Abese suresi ayet 1
"Yüzünü ekşitip, çevirdi"
"Yüzünü ekşitip, çevirdi" buyruğundaki: Yüzünü ekşitti' demektir. Nitekim; Yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı" denilir. Daha önce (el-Müddessir, 74/22. âyet açıklanırken) geçmiş bulunmaktadır.
"Çevirdi" yüzünü çevirdi, demektir.
Abese suresi ayet 2
Kendisine o ama geldi diye
Kendisine o ama geldi diye" buyruğundaki Diye" lafzı mefulün leh olduğundan ötürü nasb mahallindedir. Kendisine âmâ geldiği için demektir. Âmâ da gözleriyle görmeyen kimseye denilir.
Bütün tefsir bilginlerinin rivayet ettiklerine göre, Kureyş'in eşrafından bir topluluk, Peygamber (sav)'ın yanında bulunuyordu. Peygamber onların müslüman olacaklarını ümit etmişti. Bu sırada Abdullah b. Um Mektûın geldi. Rasûlullah (sav), Abdullah'ın sözünü keseceğinden çekindiği için, ondan yüz çevirdi. İşte bu âyet-i kerime onun hakkında inmiştir.
Abese suresi ayet 3
Ne bilirsin belki o, temizlenecekti."
"Ne bilirsin belki o" İbn Um Mektûm "temizlenecekti." Senden kendisine öğretmeni istediği Kur'ân ve dinbilgisi ile dininde temizliği daha da artıp, üzerindeki bilgisizlik karanlığının gitmesi ile arınacaktı.
"Belki o" buyruğundaki zamirin kâfire ait olduğu da söylenmiştir. Sen o kimsenin müsliiman olması ile temizlenmesi, yahutla öğüt almasını ümit etmiş, bundan dolayı öğüt alması sonucunda hakkı kabul edeceğine ümit bağlamıştın ama, senin bu ümidinin gerçekleşeceğini nereden bilirsin demektir.
Abese suresi ayet 4
Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt ona fayda verecekti?
Sen ne bileceksin belki de kentlisine yüzünü ekşittiğin bu âmâ, günahlarından temizlenecekti. Veya öğüt alacaktı ve alacağı bu öğüt ona fayda verecekti.
Abese suresi ayet 5
İhtiyaç duymayan kimseye gelince;
yani servet sahibi ve varlıklı olan "kimseye gelince,
Abese suresi ayet 6
Sen ona yöneliyorsun.
Ona dönüyor, onun sözlerine kulak veriyorsun.
Yönelmek, dinlemek, kulak vermek" demektir. er-Râî şöyle demiştir:
"Aldı: sanki geceleyin yanan kandili andıran ve ona doğru At sürücülerinin eğildiği soylu bir kimseye kulak verdi."
Bu fiilin ash; olup, 'den gelmektedir ki; bu da "senin karşına çıkıp, senin önünde duran"' demektir. Mesela; Evim onun evinin karşısında dır" denilir. Zarf olarak nasbedilmiştir. Bu fiilin "susuzluk" demek olan: 'dan geldiği de söylenmiştir. Yani sen ona susuzun, suya yöneldiği gibi ona yöneliyorsun. Karşı karşıya gelmek, karşılaşmak" demektir.
"Yonelİyorsun" anlamındaki fiil genel olarak:şeklinde tahfif olsun diye ikinci "te" telaffuz edilmeksizin okunmuştur. Nâfî ve İbn Muhaysın ise idgam esası üzere şeddeli okumuşlardır.
Abese suresi ayet 7
"Halbuki onun temizlenmemesinden sana vebal yok."
Bu kâfir, hidayet bulmayacak, iman etmeyecektir, Sen ancak bir Rasûlsün ve senin görevin tebliğden ibarettir.
Abese suresi ayet 8
"Ama yanına süratle gelip"
Allah için bilgi sahibi olmak isteyen
Abese suresi ayet 9
"kendisi de Allah'tan "korkan kimseye gelince, sen onu bırakıp oyalanırsın."
Yüzünü ondan başka tarafa çeviriyorsun, başkasıyla uğraşıyorsun.
Abese suresi ayet 10
"Sen onu bırakıp oyalanırsın"
"Sen onu bırakıp oyalanırsın" anlamındaki; 'inaslı dir. "Ben o şeyden (başkasıyla uğraşarak) oyalanıyorum" denir. Oyalanmak, dikkat etmemek, gafil kalmak" demektir. ile aynı anlamdadır.
Abese suresi ayet 11
"Hayır! Çünkü o, bir Öğüttür"
"Hayır! Çünkü o, bir Öğüttür" buyruğundaki: Hayır" bir vazgeçme emri ve bir azardır. Yani durum her iki kesime karşı davrandığın şekilde olmamalıdır. Bu da; bundan sonra zengine yönelmek, fakir mü'minden yüz çevirmek gibi bir davranışı bir daha tekrarlama! demektir.
Peygamber (sav)'in yaptığı, önceden de geçtiği gibi evlâ (öncelikli) olanı terketmekten ibaretti. Bu davranışının küçük bir günah olarak yorumlanması da uzak bir ihtimal değildir. Bu açıklamayı el-Kuşeyrî yapmıştır. Buna göre de: Hayır" üzerinde durmak caizdir. Bununla birlikte; Oyalanırsın" (10. âyet) üzerinde vakıf yapıp, sonra da "gerçek şu ki" anlamı ile; ile okumaya başlanır.
"Çünkü o" yani bu sûre yahut Kur'ân'ın âyetleri "bir öğüttür." Bir hatırlatma ve insanların basiretlerini bir aydınlatmadır.
Abese suresi ayet 12
"Artık dileyen onunla öğüt alsın."
"Artık dileyen onunla öğüt alsın."Kur'ân-ı Kerim'ın öğütlerini tutsun.
el-Cürcânî dedi ki: Çünkü o" müennes zamiri, Kur'ân'a aittir. Kur'ân-ı Kerim (lafız olarak) müzekker olmakla birlikte, Kur'ân'ın kendisi Bîr öğüt" (ki bu lafız müennestir) kabul edildiğinden burada da zamir bu lafza uygun olarak kullanılmış olmaktadır. Bu zamir müzekker olarak gelseydi yine caiz olurdu. Nitekim şanı yüce Allah bir başka yerde: Hayır gerçekten o bir öğüttür." (el-Müddessîr, 74/54) diye buyurmuştur. Yüce Allah'ın bununla Kur'ân-ı Kerinı'i kastettiğine ayrıca; Artık dileyen onunla öğüt alsın." Yani onu bellesin ve unutmasın, buyruğudur. Burada zamirin müzekker gelmesi: Öğüt" lafzının zikir (hatırlatma) ve vaaz (öğüı) anlamında oluşundan dolayıdır.
ed-Dahhak, İbn Abbastan yüce Allah'ın: "Artık dileyen onunla öğüt alsın" buyruğu hakkında şöyle dediğini rivayet etmektedir:
"Yüzünü ekşitip, çevirdi"
"Yüzünü ekşitip, çevirdi" buyruğundaki: Yüzünü ekşitti' demektir. Nitekim; Yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı" denilir. Daha önce (el-Müddessir, 74/22. âyet açıklanırken) geçmiş bulunmaktadır.
"Çevirdi" yüzünü çevirdi, demektir.
Abese suresi ayet 2
Kendisine o ama geldi diye
Kendisine o ama geldi diye" buyruğundaki Diye" lafzı mefulün leh olduğundan ötürü nasb mahallindedir. Kendisine âmâ geldiği için demektir. Âmâ da gözleriyle görmeyen kimseye denilir.
Bütün tefsir bilginlerinin rivayet ettiklerine göre, Kureyş'in eşrafından bir topluluk, Peygamber (sav)'ın yanında bulunuyordu. Peygamber onların müslüman olacaklarını ümit etmişti. Bu sırada Abdullah b. Um Mektûın geldi. Rasûlullah (sav), Abdullah'ın sözünü keseceğinden çekindiği için, ondan yüz çevirdi. İşte bu âyet-i kerime onun hakkında inmiştir.
Abese suresi ayet 3
Ne bilirsin belki o, temizlenecekti."
"Ne bilirsin belki o" İbn Um Mektûm "temizlenecekti." Senden kendisine öğretmeni istediği Kur'ân ve dinbilgisi ile dininde temizliği daha da artıp, üzerindeki bilgisizlik karanlığının gitmesi ile arınacaktı.
"Belki o" buyruğundaki zamirin kâfire ait olduğu da söylenmiştir. Sen o kimsenin müsliiman olması ile temizlenmesi, yahutla öğüt almasını ümit etmiş, bundan dolayı öğüt alması sonucunda hakkı kabul edeceğine ümit bağlamıştın ama, senin bu ümidinin gerçekleşeceğini nereden bilirsin demektir.
Abese suresi ayet 4
Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt ona fayda verecekti?
Sen ne bileceksin belki de kentlisine yüzünü ekşittiğin bu âmâ, günahlarından temizlenecekti. Veya öğüt alacaktı ve alacağı bu öğüt ona fayda verecekti.
Abese suresi ayet 5
İhtiyaç duymayan kimseye gelince;
yani servet sahibi ve varlıklı olan "kimseye gelince,
Abese suresi ayet 6
Sen ona yöneliyorsun.
Ona dönüyor, onun sözlerine kulak veriyorsun.
Yönelmek, dinlemek, kulak vermek" demektir. er-Râî şöyle demiştir:
"Aldı: sanki geceleyin yanan kandili andıran ve ona doğru At sürücülerinin eğildiği soylu bir kimseye kulak verdi."
Bu fiilin ash; olup, 'den gelmektedir ki; bu da "senin karşına çıkıp, senin önünde duran"' demektir. Mesela; Evim onun evinin karşısında dır" denilir. Zarf olarak nasbedilmiştir. Bu fiilin "susuzluk" demek olan: 'dan geldiği de söylenmiştir. Yani sen ona susuzun, suya yöneldiği gibi ona yöneliyorsun. Karşı karşıya gelmek, karşılaşmak" demektir.
"Yonelİyorsun" anlamındaki fiil genel olarak:şeklinde tahfif olsun diye ikinci "te" telaffuz edilmeksizin okunmuştur. Nâfî ve İbn Muhaysın ise idgam esası üzere şeddeli okumuşlardır.
Abese suresi ayet 7
"Halbuki onun temizlenmemesinden sana vebal yok."
Bu kâfir, hidayet bulmayacak, iman etmeyecektir, Sen ancak bir Rasûlsün ve senin görevin tebliğden ibarettir.
Abese suresi ayet 8
"Ama yanına süratle gelip"
Allah için bilgi sahibi olmak isteyen
Abese suresi ayet 9
"kendisi de Allah'tan "korkan kimseye gelince, sen onu bırakıp oyalanırsın."
Yüzünü ondan başka tarafa çeviriyorsun, başkasıyla uğraşıyorsun.
Abese suresi ayet 10
"Sen onu bırakıp oyalanırsın"
"Sen onu bırakıp oyalanırsın" anlamındaki; 'inaslı dir. "Ben o şeyden (başkasıyla uğraşarak) oyalanıyorum" denir. Oyalanmak, dikkat etmemek, gafil kalmak" demektir. ile aynı anlamdadır.
Abese suresi ayet 11
"Hayır! Çünkü o, bir Öğüttür"
"Hayır! Çünkü o, bir Öğüttür" buyruğundaki: Hayır" bir vazgeçme emri ve bir azardır. Yani durum her iki kesime karşı davrandığın şekilde olmamalıdır. Bu da; bundan sonra zengine yönelmek, fakir mü'minden yüz çevirmek gibi bir davranışı bir daha tekrarlama! demektir.
Peygamber (sav)'in yaptığı, önceden de geçtiği gibi evlâ (öncelikli) olanı terketmekten ibaretti. Bu davranışının küçük bir günah olarak yorumlanması da uzak bir ihtimal değildir. Bu açıklamayı el-Kuşeyrî yapmıştır. Buna göre de: Hayır" üzerinde durmak caizdir. Bununla birlikte; Oyalanırsın" (10. âyet) üzerinde vakıf yapıp, sonra da "gerçek şu ki" anlamı ile; ile okumaya başlanır.
"Çünkü o" yani bu sûre yahut Kur'ân'ın âyetleri "bir öğüttür." Bir hatırlatma ve insanların basiretlerini bir aydınlatmadır.
Abese suresi ayet 12
"Artık dileyen onunla öğüt alsın."
"Artık dileyen onunla öğüt alsın."Kur'ân-ı Kerim'ın öğütlerini tutsun.
el-Cürcânî dedi ki: Çünkü o" müennes zamiri, Kur'ân'a aittir. Kur'ân-ı Kerim (lafız olarak) müzekker olmakla birlikte, Kur'ân'ın kendisi Bîr öğüt" (ki bu lafız müennestir) kabul edildiğinden burada da zamir bu lafza uygun olarak kullanılmış olmaktadır. Bu zamir müzekker olarak gelseydi yine caiz olurdu. Nitekim şanı yüce Allah bir başka yerde: Hayır gerçekten o bir öğüttür." (el-Müddessîr, 74/54) diye buyurmuştur. Yüce Allah'ın bununla Kur'ân-ı Kerinı'i kastettiğine ayrıca; Artık dileyen onunla öğüt alsın." Yani onu bellesin ve unutmasın, buyruğudur. Burada zamirin müzekker gelmesi: Öğüt" lafzının zikir (hatırlatma) ve vaaz (öğüı) anlamında oluşundan dolayıdır.
ed-Dahhak, İbn Abbastan yüce Allah'ın: "Artık dileyen onunla öğüt alsın" buyruğu hakkında şöyle dediğini rivayet etmektedir: