Rahman ve Rahmin olan Allah'ın adıyla...
Hamd, alemlerin rabbi olan Allahadır. Salat ve Selam; efendimiz, peygamberimiz, komutanımız, önderimiz ve sevgilimiz olan Rasulullah'a(s.a.v), pak ailesine ve cesur
ashashabınadır.
Gün 11 eylül, tarih 2001...
Miladi olarak ikinci milenyumun başları, Sovyetler birliği yeni çökmüş ve Amerika önderliğindeki küresel tuğyan, kendini dünyanın mutlak hakimi ilan etmeğe başlamıştı.
Öyleki insanlar, Amerikadan habersiz hiçbir şey olmayacağını, Amerikanın her şeyi bildiğini ve her şeye gücü yettiğine inanmay başlamışlardı.Bu sıfatlar şübhesiz
uluhiyyet sıfatlarıydı ama insanlık zaten içten içe yenilmez ordusu, istediği kadar üretebildiği parası mevcud tek kutbun başı olmanın verdiği nufuza sahip olan
Amerikadan başkasına ilahlık yakıştıramıyordu!
Ancak ne varki saat yavaş yavaş 3'e doğru geliyordu...
Bush o sırada televizyonda, korumasının kulağına fısıldadığı şey ile yüzünden düşen bin parça, evet kaza olmamıştı bu bir saldırıydı!
Gerçi başka bir şey beklemesi hataydı, ne yani Usame bin Ladin göğü direksiz yükselten Allah'a yemin ederek "Filstinde evlatlarımız rahat yüzü görmeden Amerika ve
Amerikada yaşayanlar emniyeti hayal dahi edemeyecekler" demişti. O Usameydi, ismini sonuna kadar hak eden bir aslandı ve söylediğini yapmıştı! Amerika'nın sınırsız
ifade hürriyetine karşı kendi sınırsız eylem yapma özgürlüğnü kullanmış ama Amerika buna pek iyi hazırlanmamıştı. Bundan sonrasını ise bu satırların yazarı o gazveyi
anlatan şiirinde şöyle anlatacaktı:
"Haber bütün küfrü bürüdü
Hepsini bir araya dürüdü
Sonra küfür tek hizip halinde
Hayasızca topraklarımıza yürüdü"
Küresel Tuğyanın başındaki isim olan Bush, kendi ifadesi ile İslam topraklarına bir haçlı seferi başlatmış ve tüm dünyaya meydan okuyarak "Ya bizden yada Teröristler-
den tarafsınız" demişti. Aslında "Ya haçılardan yada İslamdan tarafsınız" demek istiyordu.
Tüm dünyayı izlediği söylenen Amerika, 19 Müslümandan yediği bu tokatla deliye dönmüş ve kırmızı görmüş boğa gibi İslam memleketlerine saldırmaya başlamıştı.
İlk olarak daha düzenli bir ordusu bile olmayan Afganistanı kestirdi gözüne haçlılar. Afganistan İslam Emirliği'nin başında bulunan Mola Ömer'den Usame bin Ladin'i
iade etmesini talep etti ancak bu talep reddedildi. İşgal sürecinin başında ise Molla Ömer, kendisine Şeyh Usame'yi neden teslim etmediğini soran muhabire cevaben:
"Mesele Usame bin Ladin meselesi değildir. Mesele İslam'ın onuru ve Afganistanın geleneği meselesidir" demiş ve İslam'da, Müslüman'ın kafire teslim edilemeyeceğini,
ve bir Afganın kendine sığınan bir insanı alsa düşmanlarına teslim etmeyeceğini söylemişti.
Daha sonra ise haçlı ordusu Afganistanı işgal etmiş ama Usame bin Ladin, Tora-Bora dağlarına çoktan çekilmişti. Daha sonra Tora-Bora dağlarına doğru yürüdü haçlı
ordusu, orada bir kaç yüz mücahid ölümüne bir direniş göstermişti ama buna rağmen bölge sonunda düştü.
Haçlıların işbirlikçiler osn mağarayada girdiklerinde acı gerçeği çoktan farketmişlerdi, Usame bin Ladin orada yoktu!
Küresel Tuğyan, ikinci hedef olarak Irakı belirlemişti. Baas rejimi başta çok ciddi bir direniş göstermiş ama sonra iç ihanetler sebebi ile çözülmüş ve sahil şeridinde
güçlükle ilerliyen Amerikan ordusu elini kolunu sallaya sallaya Bağdat'a girmişti.
11 eylül, her ne kadar küresel tuğyanın paravanı olan uluslararası sahada, haçlı seferine bir mazeret teşkl etmiş olsada; başta Araplar olmak üzere İslam aleminin
kalbine bir nebze su serpmişti. Somali, Irak ve daha sonra Suriyedeki hatta batı Afrikadaki pek çok direniş hareketi kendine "El Kaide" ismi verme ihtiyacı hissetmiş,
hatta Latin Amerikanın dinsiz koministleri dahi kendine "El Kaide" demeğe başlamıştı. Bizim radikal Amerikancı cemaatin lideri istediği kadar dünyada en nefret ettiği
insanın Usame olduğunu söyleyedursun! Onu bir temmuz gecesinde rezil eden Allah şübhesiz aziz uz-zuntikamdır
Sonraki süreçte Amerika, Afganistandaki etkinliğini her gün birazdaha kaybetmeğe başlamış; Iraktaki askerleri ise savaşın ağırlığını kaldıramayıp intihar etmeğe
başlamıştı. Michael Scheuer'ın itirafı ile her iki savaşıda kaybediyordu.
Irak'a henüz 30'lu yaşlarda iken 17 arkadaşı ile beraber gelen Ebu Mus'ab Zerkavi'nin(r.aleyh) emrinde artık ciddi bir güç birikmişti. Amerika bu yiğidin eli ile
orada rezil oluyor, bahane ederek gittiği örgütün mezopotamya kolundan tokat üstüne tokat yiyordu.
Sadece omu, hayır pek çokları hatta bazı şiiler dahi Amerika'ya karşı şedid bir direniş gösteriyordu.
Daha sonra Amerikanın kurduğu kukla hükümette ise Şiiler başrolde olacaktı, bununla beraber Ehli Sünnete nisbet edilenler, seküler Kürtlerde bu hükümette yer alacak
gibiydi.
Bu dönemden sonra ise Ebu Mus'ab iyice sert bir tavır takınmış ve Amerika ve işbirlikçi hükümet ile beraber hareket edenlerin emzhebine ve aşiretine bakılmadan
öldürülmeleri emretmişti, bir kısım aşiret reislerinin kelleleri çöplüklerden çıkmıştı bu dönemde.
Ebu Mus'ab bir âlim değildi ama aslan gibi bir savaşçıydı. O ikindi güneşi gibiydi, yakıcılığı fazlasıyla yüksekti ama etkisi kısa sürmüştü, 2006 senesinde gelen
şehadet haberi ile ümmet mütessir oldu. Allah şehadetini kabul etsin.
Ancak buna rağmen direniş durmamış aksine hızlanmıştı. Artık Mücahidler, yerleşim birimlerini dahi ele geçirmeğe başlamış, Irak İslam Devleti ilan edilmişti.
Afganistanda da Taliban hareketi etkinliğini günden güne arttırmaya başlamıştı, ilçe merkezleri bir bir düşüyor Amerikan üstlerinin bir kaç kilometre ötesindeki köy-
lerde Taliban bayrağı dalgalanıyordu.
Usame bin Ladin'in, Küresel Cihad stratejisi işe yarıyor, Amerika her gün daha çok kan kaybediyordu ve kan kaybıda hızlanıyordu. Amerikanın artık bizzat kolay kolay
bir yere müdahale etme iradesi kalmamıştı.
Arap Baharı
Cihad beldelerinde bunlar olurken Tunus'ta başlayan Arap baharı, Arap dünyasının önemli bir bölümüne yayılmıştı ve nihayet son durağına ulaştı: Suriye!
Arap Baharı, el Kaide ve şeyh Usame'nin zaten beklediği hatta beklemekten öte umduğu ve zemin hazırlamaya çalıştığı bir şeydi. Şeyh Usame, Arap baharına şu ifadeler
ile destek verdi:
“Ümmet yüzünü doğudan müjdeleri gelen zaferi gözetlemek için o yöne çevirmişken devrim güneşi batıdan çıkıverdi. Devrim Tunus’tan ışık saçtı ve bu ışık ümmeti
sevindirdi, halkların yüzlerini aydınlattı. Yöneticilerin boğazları tıkandı, Yahudiler vaadin yakınlığı korkusundan dehşete düştü. Zorbaların düşmesiyle aşağılanma,
boyun eğme, korku ve çekinme düşünceleri de ortadan kalktı. Yerine özgürlük, onur, cesaret, yiğitlik fikirleri ayaklandı. Özgürlük isteğiyle değişim rüzgârları esti.
Tunus ilk başarıyı elde eden oldu. Mısır yiğitleri de yıldırım hızıyla Tunus’un özgürlerinden fikir aldı ve Tahrir Meydanı’na yürüdü. Büyük bir devrim başladı. Hem de
ne devrim!”
Suriye olayları başladığında, ayaklanma ilk başta vatansever ve demokrasi temelli olmakla birlikte zmanla İslami bir vecheye bürünmüştü, Esad her hafta bir ilçe
kaybetmeğe başlamış, savaş iyiden iyiye kızışmıştı, fıratın kuzeyinde artık Esad kalmamıştı.
Bu hengamda Irak İslam devletinden giden 6 kişilik bir ekip, El Nusra'nın temellerini atmaya başlamıştı. 6 kişi kısa zmanda binlerce kşiiye dönüşmüştü. Artık orada
devrim güneşi yavaş yava parıldıyordu...
Ancak daha sonraları, Nusra cebhesinin bu ilerleyişinden rahatsız olan Irak İslam Devleti, sözcüsü olan Adnani eli ile Nusra cebehesini feshettiğini ve kendi isimle-
rinide "Irak Şam İslam Devleti(IŞİD" olarak değiştirdiklerine dair bir açıklama yaptı.
Nusra cebhesi lideri Ebu Muhammed Colani ise "Bu ilandan haberimiz yoktu, bildiklerimi ise basından duyduklarımızdan ibarettir" demiş ve bu ilanı açıkça reddetmişti.
İşte bu savaşın seyrini baştan başa değiştirecekti...
El Kaide lideri Eymen Zevahiri(Allah onu korusun) bu durum üzerine bir açıklama yaparak Irak Şam İslam devletini feshettiğini, Irak İslam Devletinin, Iraktan; Nura'nın
ise Şam'dan sorumlu olacağına dair bir açıklamasını yayınladı. El Nusra bunu derhal kabul etti ve Zevahiri'ye bağlılığını bildirdi. Ancak IŞİD, kesin bir dille
bu açıklamayı reddetti ve El Kaide'ye olan beyatını bozdu. Kısa bir süre sonra ise Hilafet ilanı gelecekti...
İnsan düşünmeden edemiyor, Esad'ın tahtının iyiden iyiye sallandığı ve Irak İslam Devletinin, bağdat kağılarına dayandığı bir ortamda acaba IŞİD bu ahmaklıkları
yapmasaydı bu günkü oradoğu haritası nasıl olurdu...
El-Nusra için El Kaide ismini kullanmak son derece önemliydi, zira artık IŞİD ona ne zaman saldırsa El Kaide'ye saldırmış olacaktı. Bu ise
ciddi bir siyasi destek demekti. Ve bunu oldukça iyi bir şekilde kullandı, El Nusra daha sonra El Kaide'den ayrılıcak ve Şam Fethi Cebhesini daha sonra bazı gruplar
ile birleşerek HTŞ'yi kuracaktı.
Sonuç olarak:
Arap rejimlerinin devrilmesinde yalnızca 10 sene sonra gelen Afganistan fethi ise Amerikanın hegemonyasını iyice kırmıştır. Amerika bu gün Somalide bile bizzat varlık
göstermeğe cesaret edememekte, orada Şebab'a karşı TR'yi ileri sürmektedir. Amerika birden bire olmasada artık kabuğuna çekilme ve kendinden önceki İngiltere gibi
bir ülke olma hayalindedir. Artık Amerikan halkıda, devletide bu eylimdedir, Trump'ın vaatleri ve Biden'ın icraatları bunun alametleridir
Buda ise şübhesiz Afganistan ve Irak başta olmak üzere dünyanın her yerinde kaybettiği kanın meyvesidir. 11 eylül ve küresel cihadın asıl amacı büyük ölçüde vuku bul-
muştur.
11 eylülden sonra Amerika'nın Şeyh Usame'yi, İslam dünyasını işgal için bir basamak olarak kullandığını söyleyenlerin atladığı nokta, Şeyh Usame'nin zaten bu sonucu
beklemiş olmasıydı. Allah'ın yardımı ile küresel tuğyan mağlub edildi, yeniden İslam emirliği ilan edildi. Haçlı ittifakı ise kaybettiğ 300 binden fazla asker ve
20 trilyon dolar ile başbaşa kaldı...
Hamd, alemlerin rabbi olan Allahadır. Salat ve Selam; efendimiz, peygamberimiz, komutanımız, önderimiz ve sevgilimiz olan Rasulullah'a(s.a.v), pak ailesine ve cesur
ashashabınadır.
Gün 11 eylül, tarih 2001...
Miladi olarak ikinci milenyumun başları, Sovyetler birliği yeni çökmüş ve Amerika önderliğindeki küresel tuğyan, kendini dünyanın mutlak hakimi ilan etmeğe başlamıştı.
Öyleki insanlar, Amerikadan habersiz hiçbir şey olmayacağını, Amerikanın her şeyi bildiğini ve her şeye gücü yettiğine inanmay başlamışlardı.Bu sıfatlar şübhesiz
uluhiyyet sıfatlarıydı ama insanlık zaten içten içe yenilmez ordusu, istediği kadar üretebildiği parası mevcud tek kutbun başı olmanın verdiği nufuza sahip olan
Amerikadan başkasına ilahlık yakıştıramıyordu!
Ancak ne varki saat yavaş yavaş 3'e doğru geliyordu...
Bush o sırada televizyonda, korumasının kulağına fısıldadığı şey ile yüzünden düşen bin parça, evet kaza olmamıştı bu bir saldırıydı!
Gerçi başka bir şey beklemesi hataydı, ne yani Usame bin Ladin göğü direksiz yükselten Allah'a yemin ederek "Filstinde evlatlarımız rahat yüzü görmeden Amerika ve
Amerikada yaşayanlar emniyeti hayal dahi edemeyecekler" demişti. O Usameydi, ismini sonuna kadar hak eden bir aslandı ve söylediğini yapmıştı! Amerika'nın sınırsız
ifade hürriyetine karşı kendi sınırsız eylem yapma özgürlüğnü kullanmış ama Amerika buna pek iyi hazırlanmamıştı. Bundan sonrasını ise bu satırların yazarı o gazveyi
anlatan şiirinde şöyle anlatacaktı:
"Haber bütün küfrü bürüdü
Hepsini bir araya dürüdü
Sonra küfür tek hizip halinde
Hayasızca topraklarımıza yürüdü"
Küresel Tuğyanın başındaki isim olan Bush, kendi ifadesi ile İslam topraklarına bir haçlı seferi başlatmış ve tüm dünyaya meydan okuyarak "Ya bizden yada Teröristler-
den tarafsınız" demişti. Aslında "Ya haçılardan yada İslamdan tarafsınız" demek istiyordu.
Tüm dünyayı izlediği söylenen Amerika, 19 Müslümandan yediği bu tokatla deliye dönmüş ve kırmızı görmüş boğa gibi İslam memleketlerine saldırmaya başlamıştı.
İlk olarak daha düzenli bir ordusu bile olmayan Afganistanı kestirdi gözüne haçlılar. Afganistan İslam Emirliği'nin başında bulunan Mola Ömer'den Usame bin Ladin'i
iade etmesini talep etti ancak bu talep reddedildi. İşgal sürecinin başında ise Molla Ömer, kendisine Şeyh Usame'yi neden teslim etmediğini soran muhabire cevaben:
"Mesele Usame bin Ladin meselesi değildir. Mesele İslam'ın onuru ve Afganistanın geleneği meselesidir" demiş ve İslam'da, Müslüman'ın kafire teslim edilemeyeceğini,
ve bir Afganın kendine sığınan bir insanı alsa düşmanlarına teslim etmeyeceğini söylemişti.
Daha sonra ise haçlı ordusu Afganistanı işgal etmiş ama Usame bin Ladin, Tora-Bora dağlarına çoktan çekilmişti. Daha sonra Tora-Bora dağlarına doğru yürüdü haçlı
ordusu, orada bir kaç yüz mücahid ölümüne bir direniş göstermişti ama buna rağmen bölge sonunda düştü.
Haçlıların işbirlikçiler osn mağarayada girdiklerinde acı gerçeği çoktan farketmişlerdi, Usame bin Ladin orada yoktu!
Küresel Tuğyan, ikinci hedef olarak Irakı belirlemişti. Baas rejimi başta çok ciddi bir direniş göstermiş ama sonra iç ihanetler sebebi ile çözülmüş ve sahil şeridinde
güçlükle ilerliyen Amerikan ordusu elini kolunu sallaya sallaya Bağdat'a girmişti.
11 eylül, her ne kadar küresel tuğyanın paravanı olan uluslararası sahada, haçlı seferine bir mazeret teşkl etmiş olsada; başta Araplar olmak üzere İslam aleminin
kalbine bir nebze su serpmişti. Somali, Irak ve daha sonra Suriyedeki hatta batı Afrikadaki pek çok direniş hareketi kendine "El Kaide" ismi verme ihtiyacı hissetmiş,
hatta Latin Amerikanın dinsiz koministleri dahi kendine "El Kaide" demeğe başlamıştı. Bizim radikal Amerikancı cemaatin lideri istediği kadar dünyada en nefret ettiği
insanın Usame olduğunu söyleyedursun! Onu bir temmuz gecesinde rezil eden Allah şübhesiz aziz uz-zuntikamdır
Sonraki süreçte Amerika, Afganistandaki etkinliğini her gün birazdaha kaybetmeğe başlamış; Iraktaki askerleri ise savaşın ağırlığını kaldıramayıp intihar etmeğe
başlamıştı. Michael Scheuer'ın itirafı ile her iki savaşıda kaybediyordu.
Irak'a henüz 30'lu yaşlarda iken 17 arkadaşı ile beraber gelen Ebu Mus'ab Zerkavi'nin(r.aleyh) emrinde artık ciddi bir güç birikmişti. Amerika bu yiğidin eli ile
orada rezil oluyor, bahane ederek gittiği örgütün mezopotamya kolundan tokat üstüne tokat yiyordu.
Sadece omu, hayır pek çokları hatta bazı şiiler dahi Amerika'ya karşı şedid bir direniş gösteriyordu.
Daha sonra Amerikanın kurduğu kukla hükümette ise Şiiler başrolde olacaktı, bununla beraber Ehli Sünnete nisbet edilenler, seküler Kürtlerde bu hükümette yer alacak
gibiydi.
Bu dönemden sonra ise Ebu Mus'ab iyice sert bir tavır takınmış ve Amerika ve işbirlikçi hükümet ile beraber hareket edenlerin emzhebine ve aşiretine bakılmadan
öldürülmeleri emretmişti, bir kısım aşiret reislerinin kelleleri çöplüklerden çıkmıştı bu dönemde.
Ebu Mus'ab bir âlim değildi ama aslan gibi bir savaşçıydı. O ikindi güneşi gibiydi, yakıcılığı fazlasıyla yüksekti ama etkisi kısa sürmüştü, 2006 senesinde gelen
şehadet haberi ile ümmet mütessir oldu. Allah şehadetini kabul etsin.
Ancak buna rağmen direniş durmamış aksine hızlanmıştı. Artık Mücahidler, yerleşim birimlerini dahi ele geçirmeğe başlamış, Irak İslam Devleti ilan edilmişti.
Afganistanda da Taliban hareketi etkinliğini günden güne arttırmaya başlamıştı, ilçe merkezleri bir bir düşüyor Amerikan üstlerinin bir kaç kilometre ötesindeki köy-
lerde Taliban bayrağı dalgalanıyordu.
Usame bin Ladin'in, Küresel Cihad stratejisi işe yarıyor, Amerika her gün daha çok kan kaybediyordu ve kan kaybıda hızlanıyordu. Amerikanın artık bizzat kolay kolay
bir yere müdahale etme iradesi kalmamıştı.
Arap Baharı
Cihad beldelerinde bunlar olurken Tunus'ta başlayan Arap baharı, Arap dünyasının önemli bir bölümüne yayılmıştı ve nihayet son durağına ulaştı: Suriye!
Arap Baharı, el Kaide ve şeyh Usame'nin zaten beklediği hatta beklemekten öte umduğu ve zemin hazırlamaya çalıştığı bir şeydi. Şeyh Usame, Arap baharına şu ifadeler
ile destek verdi:
“Ümmet yüzünü doğudan müjdeleri gelen zaferi gözetlemek için o yöne çevirmişken devrim güneşi batıdan çıkıverdi. Devrim Tunus’tan ışık saçtı ve bu ışık ümmeti
sevindirdi, halkların yüzlerini aydınlattı. Yöneticilerin boğazları tıkandı, Yahudiler vaadin yakınlığı korkusundan dehşete düştü. Zorbaların düşmesiyle aşağılanma,
boyun eğme, korku ve çekinme düşünceleri de ortadan kalktı. Yerine özgürlük, onur, cesaret, yiğitlik fikirleri ayaklandı. Özgürlük isteğiyle değişim rüzgârları esti.
Tunus ilk başarıyı elde eden oldu. Mısır yiğitleri de yıldırım hızıyla Tunus’un özgürlerinden fikir aldı ve Tahrir Meydanı’na yürüdü. Büyük bir devrim başladı. Hem de
ne devrim!”
Suriye olayları başladığında, ayaklanma ilk başta vatansever ve demokrasi temelli olmakla birlikte zmanla İslami bir vecheye bürünmüştü, Esad her hafta bir ilçe
kaybetmeğe başlamış, savaş iyiden iyiye kızışmıştı, fıratın kuzeyinde artık Esad kalmamıştı.
Bu hengamda Irak İslam devletinden giden 6 kişilik bir ekip, El Nusra'nın temellerini atmaya başlamıştı. 6 kişi kısa zmanda binlerce kşiiye dönüşmüştü. Artık orada
devrim güneşi yavaş yava parıldıyordu...
Ancak daha sonraları, Nusra cebhesinin bu ilerleyişinden rahatsız olan Irak İslam Devleti, sözcüsü olan Adnani eli ile Nusra cebehesini feshettiğini ve kendi isimle-
rinide "Irak Şam İslam Devleti(IŞİD" olarak değiştirdiklerine dair bir açıklama yaptı.
Nusra cebhesi lideri Ebu Muhammed Colani ise "Bu ilandan haberimiz yoktu, bildiklerimi ise basından duyduklarımızdan ibarettir" demiş ve bu ilanı açıkça reddetmişti.
İşte bu savaşın seyrini baştan başa değiştirecekti...
El Kaide lideri Eymen Zevahiri(Allah onu korusun) bu durum üzerine bir açıklama yaparak Irak Şam İslam devletini feshettiğini, Irak İslam Devletinin, Iraktan; Nura'nın
ise Şam'dan sorumlu olacağına dair bir açıklamasını yayınladı. El Nusra bunu derhal kabul etti ve Zevahiri'ye bağlılığını bildirdi. Ancak IŞİD, kesin bir dille
bu açıklamayı reddetti ve El Kaide'ye olan beyatını bozdu. Kısa bir süre sonra ise Hilafet ilanı gelecekti...
İnsan düşünmeden edemiyor, Esad'ın tahtının iyiden iyiye sallandığı ve Irak İslam Devletinin, bağdat kağılarına dayandığı bir ortamda acaba IŞİD bu ahmaklıkları
yapmasaydı bu günkü oradoğu haritası nasıl olurdu...
El-Nusra için El Kaide ismini kullanmak son derece önemliydi, zira artık IŞİD ona ne zaman saldırsa El Kaide'ye saldırmış olacaktı. Bu ise
ciddi bir siyasi destek demekti. Ve bunu oldukça iyi bir şekilde kullandı, El Nusra daha sonra El Kaide'den ayrılıcak ve Şam Fethi Cebhesini daha sonra bazı gruplar
ile birleşerek HTŞ'yi kuracaktı.
Sonuç olarak:
Arap rejimlerinin devrilmesinde yalnızca 10 sene sonra gelen Afganistan fethi ise Amerikanın hegemonyasını iyice kırmıştır. Amerika bu gün Somalide bile bizzat varlık
göstermeğe cesaret edememekte, orada Şebab'a karşı TR'yi ileri sürmektedir. Amerika birden bire olmasada artık kabuğuna çekilme ve kendinden önceki İngiltere gibi
bir ülke olma hayalindedir. Artık Amerikan halkıda, devletide bu eylimdedir, Trump'ın vaatleri ve Biden'ın icraatları bunun alametleridir
Buda ise şübhesiz Afganistan ve Irak başta olmak üzere dünyanın her yerinde kaybettiği kanın meyvesidir. 11 eylül ve küresel cihadın asıl amacı büyük ölçüde vuku bul-
muştur.
11 eylülden sonra Amerika'nın Şeyh Usame'yi, İslam dünyasını işgal için bir basamak olarak kullandığını söyleyenlerin atladığı nokta, Şeyh Usame'nin zaten bu sonucu
beklemiş olmasıydı. Allah'ın yardımı ile küresel tuğyan mağlub edildi, yeniden İslam emirliği ilan edildi. Haçlı ittifakı ise kaybettiğ 300 binden fazla asker ve
20 trilyon dolar ile başbaşa kaldı...