Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

(2008) Mevlit Kandili'miz Mubarek Olsun..

  • Konbuyu başlatan "iNŞiRaH"
  • Başlangıç tarihi
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Guest
[size=15pt]Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."
(Enbiyâ, 107)


İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü'l-evvel ayının 12.gecesi doğmuştur. Milâdî takvime göre ise bu, 571 yılı Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır. Bu mübarek geceye "Mevlid Kandili" denir.



Efendimiz'in Dünyayı Şereflendirdiği Rebiü'l-evvel ayının 12.gecesi Çarşamba'yı Perşembeye bağlayan geceye denk geLmektedir.


Şimdiden Tüm islam forumun Kandilini Kutlar..

Cenab-ı Allah'tan Bu mubarek Gece hürmetine Cümlemizi AffeyLemesini Niyaz Ederiz.. :huhuuhuu

Kandiliniz Mübarek Olsun.. :islam-tr :güldüm
 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Guest
Mevlid Kandili'nin Anlamı, Önemi ve Bu Gecede Faziletli Olan İbadetler

mevlidgb9.jpg



PEYGAMBER EFENDİMİZ SallAllahu Aleyhi Wesellem'in DOĞUMU

Mîlâdın 571, Rebîülevel ayının 12.gecesi, (Nisan ayının 20.günü) Mekke ufukları ağarırken Peygamber Efendimiz, Hz.Muhammed-ül Mustafa Sallallâhü Aleyhi ve Sellem dünyâyı şereflendirdi. O'nun doğduğu sabah, âlem başka bir âlem oldu, cihan nurla doldu. Zirâ O'nun teşrifleri sıradan bir hâdise değildi. Bütün peygamberlerin geleceğini müjdelediği ins-ü cin'in ve melâikei kirâmın teşriflerini beklediği bir peygamberdi O.. Bu yüzden, geceler içinde benzeri yoktur. Kâinâtın en azametli hâdisesi bu gece vukûa gelmiştir. Bütün âlem bu geceyi bekliyordu.

Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi Wesellem'in babası Abdullah, az zaman önce vefât etmiş olduğundan, annesi Hz.Âmine hiç zahmet çekmeden dünyâya getirdiği bu nur topu çocuğu, dedesi Abdulmuttalib'e müjdeleyince, bahtiyar dede torununun doğumuna pek sevindi. Hemen bir ziyâfet vererek O'na isim koydu.

Kureyş uluları; "Bu ziyâfete sebep olan çocuğa ne isim koydun?" diye sorduklarında,

Abdulmuttalib; "Muhammed ismini verdim." dedi.

Onlar; "Ecdâdında olmayan bu ismi vermekten muradın nedir?" diye sorunca,

Abdulmuttalib; "Umarım ki O'nu yerde halk, ulvîlikler âleminde Hakk pek çok övecek" diye cevap verdi. (Zîra, Muhammed; «pek çok hamd-ü senâ olunmuş kimse» mânâsına gelmektedir.)

Peygamber Efendimiz'in doğduğu gece dünyâda fevkalâde hâdiseler oldu. Şöyle ki:

O devrin en büyük devleti Kisrâ'nın sarayında, mimarların mühendislerin yıkılmaz diye rapor verdiği ondört sütun çöktü.

Sâvâ gölü kurudu.

Mecûsîlerin uzun müddetten beri sönmeden yakıp tapındıkları ateşgedeleri söndü.

Müşriklerin Kâbe üzerine koymuş oldukları putlar devrilip kırıldı. Onların, hâşâ, Allah diye tapındıkları putları küp kırığına dönmüştü.

Bütün bunlar çok mühim bir şeye işâret ve beşâretti. Çünkü, Hak gelmiş, bâtıl zâil olmuştu. Hakkı telkin ve tebliğ edecek olan Kâinâtın Efendisi, Peygamberler Peygamberi, Fahri âlem, Muhammed'ül Mustafa (SallAllahu Aleyhi Wesellem) doğmuştu.

Gerçekten ilerde İran'ın saltanatı yıkılacak, Bizans İmparatorluğu dağılacak, putperestlik sönecek, küfrün bataklığı kuruyacaktı

...




ESHAB'DA RASÛLÜLLAH SallAllahu Aleyhi Wesellem'in SEVGİSİ


Târih, Eshâbı Kirâm'ın Peygamber SallAllahu Aleyhi Wesellem sevgisi gibi bir sevgi kaydetmemiştir. Şu hâdiseler bunu te'yid eder:

Mekkeliler İslam oldukları için Zeyd bîni Disne ve Habib bîni Adiyy'i öldürmek istemişlerdi. Zeyd (R.A.) tam öldürüleceği zaman Ebû Süfyan, O'na şöyle hitâb etti: "Şimdi senin yerinde Muhammed (SallAllahu Aleyhi Wesellem)'in olmasını ister misin? Onun boynu vurulsun. Sen de âilenin yanına git!".

Zeyd şöyle cevap verdi: "Ben, âilemin yanında otururken, Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi Wesellem'in ayağına bir dikenin bile batmasına razı olmam".

Ebû Süfyan şöyle dedi: "İnsanlardan Muhammed (SallAllahu Aleyhi Wesellem)'in Eshâbı gibi Muhammed (SallAllahu Aleyhi Wesellem)'i seven bir kavim görmedim."

Habib bîn-i Adiyy ise, öldürülürken şu şiiri okudu: "Madem ki Müslüman olarak öldürülüyorum, o halde ölüme hiç önem vermem. Benim mücâdelem, ne yönde olursa olsun, ancak Allah içindir. Eğer, Allah dilerse parçalanan her uzvu mübârek kılar."

İbni İshak'ın bildirdiğine göre; Ensar'dan bir kadın Uhut harbinde kocasını, babasını, kardeşlerini kaybeder. Yâni hepsi şehid olurlar. Bu durum kendisine duyurulunca, şöyle sorar: "Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi Wesellem nasıldır?".

Eshab derler ki: "Allah Rasûlü sıhhattedir."

"Bana gösterin, O'nu göreyim." dedi ve nihâyet gördü.

O'nun hayatta olduğunu görünce tatmin oldu ve şöyle dedi: "Bütün musîbetler, O hayatta olduğu için küçük sayılır."

Rasûlüllah'ın Sevban adında bir hizmetçisi vardı. Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi Wesellem'i o kadar çok severdi ki O'na hiç sabredemezdi. Yâni, O'nsuz hiç yaşayamazdı.

Bir gün, Rasûlüllah SallAllahu Aleyhi Wesellem'e hüzün içinde, çok üzgün bir halde geldi. Rasûlüllah SallAllahu Aleyhi Wesellem O'na hâlini sordu.

Sevban şöyle cevap verdi: "Ey Allâh'ın Rasûlü! Hiçbir yerim ağrımıyor, yalnız sizi birkaç gündür göremedim. Size karşı içim doldu. Sizi çok özledim. Âhirette sizin yerinizin, ûlvi bir yer olması hasebiyle, orada sizden uzak kalacağımdan korktum. Ayrılık korkusu beni bu hâle düşürdü".

Bu esnâda, Allâhü Teâlâ şu âyeti indirdi: "Kim Allâh'a ve Peygamber SallAllahu Aleyhi Wesellem'e itâat ederse, işte onlar; Allâh'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle, iyi adamlarla beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştır".

Bu Âyeti Kerîme gelince kederi gitti ve sıhhati eski hâline döndü.

Hz.Bilâl'ın ölümü yaklaşınca âilesi ve çocukları çok üzülüyorlardı ve üzüntülerini «Ne büyük felâket» diye açıklıyorlardı. Halbûki, Hz.Bilâl ise şöyle diyordu: "Ne güzel lûtuf. Yarın, Allâh'ın sevgilisi Muhammed (SallAllahu Aleyhi Wesellem) ve O'nun Eshâbıyla beraber olacağım."

İmânın tatlılığı ve muhabbetin önemi hakkında Fahri Kâinât Efendimiz SallAllahu Aleyhi Wesellem şöyle buyuruyorlar: "Üç şey kimde bulunursa, îmânın tadını tam olarak alır;

Allah ve O'nun Rasûlü'nü herşeyden daha fazla sevmek,

İnsanları ancak Allah için sevmek,

Cehenneme girmeği kötü gördüğü gibi küfre dönmeği de öyle kötü görmek."

Yarabbi bizlerin Rasülüllah SallAllahu Aleyhi Wesellem'e sevgisini ashabın sevgisi gibi kıl...(Amin)


***


Rebîu'l-Evvel



Resûlullah (SallAllahu Aleyhi Wesellem) Efendimiz bu ayın 12'sinde dünyayı şereflendirmişleridir. Bu itibarla, senenin ilk kandili olan Velâdet kandili (Mevlid gecesi) bu ayın 12'nci gecesidir.


Bu gecenin manevî zenginliğinden istifâde etmek için bir tesbih namazı kılmalı..Bilen ehli için Hatmi Enbiya yapılmalıdır..

Bilmeyenler ise dua niyeti ile enbiyaların Hz.Adem Aleyhisselam,Hz.Eyyub Aleyhisselam,Hz.Yunus Aleyhisselam ve Hz.Peygamber SallAllahu Aleyhi Wesellem Efendimiz'in mübarek dualarını (Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym)okuyabilirler...



Tesbih namazına niyet:

„Yâ Rabbî, niyet eyledim rızâ-i şerîfin için tesbih namazına. Yâ Rabbî, bu gece teşrifleriyle âlemleri nûra garkettiğin sevgili habîbin, başımızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz SallAllahu Aleyhi Wesellem'in hürmetine ve bu geceki esrârın hürmetine ben âciz kulunu da afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Allâhü Ekber“




Bu gece ve bu ay içinde mümküm olduğu kadar salât-ü selâmı (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye) çok okumalıdır.
 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Guest
..::TüM iSLaM aLeMiNiN MeVLiD KaNDiL'i MüBaReK oLSuN : :..
 
ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
allah razı olsun kardeşim verdiğin güzel bilgiler için yanlız kardeşin olarak hatırlatma yapmak üzerime haktır.............................



MEVLİD KANDİLİNİ KİM YAKTI

...Hrıstiyanların kiliselerini kıskanıp camileri süsleyenler, onların; İsa (aleyhisselam)’ın doğumunu kutlamalarını da kıskanıp...

Bismillahirrahmanirrahim

Hamd alemlerin Rabbi olan ALLAH’a mahsustur. Salât ve selâm ALLAH’ın kulu ve rasûlü Muhammed (sallALLAHu aleyhi ve sellem) ‘in, ailesinin, ashabının ve onun öğrettiği ile yetinen mü’minlerin üzerine olsun.

Osmanlılar döneminde 2.Selim (1566-1574) zamanından başlayarak minarelerden kandiller yakılarak duyurulduğu ve kutlandığı için bu geceler kandil ismiyle anılır olmuştur. Bu gecelerin ismi kandil olmazdan evvel yine kutlanıyorlardı fakat bu kutlamalar Rasulullah'dan üç yüz yıl sonra başladı.[1]

Mevlid doğum demektir. Mevlid kandili demekle ise Muhammed (sallALLAHu aleyhi ve sellem) ‘in doğduğu günün kutsiyeti kastedilmiş olur. Bu cümle yüzyıllardır kullanılır ve bu isim altında bazı dini merasimler yapılır. Son yıllarda ise hem şemsî hem de kamerî olmak üzere (iki takvime göre de ) bir yılda iki defa kutlandığına hep birlikte şahit olduk. Bu kutlamalar esnasında ; camilerde ve tv.lerde Süleyman Çelebi’nin yazdığı; Muhammed (sallALLAHu aleyhi ve sellem) ‘in doğumunu anlatan ve onu öven mevlid şiiri okunmakta, ilahiler söylenmekte ve Kur’an tilavet edilmektedir. Bunları hepimiz biliyoruz. Peki biz bu işi Peygamber (sallALLAHu aleyhi ve sellem)’in arkadaşları olan, sahabelerin yaptığı gibi yapsak daha iyi olmaz mı ? Elbette daha iyi olur. Herkesin kolaylıkla yapabileceği bir tarihi araştırmayla görüyoruz ki; sahabeler peygamberin doğum gününü kutlamamışlardır. O güne özel merasimler tertip etmemişlerdir. O güne özel oruç tutmamışlardır. O gece daha sevap olur diye onlarca rekat namaz kılmamışlardır. Ya ondan sonraki asırda ? Onlar da böyle bir şeyden habersiz yaşamışlardır. Ne mezhep imamlarının, ne de diğer müctehid alimlerin doğum günü kutlamasından haberleri yoktur.

Mevlid şiirini yazan Süleyman Çelebi de, insanlar bu şiiri Peygamberin doğum gününde okusunlar diye yazmamıştır, ya da –ne alakası varsa- ölülerin ardından okunsun diye ! Hal böyleyken; Hrıstiyanların kiliselerini kıskanıp camileri süsleyenler, onların; İsa (aleyhisselam)’ın doğumunu kutlamalarını da kıskanıp; bizim peygamberimiz doğum günü kutlanmaya daha layıktır, demeleri neticesinde, bu mevlid kandili dinimize bulaşmıştır. Sanki şiir okumakla yücelttiklerini sandıkları Peygamber: “Hrıstiyanların Meryem oğlu İsa’yı övmede aşırı gittikleri gibi, beni övmede aşırı gitmeyin, sadece ALLAH’ın kulu ve Rasûlüdür deyin” dememiş gibi !

Şimdilik bu kadar aşırı gidiyorlar. Hrıstiyanlar da İsa’nın doğumunu kutlamaya içki içerek başlamamışlardı, fakat zaman nelere şahit oldu. Birileri minarede kandil yaktı, birileri kandil simidi dağıttı, birileri bu işin ALLAH'ın emri olduğunu sanarak o gün oruç tuttu, namaz kıldı, ve daha birkaç yıldan beri, mevlid kandili senede iki kere kutlanır olduğu gibi birçok değişmeler olacak ve insanlar asılsız hurafe işlerle uğraştırılacaktır.

Dinimizin gerçek emir ve yasaklarından ve sevap kazanma yollarından habersiz yaşadığımız ve önümüze din diye ne konursa onunla yetindiğimiz acı bir gerçektir. ALLAH’ın emrettiği işlerle, Peygamber (sallALLAHu aleyhi ve sellem)’in emrettiği işlerle uğraşmadığımız ve hatta asılsız işlerle zaman harcadığımız için; huzur-u İlâhi’de amel defterlerimiz başımıza çalınıp da eyvah demek istemiyorsak; en kolay inandığımız sözler ve işler din adına herkesin söyledikleri olmamalı. Çünkü dinde olmayan birçok hurafe ve bid’atları din diye satanlar var. Bir karpuzu seçmeye gösterdiğin titizliği, din adına duyduğun bir sözü tahlil etmeye de gösteriyor musun ? Hani bir üçgen parça kestirirsin karpuzdan, madem olgun ispatla dersin ya, onun gibi. Din adına kapalı kutuları almadan önce içindekinin isbatını istemelisin. Mesela bu kandiller niye kutlanıyor. Peygamber böyle bir şey öğretmiş midir ? “Aslı olmasa yapılır mıydı” derler. O halde hangi hadis kitabında ve sahih mi ? demelisin. Mahiyetini bilmediğin her mesele için sahih kaynaklardan delil sormalısın. Bilmelisin ki Kur’an ve sahih sünnetten başka sevap kazanma ve ibadet tarzı öğreten bir kaynak olamaz. Bu hususlarda kim ne yazmış veya söylemişse sözünü Kur’ana ve sahih sünnete dayandırmalı, ispatlayabilmelidir. Muhterem kardeşim; sana Rasulullah (sallALLAHu aleyhi ve sellem)’in bir hadisini nakledeyim, ilk defa duyacak olanların bilmesi için de bir kelimeyi dipnotta açıklayayım. ALLAH’ın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.



Rasulullah (sallALLAHu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

“İşlerin en şerlileri dine sonradan sokulanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır.

Her bid’at sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemliktir.”[2]

(BİD’AT) [3]


VE SELAMUN ALE’L MURSELÎN VE’L HAMDU LİLLAHİ RABBİ’L ALEMÎN


Kaynaklar :

[1] (Şamil İslam Ansiklopedisi “Kandil” bölümüne bakınız.)

[2] Nesâî (1578)

[3] BİD’AT : ALLAH (Azze ve Celle)’nin ve onun izniyle Rasulünün emrettiği veya tavsiye ettiği dışında, sahih sünnette delili bulunmayan bir ameli sevap kazanmak niyetiyle yapmak, demektir. Kesinlikle haramdır, bunun iyi bid’at, kötü bid’at gibi kısımlara ayrılması da yine bid’attır. Çünkü Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) “dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at sapıklıktır, her sapıklık da cehennemliktir, buyurmuş, bunda bir istisna göstermemiştir.

İyi bid’at (bid’atı hasene !) için örnek gösterilen çatal, kaşık, tesbih, minare vs. sözlük manasında bid’at olup, dini ıstılahta mübah olan eşyalardır. Bunları kullanmakta hiçbir beis yoktur ve yasaklanan bid’at bunlar değildir ve bunlar bizatihi sevap kazanmak için ibadet de değildir. Fakat bazı kimseler bid’atın tarifi hususunda Rasulullah’ın ve ashabının anlayışını gözardı ettiklerinden veya bilmediklerinden; sözlük manası ile dini ıstılahtaki manayı birbirine karıştırmaktadırlar. Bazı kimseler de, birtakım ilavelerde bulunmak suretiyle İslam dinini bozmak ve müslümanları peygamberin sünnetinden uzaklaştırıp farklı gruplara ayırmak gayesiyle bunları örnek gösterip ardından uydurma ibadetlere kapı açmaktadırlar. Dolayısıyla bu yolla bid’atları dine sokanlara karşı da uyanık olmak ve peygamberin öğrettiği ile yetinmek gerekir.

Peygamber (sallALLAHu aleyhi ve sellem) zamanında sevap kazanmak için yapılmayan bir merasim bu gün de yapılamaz. Bu ancak günah kazanma sebebi olabilir, çünkü her bid’at dini bozmaktadır ve cehennemliktir. ALLAH (Azze ve Celle) Kitabında “Bu gün size dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım” Maide Suresi (Ayet 3) buyurmaktadır. Yani Peygamberin öğrettiği din kemale ermiş dindir ve bu dinin öğretilmesi gereken bir eksiği yoktur. ALLAH (Azze ve Celle)’ nin razı olduğu, işte bu tamam olan dindir. Hal böyleyken kim kendisini peygamberin yerine koyup din adına bir ibadet ihdâs edebilir ?! Haşâ aklı başında hiç kimse buna cür’et etmez, bu ancak hidayetten uzak dalâlet ehlinin işidir, belki onlara aldanan bilgisiz insanlar o amellerle uğraşır.​

...Alıntıdır...
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt