Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Allah Cennete veya Cehenneme Gideceğimizi Biliyorsa Bizi Neden Yarattı?

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
3051238a-4ef3-4401-b0e4-791c728030dd.jpg
Allah'u Teâla, yarattığı insanların cennetlik veya cehennemlik olduğunu bilmiş olması, el Adl olan Allah'ın adaletine muarız olmadığı gibi, Gaybın anahtarları yanında olan Allah (c.c.)ye yakışan bir ilimdir. Allah (c.c.) yarattığı kullarının cennetlik mi, cehennemlik mi olduğunu bilmiş olması, Kullarının dünyada ne yapacaklarını (iman/amel)bildiğinden, Allah'ın gaybı bilen olmasındandır. Yoksa Allah (c.c.) haşa zalim değildir ki, kulunu sonucu belli imtihan ile kandırmış olsun!
Allah kulli irade sahibi olduğu gibi, imtihana tâbi tuttuğu kullarına akıllarıyla iyiyi kötüden ayırdedebilmesi için vermiş olduğu cûz-i iradeyi de bilir.
Kişi mu'min olup, cennetlik amel yaparak ölmesine rağmen, Allah (c.c.) : "Biz seni ezelde cehennemlik olarak tayin ettik, şirk koşmamış olsan da yaptığın amellerin faydasını göremeyeceksin" demeyecektir. Şimdi konunun ilmi delillerine geçelim:

Rabbimiz Allah (c.c.), bizleri/insanları (ve cinleri) kendisine kulluk etmemiz için yaratmış;
"Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat 56)
ve hangimizin daha hayırlı amellerde bulunacağımızı görmek için de kâinatı yaratmıştır.
"O, öyle bir Allah'dır ki, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yarattı. ..." (Hud 7)

Allah (c.c.) insanlığın atası Adem (a.s.)'ı yarattıktan sonra O'nun sırtından kıyâmete kadar dunyaya gelecek olan tüm (zurriyetini) insanları çıkartarak Rabb'liğini tasdikleterek söz almıştır.

Bir de Rabbin, Âdemoğullarından, bellerindeki zurriyetlerini alıp da onları kendi nefislerine şahid tutarak: Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" dediği vakit, "pekâlâ Rabbimizsin, şahidiz" dediler. (Bunu) kıyamet günü "Bizim bundan haberimiz yoktu." demeyesiniz diye (yapmıştık).
"Yahut: "
(Ne yapalım) daha önce babalarımız (Allah'a) ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesil olduğumuz için öyle yaptık. (Gerçekleri) iptal edenlerin yaptıkları yüzünden bizi helak mı ediyorsun?" demeyesiniz diye (sizin Rabbiniz olduğum hakkında sizleri şahit tutmuştuk)" (Âraf 172 - 173)

Bu konuda Abdullah ibn Abbas (r.anhuma), Rasulullah (s.a.v.)'den şunları rivayet etmektedir:
"Allah, Araf'ta, Âdem'in sulbundeki zerreciklerden söz aldı ve onun sulbunden yarattığı her zurriyeti çıkardı. Onlar, zerrecikler halinde önüne dizdi sonra hepsiyle yüzyüze konuştu ve onlara bu âyetleri bildirdi."

(Ahmed b. Hanbel, Musned, C: 1, S: 272)

Enes b. Mâlik (r.anhuma), Rasulullah (s.a.v.)'in bu hususta şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
"Allah Teâlâ cehennemliklerden azabı en hafif olana şöyle diyecektir: "Yeryüzünde, ne varsa hepsi senin olsaydı şimdi onlan verip kendini kurtarmak ister miydin?"
O kişi ise "Evet" diyecektir.
Bunun üzerine Allah ona: "Sen, Âdem'in sulbunde iken ben senden, bundan daha kolayını istemiştim. Bana ortak koşmamanı istemiştim, fakat sen, ortak koşmaktan direttin."
(Buhari, K. el-Enbiya bab: 1; Ahmed b Hanbel, Musned, C: 3, S: 127)


Mufessirler, nakillere dayanarak âyetin (Âraf 172) zahirî mânâsını almışlar ve Allah Teâlâ'nın, bütün insanları zerrecikler halinde Âdem'in (a.s.) sulbunden çıkarıp akıl verdiğini ve onlara, Rabb'leri olduğunu ikrar ettirdiğini, daha sonra beşer olarak dünyaya gelen insanlardan bir kısmının bu sözlerine sadık kaldıklarını bir kısmının da sözlerinden döndüklerini açıklamışlardır.

Abdullah b. Abbas (r.anh)'da Peygamber efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir;
"Allah, Âraf'ta, Âdem'in sulbundeki zerreciklerden söz aldı ve onun sulbunden yarattığı her zurriyeti çıkardı. Onlar, zerrecikler halinde önüne dizdi sonra hepsiyle yüzyüze konuştu ve onlara bu âyetleri bildirdi.
(Ahmed b. Hanbel, Musned, C: 1, Sf: 272)

Abdullah b. Amr (r.anh), Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Âdem'in sulbunden, daha sonra meydana gelecek olan insanlar, tarağın, baştan bir şeyleri alması gibi alınıp çıkarıldılar. Sonra Allah onlara: "Ben sizin Rabb'ınız değil miyim?" diye sordu.
Onlar da: "Evet sen bizim Rabb'imizsınız." dediler.
Melekler de kıyamet gününde: "Biz böyle bir şey hatırlamıyoruz" dememeniz için bizler şahidiz." dediler.

Muslim b. Yesar diyor ki:
"Ömer b. Hattab'dan bu âyet hakkında soruldu. Ömer şu cevabı verdi.
"Ben bu âyetin, Rasulullah'dan sorulduğunu duydum. Rasululullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Şubhesiz ki Allah Âdemi yarattı. Sonra onun sırtını sağı ile meshetti. Âdemden zurriyetler çıkan ve: "Bunları cennet için yarattım, bunlar, cennetliklerin amellerini işleyeceklerdir." dedi ve tekrar Âdem'in sırtını meshetti.
Yine ondan zurriyetler çıkardı ve: "Bunları da ateş için yarattım. Bunlar cehennemliklerin amellerini işleyeceklerdir.
" dedi.
(Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an sure 8, Hadis no: 3075)

Ubey b. Kâ'b'dan bu âyetin izahı hakkında şunları söylediği rivayet edilmektedir:
"Allah, Âdem'in soyundan gelecek olan insanları onun sulbunde toplamış, onlara can vermiş ve onları şekillendirmiştir. Sonra onları konuşmalarını istemiş onlar da konuşmalardır. Daha sonra bunlardan ahd almış ve bunları, kendi nefislerine şahid tutarak: "Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?" demiş,
Onlar da: "Evet, şahidiz, Sen bizim Rabb'imizsin." diye cevap vermişlerdir.
Bunun üzerine Allah: "Ben de yedi kat göğü ve yedi kat yeri ve atanız Âdem'i, kıyamet gününde: "Biz bunu bilmiyorduk." dememeniz için size karşı şahid tutuyorum. Bilin ki benden başka ne bir ilah ne de bir Rabb vardır. Hiçbir şeyi bana ortak koşmayın. Ben sizlere, sizden aldığım ahdi size hatırlatacak Peygamberlerimi göndereceğim ve sizlere kitablarımı indireceğim." dedi.
Onlar da: "Senin, bizim Rabb'imiz ve ilahımız olduğuna, bizim senden başka hiçbir Rabb'imiz olmadığına şahidlik ederiz." dediler. Ve böylece ikrarda bulundular.
(Ahmed b. Hanbel, Musned, C: 5, S: 135)

Enes b. Mâlik (r.anh), Rasulullah (s.a.v.)'in bu hususta şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
"Allah Teâlâ, cehennemliklerden azabı en hafif olana şöyle diyecektir: "Yeryüzünde ne varsa hepsi senin olsaydı şimdi onlan verip kendini kurtarmak ister miydin?"
O kişi ise "Evet" diyecektir.
Bunun üzerine Allah ona: "Sen, Âdem'in sulbunde iken ben senden, bundan daha kolayını istemiştim. Bana ortak koşmamanı istemiştim, fakat sen, ortak koşmaktan direttin
.
(Buhari, K. el-Enbiya bab: 1 ; Ahmed b Hanbel, Musned, C:3, S: 127)



"Âyetlerimizi yalanlayan ve böylece sadece kendi nefislerine zulmetmiş olan kavmin hali ne kötü bir misaldir."
"Allah kimi hidayetine erdirirse, muhakkak ki o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa, işte onlar, hüsrana uğramış kimselerdir.

"Yemin olsun ki biz, cinlerden ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır ama onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır ama onlarla hakkı görmezler. Kulakları vardır ama onunla hakkı işitmezler. İşte onlar, hayvanlar gibidir. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar, gafillerin ta kendileridir." (Â'raf 177 - 178 - 179)


Allah kimi hidayete erdirecek olursa, hidayet üzere olan işte o'dur. Kimi de sahibsiz bırakır, elinden tutmazsa işte öyle insanlar, husrana uğrayanlar ve helak olanlardır. Şubhesiz ki, biz cin ve insanlardan bir çoğunun cehenneme girecek amel işleyeceklerini bilerek onları cehennem için yarattık.
Onlann cehennemlik oluş sebebleri, kalblerinin, Allah'ın varlığını ve birliğini gösteren ve Peygamberleri'nin hak olduğunu beyan eden delilleri anlamak istememeleri, onların yüz çevirmeleri, gözleriyle bu delillere bakmamak ve kulaklarıyla da bunları dinlemek istememeleridir. İşte cehennem için yaratılan bu insanlar, kendisine konuşulanı anlamayan, hayn şerri ayırdedemeyen hayvanlar gibidirler. Hatta batıla uymada bu hayvanlardan daha da alt derecededirler. Zira, hayvanların, iyiyi kötüden ayırdeden hayrı şer'den seçen, akılları olmadığı halde onlar yine de kendilerine zarar veren şeylerden kaçınır, faydalı olan şeylere yaklaşmaya çalışırlar. Bu kâfirler ise uzun vadede kendileri için zararlı olan şeylere yaklaşır, faydalı olan şeylerden kaçınırlar.

Allah Teâlâ bu son âyette birçok cin ve insanı, cehennem için yarattığını beyan etmektedir. Bunlar Allah'ın kâfir olacaklarını bildiği kimselerdir.
Allah Teâlâ bunların, kalblerinin anlamaz, gözlerinin görmez ve kulaklarının işitmez olduklarını beyan etmektedir. Aslında bunlar, maddî olarak, anlamayan, görmeyen ve işitmeyenler değil, dünya ve âhiratlerinde kendilerine faydalı olacak şeyleri idrak etmeyen, görmeyen ve anlamayan kimselerdir. Zira bu duyu organları maddi şeylerin gerçeğini idrak etmek için bir vasıta olduğu gibi, manevî şeylerin bilinmesi ve hidayete erişilmesi için de birer vasıtadırlar. Bunlar sadece madde için kullananlar, âyet-i kerime'nin de ifade buyurduğu gibi, insanlık mertebesine ulaşamayıp hayvanlık derecesinde kalan kimselerdir. Hatta bu yeteneklerin gereğini yapmadıkları için, bu yeteneğe sahib olmayan hayvanlardan da aşağıdadırlar.

"Şubhesiz ki Allah, sivrisineği ve ondan daha üstününü misal vermekten çekinmez. İman edenler, onun, rableri tarafından bir gerçek olduğunu bilirler. Kâfirler ise: "Allah bu misalle ne kastetti?" derler. Allah bu misalle bir çoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Allah bununla sadece yoldan çıkanları saptırır." (Bakara 26)

O, iman ve itikad sahibi kişileri, inkarcı sapıklardan ayırt etmek için bu misalleri verir. Allah ve Rasulu'nu tasdik edenler Allah'ın verdiği bu ve benzeri misalerin, kendi kelamı olduğunu, kendi katından gönderildiğini ve gerçeğin ta kendisi olduğunu bilir ve kabul ederler.
Allah'ın âyetlerini inkâr eden munafıklar, muşrikler ve benzerleri ise "Allah bu misalle neyi diledi ve niçin bu misali verdi? derler. Allah, vermiş oduğu bu misalleriyle munafık ve kâfir olan birçoklarını saptırır. Buna mukabil yine bu ve benzeri misallerle, iman ve itikad sahibi olan birçoklarını da doğru yola iletir. Mu'min ve muvahhidler ise bu misalleri tasdik ettikleri için hidayetleri artar. Allah bu tür misallerle sadece itaatinden ayrılan munafıkları saptırır.
Muşrikler, inkarcılar, Kur'an-ı Kerim'in, çeşitli vesilelerle, örümcek, sinek gibi yaratıkları misal vermesini alay konusu yapmışlar ve "İlahi kitabta hiç misal olur mu?" gibi inkarcı itirazlarına devam etmişler, işte bu âyet-i kerime de onlara bu cevabı vermiştir.
 
Üst Ana Sayfa Alt