Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

40 yaşındaki Biri Ne İçin Değişti? (Hz. Muhammed -sav-)

Nesîbe Lena Çevrimdışı

Nesîbe Lena

"عِشْ حَمِيداً، وَمُتْ شَهِيدًا"
Süper Moderatör
40 yıl boyunca Araplardan biri olarak onlar içinde yaşadı. Bu uzun süre içerisinde bir devlet adamı, bir vaiz ve bir hatip olarak bilinmiyordu. Daha sonra ortaya koymaya başladığı hikmet ve bilgi hazinelerini bildirdiğini kimse duymamıştı. Metafizik, ahlak, hukuk, siyaset, iktisat ve sosyolojinin prensiplerinden söz ettiği görülmemişti. Büyük bir komutan olduğundan bahsetmek şöyle dursun sıradan bir asker olarak da bilinmiyordu. Allah; melekler, daha önce inmiş kitaplar, önceki peygamberler, geçmiş milletler, kıyamet günü, ölümden sonraki hayat, cennet ve cehennem hakkında bir kelime bile sarfetmiş değildi.


Şüphesiz fevkalâde bir karaktere etkileyici bir tavra sahipti ve oldukça kültürlüydü yine de ondan insanların gelecekte büyük bir inkılap meydana getireceği tarzda bir şey bekleyebilecek kadar göze çarpıcılığa ve olağanüstülüğe sahip değildi. Tanıdıkları arasında sakin, kibar ve iyi huylu biri olarak bilinmekteydi ama yeni bir mesajla mağaradan çıktığında tamamen değişmişti.


Mesajını anlatmaya başlayınca bütün Arabistan korku ve şaşkınlık içinde kaldı. Harika belagatı ve hitabeti onları büyüledi, o kadar etkili ve çekiciydi ki kalplerin içine veya benliklerinin özüne nüfuz eder ve kendilerini iradeleri dışına çıkarıp eski din ve kültürlerden ayırır diye en büyük düşmanları onu duymaktan korkuyordu. O kadar eşsizdi ki, muhaliflerini bir araya gelerek okuduğuna benzer sadece bir ayet meydana getirmeye çağırdığında en yüksek çaptaki tüm Arap şairleri, vaizleri ve hatipleri dil ve üslup güzelliği açısından benzerini ortaya koyamadılar.


Bununla birlikte eşsiz bir mütefekkir, fevkalade bir reformcu, ünlü bir kültür ve medeniyet kurucusu, meşhur bir siyasetçi, büyük bir lider, mümtaz bir hakim ve emsalsiz bir kumandan olarak halkın önüne çıktı.

Bu ümmi bedevi, bu çöl sakini kendinden önce kimsenin konuşmadığı ve daha sonra da konuşamayacağı kadar bilgi ve hikmet dolu konuştu. Metafizik ve ilahiyatın en karışık meselelerini açıkladı. Davasını, geçmişin tarihi verileri ile destekleyerek milletlerin ve imparatorlukların çöküş ve yıkılışının prensiplerine ilişkin konuşmalar yaptı. Eski reformcuların başarılarını gözden geçirdi; dünyanın değişik dinleri hakkında hükümler koydu; uluslar arasında ki farklılık ve çekişmelere ilişkin hükümler belirti. Medeniyetin ahlak ölçülerini öğretti en güzide düşünür ve ilim adamının bile ancak ömür boyu süren araştırmalardan; insan veya eşya üzerine yaptıkları geniş deneylerden sonra gerçek hikmetini kavrayabilecekleri sosyal kültür, iktisadi teşkilat, grup idaresi ve uluslararası ilişkilerin kurallarını oluşturdu. Gerçekten insanlık teorik bilgi ve pratikleri açısından geliştikçe, bunların değeri daha iyi anlaşılacaktır.

Daha önce hiç eline kılıç almamış, askeri eğitim görmemiş ancak bir kez o da bir seyirci olarak savaşa katılmış olan bu sakin ve barış sefer tacir aniden en çetin savaşlardan bir kez olsun kaçınmayan bir asker oldu. Öyle büyük bir kumandan oldu ki, savaş silahlarının ve vasıtalarının çok kötü olduğu günlerde 9 yıl içerisinde bütün Arabistan fethetti. Askeri dirayet ve ehliyeti öyle yüksek bir dereceye çıktı, aşıladığı askeri ruh ve kayda değer hiçbir malzemeye sahip olmayan başıbozuk araplara verdiği askeri eğitim öyle bir mucize meydana getirdi ki birkaç yıl içerisinde zamanın en heybetli 2 askeri gücünü yıktılar ve dünyanın büyük bir bölümüne sahip oldular.


Tam 40 yıl boyunca hiçbir siyasi İlgiye faaliyet göstermeyen bu sakin kişi birden bire dünya sahnesinde öyle büyük bir siyasi reformcu ve dev olarak belirdi ki, radyo, telsiz, telgraf ve basının yardımı olmadan bir milyon ikiyüzbin mil karelik bir çölde dağınık halde yaşayan insanları savaşçı, dik başlı, cahil ve kıyasıya bir kabile savaşlarına tutuşmuş bir halkı tek bayrak, tek hukuk, tek din, tek kültür, tek medeniyet ve tek yönetim altında bir araya getirdi. Düşünce yapılarını, adetlerini ve ahlaklarını değiştirdi. Cahil insanları kültürlü, barbar kimseleri medeni, günahkar ve kötü karakterli kişileri mut'taki, Allah korkusu taşıyan salih insanlar haline getirdi. Onların İsyankar ve dik kafalı tabiatları kanun ve nizama itaat ve boyun eğme timsali oldu.
Yüzyıllar boyunca kayda değer bir tek büyük adam yetiştirmemiş olan bir kavim, onun etki ve rehberliğinde din ahlak ve medeniyet prensiplerini anlatmak ve öğretmek için dünyanın en ücra köşelerine giden binlerce şahsiyet yetiştirdi.


Bu işi dünyevi vaatler baskı ve zulümle değil, gönülleri fetheden tavrı, ahlakı ve inandırıcı öğretisiyle başardı. Asil ve kibar davranışı sayesinde düşmanları bile dost yaptı sınırsız sevgi ve şefkati ile insanların kalbini fethetti.
Adaletle hükmetti, doğruluk ve dürüstlükten ayrılmadı. Canına kasteden, onu taş yağmuruna tutan, doğduğu yerden süren, bütün Arabistanı üzerine salan hatta İntikam çılgınlığı ile ölü amcasının ciğerini çiğ çiğ çiğneyenlere bile zulmetmedi. Zafere ulaşınca onların hepsini affetti. Gördüğü ezadan veya kendisine karşı işlenen haksızlıklardan dolayı hiç kimseden öç almaya girişmedi.


Ülkesinin yöneticisi olmasına rağmen kendi nefsini düşünmedi ve mütevazi bir hayat sürdü. Önceki gibi kerpiçten yapılmış sade kulübesine fakir bir şekilde yaşadığı bir şilte üzerine uyudu, basit elbiseler giydi, fakirlerin yediği yiyeceklerden yedi ve bazen hiçbir şey yemedi. Gecelerini Allah'ın huzurunda namaz kılarak geçirdi, fakir ve muhtaçların imdadına yetişti, bir işçi gibi çalışmaktan en ufak bir utanç duymadı.


O'nda en ufak bir krallık debdebesi ve gösterişi veya soylu zengin kibri yoktu. Sıradan bir kimse gibi insanlarla oturur , gezer, onların sevinç ve üzüntülerini paylaşırdı. Halkla o kadar kaynaşmıştı ki dışarıdan bir yabancının halkın lideri ile yöneticisini beraberindekilerle ayırması çok zordu.

Büyüklüğüne rağmen, en aciz insanlara karşı davranışlarında herkeste olduğu gibi hareket etti. Hayatındaki bütün mücadele ve çabalarında şahsi çıkarını hiçbir zaman düşünmedi. Geride varislerine mal bırakmadı. Her şeyini ümmetine vakfetti. Ümmetinden kendisi ve varisler için hiçbir suretle hususiyet gösterilmesini istemedi.
Öyle ki günün birinde Müslümanlar bütün zekatları onlara verebilirler endişesiyle soyundan gelenlerin zekat almalarını yasakladı.


Bu büyük insanın başarıları burada bitmez. Onun gerçek değerini anlayabilmek için bir bütün olarak Dünya tarihindeki yerinin incelenmesi gerekir. Bu durum 1400 sene kadar önce "Karanlık Çağda" doğan, Arabistan çölünün bu Ümmi sakininin, modern çağın gerçek öncüsü ve insanlığın gerçek önderi olduğunu ortaya çıkaracaktır. O sadece kendisini önderliğini kabul edenlerin değil Onu önder olarak kabul etmeyenlerin hatta onu reddedenlerin bile önderidir. Tek fark onu kabul etmeyenler veya reddedenler onu rehberliğinin kendi düşünce ve hareketlerini hissedilmeyecek bir şekilde etkilediğinden modern çağa hakim olan hakiki ruh ve hayatlarınu yöneten prensiplerin düzenleyicisi olduğundan habersizdirler.


Batılı düşünürlerden Arthur Leonard'a göre:
"Hakikatten İslam ortaya son derece mükemmel bir eser ortaya koymuştur ki o, insanlık tarihinin sayfalarınfan asla silinmez bir işaret olarak kendini gösterecektir. Bu ise ancak dünyaya gelişip büyüdüğünde tamamen kabul edilecektir.


Önde gelen bir başka ilim adamı John Devenport da görüşlerini şöyle ifade etmektedir: "Kabul edilmelidir ki X. yüzyıldan itibaren Avrupa'da gelişen fizik, astronomi, felsefe ve matematik gibi bütün ilimler Arap okullarından veya Avrupa felsefesinin babası olarak anılan İspanyol Müslümanlardan istihraç edilmiştir."


Meşhur İngiliz Filozofu Bertrand Russel de şöyle yazmaktadır: "Doğunun üstünlüğü sadece askeriyede değildi. Avrupa barbarlık içinde yüzerken Müslüman dünyada ilim, felsefe, edebiyat ve her türlü sanatta gelişti. Avrupalılar affedilmez bir dar görüşlülük ile bu devre Karanlık Çağ adını verdiler fakat bu karanlık, sadece Hıristiyan Avrupa için söz konusuydu. Çünkü Müslüman İspanya çok parlak bir kültüre sahipti."


Ünlü tarihçi Robert Birffault: "Araplar olmasaydı büyük bir ihtimalle bugünkü Avrupa medeniyetine önceki gelişme safhalarını aşması kesinlikle mümkün olmayacaktı. İnsanlığın gelişmesinin tek faktörü olmasa da İslami kültürün kat'i etkisi o kadar açık ve önemlidir ki onun bu gücü modern dünyanın fevkalede gelişmesi ve başarıya ulaşmasına kaynak teşkil eden, kopya edilmesi mümkün olmayan bir güçtür. -Tabii ilimler ve ilmi canlılık Avrupa'da yeni bir araştırma heyecanlı sonucu olan canlanan ilme yeni inceleme metotları, deney metotları, gözlem, ölçü, eski Yunanlıların bilinmeyen şekildeki matematikçilerinin gelişmesi- bizler ilim diyoruz ve bu heyecan ve bu metotlar Avrupalı dünyaya Araplar tarafından öğretildi."

İslam'a ilk adım kitabından, sf:69-74
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
cazakALLAHul hayr
 
A Çevrimdışı

AhmedElTurki

Üye
İslam-TR Üyesi
Binlerce yıl süren Putperestler Çağını sona erdiren Muhammed aleyhissalatuvesselam.
İnsanları ve cinleri kula kulluktan Alemlerin Rabbine kulluğa davet eden Muhammed aleyhissalatuvesselam.
1400 yıldır Alemlerin Rabbinin Kitabı ve onun temiz Sünneti milyarlarca insanın ve cinin yolunu aydınlatıyor.
Allahın selamı ve bereketi üzerine olsun.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt