Videoyu izledim. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki; Ahmet Kalkan kendi iddia ettiği görüşlerin bu ümmet içerisindeki bazı alimlerin görüşleri olduğunu, ümmetin bir kesiminin de kendisi gibi itikad ettiğini söylüyor. Bu tamamen yalandır, bu ümmete atılmış büyük bir iftiradır.
Ahmet Kalkan henüz videonun başında sünnetin tarifini yaparken diyor ki:"Hadis derken bizim Rasulullah'ın insan olarak beşer olarak eşleriyle basit ihtiyaçlarıyla alakalı konuşmalarını kastetmiyoruz, dinle alakalı ümmetine kuranın açıklaması sadedinde izah ettikleri hususları gündeme getiriyoruz."
Allah hakkı için soruyorum; 1400 yıllık İslam ulemasından böyle bir hadis tarifini kim yapmış acaba? Rasulullah(Aleyhisselatu vesselam)'dan din ve dünya ile ilgili ne olursa olsun bu rivayetlerin hepsi birer hadistir, hüccettir. Sahabe (Radiyallahu anhum) Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan duyduğu her şeyi bir vahiy olarak görür ve buna göre amel ederlerdi.
Abdullah b. Amr (radiyallahu anh)'dan, O'nun şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan duyduğum her şeyi ezberlemek isteyerek yazıyordum. Kureyş, beni bundan nehyetti ve: "Sen, Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan işittiğin her şeyi yazıyorsun. Halbuki O da bir insan, kızgınlık ve hoşnutluk hallerinde konuştuğu olur (hepsinin yazılması doğru olmaz,)" dediler. Bunun üzerine, ben de yazmayı bıraktım. Durumu Allah Rasulü'ne (aleyhisselam) söyledim, buyurdu ki: 'Yaz! Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, ondan -eliyle ağzına işaret etti- haktan başkası çıkmaz."
( Ebu Davud, İlim, 3 (No: 3646) İbn Abdilberr, Beyani'l-îlm, II, 27; Beyhaki Medhal)
Yine Ahmet Kalkan hadislerin zan olduğunu, Peygamberin bu sözleri söylemesinin "ihtimal" olduğundan bahsediyor. Ve Akide konularında sadece Kur'an'ın ve Mütevatir hadislerin hüccet olduğunu söylüyor. Fakat bu sözünde de kendisinin samimi olduğuna inanmıyorum. Eğer böyle olsaydı Akabe vakfında yaptığı derslerde İsa (aleyhisselam)'ın Kur'ana göre gelmeyeceğini söylemezdi. Ki İsa (aleyhisselam)'ın nuzulü mütevatirdir.
Ayrıca bu usule göre mütevatir hadislere de şüphe getirilebilir. Ve Mütevatir hadis nedir? Buda ayrı bir mesele. Alimler bile bunun sayısında ittifak etmemişken, bu zihniyetteki insanlar ahad-mütevatir ayrımını neye göre yapacaklar acaba? Tabii ki akıllarına göre..
Yine videonun devamında hadislerin Kur'an'a arzı hakkında diyor ki:"Bu Ebu hanifenin usulüdür. Yine Aişe (Radiyallahu anha)'nında hadisleri Kur'an'a arz etme usulü vardır"
Allah Aişe annemizi tüm iftiralardan korumuştur ki bu küfür inancı da Aişe annemize atılmış büyük bir iftiradır. Aişe annemizin hadisleri Kur'an'a arz etmez, Rasulullah(aleyhisselatu vesselam)'dan sahih olarak işitilip işitilmediğine bakardı.
Rasulullah(aleyhisselatu vesselam)'ın Allah(azze ve celle)'yi görmesi meselesinde Aişe annemizin Kur'an'dan delil getirdiğini gören bazı cahiller, Aişe annemizin hadisleri Kur'an'a arz ederek sahih-ğayri sahih ayrımı yaptığını sandılar.
Yine Ebu Hanife'nin hadisleri Kur'an'a arz ettiği meselesi de İmam'a atılmış büyük bir iftiradır ve yalandır. Nitekim bunu Abdulaziz el Buhari gibi Hanefi alimleri izah etmişlerdir. Sizler Ebu Hanife'nin usulünü Serahsi'den, Abdulaziz el Buhari'den okuyun. Ahmet Kalkan'ın bu sözleriyle kıyaslayın, tahrifleri kendi gözlerinizle göreceksiniz.
Ve bu bidat, yani hadislerin Kur'an'a arz edilmesi meselesi, kafir Rafıziler tarafından ortaya atılmıştır. Onlar "Size bir hadis ulaşırsa Kur'an'a arz edin uyuyorsa alın uymuyorsa bırakın" diye bir hadis uydurdular. Bununla maksatları sünneti iptal etmekti.
İmam Suyuti Miftah'ul Cenne'de diyor ki:"Uzun zamandır pek bilinmezken şimdilerde, kötü kokusu yayılan bir görüş ortaya çıktı. O da şu: Bir zındık Rafizi, sözünde fazla ileri giderek sünnet-i nebeviyye ve rivayet edilen hadislerle (Allah onların şeref ve yüceliğini artırsın) amel edilmeyeceğini, sadece Kur'an'ın delil olacağını söylemiş ve bu sözüne de: "Size benden bir hadis geldiğinde, onu, Kur'an'a arzedin; eğer Kur'an'da onu destekleyen bir ayet bulursanız kabul edin, yoksa onu reddedin" manasındaki bir hadisi delil getirmiştir."
Yine Ahmet Kalkan Ahad haberler hakkında da diyor ki:"Mütevatir olmayan Haber-i vahid'e fıkıh konusunda yer verilir fakat akaid konusunda yer verilmez" Sonra şöyle devam ediyor:" Mesela Buhari'nin bile almadığı Mehdi rivayetleri tartışma konusudur"
Cahillikten Allah'a sığınırım. Buhari'nin Rasulullah(aleyhisselatu vesselam)'dan rivayet ettiği şu hadis gerçekten vuku bulmuş:"Allah alimleri öldürmek suretiyle ilmi yeryüzünden kaldırır. İnsanlar cahilleri önder edinirler. Hem kendileri saparlar hem insanları saptırırlar"
Haber-i vahid hem akidede hem ahkamda hüccettir. Sahabe tabiin tabei tabiin hadisleri mütevatir veya ehad diyerek iki kısma ayırmazlardı. Bu sebeple mütevatir olmasa dahi senedi sahih olan bir hadisi inkar eden kimsenin kafir olduğuna dair İshak ibn Rehaveyh, İmam Suyuti, İbn Hazm ve daha nice alimden nakiller yapılmıştır.
Ahad haberin hüccet olması meselesinde de deliller çoktur fakat burası yeri olmadığı için zikretmiyorum. Ehli sünnet imamları Ahad haberin hem akidede hem ahkamda hüccet olduğuna dair "icma" etmişlerdir. 4 mezhebin usul-ü fıkıh kitaplarına baktığımız zaman bunu görebiliriz. Bunun aksine bir söz Müslüman olan hiçbir alimden nakledilmemiştir. Ayrıca ahad haberin hüccet olup olmaması meselesini "Nazzamiyye" adlı küfür fırkası konuşmuştur. Dediğimiz gibi Ehli Sünnet vel Cemaat'ten bu meseleyi ortaya atan hiçbir kimse çıkmamıştır.
Mehdi konusuna gelince, Buhari'de Mehdi ile ilgili direk hadis olmasa da işaret eden hadisler vardır. Ayrıca tüm sahih hadisler Buhari'de olacak diye bir şey mi var? Bu insanlar hadisin usulünden hiç mi bir şey bilmiyorlar acaba? Buhari 52 yaşına kadar alabildiği kadar sahih hadisi kitabına almıştır. Yani ömrü buna yetmiştir. Malik, Ahmed, Muslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai gibi muhaddislerde sahih hadisleri toplamışlardır. Bunlar Sahihlerde, sünenlerde kaydedilmiştir.
Ayrıca Buhari Mehdi ile ilgili hadisleri almamıştır sözü de batıldır. Bu sözden Buhari Mehdi rivayetlerini uydurma veya zayıf gördü de almadı anlamı çıkar. Halbuki böyle bir şey yoktur.
Sonuç olarak; Videoda anlatılan mezheb, Ehli Sünnet vel Cemaat'in mezhebi değildir. Sizlere Ehli sünnetin yolundan çıkmamanızı, hadisleri de onların anlayışıyla anlamanızı tavsiye ediyorum. İster mütevatir olsun ister ahad olsun sahih senetli, adalet ve zabt yönünden sika ravilerle rivayet edilen bir hadisi inkar eden kimse kafirdir.
İbn Hazm, el İhkam fi Usuli'l Ahkam'da diyor ki:"Muhammed b. Nasr el-Mervezi, İshak İbn Rehaveyh'in şöyle dediğini nakletmiştir: "Her kime, Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'den senedi ve sıhhati sağlam bir haber ulaşır da onu reddederse, o kimse kafirdir." Bu konuda İshak ın sözünü delil olarak getirmedik. Onun görüşünü zikretmemiz, cahil bir kimsenin, bu hükmün sadece bize ait olduğunu zannetmemesi içindir. Biz, sahih bir yolla, Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'den gelen bir hükmün hilafına hareket etmeyi helal gören kimsenin kafir olduğuna, Allah'ın Peygamberine yaptığı şu hitabı delil olarak getirdik: "Hayır, Rabbine yemin olsun ki onlar, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefisleri hiçbir darlık duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe, iman etmiş olmazlar."
(Nisa Suresi 65. Ayet)