ALLAH;
Bismillah her Hayr'ın başıdır.
Bir zaman gayet; akıllı, zengin, güçlü ve mahir bir ressam,sadece takdir edilmek amacıyla bir resim sergisi açmış. Fakat sahnenin gerisinde durmuş, kendisini konuklara göstermemiş. Konuklara her türlü ikramı yapmış.
Resim sergisini gezen misafirler, harika eserlere bakmışlar;ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken, birisi; ressamı göremediği için; “acaba bu harika resimleri kim yapmıştır?” diye bir soru ortaya atmış.
Bir kısım insanlar;bu resimler “kendi kendine” olmuştur demişler.
Bir kısım insanlar; bu resimleri “tabiat kanunlarının” yaptığını iddia etmişler.
Bir kısım insanlar ise; “tabloyu meydana getiren materyaller olan boya, fırça, kağıt, kafa kafaya verip birleşerek, bu harika resimleri meydana getirmiştir” demişler.
Bir kısım insanlar ise;harika eserlerin ve ikramların; “ancak akıllı,mahir,güçlü, zengin bir sanatkar tarafından” yapılabileceğini, söyleyip; kendilerine ikramda bulunan,O sanatkarı içeriden, alkışlar ile çağırıp, kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler.
İşte biz de; bu canlı kainatın, tek; sanatkarına, yaratıcısına, Rabb”ine, İlah”ına, Musavvir”ine, Bedii”sine, Malik’ine; Allah diyoruz.
Bir sanatkarın yaptığı bir eser ile; Allah”ın bir şeyi yaratmasındaki fark şudur ki; sanatkar; Allah”ın yarattığı materyalleri kullanarak ancak bir eser yapabilir.
Mesela; bir ressam; boya,fırça vs.materyalleri kullanarak ancak cansız bir insan resmi yapabilmektedir. Allah ise, bir başkasına veya başka bir şeye muhtaç olmadan ve yine kendisinin yarattığı ve kendi eseri olan zerrecik bir nutfeden; koca bir insanı inşaa etmekte ve canlı ve cüz-i iradesi, aklı, şuuru, nefsi, vicdanı, ruhu, duyguları, duyu organları, sinir sistemi vs. olan harika bir eser yaratmaktadır.
Evet evet;pozitif ilimler;” bu kainat nasıl yaratılmıştır” sorusunu cevaplamaya çalışır.Din ise;”bu kainatı kim ve ne için yaratmıştır” sorusunu cevaplamaya çalışır.
***Bir eser,sanatkarının bir parçası olmadığı gibi; sanatkar da, eserinin bir parçası değildir.Yani mahlukat, Allah”ın bir parçası değil, eseridir. Yani vahdet-ül vücudu doğru anlamak gerektir.Yoksa Allah mahlukatın bir parçası olsa idi; cehennemde cehennemliklerle birlikte; kendi kendini yakması gibi akla ve mantığa aykırı bir şey olur idi.***
Mesela; bir balona üfleyerek şişiren bir kişinin nefesinin; o balonun içinde olması; o kişinin balonun,bir parçası olduğunu göstermediği gibi;hem balon da o kişiden farklı ve ayrı bir şeydir.Hem Allah;Ferd olduğundan,eşi ve benzeri olmadığından; mahlukatın cinsinden olamaz ve Allah; yarattığı hiçbir şeye benzemez.
Mesela;bir aynada tezahür eden güneşin timsaline istinaden; o ayna ben güneşim diyemez. Belki ben güneşi gösteriyorum diyebilir. Hey kendini Nemrut veya Fravun gibi; Allah olduğunu zanneden ahmak; sen kim; Allah kim!Hem senin gibi bir faniyi cehennemden kurtaracak kim!
Bir esere bakıldığı zaman; eser sahibi unutulmamalı.Mana-i harfi ile bakılmalı. Yani;Ne güzel bir ayna diyerek, dikkatli ve kem bakıp nazar ile aynanın camını ve aynanın ustasının kalbini kırmamalı. “Maşaallah, Fesubhanallah; bu aynanın ustası gerçekten harika ve mahir birisi” diyerek, sanatkarını da sena ve takdir etmeli, ikramları içinde teşekkür etmeli.
*Sual:Allah”ı kim yaratmıştır?
Elcevap:Allah’ı kimse yaratamaz. Yaratılan bir şey zaten Allah olamaz.
Evet evet;Allah; eşi,benzeri,rakibi, ortağı olmamalı. Ölümsüz,ölmeyen ve öldürülemeyen;Ezeli ve Ebedi yani başlangıcı ve sonu olmayan,kusursuz,varlığı hiçbir zaman değişmeyen,en üstün,tek bir şey olmalı ve hiçbirşeye muhtaç olmamalıdır.
Bir varlık; nasıl olur da;başka bir varlık tarafından yaratılmamış, her şeyin tek yaratıcısı, kendisinden evvel hiçbir şeyin olmadığı,kıyametten sonra da bir vakit kendisinden sonra hiçbir varlığın olmayacağı; doğmamış, doğrulmamış, zamandan ve mekandan münezzeh, ölmeyen, varlığı hiç değişmeyen, çok sabırlı, çok merhametli; bir varlık olur?Bu Uluhiyyet sırrı; bizim için, kapalı bir kapı olsun.
Farzedelim ki; bir sarayın açık doksan dokuz kapısı olsun.Ama bir kapısı kapalı olsun ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilsin ve anahtarda sadece O”nda olsun. Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık kapıların herhangi birinden içeri girebilir.Ama inat edip, açık kapılardan saraya girmemek ve kapalı kapının önünde durmak; o kapalı kapıyı açamadığı için, bu saraya girilemez demek, saray sahibini;inkar etmek, kabul etmemek, red etmek;hiç akıl karı değildir.
Bu sefer biz ;o dessas şeytana; aksi ile kanıt yöntemi ile;şu soruyu soralım.
*Peki,Allah yoksa; bu kainatı kim yaratmıştır? Yani resim sergisindeki harika eserleri kim yapmıştır?
Ey şeytan susuyorsun.Kibrinden,enaniyetinden,inadından ve kandırdığın dostlarına mahcup olmamak için, Allah”tır diyemiyorsun! Cansız bir eserin bile sanatkarı var iken ve olması lazım iken;canlı bir eserin sahibi evleviyetle, haydi haydi vardır.
***Hz.Ali”ye bir gün Allah”a ve Ahiret gününe inanmayan birisi gelir ve “insanlar ölünce yok olur;Hem Allah ve Ahiret yoktur”der.Hz.Ali;o kişiye;farzedelim senin dediğin doğru olsun, ne sana nede bana hiçbirşey olmaz, ama ”Ya; varsa” diye cevap verir.O kişi;bu ihtimali hiç düşünmemiştim der.***
Evet evet; inanan kişi,inancından dolayı bir şey kaybetmez ama; inanmayan kişi; işini şansa bırakmış olur ki;bu da akıl karı değildir.
Hey kardeş yanlış anlama;Allah'a inanan kişi, işini şansa bırakmak istemediği için değil; bilakis kalben, aklen,vicdanen tereddütsüz ve karşılıksız tasdik ettiği için inanır.
*Sual:Madem,her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;o halde insanlardan niçin hesap soruluyor ve niçin cehenneme gidiyor?
Elcevap:Evet her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;ama, kader defterinde yazılı olduğu için o şey olmuyor.
Mesela; Bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hem de geleceği de bir manada görebilir.Bir meteoroloji uzmanı da uydudan gelen fotoğraflara bakarak bir manada geleceği görebilir.
Meteoroloji uzmanı, uydudan gelen fotoğraflara ve bilgilere bakarak, görüyor ki, Ülke”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplayarak,hemen defterine şunları yazıyor ”yarın Ülke bulutlu ve yağışlı olacak”.
Bulutların gelmesine daha bir gün var.Bir gün sonra, Ülke bulutlu ve yağışlı olsa;
Sual: Acaba meteoroloji uzmanı bir gün önceden defterine,bu olayı yazdığı için mi olaylar oluyor?
Yoksa uzman olayları uydudan önceden öngördü de mi yazdı?
Elcevap;Uzman olayları uydudan önceden öngördü de yazdı.
Yani;meteoroloji uzmanı;önceden defterine yazdığı için o olaylar olmamakta;fakat olayı önceden uydudan,öngörüp, öyle yazmıştır.
Mesela;Aklı başında bir adam, bir taksiye binse;taksiciye;”beni çabuk, şu dar, tali yoldan; şu diyara götür'' dese.
Taksici ise;nazik bir biçimde ona;“daha güvenli,doğru ve tehlikesiz, ana bir yoldan,seni daha rahat ve çabuk götürebilirim;hem dediğin yol tehlikeli,dar ve virajlıdır, o yolda başımıza bir kaza gelebilir” diye cevap verse.
Ve fakat o adam; taksiciyi zorlasa; ve o tehlikeli,dar, virajlı yolda,bir kaza olsa.
Sual:O adam;taksiciye; ”bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi; sen beni bu yoldan getirmese idin bu kaza olmayacaktı” diyebilir mi?
Elcevap: Diyemez:Çünkü;kendisi tehlikeli yolu istemiştir.Ne zorla arabaya bindirilmiş, nede istemediği bir yoldan götürülmüştür.Hem taksiciyi, kendisi zorlamıştır.Hem taksici,gerekli uyarıyı da baştan yapmıştır.Hem taksici işi gereği; görevini yerine getirmiştir.Suç; götüren taksici de değil,tehlikeli yoldan ısrar ile gitmek isteyen; o adamdadır.
Hey kardeş yanlış anlama;bir tabancadan çıkan kurşun ile ölen bir kişi için;Mütezile gibi; ’ateş edilmeseydi adam ölmeyecekti’ veya Cebriye gibi;’ateş edilmese bile o kişi yine ölecekti ‘denilemez. Doğrusu ‘tabanca ile ateş edilmeseydi,o adamın ölüp ölmeyeceği; bizce meçhuldur’ denilir.
Hem;küçükler akıl baliğ olunca;yani farık ve mümeyyiz olunca yani iyiyi kötüden fark etmeye başladıklarında; sorumlulukları başlar, amel defterleri açılır. Aklı olmayan deli ve mecnunlardan hesap sorulmaz. Zorla, cebren imzalatılan senet; hukuken geçerli de değildir.
Hey kardeş yıldız haritası,yüzdeki ben ve alın veya avuç içi çizgileri hepten manasızda değildir. Şayet geçmiş ve gelecek ile ilgili gerçek bilgilere ulaşmak ister isen;Kuran-ı Kerim”i dikkatlice incelemelisin.
Hey kardeş; şer olan bişeyi şiddetle Allah'tan isteyen insanın; o şer olan bişeyin Allah tarafından yaratılması şer değildir.Şer olan; o şer olan bişeyi istemektir.Yoksa Allah hiçbir zaman;hiçbirşey için şer istemez.Çünkü O kusursuzdur.
*Sualua ve tevekkül nedir?Şartları nedir?Niçin her duamız kabul olmuyor?
Elcevapua;mahlukatın;Allah”a muhtaç olduğunu anlaması, hissetmesi ve ihtiyacını Allah”a fiili ve kavli arz etmesidir. Hem duanın şartları vardır.Hem her duada mutlaka kabul edilir diye de bir şey yoktur.Fakat her duaya bir cevap vardır.Ya dua aynen kabul edilir veya sizin için hayırlı olmadığından kabul edilmez veya ahirete talik edilir,yani ahirette karşılığı verilir.
Bir çiftçi, ürün almak için,evvela; toprağını sürecek, tohumu dikecek, sulayacak vs.yani; cüz-i iradesini kullanarak, fiili dua edecek.Sonra; küll-i irade sahibi olan, Allah”a;ürün vermesi için kavli,sözlü dua edecek. Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.
Mesela;Çekirge,kuraklık ve sel afeti gibi. Fiili ve kavli dualardan;yani şartlardan birinin eksik olması neticeye engeldir.Hem kavli dua da halisane olmalı;istiğfar, şükür, Peygambere Salat ve Selam ile duaya başlanmalı,mümkün ise;Allah”ın tüm isimleri zikredilmelidir.
Önce devemizi sağlam bir kazığa,sağlam bir ip ile bağlamalı, sonra; benim devem kaçmaz veya kaçamaz veya kaçırılamaz dememeli,kavli, sözlü duamızı da hiçbir zaman unutmamalı.Devenin dizgini her zaman elinizde olmalı, gerektiğinde o dizgini gevşetmeli, gerektiğinde çekmeli; ama hiçbir zaman dizgini elden bırakılmamalı. Her zaman sürünün başında bir çoban olmalı, tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamalıdır.
Bundan sonra da; Erzurumlu İbrahim Hakkı”nın Marifetname eserinde dediği gibi;”Mevla neyler, neylerse güzel eyler” diyip sabır ile beklemeli; bu kainatın da bir Sultan”ı,Malik”i ve sahibinin olduğunu bilmeli. “Hasbunallahu nimel vekil” diyerek;Allah”a; Tevekkül edip,güvenmeli.
***Hey gemici kardeş filikayı almayı unutmayasın.Hey yüzücü kardeş can yeleği takasın.Sakın yanlış anlama;biz sen yüzme bilmiyorsun demiyoruz.Allah”a güvenme de demiyoruz.Biz diyoruz ki;el ve ayaklarına kramp girdiği zaman boğulma ve kendine de fazla güvenme; tedbiri elden hiçbirzaman bırakma diyoruz.Sana gülen olursa da aldırma diyoruz.***
Ey Aziz yolcu, elindeki torbayı, bindiğin geminin üzerine bırak, çünkü ayrıca elde taşıman ve kendine yük etmen hiç akıl karı değildir.
Gerekli iş,görev,vazife ve tedbirlerinizi aldıktan sonra da; benim gemimi hiçbir güç batırılamaz veya benim gemim, batmaz,batamaz diyerek, gururlanıp, Gayretullaha toslamamalı.
Mesela;bir vakit Tıtanıc isminde, cesim, büyük, bir gemi yapılmış “bu gemiyi Allah bile batıramaz” diye iddia edilmiş.O gemi; daha ilk seferinde Allah”ın bir aysbergine toslamış ve batmıştır.
Ey Aziz insan;sen bu kainatın Halifesi ve Sultanısın. Siz yaprak değilsiniz ki, rüzgar nereye savurursa oraya gidesiniz.O halde bir köle gibi değil, bir reis-i cumhur gibi emir ve sorumluluk sahibi ol.Dikkat et; sana emanet olarak verilen mülkü ve tebanı ve aileni ve mevcudatı koru.Emanete hıyanetlik etme ve bil ki onların her birinden,bir gün mutlaka; bir bir hesaba çekileceksin.
***Ayrıca; insanın cüz-i iradesinden başka kendisine ait günahları ve borçları vardır. Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olan iştirakçilerine aittir.***
Ey Aziz insan;sen, kafa feneri hükmünde olan cüz-i aklın ile ancak dar, kısıtlı ve sınırlı bir alanı aydınlatabilirsin.Kendini bir güneş, zan ederek; her şeyi aydınlatamazsın.Hem güneş bile sadece dünyanın belli bir yüzünü ancak aydınlatabilmektedir.
Her şeye muhtaç olan birisinin, hiçbir şeye muhtaç olmayan ve Samed olan Allah”ın kapısını çalması doğru şeydir. Yanlış olan; kişinin hiçbir şeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir.
Evet evet;oruç;hem insanı terbiye eder,hem Allah”a muhtaç olduğunu hatırlatır. Misafirin; babanın çocuğuna ve mazlumun duası ise asla geri çevrilmez.
*Sual in nedir?Zaten bu din değilmi afyon gibi bizi uyuttu? İlerlememize ve yükselmemize mani oldu!Zaten bütün savaşlarda din yüzünden çıkmadı mı?
Elcevabin;Hayatın,hayatıdır.Din; Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini, daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. Hem;İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine ve kast sistemine karşıdır. Köleliği ve cariyeliği de zaman içinde ref ve tasfiye etmiştir.Hem savaş esiri de;köle değildir. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete; hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder. İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.
Haksız yere bir insanı kasten öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Mesela; öldürülen o kişi ihtimal dahilindedir ki, insanlığı kurtaracak önemli bir buluşa imza atabilir veya bir kişinin katli, öldürülmesi; bir dünya savaşına da sebep olabilir. Mesela; birinci dünya savaşında olduğu gibi.
Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.Müjdeleyiniz,nefret ettirmeyiniz.Yıkıcı değil, yapıcı olunuz. Alan el değil, veren el olunuz.Cüz-i bir şer için,küll-i bir Hayrı terk etmeyiniz.
Mesela;küll-i bir hayır olan ve sayısız mahlukatın susuzluk ihtiyacını gideren yağmurun yağması ile;üzeri ıslanan birisi” yağmur şerdir” diyemez ve o kişi için de yağmur terk edilemez.
Hayırda yarışınız.Anne ve babaya;sizleri kötülüğe zorlamadıkları sürece itaat ediniz. Yakınları,kimsesizleri, yaşlıları, yolcuları, hastaları, komşuları,dul ve yetimleri, küçükleri, talebeleri, bekarları, masumları, mecnunları, savaş esirlerini, zorda ve çaresiz durumdaki borçluları koruyunuz ve gözetiniz.
Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır. Zerrece Allah”a imanı olan; hesaptan sonra cennete girecektir.
***İslam dininin; Peygamberi, Hz.Muhammed aleyhisselam”dır,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman; hem İncile, hem Hz.İsa peygambere; hem,Tevrata,hem Hz.Musa peygambere; hem Zebur”a, hem Hz.Davud peygambere; yani tüm orjinal semavi kitap ve peygamberlere zaten inandığı için; din değiştirmesine gerek olmadığı gibi; hiç mi hiç, akıl karı da değildir.***
Evet evet;çoğu savaş ve kavgaların asıl sebebi din değil;menfaat çatışmasıdır. Asıl savaş ise; imanı kazanmak veya kaybetmek savaşıdır. Hem zulme de rıza göstermemeli. Hem komşu devletler ile iyi geçinmeli, karlı ticaret yapmalı. Ama iç ve dış hainlere de müsaade etmemeli; daima uyanık ve tedbirli olmalı.
Bismillah her Hayr'ın başıdır.
Bir zaman gayet; akıllı, zengin, güçlü ve mahir bir ressam,sadece takdir edilmek amacıyla bir resim sergisi açmış. Fakat sahnenin gerisinde durmuş, kendisini konuklara göstermemiş. Konuklara her türlü ikramı yapmış.
Resim sergisini gezen misafirler, harika eserlere bakmışlar;ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken, birisi; ressamı göremediği için; “acaba bu harika resimleri kim yapmıştır?” diye bir soru ortaya atmış.
Bir kısım insanlar;bu resimler “kendi kendine” olmuştur demişler.
Bir kısım insanlar; bu resimleri “tabiat kanunlarının” yaptığını iddia etmişler.
Bir kısım insanlar ise; “tabloyu meydana getiren materyaller olan boya, fırça, kağıt, kafa kafaya verip birleşerek, bu harika resimleri meydana getirmiştir” demişler.
Bir kısım insanlar ise;harika eserlerin ve ikramların; “ancak akıllı,mahir,güçlü, zengin bir sanatkar tarafından” yapılabileceğini, söyleyip; kendilerine ikramda bulunan,O sanatkarı içeriden, alkışlar ile çağırıp, kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler.
İşte biz de; bu canlı kainatın, tek; sanatkarına, yaratıcısına, Rabb”ine, İlah”ına, Musavvir”ine, Bedii”sine, Malik’ine; Allah diyoruz.
Bir sanatkarın yaptığı bir eser ile; Allah”ın bir şeyi yaratmasındaki fark şudur ki; sanatkar; Allah”ın yarattığı materyalleri kullanarak ancak bir eser yapabilir.
Mesela; bir ressam; boya,fırça vs.materyalleri kullanarak ancak cansız bir insan resmi yapabilmektedir. Allah ise, bir başkasına veya başka bir şeye muhtaç olmadan ve yine kendisinin yarattığı ve kendi eseri olan zerrecik bir nutfeden; koca bir insanı inşaa etmekte ve canlı ve cüz-i iradesi, aklı, şuuru, nefsi, vicdanı, ruhu, duyguları, duyu organları, sinir sistemi vs. olan harika bir eser yaratmaktadır.
Evet evet;pozitif ilimler;” bu kainat nasıl yaratılmıştır” sorusunu cevaplamaya çalışır.Din ise;”bu kainatı kim ve ne için yaratmıştır” sorusunu cevaplamaya çalışır.
***Bir eser,sanatkarının bir parçası olmadığı gibi; sanatkar da, eserinin bir parçası değildir.Yani mahlukat, Allah”ın bir parçası değil, eseridir. Yani vahdet-ül vücudu doğru anlamak gerektir.Yoksa Allah mahlukatın bir parçası olsa idi; cehennemde cehennemliklerle birlikte; kendi kendini yakması gibi akla ve mantığa aykırı bir şey olur idi.***
Mesela; bir balona üfleyerek şişiren bir kişinin nefesinin; o balonun içinde olması; o kişinin balonun,bir parçası olduğunu göstermediği gibi;hem balon da o kişiden farklı ve ayrı bir şeydir.Hem Allah;Ferd olduğundan,eşi ve benzeri olmadığından; mahlukatın cinsinden olamaz ve Allah; yarattığı hiçbir şeye benzemez.
Mesela;bir aynada tezahür eden güneşin timsaline istinaden; o ayna ben güneşim diyemez. Belki ben güneşi gösteriyorum diyebilir. Hey kendini Nemrut veya Fravun gibi; Allah olduğunu zanneden ahmak; sen kim; Allah kim!Hem senin gibi bir faniyi cehennemden kurtaracak kim!
Bir esere bakıldığı zaman; eser sahibi unutulmamalı.Mana-i harfi ile bakılmalı. Yani;Ne güzel bir ayna diyerek, dikkatli ve kem bakıp nazar ile aynanın camını ve aynanın ustasının kalbini kırmamalı. “Maşaallah, Fesubhanallah; bu aynanın ustası gerçekten harika ve mahir birisi” diyerek, sanatkarını da sena ve takdir etmeli, ikramları içinde teşekkür etmeli.
*Sual:Allah”ı kim yaratmıştır?
Elcevap:Allah’ı kimse yaratamaz. Yaratılan bir şey zaten Allah olamaz.
Evet evet;Allah; eşi,benzeri,rakibi, ortağı olmamalı. Ölümsüz,ölmeyen ve öldürülemeyen;Ezeli ve Ebedi yani başlangıcı ve sonu olmayan,kusursuz,varlığı hiçbir zaman değişmeyen,en üstün,tek bir şey olmalı ve hiçbirşeye muhtaç olmamalıdır.
Bir varlık; nasıl olur da;başka bir varlık tarafından yaratılmamış, her şeyin tek yaratıcısı, kendisinden evvel hiçbir şeyin olmadığı,kıyametten sonra da bir vakit kendisinden sonra hiçbir varlığın olmayacağı; doğmamış, doğrulmamış, zamandan ve mekandan münezzeh, ölmeyen, varlığı hiç değişmeyen, çok sabırlı, çok merhametli; bir varlık olur?Bu Uluhiyyet sırrı; bizim için, kapalı bir kapı olsun.
Farzedelim ki; bir sarayın açık doksan dokuz kapısı olsun.Ama bir kapısı kapalı olsun ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilsin ve anahtarda sadece O”nda olsun. Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık kapıların herhangi birinden içeri girebilir.Ama inat edip, açık kapılardan saraya girmemek ve kapalı kapının önünde durmak; o kapalı kapıyı açamadığı için, bu saraya girilemez demek, saray sahibini;inkar etmek, kabul etmemek, red etmek;hiç akıl karı değildir.
Bu sefer biz ;o dessas şeytana; aksi ile kanıt yöntemi ile;şu soruyu soralım.
*Peki,Allah yoksa; bu kainatı kim yaratmıştır? Yani resim sergisindeki harika eserleri kim yapmıştır?
Ey şeytan susuyorsun.Kibrinden,enaniyetinden,inadından ve kandırdığın dostlarına mahcup olmamak için, Allah”tır diyemiyorsun! Cansız bir eserin bile sanatkarı var iken ve olması lazım iken;canlı bir eserin sahibi evleviyetle, haydi haydi vardır.
***Hz.Ali”ye bir gün Allah”a ve Ahiret gününe inanmayan birisi gelir ve “insanlar ölünce yok olur;Hem Allah ve Ahiret yoktur”der.Hz.Ali;o kişiye;farzedelim senin dediğin doğru olsun, ne sana nede bana hiçbirşey olmaz, ama ”Ya; varsa” diye cevap verir.O kişi;bu ihtimali hiç düşünmemiştim der.***
Evet evet; inanan kişi,inancından dolayı bir şey kaybetmez ama; inanmayan kişi; işini şansa bırakmış olur ki;bu da akıl karı değildir.
Hey kardeş yanlış anlama;Allah'a inanan kişi, işini şansa bırakmak istemediği için değil; bilakis kalben, aklen,vicdanen tereddütsüz ve karşılıksız tasdik ettiği için inanır.
*Sual:Madem,her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;o halde insanlardan niçin hesap soruluyor ve niçin cehenneme gidiyor?
Elcevap:Evet her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;ama, kader defterinde yazılı olduğu için o şey olmuyor.
Mesela; Bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hem de geleceği de bir manada görebilir.Bir meteoroloji uzmanı da uydudan gelen fotoğraflara bakarak bir manada geleceği görebilir.
Meteoroloji uzmanı, uydudan gelen fotoğraflara ve bilgilere bakarak, görüyor ki, Ülke”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplayarak,hemen defterine şunları yazıyor ”yarın Ülke bulutlu ve yağışlı olacak”.
Bulutların gelmesine daha bir gün var.Bir gün sonra, Ülke bulutlu ve yağışlı olsa;
Sual: Acaba meteoroloji uzmanı bir gün önceden defterine,bu olayı yazdığı için mi olaylar oluyor?
Yoksa uzman olayları uydudan önceden öngördü de mi yazdı?
Elcevap;Uzman olayları uydudan önceden öngördü de yazdı.
Yani;meteoroloji uzmanı;önceden defterine yazdığı için o olaylar olmamakta;fakat olayı önceden uydudan,öngörüp, öyle yazmıştır.
Mesela;Aklı başında bir adam, bir taksiye binse;taksiciye;”beni çabuk, şu dar, tali yoldan; şu diyara götür'' dese.
Taksici ise;nazik bir biçimde ona;“daha güvenli,doğru ve tehlikesiz, ana bir yoldan,seni daha rahat ve çabuk götürebilirim;hem dediğin yol tehlikeli,dar ve virajlıdır, o yolda başımıza bir kaza gelebilir” diye cevap verse.
Ve fakat o adam; taksiciyi zorlasa; ve o tehlikeli,dar, virajlı yolda,bir kaza olsa.
Sual:O adam;taksiciye; ”bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi; sen beni bu yoldan getirmese idin bu kaza olmayacaktı” diyebilir mi?
Elcevap: Diyemez:Çünkü;kendisi tehlikeli yolu istemiştir.Ne zorla arabaya bindirilmiş, nede istemediği bir yoldan götürülmüştür.Hem taksiciyi, kendisi zorlamıştır.Hem taksici,gerekli uyarıyı da baştan yapmıştır.Hem taksici işi gereği; görevini yerine getirmiştir.Suç; götüren taksici de değil,tehlikeli yoldan ısrar ile gitmek isteyen; o adamdadır.
Hey kardeş yanlış anlama;bir tabancadan çıkan kurşun ile ölen bir kişi için;Mütezile gibi; ’ateş edilmeseydi adam ölmeyecekti’ veya Cebriye gibi;’ateş edilmese bile o kişi yine ölecekti ‘denilemez. Doğrusu ‘tabanca ile ateş edilmeseydi,o adamın ölüp ölmeyeceği; bizce meçhuldur’ denilir.
Hem;küçükler akıl baliğ olunca;yani farık ve mümeyyiz olunca yani iyiyi kötüden fark etmeye başladıklarında; sorumlulukları başlar, amel defterleri açılır. Aklı olmayan deli ve mecnunlardan hesap sorulmaz. Zorla, cebren imzalatılan senet; hukuken geçerli de değildir.
Hey kardeş yıldız haritası,yüzdeki ben ve alın veya avuç içi çizgileri hepten manasızda değildir. Şayet geçmiş ve gelecek ile ilgili gerçek bilgilere ulaşmak ister isen;Kuran-ı Kerim”i dikkatlice incelemelisin.
Hey kardeş; şer olan bişeyi şiddetle Allah'tan isteyen insanın; o şer olan bişeyin Allah tarafından yaratılması şer değildir.Şer olan; o şer olan bişeyi istemektir.Yoksa Allah hiçbir zaman;hiçbirşey için şer istemez.Çünkü O kusursuzdur.
*Sualua ve tevekkül nedir?Şartları nedir?Niçin her duamız kabul olmuyor?
Elcevapua;mahlukatın;Allah”a muhtaç olduğunu anlaması, hissetmesi ve ihtiyacını Allah”a fiili ve kavli arz etmesidir. Hem duanın şartları vardır.Hem her duada mutlaka kabul edilir diye de bir şey yoktur.Fakat her duaya bir cevap vardır.Ya dua aynen kabul edilir veya sizin için hayırlı olmadığından kabul edilmez veya ahirete talik edilir,yani ahirette karşılığı verilir.
Bir çiftçi, ürün almak için,evvela; toprağını sürecek, tohumu dikecek, sulayacak vs.yani; cüz-i iradesini kullanarak, fiili dua edecek.Sonra; küll-i irade sahibi olan, Allah”a;ürün vermesi için kavli,sözlü dua edecek. Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.
Mesela;Çekirge,kuraklık ve sel afeti gibi. Fiili ve kavli dualardan;yani şartlardan birinin eksik olması neticeye engeldir.Hem kavli dua da halisane olmalı;istiğfar, şükür, Peygambere Salat ve Selam ile duaya başlanmalı,mümkün ise;Allah”ın tüm isimleri zikredilmelidir.
Önce devemizi sağlam bir kazığa,sağlam bir ip ile bağlamalı, sonra; benim devem kaçmaz veya kaçamaz veya kaçırılamaz dememeli,kavli, sözlü duamızı da hiçbir zaman unutmamalı.Devenin dizgini her zaman elinizde olmalı, gerektiğinde o dizgini gevşetmeli, gerektiğinde çekmeli; ama hiçbir zaman dizgini elden bırakılmamalı. Her zaman sürünün başında bir çoban olmalı, tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamalıdır.
Bundan sonra da; Erzurumlu İbrahim Hakkı”nın Marifetname eserinde dediği gibi;”Mevla neyler, neylerse güzel eyler” diyip sabır ile beklemeli; bu kainatın da bir Sultan”ı,Malik”i ve sahibinin olduğunu bilmeli. “Hasbunallahu nimel vekil” diyerek;Allah”a; Tevekkül edip,güvenmeli.
***Hey gemici kardeş filikayı almayı unutmayasın.Hey yüzücü kardeş can yeleği takasın.Sakın yanlış anlama;biz sen yüzme bilmiyorsun demiyoruz.Allah”a güvenme de demiyoruz.Biz diyoruz ki;el ve ayaklarına kramp girdiği zaman boğulma ve kendine de fazla güvenme; tedbiri elden hiçbirzaman bırakma diyoruz.Sana gülen olursa da aldırma diyoruz.***
Ey Aziz yolcu, elindeki torbayı, bindiğin geminin üzerine bırak, çünkü ayrıca elde taşıman ve kendine yük etmen hiç akıl karı değildir.
Gerekli iş,görev,vazife ve tedbirlerinizi aldıktan sonra da; benim gemimi hiçbir güç batırılamaz veya benim gemim, batmaz,batamaz diyerek, gururlanıp, Gayretullaha toslamamalı.
Mesela;bir vakit Tıtanıc isminde, cesim, büyük, bir gemi yapılmış “bu gemiyi Allah bile batıramaz” diye iddia edilmiş.O gemi; daha ilk seferinde Allah”ın bir aysbergine toslamış ve batmıştır.
Ey Aziz insan;sen bu kainatın Halifesi ve Sultanısın. Siz yaprak değilsiniz ki, rüzgar nereye savurursa oraya gidesiniz.O halde bir köle gibi değil, bir reis-i cumhur gibi emir ve sorumluluk sahibi ol.Dikkat et; sana emanet olarak verilen mülkü ve tebanı ve aileni ve mevcudatı koru.Emanete hıyanetlik etme ve bil ki onların her birinden,bir gün mutlaka; bir bir hesaba çekileceksin.
***Ayrıca; insanın cüz-i iradesinden başka kendisine ait günahları ve borçları vardır. Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olan iştirakçilerine aittir.***
Ey Aziz insan;sen, kafa feneri hükmünde olan cüz-i aklın ile ancak dar, kısıtlı ve sınırlı bir alanı aydınlatabilirsin.Kendini bir güneş, zan ederek; her şeyi aydınlatamazsın.Hem güneş bile sadece dünyanın belli bir yüzünü ancak aydınlatabilmektedir.
Her şeye muhtaç olan birisinin, hiçbir şeye muhtaç olmayan ve Samed olan Allah”ın kapısını çalması doğru şeydir. Yanlış olan; kişinin hiçbir şeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir.
Evet evet;oruç;hem insanı terbiye eder,hem Allah”a muhtaç olduğunu hatırlatır. Misafirin; babanın çocuğuna ve mazlumun duası ise asla geri çevrilmez.
*Sual in nedir?Zaten bu din değilmi afyon gibi bizi uyuttu? İlerlememize ve yükselmemize mani oldu!Zaten bütün savaşlarda din yüzünden çıkmadı mı?
Elcevabin;Hayatın,hayatıdır.Din; Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini, daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. Hem;İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine ve kast sistemine karşıdır. Köleliği ve cariyeliği de zaman içinde ref ve tasfiye etmiştir.Hem savaş esiri de;köle değildir. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete; hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder. İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.
Haksız yere bir insanı kasten öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Mesela; öldürülen o kişi ihtimal dahilindedir ki, insanlığı kurtaracak önemli bir buluşa imza atabilir veya bir kişinin katli, öldürülmesi; bir dünya savaşına da sebep olabilir. Mesela; birinci dünya savaşında olduğu gibi.
Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.Müjdeleyiniz,nefret ettirmeyiniz.Yıkıcı değil, yapıcı olunuz. Alan el değil, veren el olunuz.Cüz-i bir şer için,küll-i bir Hayrı terk etmeyiniz.
Mesela;küll-i bir hayır olan ve sayısız mahlukatın susuzluk ihtiyacını gideren yağmurun yağması ile;üzeri ıslanan birisi” yağmur şerdir” diyemez ve o kişi için de yağmur terk edilemez.
Hayırda yarışınız.Anne ve babaya;sizleri kötülüğe zorlamadıkları sürece itaat ediniz. Yakınları,kimsesizleri, yaşlıları, yolcuları, hastaları, komşuları,dul ve yetimleri, küçükleri, talebeleri, bekarları, masumları, mecnunları, savaş esirlerini, zorda ve çaresiz durumdaki borçluları koruyunuz ve gözetiniz.
Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır. Zerrece Allah”a imanı olan; hesaptan sonra cennete girecektir.
***İslam dininin; Peygamberi, Hz.Muhammed aleyhisselam”dır,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman; hem İncile, hem Hz.İsa peygambere; hem,Tevrata,hem Hz.Musa peygambere; hem Zebur”a, hem Hz.Davud peygambere; yani tüm orjinal semavi kitap ve peygamberlere zaten inandığı için; din değiştirmesine gerek olmadığı gibi; hiç mi hiç, akıl karı da değildir.***
Evet evet;çoğu savaş ve kavgaların asıl sebebi din değil;menfaat çatışmasıdır. Asıl savaş ise; imanı kazanmak veya kaybetmek savaşıdır. Hem zulme de rıza göstermemeli. Hem komşu devletler ile iyi geçinmeli, karlı ticaret yapmalı. Ama iç ve dış hainlere de müsaade etmemeli; daima uyanık ve tedbirli olmalı.