Halifenin oğulları Emin ile Me'mun hocaları el-Kisâî'nin ayakkabısını tutmak için birbirleriyle yarışırlardı. Kendilerine kitabı öğreten hocalarına karşı bir saygı ifadesi olarak ayakkabısını düzeltmek ve giyerken de ona sunmak isterlerdi.
Ancak, âlimlerde saygınlıklarını korurlardı...
İlim ehli ilmi korusaydı, ilimde onları korurdu. İlmi nefislerde yüceltselerdi, ilim de onları yüceltirdi. Ancak ilme ihanet ettiler ve ihanet olundular. Ruhlarını tamahkârlıkla kirlettiler ve karanlıklara gömüldüler.
Bundan dolayı biz âlimlerin tutumlarını ve halifelerin dahi" onlara nasıl saygı gösterdiklerini izah etmeye çalıştık. Mesela; İmam Ebu Hanife'ye, Halife Ebu Cafer el-Mansur baş kadılığı kabullendirmek için neler yapmadı? İmam Ebu Hanife'yi hapsettirmeler... Kırbaçlatmalar... Ve sonunda zindanda hayatına son verme... İmam Ebu Hanife kendisine teklif edilen baş kadılığı kabullenmediği için zindana atılır ve orada vefat eder. İmam Ebu Hanife neden baş kadılığı kabullenmemiştir? Rivayetlere göre bunun nedenini Ebu Hanife şöyle açıklamaktadır: "Mansur teklif ettiği baş kadılığı kabullenmemle bey'atimi almak ve velayetimi kazanmak istiyordu." Ebu Hanife, Mansur'a şöyle der: "Ben senin adına kaza yetkisini kabullenmem. Çünkü sana yönelik bir mesele geldiği ve senin zıddına bir hüküm verdiğim zaman sen kabullenmezsin. Ben ticaretle uğraşmaktayım ve yargıya girmeye ihtiyaç hissetmiyorum" der. Halifeler, padişahlar insanların huzurunda âlimlere yönelmekte ve saygı göstermekteydiler. Gerçekte hoşlanmamalarına, sevmemelerine rağmen yine de içlerinde onlara karşı saygı duymakta ve âlimlerden çekinme vardı. Mansur bir konuda ihtilaf ettiği zaman o konuyu İbn Ebi Zi'b'e, Ebu Hanife ye ve İmam Malik'e gönderirdi. Bir defasında da; "sizlerin benin hilafetim hakkındaki görüşünüz nedir?" diye sordu. İbn Ebu Zi'l şu cevabı verdi; "babaların hilafeti haram yoldan ele geçirdi, çöl insan öldürerek büyük katliamlar yaptı. İstediğiniz gibi tasarruf ta bulunduğunuz bu mallar size nereden helal oldu?" İmam Malik diyor ki: "İbn Ebi Zi'b'in kanı üzerime sıçramasın diye ben elbisemi toplamaya başladım. Sonra Mansur aynı soruyu İman Malik'e yöneltir. İmam Malik ise şiddetsiz yumuşak bir ifade kullanır. Daha sonra da Ebu Hanife'ye sorar: O da şiddetli bir cevapla karşılık verir. Ve üçü de Mansur'un yanından ayrılırlar Sonra Mansur üçüne de birer kese altın gönderir ve: "Eğer bu malı İbn Ebi Zi'b ve Ebu Hanife kabul ederse ikisinin de kellesini bana getirin. Eğer Malik kabul ederse bunu ona verin" diye emreder. İbn Ebi Zi'b'e geldiğinde: "vallahi bu malı ben efendine darı helal görmüyorum. Kendi nefsime nasıl helal görebilirim," der ve kabul etmez. Ebu Hanife'ye gelir o da; "leş, kan, ve domuz eti bun dan daha helaldir" der ve kabul etmez. İmam Malik ise Mansur'un hediyesini kabul eder.
Mansur çok şiddetli biriydi. Boynu vurulanların kanını emer kıvırcık tüylü deri devamlı önünde bulunurdu. Bu deri öldürülenlerin ayağının altına konurdu. Cellat da her zaman Mansur'un yanında hazır bulunurdu. Bu nedenle Mansur bir defasında da Süfyan es-Sevri'yi çağırttırır. Süfyan es-Sevri, Mansur'un yanın; gelmeyi reddeder. Bunun üzerine Mansur, Süfyan es-Sevri'nin yanına kendisi gider ve:
- "Ey Süfyan, ne isteğin varsa söyle" der. Süfyan:
- "Verecek misin?"der. Mansur'da
- "Evet," der. Süfyan-ı Sevri de:
- "Ben seni çağırtıncaya kadar gelme. Senden bir şey istemedikçe bana bir şey verme" der. Bunun üzerine Mansur elini-eteğini çeker gider ve şöyle der:
"Bütün kuşlara yem verdik. Onlar yemleri topladılar. Süfya es-Sevri hariç." Mansur âlimleri yem verilen kuşlar gibi görüyordu. Kendisini kuşlara yem veren, hayvanlara yem veren biri görüyordu. Günümüzdeki özel komiteler, özel heyetler ve benzeri kurumlar işte bu şekilde yem verenler mahiyetindedirler. Onların istediklerini kabul edenler ağlarına düşer, gözlerinde beş para olurlar.
Şehid Şeyh Abdullah Azzam (r.h) Tevbe 12 - 13 tefsiri
Ancak, âlimlerde saygınlıklarını korurlardı...
İlim ehli ilmi korusaydı, ilimde onları korurdu. İlmi nefislerde yüceltselerdi, ilim de onları yüceltirdi. Ancak ilme ihanet ettiler ve ihanet olundular. Ruhlarını tamahkârlıkla kirlettiler ve karanlıklara gömüldüler.
Bundan dolayı biz âlimlerin tutumlarını ve halifelerin dahi" onlara nasıl saygı gösterdiklerini izah etmeye çalıştık. Mesela; İmam Ebu Hanife'ye, Halife Ebu Cafer el-Mansur baş kadılığı kabullendirmek için neler yapmadı? İmam Ebu Hanife'yi hapsettirmeler... Kırbaçlatmalar... Ve sonunda zindanda hayatına son verme... İmam Ebu Hanife kendisine teklif edilen baş kadılığı kabullenmediği için zindana atılır ve orada vefat eder. İmam Ebu Hanife neden baş kadılığı kabullenmemiştir? Rivayetlere göre bunun nedenini Ebu Hanife şöyle açıklamaktadır: "Mansur teklif ettiği baş kadılığı kabullenmemle bey'atimi almak ve velayetimi kazanmak istiyordu." Ebu Hanife, Mansur'a şöyle der: "Ben senin adına kaza yetkisini kabullenmem. Çünkü sana yönelik bir mesele geldiği ve senin zıddına bir hüküm verdiğim zaman sen kabullenmezsin. Ben ticaretle uğraşmaktayım ve yargıya girmeye ihtiyaç hissetmiyorum" der. Halifeler, padişahlar insanların huzurunda âlimlere yönelmekte ve saygı göstermekteydiler. Gerçekte hoşlanmamalarına, sevmemelerine rağmen yine de içlerinde onlara karşı saygı duymakta ve âlimlerden çekinme vardı. Mansur bir konuda ihtilaf ettiği zaman o konuyu İbn Ebi Zi'b'e, Ebu Hanife ye ve İmam Malik'e gönderirdi. Bir defasında da; "sizlerin benin hilafetim hakkındaki görüşünüz nedir?" diye sordu. İbn Ebu Zi'l şu cevabı verdi; "babaların hilafeti haram yoldan ele geçirdi, çöl insan öldürerek büyük katliamlar yaptı. İstediğiniz gibi tasarruf ta bulunduğunuz bu mallar size nereden helal oldu?" İmam Malik diyor ki: "İbn Ebi Zi'b'in kanı üzerime sıçramasın diye ben elbisemi toplamaya başladım. Sonra Mansur aynı soruyu İman Malik'e yöneltir. İmam Malik ise şiddetsiz yumuşak bir ifade kullanır. Daha sonra da Ebu Hanife'ye sorar: O da şiddetli bir cevapla karşılık verir. Ve üçü de Mansur'un yanından ayrılırlar Sonra Mansur üçüne de birer kese altın gönderir ve: "Eğer bu malı İbn Ebi Zi'b ve Ebu Hanife kabul ederse ikisinin de kellesini bana getirin. Eğer Malik kabul ederse bunu ona verin" diye emreder. İbn Ebi Zi'b'e geldiğinde: "vallahi bu malı ben efendine darı helal görmüyorum. Kendi nefsime nasıl helal görebilirim," der ve kabul etmez. Ebu Hanife'ye gelir o da; "leş, kan, ve domuz eti bun dan daha helaldir" der ve kabul etmez. İmam Malik ise Mansur'un hediyesini kabul eder.
Mansur çok şiddetli biriydi. Boynu vurulanların kanını emer kıvırcık tüylü deri devamlı önünde bulunurdu. Bu deri öldürülenlerin ayağının altına konurdu. Cellat da her zaman Mansur'un yanında hazır bulunurdu. Bu nedenle Mansur bir defasında da Süfyan es-Sevri'yi çağırttırır. Süfyan es-Sevri, Mansur'un yanın; gelmeyi reddeder. Bunun üzerine Mansur, Süfyan es-Sevri'nin yanına kendisi gider ve:
- "Ey Süfyan, ne isteğin varsa söyle" der. Süfyan:
- "Verecek misin?"der. Mansur'da
- "Evet," der. Süfyan-ı Sevri de:
- "Ben seni çağırtıncaya kadar gelme. Senden bir şey istemedikçe bana bir şey verme" der. Bunun üzerine Mansur elini-eteğini çeker gider ve şöyle der:
"Bütün kuşlara yem verdik. Onlar yemleri topladılar. Süfya es-Sevri hariç." Mansur âlimleri yem verilen kuşlar gibi görüyordu. Kendisini kuşlara yem veren, hayvanlara yem veren biri görüyordu. Günümüzdeki özel komiteler, özel heyetler ve benzeri kurumlar işte bu şekilde yem verenler mahiyetindedirler. Onların istediklerini kabul edenler ağlarına düşer, gözlerinde beş para olurlar.
Şehid Şeyh Abdullah Azzam (r.h) Tevbe 12 - 13 tefsiri