H
Çevrimdışı
EVLİYADAN YARDIM İSTENİR
Selamun aleykum kardeslerim
Konunun anlaşılması kafirler ve putları için inen ayetleri düşündüğünüz zaman zor
Bu konuda tereddüt eden şüpheye düşen kardeslerimize hak vermek lazım çünkü onların korkusu ALLAH ın razı olmadığı bir işi yapıp günaha girmemek kaygısıdır
Aslında çok kolay ve basit ama bunu anlamak için birkaç konuyu delilleri iyi bilmek lazım
EĞER SABIRLA YAZACAKLARIMI DELİLLERİ OKURSANIZ KONUYU ANLARSINIZ
YADA BİR ÇOĞUNUZUN KAFASINDAKİ BİLDİKLERİ İLE HEMEN HUKUM VERİP BENİ MÜŞRİK
SAPIK AAA MÜŞRİKE BAK YAA BU BİLMİYOMU BİZİM BİLDİĞİMİZ AYETLERİ KÖRMU
DİYECEK YÖNETİCİYE ŞİKAYET EDİCEK ATINNNN ATIN BU MÜŞRİKİ DİYECEK
AMA OLGUN ADELETLI MUSLUMAN YAZILARIN HEPSİNİ OKUR SONRA NE DİYCEKSE DER
EĞER BENİM DÜŞÜNDUKLERİM YAZDIKLARIM YANLIŞ SA GÖSTERDİĞİM DELİLLERE REDDİYE CEVAB YAZIN NEDEN SİLİNİYO YASAKLANIYO YAZILARIM
YANLIŞSAM İŞTE SAPIKLARIN DÜŞÜNCELERİNE ÖRNEK DEYİN HER KES GÖRSUN BUNDA KORKULACAK BİR ŞEY YOK DAVANIZDA HAKLIYSANIZ VE BANA HİDAYETIM İÇİN DUA
EDERSİNİZ
ŞİMDİ BAZI DELİLLER SUNUP SONRA DEĞERLENDİRME YAPICAM
1… Hz Süleyman (Aleyhisselâm) yanındaki insan ve cinlerden oluşan topluluğa:
“Aylarca uzaktaki Belkıs’ın sarayındaki tahtını bana kim getirir?”(Neml/38)diye istediğinde İfrit (Cin): “Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm
Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm hem de güvenim var ” dedi ”(Neml/39)
YANIN DA KİTABTAN BİR İLİM BULUNNAN İNSAN ise “Ben onu sana, gözünü kırpmadan önce getiririm ” dedi Derken onu yanında durur görünce “Bu Rabbimin bir lutfudur ” dedi (40)
Üç aylık mesafede sarayın içindeki tahtı göz açıp kapayana kadar elmas tahta demir gibi katı maddelerden oluşan tahtı duvarlardan geçirip getirmeye Allah (Celle Celalühü) gücü yeter hiçbir insan bunu yapamaz
Süleyman (aleyhi’s-selâm’) bunu Allah’tan değil cin ve insanlardan istiyor Allah (Celle Celalühü) buna kızmıyor birde Kur’ân’a yazıyor Sizin mantığınıza göre Süleyman (aleyhi’s-selâm’) şirk mi işledi?
Ne kadar yanlış düşünü-yorsunuz
Süleyman (aleyhi’s-selâm’)’ın yanındaki cin diyor ki; “Bunu yapmaya gücüm ve güvenim var, diyor, Cin’e Hızır aleyhi’s-selâm’a bu gücü veren Allah (Celle Celalühü) bir Allah dostuna neden vermesin
Vermeyeceğine dair elinizde bir delil var mı? Yok ama vereceğine dair bizim elimizde çok deliller var
…… BAZILARI AYETLERİ KULLANIP BU TÜR İSTEMEYİ ŞİRK DİYOLARDI
İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în,
Ancak San'a kulluk ederiz ve ancak Sen'den yardım dileriz
Peygamber efendimiz hz Muhammed (sas) buyuruyorlar ki, her şeyinizi Allahtan isteyiniz, ayakkabınızın bağını bile Allahtan isteyiniz
Hz Süleyman bu istediğine de hatalımı ? Yoksa biz ayetlere yanlış anlam yukluyoz
………SORULMASI , BİLİNMESİ GEREKEN SORULAR CEVABLAR
1…… Hz Süleyman ancak ALLAH IN yapacağı bir işi cin ve insandan istemesi şirk mi deyilse neden şirk deyil
2… … Hızır aleyhi’s-selâm’ için ALLAH cc şöyle diyo kuranda
“Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona nezdimizden bir rahmet vermiş,
yine ona tarafımızdan bir ilim (Ledünnî ilmi) öğretmiştik ” (Kehf; 65)
SORU… YANIN DA KİTABTAN BİR İLİM BULUNNAN İNSAN (Neml/39)
“Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona nezdimizden bir rahmet vermiş,
yine ona tarafımızdan bir ilim (Ledünnî ilmi) öğretmiştik ” (Kehf; 65)
bu ilim ve ledun ilmini ALLAH cc dostlarına evliyaya vere bilirmi vermişmidir vermez diyen neye göre vermez der
AMA BİZİM ELİMİZDE VERECEĞİNE DAİR VERDİĞİNE DAİR DELİLLERİMİZ VAR
SORU … ALLAH cc niçin bu ilmi ve ledun ilmini bazılarına vermiştir
a… süz için
b…o kulunu şereflendirmek için
c… o evliyanın kullarına yardım etmesi için
d… ALLAH cc kudretini göstermek için
BU İLMİ İNSANLARA VERDİĞİNE DAİR DELİLLER
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor;
“Benim ümmetimin içinde muhaddes ve mükellemler vardır Ömer bin Hattab bunlardan biridir ”Buhârî, Fezâil, 16
ALLAH cc bu ilmi Hz Ömere vermiş Nitekim Hz Ömer (Radıyallahu Anh)’e de binlerce
kilometre uzaklıkta ki yenilmek üzere olan ordusunu ve ordudaki komutanı görüp
onlara “Cebel, Cebel!” diyerek seslenip uzaktan orduya
yardım etmiştir etmiştir
Beyhakî Le’lekaide Şerhus-Sünnette İbn Merde Veyh el-İsabe 2/3 İbn Kesîr Tefsir Bidâye c 7 s 131
İnsan sîmâsından kâinat çehresine kadar her nokta, her kelime, her satır; “Elbette bunda basîret ve firâseti olanlar için ibretler vardır ” (Hicr sûresi, 15/75 )
Resülullah buyuruyor ki:
عنابىسعيدالخدرىرضىاللهعنهقال: قالرسولاللهصلىاللهعليهوسلم: "اتقوافراسةالمؤمنفانهينظربنورالله
“Mü’minin firâsetinden sakının O Allah’ın nuru ile bakar ”
Tirmizî, Tefsir, 16, no: 3127, 5/298; Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, no: 1529, 7/354
Yolda yürürken bir kadına bakan bir adam Hz Osman'ın yanına girince,
Hz Osman (r a) "biriniz içeri giriyor ve iki gözünde zina eseri gözüküyor" der
Bunun üzerine adam "Rasûlullah'dan sonra bir vahiy mi geliyor yoksa" diye sorar
Hz Osman "hayır, ancak mü'minin feraseti vardır" der
(Nebhânî, Huccetu'l-lahi 'ale'l-Alemîn, s 862)
İbn Teymiyye şunları anlatır:
Esvedül-Ansî, peygamberlik iddiasında bulunduğu zaman Ebû Müslim’i çağırtmış ve ona “benim peygamberliğimi tasdik ediyor musun?” diye sormuş
“Hayır tasdik etmiyorum” diye cevaplamış Bunun üzerine Esved “Peki Muhammed’in Allah (Celle Celalühü)’ın Rasulü olduğunu kabul ediyor musun?” Elbette kabul ediyorum cevabını alan
Esved gazaba gelmiş, bir ateş yakılmasını ve Müslimin ateşin içine atılarak yakılmasını emretmiş adamlarına Bu emri yerine getiren adamları,
Müslimi ateşin içinde namaz kılarken gördüler, hiçbir şey olmuyormuş
gibi
Ebû Müslim, Allah (Celle Celalühü) Rasulunun vefatından sonra Medine’ye gelmişti
Hz Ömer (Radıyallahu Anh) onu kendisiyle Hz Ebû Bekir ara¬sına oturtmuştu
Hz Ebû Bekir (ö 13/634) (Radıyallahu Anh) hazır bulunanlara “Allah (Celle Celalühü)’a hamd olsun ömrüm sona ermeden
Allah (Celle Celalühü)’ın Rasulu Muhammedin ümmetinde İbrahim Halilullah gibi ateşe atılıp da kurtulan birini görmeyi bana nasip etti…1
İbn Teymiyye, El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, el-Mektebu’l İslâmî, 4 Baskı, Beyrût, 1397 Trc Allah (c c )’ın velileri ile şeytanın velileri arasındaki fark / Pınar Yayınları 162, -2003
Abdullah ibnu Mes'ud radıyallahu anhu buyurur ki :
Hakikaten biz ashab, yemeklerin tesbihini işitirdik; o yemek yenildiği halde 2
Useyd bin Hudayr, Abbad bin Bişr radıyallahu ahuma, bir gecede peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sohbetinde devam etmişlerdir
Gecenin son kısımlarında saadet huzurlarından evlerine doğru dönmüşler; gece zifir karanlık olduğundan önlerini görmekten aciz kalmışlar;
ellerindeki asayla yürürken ikisinden birisinin asası birden parlamış,
onun ışığıyla her ikisi ayrılıncaya kadar yolda devam etmişler
Birbirinden ayrılınca öbürünün de asası, kendi evine varıncaya kadar aydınlık vermiştir 3
[2] Buhari h n:3805, Mirkat-ul-Mefatih h n: 5944, Feth-ul-Bari: c 7 s 125 El Musannef c 11 s 280, El-Müsned c 3 s 137, Şerh-us-Sünne c 14 s 187
[3] Buhari h n: 1351, Mesabih h n: 4652
Ebû Hureyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor: Rasulüllah Alâ bin Hadramı Bahreyne gönderdiği zaman bende onun¬laydım, ilginç üç kerâmetini gördüm
1- Deniz kenarına gelince besmele çekip yürüyün dedi ve yürüdük, su develerin ayaklarının alt kısmını bile ıslatmadı
2- Çölden geçerken suyumuz bitti Durumu bildirdik İki rek’at namaz kıldı sonra duâ etti, birdenbire yağ¬mur yağdı
3- Vefat edince mezarı kayboldu 1
Ebû Nuyam Heysemî 9/376 Delalil Sayfa 208- Buhârî tarihi Bidaye 6/155
Hz Musa'nın Annesine Bildirilen Mucize:
"Musa'nın annesine: "Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, onu suya bırak, korkma ve üzülme; çünkü onu
Biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik (bildirdik) (el-Kasas, 28/7
Hz Musa'nın Annesine GELECEKTE OLACAKTAN HABER VERİYO ALLAH CC Selefilere ve vahhabiler böyle şeylere şeytandan ve şirk tir diyolar ne olucak şimdi
Melekten gelen ilhâm İslâmiyet'e uygundur Şeytandan gelen vesvese İslâmiyet'ten ayrılmaya sebeb olur (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Ebû Hureyre’den naklen: Resûlullahın Allah’tan rivâyet ettiği kutsi bir hadiste yüce
Allah cc şöyle buyurur:
عنابىهريرةرضىاللهعنهقال: قالرسولاللهصلىاللهعليهوسلم: "ومايزالعبدىيتقربالىّبالنوافلحتىاحبهفاذااحببتهكنتسمعهالذىيسمعبه،وبصرهالذىيبصربه،ويدهالتىيبطشبها،وجلهالتىيمشىبها"
“Kulum bana, üzerine farz kıldığım ibadetlerle yaklaştığı gibi hiçbir şeyle yaklaşamaz Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaştıkça da
onu severim, kulumu sevince duyduğu kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli ve yürüdüğü ayağı olurum Böylece benimle duyar, benimle görür, benimle tutar ve benimle yürür 1
[1] Buhârî, Rikak 38: İbn Mace Fiten 16
……………… İbn Kayyim, Kitabu’r-Ruh 305’te:
Aynı sayfada yüce Allah bu kudsi hadiste kendisine yaklaşan kuluna olan sevgisinin faydalı olacağını belirtmiştir Allah (Celle Celalühü) kulu sevince kulağına, gözüne, eline ve ayağına yaklaşır
Artık gözü Allah ile görür, kulağı Allah ile duyar, onunla tutar onunla yürür diye devam eden hadis için şöyle diyo ibn kayyım
Kalbi, eşyaların gerçeklerinin belirdiği saf ayna gibi olur Firâsetinde oldukça az yanılır, çünkü, kul Allah ile varlığa bakınca onu olduğu gibi görür
Allah ile işitince onu olduğu gibi işitir ancak bu gayb bilgisinden sayılmaz
Nur kalpte çoğalınca derhal kalpten uzuvlara ve göze geçer
Nur ölçüsünde görme gözüyle hakikatleri olduğu gibi keşfeder
ŞİMDİ ANLIYOMUSUNUZ HZ ÖMERİN 2000 km UZAKLIKTAKİ ORDUYU GÖRÜP
YARDIM ETMESİNİ YADA HZ OSMANIN BİLMESİNİ YADA ATEŞTE
YANMIYAN O SAHABEYİ ANLIYOMUSUNUZ
Şevkânî şöyle diyor: Kendisine bu yüce bağışların ve güzel sıfatların ihsan edildiği bir
kimseden Şeriata zıt düşmeyecek kerâmetlerin görünmesi uzak bir ihtimal değildir Çünkü veli, Allah (Celle Celalühü) duâ ettiğinde onun duâsını kabul eder istediğini kendisine verir
Velilerin çoğunda gözüken uzak mesafeleri kısa zamanda kat etme, isabetli keşifler yapma ve beşeri kuvvetlerin ekserisinin aciz kaldığı işleri başarma gibi fevkalade halleri şeytani işler ve iblisî tasarruflar olarak kabul edenler isabetli davranmamışlardır
Zira bu iddia çok açık bir yanılmadır Çünkü duâsı kabul olunan bir velinin Allah (Celle Celalühü)’tan kendisini ulaşılması aylar süren en uzak mesafelere bir anda ulaştırmasını isteyebilir, bunun gerçekleşmesi imkansız değildir
Hak Teala dilediği olan dilemediği olmayan, her şeye kadîr, kuvvet sahibi iken velilerden kendisine bu gibi isteklerde bulunanın duâsına icabet etmemesine ne sebep olabilir…1
[1] Allah dostları tevhid yayınları sayfa 28
Allah’ın, “işiten kulağı olurum” demesiyle veli kulların çok uzak mesafelerdeki şeyleri işitmesi, Allah’ın(Celle Celalühü) “yürüyen ayağı olurum” demesiyle bir anda çok uzak mesafelere gidip gelme gücüne sahip olamasını her iki taraf ta kabul eder
Çünkü kudsî hadiste böyle buyurulduğunu kendi âlimleri de söylemektedirler Geriye, tartışılmakta olan; Allah dostunun uzak mesafeden bir insana yardım edip edemeyeceği meselesi kalıyor
Her Peygamber’in, yaptığı gibi bir Allah (Celle Celalühü) dostuda insanları korumak ve zor anlarında yardım etmek için Allah’dan “Ya Rabbi! Müslümanların zor anlarında, bana onlara yardım etme gücü ver” derse Allah (cc) bu duâyı ister kabul eder, isterse kabul etmez
Ama Allah (Celle Celalühü) Kudsi bir hadiste “benden bir şey isterse” duâ ederse duâsını kabul ederim, diyor
Nitekim Hz Ömer (Radıyallahu Anh)’e de binlerce kilometre uzaklıkta ki yenilmek üzere olan ordusunu ve ordudaki komutanı görüp onlara “Cebel, Cebel!” diyerek seslenip uzaktan orduya komuta etmiştir 1
[1] Beyhakî Le’lekaide Şerhus-Sünnette İbn Merde Veyh el-İsabe 2/3 İbn Kesîr Tefsir Bidâye c 7 s 131
Alâ b Hadram’ın sahâbeye “besmele çekip atlarınızla denizde yürüyün” deyip atlarıyla denizin üstünden gitmeleri gibi
Bu delillere dayanarak geçmişte ve günümüzde yaşantısı Kur’ân ve sünnete uyan Allah (Celle Celalühü) dostlarının bu gibi kerâmetlerini gören, okuyan bir Müslüman niyetinde de “ilaç hastalığımı iyi etti” aslında iyi edenin Allah olduğunu bilerek bu sözü söylerken hakiki faili kastetmez
Allah (celle celâluhu)’ın izni ile harikulade işleri yapan Allah dostlarından, insanların normalde yapamayacağı bir şeyi isteyebilir ALLAH dilerse izin verirse o zaman ALLAH o evliya vasıtasıyla kuluna yardım eder
ŞÖYLE DENEBİLİNİR NEDEN DİREK ALLAH TAN İSTEMİYO
BİZDE DERİZKİ
Süleyman (Aleyhisselâm) olayında olduğu gibi ve Hafız İbn Kesîr’in naklettiğine göre Yemâme vak’asında savaşında zor duruma düşen sahabe vefat etmiş resulullaha şöyle sesleniyodu “Ey Muhammed!” yetiş ya Muhammed sözleriydi 1
[1] El-Bidâye ve’n-Nihâye, 6/324
HZ SÜLEYMAN VE SAHABE DİREK ALLAHTAN İSTENMESİNİ
BİLMİYOLARMIYDI
Katâde nin ,ok ile çıkan gözünü Peygamberimizin iyileştirmesi :
Rivâyet olunmuştur ki: Katade bin Numan harpte gözünden isabet almış ve gözü akmıştı Yanındakiler gözünü çıkarıp almayı önerdiler ama o: “Allah Rasulünden izin isteyeceğim” diyerek bunu reddetmişti
Kendisinden bunun için izin istenince Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Hayır öyle yapmayın” buyurarak elini gözünün üstüne koymuş, biraz sıvazladıktan sonra gözünün eskisinden daha iyi bir hale geldiği görülmüştü 1
[1] Begavi Ebû Ya’lâ, Dârakutnî, İbn Şahin rivâyet nakletmiştir Beyhakî 'Delail' de Hafız ibn Hacer İsabe
3/225 de Hafız Heytem 'Mecmau'z Zevaid' 4/297 de Suyuti Hasaisu'l-Kubrâ’da zikretmiştir
Muaz, Peygamberimizden kopan kolunun iyileşmesini istiyor:
İkrime İbn Ebû Cehil bir savaş esnasında Muaz bin Amr’ın omzuna bir kılıç darbesi vurmuştu Hz Muaz hadiseyi şöyle anlatır:
“Kolumu sadece bir deri parçası tutuyordu Savaş yüzünden onunla ilgilenmeye vakit bulamamış, onu arkama bağlayarak tüm gün savaşmak zorunda kalmıştım
Bana sıkıntı ve acı vermeye başlayınca ayağımla kolumun üstüne basarak çekip kopardım ”
“Mevâhib” in aktardığına göre devamında, Muaz İbn Amr (r anh) İkrime’nin darbesi yüzünden kopan kolunu yanına alarak Allah Rasulünün yanına gelir Kadı İyaz’ın İbn Vehb’ten naklettiğine göre
“Rasülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tükürüğü ile kopan kolu yerine yapıştırmıştır ”
Zerkânî bu kıssayı zikretmiş ve İbn İshak'a isnat etmiştir
Hz Ebû Hureyre (ra), unutkanlığını Peygamberimize şikâyet ediyor:
Buhârî ve diğer kaynaklarda zikredilen bir rivâyete göre Ebû Hureyre (r anh) Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e duyduğu hadisi şerifleri unuttuğuna dair şikâyette bulunarak, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e şöyle der:
“Ya Rasulallah! Ben senden birçok hadis duyuyor ve unutuyorum Duyduklarımı unutmak istemiyorum ” Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun üzerine Ebû Hureyre’ye:
“Ridânı yere ser” buyurdular Ebû Hureyre ridâsını yere serince mübarek eliyle havada bir şeyi avuçlar gibi yaparak ridâsını atar gibi yapmış Sonra: “Ridanı giy” buyurmuşlardır
Ebû Hureyre diyor ki: “Ondan sonra hiçbir şey unutmadım ” 1
[1] Buhârî, İlim kitabı, İlmi Muhafaza Etme bâbı
Allah indinde değeri olan bir zattan bir şey istendiğinde onu yaratmasının istenmiş olmadığını herkes bilmektedir Bir insandan bir şey istenmesi, Allah’ın ona verdiği duâ imkanını kullanarak, istenilen şey için sebep ve aracı olması anlamına gelmektedir
Üstelik bu rivâyette Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), duâ etmeye ihtiyaç duymadan Ebû Hureyre’nin isteğine hemen karşılık vermiştir
Dikkat edilirse Ebû Hureyre (Radıyallahu Anh) hiçbir şeyi unutmamak için Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e müracaat etmiştir
Bu Allah’tan başka hiç kimsenin veremeyeceği bir şey değil midir? Peygamberimiz onu şirkle itham etmemiştir
ALLAH cc Hz İsa ya ölüyü diriltme , körü iyleştirme ve hastalıkları iyileştirme gücü vermişti insan lar Hz İsa dan bu isteklerde bulunurlardı
BU GÜÇLERİ RESULULLAHA VE Hz İSA YA VEREN ALLAH DEMEDİ
SÖYLE O KULLARA BENDEN İSTESİNLER SİZ NE YAPIYOSUNUZ BU
YAPTIĞINIZ ŞİRKTİR DEMEDİ ALLAH cc
Allah dostlarının yaptıkları kerâmeti şeytandan sayanların büyük âlimlerinden
……İbn Teymiyye şöyle diyor:
Allah dostu zannedilen bazı kişiler kendilerinden mukaşefe sadır olur veya çoğunun yapmadığı harikuladelikler gösterirler
Mesela: işâretle bir şahsı öldürüvermesi, vasıtasız bir şekilde havalarda uçması, olduğu yerde görülmesine rağmen aynı zamanda
… Mekke’de ve benzeri yerlerde görülmesi, su üstünde yürümesi, tasını boşlukta tutarak içine su doldurması,
bilinmeyen yerlerden gıda alması, zaman, zaman insanların gözlerinin önünden yok olması, uzaklardan
kendisini yardıma çağıranın yardımına bulunduğu yerden yardım etmesi, çalınan bir malın nereye saklandığını hiç aramadan haber vermesi gibi hârikulâde şeyler
Bütün bu saydığımız şeyleri yapmakta olmaları veli olduğunu göstermez, ispatlamaz Gerçek evliyanın kanaati odur ki; bir kimse havada uçsa su, üstünde yürüse gene de aldatıcı olabilir Ve arkasından kayıtsız şartsız gidilmez
Fakat bu fevkaladelikleri göstermenin yanında Allah (Celle Celalühü) Resülüne itaat ettiği de açıkça görünüyorsa, onun yasak ve emirlerini olduğu gibi yerine getiriyorsa böylesinin bir veli olduğuna inanılabilir ve sözleri yerine getirmeye değer bulunabilir
Gerçekte velinin kerâmetleri yukarıda saydıklarımızdan daha büyüktür (Havada uçması, bir anda başka yerde gözükmesi, su üstünde yürümesi, yardım isteyenlerin yardımına, uzaktanda olsa yetişmesi gibi)
Yaptıkları ve söyledikleri Kur’ân ve sünnete uygun düşüyorsa ne kadar güzel Zira veliler imânlarının nuruyla batini gerçeklerin yüze vurmasıyla İslâm şeriatına sımsıkı sarılmalarıyla bilinir ve tanınırlar 1
[1] El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, s 61-62, el-Mektebu’l İslâmî, 4 Baskı, Beyrût, 1397 Trc Allah (c c )’ın velileriyle şeytanın velileri arasındaki fark S: 73 Pınar Yayınları 2003
Demek ki; Allah (Celle Celalühü), istediğine bu güçleri verebilir Vermiştir de
Allahu Teâla şöyle buyuruyor:
“Onlar, O’nun velileri değildir Onun velileri sadece müttakilerdir Çokları bilmezler ”(Enfal 8/34)
ALLAH cc İNSANLARDAN BAZILARINI BAZILARINA YARDIM ETMESİ İÇİN GÖREVLEN DİRMİŞTİR
BUNLAR PEYGAMBERLER İNSAN LAR MELEKLER VE CİNLER OLABİLİR
İstiğâse konusunda Subki (ö 771/1369)’nin işâret ettiği te’vil yolu, belâğat ilminde “mecazı akli” diye bilinmektedir Mecazı akli, fiilin hakiki faili ve müessirine (ma hiye leh) değil de o failin mekan, zaman sebep gibi alakası bulunduğu bir şeye isnad edilmesi demektir
Bu edebi san’ata göre “Yeryüzü ağırlıklarını dışarı çıkardığı zaman…” âyetinde, ağırlıkları dışarı çıkaran Allah olduğu halde, fiil hakiki faile değil, fiilin mekanına isnad edilmiş ancak Allah murad edilmiştir
İşte özellikle sufiler de, kendisiyle istiğase edilen zatın hakiki fail değil, hakikatte yardım edenin Allah olduğuna inandıklarını ve O’ndan istediklerini (ki aksi halde onlar da bunun açık bir şirk olduğunu kabul ederler) söylemektedirler
Aynı fiilin hem Allah’a hem de kullarına nispet edilmesinden ne anlamalıyız?
Anlattıklarımızdan açığa çıkmaktadır ki, bir şeye güç yetirebiliyor olmak o şeyi yaratmak anlamına gelmez
Nitekim insanlar da Allah (Celle Celalühü) gibi bir şeylere güç ve kuvvet yetirebilirler Ama buna “yaratmak” değil “kesbetmek” denir Bir şeyi sadece Allah yaratabilir Bir şeye gerçek anlamda güç yetirip olmasını murad ettiğinde sadece odur
İmâm Nevevî (ö 676/1277)’nin açıklamalarından anlaşılmıştır ki:
Bir kimse, bir fiili, yaratan ve kâinatı kontrol edebilen bir varlık olmadığını bilerek ve inanarak, o fiili, ortaya çıkmasına sebep olan vasıtalardan birine nispet ederek o yaptı diyorsa, o vasıtayı sadece
Allah’ın iradesine uygun hareket eden bir vesile ve sonra olacakların bir alameti olarak görüyor demektir ki, böyle bir kimse âlimlerin ittifakıyla kâfir olarak nitelenemez
Netice olarak gerek insan gerek Peygamber olsun herhangi bir kişiyi Allah (Celle Celalühü)’e ortak koşarsa müşrik olur
Eğer gerçek fail ve yaratıcının Allah (Celle Celalühü) olduğunun farkında olarak, fiili o vasıtaya nispet ediyorsa kâfir olmaz
İbn Teymiyye, El-Kelimu’t Tayyib adlı eserinde s 109’da bize nerelerde sünnete uygun, nasıl duâ edeceğimizi göstermek için yazdığı eserde Abdullâh b Mes’ud’dan rivâyet edilen şu hadis-i şerifi zikretmektedir:
“Sizden birinizin hayvanı çölde ipinden boşalıp, kaybolursa, Ey Allâh’ın kulları hapsedin Ey Allâh’ın kulları hapsedin, diye iki defa seslensin Zira Allâh’ın yeryüzünde onu hapsedecek olan hâzır kulu vardır ”
Tevessül ve istiğâseyi kabul etmeyenlerin zayıf dediği bu hadisi, itibar ettikleri âlimlerinden
İbn Teymiyye bu hadisteki gibi duâ edilmesini sünnete uygun görmüş ki, el-Kelimu’t Tayyib “Sünnete Uygun Duâ” adlı eserine almıştır
İtiraz da etmemiştir Burada hem zayıf hadisle amel var, hem de Allâh’tan değilde bir başkasından yardım isteme var
İbn Teymiyye insanlardan yardım istemeyi (istigâse) kabul etmezken bu hadisteki gibi “Ey Allâh’ın kulları!” diye seslenerek yardım istemeyi sünnete uygun görmüştür
Utbe İbn Gazvân (Radiyallahu Anh)’dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
عنعتبةبنغزوانرضىاللهعنهعنالنبىصلىاللهعليهوسلمقال: "اذااضلاحدكمشيئااواراداحدكمعوناوهوبارضليسبهاانيسفليقل: ياعباداللهاغيثونى،ياعباداللهاغيثونىفانللهعبادالانراهم
“Sizin biriniz bir şey kaybederse, yahut yanında arkadaşı bulunmadığı bir yerde yardım dilerse
“Ey Allah’ın kulları bana yardım edin! Ey Allah’ın kulları bana imdat edin!” desin
Çünkü, Allah’ın bizim görmediğimiz kulları vardır ”…1
[1] Taberânî, Mu’cem-i Kebîr, No: 290, 17/117, Mecmau’z-Zevâid, No: 17103, 10/188
Bunu Taberânî rivâyet eder Ve râvîleri güvenilir kabul edilmiştir Ancak bazılarında bir zayıflık vardır
Şu kadar vardır ki Yezid Utbeye yetişmemiştir (Yani râvîler sîka kabul edilmekle beraber içlerindeki birinde biraz zayıflık görülmüş, dolayısıyla bu râvî Hasen-ül hadisdir
Diğer yandan munkatıdır Bu Hanefî usulcülerine göre zarar vermez
………………………… SAHHİH OLANI
Ancak benzer hadisi sahih kabul etmişlerdir ki o da şu hadistir:
عنابنعباسرضىاللهعنهماانالنبىصلىاللهعليهوسلمقال: انللهملائكةفىالارضسوىالحفظة،يكتبونمايسقطمنورقالشجر،فاذااصاباحدكمعرجةبارضفلاةفليناد: ياعبادالله! اغيثوا"
İbn Abbas (Radiyallahu Anh)’dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ki Allah(-u Teâlâ)nın, hafaza meleklerinin dışında yeryüzünde melekleri vardır ki
ağaç yapraklarından düşenleri yazarlar
Sizin birinize çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse,
“Ey Allah’ın kulları! (Bana) yardım edin” diye seslensin ”
[1] İbn Hacer el-Askalânî, Muhtasar-u Zevâidi’l-Bezzâr, No: 2128, 2/420
İmâm Nevevî şöyle demiştir Benim de aralarında bulunduğum bir cematte hayvan kaçmaya başladı Yardım isteme lafzını söyledim Benim bu sözümden sonra hayvanlar, o anda durdu
[1] İbn Allan, el-Fütuhâtü’r-Rabbâniyye s/150-151
İŞTE KARDEŞİM SENİN DEDİĞİN GİBİ ALLAH BİR KİŞYE O GÜCÜ VERMİŞŞE
ARTIK O KİŞİ DOKTOR DAN BİR İTFAYİCİDEN POLİSTEN BİR FARKI KALMIYO
İNSAN O KERAMET SAHİBİNİ EVLİYAYI
ALLAH A AİT VASIFLARLA VASIFLANDIRMADIKÇA
ALLAHI SEVER GİBİ SEVMEDİKÇE
ALLAH TAN KORKAR GİBİ KORK MADIKCA
ALLAH IN HELAL DEDİĞİNE O KEREAMET SAHİBİNİN HARAM
DİYEMİCEĞİNE İNE İNANDIKTAN SONRA
TAĞUTİ DÜZENLERİDE SEVMEYİP BUĞUZ EDİP SAVAŞIYO SA
O KİŞİ İÇİN O KERAMET SAHİBİNDEN BİR ŞEY İSTEMESİ
SÜLEYMAN ALEYHİSSELAMIN CİN VE İNSANLARDAN İSTEMESİ GİBİ DİR
SİZ NE KADAR KAFİRLER İN MÜŞRİKLERİN PUTLARINI ALLAHIN VELİLERİYLE BİR TUTSANIZ
KAFİRLER MÜŞRİKLER İÇİN İNEN AYETLERİ KAFANIZA GÖRE YORUMLASANIZDA
ALLAH IN tarafımızdan ilim verdiğimiz zat dediği insan dan harkuladeliği isteyen hz süleyman gibi , sahabenin resulullahtan ancak Allah ın yapacağı şeyleri istemeleri gibi KOPAN KOLU ÇIKAN GÖZÜ
İSTEMELERİ GİBİ bu dünyada da insanların kerametlerine şahit olduğu allah ın veli kulu görür sem şahid olursam
AYNI DOKTOR DAN İSTEDİĞİM GİBİ İS Tİ YE CE GİM
O VELİDEN BENİ AFFETMESİNİ , GÜNAHLARIM SİLMESİ N , CENNETE SOKMASI GİBİ İSTEKLERDE BULUNMUCAĞIM , BANA ÇOÇUK VERMESİNİ , ÖLÜYÜ DİRİLTMESİNİ İSTEMİCEM
,
BÖYLE İSTEKLERDEN ALLAHA SIĞINIRIM
O VELİ DOKTOR , İTFİYACİ VEYA POLİSTEN BİR FARKI OLMUYO ONLAR GİBİ BASİT BİR İNSANDIR
FAKAT ALLAH IN GÖREVLENDİRDİĞİ BİR KUL OLARAK GÖRÜP
ALLAH IN KULLARINA BİR İKRAMI OLARAK YARDIM ETMESİ İÇİN İLİM VERDİĞİNİ DÜŞÜNÜP İS Tİ YE CEĞ İM
PEYGAMMERLER İSTEMİŞ SAHABE İSTEMİŞ 1300 YILDIR EVLİYALARIN BUNCA KERAMETLERİNE ŞAHİT OLAN
İNSAN LAR İSTEMİŞ BENDE İSTİYECEĞİM
EĞER ALLAH IN İLİM GÜÇ VERDİĞİ GÜNÜMÜZDE KERAMETLERİNE ŞAHİT OLDUĞUM BİR ALLAH DOSTU OLURSA , BULURSAM , ŞAHİT OLURSAM
ALLAH IN ONA YAPMASINA İZİN VERDİĞİ ŞEYLERİ İSTİYECEĞİM
BU ALLAH ın BİZE BİR İKRAMI LUTFU OLDUĞU İÇİN İSTİYECEĞİM
RESULULLAH Bİ ŞEY KAYBETTİĞİNİZ ZAMAN BOŞLUĞA HAVAYA EY ALLAHIN KULLARI BANA YARDIM EDİN DİYE EMRETTİĞİ İÇİN İSTİCEM
BUNU ANLAMAYIP KAFİRLER İÇİN İNEN PUTLAR İÇİN İNEN AYETLERİ NE KADAR KAFANIZA GÖRE YORUMLAYIP BUNU YASAKLAMAYA ÇALIŞSANIZDA İSTİCEM
HERKESE SAYGILAR
Selamun aleykum kardeslerim
Konunun anlaşılması kafirler ve putları için inen ayetleri düşündüğünüz zaman zor
Bu konuda tereddüt eden şüpheye düşen kardeslerimize hak vermek lazım çünkü onların korkusu ALLAH ın razı olmadığı bir işi yapıp günaha girmemek kaygısıdır
Aslında çok kolay ve basit ama bunu anlamak için birkaç konuyu delilleri iyi bilmek lazım
EĞER SABIRLA YAZACAKLARIMI DELİLLERİ OKURSANIZ KONUYU ANLARSINIZ
YADA BİR ÇOĞUNUZUN KAFASINDAKİ BİLDİKLERİ İLE HEMEN HUKUM VERİP BENİ MÜŞRİK
SAPIK AAA MÜŞRİKE BAK YAA BU BİLMİYOMU BİZİM BİLDİĞİMİZ AYETLERİ KÖRMU
DİYECEK YÖNETİCİYE ŞİKAYET EDİCEK ATINNNN ATIN BU MÜŞRİKİ DİYECEK
AMA OLGUN ADELETLI MUSLUMAN YAZILARIN HEPSİNİ OKUR SONRA NE DİYCEKSE DER
EĞER BENİM DÜŞÜNDUKLERİM YAZDIKLARIM YANLIŞ SA GÖSTERDİĞİM DELİLLERE REDDİYE CEVAB YAZIN NEDEN SİLİNİYO YASAKLANIYO YAZILARIM
YANLIŞSAM İŞTE SAPIKLARIN DÜŞÜNCELERİNE ÖRNEK DEYİN HER KES GÖRSUN BUNDA KORKULACAK BİR ŞEY YOK DAVANIZDA HAKLIYSANIZ VE BANA HİDAYETIM İÇİN DUA
EDERSİNİZ
ŞİMDİ BAZI DELİLLER SUNUP SONRA DEĞERLENDİRME YAPICAM
1… Hz Süleyman (Aleyhisselâm) yanındaki insan ve cinlerden oluşan topluluğa:
“Aylarca uzaktaki Belkıs’ın sarayındaki tahtını bana kim getirir?”(Neml/38)diye istediğinde İfrit (Cin): “Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm
Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm hem de güvenim var ” dedi ”(Neml/39)
YANIN DA KİTABTAN BİR İLİM BULUNNAN İNSAN ise “Ben onu sana, gözünü kırpmadan önce getiririm ” dedi Derken onu yanında durur görünce “Bu Rabbimin bir lutfudur ” dedi (40)
Üç aylık mesafede sarayın içindeki tahtı göz açıp kapayana kadar elmas tahta demir gibi katı maddelerden oluşan tahtı duvarlardan geçirip getirmeye Allah (Celle Celalühü) gücü yeter hiçbir insan bunu yapamaz
Süleyman (aleyhi’s-selâm’) bunu Allah’tan değil cin ve insanlardan istiyor Allah (Celle Celalühü) buna kızmıyor birde Kur’ân’a yazıyor Sizin mantığınıza göre Süleyman (aleyhi’s-selâm’) şirk mi işledi?
Ne kadar yanlış düşünü-yorsunuz
Süleyman (aleyhi’s-selâm’)’ın yanındaki cin diyor ki; “Bunu yapmaya gücüm ve güvenim var, diyor, Cin’e Hızır aleyhi’s-selâm’a bu gücü veren Allah (Celle Celalühü) bir Allah dostuna neden vermesin
Vermeyeceğine dair elinizde bir delil var mı? Yok ama vereceğine dair bizim elimizde çok deliller var
…… BAZILARI AYETLERİ KULLANIP BU TÜR İSTEMEYİ ŞİRK DİYOLARDI
İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în,
Ancak San'a kulluk ederiz ve ancak Sen'den yardım dileriz
Peygamber efendimiz hz Muhammed (sas) buyuruyorlar ki, her şeyinizi Allahtan isteyiniz, ayakkabınızın bağını bile Allahtan isteyiniz
Hz Süleyman bu istediğine de hatalımı ? Yoksa biz ayetlere yanlış anlam yukluyoz
………SORULMASI , BİLİNMESİ GEREKEN SORULAR CEVABLAR
1…… Hz Süleyman ancak ALLAH IN yapacağı bir işi cin ve insandan istemesi şirk mi deyilse neden şirk deyil
2… … Hızır aleyhi’s-selâm’ için ALLAH cc şöyle diyo kuranda
“Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona nezdimizden bir rahmet vermiş,
yine ona tarafımızdan bir ilim (Ledünnî ilmi) öğretmiştik ” (Kehf; 65)
SORU… YANIN DA KİTABTAN BİR İLİM BULUNNAN İNSAN (Neml/39)
“Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona nezdimizden bir rahmet vermiş,
yine ona tarafımızdan bir ilim (Ledünnî ilmi) öğretmiştik ” (Kehf; 65)
bu ilim ve ledun ilmini ALLAH cc dostlarına evliyaya vere bilirmi vermişmidir vermez diyen neye göre vermez der
AMA BİZİM ELİMİZDE VERECEĞİNE DAİR VERDİĞİNE DAİR DELİLLERİMİZ VAR
SORU … ALLAH cc niçin bu ilmi ve ledun ilmini bazılarına vermiştir
a… süz için
b…o kulunu şereflendirmek için
c… o evliyanın kullarına yardım etmesi için
d… ALLAH cc kudretini göstermek için
BU İLMİ İNSANLARA VERDİĞİNE DAİR DELİLLER
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor;
“Benim ümmetimin içinde muhaddes ve mükellemler vardır Ömer bin Hattab bunlardan biridir ”Buhârî, Fezâil, 16
ALLAH cc bu ilmi Hz Ömere vermiş Nitekim Hz Ömer (Radıyallahu Anh)’e de binlerce
kilometre uzaklıkta ki yenilmek üzere olan ordusunu ve ordudaki komutanı görüp
onlara “Cebel, Cebel!” diyerek seslenip uzaktan orduya
yardım etmiştir etmiştir
Beyhakî Le’lekaide Şerhus-Sünnette İbn Merde Veyh el-İsabe 2/3 İbn Kesîr Tefsir Bidâye c 7 s 131
İnsan sîmâsından kâinat çehresine kadar her nokta, her kelime, her satır; “Elbette bunda basîret ve firâseti olanlar için ibretler vardır ” (Hicr sûresi, 15/75 )
Resülullah buyuruyor ki:
عنابىسعيدالخدرىرضىاللهعنهقال: قالرسولاللهصلىاللهعليهوسلم: "اتقوافراسةالمؤمنفانهينظربنورالله
“Mü’minin firâsetinden sakının O Allah’ın nuru ile bakar ”
Tirmizî, Tefsir, 16, no: 3127, 5/298; Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, no: 1529, 7/354
Yolda yürürken bir kadına bakan bir adam Hz Osman'ın yanına girince,
Hz Osman (r a) "biriniz içeri giriyor ve iki gözünde zina eseri gözüküyor" der
Bunun üzerine adam "Rasûlullah'dan sonra bir vahiy mi geliyor yoksa" diye sorar
Hz Osman "hayır, ancak mü'minin feraseti vardır" der
(Nebhânî, Huccetu'l-lahi 'ale'l-Alemîn, s 862)
İbn Teymiyye şunları anlatır:
Esvedül-Ansî, peygamberlik iddiasında bulunduğu zaman Ebû Müslim’i çağırtmış ve ona “benim peygamberliğimi tasdik ediyor musun?” diye sormuş
“Hayır tasdik etmiyorum” diye cevaplamış Bunun üzerine Esved “Peki Muhammed’in Allah (Celle Celalühü)’ın Rasulü olduğunu kabul ediyor musun?” Elbette kabul ediyorum cevabını alan
Esved gazaba gelmiş, bir ateş yakılmasını ve Müslimin ateşin içine atılarak yakılmasını emretmiş adamlarına Bu emri yerine getiren adamları,
Müslimi ateşin içinde namaz kılarken gördüler, hiçbir şey olmuyormuş
gibi
Ebû Müslim, Allah (Celle Celalühü) Rasulunun vefatından sonra Medine’ye gelmişti
Hz Ömer (Radıyallahu Anh) onu kendisiyle Hz Ebû Bekir ara¬sına oturtmuştu
Hz Ebû Bekir (ö 13/634) (Radıyallahu Anh) hazır bulunanlara “Allah (Celle Celalühü)’a hamd olsun ömrüm sona ermeden
Allah (Celle Celalühü)’ın Rasulu Muhammedin ümmetinde İbrahim Halilullah gibi ateşe atılıp da kurtulan birini görmeyi bana nasip etti…1
İbn Teymiyye, El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, el-Mektebu’l İslâmî, 4 Baskı, Beyrût, 1397 Trc Allah (c c )’ın velileri ile şeytanın velileri arasındaki fark / Pınar Yayınları 162, -2003
Abdullah ibnu Mes'ud radıyallahu anhu buyurur ki :
Hakikaten biz ashab, yemeklerin tesbihini işitirdik; o yemek yenildiği halde 2
Useyd bin Hudayr, Abbad bin Bişr radıyallahu ahuma, bir gecede peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sohbetinde devam etmişlerdir
Gecenin son kısımlarında saadet huzurlarından evlerine doğru dönmüşler; gece zifir karanlık olduğundan önlerini görmekten aciz kalmışlar;
ellerindeki asayla yürürken ikisinden birisinin asası birden parlamış,
onun ışığıyla her ikisi ayrılıncaya kadar yolda devam etmişler
Birbirinden ayrılınca öbürünün de asası, kendi evine varıncaya kadar aydınlık vermiştir 3
[2] Buhari h n:3805, Mirkat-ul-Mefatih h n: 5944, Feth-ul-Bari: c 7 s 125 El Musannef c 11 s 280, El-Müsned c 3 s 137, Şerh-us-Sünne c 14 s 187
[3] Buhari h n: 1351, Mesabih h n: 4652
Ebû Hureyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor: Rasulüllah Alâ bin Hadramı Bahreyne gönderdiği zaman bende onun¬laydım, ilginç üç kerâmetini gördüm
1- Deniz kenarına gelince besmele çekip yürüyün dedi ve yürüdük, su develerin ayaklarının alt kısmını bile ıslatmadı
2- Çölden geçerken suyumuz bitti Durumu bildirdik İki rek’at namaz kıldı sonra duâ etti, birdenbire yağ¬mur yağdı
3- Vefat edince mezarı kayboldu 1
Ebû Nuyam Heysemî 9/376 Delalil Sayfa 208- Buhârî tarihi Bidaye 6/155
Hz Musa'nın Annesine Bildirilen Mucize:
"Musa'nın annesine: "Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, onu suya bırak, korkma ve üzülme; çünkü onu
Biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik (bildirdik) (el-Kasas, 28/7
Hz Musa'nın Annesine GELECEKTE OLACAKTAN HABER VERİYO ALLAH CC Selefilere ve vahhabiler böyle şeylere şeytandan ve şirk tir diyolar ne olucak şimdi
Melekten gelen ilhâm İslâmiyet'e uygundur Şeytandan gelen vesvese İslâmiyet'ten ayrılmaya sebeb olur (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Ebû Hureyre’den naklen: Resûlullahın Allah’tan rivâyet ettiği kutsi bir hadiste yüce
Allah cc şöyle buyurur:
عنابىهريرةرضىاللهعنهقال: قالرسولاللهصلىاللهعليهوسلم: "ومايزالعبدىيتقربالىّبالنوافلحتىاحبهفاذااحببتهكنتسمعهالذىيسمعبه،وبصرهالذىيبصربه،ويدهالتىيبطشبها،وجلهالتىيمشىبها"
“Kulum bana, üzerine farz kıldığım ibadetlerle yaklaştığı gibi hiçbir şeyle yaklaşamaz Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaştıkça da
onu severim, kulumu sevince duyduğu kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli ve yürüdüğü ayağı olurum Böylece benimle duyar, benimle görür, benimle tutar ve benimle yürür 1
[1] Buhârî, Rikak 38: İbn Mace Fiten 16
……………… İbn Kayyim, Kitabu’r-Ruh 305’te:
Aynı sayfada yüce Allah bu kudsi hadiste kendisine yaklaşan kuluna olan sevgisinin faydalı olacağını belirtmiştir Allah (Celle Celalühü) kulu sevince kulağına, gözüne, eline ve ayağına yaklaşır
Artık gözü Allah ile görür, kulağı Allah ile duyar, onunla tutar onunla yürür diye devam eden hadis için şöyle diyo ibn kayyım
Kalbi, eşyaların gerçeklerinin belirdiği saf ayna gibi olur Firâsetinde oldukça az yanılır, çünkü, kul Allah ile varlığa bakınca onu olduğu gibi görür
Allah ile işitince onu olduğu gibi işitir ancak bu gayb bilgisinden sayılmaz
Nur kalpte çoğalınca derhal kalpten uzuvlara ve göze geçer
Nur ölçüsünde görme gözüyle hakikatleri olduğu gibi keşfeder
ŞİMDİ ANLIYOMUSUNUZ HZ ÖMERİN 2000 km UZAKLIKTAKİ ORDUYU GÖRÜP
YARDIM ETMESİNİ YADA HZ OSMANIN BİLMESİNİ YADA ATEŞTE
YANMIYAN O SAHABEYİ ANLIYOMUSUNUZ
Şevkânî şöyle diyor: Kendisine bu yüce bağışların ve güzel sıfatların ihsan edildiği bir
kimseden Şeriata zıt düşmeyecek kerâmetlerin görünmesi uzak bir ihtimal değildir Çünkü veli, Allah (Celle Celalühü) duâ ettiğinde onun duâsını kabul eder istediğini kendisine verir
Velilerin çoğunda gözüken uzak mesafeleri kısa zamanda kat etme, isabetli keşifler yapma ve beşeri kuvvetlerin ekserisinin aciz kaldığı işleri başarma gibi fevkalade halleri şeytani işler ve iblisî tasarruflar olarak kabul edenler isabetli davranmamışlardır
Zira bu iddia çok açık bir yanılmadır Çünkü duâsı kabul olunan bir velinin Allah (Celle Celalühü)’tan kendisini ulaşılması aylar süren en uzak mesafelere bir anda ulaştırmasını isteyebilir, bunun gerçekleşmesi imkansız değildir
Hak Teala dilediği olan dilemediği olmayan, her şeye kadîr, kuvvet sahibi iken velilerden kendisine bu gibi isteklerde bulunanın duâsına icabet etmemesine ne sebep olabilir…1
[1] Allah dostları tevhid yayınları sayfa 28
Allah’ın, “işiten kulağı olurum” demesiyle veli kulların çok uzak mesafelerdeki şeyleri işitmesi, Allah’ın(Celle Celalühü) “yürüyen ayağı olurum” demesiyle bir anda çok uzak mesafelere gidip gelme gücüne sahip olamasını her iki taraf ta kabul eder
Çünkü kudsî hadiste böyle buyurulduğunu kendi âlimleri de söylemektedirler Geriye, tartışılmakta olan; Allah dostunun uzak mesafeden bir insana yardım edip edemeyeceği meselesi kalıyor
Her Peygamber’in, yaptığı gibi bir Allah (Celle Celalühü) dostuda insanları korumak ve zor anlarında yardım etmek için Allah’dan “Ya Rabbi! Müslümanların zor anlarında, bana onlara yardım etme gücü ver” derse Allah (cc) bu duâyı ister kabul eder, isterse kabul etmez
Ama Allah (Celle Celalühü) Kudsi bir hadiste “benden bir şey isterse” duâ ederse duâsını kabul ederim, diyor
Nitekim Hz Ömer (Radıyallahu Anh)’e de binlerce kilometre uzaklıkta ki yenilmek üzere olan ordusunu ve ordudaki komutanı görüp onlara “Cebel, Cebel!” diyerek seslenip uzaktan orduya komuta etmiştir 1
[1] Beyhakî Le’lekaide Şerhus-Sünnette İbn Merde Veyh el-İsabe 2/3 İbn Kesîr Tefsir Bidâye c 7 s 131
Alâ b Hadram’ın sahâbeye “besmele çekip atlarınızla denizde yürüyün” deyip atlarıyla denizin üstünden gitmeleri gibi
Bu delillere dayanarak geçmişte ve günümüzde yaşantısı Kur’ân ve sünnete uyan Allah (Celle Celalühü) dostlarının bu gibi kerâmetlerini gören, okuyan bir Müslüman niyetinde de “ilaç hastalığımı iyi etti” aslında iyi edenin Allah olduğunu bilerek bu sözü söylerken hakiki faili kastetmez
Allah (celle celâluhu)’ın izni ile harikulade işleri yapan Allah dostlarından, insanların normalde yapamayacağı bir şeyi isteyebilir ALLAH dilerse izin verirse o zaman ALLAH o evliya vasıtasıyla kuluna yardım eder
ŞÖYLE DENEBİLİNİR NEDEN DİREK ALLAH TAN İSTEMİYO
BİZDE DERİZKİ
Süleyman (Aleyhisselâm) olayında olduğu gibi ve Hafız İbn Kesîr’in naklettiğine göre Yemâme vak’asında savaşında zor duruma düşen sahabe vefat etmiş resulullaha şöyle sesleniyodu “Ey Muhammed!” yetiş ya Muhammed sözleriydi 1
[1] El-Bidâye ve’n-Nihâye, 6/324
HZ SÜLEYMAN VE SAHABE DİREK ALLAHTAN İSTENMESİNİ
BİLMİYOLARMIYDI
Katâde nin ,ok ile çıkan gözünü Peygamberimizin iyileştirmesi :
Rivâyet olunmuştur ki: Katade bin Numan harpte gözünden isabet almış ve gözü akmıştı Yanındakiler gözünü çıkarıp almayı önerdiler ama o: “Allah Rasulünden izin isteyeceğim” diyerek bunu reddetmişti
Kendisinden bunun için izin istenince Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Hayır öyle yapmayın” buyurarak elini gözünün üstüne koymuş, biraz sıvazladıktan sonra gözünün eskisinden daha iyi bir hale geldiği görülmüştü 1
[1] Begavi Ebû Ya’lâ, Dârakutnî, İbn Şahin rivâyet nakletmiştir Beyhakî 'Delail' de Hafız ibn Hacer İsabe
3/225 de Hafız Heytem 'Mecmau'z Zevaid' 4/297 de Suyuti Hasaisu'l-Kubrâ’da zikretmiştir
Muaz, Peygamberimizden kopan kolunun iyileşmesini istiyor:
İkrime İbn Ebû Cehil bir savaş esnasında Muaz bin Amr’ın omzuna bir kılıç darbesi vurmuştu Hz Muaz hadiseyi şöyle anlatır:
“Kolumu sadece bir deri parçası tutuyordu Savaş yüzünden onunla ilgilenmeye vakit bulamamış, onu arkama bağlayarak tüm gün savaşmak zorunda kalmıştım
Bana sıkıntı ve acı vermeye başlayınca ayağımla kolumun üstüne basarak çekip kopardım ”
“Mevâhib” in aktardığına göre devamında, Muaz İbn Amr (r anh) İkrime’nin darbesi yüzünden kopan kolunu yanına alarak Allah Rasulünün yanına gelir Kadı İyaz’ın İbn Vehb’ten naklettiğine göre
“Rasülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tükürüğü ile kopan kolu yerine yapıştırmıştır ”
Zerkânî bu kıssayı zikretmiş ve İbn İshak'a isnat etmiştir
Hz Ebû Hureyre (ra), unutkanlığını Peygamberimize şikâyet ediyor:
Buhârî ve diğer kaynaklarda zikredilen bir rivâyete göre Ebû Hureyre (r anh) Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e duyduğu hadisi şerifleri unuttuğuna dair şikâyette bulunarak, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e şöyle der:
“Ya Rasulallah! Ben senden birçok hadis duyuyor ve unutuyorum Duyduklarımı unutmak istemiyorum ” Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun üzerine Ebû Hureyre’ye:
“Ridânı yere ser” buyurdular Ebû Hureyre ridâsını yere serince mübarek eliyle havada bir şeyi avuçlar gibi yaparak ridâsını atar gibi yapmış Sonra: “Ridanı giy” buyurmuşlardır
Ebû Hureyre diyor ki: “Ondan sonra hiçbir şey unutmadım ” 1
[1] Buhârî, İlim kitabı, İlmi Muhafaza Etme bâbı
Allah indinde değeri olan bir zattan bir şey istendiğinde onu yaratmasının istenmiş olmadığını herkes bilmektedir Bir insandan bir şey istenmesi, Allah’ın ona verdiği duâ imkanını kullanarak, istenilen şey için sebep ve aracı olması anlamına gelmektedir
Üstelik bu rivâyette Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), duâ etmeye ihtiyaç duymadan Ebû Hureyre’nin isteğine hemen karşılık vermiştir
Dikkat edilirse Ebû Hureyre (Radıyallahu Anh) hiçbir şeyi unutmamak için Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e müracaat etmiştir
Bu Allah’tan başka hiç kimsenin veremeyeceği bir şey değil midir? Peygamberimiz onu şirkle itham etmemiştir
ALLAH cc Hz İsa ya ölüyü diriltme , körü iyleştirme ve hastalıkları iyileştirme gücü vermişti insan lar Hz İsa dan bu isteklerde bulunurlardı
BU GÜÇLERİ RESULULLAHA VE Hz İSA YA VEREN ALLAH DEMEDİ
SÖYLE O KULLARA BENDEN İSTESİNLER SİZ NE YAPIYOSUNUZ BU
YAPTIĞINIZ ŞİRKTİR DEMEDİ ALLAH cc
Allah dostlarının yaptıkları kerâmeti şeytandan sayanların büyük âlimlerinden
……İbn Teymiyye şöyle diyor:
Allah dostu zannedilen bazı kişiler kendilerinden mukaşefe sadır olur veya çoğunun yapmadığı harikuladelikler gösterirler
Mesela: işâretle bir şahsı öldürüvermesi, vasıtasız bir şekilde havalarda uçması, olduğu yerde görülmesine rağmen aynı zamanda
… Mekke’de ve benzeri yerlerde görülmesi, su üstünde yürümesi, tasını boşlukta tutarak içine su doldurması,
bilinmeyen yerlerden gıda alması, zaman, zaman insanların gözlerinin önünden yok olması, uzaklardan
kendisini yardıma çağıranın yardımına bulunduğu yerden yardım etmesi, çalınan bir malın nereye saklandığını hiç aramadan haber vermesi gibi hârikulâde şeyler
Bütün bu saydığımız şeyleri yapmakta olmaları veli olduğunu göstermez, ispatlamaz Gerçek evliyanın kanaati odur ki; bir kimse havada uçsa su, üstünde yürüse gene de aldatıcı olabilir Ve arkasından kayıtsız şartsız gidilmez
Fakat bu fevkaladelikleri göstermenin yanında Allah (Celle Celalühü) Resülüne itaat ettiği de açıkça görünüyorsa, onun yasak ve emirlerini olduğu gibi yerine getiriyorsa böylesinin bir veli olduğuna inanılabilir ve sözleri yerine getirmeye değer bulunabilir
Gerçekte velinin kerâmetleri yukarıda saydıklarımızdan daha büyüktür (Havada uçması, bir anda başka yerde gözükmesi, su üstünde yürümesi, yardım isteyenlerin yardımına, uzaktanda olsa yetişmesi gibi)
Yaptıkları ve söyledikleri Kur’ân ve sünnete uygun düşüyorsa ne kadar güzel Zira veliler imânlarının nuruyla batini gerçeklerin yüze vurmasıyla İslâm şeriatına sımsıkı sarılmalarıyla bilinir ve tanınırlar 1
[1] El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, s 61-62, el-Mektebu’l İslâmî, 4 Baskı, Beyrût, 1397 Trc Allah (c c )’ın velileriyle şeytanın velileri arasındaki fark S: 73 Pınar Yayınları 2003
Demek ki; Allah (Celle Celalühü), istediğine bu güçleri verebilir Vermiştir de
Allahu Teâla şöyle buyuruyor:
“Onlar, O’nun velileri değildir Onun velileri sadece müttakilerdir Çokları bilmezler ”(Enfal 8/34)
ALLAH cc İNSANLARDAN BAZILARINI BAZILARINA YARDIM ETMESİ İÇİN GÖREVLEN DİRMİŞTİR
BUNLAR PEYGAMBERLER İNSAN LAR MELEKLER VE CİNLER OLABİLİR
İstiğâse konusunda Subki (ö 771/1369)’nin işâret ettiği te’vil yolu, belâğat ilminde “mecazı akli” diye bilinmektedir Mecazı akli, fiilin hakiki faili ve müessirine (ma hiye leh) değil de o failin mekan, zaman sebep gibi alakası bulunduğu bir şeye isnad edilmesi demektir
Bu edebi san’ata göre “Yeryüzü ağırlıklarını dışarı çıkardığı zaman…” âyetinde, ağırlıkları dışarı çıkaran Allah olduğu halde, fiil hakiki faile değil, fiilin mekanına isnad edilmiş ancak Allah murad edilmiştir
İşte özellikle sufiler de, kendisiyle istiğase edilen zatın hakiki fail değil, hakikatte yardım edenin Allah olduğuna inandıklarını ve O’ndan istediklerini (ki aksi halde onlar da bunun açık bir şirk olduğunu kabul ederler) söylemektedirler
Aynı fiilin hem Allah’a hem de kullarına nispet edilmesinden ne anlamalıyız?
Anlattıklarımızdan açığa çıkmaktadır ki, bir şeye güç yetirebiliyor olmak o şeyi yaratmak anlamına gelmez
Nitekim insanlar da Allah (Celle Celalühü) gibi bir şeylere güç ve kuvvet yetirebilirler Ama buna “yaratmak” değil “kesbetmek” denir Bir şeyi sadece Allah yaratabilir Bir şeye gerçek anlamda güç yetirip olmasını murad ettiğinde sadece odur
İmâm Nevevî (ö 676/1277)’nin açıklamalarından anlaşılmıştır ki:
Bir kimse, bir fiili, yaratan ve kâinatı kontrol edebilen bir varlık olmadığını bilerek ve inanarak, o fiili, ortaya çıkmasına sebep olan vasıtalardan birine nispet ederek o yaptı diyorsa, o vasıtayı sadece
Allah’ın iradesine uygun hareket eden bir vesile ve sonra olacakların bir alameti olarak görüyor demektir ki, böyle bir kimse âlimlerin ittifakıyla kâfir olarak nitelenemez
Netice olarak gerek insan gerek Peygamber olsun herhangi bir kişiyi Allah (Celle Celalühü)’e ortak koşarsa müşrik olur
Eğer gerçek fail ve yaratıcının Allah (Celle Celalühü) olduğunun farkında olarak, fiili o vasıtaya nispet ediyorsa kâfir olmaz
İbn Teymiyye, El-Kelimu’t Tayyib adlı eserinde s 109’da bize nerelerde sünnete uygun, nasıl duâ edeceğimizi göstermek için yazdığı eserde Abdullâh b Mes’ud’dan rivâyet edilen şu hadis-i şerifi zikretmektedir:
“Sizden birinizin hayvanı çölde ipinden boşalıp, kaybolursa, Ey Allâh’ın kulları hapsedin Ey Allâh’ın kulları hapsedin, diye iki defa seslensin Zira Allâh’ın yeryüzünde onu hapsedecek olan hâzır kulu vardır ”
Tevessül ve istiğâseyi kabul etmeyenlerin zayıf dediği bu hadisi, itibar ettikleri âlimlerinden
İbn Teymiyye bu hadisteki gibi duâ edilmesini sünnete uygun görmüş ki, el-Kelimu’t Tayyib “Sünnete Uygun Duâ” adlı eserine almıştır
İtiraz da etmemiştir Burada hem zayıf hadisle amel var, hem de Allâh’tan değilde bir başkasından yardım isteme var
İbn Teymiyye insanlardan yardım istemeyi (istigâse) kabul etmezken bu hadisteki gibi “Ey Allâh’ın kulları!” diye seslenerek yardım istemeyi sünnete uygun görmüştür
Utbe İbn Gazvân (Radiyallahu Anh)’dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
عنعتبةبنغزوانرضىاللهعنهعنالنبىصلىاللهعليهوسلمقال: "اذااضلاحدكمشيئااواراداحدكمعوناوهوبارضليسبهاانيسفليقل: ياعباداللهاغيثونى،ياعباداللهاغيثونىفانللهعبادالانراهم
“Sizin biriniz bir şey kaybederse, yahut yanında arkadaşı bulunmadığı bir yerde yardım dilerse
“Ey Allah’ın kulları bana yardım edin! Ey Allah’ın kulları bana imdat edin!” desin
Çünkü, Allah’ın bizim görmediğimiz kulları vardır ”…1
[1] Taberânî, Mu’cem-i Kebîr, No: 290, 17/117, Mecmau’z-Zevâid, No: 17103, 10/188
Bunu Taberânî rivâyet eder Ve râvîleri güvenilir kabul edilmiştir Ancak bazılarında bir zayıflık vardır
Şu kadar vardır ki Yezid Utbeye yetişmemiştir (Yani râvîler sîka kabul edilmekle beraber içlerindeki birinde biraz zayıflık görülmüş, dolayısıyla bu râvî Hasen-ül hadisdir
Diğer yandan munkatıdır Bu Hanefî usulcülerine göre zarar vermez
………………………… SAHHİH OLANI
Ancak benzer hadisi sahih kabul etmişlerdir ki o da şu hadistir:
عنابنعباسرضىاللهعنهماانالنبىصلىاللهعليهوسلمقال: انللهملائكةفىالارضسوىالحفظة،يكتبونمايسقطمنورقالشجر،فاذااصاباحدكمعرجةبارضفلاةفليناد: ياعبادالله! اغيثوا"
İbn Abbas (Radiyallahu Anh)’dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ki Allah(-u Teâlâ)nın, hafaza meleklerinin dışında yeryüzünde melekleri vardır ki
ağaç yapraklarından düşenleri yazarlar
Sizin birinize çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse,
“Ey Allah’ın kulları! (Bana) yardım edin” diye seslensin ”
[1] İbn Hacer el-Askalânî, Muhtasar-u Zevâidi’l-Bezzâr, No: 2128, 2/420
İmâm Nevevî şöyle demiştir Benim de aralarında bulunduğum bir cematte hayvan kaçmaya başladı Yardım isteme lafzını söyledim Benim bu sözümden sonra hayvanlar, o anda durdu
[1] İbn Allan, el-Fütuhâtü’r-Rabbâniyye s/150-151
İŞTE KARDEŞİM SENİN DEDİĞİN GİBİ ALLAH BİR KİŞYE O GÜCÜ VERMİŞŞE
ARTIK O KİŞİ DOKTOR DAN BİR İTFAYİCİDEN POLİSTEN BİR FARKI KALMIYO
İNSAN O KERAMET SAHİBİNİ EVLİYAYI
ALLAH A AİT VASIFLARLA VASIFLANDIRMADIKÇA
ALLAHI SEVER GİBİ SEVMEDİKÇE
ALLAH TAN KORKAR GİBİ KORK MADIKCA
ALLAH IN HELAL DEDİĞİNE O KEREAMET SAHİBİNİN HARAM
DİYEMİCEĞİNE İNE İNANDIKTAN SONRA
TAĞUTİ DÜZENLERİDE SEVMEYİP BUĞUZ EDİP SAVAŞIYO SA
O KİŞİ İÇİN O KERAMET SAHİBİNDEN BİR ŞEY İSTEMESİ
SÜLEYMAN ALEYHİSSELAMIN CİN VE İNSANLARDAN İSTEMESİ GİBİ DİR
SİZ NE KADAR KAFİRLER İN MÜŞRİKLERİN PUTLARINI ALLAHIN VELİLERİYLE BİR TUTSANIZ
KAFİRLER MÜŞRİKLER İÇİN İNEN AYETLERİ KAFANIZA GÖRE YORUMLASANIZDA
ALLAH IN tarafımızdan ilim verdiğimiz zat dediği insan dan harkuladeliği isteyen hz süleyman gibi , sahabenin resulullahtan ancak Allah ın yapacağı şeyleri istemeleri gibi KOPAN KOLU ÇIKAN GÖZÜ
İSTEMELERİ GİBİ bu dünyada da insanların kerametlerine şahit olduğu allah ın veli kulu görür sem şahid olursam
AYNI DOKTOR DAN İSTEDİĞİM GİBİ İS Tİ YE CE GİM
O VELİDEN BENİ AFFETMESİNİ , GÜNAHLARIM SİLMESİ N , CENNETE SOKMASI GİBİ İSTEKLERDE BULUNMUCAĞIM , BANA ÇOÇUK VERMESİNİ , ÖLÜYÜ DİRİLTMESİNİ İSTEMİCEM
,
BÖYLE İSTEKLERDEN ALLAHA SIĞINIRIM
O VELİ DOKTOR , İTFİYACİ VEYA POLİSTEN BİR FARKI OLMUYO ONLAR GİBİ BASİT BİR İNSANDIR
FAKAT ALLAH IN GÖREVLENDİRDİĞİ BİR KUL OLARAK GÖRÜP
ALLAH IN KULLARINA BİR İKRAMI OLARAK YARDIM ETMESİ İÇİN İLİM VERDİĞİNİ DÜŞÜNÜP İS Tİ YE CEĞ İM
PEYGAMMERLER İSTEMİŞ SAHABE İSTEMİŞ 1300 YILDIR EVLİYALARIN BUNCA KERAMETLERİNE ŞAHİT OLAN
İNSAN LAR İSTEMİŞ BENDE İSTİYECEĞİM
EĞER ALLAH IN İLİM GÜÇ VERDİĞİ GÜNÜMÜZDE KERAMETLERİNE ŞAHİT OLDUĞUM BİR ALLAH DOSTU OLURSA , BULURSAM , ŞAHİT OLURSAM
ALLAH IN ONA YAPMASINA İZİN VERDİĞİ ŞEYLERİ İSTİYECEĞİM
BU ALLAH ın BİZE BİR İKRAMI LUTFU OLDUĞU İÇİN İSTİYECEĞİM
RESULULLAH Bİ ŞEY KAYBETTİĞİNİZ ZAMAN BOŞLUĞA HAVAYA EY ALLAHIN KULLARI BANA YARDIM EDİN DİYE EMRETTİĞİ İÇİN İSTİCEM
BUNU ANLAMAYIP KAFİRLER İÇİN İNEN PUTLAR İÇİN İNEN AYETLERİ NE KADAR KAFANIZA GÖRE YORUMLAYIP BUNU YASAKLAMAYA ÇALIŞSANIZDA İSTİCEM
HERKESE SAYGILAR