Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

YUSUF KISSASI VE PARTİCİLİK

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
E Çevrimdışı

ebucihad

Üyeliği İptal Edildi
Banned
İslam’da particilik yoktur, destekleyen kafirdir. Çünkü partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Demokrasi İslam değil küfürdür. Allah demokrasiyi emretmemiştir, Rasulullah demokrasi ile idare etmemiştir.
Demokrasi İslam’la bağdaşmaz, hatta taban tabana zıttır. Demokraside hakimiyet milletin, İslam’da Allah’ındır ve demokraside çoğunluğun kararı geçerlidir, Allah’ın hükmü dikkate alınmaz. İslam’da Allah’ın hükmü geçerlidir, muhalif olanlar çoğunlukta olsa da dikkate alınmaz. Bu nedenle demokrasiyi reddetmek, düşman olmak, imanın gereğidir. Bunun açık delili olarak Allah Teala şöyle buyuruyor;

“Her kim tağutu inkar ederse Allah’a iman etmiş olur”(Bakara 256)
Demek ki tağutu inkar etmeyen iman etmiş olmuyor, iman için tağutu reddetmek gerekiyor.
Tağut, Allah’a karşı haddini aşan mahluktur. Hakimiyet milletindir diyen, demokrasi ve bunun gereği olarak halkı oy vermeye çağıranlar, oy verenler birer tağuttur. Bu konuda Allah Teala şöyle buyuruyor.
“Hüküm ancak Allah’ındır. O kendisinden başkasına ibadet etmemenizi, emretmiştir. Dosdoğru din işte budur, fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf 40)
İşte particilik bu ayete muhaliftir. Hakimiyeti Allah’a değil de millete vermektir. Bunlar anlatıldığında particiler; “Bu zamanda başka türlü İslam devletine gidilmez, biz de biliyoruz İslam’da parti yoktur, biz bunu kullanarak İslam’a hizmet edeceğiz” derler.
Onlara sormak lazım! Acaba, İslam eksik bir din mi? İnsan hayatını ilgilendiren her şeye bir hüküm getirmiş. Ancak işgal edilen beldelerde, İslam devleti için nasıl çalışılır bunu getirmemiş midir..?
Haşa bu küfür olur, çünkü Allah (cc) şöyle buyuruyor;
“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı beğenip seçtim” (Maide 3)
Bu ayette dinin kemale erip, tamam olduğu buyrulurken, İslam’ı eksik görür gibi, demokrasideki particiliği ithal etmek küfür değilse nedir?
Bu kez derler ki; “Ama Yusuf (as) da kafir krala bakanlık yaptı!” bakalım Yusuf (as) ile particilerin yaptıkları benzeşiyor mu?
1- Yusuf (as) hükmün Allah’ın olduğunu haykırıyor. Bunlar hüküm milletindir diyor, Allah’ın kanunlarına karşı kanun çıkarıyorlar.
2- Yusuf (as) “gerçekten ben Allah’a inanmayan ve ahireti inkar eden bir kavmin dinini terk ettim” (Yusuf 37) diyor.
Particiler atatürk ilke ve inkılaplarına, laikliğe t.c. anayasasına bağlı kalacaklarına dair söz veriyor ve yemin ediyorlar. Halbuki böyle bir sözü ikrah hariç, şaka ile bile söyleyen dinden çıkar. Küfür sözü şaka da söylense ciddi de söylense hüküm aynıdır;
“Eğer onlara, (niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk,derler. De ki Allah ile, O’nun ayetleriyle ve O’nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? (Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kafir oldunuz. Sizden (Tevbe eden) bir gurubu bağışlasak bile, bir guruba da suçlu olduklarından dolayı azap edeceğiz.” (Tevbe 65-66)
Kadı Ebu Bekr b. El-Arabi der ki: “Onların bu söyledikleri sözler ciddi de olabilirdi, şaka da olabilirdi. Ancak ne olursa olsun bu sözleri küfürdür. Çünkü küfür sözleri şaka yollu söylemenin de küfür olduğu hususunda ümmet arasında görüş ayrılığı yoktur. Tahkik ilim ve hakkın; şaka ve ciddiyetsizlik ise batıl ve cehaletin kardeşidir.”
İlim adamlarımız der ki : (bu konu da isterseniz) Yüce Allah’ın;
“Sen bizi alaya mı alıyorsun dediler. O; cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım, dedi” (Bakara 67) buyruğuna bak (Kurtubi Tefsiri C. 8 S. 310)
3- Yusuf (a.s.) kralın kanununu uygulamadı, buna Kur’an şahitlik eder ; particiler tağuti anayasa ile hükmederler, buna hem kendileri hem de bütün dünya şahittir.
Şimdi de bu üç maddeyi beraberce inceleyip alimlerin görüşlerine bakalım;
“Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini (aramaya) başladı. Sonrada onu, kardeşinin yükünden çıkarttı.İşte biz Yusuf’a böyle bir tedbir öğrettik, yoksa kralın dinine (kanuna) göre kardeşini tutamayacaktı.” (Yusuf 76)
Yusuf (a.s.); Hüküm Allah’ındır. O ancak kendisine ibadet etmenizi emretmiştir.” derken, kanuna itaatin ibadet olduğunu belirtmiştir.
Bakınız ibadetin anlamı; itaat ve zilletle boyun eğmektir. (Kurtubi C.1 S.380)
Demek oluyor ki kim kimin kanuna itaat ederse, o onun dinindendir. Çünkü ona itaat ederek Rab edinmiştir. İşte Yusuf (as) Rab olarak Allah’ı kabul etti, kralı değil. Krala itaat eden zindan arkadaşına “Beni rabbinin yanında an!” (Yusuf 42) derken bu gerçeğe işaret ediyor “Dosdoğru din işte budur” (Yusuf 40) derken de, kanunun din olduğunu görüyoruz.
Allah Teala şöyle buyuruyor;
“İşte biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik, (yoksa) hükümdarın dinine (yürürlükteki kanununa) göre kardeşini (yanında) alıkoyamazdı.” (Yusuf 76)
Yüce Allah’ın hükümdarın dinine göre buyruğundaki din kelimesi ,İbn Abbas dan nakledildiğine göre, “O’nun egemenlik hükümlerine göre” demektir.(Kurtubi C.9 S. 358)
Ey particiler! Hüküm Allah’ın diyen, buna bağlı olarak dosdoğru dinin Allah’ın dini olduğunu söyleyen ve Allah’ın dininden başkası ile hüküm vermeyen, Yusuf (as)’a kendinizi benzetirken Allah’tan korkmuyor musunuz? Sizin Yusuf (as)’ benzeyen bir yanınız var mı?
Şimdi de Yusuf (as)’ın Mısır’daki konumunu inceleyelim;
“Hükümdar dedi ki; Onu bana getirin, onu kendime en yakınlardan kılayım. Onunla konuşunca da şöyle dedi; Sen bugün bizim Nezdimizde, önemli bir mevki sahibisin, eminsin (Yusuf 54)
Vehb b. Münebbih’ten şöyle dediği rivayet edilmektedir; Hz.Yusuf (as) çağırıldığında, kapıda durdu ve şöyle dedi; Yaratıklarına karşı Rabbim bana yeter. Onun himayesi güçlüdür, ona övgüler yücedir, ondan başka hiçbir ilah yoktur.” dedi ve içeri girdi. Krala bakınca, hükümdar tahtından inip önünde secdeye kapandı. Daha sonra hükümdar, onu kendisiyle birlikte tahtına oturttu ve ; “Sen bugün bizim nezdimizde önemli bir mevki sahibisin, eminsin” dedi (Kurtubi C.9 S.318)
Bu rivayete bakılırsa Yusuf (as) particiler gibi anıtkabirde saygı duruşunda durmuyor, hükümdarın ilke inkılaplarına bağlı kalacağına söz vermiyor. Allah’ın kanunu dışında kanun çıkarmıyor. Aksine kralı kendisine itaat ettiriyor.
İbn Abbas der ki; Hz. Yusuf’un emirliği istediği gün, üzerinden tam bir sene geçince, ona taç giydirdi. Ve ona kendi kılıcını kuşandırdı… Daha sonra ona dışarı çıkmasını emretti, o da dışarıya başında taç olduğu halde çıktı, kar gibi beyaz bir teni, ay’ı andıran bir yüzü vardı. Onun yüzüne bakan onun yüzünün berraklığını görürdü. Tahta oturdu ve bütün hükümdarlar ona itaat etti, Mısır hükümdarı ise evine, hanımının yanına gitti ve Mısır’ın yönetim işini Hz.Yusuf’ a teslim etti.”
İbn Zeyd de der ki; “Mısır hükümdarı firavunun, yiyeceklerinin dışında pek çok hazineleri de vardı. O bütün yetkisini Hz. Yusuf (as)’a teslim etmişti.” (Kurtubi C. 9 S.321)
Bu rivayetten net olarak anlıyoruz ki; Mısır hükümdarı bütün yetkisini Yusuf (as)’a bırakmıştır. Bir başka rivayete göre de kral, müslümandır.
Mücahid der ki;”Bu büyük hükümdar, Hz. Yusuf’un önünde İslam’ı kabul etti” (Kurtubi C.9 S.328)
Yine İbn Abbas der ki; ” Kıtlık başladığı sırada hükümdar Yusuf’a şöyle dedi; “İşi sana havale ediyorum, sen dilediğini yap, biz sana tabiyiz. Ben sana itaatten yüz çevirecek kimse değilim ve bende ancak senin kölelerinden biriyim, senin hizmetkarlarından bir hizmetkarım.” (Kurtubi C. 9 S.329)
Bakın hükümdarın Müslüman olduğu görüşü alınır ise particilerin bütün sözleri boştur. Diğer görüş alınırsa bu sefer belli şartlar gerekir ki küfür olan idarede görev alınsın.
Hükümdarı kafir kabul edenler derler ki; “Bu ayeti kerimeden faziletli bir insanın facir bir yöneticiye iş yapmasının mübah olduğu anlaşılmaktadır. Ancak kendisine verilen bu işte bu görevi verenin kendisine karşı çıkmayacağının bilinmesi şarttır. Dolayısıyla göreve getirilen bu Salih insan o işte dilediği gibi ıslahat yapabilmelidir. Şayet Salih insan işleri facir kimsenin tercihi, arzuları ve fücuruna göre yapılacaksa böyle bir şey caiz olmaz.”
Bir başka kesimde şöyle demektedir; ” Böyle bir iş Yusuf (as)’a has idi. Bugün böyle bir şey caiz değildir.” (Kurtubi C. 9 S.323 )
Bütün bu yazılardan sonra tek tek maddeler halinde sıralayıp inceleyelim.
A- Yusuf (a.s.) görevi aldığı zaman kralın kanun ve dinine bağlı kalacağına dair yemin etmedi. Halbuki zamanımızda bakan veya milletvekili olan kişi, kafir anayasaya ve tağuta saygılı ve ihlaslı olacağına dair yemin ediyor.
B- Yusuf (a.s.) görev aldığı zaman ona herhangi bir şart koşulmadı, sınırlar konmadı. Ondan herhangi bir söz alınmadı ve dininden zerre kadar taviz vermedi. Görev almadan önce krala sadece şöyle demişti;
“Beni yerin hazinelerinin bakımına memur et! Zira ben çok iyi bir koruyucu ve bilgili bir idareciyim.” (Yusuf 55)
C- Yusuf (as) devletin kanunlarına bağlı değildi ve kanunlara uymuyordu. Onun görevi özeldi ve böyle bir görev daha önce hiç kimseye verilmemişti. Allah (cc) ona yardım etmeseydi, böyle bir görev onun için söz konusu olmazdı. Allah (cc) şöyle buyuruyor;
7″ Böylece biz Yusuf’u (emin) bir yere yerleştirdik. Orada dilediği gibi davranırdı.” (Yusuf 56)
Yusuf (as) yönetimde görev alırken Allah (cc)’ın yardımıyla, dilediği gibi davranacak şekilde görev almıştır. Allah (cc) ayette; “Ve orada dilediği gibi davranırdı…” buyurduğu üzere, Yusuf (as) yönetme konusunda dilediği gibi davranmaktaydı. Kralın hükümlerine bağlı değildi ve onun hükümleriyle asla hükmetmemişti. O sadece Allah (cc)’ın kanunlarını uygulamış, bu konuda kral ona herhangi bir itirazda bulunmamıştı. Buna delil olarak;
” Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden daha önce onların yüklerini (aramaya) başladı. Sonra da onu, kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz Yusuf’a böyle bir tedbir öğrettik, yoksa kralın kanununa göre kardeşini tutamayacaktı. Ancak Allah’ın dilemesi hariç. Biz kimi dilersek onu derecelerle yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır.” (Yusuf 76)
Zira kral, ne bakan, ne vezir, hiç kimseye verilmeyen bir dokunulmazlığı O’na vermişti. Bu dokunulmazlık, zamanımızdaki tağuti devletlerde bakanlık yapanların sahip olduğu dokunulmazlık gibi değildir. Allah (cc) bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor;
“Hükümdar dedi ki; Onu bana getirin, onu kendime en yakınlardan kılayım. Onunla konuşunca da şöyle dedi; Sen bugün bizim Nezdimizde, önemli bir mevki sahibisin, eminsin (Yusuf 54)
Yusuf (as) Allah (cc)’ın buyurduğu gibi görevinde dilediği gibi hükmetmekte, dilediği gibi davranmakta, dilediğine vermekte, dilediğine vermemekteydi ve hiç kimseye karşı da sorumlu değildi.
Öyleyse demokrasiye, ihlasla ve sadakatle bağlı olacağına, saygı göstereceğine dair yemin eden, teşri hakkını ona veren ve onun kanunlarını uygulayan zamanımızdaki kimseler acaba Yusuf (as) gibi midirler?
D- Allah (cc) Yusuf (as) hakkında; ” Yusuf’u (emin) bir yere yerleştirdik.” (Yusuf 56)
Buyurduğu üzere, Yusuf’u(as) Mısır’a yerleştirmiş ve orada onu iktidar sahibi yapmıştı. Böyle bir durumda Yusuf (as) yeryüzünde yetkili kıldığında muhakkak Allah’ın(cc) hükümlerini uygular. Zira Allah (cc) yeryüzünde yetkili olan mü’minlerin nasıl davranmaları gerektiği konusunda şöyle buyurmuştur;
“Onlar ki; yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namaz kılarlar, zekatı verirler, ma’rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah’a aittir.” (Hac 41)
“Allah’ı bırakıp da taptıklarınız,sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler. (Yusuf 40)
Yusuf (as) ayette zikredilen mü’min kimselerin önderidir… O yeryüzünde Allah (cc)’ın hükümleriyle hükmetmeye elbette daha layıktır.
En büyük iyilik şüphesiz ki Tevhid dir. En büyük münker ise şüphesiz ki şirktir. Yusuf (as) da insanları tevhide davet etme, onları şirkten sakındırma görevini en güzel şekilde yapmıştır.
Delil olarak Kur’an- Kerimde Allah (cc);
“Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı? Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.(Yusuf 39-40)
E- Yusuf (as) kralın yanında görev aldığı zaman kralın emirlerine itaat ederek görev yapmamış onun dinine ve kanunlarına asla boyun eğmemiş ve onunla amelde etmemiş, bilakis kraldan tamamen bağımsız olarak dilediği hükümleri uygulamıştır. Böyle olmamış olsaydı kardeşini yanında alıkoyması asla söz konusu olmazdı.
Allah (cc) bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor
“İşte biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik, (yoksa) hükümdarın dinine (yürürlükteki kanununa) göre kardeşini (yanında) alıkoyamazdı.” (Yusuf 76)
F- Yusuf (as) Allah (cc)’ın şeriatına muhalif olan bir kanunu hiçbir zaman ve asla uygulamamış, asrımızın tağuti devletlerinde görev almak için teşri meclisi olan parlamentoya girerek tağut kanunlarına ihlasla bağlı kalacağına ve sadakat göstereceğine dair yemin eden kimselerin yaptığı küfür ve şirklerde kafirlere ortak olmamıştır. Zira nebi ve resuller şirk ve haramdan korunmuşturlar. Bu sebeple şirk ve haram işlemezler.
G- Asrımızda hükmetmek için parlamentoya giren bir kimse, zamanımızın tağutu olan demokrasinin hükümlerine göre teşride bulunur.
Acaba Yusuf (as) böyle yapmış mıdır? Biz Yusuf (as)’ı bu şirkten tenzih ederiz. Zira biz Yusuf (as)’ın dininin İslam olduğuna, asla bir başka dine bağlanmayacağına inanıyoruz.
Allah (cc) bu konuda şöyle buyuruyor;
“Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. (Al-iİmran 85)
Yusuf (as) zayıf olduğu anda bile şirke ve müşriklere karşı şöyle haykırmıştı;
“Şüphesiz ben Allah’a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkâr edenlerin kendileridir. Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler. (Yusuf 37-38)
Yusuf (as) hapishanede zayıf bir durumda iken bile tağuttan ve tağuta tapanlardan beri olduğunu haykırdığı halde, yönetimde görev almak için nasıl olur da tağutun kanunlarına bağlanır? Yine bu tağutun kanunlarına göre hüküm verir? Zerre kadar imanı olan bir kimse asla böyle düşünmez.
Allah (cc) Yusuf (as) hakkında şöyle buyurmuştur;
” Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlâslı kullarımızdandı.” (Yusuf 24)
Allah (cc)’ın muhlis kullarından biri olan Yusuf (as) Allah (cc)’ın hükümlerinden başka hükümlere bağlanır mı, veya boyun eğer mi, veya ihlasla bağlı kalacağına dair sadakat yemini yapar mı, Veya sadece Allah (cc)’ın hakkı olan teşri yetkisini bir yaratılmışa verir mi? Bu amelleri Müslümanların en basiti bile yapsa dinden çıkar, mürted olur. Öyleyse nasıl olurda böyle amelleri bir resulün işlediği söylenir? Allah (cc)’un halis kulu olan Yusuf hakkında nasıl böyle bir iftira atabilir? Tağutlara boyun eğerek şirk işlemelerine rağmen, yaptıklarının doğruluğunu ispatlamak için Yusuf (as) meselesini kendilerine delil alanlara yazıklar olsun! Acaba bunlar Allah (cc)’tan hiç mi korkmazlar? Yoksa onların gerçekleri idrak edebilecek akılları mı yoktur?
Demokrasinin İslam’a muhalif kanunlarla dolu olduğunu, zamanımızın reddedilmesi gereken tağutu olduğunu ve bu tağutu reddetmedikçe Müslüman olunmayacağını size delillerle ispatladık. Buna göre demokrat bir kimse, aslında tağutun hükümleri ile hükmetmiş ve tağutun kanunlarına muhakeme olmuştur. Oysa Yusuf (as)’un içinde bulunduğu durum, acaba zamanımızdaki kafirlerin hükmü altında olan kişilerin durumuna benziyor mu?
Tağutlar, kendi kanunlarını tatbik etmeyen, kendisine boyun eğmeyen bakanları görevde asla tutmazlar. Kendileri gibi hareket etmeyecek, kendi pisliklerine, zulümlerine ortak olmayacak, kendi siyasetlerini, ideolojilerini tatbik etmeyecek bir kişiyi asla bakan olarak tayin etmezler. Kafir anayasanın kanunlarını kabul etmeyen, bu kanunlara boyun eğmeyen bir kimsenin, milletvekili olması mümkün değilken bakan olması mümkün olabilir mi? Acaba Yusuf (as)’ın durumu onların durumuna hiç benziyor mu?
Her akıl sahibi bu meseleyi dikkatlice inceleyip, düşündüğünde, muhakkak ki aradaki farkı görecek ve Yusuf (as)’ın meselesini kendi şirk amellerine delil gösterenlerin yanılgı ve sapıklıklarını rahatça anlayabilecektir.
Yusuf (as)’ı, tağutların hükümlerine biran bile olsun boyun eğmiş olmasından tenzih ederim.
Yusuf’un aldığı görevi , zamanımızın tağutların bakanlıklarına benzeten kişide zerre kadar iman yoktur. Çünkü böyle yapmakla Allah (cc)’ın nebisi Yusuf (as)’ın kralın dinine girdiğini ve ona kulluk ettiğini iddia ederek ona büyük iftira atmıştır. Oysa her iman sahibi bilir ki, insanları tevhide çağıran bir nebi, Allah (cc)’ın hükmü dışındaki hükümlere bir göz kırpması kadar bile asla boyun eğmez.
Tağuti sistemlerde milletvekili olmak da bakan olmak gibi, hatta ondan daha tehlikeli ve daha büyük küfür olan bir ameldir. Çünkü bakan, tağuti sistemlerin yürütme organı, milletvekili ise kanun koyma organıdır. Bu sebeple milletvekillerinin hepsi, istisnasız tağutturlar. Bunlar yalnızca Allah (cc)’ın hakkı olan teşri koyma yetkisini kendilerinde görmeleri sebebiyle tağut olmuşlardır. İşte bu sebeple bu kimseleri her kim seçmişse, ister kabul etsin, ister kabul etmesinler, onları rab edinmişlerdir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor;
” Ey zindan arkadaşlarım ! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı?” (Yusuf 39)
Bu bağlamda müteala edilmesi gereken bazı meseleler vardır. Onlara kısaca değinelim;
Fi zıl’al Kur’an’daki açıklamaya bakalım:
Burada kralın yasaları denilirken yasalar, ayetin orijinalinde din kelimesinin hangi anlamları içerdiği özenle ve kesinkes belirlemiş bulunuyor. Bu ayette din sözcüğü, kralın koyduğu sistem ve yasalara göre hırsızı , hırsızlığın cezası olarak alıkoymak mümkün değildir. Ancak Hz. Yakup ‘un dininin sistem ve yasalarına göre, alıkoyma cezası mümkündü. Nitekim Hz. Yusuf’un kardeşleri bu olayda daha baştan, kendi dinlerinin yasalarına göre yargılanmayı kabul etmişlerdi. Yusuf da tası kardeşinin yükleri arasında bulduğun da , onların kendi dinlerinin yasalarına göre hüküm vermişti… Görülüyor ki kur’anda din sözcüğü sistem, şeriat ve yasaları ifade etmek için kullanılıyor.
Din sözcüğünün Kur’an’daki bu apaçık anlamını, yirminci yüzyılın cahiliye ortamında tüm insanlar unutmuş görünmektedir. Cahiliye yanlıları da kendilerini Müslüman olarak niteleyen bazı kimselerde bu gerçekten tümüyle habersiz durumdadırlar! Bu tipler için bir kimsenin, her ne kadar yukarıda sözü edilenleri yapsa da yeryüzünde Allah dışında başka rabler edinip onların otoritesini kabullenmesini, onlara itaat edip boyun eğmesinin zerre kadar önemi yoktur…Allah’ın dini denildiğinde de yüce Allah’ın koyduğu sistem, şeriat ve yasalar anlaşılmalıdır. Bu sözcüğün anlamı o kadar yozlaştırılıp daraltılmış ki cahiliye sistemi altındaki kitleler artık din denildiğinde, inanç ve ibadet esasları dışında hiçbir şey anlamıyor!… Oysa Hz.Adem’den Hz.Nuh’tan tutun da Hz. Muhammed’e (sav) varana dek “din”in hiçbir zaman için böylesine güdük bir anlam ifade etmesi asla söz konusu olmamıştır.
Tarih boyunca din hep şu anlamda kullanılmıştır: Allah’ın koyduğu hükümleri benimseyip, onun dışındaki kimselerin hükümleri dışındaki kimselerin koydukları hükümleri reddederek sadece yüce Allah’a boyun eğmek! Yeryüzünde de göklerde de O’nun insanların biricik ve tek Rabbi olduğunu kabul etmek! Yani sadece O’nun egemenliğini, hükümlerini, otoritesini, ve buyruklarını benimsemek! Nitekim Allah’ın dininde olanlar ile kralın dininde olanlar arasındaki yolların ayrılış noktası da bu konuydu. Birinci gruba olan insanlar, sadece Allah’ın sistemine, şeriatına ve yasalarına boyun eğiyorlardı.
Daha işin başı demek olan dinin bu gerçeğinden habersiz insanları, bu dinin sınırları içersinde değerlendirebilmek nasıl mümkün olabilir, bunu bir türlü anlayamıyorum! Bir gerçeğe inanmak, o gerçeği bilip tanımış olmanın bir ifadesidir. İnanç sisteminin gerçeğinden bile habersiz insanlar, nasıl bu inanç sistemini kabullenmiş kimseler olarak değerlendirilebilirler?
Bizi ilgilendiren, bugün insanların genelde benimsedikleri biçim de dinin gerçek yüzünü ortaya koymaktır. Bu biçimdeki bir din, kesinlikle Allah’ın dini değildir. Kralın koyduğu sistem ve kurallar çerçevesinde hareket eden kimse ise, kralın dinine mensup demektir! Bu nokta en ufak bir tartışma götürmeyecek kadar nettir!
Doğrusu yapabileceğimiz en iyi iş. Allah’ın dininin gerçekten ne anlama geldiğini bugünden itibaren hemen diğer insanlara anlatmaya başlamaktır. Onlara anlatalım ki ya bu dine girsinler yada bu dini reddetsinler! Böylesi bizim için de onlar için de daha iyi ve daha hayırlıdır. Böyle yaparsak bizler, bu dini benimsemelerinden ötürü gerçeğe yapışmayan, dolayısıyla da bu dinden aslında habersiz olan cahillerin sapıklıklarının sonucundan kendimizi sıyırmış oluruz. Yine böyle yaparsak onlar da içinde bulundukları konumun gerçek yüzünü görecekler; Allah’ın dinine değil de aslında kralın dinine mensup olduklarını anlayacaklardır.! Ola ki bunu öğrendiklerinde yaşayabilecekleri muhtemel bir sarsıntı onların da cahiliye’yi bırakıp İslam’a , kralın dinin bırakıp Allah’ın dinine girmelerine vesile olur!
Tüm peygamberler bu yolu izlediler.Hangi zaman ve hangi mekanda olursa olsun, cahiliye karşısında insanları Allah’ın yoluna çağıran davetçiler de hep aynı yolu izlemek durumundadırlar.
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Evet islamda particilik vs yoktur.

Ancak destekleyenler hakkında kafir demeniz yanlış bu konuda sitede daha önce yazılar yazıldı.

bu tür ihtlaflı meseleleri artık siteye yazmayın zamanınca çok tartışıldı. Hayra vesile olabilecek konulara yoğunlaşırsan hepimiz adına inşAllah hayırlı olur.

Konu kilitlenmiştir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt