Ali DEĞİRMENCİ
Simdi, hüzün ve yikim yüregine otag kurmus bir adam karsilar sizi. Rençber aksaniyla, alabildigine samimi. Deprem geçirmistir. Dünya üstüne yikilmistir da can kusu ümidini yitirmemistir. Ona bir çadiri, bir lokma ekmegi çok görenlere bile, özenle dagitir içindeki sevgiyi, insanligi. Tir tir titrerken dahi tutar, birakmaz kendini. Bos vaatlerden bikmistir. Iftarinda gözyasi vardir, sahurunda lokmalar bogazina dizilir. Ümmîdir. Çamura, terk edilmislige ve yokluga belenmisken bile yagmur ve kekik kokusu yayilir eskimis urbasindan.
Simdi bir cezaevi, bir zindan çikar karsiniza. Kötü tütün içmekten biyiklari sararmis agir adamlarin, küfürbaz kabadayilarin arasinda kendini biriktiren onurlu insanlari görürsünüz. Elleri, dalginca disarida biraktiklari çocuklarinin yanaklarinda gezer. Içlerine bakar, içlerine aglarlar. Mü'min çehreler namazin güzelligiyle hâlelenir yeniden. Bir mektubu, bir selâmi çogaltirlar belki. Içiniz örselenir birden. Yutkunursunuz.
Simdi açligin, zulmün ve yalnizligin gözleri büyür Ortadogu'da. Kamplarin arasinda suncagiz bir çocuk yürür. Üstü basi günes. Gürbüz büyür, bildiktir, bizdendir. Bütün kartlariniz eskir, gözleri isildayinca. Arzin, "zafer ellerimizdedir" diyen arslanlaridir onlar. Çabucak adam olma telâsiyla büyürler. Direnerek, kimseye minnet etmeden. Yanlarinda çitkirildim ve hayran kalir, fevkalâde hayiflanirsiniz.
Simdi bir su dokunabilir ayaklariniza. Harita tadindan ve kirli arklardan uzakta. Yeserten, velûd... Musa'nin, Musa gibi yigitlerin sesini duyabilir ve arinip beyaza çalan ellerinizi bagriniza götürebilirsiniz. Arkanizda, bâtil bir bir ugultu; yanilgan ve alabildigine muharref, 'ekini ve nesli bozan' bir ordu vardir sanki. Bayram öncesidir, Ramazan'dir. Usulca, Kasas suresi geçebilir aklinizdan.
Imsak vaktine az kalmistir... Yikilmis, yakilmis, bombalanmis bir sehrin siluetidir gördügünüz. Yer gök incinir de, kimsenin kili kipirdamaz. Çeçenistan'dir, Kafkasya... Eski, yipranmis, talan edilmis bir kitabin sahifelerini çevirir gibi geçersiniz sokaklardan. Sirt sirta vermis mü'min ve mütevekkil evler namaza uyanmistir. Tîne ve zeytûna yemin edilmistir. Direnise, direnerek ölmeye. Utanirsiniz. Sehirler kefenlenmektedir bir bir. Fakat umut mustusu eksik olmaz, Rahman ve Rahim olanin adiyla baslayan sabahtan.
Simdi acinin, açligin yoklugun vaktidir. Insan kalmakta israr etmenin, sinanmanin vakti. Hastaneler, yorgun ve sancili baslarini sizin avuçlariniza birakmak isterler. Açliktan ölmek üzere olan çocuklar, israrla sizin gözlerinize bakarlar. Zindanlar, yüreginizde göz göz hücreler kurarlar. Ölenler, ellerinizi ve belki de yakanizi birakmazlar. Çadirlardaki yanik yemeklerin ve yüreklerin kokusu genzinizi yakar. Dünya, sanki, önünüzde ugunur.
Simdi, aciyi giyinmis insanlari yeniden hatirlamanin; insani insanligiyla yeniden tanistirmanin, Allah'in boyasiyla yeniden boyanmanin zamanidir.
Haksöz Dergisi Sayi:106 Ocak 2000