Bu şiiri bir forum sitesinde görüp kaydetmiştim.Kime ait olduğunu bilmiyorum...
“Akıllarınıza afiyet sizler
Hem makule, hem menkule düşmanlık ettiniz.
Ve olmayacak bir işin peşine düştünüz,
O da hidayeti idrak etmektir, fakat rasûl de aramıyorsunuz.
İddia ettiniz ki akıllar hakkı bilmek için yeterlidir
Peki akıl nerede buna kefil oldu.
Akıl bir hüküm verirken, bir başka akıl onun o hükmünü çürütür
Ve siz her ikisini de makul görürsünüz
Bakarsın ki akıl kesin bir hüküm verir bundan sonra
Aynı şey onun nezdinde batıl ve illetli görülür
Akıl vahiy ile doğru yolu bulmadan
Tek başına ne bir asli ilke koyar ne de fer’i bir hüküm
Tıpkı sabah akşam görmeyince aydınlığı
İdrak edemeyen bir göz gibidir
Eğer nubuvvetin aydınlığı gelmezse sana
Akıl hiçbir zaman doğru yolu gösteremez sana
Güneşin nuru göz için ne ise
Nubuvvet nuru da odur, o halde sen de onu delil al.
Hidayetin yolları sınırlıdır ancak
Bu vahyin ve tenzilin peşinden gidenler müstesna.
Eğer sen kasti olarak bu yoldan sapacak olursan,
Şunu bil ki sen gerçekte ulaşmak istemiyorsun
Ey nakli bırakarak akıl ile hidayeti elde etmek isteyen
Sen buna hiçbir delil bulamazsın.
Senden önce nice hayrete düşmüş kişi
Şaşkın kaldı ve ömür boyunca bilgisizce yaşadı
Hala da şüpheler kalbine baskın yapmakta
Nihayet onlar arasında kanlı bir maktul yattı
Bakarsın ki külli, cüz’i, zati
Ve arazi ile bütün ömrü meşgul olmuştur
Vahiy ona gelirse girmesine izin vermez
Fakat ona düşman olanların önünde saygıyla durur ayakta
Ve der ki bunlar lafzi delillerdir
Delil olmak özelliğinden uzaktır
Eğer bu deliller mutlaka onun yanında konaklamak isterse
Onlara verdiği ziyafet tahrif ve tebdil olur
Bunların gördükleri kötülükler düşman başına
Ve bu delillerin hakkı ta’til edilmek olur
Bunlara örnek olarak karanlıktaki
Kör ve yol bulamayan kimseleri göster
Elleriyle, sopalarıyla çarpışırlar
Vuruşarak birbirleriyle uzun süre devam ederler
Nihayet vuruşmaktan usanınca bakarsın ki
Kiminin başı yanmış, kimisinin birtarafı kırılmış yahut ölmüş
(Diğer) körler de bunu duydular ve nihayet geldiklerinde
Barış için bu sefer feryadlarına feryad kattılar.”
“Akıllarınıza afiyet sizler
Hem makule, hem menkule düşmanlık ettiniz.
Ve olmayacak bir işin peşine düştünüz,
O da hidayeti idrak etmektir, fakat rasûl de aramıyorsunuz.
İddia ettiniz ki akıllar hakkı bilmek için yeterlidir
Peki akıl nerede buna kefil oldu.
Akıl bir hüküm verirken, bir başka akıl onun o hükmünü çürütür
Ve siz her ikisini de makul görürsünüz
Bakarsın ki akıl kesin bir hüküm verir bundan sonra
Aynı şey onun nezdinde batıl ve illetli görülür
Akıl vahiy ile doğru yolu bulmadan
Tek başına ne bir asli ilke koyar ne de fer’i bir hüküm
Tıpkı sabah akşam görmeyince aydınlığı
İdrak edemeyen bir göz gibidir
Eğer nubuvvetin aydınlığı gelmezse sana
Akıl hiçbir zaman doğru yolu gösteremez sana
Güneşin nuru göz için ne ise
Nubuvvet nuru da odur, o halde sen de onu delil al.
Hidayetin yolları sınırlıdır ancak
Bu vahyin ve tenzilin peşinden gidenler müstesna.
Eğer sen kasti olarak bu yoldan sapacak olursan,
Şunu bil ki sen gerçekte ulaşmak istemiyorsun
Ey nakli bırakarak akıl ile hidayeti elde etmek isteyen
Sen buna hiçbir delil bulamazsın.
Senden önce nice hayrete düşmüş kişi
Şaşkın kaldı ve ömür boyunca bilgisizce yaşadı
Hala da şüpheler kalbine baskın yapmakta
Nihayet onlar arasında kanlı bir maktul yattı
Bakarsın ki külli, cüz’i, zati
Ve arazi ile bütün ömrü meşgul olmuştur
Vahiy ona gelirse girmesine izin vermez
Fakat ona düşman olanların önünde saygıyla durur ayakta
Ve der ki bunlar lafzi delillerdir
Delil olmak özelliğinden uzaktır
Eğer bu deliller mutlaka onun yanında konaklamak isterse
Onlara verdiği ziyafet tahrif ve tebdil olur
Bunların gördükleri kötülükler düşman başına
Ve bu delillerin hakkı ta’til edilmek olur
Bunlara örnek olarak karanlıktaki
Kör ve yol bulamayan kimseleri göster
Elleriyle, sopalarıyla çarpışırlar
Vuruşarak birbirleriyle uzun süre devam ederler
Nihayet vuruşmaktan usanınca bakarsın ki
Kiminin başı yanmış, kimisinin birtarafı kırılmış yahut ölmüş
(Diğer) körler de bunu duydular ve nihayet geldiklerinde
Barış için bu sefer feryadlarına feryad kattılar.”