Bir Türkçe öğretmeni / uzmanı veya konuya vâkıf kardeşler benim yazdığım açıklamaya rağmen anlam bozukluğu var derse hatamdan dönerim, önemli değil.
Sonuçta ne demek istediğimi açıkladım, niyyetim de bu. Aslında daha sade ve isteğimi kolay anlaşılabilir bir cümle kullanılabilirdi diye düşünüyorum. Musait zaman bulursam yeniden düzenleyebilirim inşeAllah
Abi bu konuda bir uzman gelse ve dese "Evet, Abdulmuizz Fidâ doğru kullanmıştır. Çünkü orta asya türklerinin, osmanlı türklerinin, selçuklu türklerinin yazışmalarına bakarsak Fida'nın yazdığı gibi yazıları görürüz." (Eski yazılarda buna örnekler var mıdır bilmiyorum. Bir varsayım yaptım sâdece.) Ben yine de reddederdim.
Çünkü benim çevremden öğrendiğim türkçe bu. Bunu kabûl etmem çevremdeki türkçeyi red etmek olur.
Benim için kabûl ancak ilâhî bir kaynak ile olur.
Zîra o Allah ki cansızken bana hayat bahşeden sonra öldürecek olan ve tekrar diriltecek olan.
O Allah ki arzın ve semanın ve arasındakilerinin hepsinin sâhibi.
De ki: 'Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.' (İsrâ-81 / Ali Bulaç / kuranmeali.com)
Allah'tan geleni doğrudan kabûl ederim. Osmanlı, Selçuklu vs. teferruattır benim için. Onları yüzyüze görmemişim, tanımamışım onları doğru kabûl etmek için bir sebep bulmuyorum.
Çevrem, İslâm'a münâfi olursa onları red ederim. Velhâsılı kelâm lisân ancak arapça olursa bu konuda kalplerimiz ayrılığa düşmez kanaatindeyim.
Hakk ancak Kuran'dan ve Resûlullah'dan (s.a.v) öğrenilir.
"Doğru türkçe şudur, budur." gibi söylemlerin de ancak bir câhiliyye eseri olduğunu düşünmekteyim.
Aynı kavimde yaşayan birkaç insanız sâdece.
Çevrimdışı
