiğimizdir.

Bazen buna “Muvâlât-ı Kübra” (Büyük Muvâlât), “Muvâlât-ı Uzma”, “Muvâlât-ı Amme” (Genel Muvâlât) veya “Muvâlât-ı Mutlak” denir. Bunların hepsi tevellînin eş anlamlısıdır.


2) Küçük ya da Kısıtlı Muvâlât

Bu da kafirleri tazim eden -onları şereflendirmek, meclislerde öne oturmalarına izin vermek veya (Müslümanlar yerine onları) istihdam etmek gibi- her şeydir. Bu bir masiyettir ve büyük günahlardandır. Allah (ﷻ) buyurdu ki: “Ey iman edenler! Benim ve sizlerin düşmanı olan kimseleri onlara sevgi gösterisinde bulunarak veli/dost edinmeyin.” (Mümtehine, 1)
Nitekim Allah onlara sevgi gösterisinde bulunmayı muvâlât olarak adlandırmış ancak bununla onları tekfir etmemiştir. Bilakis onlara İslam ismiyle (“ey iman edenler” olarak) seslenmiştir. Ve bu ayet de Ömer bin Hattab tarafından bir Hristiyanı katip edinmesi sebebiyle Ebu Musa El-Eşari’yi azarlarken açıklanmıştır. (Bu hadis Ebu Musa El-Eşari tarafından rivayet edilmiştir: “Ömer’e dedim ki: ‘Hristiyan bir katibim var.’ Ömer şöyle cevap verdi: ‘Neyin var senin? Allah canını alsın! Allah’ın şöyle dediğini duymadın mı: ‘Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse muhakkak ki o da onlardandır.‘? Neden Hanif birini almadın?’ Ardından Ebu Musa El-Eşari şöyle dedi: ‘Ey Müminlerin Emiri! Sadece onun yazısına ihtiyacım var. Onun dini onadır. (Beni ilgilendirmez.)’ Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: ‘Allah onları zelil kılmıştır ve dolayısıyla onlara saygı duymam. Onlara kıymet vermem nitekim onlar alçak kılan Allah’tır. Onları kendime yaklaştırmam nitekim onları bizden en çok uzaklaştıran Allah’tır.‘” Beyhaki’nin Sünen’inde ve İbn Teymiyye tarafından İktidaa Es-Sırat El-Mustakim’de nakledilmiş ve tashih edilmiştir.)
Her kim de detaylı bir açıklama istiyorsa Şeyh Süleyman bin Abdullah bin Muhammed bin Abdulvehhab’ın Mecmuatu’t-Tevhid‘de bulunan Evsak Ura’l-İman kitabına müracaat etsin. Yine Mecmau’r-Resail ve’l-Mesail‘de bulunan Şeyh Abdullatif bin Abdurrahman’ın risalesindeki El-Muvâlât‘a müracaat etsin.

Ali bin Hudayr El-Hudayr

Çeviri:Fecr Medya
 
A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kafirlerle Muamelenin Hangi Boyutu Küfür, Hangi Boyutu Haram, Hangi Boyutu Caizdir?


Allame Şeyh Nasır El-Fahd


Cevap:
Kafirle muamelenin üç hali vardır:

Birinci Hal: Kişiyi kafir yapan ve dinden çıkaran muamele. Bazı ilim ehli bu hal için “tevellî” ifadesini kullanmışlardır. Delillerin küfür ve riddet olduğunu ispat ettiği her şey bu kategoriye girer. Örneğin: Kafirlerin dinini sevmek, zafer ve üstünlük elde etmelerinden hoşnut olmak Müslümanlara karşı kafirlere müzaheret/yardım etmektir.

İkinci Hal: Kişiyi kafir yapmayan haram kılınmış muamele. Bazı ilim ehli bu hal için “muvâlât” ifadesini kullanmışlardır. Delilleri küfür derecesine ulaşmayan ve haram olduğunu ispat ettiği her şey bu sınıfa dahildir. Örneğin: Meclislerde onlara öncelik tanımak, onlara selam vermek ve onları tevellî derecesinde olmayacak şekilde sevmek vb.

Üçüncü Hal: Caiz olan muamele
. Bu “Muvâlât”a dahil olmayandır. Delillerin caiz olduğunu ispat ettiği her şey buna girer. Örneğin: Onlara karşı adil olmak, muharip olmayanlarına karşı adalet, kafir akrabalarla ilişkiyi gözetmek vb.
İkinci ve üçüncü hal arasındaki farkı el-Karâfî (rahimehullah) tarafından kitabı “el-Furûk”ta (3/14-15) şöyle zikredilmiştir: “Bil ki Allah, ehl-i zimmeyi sevmeyi şu sözleriyle yasaklamıştır;

Ey iman edenler! Benim ve sizlerin düşmanı olan kimseleri size gelen hakkı inkar ettikleri halde -onlara sevgi gösterisinde bulunup- veli/dost edinmeyin…” (Mümtehine,1)

Başka bir ayette de sevgiyi ve dostluğu yasaklamıştır; “Allah, sizinle dininizden dolayı savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilik yapmanızı yasaklamaz.” (Mümtehine, 8)

Ehl-i zimmeye iyi davranmayı tercih eden ve aynı zamanda onları sevmeyi ve onlarla dostluğu yasaklayan bu iki nassın arasını bulmak gerekir.”
Ardından el-Karâfî şöyle der; “Bu ayrımın arkasındaki sır, zimmet akdinin onlara gösterilmesi gereken belli hakları bize vacip kılması hakikatinde yatar. Çünkü onlar bizim komşularımız ve Allah’ın, Rasulü’nün ve İslam dininin koruması altındaki misafirlerdir. Dolayısıyla onlara içten beslenen bir sevgiyi ya da küfür şiarlarına karşı bir tazimi zahiren göstermeyen her türlü şekilde iyi davranmak üzerimize farz-ı ayndır. Mesele bu iki durumdan birine (kalplerde sevgi veya küfür sembollerini tazim) ulaşırsa haram ve Allah’ı ayette yasakladıklarından olur. Bu bazı örneklerle daha açık olacaktır:
Bize geldikleri zaman meclislerde onlar için yolu temizlemek, nezaketen ayakta durmak ve hitap edilen için yüksek bir dereceyi ifade eden unvanlarla onlara hitap etmek haram olan şeylerdendir. Keza onlarla yolda karşılaşmamız ve aynı bir lidere veya oğlunun babasına yaptığı gibi yolun geniş ve kolay olan tarafından onlar geçerken bizim dar ve rahatsız edici taraftan geçmemiz de buna benzer. Bu küfrün şiarlarını yükseltmek ve Allah’ın, dininin ve onun ehlinin (Müslümanların) şiarlarını alçaltmak olduğu için caiz değildir.

Benzer şekilde Müslümanlar onların hizmetçisi veya kendisine bir şeyler emredilen ve yasaklanan altlarında çalışan ücretli bir işçi olmamalıdır. Onlara içten sevgi beslemeksizin iyilikte bulunmaya gelince… Örneğin: Zayıflarına merhamet etmek, açlarını doyurmak, çıplaklarını giydirmek, korkudan ve zilletten değil merhamet ve nezaketen yumuşak kelimelerle konuşmak, komşu olarak verdikleri eziyetleri kaldırmaya güç yetiyorsa görmezden gelmek, bunların hepsinin onlardan korku veya onları yüceltme sebebiyle değil hüsn-ü muamele için olması, hidayet olunmaları ve saadet ehlinden (İslam) olmaları için dua etmek, her türlü işlerinde onlara nasihat etmek…

Bütün bu meselelerde bu davranışımızı kendimizi yüceltmek ve alçaltmak için yapmıyoruz. Sürekli hatırımızda tutmamız gereken şey de onların içinde bulunan bize ve Peygamberimiz’e (صلى الله عليه وسلم) karşı olan nefretleri, eğer bize üstün gelirlerse bizi mahvedecekleri, kanımızı dökecekleri, mallarımızı alacakları ve onların Rabbimiz ve Mâlik’imize (azze ve celle) karşı isyanda en şiddetli kimseler olduklarıdır. Bundan dolayı onlarla Rabbimizin emirleri doğrultusunda yukarıda bahsedilen şekilde muamele ediyoruz.”


Bu üç halin farklılıklarını iyice incele ki işler senin kafanı karıştırmasın. Özellikle de bazı ilim Deccallerinin ilk iki hali meşrulaştırmaya çalıştığı ve dalalet ehlinin yaptığı gibi müteşabihe tabi olarak üçüncü hali ilk iki hali meşrulaştırmak için delil olarak kullanıp, insanları bununla saptırdığı günümüzde.

Allame Şeyh Nasır El-Fahd

Çeviri:Fecr Medya
 
Üst Ana Sayfa Alt