Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yenilen Bunca Dayağa Rağmen Neden Ab? Mehmet Emin Akın

  • Konbuyu başlatan Ebu & Dücane
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Guest
AB'ye girmenin sebepleri konusunda; sokaktaki halktan her hangi birine sorsanız, şehirde iseniz bir cevap, köyde iseniz başka ayrı bir cevap alırsınız. AB rüyası, Türklerin gördüklerini zannettikleri ve kendilerini onunla kandırdıkları bir rüya. Eğer bu rüyanın gerçekliğini düşünürseniz, insanın çıldırması ve aklının başından gitmesi gerekir.

2013-02-09

TÜRKLER, AVRUPA’DAN YEDİKLERİ BUNCA DAYAĞA VE AŞAĞILANMAYA RAĞMEN NEDEN AB’NE GİRMEK İSTERLER?


Selçuklu ve Osmanlı’yı bilen ve beşyüz yıllık İslamlaştırma ve fetih döneminin ve bunun ardından gelen Balkanlar'ın ve Avrupa ülkelerinin fethi bizimle Avrupa arasında (Hıristiyan Avrupa demek istiyorum) çok derin sorunları tarihin alnına yazmıştır. Şimdi bu geçmişi ve Avrupa’yı fethimizin Avrupa’ya nelere mal olduğunu ve bizim Avrupa’dan çekilmemiz için bizlere neler yapıldığını düşündüğümüzde; aklı yerinde bir insansanız ve de haysiyetinizi yitirmemiş, İslam’dan ve tarihten biraz izzet ve kimlik kırıntıları taşıyorsanız bunun vehametini anlarsınız:

Türkiye’nin AB’ne girmesini istemek ve bunun için ülkeyi yormak; bu milletin; kimliği, gelenekleri ve de Dini üzerinde işlenen bir cinayettir. Bir aferin için ülkeyi Batı’ya peşkeş çekecek olan zihniyetlerin; ne Din, ne tarihle ve ne de bu halkın gelenekleri ve kimliğiyle bir bağları vardır.

Türkiye’nin Avrupa sevdası, Fransız Devrimiyle başlamıştır. İki yüzyıldır bu uğurda çok şeyler kaybettik. Hâlâ da kaybediyoruz. Avrupa serüveni; Osmanlı’nın Kimlik sorunu yaşadığı günlerde başladı, buna teknolojik ve bilimsel geri kalmışlık da eklenince; milyonlarca km genişliğindeki bir Coğrafyayı batının teknolojisi ve içerde de sağlanamayan köklü birlik sebebiyle savunma zorlaştı ve Osmanlı Coğrafyası parçalandı.

Osmanlı şiddetli bir yağmura tutulup da sonra da sele kapılıp yıkılan kerpiç bir bina değildi. Osmanlı'nın çöküşü; Dinî, siyasî, askerî, ekonomik, bilimsel alanlarda ve daha da önemlisi, Müslümanlararası kardeşliği te'mini konusunda (son ikiyüz yıl) gösterdiği zaaflar sebebiyledir. Avrupa karşısında ikiyüz yıldır gerileyen ve hem toprak hem de itibar kaybedenler bugünden sonra, milyonlarca km’lik bir ülkeyi ve onmilyonlarca şehidi ve bu uğurda kaybedilen nüfusu, tarihi ve de Medeniyet vurgusunu ve eserlerini yitirdikten sonra, aynı Avrupa’dan isteyeceği hiçbir şey olamaz.

Osmanlı'nın çocukları yenilmişliklerini aslında Tanzimat’tan bu yana Avrupalılaşarak durdurmak ve bu yenilginin ayıbının üzerini; Avrupa’yı üstün kılan imkanlara ve kültürel değerlere sahip olarak sahip olarak örtmek istiyor.

Türkiye’nin Batıcılık serüveni bu ülkeyi yıkmıştır. Bu ülkeyi İslam’la ve tarihle küskün ve düşman hale getirmiştir. Avrupa’dan nasıl çekildiğimiz veya çekilmeye mecbur bırakıldığımızı bilenler; akıllarını başlarına alıp bu yalanı daha fazla sürdürerek bin yıllık islamî geçmişi olan bir milletin; kalbi aklı ve dini üzerinde bu kadar pervasızca oynayamazlar ve ülkenin dini ve ahlakî kimliğiyle savaşamazlar.

Müslüman olduğunu söyleyen yöneticilerimiz; Avrupa'ya dedelerinin neler yaptığını hiç akıllarına getirmeden ve de Balkanlardan çekilmenin ve Rusya cephelerindeki kayıplarını ve niçin Avrupa’nın ağzına ve eline bakar halde geldiğimizi düşünmeden, hangi AB macerasına bizi yeniden sürükleyebilirler ki?

Osmanlı’nın hayırsız çocukları ve Batı hayranı; laik ve pozitivist paganist devrimciler bu halkın Allah’a yönelik kıblesini; Batı'nın dinsiz ve vahy'e düşman olan değerleriyle değiştirmek istediler.

Şimdi ise tarih bize tekrar şunu öğretiyor; cemaat olmayan kabile olur kabileleşen bir millet ve ülke de istilaya ve parçalanamaya ma'ruz kalır.

Türkiye; kendini kabileleştiriyor ve bunun için de AB’ne girmek istiyor. Bu nasıl oluyor demeyin; İslam’dan ve Müslümanlardan ayrılan bir ülke; kendi tarihini, dinini, yerini ve yurdunu inkar ettiği için Avrupa kabilelerinden bir kabile olmaya kendini aday kılıyor. Bu Türkiye’nin yıkılışını durdurmak için verdiği beyhude uğraştan bir başkası değildir.

Erdoğan, AB’ye kızıyor. Kızmasına hiç hakkı yok. Zira bunda karar sahibi olanlar onlardır.

Siz milyonlarca canımızı alan ve onbinlerce cami köprü ve medresemizi yıkan ve milyonlarca insanımızı göçlerde yok eden (en son Bosna savaşında hepimiz gördük) bir kapıda niye duruyorsunuz ki? Size ve tarihinize yakışan bu mudur?

AB’yi suçlamaya hiç gerek yok. Adamların Türkiye’den istedikleri henüz gerçekleşmiş değildir. (Dini, siyasi, askeri, coğrafi vs) Türkiye’nin kendilerini aldattığını düşünen bir Avrupa, Türkiye’yi birliğine kabul etmez. Birlik politikalarında hangi düşüncelerin rol oynadığını ve bunun dinî, tarihî, ahlaki ve de felsefi altyapısını Türkiye hükümetleri bilmiyorlar mı? Biliyorlar, fakat pişkinlik gösteriyorlar, kendilerine zoraki misafir muamelesi yapılmasına rağmen AB’ne alınmama serzenişinde bulunuyorlar.

İslamî olarak baktığımız zaman; AB’ne girmek Kur’an’ın bütün akidevî ve ahlakî emirlerini inkâr etmek anlamına geliyor. Çünkü bu açıktan kafirlerin velayetini kabul etme ve iradesini onların iradelerinin emrine verme anlamına gelmektedir. Türkiye’nin AB’ne girmek için "ortadoğu" (DARU’-İSLAM) üzerine ortaklık ettiği siyasi ve jeostratejik oyunların tamamı Türkiye’nin bir an önce birliğe alınması içindir.

Bunun içindir ki; AKP tarihin en büyük yanlışının ve zararları asla telafi edilemeyecek olan kirli bir pazarlığın ve oyunun kurbanı olmaktadır.

Bugüne kadar İslami ilimlerde söz sahibi olan ve koca koca cemaatlere yön ve akıl veren liderlerin ve ilim adamlarımızın hiç birisi; AB’ne girmenin kâfirlerin velayetini kabul etmek olduğu bunun İslam fıkhına göre dinen hükmünün ne olduğunu asla konuşamadılar. Konuşamazlar; çünkü bunlar Kur’an’a, Allah’ın bütün insanlığa hidayet getirmiş ve onların kurtuluşu için bize emanet ettiği bir kitabı olarak bakmamaktadırlar. Birisi şöyle diyor: “Eğer AB’ne gireceksek zahir odur ki birçok tavizler vereceğiz.”

Şimdi, İslam fıkhına vakıf bir ilim adamın böyle söylemesini; İslam’la ve Kur’an’la hangi bağı olabilir ki? Bu âlimler; edilgen, basiretleri körelmiş ya hain ya da nifak içinde olan alimlerdir. Kusura bakmasınlar. Türkiye’de AB’ne girmenin İslamî esasları, akidevî ve fıkhî sebepleri ve nedenleri üzerinde yapılmış bir tek konferans ve sempozyum Göremiyoruz sebebi de İslam’ı gündemden çıkardığımız için. Bu ülkenin asıl sahibi Müslümanlar iken ve tapusu İslam’a ait iken, buna cesaret edemiyoruz. Bu topraklara canlarını ve kanlarını vererek burasını İslam'a vatan kılanlara hiyanet ettiğimiz ve dönüştüğümüz için. Bir kavim de kendisini dönüştürmedikçe Allah da onları değiştirmez. (Bu ayeti Cevdet Said gibi düşünmediğimi ifade edeyim)

AB Yahudi ve Hıristiyanları iki yüz yıldır bize eşit kıldı ama biz onlara eşit olamadık. Türkiye rejimi şimdi İslami kimliği dışlamanın cezasını ödüyor. Niye mi; Yahudi ve Hıristiyan da siz eşit siz de ona eşit olacaksınız tamam ama en üstün haklar yine onların olacak. Artık kimin ne olduğu bilinmeyecek. Bunun için de “Türkiye”nin de adını değiştirmeyi gündeme getiriyorlar. Bazı şerler de hayr vardır, bunu bilemeyiz. Ama bu şerde sadece şer var sanıyorum.

AB’ne girmek uğruna, Türkiye’de eğitimden tutun Dinine kadar bir çok alanda düzenlemeler yapılmaktadır. Kürt meselesi Avrupa’nın Türkiye’nin karnını deşmek için kullandığı bir mesele. Ardından Ermenilerin toprakları, Kıbrıs ve Ege meselesi gündeme gelecek. Türkiye’yi yönetenler, bu kayıpları şimdiden kabul etmişler gibi davranıyorlar.

Türkiye’yi yönetenler hala Avrupa’nın yasaları ve siyasi kriterleri üzerinden geleceğimize şekil vermeye çalışıyorlar.

Türkiye bu yanlış ve tehlikeli oyunu bırakmalı ve kendi öz dinamiklerine ve İslami olan siyasete ve İslam kardeşliğinin bu ülkeyi ancak ayakta tutabileceği tezine dönmelidir. Türkiye’nin İslam’ın sadece kültürel bir Din olarak AB’ne girmesine çalışması ve gayret etmesi, tüm İslam ülkelerinde de İslam’ın geleceğini tehlikeye düşürecek.

Türkiye geri dönülmesi zor,aklî ve tarihî bir geri kalmışlığın kurbanı oluyor.

Türkiye, İslam’a sırtını dönmüş bir ülke olarak AB’ne girmek istiyor en azından Avrupa bunu istiyor. Avrupa, Lozan’ı asla hesaptan çıkarmayacaktır.Türkiye’nin üzerinde bulunduğu haritanın resmedilmesi onların ma'rifetidir. Türkiye’deki anayasal kimlik ve yasalar onların bize dayattığı bir zorlamadır. Türk halkı, veya Osmanlı mirasının varisi insanlar kendileri bunu seçmediler. Türkiye’deki Anayasa ve yasalar; kuvvetin ve dayatmanın ve Cumhurî olmayan ferd diktatoryasının bir ürünüdür Bunun için Türkiye; kimliğini ve tarihini bu Anayasa’da kaybettiği gibi, bundan önceki tüm Anayasal deneyimlerinde de kaybetmiştir. Bu anayasaların hiç birisi; halkın kendi Anayasası değildlir. Hele Bu ülkenin asıl sahibi olan İslam’la hiçbir ilgisi yoktur ve hatta İslam'a zulmeden bir keyfiyet arzederek İslam'ı durduran ve İslam'ı diğer dinlerle aynı teraziye koyan bir bakışa sahiptir.

Anayasalarda hiçbir zaman İslam’ın adı olmamıştır. Olmayacaktır ve de olmaması gerekiyor (!) Çünkü bunu Lozanı imzalattıran batılı ülkeler istemişlerdir. Lozan; Avrupalı ülkelerin akidesi ve Cumhuriyet rejiminin de amentüsüdür. CHP bu akide üzere şekillenmiş ve Ankara Hükümeti bunun için meşru kabul edilmiştir. Halbuki Avrupa ülkeleri; İngiltere’nin uşağı olduğunu söyledikleri, İstanbul Hükümeti ile böyle bir anlaşmayı yapmalıydı değil mi? Neden onunla değil de Ankara Hükümetiyle?

AB’ne giren Türkiye tarihten tamamen silinecek ve kimliğini kaybedecektir. Bugün bile eğer camiler, namaz, oruç ve bayramlarımız olmasa; bu ülkenin halkı kökten yıkılmaya ve yok olmaya mahkum olacaktır. Yarın AB’de Diyanet’ten söz edemezsiniz. Yarın AB’de Cem evleri olabilir, Zerdüştlerin tapınakları olabilir, onların kültürlerine değer verilebilir ama İslam’a asla. Neden? AB ülkelerinde bilinçli bir şekilde yükseltilen İslam karşıtı eylemler bize bir şeyler söylüyor ama biz bunu görmek istemiyoruz. Yediğimiz dayaklara rıza göstererek taltif bekliyoruz.

Müslüman ülkelerin her birisi farklı bir şekilde Batıya köle kılınmış durumda. Ya BM kölesiyiz ya da AB kölesi Türkiye’nin istediği gibi.

Türkiye, dürüst ve cesur olan insanlara muhtaç. Bu insanların bu ülkenin tarihi ve dini hakkında olumlu bir düşünceleri olmadan bunların vereceği hiçbir karara vicdanlarımızda olur dememeliyiz.

AKP hükümeti de sanki Türkiye babalarının mülkü imiş gibi hareket edemez ve AB konusunda İslam’ı hesaba katmadan ve gelecekte nasıl şiddetli bir İslamî muhalefetle karşılaşacağının hesabını yapmadan bu AB hikâyeleriyle bizi oyalama hakkı yoktur. Bu maceranın bitmesi gerekiyor. İslam’a giden yol, AB’den geçmemektedir. İslam'a giden yol AKP’nin ve onun anası mesabesinde olan siyasilerimizin basiretsiz politikalarından da geçmemektedir.

Türkiye’de Müslüman’ım diyenler herşeyden önce Kur’an’da “vela ve bera” denen akidenin ne olduğunu öğrenmek zorundadırlar. Kur’an’da "iman ve teberri akidesi"ni öğretmeyenler zaten bu serüvene kölelik yapmamızı isteyen akademisyenler ve ulemadır.

Herkesin şunu çok iyi bilmesi gerekir: Ben şahsen herkesin kendisini böyle bir muhalefet için Kur’an’ın bütün akidevî esaslarıyla donatmak zorunda olduğuna inanıyorum. AB’ne girmemeliyiz. AB'ye girip girmemede asla hesabı yapılmayan islam'ın yarında AB'de bir değeri olmayacaktır. Çünkü AB yasaları DİN kimliğini politikada ve yasamada reddetmektedir. Siz bu iki alanda da islam'ı reddetmeden ve S. Paulus'un kimliğine bürünmeden AB'de Din konusunu gündeme getiremezsiniz. Batıcı rejimler İslamcı siyasiler aslında aynı şeyi yapıyorlar; dün diktatör olan Cumhuriyet, bugün demokrasi adına yine Avrupa'nın istediği rolü oynuyor.

AB’ne hayır demek bir İslamî vecibedir.

AB’ne hayır demek; Kur’an’a iman etmek ve Allah’ın dinini ihya etmektir. AB’ne hayır demek, İslam’ın fethettiği bu topraklar üzerinde dinî ve tarihî hakkımızı savunmaktır. Türkiye, Irk temeline oturtulan bir laik Cumhuriyetle her şeyini kaybetmiştir. Nasıl kaybettiğini de gözlerimizle gördük.

Kürtlerin köleleşmesi de aynı yoldan sağlanıyor. Kürtlerin İslam’a bağlılıklarıyla savaşan Cumhuriyet rejimi; sonunda nasıl bir yere geldiği iyi görmelidir. Ama kartopunu yuvarladınız,, artık ardından yetişmeyeceksiniz. Kartopu büyüyor kartopu önüne gelen bir çok şeyi yıkıp geçecek.

Geri dönmek mümkün değil mi? Şimdilik mümkün görünmüyor.

Neden AKP, AB için bu kadar ısrar ediyor? Onun feleğindeki cemaatler ve din önderleri neden Kur’an’ın, İslam’a iman etmeyenlerle ve İslam’a düşmanlık eden ve yeryüzünde İslam’ı tamamen yok etmek isteyen ideolojik ve dini bir yapıyla birleşmemizin İslam’a göre hükmünden söz etmiyorlar?

Bunun içindir ki Diyanet’in bir devlet kurumu olmasını istiyorlar. AB uyum yasalarında fetvalarından yararlanmak için. Diyanet'i bu kadar önemseyen hükümetler- AKP de buna dahil- neden İslam’ı AB müzakerelerinde hiçbir yere koyamıyorlar? Tabiî ki, bu mümkün değildir. Öyle olduğu gibi, AKP’nin de İslam üzerinde söz söyleme hakkı yoktur. İslam üzerinde söz söyleme hakkına sahip olabilmeleri için; önce İslam’ın onları üzerinde ne kadar söz ve yaptırım hakkının ve gücünün olduğunu görmemiz lazım. Bunu görüyor muyuz? Türkiye’deki tüm siyasi yapılanmalarda bunu görmek mümkün mü? Hayır, o zaman AKP de dâhil, kim hangi İslam’dan söz ediyor? Türkiye’de İslam var mı? Vardır derseniz ben de size haydi o “var “ dediğiniz İslam’ı; Kur’an’ı ve Sünneti de şahid kılarak gösterin derim.

Mehmed Emin Akın
 
Üst Ana Sayfa Alt