I
Çevrimdışı
بســـم الله الرحمن الرحيم
Adak Adamak
Şimdi şunu vurgulaya lım ki, bu meşru olmayan duaların çoğunluğu dileğin meydana gelişinde ne tam ve nede kısmî anlamda sebep değildir. Bu konudaki görüş ve uygulamal arın hiç bir ilmî dayanağı yoktur. Bunlar asılsız birer vehimden, saplantıdan ibarettir . Tıpkı adak gibi.
Nitekim Buharî'nin, sahabiler den İbn-i Ömer'e dayanarak bildirdiğine göre Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) adak adamayı yasaklamış ve:
“Adak, hiç bir hayrın meydana gelişine sebep olmaz, sadece sahibinin cimrilikt en sıyrılmasını sağlar” buyurmuştur.
Ayrıca Ebu Hureyre'nin (Allah ondan razı olsun) bildirdiği, bu konu ile ilgili bir başka hadisinde de Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) şöyle buyuruyor:
“Adak, Allahın takdir etmemiş olduğu hiç bir şeyi kula yaklaştırmaz. O, kadere bağlıdır, onunla uyuşum halinde olur. Adak, sadece cimri bir kimsenin kıyamayacağı bir malın elinden çıkmasını sağlar.” (Müslim, Sahih, Kitab, adak, bab: Adak adamanın yasaklığı ve onun hiç bir şeyi yok edemediği H. No: 1640.)
Görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) adağın hayır getirici bir özelliği bulunmadığını, kesinlikl e hayra çekecek ve kötülüğü savacak sebeplerd en biri olmadığını, diğer sebepler gibi kader ile uyum gösterdiğini ve sadece malına kıyamayan bir cimrinin bu vesile ile başka zamanda elden çıkarmaya razı olamayacağı bir malı elden çıkarabilmesini sağladığını açık açık bildirmek tedir.
Bununla kabirler karşısında dua edip de, dilekleri nin kabul edildiğini ileri sürenler kadar veya bundan bile çok sayıda kimsenin sıkıntıya düştüklerini ve bu sıkıntılardan adak adayarak kurtulduk larını anlattıklarını görürüz.
Öyle ki, bu sapık ve saptırıcı kimseleri n aldanışları yüzünden şeriat açısından yasak olan adaklar, çeşitli türbeler ile bazı tanınmış yerlerin bekçi ve yakın sakinleri için geçim ve beslenme kaynağı haline geldi. Bu tür yerlerin bekçileri ile çevrelerinde oturanlar bu yoldan önemli kazançlar sağlarken oralarda adak adayanlar da aralarında:
“Geçenlerde şu hastalığa yakalanmıştım da bunun için adak adamıştım”,
“silâhlı soyguncul ar yolumu kesmişti de o yüzden adak adadım”,
“Bir süre önce çıktığım bir deniz yolculuğu sırasında adak adadım”,
“Hapse düşmüştüm de o yüzden adak adadım” ve
“Bir süre önce geçim sıkıntısına düşmüştüm de bunun için adak adadım” diye konuşurlar.
Bu kimseler böyle demekle söz konusu adakların istekleri nin gerçekleşmesine ve korktukla rından uzak kalmalarına sebep olduklarına inandıklarını belirtmek tedirler.
Oysa dediğimiz gibi doğru ve onaylanmış sözlü Peygamber imiz -günah (masiyet) nitelikli adaklar bir yana- ibadet nitelikli adakların bile iyi sonuç meydana getirmeni n sebebi olmadığını, adak adayarak iyi bir sonuçla karşılaşan kimsenin gördüğü bu iyiliğin diğer sebepler gibi zaman uyumundan başka hiç bir anlamı olmadığını bildiriyo r.
Şeriata uymayan söz konusu duaların, istekleri n gerçekleşmesi üzerindeki etkileri bu adakların iyi sonuçlar üzerindeki etkilerin den, daha fazla değildir.
Buna rağmen çok sayıda kimsenin:
“falancanın dergâhı”,
“falan şehitlik” veya
“filan zatın türbesi, adak kabul eder” diye konuştuğuna sık sık rastlarız.
Bu sözleri söylerken söz konusu yerlere dilekleri gerçekleşsin diye adak adadıklarını ve dilekleri nin gerçekleştiğini anlatmak isterler. Tıpkı bazı kimselerd en duyduğumuz :
“Falanca şehitlikte” veya
“Filanca türbede yapılacak dualar kabul olunur” şeklindeki sözler gibi.
Böyle konuşanlar, sözünü ettikleri yerlerde en az bir kez dua ettikleri ni ve dualarının kabul edildiğini gördüklerini söylemek isterler.
Şunu da belirteli m ki, sözümüzün konusu olan bidatçılar; genel olarak adakların, dilekleri n gerçekleşmesi üzerinde hiç bir etkisi yokken, kimi zaman günah nitelikli belirli bir adağı dilekleri nin gerçekleşme sebebi sayabildi klerine göre böyle kimselere, dilekleri nin gerçekleşmesini şeriat açısından hiç bir özelliği olmayan belirli bir yerde yapılacak duaya bağlamalarını çok görmemeliyiz.
Çünkü, sözünü ettikleri yerlerde yapılacak olan dua genel olarak dilekleri n gerçekleşmesi üzerinde etkili olduğuna göre, dilekleri n gerçekleşmesini buralarda yapılacak dualara bağlamak yanlış olmakla birlikte aslında mümkündür, oysa bir bütün olarak adak adamanın beklenen sonuçlar üzerinde hiç bir etkisi söz konusu değildir.
Şunu söylemek istiyoruz . Şeytan bu kimselere herhangi bir sonucu, onu ne tür ve nede birey olarak etkilemes i söz konusu olmayan bir sözlü faktöre bağlı görmeyi hoş gösterdiğine göre tür olarak etkili olduğu belli olan bir faktöre öncelikle ve haydi haydi bağlı gösterebilir. Bu arada tabii ki, sözünü ettiğimiz ilk kanaatler i nasıl doğru değilse, ikincisi de doğru değildir. Çünkü her ikisi de şeriata aykırıdır.
Bu görüşümüzü şöyle açıklayabiliriz:
Bir kimsenin, “Falanca adak” veya “Filanca dua istekleri n gerçekleşmesi üzerinde etkilidir” diyebilme si için bu konuda kesinlikl e delil göstermek zorundadır.
Oysa çoğunlukla böyle söyleyenlerin gösterebildikleri biricik delil, söz konusu dua ve adaklarla dilekleri n gerçekleşmesi arasında arasıra görülen zaman uyumu, yani bu iki şeyin zaman zaman aynı sırada meydana gelmiş olmasıdır.
Bu arada tabii ki, bu iki şeyin farklı zaman ve yerlerde meydana geldikler i durumlar, aynı sırada meydana geldikler i örneklerden kat kat fazladır. Burada dikkat edilecek şey şudur ki, iki şeyin zaman bakımından yan yana gelmeleri, ortada başka elverişli bir sebep varken, söz konusu iki şey arasında sebep-sonuç ilişkisi olduğunu söylememize gerekçe olamaz. Çünkü başka bir zaman bu iki şeyin zaman bakımından biri birinden ayrı düşmesi, aynı mantıkla, arada herhangi bir sebep-sonuç ilişkisi olmadığını gösterir.
Denecek ki:
“Bu ayrı düşme, belirli bir şartın yokluğundan veya belirli bir engelin belirlenm esinden kaynaklan mıştır.”
Bu itiraza şöyle karşılık verilebil ir:
“Ne münasebet, tersine asıl bu iki şey arasında beliren zaman uyumu başka ve geçici bir sebepten ileri gelmiştir.”
Bu cevaptaki açıklama akla daha yakındır. Çünkü biz, Cenab-ı Allah'ın (c.c.) sayısını sırf kendisini n bilebilec eği sayısız sebebe bağlı olarak her an bir çok kulunun dilediğini yerine getirdiğini ve bir çok kimsenin sıkıntısını giderdiğini görüyoruz. Bunlar arasında sözü geçen bidat nitelikli duaların eşliğinde gerçekleşen dilekler parmakla sayılacak kadar azdır. Böyle bir dua ile belirli bir dileğin gerçekleşmesini zaman bakımından yan yana bulunmuş görünce de, bu oluşumu sayılarını sırf Allah'ın bildiği sahici sebeplerd en birine bağlamak, onu sebep olma niteliği taşıyıp taşımadığı belli olmayan şüpheli bir faktöre bağlamaktan daha uygundur.
Adak Adamak
Şimdi şunu vurgulaya lım ki, bu meşru olmayan duaların çoğunluğu dileğin meydana gelişinde ne tam ve nede kısmî anlamda sebep değildir. Bu konudaki görüş ve uygulamal arın hiç bir ilmî dayanağı yoktur. Bunlar asılsız birer vehimden, saplantıdan ibarettir . Tıpkı adak gibi.
Nitekim Buharî'nin, sahabiler den İbn-i Ömer'e dayanarak bildirdiğine göre Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) adak adamayı yasaklamış ve:
“Adak, hiç bir hayrın meydana gelişine sebep olmaz, sadece sahibinin cimrilikt en sıyrılmasını sağlar” buyurmuştur.
Ayrıca Ebu Hureyre'nin (Allah ondan razı olsun) bildirdiği, bu konu ile ilgili bir başka hadisinde de Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) şöyle buyuruyor:
“Adak, Allahın takdir etmemiş olduğu hiç bir şeyi kula yaklaştırmaz. O, kadere bağlıdır, onunla uyuşum halinde olur. Adak, sadece cimri bir kimsenin kıyamayacağı bir malın elinden çıkmasını sağlar.” (Müslim, Sahih, Kitab, adak, bab: Adak adamanın yasaklığı ve onun hiç bir şeyi yok edemediği H. No: 1640.)
Görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) adağın hayır getirici bir özelliği bulunmadığını, kesinlikl e hayra çekecek ve kötülüğü savacak sebeplerd en biri olmadığını, diğer sebepler gibi kader ile uyum gösterdiğini ve sadece malına kıyamayan bir cimrinin bu vesile ile başka zamanda elden çıkarmaya razı olamayacağı bir malı elden çıkarabilmesini sağladığını açık açık bildirmek tedir.
Bununla kabirler karşısında dua edip de, dilekleri nin kabul edildiğini ileri sürenler kadar veya bundan bile çok sayıda kimsenin sıkıntıya düştüklerini ve bu sıkıntılardan adak adayarak kurtulduk larını anlattıklarını görürüz.
Öyle ki, bu sapık ve saptırıcı kimseleri n aldanışları yüzünden şeriat açısından yasak olan adaklar, çeşitli türbeler ile bazı tanınmış yerlerin bekçi ve yakın sakinleri için geçim ve beslenme kaynağı haline geldi. Bu tür yerlerin bekçileri ile çevrelerinde oturanlar bu yoldan önemli kazançlar sağlarken oralarda adak adayanlar da aralarında:
“Geçenlerde şu hastalığa yakalanmıştım da bunun için adak adamıştım”,
“silâhlı soyguncul ar yolumu kesmişti de o yüzden adak adadım”,
“Bir süre önce çıktığım bir deniz yolculuğu sırasında adak adadım”,
“Hapse düşmüştüm de o yüzden adak adadım” ve
“Bir süre önce geçim sıkıntısına düşmüştüm de bunun için adak adadım” diye konuşurlar.
Bu kimseler böyle demekle söz konusu adakların istekleri nin gerçekleşmesine ve korktukla rından uzak kalmalarına sebep olduklarına inandıklarını belirtmek tedirler.
Oysa dediğimiz gibi doğru ve onaylanmış sözlü Peygamber imiz -günah (masiyet) nitelikli adaklar bir yana- ibadet nitelikli adakların bile iyi sonuç meydana getirmeni n sebebi olmadığını, adak adayarak iyi bir sonuçla karşılaşan kimsenin gördüğü bu iyiliğin diğer sebepler gibi zaman uyumundan başka hiç bir anlamı olmadığını bildiriyo r.
Şeriata uymayan söz konusu duaların, istekleri n gerçekleşmesi üzerindeki etkileri bu adakların iyi sonuçlar üzerindeki etkilerin den, daha fazla değildir.
Buna rağmen çok sayıda kimsenin:
“falancanın dergâhı”,
“falan şehitlik” veya
“filan zatın türbesi, adak kabul eder” diye konuştuğuna sık sık rastlarız.
Bu sözleri söylerken söz konusu yerlere dilekleri gerçekleşsin diye adak adadıklarını ve dilekleri nin gerçekleştiğini anlatmak isterler. Tıpkı bazı kimselerd en duyduğumuz :
“Falanca şehitlikte” veya
“Filanca türbede yapılacak dualar kabul olunur” şeklindeki sözler gibi.
Böyle konuşanlar, sözünü ettikleri yerlerde en az bir kez dua ettikleri ni ve dualarının kabul edildiğini gördüklerini söylemek isterler.
Şunu da belirteli m ki, sözümüzün konusu olan bidatçılar; genel olarak adakların, dilekleri n gerçekleşmesi üzerinde hiç bir etkisi yokken, kimi zaman günah nitelikli belirli bir adağı dilekleri nin gerçekleşme sebebi sayabildi klerine göre böyle kimselere, dilekleri nin gerçekleşmesini şeriat açısından hiç bir özelliği olmayan belirli bir yerde yapılacak duaya bağlamalarını çok görmemeliyiz.
Çünkü, sözünü ettikleri yerlerde yapılacak olan dua genel olarak dilekleri n gerçekleşmesi üzerinde etkili olduğuna göre, dilekleri n gerçekleşmesini buralarda yapılacak dualara bağlamak yanlış olmakla birlikte aslında mümkündür, oysa bir bütün olarak adak adamanın beklenen sonuçlar üzerinde hiç bir etkisi söz konusu değildir.
Şunu söylemek istiyoruz . Şeytan bu kimselere herhangi bir sonucu, onu ne tür ve nede birey olarak etkilemes i söz konusu olmayan bir sözlü faktöre bağlı görmeyi hoş gösterdiğine göre tür olarak etkili olduğu belli olan bir faktöre öncelikle ve haydi haydi bağlı gösterebilir. Bu arada tabii ki, sözünü ettiğimiz ilk kanaatler i nasıl doğru değilse, ikincisi de doğru değildir. Çünkü her ikisi de şeriata aykırıdır.
Bu görüşümüzü şöyle açıklayabiliriz:
Bir kimsenin, “Falanca adak” veya “Filanca dua istekleri n gerçekleşmesi üzerinde etkilidir” diyebilme si için bu konuda kesinlikl e delil göstermek zorundadır.
Oysa çoğunlukla böyle söyleyenlerin gösterebildikleri biricik delil, söz konusu dua ve adaklarla dilekleri n gerçekleşmesi arasında arasıra görülen zaman uyumu, yani bu iki şeyin zaman zaman aynı sırada meydana gelmiş olmasıdır.
Bu arada tabii ki, bu iki şeyin farklı zaman ve yerlerde meydana geldikler i durumlar, aynı sırada meydana geldikler i örneklerden kat kat fazladır. Burada dikkat edilecek şey şudur ki, iki şeyin zaman bakımından yan yana gelmeleri, ortada başka elverişli bir sebep varken, söz konusu iki şey arasında sebep-sonuç ilişkisi olduğunu söylememize gerekçe olamaz. Çünkü başka bir zaman bu iki şeyin zaman bakımından biri birinden ayrı düşmesi, aynı mantıkla, arada herhangi bir sebep-sonuç ilişkisi olmadığını gösterir.
Denecek ki:
“Bu ayrı düşme, belirli bir şartın yokluğundan veya belirli bir engelin belirlenm esinden kaynaklan mıştır.”
Bu itiraza şöyle karşılık verilebil ir:
“Ne münasebet, tersine asıl bu iki şey arasında beliren zaman uyumu başka ve geçici bir sebepten ileri gelmiştir.”
Bu cevaptaki açıklama akla daha yakındır. Çünkü biz, Cenab-ı Allah'ın (c.c.) sayısını sırf kendisini n bilebilec eği sayısız sebebe bağlı olarak her an bir çok kulunun dilediğini yerine getirdiğini ve bir çok kimsenin sıkıntısını giderdiğini görüyoruz. Bunlar arasında sözü geçen bidat nitelikli duaların eşliğinde gerçekleşen dilekler parmakla sayılacak kadar azdır. Böyle bir dua ile belirli bir dileğin gerçekleşmesini zaman bakımından yan yana bulunmuş görünce de, bu oluşumu sayılarını sırf Allah'ın bildiği sahici sebeplerd en birine bağlamak, onu sebep olma niteliği taşıyıp taşımadığı belli olmayan şüpheli bir faktöre bağlamaktan daha uygundur.