Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

9. Bölüm: GİYİNME

!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
9. Bölüm: GİYİNME
Yalnız iken ve Topluluk içinde Avreti Örtme Gereği:
Behz bin Hâkim’in dedesi Muaviye bin Hayda (R.A.) dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Ya Resulallah! Avretlerimizin neresini örteriz? (Örtmemiz gerekir?) diye sordum. (bana): “Sen avretini (helalın olan) karından veya cariyenden başka herkesten sakla!” buyurdu. Ben: “Ya Resulallah! Eğer kavm kendi aralarında olsalar, (avretle ilgili hüküm nedir?) bana bundan haber ver”, dedim. (bana):
“Avretini hiç kimseye göstermemeye gücün yeterse, sakın avretini kat’iyyen gösterme!” buyurdu. (Ben): “Ya Resulallah! Eğer birimiz (tek başına) boş bir yerde olursa hüküm nedir?” diye sordum. Buyurdu ki: “İnsanlara nazaran Allah’tan haya etmek daha gereklidir.”
Erkeklerin Altın Takı ve İpek Kullanmaları Haramdır.
Ebu Musa El-Eş’ari’den (r.a.) Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğu rivayet edildi: “Ümmetimin kadınlarına ipek ve altın helal kılındı, erkeklerine ise haram kılındı.”
Günümüzde, çarşılarda erkekler için tasarlanıp çeşitli ayarlarda altından yapılmış veya tamamıyla altınla kaplanmış saatler, gözlükler, düğmeler, kalemler, zincirler ve madalya denilen şeyler bulunmaktadır. Şer’an yasak olan eşyalardan biri de bazı yarışmaların ödülleri arasında ilan edilen “altın erkek saati”dir.
İbni Abbas’dan (r.a.) Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem bir adamın elinde altın yüzük gördüğü, onu çıkarıp attığı ve şöyle dediği rivayet edilir: “Sizden biriniz kasıtlı olarak cehennem ateşinden bir parça alır da eline koyar mı?!”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gittikten sonra o adama “Yüzüğü al ve başka bir şeyde kullan” denilir. O ise şöyle cevap verir: “Allah’a yemin olsun ki hayır, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem attıktan sonra onu kesinlikle almayacağım.”
Asfur ve Zaferanla boyalı elbise:
İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm üzerimde sarıya boyanmış iki giysi görmüştü. Derhal: "Bunu giymeni annen mi sana emretti?" diye sordu. Ben: "Bunları yıkayayım mı, ey Allah'ın Resulü" dedim. "Hattâ yak onları!" buyurdular." Bir rivayette: "Bu, kâfirlerin kıyâfetidir, sakın bunları giyme!" buyurdular" denmiştir.
Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, kasîy (yol yol ipek bulunan keten) kumaşla sarıya boyanmış kumaşı yasakladı."
Yüzük hangi parmağa takılır?
Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem yüzüğünü sağ eline de , sol eline de serçe parmağına takmıştır. Fakat işaret parmağı ve orta parmağa takmak caiz değildir; Ali r.a.’den; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem yüzüğü işaret parmağına ve orta parmağa takmaktan yasakladı.”
Kadınların Kısa, İnce ve Dar Elbise Giymeleri
Düşmanlarımızın bu zamanda bize karşı savaşta kullandıkları şeylerden biri de şekillerini ve detaylarını kendilerinin belirlediği, müslümanlar arasında revaç bulan moda giysileri ve elbiselerdir. Bunlar; kısa olması, şeffaf olması veya dar olması nedeniyle avret yerlerini örtmez. Bir çoğunun kadınlar arasında ve mahremlerin yanında dahi giyilmesi caiz değildir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bu çeşit elbiselerin son dönem kadınları arasında ortaya çıkacağını bizlere bildirmiştir. Ebu Hureyre’den (r.a.) gelen hadisinde şöyle buyurur:
“Cehennem ehlinden iki sınıf var ki ben onları görmedim: Sığır kuyruğu gibi kamçıları olan, bunlarla insanlara vuran bir topluluk ve elbise giyinmiş fakat çıplak olan, (erkekleri kendilerine) meylettiren, salınarak yürüyen, başları deve hörgücü gibi (yapılmış) kadınlar... Bunlar cennete giremezler ve cennetin kokusunu da duymazlar. Şüphesiz cennetin kokusu şu kadar mesafeden duyulur.”
Bu elbiselere, arkasından uzunca yırtmaçlı veya bir çok yönünden yırtmaçlı giysiler de dahildir. Oturduğu zaman avret yerlerinin bir kısmı ortaya çıkar. Burada ayrıca kafirlere benzeme, moda da ve son model, utanç verici giysilerde onlara uyma olayı vardır. Allah’tan esenlik dileriz. Bazı giyeceklerin üzerinde bulunan çirkin resimler de sakıncalı şeylerdendir. Şarkıcıların, müzik topluluklarının, içki şişelerinin ve şeriatça haram kabul edilen canlıların resimleri, haç işareti, ahlaksız kulüp ve derneklerin amblemleri ya da çoğunlukla yabancı dille yazılan, şeref ve namusa aykırı çirkin sözler gibi...
Kadınlar ve Erkeklerin İnsan Saçından veya Başkasından Takma Saç Yapmaları
Esma binti Ebi Bekr’den (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir. Rasûlullah’a sallallahu aleyhi ve sellem bir kadın geldi ve dedi ki: “Ey Allah Rasulü! Gelinlik çağında bir kızım var. Kızamık geçirdi ve saçları döküldü. Ona saç takayım mı?” Rasûlullah şöyle buyurdu: “Allah saç takana ve saç taktırana lanet etsin.”
Cabir b. Abdillah’dan (r.a.) şu rivayet edilir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kadının başına (saç türü) bir şey taktırmasını yasakladı.”
Bunun örneklerinden biri de günümüzde peruk olarak bilinen şeydir. Ve günümüzün saç takıcıları ise salonları şer’an yasaklanmış kötülüklerle dolu olan kuaför kadınlardır. Bazı namussuz erkek ve kadın sanatçıların gösteri ve tiyatrolarında takma saç giymeleri de yine bu haramın örneklerindendir.
Giyimde, Konuşma ve Davranışta Erkeklerin Kadınlara ve Kadınların Erkeklere Benzemesi
Allah’ın kulları için koyduğu fıtrat kanunlarından birisi de erkeğin, Allah’ın onun için yarattığı erkekliğini koruması, kadının da Allah’ın onun için yarattığı kadınlığını korumasıdır. Bu, insan hayatının düzeni için vazgeçilmez unsurlardan biridir. Erkeklerin kadınlara benzemesi ve kadınların erkeklere benzemesi fıtrata aykırıdır. Kötülüğe giden kapıların açılması ve toplumdaki çözülmenin yayılmasıdır. Bu davranış şer’an haram kılınmıştır. Şer’i bir nasta bir işi yapan hakkında lanet zikrediliyorsa bu o işin haram kılındığına ve büyük günahlardan olduğuna delalet eder. İbni Abbas’dan (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir:”
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem erkeklerden kadınlara benzeyenlere ve kadınlardan erkeklere benzeyenlere lanet etti.”
Yine İbni Abbas’dan (r.a.) şu rivayet edilir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kadınlaşan erkeklere ve erkekleşen kadınlara lanet etti.”
Bu benzeme duruş ve hareketlerde veya yürümede olabilir. Vücudu kadınlaştırmak, konuşma ve yürüyüşte kadınsı davranmak gibi... Bu benzerlik giyimde de geçerlidir. Erkeğin -hippi ve metalci gruplar arasında yaygın olduğu gibi- kolye, bilezik, halhal, küpe vb. takması caiz değildir. Yine kadının; gömlek elbise vb. erkeklere özel giysileri giymesi caiz değildir. Daha da ötesi şekil ve ayrıntıda erkeklerden farklı olması gereklidir. İki cinsin her birinin diğerinden farklı olması gerektiğine delil Ebu Hureyre’den (r.a.) gelen hadistir: “Kadın giyinişiyle giyinen erkeğe ve erkek giyinişiyle giyinen kadına Allah lanet etsin.”
Saç ve Sakalı Siyaha Boyamak
Bu konuda sahih olan, Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem şu sözünde zikredilen tehdit dolayısıyla bu davranışın haram olduğudur: “Son zamanlarda saç ve sakalının güvercin göğsü gibi siyaha boyayan insanlar olacak. Onlar cennetin kokusunu duymazlar.”
Bu iş, saçında veya sakalında beyazlık belirlemeye başlayan kişilerin bir çoğu arasında yaygındır. Beyazlığı siyah boya ile değiştirirler. Bunun başkalarını kandırmak, insanlardan hakikati gizlemek, gerçek şeklinden başka bir şekle bürünmek gibi kötü sonuçları vardır. Şüphesiz bunun kişisel davranış üzerinde de olumsuz etkisi vardır. Bir çeşit gururlanmaya neden olabilir.
Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem saçındaki veya sakalındaki beyazlığı sarılık, kızıllık veya kahverengiye çalan bir renk veren kına vb. ile değiştirdiği sabittir. Mekke’nin fethi günü Ebu Kuhafe saçı ve sakalı bembeyaz bir halde getirildiğinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Bu beyazlığı değiştirin ve (bu işte) siyahtan sakının.”
Doğrusu, bu konuda kadın, erkek gibidir. Siyah olmayan saçlarını siyaha boyaması caiz değildir.
Giyinmeye sağdan başlamak:
Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz ayakkabı giyince sağdan başlasın, çıkarırken de soldan başlasın [ya ikisini birlikte giysin, ya ikisini birlikte çıkarsın.]" Bir rivayette de: "Sakın kimse tek ayakkabı ile yürümesin, ya ikisini de çıkarsın, yahut ikisini de giyinsin" buyrulmuştur
KADINLAR İÇİN TESETTÜRÜN ŞARTLARI
1- Örtü bütün vücudu eller ve yüz dahil örtmelidir.
Cahiliye devrinde de kadınlar baş örtüsü kullanırlardı. Fakat yalnız enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır ve gerdanları olduğu gibi görünür ziynetleri ortaya çıkardı.
Günümüzde çağdaşlık diye niteledikleri bu giyim şekli Nur suresi 31. ayeti ile yasaklanmıştır. "Örtün de neyle ve nasıl örtünürsen örtün" diyen bazı zamane gafilleri ayetlere ve hadislere muhalefet etmektedirler.
2- Örtü; alttaki elbiseyi gösterecek kadar ince olmamalıdır.
"Kalın, tenin rengini belli etmeyen elbiseyle avret yerlerinin örtülmesi gereklidir. Tenin rengini gösteren ince şeyle vücudu örtmek caiz olmaz, tesettür de hasıl olmaz, namaz da olmaz."
"Hafsa radıyallahu anha ince bir başörtüsü ile Aişe radıyallahu anha’nın yanına girer. Aişe r.a. bu ince örtüyü parçalar ve kalın bir başörtüsü verir. Sonra der ki;
"Nur suresini bilmiyor musun? Başörtüsü teni ve saçı göstermeyen örtüdür."
3- Örtünün kendisi bir ziynet olmamalıdır.
Cazip renkli kumaşlar kullanılmamalıdır. Eğer üstten örtülecek örtünün kendisi ziynet sayılabilecek renk ve görünüşte olursa ona hicab denilemez.
Ahzab suresi 33. ayetinde mealen; "Vakarla evinizde oturun. Önceki Cahiliye kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstererek (teberrüc) yürüyüşleri gibi yürümeyin." buyruluyor.
Ayette geçen teberrüc kelimesi; Zemahşeri'ye göre; "Genelde; gizlenmesi gereken şeyleri açmada çaba sarf etme, özelde ise; kadınların ziynetlerini ve güzelliklerini açıp yabancı erkeklere göstermesidir"
İmam Suyuti; "Kadının endamlı endamlı yürümesi, başörtüsünü bağlamadan başına atıp kadınların tabii ve yapay güzelliklerini ve çekiciliklerini uygun olmayan yerlerde sergilemeleri, süs ve eylemleriyle kendilerinden yararlanma hakkı olmayanların dikkatini ve ilgilerini çekmeleridir" der.
Alusi der ki; "Bana göre zamanımızda müreffeh kadınların evlerinden çıkarken üstlük olarak örtündükleri örtülerde yabancıya gösterilmemesi gereken ziynet kabilindendir. Çünkü bunlar rengarenk çekici giysilerdir. Sanıyorum erkeklerin karılarının bu şekilde çıkmalarına göz yummaları iman gayreti eksikliğinden kaynaklanıyor. Bütün bunlar Allah ve Rasulünün izin vermediği şeylerdir. "
Ebu Uzeynetus Sadefi r.a.'den; "Kadınların şerlisi (açılıp saçılarak) teberrüc yapanlardır. Onlar münafıktırlar. Bu yüzden kadınların cennete çok azı girer."
İbni Abbas r.a.'den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem teberrüc yapan (açılıp saçılan) kadınlara lanet etti.
4- Örtü, vücud hatlarını belli edecek ve fitneye sebep olacak kadar dar olmamalıdır.
Zamanımızdaki mason mihraklı modacıların "tesettür modası" diye Müslümanlara yutturmaya çalıştıkları şeylere dikkat etmelidir. Vallahi onların yaptıklarının tesettür ile alakası yoktur! Tesettür vecibesini tahrif ediyorlar! Hadisi şerifte;
"İki sınıf insan vardır ki, onlar cehennem ehlidirler; Bunlardan biri ellerinde sığır kuyruğu gibi kamçılar olup insanları dövecekler. Diğeri; vücutlarını belli edecek elbise giyen, bu elbiselerle erkekleri meylettirmek için kırıtarak yürüyen, saçlarını deve hörgücü gibi başlarında toplayan kadınlardır ki; bunlar cennete giremeyecek ve çok uzak mesafelerden bile hissedilen cennetin kokusunu dahi duyamayacaklardır."
"Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Mısır kumaşından dar bir elbiseyi kadınlara yasaklayınca; "O altını gösteren ince (şeffaf) bir kumaş değildir ki" dediklerinde buyurdu ki; "Bu kumaş vücudun hatlarını belirtecek darlıktadır"
El-A’la Bin Ziyad der ki; “Kadının elbisesine bakmaya devam etmek, kalpte şehvete sebep olur”
5- Örtüye güzel koku sürülmemelidir.
Çünkü güzel koku erkekleri iğfal eder.Hadisi şerifte buyruldu ki; "Herhangi bir kadın koku sürünür de dışarı çıkarsa ve erkekler de bu kokuyu duyarsa o kadın zina etmiştir."
Bu hadis kadının süslü ve kokulu olarak çıkmasının, kocasının yanında çıkmış olsa dahi haram olduğunu gösteriyor. Nitekim İbni Dakik El Iyd diyor ki; "Süslü bir örtü içinde dışarı çıkan da koku sürünmüş gibidir. Çünkü bu da dikkati celp etmektedir. Hatta erkekleri tahrik eder."
Ebu Musa r.a. der ki; “Leş kokusu benim için yabancı kadının süründüğü kokuyu koklamamdan daha iyidir.” .
Meymune Binti Sad r.a.'dan merfuan; "Kendi ailesinden başkası için süslenen gururlu kadın kıyamet günü nursuz bir karanlıkta olacaktır."
6- Örtü erkek elbisesi veya kafir elbisesine benzememelidir.
Mesela pantolon her iki benzeme çeşidine de girer. "Rasulullah aleyhissalatu vesselam erkek elbisesi giyen ve erkekler benzemeye çalışan kadınlara ve kadın elbisesi giyen ve kadınlara benzemeye çalışan erkeklere lanet etti."
7- Evindeki ziynetlerini takınmış olarak dışarıda göstermemelidir.
Dışarı çıkarken çarşaf, koyu renk pardösü, eldiven gibi örtüler giyilerek eller, yüz, bilezikler, yüzük gibi takılar örtülmelidir. Ahzab suresi 59. ayeti bunu gerekli kılar. Hadisi şerifte buyrulur ki; "Herhangi bir kadın evinin dışında dış elbisesini (çarşafını) çıkarırsa Allah Azze ve Celle onun üzerinden hıfzu himayesini kaldırır."
8- Şöhret ve gösteriş elbisesinden sakınmalıdır.
Bu erkek için dahi geçerlidir. Hadisi şerifte;"Kim dünyada şöhret için elbise giyerse Allah ona kıyamet gününde zillet elbisesi giydirir." Buyrulmuştur. Diğer bir hadiste de; "Sade giyinmek imandandır." Buyrulur.
İbni Ömer ve İbni Mes'ud r.a.'dan rivayet edilen hadiste buyrulur ki; "Kadın örtülmesi gereken bir avrettir. Dışarı çıktığında şeytan bakışları ona çevirtir." Buradaki "avret" lafzı mutlak olup kadının sesini de kapsar.
Ebu Hüreyre radıyallahu anh; “Kadın tırnağına kadar avrettir” demiştir.
Kadının yabancı erkeklere şarkı, türkü söylemesinde yasak olduğuna dair delil olmadığını söyleyen cahillere karşı bu hadis delil olduğu gibi aşağıdaki şu hadis de delildir; "Namazda yanılan imamı uyarmak için; erkekler tesbih eder, kadınlar ise el çırpar."
Abdülkadir Geylani Kuddise sırruh der ki; "Namaz için böyle olunca, şiir, gazel, insan tabiatını coşturmak için aşık maşuk hallerini anlatan, sevginin inceliklerini dile getiren kötü nefsi olanları dinlemeye çeken benzetmeler, dinleyeni heyecanlandıran ve kendisini harama koşturan şeyleri dinlemek nasıl caiz olur?. Hiç kimse için bunları dinlemek caiz değildir. "
Ümmü Atiye r.a.'dan; "Musibet üzerine çığlık atmamak, ancak mahremimiz olan erkeklerle konuşmak, mahremimiz olmayanlarla konuşmamak üzere Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem bizden söz aldı.."
Buraya kadar kadınların yabancı erkeklere nazik konuşmasının, şarkı söylemesinin caiz olmadığı anlaşıldı. Ahzab suresi 32. ayetinde;
"… Eğer takvaca hareket istiyorsanız (yabancı erkeklerle) konuşurken yumuşak söylemeyin. Kalbinde maraz olan kimse kötü bir ümide kapılmasın…" ve Nur suresi 31. ayetinde; "…Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar.." buyruluyor. Ulema bu ayetlerden kadının sesinin avret olduğu hükmünü çıkarmıştır.
KADININ ŞEREFİNİ, HAYSİYETİNİ VE İFFETİNİ KORUYAN BAZI HÜKÜMLER
1- Kadın da erkek gibi gözünü haramdan korumakla, namus ve iffetini muhafaza etmekle emrolunmuştur. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Mü’min erkeklere de ki: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar, mahrem yerlerini de korusunlar. Böylesi onlar için daha temizdir. Şüphe yok ki Allah yaptıkları işlerden çok iyi haberdar olandır. Mümin kadılara da de ki: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar, mahrem yerlerini korusunlar.” (en-Nur, 24/30-31)
Şeyh Muhammed Emin eş-Şankitî, Advâu’l-Beyân adlı tefsirinde şunları söylemektedir: “Şanı yüce Allah mümin erkeklerle mümin kadınlara gözlerini haramdan korumalarını ve iffetlerini sakınmalarını emretmiştir. İffetlerini korumanın kapsamına zinadan, Lut kavminin amelinden, lezbiyenlikten korunmak da dahildir. Kişinin mahrem yerlerini insanlara açmaktan ve onlara göstermekten korumayı da kapsar… Yüce Allah erkek ve kadın olsun bu ayet-i kerimede vermiş olduğu emirleri yerine getiren kimselere mağfiret ve büyük mükâfat vaat etmiştir. Ancak bununla birlikte el-Ahzab suresinde sözü edilen hasletleri de beraber yapmalıdır. Bu da yüce Allah’ın. “Doğrusu müslüman erkeklerle müslüman kadınlar… gizli yerlerini koruyan erkeklerle (gizli yerlerini) koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle Allah’ı çokça anan kadınlar için Allah, bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (el-Ahzab, 33/35)
Müsâhaka (lezbiyenlik); kadının kadına sürtünmesi demektir. Bu çok büyük bir suçtur. Bu işi yapan her iki kadın da bu işten vazgeçilecek şekilde bir tedib cezasını hak ederler. el-Muğni’de şöyle denilmektedir: “İki kadın birbirine sürtünürse her ikisi de zinakârdır ve lanetlidirler. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Kadın kadına yaklaşacak olursa her ikisi de zinakârdır” ve her ikisine de tazir cezası verilir. Çünkü bu haddi (cezası) belirlenmemiş bir zinadır…” O halde müslüman kadın, özellikle gençleri, bu çirkin işi yapmaktan alabildiğine sakınmalıdır.
Gözleri haramdan sakınmaya gelince büyük ilim adam İbnu’l-Kayyim, el-Cevabu’l-Kâfi adlı eserinde şunları söylemektedir: “Bakışlara gelince, bunlar şehvetin önderi ve elçisidirler. Harama bakmaktan korunmak, mahrem yerini korumanın esasıdır. Etrafına serbestçe bakan bir kimse kendisini tehlikeli yollara salmış olur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Ey Ali, bir bakışın ardından bir diğer bakış salma. Çünkü ancak birincisi senindir” Bununla kastedilen de maksat gütmeksizin ve aniden gerçekleşen bakıştır. Müsned’de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu kaydedilmektedir: “Bakış İblis’in oklarından zehirli bir oktur” …Bakış aslında insana gelip çatan genel olayların esasını teşkil eder. Çünkü bakış kalpte duyguyu doğurur, bu duygu düşünceyi meydana getirir, düşünce daha sonra şehveti uyandırır, şehvet arkasından iradeyi doğurur, sonra bu güçlenir ve nihayet kesin bir karar haline gelir, arkasından fiil gerçekleşir. Bunu engelleyecek bir husus olmadığı takdirde bütün bunlar olur. Bundan dolayı şöyle denilmiştir: Gözü harama karşı korumaya sabretmek, ondan sonrasından gelecek acılara sabretmekten daha kolaydır…”
O halde müslüman kız kardeşim, sen erkeklere haram olan bakışlardan gözünü koru bazı dergilerde sergilenen çekici resimlere bakma! Yahut ta televizyon ekranlarındaki, video filmlerindeki çekici resimlerden gözünü alıkoy! Kötü akıbetten böylece kurtulacaksın. Sahibini hasretlere boğan nice bakışlar vardır. Esasen yangın küçümsenen kıvılcımlardan olur.
2- Mahrem yerini koruma yollarından birisi de şarkı ve çalgıları dinlemekten uzak durmaktır. Büyük ilim adamı İbnu’l-Kayyim, İğâsetu’l-Lehfân de şunları söylemektedir:
“İlim, akıl ve dinden az pay sahibi olan kimselere şeytanın tuzak ve hileleri ile kendileri vasıtasıyla cahillerin ve bâtılcıların kalplerini tuzağa düşürdüğü hususlardan birisi de insanın kalbini Kur’ân’dan alıkoyan, fasıklığa ve isyana yönelten haram aletler ile birlikte söylenen şarkılar, tutulan tempolar ve çırpılan ellerdir. Bunlar şeytanın Kur’ânı’dır. Rahmandan uzak tutan oldukça kalın bir perdedir. Bu Lut kavminin amelinin ve zinanın yoludur; bu yolla fasık olan aşık, maşukundan maksadına ulaşır.
Kadından yahut tüysüz çocuktan şarkı dinlemeğe gelince; bu en büyük haramlardan bir haram, dini bozan en büyük fesat unsurlarından birisidir… Hiç şüphesiz gayret sahibi her bir kimse aile halkını şüpheli hallere götüren yollardan uzak tuttuğu gibi; şarkı dinlemekten de uzak tutar… Bilindiği gibi kadını elde etmek, erkek için zor bir hal alınca ona şarkıları dinletmeye gayret eder. İşte o vakit kadın yumuşamaya başlar. Çünkü kadın gerçekten seslerden ileri boyutta etkilenir. Eğer ses şarkı nağmeleriyle birlikte olursa bu sefer hem sesten hem de anlamı açısından, iki bakımdan etki altına girer.
Bir de bu etkileyici unsurlara tef, kaval, kırıtarak raks da eklenecek olursa kadının şarkıdan hamile kalması mümkün olsaydı bu şarkılar dolayısıyla hamile kalırdı. Allah’a yemin olsun ki nice kadın namus ve iffetini bırakıp şarkıların etkisiyle fahişelerden bir fahişe olup çıkmıştır…”
O halde ey Müslüman kadın! Allah’tan kork ve bu tehlikeli ahlâkî hastalıktan sakın! Bu ise müslümanlar arasında çeşitli yollar ve türlü üsluplarla revaç bulan şarkı dinlemektir. Bu sebepten ötürü bilgisiz bir çok genç kız, bu şarkıları kaynaklarından istemekte ve bunları birbirlerine hediye etmektedirler.
3- Mahrem yerleri korumanın yollarından birisi de, beraberinde kendisini abes işler yapanların ve fasıkların hudutlarından koruyup himaye edecek bir mahremi bulunmaksızın kadının yolculuk yapmasını engellemektir. Beraberinde bir mahremi olmaksızın kadının yolculuk yapmasını engelleyen sahih bir takım hadis-i şerifler, bize kadar ulaşmış bulunmaktadır.
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh’tan rivayete göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kadının beraberinde kocası yahut herhangi bir mahremi bulunmaksızın iki gün yahut iki gecelik bir yolculuğa çıkmasını yasaklamıştır.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayete göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir kadının beraberinde onun için mahrem olan birisi bulunmadıkça bir günlük ve bir gecelik bir mesafe çeken bir yolculuğa çıkması helal değildir.”
Hadis-i Şerifte belirlenen üç gün, iki gün ve bir gece bir gündüz tespitlerinden maksat, o dönemlerde bilinen yayan yürümek ve binekler üzerinde yol almak gibi nakil araçlarıdır. Hadislerin üç gün iki gün yahut bir gece bir gündüz ve bundan daha az değişik süre tespitleri ihtiva etmeleri ile ilgili olarak ilim adamları; “maksat ifadelerin zahiri değildir. Ancak kendisine yolculuk adı verilen her şeyin kastedildiğidir,” şeklinde cevap vermişlerdir. Buna göre (böyle bir yolculuğu) kadının yalnız başına yapması yasaktır.
İmam Nevevi Sahih-i Müslim Şerhinde şunları söylemektedir: “Hulasa kendisine yolculuk denilebilecek her bir mesafeye kadının beraberinde kocası ya da mahremi bulunmaksızın yolculuğa çıkması yasaktır. Bu süre ister üç gün ister iki gün ister bir gün ister bir berîdlik mesafe, isterse de başka bir uzaklık olsun fark etmez. Çünkü bu hususta İbn Abbas’ın mutlak rivayeti delildir. Bu konuda geçen Müslim’in rivayetlerinin sonuncusu da odur. Bu rivayet. “Hiç bir kadın beraberinde mahremi bulunmaksızın yolculuk yapamaz” şeklindedir. Bu ise kendisine sefer adı verilecek bütün yolculukları kapsar. Doğrusunu en iyi bilen Allah’dır…”
Farz olan hac için kadınlar topluluğu ile birlikte yolculuk yapmasının caiz olduğuna fetva verenlere gelince; bu fetva sünnete muhaliftir. İmam Hattabi, Meâlimu’s-Sünen’de –İbnu’l-Kayyım’ın Tehzibi ile birlikte yapılmış baskısında- şunları söylemektedir: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadına, beraberinde mahremi olan bir erkek bulunmaksızın yolculuk yapmasını yasaklamıştır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in tesbit ettiği şartı öngörmeksizin hac yolculuğunu yapabileceğini söylemek sünnete aykırıdır. Mahremsiz yolculuğa çıkması bir masiyet olduğuna göre bu durumda onun hac etmesi gerektiğini söylemek caiz olamaz. Çünkü böyle bir şey, sonunda masiyete ulaştıran bir yolla itaat etmektir…”
Şunu belirtelim ki; onlar (bu fetvayı verenler) kadının mutlak olarak mahremsiz yolculuk yapmasını kabul etmemektedirler. Onların böyle bir yolcuğu kadın için mübah kabul etmeleri sadece farz olan hac yolculuğu içindir. İmam Nevevi, Mecmu’da şunları söylemektedir: “Tatavvu (nafile hac için ticaret ve ziyaret ve buna benzer) yolculuklar ise beraberinde mahrem bulunmaksızın caiz değildir.”
Bu dönemde, kadının bütün yolculuklarında mahremsiz yola çıkması hususunda işi gevşek tutan kimselerin bu kanaati sözlerine itibar edilir ilim adamlarından hiç bir kimse tarafından paylaşılmamaktadır. Bunların: Kadının mahremi onu uçağa bindirir, sonra bir diğer mahremi gitmek istediği yerde ulaştığı vakit onu karşılar. Çünkü bunların kanaatine göre uçakta, erkek kadın pek çok yolcu bulunmaktadır. Böylelerine biz şunu söyleriz: Asla! Uçaktaki tehlike diğerlerinden daha fazladır. Çünkü yolcular onunla ihtilat halindedir. Belki bir erkeğin yanında oturur, belki uçak gitmek istediği istikametten bir başka alana gitmek zorunda kalabilir. Bu durumda kendisini karşılayacak kimse bulamaz ve sonuçta tehlikeye maruz kalır, bilmediği ve mahremi bulunmayan bir yerde kadının hali ne olacaktır?
4- Mahrem yerlerini koruma yollarından birisi de erkeğin mahrem olmayan bir kadınla birlikte tenhada baş başa kalmasının önlenmesidir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’a ve Âhiret gününe iman ediyor ise; beraberinde mahremi bulunmayan bir kadın ile kesinlikle başbaşa kalmasın. Çünkü bu takdirde üçüncüleri şeytandır.”
Amir b. Rebîa’dan şöyle dediği nakledilmektedir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Hiç bir erkek kendisine helal olmayan bir kadınla baş başa kalmasın. Çünkü şüphesiz onların üçüncüleri şeytandır; beraberinde mahrem bulunması hali müstesnâ.”
Mecduddin (İbn Teymiyye), el-Münteka adlı eserinde şunları söylemektedir: “Bu iki hadisi de İmam Ahmed rivayet etmiş olup bu anlamda İbn Abbas’ın rivayet ettiği Buhari ile Müslim’de yer alan bir hadis ise daha önceden geçmiş bulunmaktadır”.
İmam Şevkânî, Neylu’l-Evtâr adlı eserinde şunları söylemektedir: “Yabancı bir kadınla başbaşa kalmanın haram olduğu icma ile kabul edilmiştir. Nitekim bu icmâı Hafız İbn Hacer, Fethu’l-Bari adlı eserinde nakletmiş bulunmaktadır. Haram kılmanın illeti, hadis-i şerifte belirtildiği üzere şeytanın üçüncüleri olmasıdır. Onların yanında hazır bulunması her ikisini de masiyete düşürür. Mahremin varlığı ile birlikte yabancı kadınla bulunmak ise caizdir. Çünkü mahremin bulunması ile birlikte masiyetin meydana gelmesine imkan yoktur…”
Bazı kadınlar ve onların velileri bir takım halvet çeşitlerinde işleri gevşek tutabilmektedir. Bunlar:
a- Kadının kocasının yakın akrabası ile birlikte baş başa kalması ve onun yanında yüzünü açması: Böyle bir baş başa kalış, diğerlerinden daha büyük bir tehlikedir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Sakın kadınların yalnız başına bulundukları yerlere (evlerinde odalarına) girmeyiniz.” Ensardan bir adam:
“Ey Allah’ın Resulu ya kayın hakkında ne dersin”, diye sordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Kayın ölümün kendisidir” diye buyurdu.
Kadının, kocanın erkek kardeşi demek olduğu söylenmiştir. Sanki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem erkeğin kardeşinin kadın ile baş başa kalmasını mekruh görmüş gibidir.
Hafiz İbn Hacer, Fethu’l-Bârî’de şunları söylemektedir: “Nevevi dedi ki: Din ilmini bilenlerin ittifakla belirttiklerine göre “Kayınlar” kadının kocasının akrabalarıdır. Babası, amcası, erkek kardeşi, erkek kardeşinin oğlu, amcasının oğlu ve benzerleri… Hadis-i şerifte bununla kastedilen kocanın -babaları ve oğulları dışında kalan- akrabalarıdır. Babalar ve çocuklar ise eşinin mahremleri olup onların böyle bir kadınla baş başa kalmaları caizdir ve bunlar “Ölüm” diye nitelendirilemezler… Bu hususta işin gevşek tutulması adet haline gelmiştir. Kardeş kardeşinin hanımı ile baş başa kalabilmektedir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu ölüme benzetmiştir. O bakımdan böyle bir baş başa kalışın engellenmesi öncelikle söz konusudur”.
Şevkânî, Neylu’l-Evtâr’da şunları söylemektedir: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin “Kayın ölümdür” buyruğu, ondan yana korku duymak, başkasına göre daha fazladır, demektir. Nitekim ölümden korkmanın başka şeylerden duyulan korkudan daha büyük olması gibi…”
O halde ey müslüman hanım, Allah’tan kork ve bu hususta –sair insanlar işi gevşek tutsalar bile- sen işini gevşek tutma! Çünkü asıl itibar edilmesi gereken şeriat’ın hükmüdür, insanların adeti değildir.
b- Bazı hanımlar ve onların velileri kadınların tek başına mahremi bulunmayan bir şoför ile birlikte arabaya binmesine müsaade edebilmektedir. Halbuki bu o kadına yabancı olan birisi ile bir halvet demektir.
Hicaz Müftüsü Muhammed b. İbrahim Âlu’ş-Şeyh, Mecmûu’l-Fetâva’da şunları söylemektedir: “Beraberinde bir mahremi bulunmaksızın yabancı bir hanımın tek başına şoförle birlikte arabada yolculuk etmesinin apaçık bir münker olduğu hususunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Böyle bir yolculukta küçümsenemeyecek çapta pek çok mefsedet bulunmaktadır. Kadının vakarlı, genç birisi olması ile erkeklerden fazla kaçmayan, onlarla konuşan ve fakat iffetli birisi olması arasında herhangi bir fark yoktur. Mahremlerinin böyle bir yolculuk yapmasına ses çıkarmayan bir erkek, dindarlığı gevşek, mahremlerini kıskanması az bir kimse demektir. Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur: “Bir erkek bir kadın ile baş başa kaldı mı, mutlaka şeytan onların üçüncüleri olur.” Kadının sürücü ile baş başa arabaya binmesi, ev ve benzeri bir yerde başbaşa kalmasından daha da ileri derecede bir halvet sayılır. Çünkü sürücü onu alıp -istese de istemese de- şehrin içinde ya da dışında istediği yere götürebilir. Bunun sonuçta ortaya çıkaracağı kötülük ve zararlar ise mücerred halvetin sebep olabileceği kötülük ve zararlardan daha fazladır...”
Halvetin kendisi sebebiyle ortadan kalkacağı kişinin, yaşça büyük olması gerekir. Küçük bir çocuğun bulunması bunun için yeterli değildir. Bazı hanımların; beraberinde küçük bir çocuk bulundurmakla halvet ortadan kalkar, şeklindeki kanaatleri yanlıştır. İmam Nevevî şöyle diyor: “Yabancı bir erkek yabancı bir kadınla üçüncü bir şahıs bulunmadan (halvet halinde), baş başa kalmaları, ilim adamlarının ittifakıyla haramdır. Aynı şekilde beraberlerinde yaşının küçüklüğü sebebiyle kendisinden utanılmayan, sakınılmayan bir küçük bulunması halinde de haram olan halvet, ortadan kalkmış olmaz.”
c- Bazı hanımlar tedaviye gerek gördükleri gerekçesiyle kadının doktorun yanına girmesi hususunda işi oldukça gevşek tutmaktadır. Bu da karşısında sessiz kalınması caiz olmayan, büyük bir münker ve büyük bir tehlikedir.
Şeyh Muhammed b. İbrahim, Mecmûu’l-Fetavâ’da şunları söylemektedir: “Durum ne olursa olsun, bir kadının kendisine yabancı olan bir erkekle -isterse bu kendisini tedavi edecek bir doktor olsun- başbaşa halvette kalması şer’an haramdır. Çünkü; “Bir erkek bir kadın ile baş başa kaldı mı mutlaka onların üçüncüleri şeytan olur” hadisi bunu gerektirmektedir. O halde beraberinde kocasının yada erkek mahremlerinden birisinin bulunması mutlaka gereklidir. Eğer böyle birisi bulunamazsa hiç olmazsa hanım akrabalarından birisi bulunmalıdır. Şayet sözü edilenlerden kimse bulunamaz ve hastalık da ertelenemeyecek kadar tehlikeli olursa, hiç olmazsa haram kılınmış olan halvet halinin sınırlarının dışına çıkılmış olmamak için en azından bir hastabakıcısının bulunması gerekir...”
Aynı şekilde erkek doktorun kendisine yabancı olan meslektaşı yada hastabakıcısı ile halvet halinde bulunması da caiz değildir. Gözleri görsün, görmesin, öğretmenin kız öğrencisi ile, uçaktaki hostesin kendisine yabancı birisi ile halvette kalması da caiz olmaz... Sözüm ona uygarlık, kâfirlerin körü körüne taklit edilmesi ve şer’î hükümlere aldırmamaktan ötürü, insanlar bu hususlarda gevşeklik göstermektedirler. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm!
Erkeğin evinde hizmet eden hizmetçi ile baş başa kalması caiz olmadığı gibi ev sahibi olan hanımın hizmetçi erkekle baş başa kalması da caiz değildir. Hizmetçi problemi gerçekten çok tehlikeli bir problemdir. Günümüzde pek çok insanın başına bir beladır çünkü kadınlar öğrenim ve evin dışında iş yapmakla meşgul bulunmaktadırlar. Bu ise mümin erkek ve mümin kadınların son derece dikkatli olmalarını ve gerekli ihtiyat tedbirlerini almalarını ve kötü alışkanlıkların peşinden gitmemelerini gerektirmektedir
Kadının Mahrem Olmayan Erkekle Tokalaşması
Makıl Bin Yesar r.a.'den merfuan; "Kişinin başına demirden çivi çakılması yabancı kadına dokunmasından daha iyidir." Diğer hadiste:
"Gözler zina ederler. Onun zinası harama bakmaktır. Eller ve ayaklarda zina ederler. Onların zinası yabancı kadına dokunmak ve harama gitmektir. Ferc (tenasül uzvu) onu ya tasdik eder yada tekzib."
Kadının mahremlerinden olmayan bir erkekle tokalaşması haramdır. Nur suresi 30. ve 31.ayetlerinde hem erkeklere hem kadınlara gözlerini haramdan sakındırmaları emrolunmuştur. Evla kıyas (veya kıyası celi=delaletün nas) ile dokunmak da yasaktır. Yukarıdaki hadisi şerifler de bu hususu daha açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Ayrıca İsra suresi 32. ayeti ile sadece bilfiil zina değil, zinaya yaklaşmak bile yasaklanmıştır. Dolayısı ile İsra suresi 32. ayeti de erkeğin yabancı kadına veya kadının yabancı erkeğe bakmasının haram olmasına delildir; “Zinaya yaklaşmayın, gerçekten o, 'çirkin bir hayasızlık' ve kötü bir yoldur.”
Şeyh Abdülaziz b. Abdullah b. Bâz, İslamî Davet Kurulunun bastığı Fetvalarında şunları söylemektedir:
“Mahrem olmayan kadınlarla tokalaşmak mutlak olarak caiz değildir; kadınların genç ya da yaşlı olmaları arasında fark yoktur. Tokalaşan erkeğin de genç ya da yaşlı olması fark etmez. Çünkü bu durumda her iki taraf için de fitne tehlikesi vardır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen şu rivayet sahihtir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in eli asla bir kadının eline değmemiştir; o kadınlarla ancak sözlü olarak beyatleşirdi.” Kadının erkekle arada bir engel bulunduğu halde tokalaşması ile bir engel bulunmaksızın tokalaşması arasında da fark yoktur. Çünkü bu husustaki deliller geneldir. Ayrıca fitneye götüren bu yolun kapalı tutulması da gerekmektedir…”
Şeyh Muhammed Emin eş-Şankitî, Advau’l-Beyân adlı tefsirinde şunları söylemektedir: “Şunu bil ki yabancı bir erkeğin kendisi için yabancı olan bir kadın ile tokalaşması caiz değildir. Onun bedeninin böyle bir kadının bedeninin herhangi bir yerine temas etmesi de caiz değildir. Buna dair bir takım deliller şöyledir:
1- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in “Ben kadınlarla tokalaşmam” dediği sabittir. Yüce Allah da: “And olsun sizin için Allah’ın Rasulunde uyulacak güzel bir örnek vardır” (el-Ahzab, 33/21) buyurmaktadır. O halde ona uyarak kadınlarla tokalaşmamamız gerekir. Az önceki hadisi gerekli açıklamalar ile birlikte Hac Sûresi tefsirinde söz konusu etmiş bulunmaktayız. Bu hadisi ihramlı halde iken ve bunun dışındaki hallerde erkeklere asfura boyanmış kıyafetleri giyinmenin yasaklığına delil olarak zikretmiştir. el-Ahzab suresinde bu, hicap ayetiyle ilgili olarak da onu söz konusu ediyoruz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in bey’at zamanında kadınlar ile musafaha etmemesi (tokalaşmaması) erkeğin kadın ile tokalaşmayacağına ve onun bedeninin herhangi bir bölümünü kadının bedenine değmemesi gerektiğine açık bir delildir. Çünkü dokunmanın en hafif çeşidi tokalaşmaktır. Tokalaşmanın gerektiği bir vakit olan beyatleşme vaktinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in tokalaşmayı terk etmesi, caiz olmadığının delilidir. Kimse de ona muhalefet edemez. Çünkü o sözleri, fiilleri ve takriri ile ümmeti için şeriat koyandır.
2- Daha önce açıkladığımız üzere kadın bütünüyle avrettir. Onun hicaba bürünmesi gerekir. Gözü haramdan koruma emrini ancak fitneye düşmek korkusundan vermiştir. Şüphesiz bedenin bedene değmesi gözle bakmaya nisbetle insanın duygularını galeyana getirmekte ve fitneye çağırmakta daha güçlü bir etkendir. İnsaflı herkes bunun doğruluğunu çok iyi bilir.
3- Böyle bir iş yabancı bir kadından zevk almaya sebeptir. Çünkü günümüzde takva azalmış, emanet diye bir şey kalmamış, şüpheli hallerden uzak durmak (vera) görülmez olmuştur. Bizlere defalarca nakledildiğine göre avamdan olan bir takım kocalar baldızlarını ağızlarından öpmekte ve icma ile haram olan bu öpüşmeyi selamlaşmak diye adlandırarak: Ona selam ver demekte ve bununla onu öpmeyi kastetmektedirler. Herhangi bir şüphenin söz konusu olmadığı gerçek şu ki; bütün fitnelerden, şüpheli hallerden ve sebeplerinden uzak kalmak gerekir. Bunların en büyüklerinden birisi de erkeğin kendisi için yabancı olan bir kadının bedenine herhangi bir şekilde dokunmasıdır. Harama götüren bir yolun ise kapatılması gerekmektedir…”
MAHREMLER İLE OTURURKEN ÖLÇÜ
İmam Evzai der ki; "Kızına, oğluna ve diğer mahremlerine bile devamlı bakma. Çünkü nefsin en kuvvetli askeri gözdür. Bakarsın ki sevgi ve şefkat bakışı şehvet bakışına çevrilir. Allah korusun, eğer şehvet söz konusu olursa yabancıya karşı şehvetten daha fazla günahtır."
İbni Hümam der ki; "mahremler arasında şefkat ve sevgi ile bakmak ibadettir ancak ifrat derecesine varmamalıdır." İbni Cevzi de; " Eğer şehvetten emin değilse mahrem olan kadınlarla halvet, haramdır."der.
Ebu Hureyre r.a. merfuan rivayet ediyor; “Erkek diğer bir erkeğin, kadın diğer bir kadının, ana baba evladının, evlat da ana babasının avretine bakamaz”
İkrime r.a. der ki; “Kişinin kız kardeşinin veya annesinin avretine bakması zinadan bir şubedir.”
Hasen r.a. der ki; ”kadın, ne oğlunun, ne babasının ne de kardeşinin yanında avretini açamaz. Avretini sadece kocası görebilir.”
Tavus, Şa’bi ve Amir r.a., kişinin, kızının ve kız kardeşinin saçına bakmasını çirkin görürlerdi
Kişinin hanımının halası ve teyzesi, kendi yengesi, baldızı, amca ve dayı kızları namahremdir. Kadına da kocasının amcası, dayısı, kaynı ve kendi eniştesi namahremdir, bunlara gözükemez.
İbni Kesir der ki; "Şehvet söz konusu olsun olmasın kadın ve erkeklerin birbirlerine bakmaları cumhuru ulemaya göre caiz değildir" yine İbni Kesir ve İbni Cevzi derler ki; "Kadın amcası ve dayısının yanında çarşafını çıkarmaz."
Şa'bi radıyallahu anh şöyle der; "Allah Teala nın Nur suresi 31. ayetinde amca ve dayıyı zikretmemesi oğullarına anlatmamaları içindir.
Bunun izahı şudur; sair akrabalar mahremiyet konusunda babası ve oğlu gibidir. Oysa amca ve dayı ile bunların oğulları böyle değildir. Muhtemeldir ki amca yada dayı kendilerine mahrem olan kadınları gördükten sonra onları gidip kendi oğullarına anlatabilirler. Oysa oğulları onlar için mahrem değillerdir. Bu durumda anlatılanı dinleyen oğlanın o kadını hayalinde canlandırması ona bakmaktan farksız olur. İşte bu durumda kadınların örtünmede ihtiyatlı davranmalarının gerekli olduğuna güzel bir delildir."
Tabiin müfessirlerinden Şa'bi ve İkrime r.a., amca ve dayıyı mahrem olmadığını, kadının bunların yanında başını açamayacağını söylemişlerdir.
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Ebu Davud(4017) İbni Mace(1920) Tirmizi(2769)
Ahmed Müsned: 4/393; Bkz. Sahihu’l-Cami’: 207.
Müslim: 3/1655.
Müslim(2077) Ebu Dâvud(4066, 4067, 4068) Nesâî(8/203, 204)
Ebu Dâvud(4044) Tirmizî(1725) Müslim(2078)
Ebu Davud(4226) Nesai(8/175) Tirmizi(1744)
Ebu Davud(4227-28) Nesai(8/193)
Müslim(2078) Ebu Davud(4225) Tirmizi(1786) Nesai(8/177)
Müslim: 3/1680. Burada kastedilen develer uzun boylu develerdir.
Müslim: 3/1676.
Müslim: 3/1679.
Buhari Bkz Fethu’l-Bari: 10/332.
Buhari Bkz Fethu’l-Bari: 10/333.
Ebu Davud: 4/355; Bkz. Sahihu’l-Cami’: 5071.
Ebu Davud: 4/319; Bkz. Sahihu’l-Cami’: 8153. Ve Nesai sahih bir isnadla rivayet eder.
Müslim: 3/1663.
Müslim(2097)
Buharî, Libas 39 Müslim(2097) Muvatta(2/916) Ebu Davud(4139) Tirmizî(1780)
Kurtubi(7/230) Elmalılı(5/3506)
Şirazi Mezahib(3/170)
Malik(libas 6) Mişkat(4375) İbni Sa'd(8/71-72) Beyhaki(2/235) İbni Habib Gayetun Nihaye(s.213)
Zemahşeri Keşşaf(2/9)
Suyuti İklil(192)
Alusi Ruhul Meani(18/146) Bkz.: Fethul Bari(10/106) Cessas(7/172) Kurtubi(7/229) Fethul Beyan(7/274) Elbani Hicab(41) Ferra Meanil Kur'an(2/342) İbni Kesir(3/283)
sahihtir; Beyhaki(7/82) İbni Hacer el İsabe(7/9) Camiüs Sağir(4092,9180) Elbani sahihul Cami(1/3330) Feyzul Kadir(3/493) Tuhfetul Ahvezi(4/307) Muhlis El Aşir(214/2) Hatib Tarih(3/358) Dürrü Mensur(5/197,6/602) İbnu Katan Kitabun Nazar(s.177) Harbi Garibul Hadis(5/185) Ebu Nuaym(8/376) Elbani Sahiha(632) Kunuzul Hakaik(7996) Nesai(2/104) ibni Mes'ud r.a.'den benzeri rivayet edildi.
Nesai Sünenül Kübra(5/396) İbni Adiy el Kamil(2/408) isnadı hasendir.
Malik(Libas,7) Müslim(3/1680) Buhari(fiten,6) Tirmizi(2149) Ahmed(2/355) Deylemi(3783) Tac(4/333) Fethul Kebir(7286) Beyhaki(2/234) Şuabul İman(7801) Zübeydi ithaf(6/152) Kenz(45013) İbni Hibban (16/500) Suyuti Tenvirul Havalik Şerhu Muvattai Malik(3/103) Kayravani Muhtasarı Müdevvene(s.210) Taberani Evsat(2/224) Darimi(isti'zan,15) İbni Teymiye Mecmu(4/402) İbnu Katan Kitabun Nazar(s177) İbni Habib Gayet ve Nihaye(s.213)
Beyhaki(2/234) Hakim(4/187) Zehebi Telhis(4/187) Ebu Davud(2/385) Ahmed(5/205) İbni Sa'd(8/184)
İbni Ebi Şeybe(3/409)
Müslim(salat,143) Ahmed(4/400) Hakim(2/396) Ebu Davud(4173) Tirmizi(2786) Nesai(8/153) Darimi(2649) Deylemi(6133) Beyhaki(3/133) İbni Asakir(4/199)
İbni Ebi Şeybe(3/410)
hasendir. Tirmizi(1167) Taberani(25/38) İbni Ebi Asım Ahadu vel Mesani(6/209) İbni Hayyat Tabakat(1/331) İbni Hacer el İsabe(8/130) Ali Nasıf Et Tac(3/597) Camius Sağir(8132) Cem'ül Fevaid(5789) İbni Kesir Tefsir(3/297) İbni Esir Nihaye(2/247) Keşful Hafa(2/406) isnadında Musa Bin Ubeyde vardır ki, İbni Sa’d onu süka saymış, Yahya Bin Main; “Onda beis yok, Salih birisi, lakin Abdullah Bin Dinar’dan münker hadisler rivayet etti” demiştir. Yakub Bin Şeybe de; “saduk, hadiste zayıf” dedi. Çoğunluk onu hadiste zayıf saydı. Bkz.: İbni Sa’d(1/408) Tarihu İbni Main Bi Rivayetid Devri(3/60,247) Mizanul İtidal(6/551)
Buhari(libas,61) Ebu Davud(4098) Tirmizi(2784) İbni Mace(nikah,22) Ahmed(1/254,330) Camius Sagir(7265) Darimi(2652) Tayalisi(s.349) Taberani(11/252) Tergib(2/104) Mecma(8/103) Taberani Evsat(4/212) Nevevi Minhac(14/164) Abdurrezzak(4/319) İbni Ebi Şeybe(5/319)
Ahmed(6/173) Beyhaki Şuab(7774) Ebu Ya'la(12/460) Maksadu Ali(179) Mecmauz Zevaid(1/277) Taberani(23/314) Hakim(4/321) İbni Mace(3750) Ebu Davud(4010) İshak Bin Rahuye(3/915) Nuaym Bin Hammad Fiten(2/620) Hatib Muvaddah(1/357) Abdurrezzak(1/294)
Misbahuz Zücace(4/90) Ebu Davud(4029) Nesai Kübra(5/460) İbni Ebi Şeybe(5/205) Ma’mer Cami(11/80) Ahmed(2/139) Ebu Yala(10/62) Müsnedi İbnil Ca’d(1/315) Beyhaki Şuab(6227) Dolabi Zürriyeti Tahire(s95) Tergib(3/19) Nevafihul Atire(2291) Mecma(5/141) İbni Mace(3606) Hasendir.
Ahmed Zühd(29) İbni Mace(4118) Taberani(1/246) Hakim(1/9) Beyhaki Şuab(6173,6470,8135,8136) Ebu Davud(4161) Camius Sagir(1/106) Serahsi Kitabul Kesb(s.95) Deylemi(2200) Kudai(6/2) Elbani Sahiha(341) Tahavi Müşkil(1/478) Humeydi(357) İbni Esir Nihaye(1/110) Zemahşeri Faik(1/90)
sahihtir. Tirmizi(1173) Deylemi(6713) Tac(3/596) Kenz(45158) Taberani(10/132) Mecmauz Zevaid(4/314) Keşful Hafa(2705) Beyhaki Şuab(7819) Mişkat(3109) Nasbur Raye (1/298) İbni Hibban(Mevariduz Zaman(s103) İbni Huzeyme(3/93) Iraki Muğni(1572) Elbani Sahihul Cami(6/14) Tergib Ve Terhib(2/269) Nevafih(1855) İbnu Katan Kitabun Nazar(s137)
El Harbi Ahkamulleti Tuhalif(s.114)
İbni Habib Gayetun Nihaye(s.216) İbnu Katan Kitabun Nazar(s.139) Ahmed Bin Hanbel Ahkamun Nisa(s.30) İbni Abdilberr Temhid(6/365)
Malik(Kasrus Salat,61) Buhari(1/99, 2/59) Müslim(Salat,102) Ahmed(5/332) Nesai(8/243) İbni Mace(1416) Cem'ül Fevaid(1719) Gunye(s.115)
Gunyetut Talibin(s.115)
Taberani(25/168) Ahmed(5/85) İbni Sa'd(8/144) Hakim(4/39) El İsabe(6/442) Kenz(45104)
Bkz.:Sabuni Revaiul Beyan(2/178) Cessas Ahkamul Kur'an(3/393) Alusi(18/146) Tarhut Tesrib(8/21)
Advâu’l-Beyân, VI, 186-187.
VIII, 198
Taberani(22/154) Müsnedi Şamiyyin(3402) Mecmauz Zevaid(6/256) Deylemi(3532) Suyuti Dürrül Mensur(5/71) Metalibu Aliye(1809) Kenzul Ummal(13009) İbnül Cevzi Ahkamun Nisa(s.65) Heytemi ez Zevacir(2/425) sahihtir. Erkek erkeğe ilişki de aynı derecede büyük günahlardandır. İbni Ebi Nüceyh, tefsirinde Amr Bin Dinar’dan şöyle nakleder; “bir erkek üzerine atlayan her erkek Lut kavmiyle beraber haşrolur.”(İbnül Kayyım Ravzatul Muhibbin(s.395) İbn Teymiyye fetvalarında (XV, 321) şunları söylemektedir: “Buna göre sihâk yapan kadın (lezbiyen kadın) zinakardır
s.129-130
Ebu Davud(2149) Tirmizi(2777) Ahmed(5/353) Cem'ül Fevaid(4353) Tac(3/618) İbni Kesir(3/292) Mesaid Bin Kasım Ahkamul Avret(s.80) Darimi(rikak,3) Beyhaki(7/90) Hakim(3/123) Deylemi(8312)
Ahmed(5/264) Hakim(4/314) Deylemi(6872) Tergib(3/34) Mecma(8/63) Hakim Tirmizi(1/124) Camiul Kebir(1/402) Taberani(8/247) Münavi İthafatus Seniyye(28) Keşful Hafa(2863) İbni Kesir(3/293) Ebu Nuaym(6/101) Heytemi Zevacir(2/423) sahihtir.
İgasetul Lehfan (1/242, 248, 264, 265)
Buhari(savm 67) Müslim(1340)
Buhari(taksirus salat 4) Müslim(1339) Muvatta(istizan 37) Ebu Dâvud(1723-1725) Tirmizî(1170)
el Minhac IX, 103.
Mealimus Sünen II, 276- 277
Mecmu VIII, 249
Müslim(hac 1341) Tirmizi(2165) Nesai(3898) Ahmed(1/18,26) Hakim(1/114) Beyhaki Şuab(5454) Zeylai Nasbur Raye(4/249)
Müslim(selam 22) Tirmizi(2779) Beyhaki Şuab(5444) Buhari(9/290)
VI, 120
Buhari(nikah 11/1) Müslim(selam 20) Tirmizi(1171) Darimi(2645) Ahmed(4/149) İbnu Katan Kitabun Nazar(s198) Beyhaki(7/90) Beyhaki Şuab(5437) Deylemi(1551) Nesai İşretün Nisa(338) Fethul Bari(9/330) İbni Cevzi Zadul Mesir(6/34)
Fethul Bari IX, 331
Neylul Evtar VI, 122
Mecmuul Fetava X, 5
Mecmuul Fetava X, 13.
sahihtir. Taberani(20/212) Camius Sagir(7216) Elbani Sahiha(226) Sahihul Cami(5045) Beyhaki Şuab(5455) Ru'yani Müsned(2/323) Tergib(3/66) Deylemi(7859) İbni Sünni(43/b) İbni Ebi Şeybe(3/419) Ebu Nuaym Tıbb(2/33) Fethul Kebir(9665) Mecma(4/326)
Buhari(6243) Müslim(kader 5/20) Ebu Davud(2153) Bezzar(1550) İbn Sa'd(7/77) Kudai(67) Ebu Ya'la(9/5364) Şerhus Sünne(75) Beyhaki Şuab(7060) Busıri İthaf(3696) Mecma(6/256) Maksadu Ali(840) Ahmed(1/412) Taberani(10/192) Ebu Nuaym Hilye(2/98) Tahavi Müşkil(3/298) Nasbur Raye(4/248) Telhisu Habir(3/225) Beyhaki(10/186) Dürrül Mensur(5/41) Camius Sagir(5751) Kenz(13055) Fethul Bari(11/26) Metalibu Aliye(1529) İrvaul Galil(8/37) Yemeni Nevafihul Atire(841)
Fetava I, 85
Advaul Beyan VI, 602-603
İbni Cevzi Telbisu İblis(324)
İbni Ebi Şeybe(3/453)
İbni Ebi Şeybe(3/416, 449)
İbni Ebi Şeybe(3/448)
İbni Ebi Şeybe(3/415)
İbni Kesir(11/5863) İbni Cevzi Zadül Mesir(6/418)
İbni Kesir(11/5875)Fahreddin Razi Tefsiri Kebir(17/49)
İbni Ebi Şeybe(3/417) Kurtubi(12/233) İbni Cevzi Zadül Mesir(6/418)
 
Üst Ana Sayfa Alt