Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu

portalkal Çevrimdışı

portalkal

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sultan 2.Abdülhamid'in türkiye de doğan ilk torunu olan osmanoğlunu takip ediyorum bir süredir facebook'da ,gerçekten bilinçli bir müslümana benziyor.Allah doğru yoldan sapıtmışlardan eylemesin amin.
549834_481589261878143_1303835383_n.jpg
1.5 milyar müslümanım diyen ümmetin yapamadığını,bir dk için de yapıp huzurdan kudüs için elçiler kovan cennetmekan sultan 2.abdülhamit han'a da Allah rahmet eylesin,bugünler de sanırım ölümünün yıldönümüne denk geliyor.

''BEN HADİM-İSLAM ABDÜLHAMİD HAN!
BAŞIMIZA BU FELAKETLERİ BELA EDENLERDEN ALLAH (S.W.T) VE TARİH HUZURUNDA DAVACIYIM...''

549834_481589261878143_1303835383_n.jpg
 
M Çevrimdışı

Muhammed Et-temimi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Abdulhamit'in cennet mekan olduğunu nerden biliyorsunuz yoksa size vahy mi geldi ?

Yoksa bu cennetmekan sözünü dua makamında mı söylüyorsunuz ?

Sanırım Karaköyde kerhaneler açan ilk padişah kendisi.
 
S Çevrimdışı

sulhl

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Abdulhamit'in cennet mekan olduğunu nerden biliyorsunuz yoksa size vahy mi geldi ?

Yoksa bu cennetmekan sözünü dua makamında mı söylüyorsunuz ?

Sanırım Karaköyde kerhaneler açan ilk padişah kendisi.

dua anlamında söylediğini anlamamak için art niyetli olmak lazımdır..

'Sanırım' Karaköyde kerhaneler açan ilk padişah kendisi.

'SANIRIM' aynen öyle sadece sanarsınız..
 
portalkal Çevrimdışı

portalkal

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
abi yazıklar olsun ya,kızıl sultan diyen yahudilerin iftiraları yüzünden ve suud sülalesinin arap devşirmelerini suudlaştırma politikalarının meyvesi olan siyaseti yüzünden,daha 150 sene önceki tarihi bile çarpıtıp yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz.bak filistinin etrafı hep araplarla çevrili hangi bir kral veya arap ülkesi çıkıpta bir kez israile sesini yükseltebiliyor? bu adam bu kadar şerefsiz olsa,kudüsle alakalı siyaseti,ümmetle alakalı projeleri ki ta medine ye kadar demiryolu hattı yaptırmıştır kendisi ,neden uğraşsın?

neyse suud kralı hakkında methiye yazsaydım daha çok ilgi görürdü...
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
abi yazıklar olsun ya,kızıl sultan diyen yahudilerin iftiraları yüzünden ve suud sülalesinin arap devşirmelerini suudlaştırma politikalarının meyvesi olan siyaseti yüzünden,daha 150 sene önceki tarihi bile çarpıtıp yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz.bak filistinin etrafı hep araplarla çevrili hangi bir kral veya arap ülkesi çıkıpta bir kez israile sesini yükseltebiliyor? bu adam bu kadar şerefsiz olsa,kudüsle alakalı siyaseti,ümmetle alakalı projeleri ki ta medine ye kadar demiryolu hattı yaptırmıştır kendisi ,neden uğraşsın?

neyse suud kralı hakkında methiye yazsaydım daha çok ilgi görürdü...

Aslında şöyle de zanabilir bunlar mesela Abdülhamid döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti var . Üstelik bu Abdülhamidin bilgisi dahilinde ,, hmmm demek ki aslında Abdülhamid masonluğada izin vermişmiş :yale
 
A Çevrimdışı

asrinsirri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Abdulhamit'in cennet mekan olduğunu nerden biliyorsunuz yoksa size vahy mi geldi ?

Yoksa bu cennetmekan sözünü dua makamında mı söylüyorsunuz ?

Sanırım Karaköyde kerhaneler açan ilk padişah kendisi.
Muhammed Et-temimi'nin bahsettiği durum bu video ile alakalı sanırım...
NOT : Hakaret içerir...
 
portalkal Çevrimdışı

portalkal

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
başka hiç bir şey demiyorum,yine mekke şerifi hüseyinin oğlu kral abdullahın 2.abdülhamid han ile alakalı şu konuşmasını aktarıp çıkayım

"Bence Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra meydana gelen olaylar, Kufe ve Mısırlıların Hz. Osman'a yaptıklarından sonra meydana gelenlere benzer. Hz. Osman nasıl fitneyle Müslümanlar arasındaki sınır idiyse, Abdülhamid de bu çağda insanlarla fitne arasındaki perdeydi. Bu perde yırtılınca fitneler ortaya çıktı." (Çeviren: Halit Özkan, Klasik: 2006, s. 19).
LANET FIRTINASI BAŞLIYOR

şunu da aktarayım da o videodaki tekfirci şahsın övdüğü suud sülalesinin durumu ...

Sultan Abdülhamid'in tarih karşısında acımasız bir şekilde haklı çıkmasındaki inceliğe bir başka yazımızda değiniriz. Biz şimdi Osmanlı'nın yıkılmasından sonraki 30 yılda Haşimî sülalesinin başında esen lanet fırtınasına gelelim.

Abdülhamid'in gözünün tutmadığı adamlardan biriydi Şerif Hüseyin. Onu ailesiyle birlikte İstanbul'a getirip Boğaz'da bir yalıda gözaltına aldırır. İttihatçılar ise Abdülhamid'in "ak" dediğine "kara" demeyi marifet bildiklerinden onu serbest bırakırlar. Hüseyin de Hicaz'a döner ve İngilizlerle anlaşarak Arap isyanının pimini çeker.
ARAP KRALLIĞININ BAŞINA GETİRECEKLERDİ

İngilizler onu sözde Büyük Arap Krallığı'nın başına geçireceklerdir. Casus Lawrence de danışmanı olacaktır. Güya artık Arap dünyasında Osmanlı'nın değil, Arapların ve tabii Haşimîlerin sözü geçecektir. Siz öyle sanın. İngiliz oyununun kaç perde sürdüğünü bilmeyen Şerif Hüseyin, sadece Hicaz bölgesine Kral yapılır ama tahtı garantide değildir. İngilizler onu çoktan gözden çıkarıp Suud ailesiyle anlaşmışlardır. Nitekim Eylül 1924'te Abdülaziz b. Suud'un develerle hücumu üzerine krallığını oğlu Ali'ye devretmek zorunda kalacaktır. (1958'de parçalanarak öldürülecek olan Ali'nin oğlu Abdülilah bu defa Irak'ta karşımıza çıkacaktır) Ali'nin krallığı da ancak bir yıl sürecek, sonra Hicaz-Necid bölgesi Suudîlere teslim edilecektir.
UYANDIĞINDA SOLUĞU KIBRIS'TA ALDI

Muazzam Arap Krallığı'nın başına getirildiğini zanneden Şerif Hüseyin ise uyandığında soluğu Kıbrıs'ta almıştır. Çocukluğunda bayramlarda babasıyla birlikte Şerif'i ziyaret ettiğini anlatan Rauf Denktaş, emekli kralın kendilerini görür görmez Osmanlı'yı hatırladığını ve "Ah ben Osmanlı'ya nasıl ihanet ettim? Şimdi ihanetimin cezasını çekiyorum" diye iki gözü iki çeşme ağladığını anlatır. Nitekim 1931'de Amman'da ölürken bin pişmandır. (Ziyaret ettiği Yemen'de Osmanlı marşlarıyla karşılanmasına ise tarihin istihzası demek gerekiyor.)
LANET TORUNLARINA BİR HASTALIK GİBİ GEÇECEKTİ

Ancak Şerif Hüseyin'in Osmanlı'ya ihanetinin laneti kendisiyle sınırlı kalmayacak, oğullarına, hatta torunlarına da bir hastalık gibi geçecektir.

Oğullarından Faysal önce Suriye Kralı yapılmıştı. Ancak Fransızlar istemeyince İngilizler tarafından mecburen Irak kralı ilan edildi. Tabii İngiliz danışmanlarla birlikte. Ne var ki, Faysal'ın mutluluğu da uzun sürmeyecekti. Devasız bir hastalığa tutulacak ve bir mum gibi eriyerek babasından 2 yıl sonra ölecektir.
YERİNE OĞLUNU KRAL İLAN ETTİLER

Yerine oğlu Gazi'yi kral ilan ettiler. Ancak Gazi İngilizlerin ülkesinin kaynaklarını nasıl soyduğunu görmüş ve Türk yanlısı bir politika izlemeye kalkmıştı. Tabii cezasını çok geçmeden görecek, Bağdat'ta bomboş bir yolda giderken otomobili bir direğe toslayacak ve hayatını kaybedecekti. (1939)

İngilizler onun yerine çocuk yaştaki oğlunu II. Faysal adıyla tahta geçirdiler. Amca oğlu Abdülilah da onun "nâib"i yapıldı. İkisi birlikte Irak'ta yapmadıkları rezalet bırakmayınca 1958'deki halk ayaklanmasında parçalanarak öldürüldüler.
EN UZUN YAŞAYAN AİLE BİREYİ

Şerif Hüseyin'in öbür oğlu Abdullah'ın nasibine ise Ürdün düşmüştü. Önce Emir, sonra kral oldu. Hatıratını yazacak kadar uzun yaşadığına bakılırsa en şanslıları sayılabilir. Ne var ki, o da İsrail'in kurulmasından 3 yıl sonra bir Filistinli tarafından öldürülecektir. İşin garibi, Şerif Hüseyin'in Zeyd adlı oğlu, kendisine münhal (boş) bir taht bulunamadığı için en uzun ömürlüleri olmuş ve 1970'te eceliyle ölmüştür.
İBRETLİK HİKAYE

Baba, tahtını kaybedip sürgüne gönderiliyor. Bir oğlu hastalıktan, diğeri suikastta ölüyor, üçüncüsü tahtını kaybedip köşesine çekiliyor. Torunlarından ikisi parçalanarak öldürülüyor, biri de sözde trafik kazasına kurban gidiyor.

Osmanlı'ya ihanet eden bir ailenin 30 yıl içinde ne hale geldiğinin ibretlik hikâyesi böyle.

Az kalsın casus Lawrence'i unutuyorduk. O da görevini yaptıktan sonra gözden düşmüştü. Londra'da unutulmuş biri olarak yaşarken 1935 yılında bir motosiklet kazasında ölmüştü.

Böylece lanet halkası tamamlanmış oluyor. Şimdilerde Başbakan David Cameron'un, vaktiyle işlediği suçlardan dolayı dünyadan özür dilemek zorunda kaldığı emperyalist İngiltere'nin "kullan, at" çarkı bütün acımasızlık ve kusursuzluğuyla işlemiş görünüyor.

Öte yandan Kral Abdullah'ın feryadı hâlâ kulaklarda çınlamaya devam ediyor:

"Eğer Arap isyanının bu şekilde sona ereceğini bilseydik hiçbir şekilde Osmanlı'ya isyana kalkışmazdık."

Mısırlı Dr. Fehmi Şinnavi ise o gür sesiyle şöyle haykırıyor:

"Günümüz Arap zirvelerinde temel mesele, İsrail'e ne kadar boyun eğileceği. Eğer Osmanlı'ya bunun binde biri kadar boyun eğebilseydik, şimdiye kadar elimize geçenlerin milyon katını kazanırdık."
 
S Çevrimdışı

sulhl

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
o videoyu koyan zındık haricidir, el kaideyi, usameyi, zerkaviyi tekfir eder, hakcılardan hiç bir farkı yoktur, onlarında böyle listeleri vardır..
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu sohbetteki ahkam kesiyor Abdülhamid açtırdı diye çüş :)


,HANİ BELGE ?

Soruyormuş, bende soruyorum hani belge ?

Fuhuş zina her dönemde vardı , ibnelik her dönemde vardı , ama resmiyet dedin mi öyle karından sohbetten falan anlamam.

HANİ BELGE ?

Haliyle yukarda temiminin zanması ile bu sohbeti verenin zanması arasında belgesizlik olarak bir fark göremiyorum .
 
portalkal Çevrimdışı

portalkal

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Belgesi sahibi yahudi asıllı time dergisinin fi tarihin de 2.abdülhamid le alakalı yazdığı bir makaleye dayanıyor.belge yok,bilgi yok ama iftira var.tamam yanlışları yokmuydu? vardı,put gibi tapmakdan da Allaha sığınırım.ama 2.abdülhamidin 2.meşrutiyetle tahtdan indirilmesi,hicazın elden çıkması,ittihat terakkinin kudusü ve islam beldelerini kafirlere peşkeş çekmesi arasında ki bağlantıyı bilmez ve okumazsanız,ha şu adam şöyleymiş dersiniz geçersiniz.Ama mahkeme*i kübra'da ne yanıt verirsiniz onu bir düşünün...
 
A Çevrimdışı

asrinsirri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
o videoyu koyan zındık haricidir, el kaideyi, usameyi, zerkaviyi tekfir eder, hakcılardan hiç bir farkı yoktur, onlarında böyle listeleri vardır..
video'yu koyan kişi ile konuşmuştum... Ladin hakkında konuşmam falan demişti. el-kahtani'nin yaşadığını ve ona beyatlı olduğunu söylemişti... İlim yönünden her konuya hakimdi diyebilirim. belkide çarpıtarak anlatıyordu, ilmi zayıf olan ben öyle anlıyordum belkide. Hak Yayınlarını da allahualem tekfir ediyordu... Muhakeme konusunda; muhakeme olunamaz, avukat ve temyiz reddedilmeli der... Vesaire...
 
A Çevrimdışı

Ahl Sunnah

Guest
Abdulhamid'in padişah olduğu dönemde (1876-1909), kendisinden önce Osmanlı'da kabul edilmiş Batı kanunları ile hükmedilmeye aynen devam edilmiştir ki 1878-1908 yıllarında idare doğrudan doğruya Abdülhamid'in elinde idi. O devirde Osmanlı'da bugün Arab ülkelerinde olduğu gibi aile hukuku ile ilgili kanunlarda İslam ile, ticaret, sosyal hayat, diplomatik ilişkiler v.b hususlarda ise Batılı kanunlar geçerliydi. Mesela Abdülhamid öncesinde kanunen açıkça faiz meşrulaştırılmış ve bunun üzerine amel edilmişti. Abdülhamid devrinde ne bu kanun değiştirilmiş ne de devlet bu kanuna dayanarak yaptığı faizli uygulamalara son vermiştir.

O zamanki Osmanlı hukuk sistemi mevcut Arab ülkelerinin bazılarına özellikle de bazı tafsilatları ile Ürdün sistemine çok benzemektedir. Yani devlet bugünün Türkiyesi kadar, tümüyle laik değildir ama hukuk sisteminin çoğunluğu ile İslam hukuku birbirinden ayrılmıştır. Haramlar her devirde vardır, Hulefa-i Raşidin devrinde de vardı. Ama burada asıl mesele hukuk sisteminde yapılan değişim ile İslam ahkamının kaldırılması, haramların kanunlar ile meşrulaştırılmasıdır.

Batılılaşma hukuk sistemi ile de sınırlı kalmamıştır. Eğitim alanında Abdülhamid pek çok Batılılaşma hamlesi yapmış, Batılıların usulüne göre laik okullar açmış ve Cumhuriyet'in ilk kadrosunun tamamına yakını Abdülhamid'in bu Batılı, laik eğitim kurumlarında yetişmiştir.

Bu yazıda belge vermeyi gerekli görmedim ama istenirse verebilirim, zaten bunlar gizli şeyler değildir, Osmanlı hukuk sisteminde 19. yüzyılda resmi olarak yaşanan bu Batılılaşma tüm tarihçilerin ikrarı ile çok nettir.

Tarih konusunda maalesef bilimsel araştırmalar, mukayeseli tarih okumaları yerine hamaset ve reaksiyonerlikle bezenmiş hissi çıkışlar tercih ediliyor. Osmanlı tarihi bilinmeden aradan seçilmiş ve bazıları çarpıtılmış örnekler ile bu devlete methiyeler düzülüyor ki ben aynı yanlış usulle Osmanlı'nın eleştirilmesine de karşıyım, çünkü bu yolla varılan sonuç rastgele bir doğruya isabet etse dahi meselenin ele alınışı adil olmamıştır.

Abdülhamid'in Filistin çıkışları v.b meseleler dahi tarihi veriler, incelemeler ile değil, efsaneleştirilerek anlatılıyor ki bu hadiseler çok eski tarihlerde değil 1890'larda yaşanmış, tabiri caizse daha dün...

Ben Abdülhamid'in Filistin'i savunmadığını da iddia etmiyorum, benim itirazım tarihin yanlış ele alınış biçimine ve bir insanın bir veya birkaç iyi sayılabilecek sözünü, fiilini öne sürüp ona dokunulmazlık zırhı giydirilmeye çalışılmasınadır.

O devirde genelev olup olmamasu meselesine gelince, Osmanlı'da genelevlere ruhsat verilmesi, vergilendirilmesi Abdülhamid öncesine gider, onun devrinde de bir değişiklik olmamıştır. 1915'e kadar Müslüman kadınların bu genelevlerde çalıştırılması yasaktı, bu tarihde bu da serbest bırakılmıştır.

Meyhane konusunda ise Osmanlı'da çok daha esnek davranılmıştır. Dediğim gibi bu işlerin tarihi Abdülhamid'in çok öncesine gider ama Abdülhamid'in tek el olarak yönettiği Osmanlı'nın başkenti İstanbul'da o devirde kanuni izinler dahilinde ruhsatlandırılmış, vergilendirilmiş genelev de meyhane de çalışmaktaydı. O devri anlamak için önemli olan böyle tek tek örnekler ile uğraşmaktansa, devleti yönetenlerin anlayışını saran Batılılaşma fikrini, hukuk sistemindeki usuli değişikleri incelemektir bence...
 
A Çevrimdışı

Ahl Sunnah

Guest
başka hiç bir şey demiyorum,yine mekke şerifi hüseyinin oğlu kral abdullahın 2.abdülhamid han ile alakalı şu konuşmasını aktarıp çıkayım

"Bence Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra meydana gelen olaylar, Kufe ve Mısırlıların Hz. Osman'a yaptıklarından sonra meydana gelenlere benzer. Hz. Osman nasıl fitneyle Müslümanlar arasındaki sınır idiyse, Abdülhamid de bu çağda insanlarla fitne arasındaki perdeydi. Bu perde yırtılınca fitneler ortaya çıktı." (Çeviren: Halit Özkan, Klasik: 2006, s. 19).
LANET FIRTINASI BAŞLIYOR

şunu da aktarayım da o videodaki tekfirci şahsın övdüğü suud sülalesinin durumu ...

Sultan Abdülhamid'in tarih karşısında acımasız bir şekilde haklı çıkmasındaki inceliğe bir başka yazımızda değiniriz. Biz şimdi Osmanlı'nın yıkılmasından sonraki 30 yılda Haşimî sülalesinin başında esen lanet fırtınasına gelelim.

Kusura bakmayın ama başını alıntıladığım bu yazınız sizin bu meselede ehliyet ve bilgi sahibi olmadığınızı gösteriyor. Suudi ailesini ve Şerif Hüseyin ailesini birbirine karıştırmışsınız, iki ailede de Abdullah, Faysal isminde şahıslar bulunmaktadır. Elbette ki Müslümanların bu tarihi bilgileri bilmesi farz-ı ayn değil ama bu meselelerde iddia sahibi olanların sistematik ve sahih bilgilerle donanmış olması gerekmektedir.

Osmanlı, Suudi tarihlerini ve iki devletin ilişkilerini farklı bakış açıları içeren, Türkçe, Arapça, İngilizce kaynaklardan derinlemesine incelemiş birisi olarak bu meselede yazmak istedim. Bu sözlerimle kendimi övmeyi değil, yazarken tarihi kaynaklara dayanarak yazdığımı belirtmek istiyorum, çünkü tarihi bilgilerden habersiz olarak hüsn-ü zanlar, su-i zanlarla ve mutlak ifadelerle tafsilli olarak konuşulması gereken meselelerin basitleştirilerek konuşulması beni rahatsız ediyor.

Maalesef Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat itikadına ve menhecine sahih bir şekilde ulaşamadan ve bu konuda tarihi kaynakları (farklı bakış açılarını içeren kaynakları) derinlemesine inceleyemeden -ben de şüphede olmakla birlikte- Osmanlı-Suudi ihtilafında Osmanlı devletini haklı, Suudi devletini ise haksız görmekte idim, şu an ise tam tersi görüşteyim ve sahib olduğum bilgiler ile bu görüşümde gayet mutmainim ve tafsilatlı olarak bu mevzuda herşeyi konuşmaya hazırım.

Suudi devletinin kuruluş tarihi olarak kabul edilen 1744'den bu yana herkesi bir kefeye koymak adaletsizlik olur. Tarih incelendiğinde kesin olarak görülecektir ki ilk dönemlerdeki Suudi ailesi ile bugünküler zıt durumdadır. Herhalde sırf bugünküler onların nesebinden geldiler diye onları suçlamayı siz de adalete sığdıramazsınız.

Nuh (Aleyhisselam) ve oğlunun kıssası malumdur, kaldı ki o günkü Suudi ailesi bugünküleri gözleri ile dahi görmediler. Gaybı ancak Allah bilir, onlar nereden bu devletin sonunun buraya geleceğini bilebilirdiler ki...
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ama burada asıl mesele hukuk sisteminde yapılan değişim ile İslam ahkamının kaldırılması, haramların kanunlar ile meşrulaştırılmasıdır.

Bu da olmadı zira bunları yapan Abdülhamid değildir Abdülmecid'dir . Abdülhamid döneminde ise tersine yönde gelişmeler olmuştur . Mesela Kudüs'ün yahudimasonlara ele geçirlimeye çalışılmasına isyancı familyası ve türevlerince gık bile denmezken" Abdülhamid buna karşı dikilmiştir. Zaten bu isyancı familyaların Kudusün işgali esnasında kurşun sıktıklarına da rastlamışlığım yok tarihi kaynaklarda varsa rastlayan getirsinde okuyalım ....Tabi kimi tarihi bilmezler yine palavralar sıkarak Abdülhamid Kudüsü asıl satandır diye mesnedsiz iddialarla ortaya çıkmıştır ancak koyun kuzu karşılığı parsel parsel satılan Kudusün satışın engellemek için yapılan tapu değişiklikleri de Abdülhamid'e aittir.

O devirde genelev olup olmamasu meselesine gelince, Osmanlı'da genelevlere ruhsat verilmesi, vergilendirilmesi Abdülhamid öncesine gider, onun devrinde de bir değişiklik olmamıştır.

Belge var mı Belge ben inatla Abdülhamid mühürlü kerhanelerin özgürleştirilmesi fermanını fetvasını ya da yasasını istemekteyim .,

Bu arada Teymiyye Memlükleri tekfir etmiş midir yoksa onları islam devleti kabul edip onlarla beraber tatar ve moğol hanedanına karşı cihadı mı savunmuştur ?

Not: Ben Osmanlı'yı da Suud'u da Memlükü de müslüman kabul ederim .
 
A Çevrimdışı

Ahl Sunnah

Guest
Ben zaten yazdıklarımda genelev ruhsatı meselesinin de, faizin meşrulaştırılmasını da, tüm kanun değişikliklerinin Abdülhamid öncesine gittiğini söyledim. Benim Abdülhamid ile ilgili itirazım onun 33 senelik padişahlığı döneminde, ki bunun 30 yılında idare tümüyle onun elindeydi, Osmanlı devletinde bu kanunların yürürlükte olmasına ve uygulamaların devamınadır.

Memlukler ile ilgili meseleyi anlayamadım. Haramlar her devirde olabilir, Allah'ın indirdiği hükümler ile hükmetmeme kast ediliyor ise, bu da İslam tarihinde defalarca olmuştur. Ama burada tafsil vardır, hukuki düzenlemeler ile meşrulaştırma Allah'ın yürürlükteki ahkamını değiştirmedir ki, bu değiştirmeyi yapmasa dahi bu değişiklikler üzere hükmetmeyi sürdürmek haramları meşrulaştırmak olduğundan büyük küfürdür.

Bu meşrulaştırma olmaksızın ise Allah'ın indirdiği ile hükmetmeme küçük küfürdür. Bir idareci mücerred olarak, yürürlükteki İslam hukukunu uygulamaz ise bu küçük küfre dahildir. Memluklerin yürürlükteki hukuku İslam mıydı yoksa başka kanunlar mıydı? Haramlar kanunen meşrulaştırılmış mıydı? Hayır...

Şeyhulislam (Rahimahullah) da Moğolları Yesak sebebiyle, İslam kanunlarına mukabil kanunları nedeniyle tekfir etmişti. Çünkü onun devrindeki Moğollar (miladi 13. yüzyıl sonu, 14. yüzyıl başı) kendilerini İslam'a nisbet ediyor ve namaz v.b ibadetleri yerine getiriyorlardı. Ayrıca bu kanunları onlar değil 1227'de ölen ataları Cengiz Han koymuştu, onların yaptığı sadece bu kanunlarla hükmetmeye devam etmek, bu kanunları terk etmemekti. İbn Kesir (Rahimahullah)'ın tefsirinde ve tarihinde bu meseledeki sözleri meşhurdur.

Kudüs meselesi Osmanlı hukuk sistemi meselesinin tamamen dışındadır.

Kudüs'ü İngilizlerin işgali 1917'dir ki 1744'den bu yıla kadar Suudilerin uzun bir tarihi var, bu görmezden gelinemez. 1917'de Suudi Emiri Abdulaziz'di. Zaten Suudi devletinde ifsad onun döneminde başlamıştır ama o dönem Suudilerin iyi bir idaresi olsa dahi Kudüs'e müdahele etmeleri çok zordu çünkü hem madden güçsüz bir durumda idiler hem de Filistin sınırında uzakta yaşamaktaydılar, sonraki yıllar ise malum bu devlet bazı art arda bazı kırılmalar yaşadı ve bugünkü durumuna geldi maalesef.
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Suudilerin iyi bir idaresi olsa dahi Kudüs'e müdahele etmeleri çok zordu çünkü hem madden güçsüz bir durumda idiler

Peki bir de Abdülhamidin içinde bulunduğu duruma bakıverseniz Ayestefenos anlaşması ne şartlarda yapıldı mesela ,,, hani suudlar için diyorsun ya bir de Abdülhamidin içinde bulunduğu durumdan bakıversen ..


Abdülhamid hiç bir zaman kerhaneleri yasallaştırmadı bu yalan kere yalandır . Tıbbıye Harbiye Mülkiyeyi açmıştır busebebden dolayı cevşenci tayfa tarafından Rum Sultan diye de anılır ,,, 1915 ise zaten Osmanlının varlığının değil ama hükmetme yetisinin sona erdiği bir dönemdir mesul tutulacak bir yönü yoktur .

Haramlar kanunen meşrulaştırılmış mıydı? Hayır..
.

İçkiden vergi olayına gelince bu memlüklülerde de var deniyor ....

Fakat Memluklular Devleti Mısır’da çelişkilerle doluydu. Emirler bir taraftan Huseyniye mahallesinde anormal cinsi ilişkide bulunan sapık gençlere karşı şiddetle mücadele uyguluyorlar, diğer taraftan da şarkı söyliyenlerden vergi alıyorlardı. Bir nevi kavatlık yapıyor gibiydiler

Akidede Sünnnetin Yeri
İmam Suyuti
Sayfa :5 Akidede Sünnetin Yeri
 
A Çevrimdışı

Ahl Sunnah

Guest
siz yazdıklarımı okuduğunuzdan emin misiniz? yasallaştırmanın Abdülhamid'den önce yapıldığını, onun devrinde de bu yasallaştırmanın kaldırılmayıp aynen sürdürüldüğünü daha ne şekilde ifade etmem gerekiyor?

Ayastefanos v.b tarihi vakıalara derinlemesine vakıfım, tafsilatıyla antlaşma maddelerine kadar, ama ben Osmanlı hukuk sistemi üzerine konuşuyorum, dönemin sosyal, siyasi meseleleri, barış ve savaşları mevzumuzun dışındadır. Eğer Abdülhamid'in yeterli söz sahibi olmadığını kast ediyorsanız, biliniz ki 1878-1908 arasında Abdülhamid idarede mutlak hakimdi, bugünkü yöneticilerden daha fazla yetki elindeydi.

Memluklulerin bu uygulamasına dair elinizde net bilgi var mı, yoksa sadece bu ifadeye mi dayanıyorsunuz? Bu şekilde fazlasıyla mücmel duruyor. Bahsettiğiniz uygulama ne zaman olmuş? Dveletin yaptığı bir teşri ile mi olmuş yoksa mahalli bir uygulayıcının rüşvet kabilinden haraç alması ile mi olmuş bunların bilinmesi lazım.

Şahıs, devlet ve kurumlarla hak tesbit edilmez, hak ile onların hali tesbit edilir. Ehl-i Sünnet'in Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler ile ilgili itikadı tafsilleriyle ile birlikte nettir.
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
yasallaştırmanın Abdülhamid'den önce yapıldığını, onun devrinde de bu yasallaştırmanın kaldırılmayıp aynen sürdürüldüğünü daha ne şekilde ifade etmem gerekiyor?

Peki bunu belge ile ispat ve ifade etmen gerektiğini kaç kez yazmam gerekiyor ?

Hani demişsin ya :

Memluklulerin bu uygulamasına dair elinizde net bilgi var mı, yoksa sadece bu ifadeye mi dayanıyorsunuz? Bu şekilde fazlasıyla mücmel duruyor.
 
A Çevrimdışı

Ahl Sunnah

Guest
bunları yapan Abdülhamid değildir Abdülmecid'dir .

Abdulmecid dönemindeki kanun değişikliklerini kabul etmektesiniz ki Abdulhamid'in babası olan Abdulmecid ondan daha önce, 1839-1861 arasında padişahtı, aralarında Abdulmecid'in kardeşi Abdulaziz (1861-1878) ve büyük oğlu 5. Murad (1876) padişahlık yapmıştır. Yani Abdulmecid devrinde Batı'dan ithal edilen kanunlar, Abdulhamid devrinde de yürürlükteydi.

Osmanlı'daki kanuni değişikliklere ve bazı haramların kanunen meşrulaştırılmasına dair tafsilatlı bilgi isterseniz, bana biraz zaman vermenizi istiyorum, inşaAllah bunları daha derli toplu kaynaklarıyla sunacağım.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt