Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ahmed Kalkan İle Hadis ve Sünnet Konusu ve Kendisini Tekfir Edenler Üzerine...

K Çevrimdışı

Khaled21

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bende göstermiyor bende sorun var sanırım peki başka link yokmu aynı videodan
 
A Çevrimdışı

asdasd

Üye
İslam-TR Üyesi
İmam Ebu İshak b. Rahuye: “Hz. Peygamberden kendisine gelen bir haberin doğru olduğuna inandığı halde –hayatî bir zorlama olmaksızın- onu reddeden kâfir olur” hükmünü vermiştir.

Yine Suyutî; “Hadis otoriteleri tarafından sıhhatin şartı olarak kabul edilen kriterlere sahip olan bir hadisi inkâr eden kimse kâfir olup Yahudî, Hıristiyan ve diğer kâfir kafilelerle birlikte haş rolur” şeklinde fetva vermiştir(bk. Suyutî, Miftahu’l-Cenne fi’l-ihticaci bi’s-Sünne, s.14).

Keza Allam İbnu’l-Vezîr de şunları söylemiştir: “Hz. Peygamberin hadisi(sözü) olduğunu bildiği halde onu inkâr eden kimse kâfir olur(bk. el-Avasım ve’l-kavasım, 2/274).

Fetava’l-lecneti’d-daime adlı fetva kitabında şu görüşlere yer verilmiştir: “Sünnetle amel etmeyi inkar eden kimse kâfir olur. Çünkü, sünneti yalanlamak, hem Allah’ı, hem resulünü, hem de ümmetin icmaını tekzip manasına gelir(bk. Lecne, el-Mecmuatu’s-sanî, 3/194).
 
Ömer İbn Abdulaziz Çevrimdışı

Ömer İbn Abdulaziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Videoyu izledim. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki; Ahmet Kalkan kendi iddia ettiği görüşlerin bu ümmet içerisindeki bazı alimlerin görüşleri olduğunu, ümmetin bir kesiminin de kendisi gibi itikad ettiğini söylüyor. Bu tamamen yalandır, bu ümmete atılmış büyük bir iftiradır.

Ahmet Kalkan henüz videonun başında sünnetin tarifini yaparken diyor ki:"Hadis derken bizim Rasulullah'ın insan olarak beşer olarak eşleriyle basit ihtiyaçlarıyla alakalı konuşmalarını kastetmiyoruz, dinle alakalı ümmetine kuranın açıklaması sadedinde izah ettikleri hususları gündeme getiriyoruz."

Allah hakkı için soruyorum; 1400 yıllık İslam ulemasından böyle bir hadis tarifini kim yapmış acaba? Rasulullah(Aleyhisselatu vesselam)'dan din ve dünya ile ilgili ne olursa olsun bu rivayetlerin hepsi birer hadistir, hüccettir. Sahabe (Radiyallahu anhum) Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan duyduğu her şeyi bir vahiy olarak görür ve buna göre amel ederlerdi.

Abdullah b. Amr (radiyallahu anh)'dan, O'nun şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan duyduğum her şeyi ezberlemek isteyerek yazıyordum. Kureyş, beni bundan nehyetti ve: "Sen, Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan işittiğin her şeyi yazıyorsun. Halbuki O da bir insan, kızgınlık ve hoşnutluk hallerinde konuştuğu olur (hepsinin yazılması doğru olmaz,)" dediler. Bunun üzerine, ben de yazmayı bıraktım. Durumu Allah Rasulü'ne (aleyhisselam) söyledim, buyurdu ki: 'Yaz! Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, ondan -eliyle ağzına işaret etti- haktan başkası çıkmaz."

( Ebu Davud, İlim, 3 (No: 3646) İbn Abdilberr, Beyani'l-îlm, II, 27; Beyhaki Medhal)

Yine Ahmet Kalkan hadislerin zan olduğunu, Peygamberin bu sözleri söylemesinin "ihtimal" olduğundan bahsediyor. Ve Akide konularında sadece Kur'an'ın ve Mütevatir hadislerin hüccet olduğunu söylüyor. Fakat bu sözünde de kendisinin samimi olduğuna inanmıyorum. Eğer böyle olsaydı Akabe vakfında yaptığı derslerde İsa (aleyhisselam)'ın Kur'ana göre gelmeyeceğini söylemezdi. Ki İsa (aleyhisselam)'ın nuzulü mütevatirdir.

Ayrıca bu usule göre mütevatir hadislere de şüphe getirilebilir. Ve Mütevatir hadis nedir? Buda ayrı bir mesele. Alimler bile bunun sayısında ittifak etmemişken, bu zihniyetteki insanlar ahad-mütevatir ayrımını neye göre yapacaklar acaba? Tabii ki akıllarına göre..

Yine videonun devamında hadislerin Kur'an'a arzı hakkında diyor ki:"Bu Ebu hanifenin usulüdür. Yine Aişe (Radiyallahu anha)'nında hadisleri Kur'an'a arz etme usulü vardır"

Allah Aişe annemizi tüm iftiralardan korumuştur ki bu küfür inancı da Aişe annemize atılmış büyük bir iftiradır. Aişe annemizin hadisleri Kur'an'a arz etmez, Rasulullah(aleyhisselatu vesselam)'dan sahih olarak işitilip işitilmediğine bakardı.

Rasulullah(aleyhisselatu vesselam)'ın Allah(azze ve celle)'yi görmesi meselesinde Aişe annemizin Kur'an'dan delil getirdiğini gören bazı cahiller, Aişe annemizin hadisleri Kur'an'a arz ederek sahih-ğayri sahih ayrımı yaptığını sandılar.

Yine Ebu Hanife'nin hadisleri Kur'an'a arz ettiği meselesi de İmam'a atılmış büyük bir iftiradır ve yalandır. Nitekim bunu Abdulaziz el Buhari gibi Hanefi alimleri izah etmişlerdir. Sizler Ebu Hanife'nin usulünü Serahsi'den, Abdulaziz el Buhari'den okuyun. Ahmet Kalkan'ın bu sözleriyle kıyaslayın, tahrifleri kendi gözlerinizle göreceksiniz.

Ve bu bidat, yani hadislerin Kur'an'a arz edilmesi meselesi, kafir Rafıziler tarafından ortaya atılmıştır. Onlar "Size bir hadis ulaşırsa Kur'an'a arz edin uyuyorsa alın uymuyorsa bırakın" diye bir hadis uydurdular. Bununla maksatları sünneti iptal etmekti.

İmam Suyuti Miftah'ul Cenne'de diyor ki:"Uzun zamandır pek bilinmezken şimdilerde, kötü kokusu yayılan bir görüş ortaya çıktı. O da şu: Bir zındık Rafizi, sözünde fazla ileri giderek sünnet-i nebeviyye ve rivayet edilen hadislerle (Allah onların şeref ve yüceliğini artırsın) amel edilmeyeceğini, sadece Kur'an'ın delil olacağını söylemiş ve bu sözüne de: "Size benden bir hadis geldiğinde, onu, Kur'an'a arzedin; eğer Kur'an'da onu destekleyen bir ayet bulursanız kabul edin, yoksa onu reddedin" manasındaki bir hadisi delil getirmiştir."

Yine Ahmet Kalkan Ahad haberler hakkında da diyor ki:"Mütevatir olmayan Haber-i vahid'e fıkıh konusunda yer verilir fakat akaid konusunda yer verilmez" Sonra şöyle devam ediyor:" Mesela Buhari'nin bile almadığı Mehdi rivayetleri tartışma konusudur"

Cahillikten Allah'a sığınırım. Buhari'nin Rasulullah(aleyhisselatu vesselam)'dan rivayet ettiği şu hadis gerçekten vuku bulmuş:"Allah alimleri öldürmek suretiyle ilmi yeryüzünden kaldırır. İnsanlar cahilleri önder edinirler. Hem kendileri saparlar hem insanları saptırırlar"

Haber-i vahid hem akidede hem ahkamda hüccettir. Sahabe tabiin tabei tabiin hadisleri mütevatir veya ehad diyerek iki kısma ayırmazlardı. Bu sebeple mütevatir olmasa dahi senedi sahih olan bir hadisi inkar eden kimsenin kafir olduğuna dair İshak ibn Rehaveyh, İmam Suyuti, İbn Hazm ve daha nice alimden nakiller yapılmıştır.

Ahad haberin hüccet olması meselesinde de deliller çoktur fakat burası yeri olmadığı için zikretmiyorum. Ehli sünnet imamları Ahad haberin hem akidede hem ahkamda hüccet olduğuna dair "icma" etmişlerdir. 4 mezhebin usul-ü fıkıh kitaplarına baktığımız zaman bunu görebiliriz. Bunun aksine bir söz Müslüman olan hiçbir alimden nakledilmemiştir. Ayrıca ahad haberin hüccet olup olmaması meselesini "Nazzamiyye" adlı küfür fırkası konuşmuştur. Dediğimiz gibi Ehli Sünnet vel Cemaat'ten bu meseleyi ortaya atan hiçbir kimse çıkmamıştır.

Mehdi konusuna gelince, Buhari'de Mehdi ile ilgili direk hadis olmasa da işaret eden hadisler vardır. Ayrıca tüm sahih hadisler Buhari'de olacak diye bir şey mi var? Bu insanlar hadisin usulünden hiç mi bir şey bilmiyorlar acaba? Buhari 52 yaşına kadar alabildiği kadar sahih hadisi kitabına almıştır. Yani ömrü buna yetmiştir. Malik, Ahmed, Muslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai gibi muhaddislerde sahih hadisleri toplamışlardır. Bunlar Sahihlerde, sünenlerde kaydedilmiştir.

Ayrıca Buhari Mehdi ile ilgili hadisleri almamıştır sözü de batıldır. Bu sözden Buhari Mehdi rivayetlerini uydurma veya zayıf gördü de almadı anlamı çıkar. Halbuki böyle bir şey yoktur.

Sonuç olarak; Videoda anlatılan mezheb, Ehli Sünnet vel Cemaat'in mezhebi değildir. Sizlere Ehli sünnetin yolundan çıkmamanızı, hadisleri de onların anlayışıyla anlamanızı tavsiye ediyorum. İster mütevatir olsun ister ahad olsun sahih senetli, adalet ve zabt yönünden sika ravilerle rivayet edilen bir hadisi inkar eden kimse kafirdir.

İbn Hazm, el İhkam fi Usuli'l Ahkam'da diyor ki:"Muhammed b. Nasr el-Mervezi, İshak İbn Rehaveyh'in şöyle dediğini nakletmiştir: "Her kime, Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'den senedi ve sıhhati sağlam bir haber ulaşır da onu reddederse, o kimse kafirdir." Bu konuda İshak ın sözünü delil olarak getirmedik. Onun görüşünü zikretmemiz, cahil bir kimsenin, bu hükmün sadece bize ait olduğunu zannetmemesi içindir. Biz, sahih bir yolla, Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'den gelen bir hükmün hilafına hareket etmeyi helal gören kimsenin kafir olduğuna, Allah'ın Peygamberine yaptığı şu hitabı delil olarak getirdik: "Hayır, Rabbine yemin olsun ki onlar, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefisleri hiçbir darlık duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe, iman etmiş olmazlar."

(Nisa Suresi 65. Ayet)
 
E Çevrimdışı

emirha_K

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi


Kardeş peygamberin a.s söylediği her söz vahiy ise zaman zaman ashabıyla istişare edip kendi reyinden vazgeçip onların reyini kabul etmesi durumunu nereye koymamız gerekiyor haşa Allahın vahyinden yüz çevirip ashabının kavlinemi uymuş oluyor ? ayrıca örneğin peygamberimizin eşlerine sevgisini belirttiği sözleri hadis olarakmı kabul etmemiz gerekiyor yani aynı sözlerle eşine latife yapan bir müslüman sünnet işlemiş gibi sevapmı kazanıyor ?
 
Ömer İbn Abdulaziz Çevrimdışı

Ömer İbn Abdulaziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeş peygamberin a.s söylediği her söz vahiy ise zaman zaman ashabıyla istişare edip kendi reyinden vazgeçip onların reyini kabul etmesi durumunu nereye koymamız gerekiyor haşa Allahın vahyinden yüz çevirip ashabının kavlinemi uymuş oluyor ? ayrıca örneğin peygamberimizin eşlerine sevgisini belirttiği sözleri hadis olarakmı kabul etmemiz gerekiyor yani aynı sözlerle eşine latife yapan bir müslüman sünnet işlemiş gibi sevapmı kazanıyor ?

Anlaşılan henüz Sünnet'in ne olduğu bilinmiyor.

Rasulullah(Aleyhisselatu vesselam)'ın her sözü, fiili vahiydir ve bunun kısımları vardır. Mesela diyorsun ki Ashab'ın kavline uymuş, bu durumda o yaptığı amelde vahiy cinsindendir. Çünkü Rasulullah(aleyhisselatu vesselam) günahtan masumdur. Eğer Rasulullah bir amel işliyor veya bir söz söylüyorsa ve bu Allah tarafından düzeltilmiyorsa buda vahiy olur.

Mesela Rasulullah(aleyhisselatu vesselam) bir iş için helaldir derse bu vahiydir deriz. Peki bir şey Sahabe tarafından yapıldığı zaman Rasulullah sükut eder bunun hükmü nedir? Ümmetin icmasıyla bu da Rasulullah(aleyhisselatu vesselam)'ın onu helal gördüğü anlamına gelir. Çünkü haram olsaydı Rasulullah onu düzeltirdi denilmiştir. Dolayısıyla böyle bir durumda Rasulullah'ıon sükut etmesi de hüküm ifade eder.

Mesela Rasulullah(aleyhisselatu vesselam) namazda yanılmış ve eksik kıldırmış. Sahabe sormuş "Ya Rasulullah namaz mı kısaldı yoksa unuttun mu?" Rasulullah "Bana unutturuldu" buyurmuştur. Bunun sebebi de Allah azze ve celle bu vesileyle namazı unutup eksik kılan bir kimsenin ne yapması gerektiğini insanlara açıklamıştır.

Evet bir kimse Rasulullah (aleyhisselatu vesselam) yaptı diye bir amel yaparsa bununla sünnet işlemiş olur ecir alır. Mesela Rasulullah(aleyhisselatu vesselam) "Ben eşlerimi dövmem" buyuruyor. Bir adam bununla amel ederde eşini dövmekten geri durursa ecir alır ve bu sünnetle amel etmiş olur.

Nitekim Abdullah ibn Ömer bir sefer sırasında çölün ortasında daire çizmiş. Bunun neden yaptın dediklerinde demiş ki:"Ben Rasulullah'ın buradan geçerken böyle yaptığını gördüm o yüzden yaptım" İşte Sahabe'nin sünnet anlayışı bu şekildeydi.

Sünnet nedir? Hadis nedir? bunları daha detaylı konuşmak gerekir. Böyle birkaç satırla yazılacak konular değil gerçekten.
 
S Çevrimdışı

Selim Bey

Üyeliği İptal Edildi
Banned
s.a.

Ahmed Kalkan vidioda söylediğine bakılırsa sünnetin/hadisin delil olmasını redetmiyor, hadisleri de redetmiyor. Fakat nedense herkes aynı şeyi tekrarlıyor, fakat eskimiş şaz görüşleri sünnete uymuyor diye sünnete uyma bahanesiyle hortlatıyorlar.

"Sahih hadis"e uyma adına İslam fıkhı tırpanlıyorşar... Akıllarına uymadığı için... Güvenilecek tek bir yanları olmadığı halde...

Bırakın kardeşim, millet uysun İmamı Azama, İmam Malik'e, İmam Şafii'ye, İmam Ahmed'e... Dinimizin ravileri İmamlara... Niye yeni mezheb peşine düşülüyor? Herkese yeni mezheb kime hayır getirir? Elimizde kapı gibi 1300 yıl yaşanmış, bizimle Rasulullah (s.a.v.) arasında küprü ve tercüman olmuş Allah'dan başka çekinmeyen milyonlarda Alimin tasdiğinden geçmiş fıkıh, Kur'an ve Sünnete uymada daha emin. Hele bugün küffarın İslam ülkelerine saldığı kimi kıravatlı kimi kaftanlı misyonerler ya da aramızdan kiraladığı misvaklı bir çok Alim ortada iken...

Samimi olanlara tavsiyem, kendi dinimizin ipini çekmeyelim... Cihadla uğraşacağımız yerde ihtilafla uğraşmayalım... Allah'a teslim olun, "Ulil-emr" olan eski Büyük Mezheb Alimlerine uyun!..

Selamlar.
 
21Subat Çevrimdışı

21Subat

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Birkez daha Ahmed KALKAN'ın ehli sünnet vel cemaatten beri olduğunu,ehli sünnet vel cemaatinde ondan beri olduğunu gördük.
 
H Çevrimdışı

Hüseyin.

Üye
İslam-TR Üyesi
YOKSA AHMED KALKAN DA MI MUSTAFA İSLAMOĞLUNDAN ETKİLENDİ?!.

RESİME DİKKAT!!!

2987d1360591929-ahmed-kalkan-ile-hadis-ve-sunnet-konusu-ve-kendisini-tekfir-edenler-uzerine-ahmet.kalkan.mustafa.islamoglu.jpg




ahmet.kalkan.mustafa.islamoglu.jpg
 
EBU HAFSA Çevrimdışı

EBU HAFSA

Üye
İslam-TR Üyesi
Peygamber efendimiz sarik takardi keza Ebu cehilde sarik takardi. 1) Simdi Ebu Cehil sünneti ihyami etmis oluyor. 2) Peygamber efendimizin sarik takma gerekcesi dinden olan bir unsurmu yoksa
yöresel bir unsurdan dolayimi? Günümüzde rasulullah gibi kim yemek ihtiyacini gideriyor. Hem sekil olarak hemde ihtiyac anlamindan...
 
Ömer İbn Abdulaziz Çevrimdışı

Ömer İbn Abdulaziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Peygamber efendimiz sarik takardi keza Ebu cehilde sarik takardi. 1) Simdi Ebu Cehil sünneti ihyami etmis oluyor. 2) Peygamber efendimizin sarik takma gerekcesi dinden olan bir unsurmu yoksa
yöresel bir unsurdan dolayimi? Günümüzde rasulullah gibi kim yemek ihtiyacini gideriyor. Hem sekil olarak hemde ihtiyac anlamindan...

Kimi yöresel unsurlar var ki Rasulullah (aleyhisselatu vesselam) onlara şekil verip değiştirmiştir. Mesela paçaların kısa olması meselesi. Müşrik, Hristiyan, Yahudi, Müslüman herkes elbise giyer fakat paçalarının kısa olması Rasulullah(aleyhisselatu vesselam)'ın sünnetidir.

Sarık meselesi de böyle. Rasulullah(aleyhisselatu vesselam)'ın sarığı kendine hastı. Özellikle bir şekil verirdi ve sahabeye sarık sardığında da o şekilde yapardı. Buda bize bu örfün sünnette olduğu şekliyle yapılmasının sünnet olduğunu gösteriyor.

Abdullah ibn Ömer (Radiyallahu anh)'tan şöyle rivayet edilmiştir:"Rasulullah(aleyhisselatu vesselam) Abdurrahman Bin Avf’a sarık sardı. Arkasından dört parmak sarkıttı ve sonra dedi ki:"Böyle sarık sar. Zîra bu en güzelidir"

(Taberani el Evsat, Mecma’u’z-Zevaid )

Bunun gibi sarığı öven birçok hadis var fakat birçoğu zayıftır. Dolayısıyla kim bunu sünnet niyetiyle yaparsa güzel bir iş yapmıştır. Nitekim bazı alimler sarık sarmaya özel risaleler yazmışlardır.

Ebu Cehil meselesine gelince, eğer Ebu Cehil Müslüman olsaydı ve Rasulullah(aleyhisselatu vesselam)'a benzemek adına sünnet maksadıyla sarık sarsaydı, evet sünneti ihya etmiş olurdu.

"Andolsun ki, sizin için ve Allah'a ve ahiret gününe ulaşmayı dileyen ve Allah'ı çok zikredenler için, Allah'ın Resul'ünde güzel bir örnek vardır."

(Ahzab Suresi 21. Ayet)
 
M Çevrimdışı

Musluman.

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ömer Bin Abdulaziz Allah sana hayır versin.Hakikaten Allah İlmini Arttırsın

Ahmed Kalkana site olarak çok yükleniyoruz ya.Allah doğru yolu bize göstersin
 
H Çevrimdışı

Hüseyin.

Üye
İslam-TR Üyesi
Mevzu bahis konuşmada Ahmed Kalkan’ın söyledikleri (Dakika 26:30 – 27:14) ile aşağıda linkini verdiğim Mustafa İslamoğlu’nun söyledikleri (Dakika 1:25 – 2:03) arasındaki benzerlik dikkat çekici!!!


Ahmed Kalkan, Mustafa İslamoğlu’ndan etkilenmiş olabilir mi?

ahmet.kalkan.mustafa.islamoglu.jpg

ahmet.kalkan.mustafa.islamoglu.jpg
 
Üst Ana Sayfa Alt