Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Açıktan Günah İşleyenlerin Hâli

samanpan Çevrimdışı

samanpan

.
Site Emektarı
İslâm'da esas olan, bir günaha düşüldüğünde, o günahın gizlenmesi ve başkasına duyurulmamasıdır. Hele haranı olduğu kesin ve katı olan bir günah irtikap edildikten sonra; bir marifetmiş gibi onun anlatılması, reklamını yapar bir üslûp içerisinde başkalarının yanında konuşulup dile getirilmesi, belki o günahın işlenmesinden daha büyük bîr günahtır. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.s.) bizi bu hususta kesin bir dille uyarmış ve paslanmamış vicdanlarda ürperti hasıl edecek şu ikazda bulunmuştur: '"Ümmetimin hepsi Allah taralından affolunmuşlardır. Yalnız açık günahkarlar değil. Bu günahkâr delilerden öyleleri vardır ki, geceleyin bir günah işler. Allah (c.c.) geceleyin işlediği bu günahı setretmiştir. Ancak buna rağmen, o şahıs kalkar sabahleyin arkadaşına "Ben geceleyin şöyle şöyle işler yaptım." diye anlatır. Hâlbuki Rabbi onun bu hâlini örtmüş ve öylece sabahlamasını nasip buyurmuştu. O ise artık Allah'ın örttüğü bu perdeyi açmış bulunuyor."
Allah Resûlü'nün (s.a.s.) bu mucizevî beyanı hem fert hem de toplum psikolojisi adına bize önemli mesajlar vermektedir. Şöyle ki, malûm olduğu üzere toplumsal hastalıklar bulaşıcıdır. Çok çabuk bir ferdden diğerine sirayet eder. Çünkü şahsiyekarakteri tam oturmamış insanlar genelde çevresindeki insanları taklit eder ve -hata olduğunu bilse bile- özenti duygusu ile etrafındaki kişilerin tavır ve davranışlarını tekrarlar. İşte günahın açıktan işlenmesi veya o günahın teşvik eder bir dil ile ulu-orta konuşulması, başkalarına özenti duygusu içinde hayatını geçiren zayıf karakterli kişilerde hemen tesirini gösterir ve neticede toplum bütün üniteleriyle o günah virüsünün intişar edip çoğalabilecegi bir zemine dönüşür.
Ayrıca çirkin ve kötü şeyleri göre göre, duya duya insanlarda onlara karşı bir kanıksama hissi meydana gelir, bu ise, zamanla maşerî vicdanın günahlara karşı tepkisiz kalmasına yol açar. Bu durum ise, hiç şüphesiz, toplumun menfiliklere karşı savunmasız, korumasız kalması demektir.
Fert psikolojisi açısından meseleye baktığımızda da şunları söyleyebiliriz:

Küçük-büyük her günah insan içinde bir pişmanlık, bir üzüntü meydana getirir. Çünkü esas itibariyle her bir günah insanın kendinden kaçışı, kendine yabancılaşması, fıtratıyla zıtlaşması, tabiatıyla çatışması demektir. Bu sebeple denebilir ki, her bir günah mutlak surette vicdanın derinliklerinde bir huzursuzluğa, bir rahatsızlığa sebebiyet verir. Ancak kişi kimi zaman vicdanın bu gür sesini susturmaya çalışır ve o sese karşı kulaklarını kapatır. Fakat eğer o şahıs bütün bütün vicdanını iptal edecek bir seviyesizliğe düşmemiş ise yapıp ettiklerinden pişmanlık duyup tevbe kapısına da yönelebilir. İşte bu durumda o şahsın günahlarını serbest işleyip-işlememesi önem arzeder. Eğer günah ferd ile Allah (c.c.) arasında bir sır ise hatadan dönme, tevbeye yönelme daha kolay olur. Çünkü şahıs, yapıp ettiklerini makul gösterme yolunda, savunma psikozu içinde hatalarını müdafaa gayreti içine girmemiş, onları sahiplenmemiştir. Ancak laubali ve vurdumduymaz bir tavır içinde alenî günah işleyen kişi, kendince savunma mekanizmaları oluşturur. Böylece bulunduğu yanlış yoldan dönmeyi gurur meselesi yapar ve apaçık zarar üstüne zarar yaşadığı halde inadına günah işlemeye devam eder.
Elbette ki yukarıda dikkat çekilen hususlardan "Gizli-kapaklı olduktan sonra istediğini yap!" gibi bir sonuç çıkarılamaz/çıkarılmamalı. Çünkü ne yerde, ne de gökte kendisine hiçbir şeyin gizli kalmadığı, insanın kalbinden geçenleri, kalbin ta derinliklerinde bulunan bütün sırlarını bilen Allah (c.c.) Yüce Kitabında bize "Kötülüklerin, fuhşiyatın açığına da gizlisine de yaklaşmayın." (En'am, 6/151) diye emir buyurmakta, Peygamber Efendimiz de (s.a.s.) "Nerede olursan ol Allah'tan kork." ifadesiyle hakiki ahlâk ve faziletin ne olduğunu bize bildirmektedir. O zaman netice olarak şunu söyleyebiliriz: Mümin, günahın açığından da gizlisinden de uzak durur. Ama eğer sürçüp bir günaha düşmüş ise, artık içini Allah'a döker, O'na itirafta bulunur, yalnız O'ndan af ve mağfiret dilenir. Ve hele yaptığı günahları bir marifetmiş gibi sağda-solda ulu-orta kesinlikle konuşmaz; konuşup saf zihinlerin ufkunu kirletmez.
 
Üst Ana Sayfa Alt