Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Vav

rucane Çevrimdışı

rucane

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
aşk ta tıpkı elif gibidir,bismide gizlidir,ama okunmaz.o olmadan da besmele sese gelmez.o her şeyin içindedir,ama hiç bir şeyde görünmez.
hz.mevlana​



Vav!

İyi bakıldığında, görmek için bakıldığında; Bazen bir insanın secdedeki hali, bazen bir ceninin anne karnında ki haline benzer..

Vav Harfi, Allah’ın Vahid ismini ve birliğini simgeler.

Ebced hesabında 6 rakamına dektir ki ; Bu yönüyle aynı zamanda imanın 6 şartını temsil ettiği söylenir.

Harfi med olduğu gibi, kasem harfidir. Aynı zamanda, iki cümleyi veya özneyi bağlayan bağlaçtır.




namaz201qt4.jpg


wwui6.jpg
 
G Çevrimdışı

ginger

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
tezhja8ht1.gif



İnsan vav şeklinde doğar, bir ara doğrulunca kendini elif sanır.

İnsan iki büklüm yaşar, oysa en doğru olduğu gün ölmüştür.

Kulluğun manası vavdadır, elif uluhiyetin ve ehadiyetin simgesidir.

O yüzden Lafz-ı ilahi elifle başlar. Elif kainatın anahtarıdır, vav kainattır.

Rabbi vav gibi mütevazı olsun ister kulları.

Musa dal olmuştur ama Firavunun gözü Elifte kalmıştır.

İbrahim ateşte vavdır, Nemrut bizzat ateşe odun.

Yunus, vav olup balığın karnında anca kurtarmıştır kendini.

İnsan iki büklüm olunca rahat eder ana karnında.

Boylu boyunca uzansa da kim rahattır mezarında?


Vavın elifle münasebeti ne kadar iyiyse, kainatın dengeside o kadar düzgündür.

Kim kimi hatırlarsa evvel o ona koşar.

Kainatta tüm cisimler boşlukta dönerken insan belki o yüzden boşlukta kalmamış, Rabbi onu imanla doldurmuştur.

Evvelde eliftir, bir ilahi nefesle ahirde vav olur kainat.

Manayı bilmeyenler vav diyemez vay der.
Buna anlamca vaveyla denir.
Yani vav olamadıkları için feryad edenlerin halidir.

Elif bir ağaç ve insan onun dalıdır.
Azrail budadıkça nefesleri daha gür çıkar sesleri.

Herbiri Dal olur ve o ağaçtan beslenir. Vav olur o ağacın gölgesine sığınır.
Ve Allah insana seslenir, peygamber eliyle ulaşan mesajı hem dal hem vav ol der insana.

"Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir. İyiliği emrederler; kötülüğe engel olurlar. Namaz kılarlar, zekat verirler. Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah rahmet edecektir. Allah şüphesiz güçlüdür, hakimdir."

Başkasının önünde eğilmek ne zordur. Birilerinin emri altına girmek ne ağırdır. Krallara boyun eğmemiş insan görmediği bir varlığa mı itaat edecektir?

İnsan kendinin bile farkında değildir iki lam birbirine sarılıp kainatı ayakta tutan sütunlar gibi durmuştur elifin ardında, kainatın gezegenleri yuvarlanıp son harf misali peşinden giderken, insan yolculukta geri kalmanın acısını ne zaman anlayacaktır. Zordadır sığınacak yeri yoktur. Evrene ve seslere kulak verenler duyar yeniden o kutlu çağrıyı;

"Sabır ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Rablerine kavuşacak ve O'na döneceklerini umanlar ve Allah'a gerçek bir saygı gösterenlerden başkasına namaz elbette ağır gelir"

Sonra çağırır insanı, belki cennet kokusunu duyurmak içindir bu davet, belki kendi yanına çağırıyordur.

İşte o ayet: "Secde et, yaklaş!"

Eğil ve ben senin başını göklere erdireyim, yıldızları ayağına sereyim, sana gezmekle bitiremeyeceğin cennetler, sayamayacağın nimetler vereyim demektir bu.

Secde et, vav ol, vay dememek için lâ şey olan insan herşey demek olan Rabbinin önünde...

(Hakan Türkyılmaz'dan alıntıdır)
 
rucane Çevrimdışı

rucane

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
vav6jh8.jpg


Rabbi vav gibi mütevazı olsun ister kulları.
Musa dal olmuştur ama Firavunun gözü Elifte kalmıştır.
İbrahim ateşte vavdır, Nemrut bizzat ateşe odun.
 
hayalet Çevrimdışı

hayalet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Rabbim hepinizden razi olsun,

Duygularınızı kafeslemeyin… Bu da benden cümle aleme hayatın esrarını çözmeye yönelik bir ipucu olsun.


Vav%20Harfi.jpg
 
Ö Çevrimdışı

özgürlüğe hasret

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
"Secde et, vav ol, vay dememek için lâ şey olan insan herşey demek olan Rabbinin önünde... " :cimcime1

Allah razı olsun.....
 
rucane Çevrimdışı

rucane

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
153182vav.JPG


Herşey bir fark edişle başladı. Ne varsa dünyada zaten vardı. Bana ayan kılınan yani ile fark ettim onu ilkin. Bir fark edişle onun nice çilelerden geldiğini gördüm. Gözlerinde ki kaverenginin beyaza bulaşmasından değildi hayatında ki akla karanın karışmışlığına olan inancım. Ellerinin üzerinde ki derin kırışıklıklar değildi. Başını sanki çok uzun yollardan gelmiş bir bilge gibi ağır ağır kaldırışını fark ettim mesela. Garip bir dürtü ile doldu içime. Aşka dair değildi fark edilen, onu insan kılan yanlarını, belki de kendisinin bile farkına varamadığı bir hisle hissettim. İbrahimi bir dua gibi girivermişti kapıdan ağır ağır. Ben o an ismail olmaya ne kadar da razıydım? Ardında hacerler vardı belki, yollarını gözleyen. İsmail ağlayınca koşmak Hacere, tevekkül İbrahime düşmüştü... Ağlamalıydım. En az İsmail kadar ağlamalıydım. Bir çocuk gibi büzülen dudaklarım değil yüreğimdi.
Bir vâv’ın ağızdan çıkmadan önce dilde hâfi bir hırıltı vermesi gibi, derinden bir hırıltı geldi ilkin.
Onu maddi olarak bana ayan kılan şeyin sesi değil nazarı olsun isterdim. Olmadı. Bir vâv ile dünyama ayân oldu. Sessiz, kibar, birilerini incitmekten korkan eda ile çıkıvermişti ağzından. Kelimenin bütününü duymamıştım.
Duyduğum vâv idi...
Tamam eyleyendi adımı vâv .
Ben değil miydim ki hayatı vâv üzerine kurulan.
Bu kadar aşina iken vâv’a elbet bunda da bir hayır vardı.
Adı ne idi bilmiyordum. Bana vâv olarak doğmuştu. vâv kalacaktı. Müennes ya da müzekkerdi. Kimin umurunda idi....

Bi-gâne insanlara tamah etmiştimdi. Vakti zamanında. İster idim cahilce. Bi-gâne olmayı. Lakin o anda vakıf olduğum sır ile bildimdi. Sır ancak gâm sahibi olanlara helaldi. Benim haram olanla ne işim olsundu. Sırrın ne olduğunu zerre kadar merak ediyorsam ALLAH o anda canımı alsındı. Yeter ki beni peşinden sürüklesindi. Yaşı hayli geçkindi. Ama çokda uzun değildi aldığı yol. Onu buralara getiren ne idi bilmiyordum. Merakta etmiyordum. İnsanın merak dürtüsünden arınmasını ilk o anda yaşadım. Anlatmayı deniyorum ya, aslında hislerimi bilgilerim tetiklemişti. Ben bir taklit ediciydim en çok. O anda İsmail olmayı istemiştim gerçekten, hissederek. Lakin şimdi Nihâde olmayı dileyişim, acıya talip oluşum hep Na-zan’ın yüzünden. Büyük bedeller ödemeyince cefan da sefan da büyük olmuyor. Büyük oynamalısın hayatı. Büyük bedeller ödemelisin ki hayalin de , hayal kırıklığın da büyük olsun. Ki büyük olsun tecrüben de. Senden geriye bir isim kalmasa da, senden ileriye belki bir şeyler kalmış ola. Hep büyükler peşinden koşmak isteyişmden bütün bu eza.

Zamanın yıpratmadığı gençlik günlerimde vardı benimde, yine zamanın törpülemediği gençlik heveslerim. Nereden nereye geldim. Gördüğüm hayaldi belki ama titreyen sesi ile adımı zikretti. O anda siniverdim oracığa. Beni görmemişti o. Beni sormuştu. Kim olduğunu bilmediğim o, beni sormuştu. Karşısında ki kimse onu incitmekten çekinircesine. Sesini olabildiğince alçaltıp kimseyi buna şahit tutmak istemezcesine. En çok da adımı sakınırcasına. Benim adımı ondan ve sormak zorunda olduğu kişiden başka kimsenin duymamasını istercesine. Adım ona helal miydi? Değildi elbet. Ama benim adımı en çok ondan duymak sindirmişti içime. Bunca yıldır her duyduğumda dönüp baktığım adımı, bunca zamandır futursuzca söylediğim adımı, nasılda bambaşka bir bâbda söylemişti. Utanmıştım. Bu ad bana aitti de , ben bunca değerli olduğunu bilememiştim. Nasıl sonradan idrak ettim orada olduğumu. Beni soranın az sonra karşısına nasıl çıkacaktım. Yoktum. Yok demişlerdi. Emaneti var ben de iletin demişti. Olmaz demişlerdi. İletemeyizdi. Onun haberi olmadan ona ait bir şey alınmaz demişlerdi. Nasıl da değişmişti yüzü. Nasılda ezilmişti. Zaten kapıdan girişi bambaşka bir pişmanlığı söylüyorken, omuzuna çok daha fazlasını alıp çıkmıştı. Bana ulaşmayı istemişti bunca zaman. İlk defa toplamışken tüm cesaretini, olan olmuştu. Kırılmıştı yine. Olsundu. Bedeli büyük olmayınca hakkı verilmezdi aşkın.

Aşktı evet. O bana benden çok yakın olarak aşıktı. Sessizdim. Umursamazdım. ALLAH bilsindi, ben ona karşı kayıtsızdım. Ama aşkına hayrandım. Benden, ondan ziyade bir aşka en az onun kadar hayrandım. Aşık olduğu kişiyi ben ile sınırlarken, ben onun aşık olduğu kadına hayrandım. Bir daha görmedimdi. Sesini duymamıştım zaten öncesinde, bir daha da duymamıştım. Hala arada bir görünen bir silüettir. O bana ben ona bunca uzakken, bilirim ağladığım gecelerde bana en çok dua edenimdir.

Yağmurlar yağıyordu o çıktığında. Elinde şemsiyesi vardı. Şemsiyeye rağmen sırılsıklamdı. Ipıslaktı. O ıslaklık daha nasıl nitelensindi ki.

Öyleydi işte... adı vâv’dı onun.
Değilmi ki ben onu vâv olarak bildimdi.
Değilmi ki vâv cümlede hep olan ama arada yuvarlanandı.
Vâv kelimelerin ömrünü uzatırdı.
O benim gönlümü uzatmıştı.
Görünmüyordu.
Ama her kelimenin sonunda bir vurgu yapıyordu.
Vâv’dı... aşk’ın içinde onun esamesi yoktu.


alıntı
 
Üst Ana Sayfa Alt