Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Allah’ın Ayetlerinden Yüz Çevirenler

ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Abdullah Dâî


"Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, yüz çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)’ni unutandan daha zalim kimdir?" (1)
Böyle buyurdu Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ!
Yeryüzünde yaşayan zalimlerin en zalimi, kendisine Allah Teâlâ''nın ayetleri okunup, nasihat edilerek hatırlatılan ve reddedip yüz çevirendir!..
İmam Fahruddin er-Râzî (rh.a.), bu ayetin tefsirinde şunları beyan eder:
"Bu, kendisine Allah''ın ayetleri, açıklamaları ve delilleri geldiği hâlda onları kabul etmeyen ve de elinin takdim ettiği (yaptığı) şeyleri unutan kimsenin inkârından daha büyük bir zulüm yoktur. Yani, o kimse, ilâhî delil ve beyyineler üzerinde düşünüp ibret almaktan yüz çevirmesinin yanı sıra, yaptığı kötü ameller ile batıl inançlarını da unutmuştur, demektir. Ayette bahsedilen "unutma" ile, insanın üzerinde bulunduğu küfrünü sürdürüp, ayetlere kulak asması kastedilmiştir." (2)
İmam Kurtubî (rh.a.) ise, şunları kaydeder:
"Rabbinin ayetleri ile kendisine öğüt verildiği hâlde bunları önemsemeyen ve bunları kabul etmeyerek yüz çeviren kimseden daha zalim kimse olmaz, demektir.
"Ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)''ni unutan": Küfür ve masiyetlerini terk etmeyen ve bunlardan tevbe etmeyen demektir. Burada nisyan (unutmak)" terk etmek anlamındadır. Anlamın kendisi için önden neler gönderip ne tür bir azabı hak ettiğini unutan… Şeklinde olduğu da söylenmiştir. Her iki mânâ da birbirine yakındır." (3)
Yegâne hayat kitabımız Kur''ân-ı Kerim''in meşhur müfessirlerinden iki büyük imamında beyan ettikleri gibi, kendilerine Kur''ân''ın ayetleri olan Allah''ın hükümleri okunduğunda, onlara hakikatler hatırlatıldığında reddeden dolayısıyla Allah''ın hükümleriyle hükmetmeyip ilâhlaştırdıkları hevâlarından kaynaklanan hükümlerle hayatı tanzim edenlerden daha zalim kim olabilir? "Allah''ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin tâ kendileridir." (4)
Allah''ın zikri olan ve O''nun koruması altında bulunan (5) mü''min Müslümanların hayat düstûru Kur''ân-ı Kerim''den yüz çevirenler, dünya hayatlarında asla huzur bulmayan, her zaman sıkıntıların ve çıkmazların içinde olan kişilerdir… dünya hayatları rezil ve zelil olduğu gibi, ahirette kör olarak haşredilecek, ayrıca ilâhî azab ile azab göreceklerdir.
Şöyle buyurur Rabbimiz Allah:
"Kim Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.
O da (şöyle) demiş olur: "Ben, görmekte olan biriyken, beni niçin kör olarak haşrettin Rabbim?"
(Allah da) der ki: "İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bu gün de sen işte böyle unutulmaktasın.
İşte Biz, ölçüsüzce davrananları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız. Ahiretin azabı ise, gerçekten daha şiddetli ve daha süreklidir." (6)
Bu ceza, insanın, yaratılış gayesi olan şirk koşmadan yalnızca Allah''a ibadet etmek (7) gerçeğini reddederek, Allah'' dan başka rabler ve ilâhlar edinmek sonucu hak edilir…(8) Dünya hayatlarında Allah''dan başka hüküm koyucuların hükmünü kabul edenler, Allah''ın zikrinden yüz çevirenlerin egemen olduğu toplum, bir cahiliyye toplumudur… Cahiliyye toplumunun yöneticileri, Allah''ın zikrinden yüz çevirmiş, Allah''ın hükmüyle hükmetmeyi reddetmiş ya da kabul etmekle beraber, egemen olduğu bölgede geçersiz kılıp yasaklanmış zalim tağutlardır…
Cahiliyye toplumların sosyal yapılarına bakıldığı zaman görülen manzara korkunçtur… Ferdler, ruhî bulanımın içine itilmiş, ailelerde ailevî sağlam bağlar kalmamış, aile içi ilişkiler çürüyüp kokuşmuş, akrabalık ve komşuluk ilişkileri tamamen maddî menfaat üzere bina edilmiş, içten sevgi ve saygı duyguları yok edilmiştir…
Cahiliyye toplumunun ifsâd olunmuş insan kitleleri, Allah''ın zikrinden yüz çevirdikleri için:
"Kalbleri vardır, bununla anlayıp kavrayamazlar, gözleri vardır, bununla görmezler. Kulakları vardır, bununla işitmezler. Bunlar, hayvanlar gibidir, hattâ daha aşağılıktırlar. İşte bunlar, gafil olanlardır." (9) ayet-i kerimesinin muhatablarıdır…
Allah (Azze ve Celle), kendi ayetlerini, hükümlerini, emir ve nehiylerini duyup da, duymamazlıktan gelen, işitip de kabul etmeyen kişilerin böyle vasıflarda bulunduğunu beyan buyurur… Onlar, Allah''ın ayetlerinden yüz çevirenler ve inkâr edenler, yani kâfirlerdir…
Şöyle buyuruyor Allah Teâlâ:
"Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak hak ve adı konulmuş bir ecel (belli bir süre) olarak yarattık. İnkâr edenler ise, uyarıldıkları şeyden yüz çeviren (kimseler)dir." (10)
Yalnız ve yalnız kendisine ibadet etmeleri için yarattığı insan kullarını, imtihan için yeryüzüne gönderen Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, onları asla yalnız ve başıboş bırakmamış, kendilerine Rasullerini, Nebîlerini, müjdeci ve uyarıcı olarak göndermiş, onlarla beraber kitablar indirmiştir… Rasuller ve Kitablar vasıtasıyla insan kullarına hak yolu göstermiş, onları batıl yollardan alıkoymuştur…
Ve şöyle buyurmuş yegâne Rabbimiz Allah Teâlâ:
"Buna rağmen, bunlara ne oluyor ki, öğütten yüz çevirip duruyorlar?
Sanki onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler,
Arslandan korkup kaçmışlar." (11)
İşgal edilen İslâm topraklarında şirk ve küfür hükümleriyle hükmedip, Allah''ın hükümlerini yasaklayarak geçersiz kılan egemen tağutlar ve onların yandaşları, Rabbimiz Allah (Azze ve Celle)''nin ayetlerinde buyurduğu bir durumdadırlar…
Rabbimiz Allah Teâlâ''nın: "Şübhesiz bu bir öğüttür." (12) "O (Kur''ân), âlemlere bir öğüttür." (13) ve "O (Kur''ân), âlemler için yalnız bir öğüt ve hatırlatmadır." (14) diye buyurduğu hayat kitabımız Kur''ân-ı Kerim''den yüz çevirenler, arslandan korkup kaçan, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler!... Onlara, kendilerine hidayet olacak ve dosdoğru yolu gösteren, onları her türlü kötülükten alıkoyan, onlara huzur ve saadet veren Allah''ın ayetleri okunup hatırlatıldığı zaman, kendilerine Allah''ın hükümleriyle hükmetmeleri tavsiye edilerek öğüt verildiği zaman, moralleri bozuluyor, sinirleri geriliyor, öfkelerinden yüzleri kıpkırmızı kesiliyor, elleri, ayakları titriyor ve korkunç bir saldırgan hâle geliyorlar…
Mazlum ve Mustaz''af Müslümanları esaret altına alıp küfür ve şirk hükümleriyle hükmeden egemen, müstevlî tağutlar ve yardımcıları olan yandaşlarının değişmeyen karakteridir bu!.. Onlar, ister inandıklarını, isterse inanmadıklarını söylesinler, ister İslâm''ı kabul ettiklerini, ister reddettiklerini beyan etsinler, sonuçta egemenlik konusunda Kur''ân-ı Kerim''den ve Rasulullah (s.a.s.)''in Sünneti''nden yüz çeviriyor, Allah''ın indirdikleriyle hükmetmiyor, Allah''ın hükümlerini geçersiz kılıyor, Allah''ın haram kıldığını helâl, helâl kıldığını haram kılıyor, yani Allah''ın yasakladığını serbest, serbest kıldığını da yasaklıyor, böylece Allah ile hudud yarışına giriyorlar…
Kitaplı olsun, kitapsız olsun bütün gayr-ı müslimler, Allah''ın hükümleriyle, yani hayat düstûrumuz olan Kur''ân ile hükmetmeyi reddediyor ve hevâlarını ilâhlaştırıyorlar… İlâhlaştırdıkları hevâ larına kul olanlar, egemen oldukları bölgelerde ki insanlarında aynı şekilde kul olmalarını istiyorlar… Kulların, Allah''a kul olmayı reddedip kula kul olmalarını sağlamak için bütün imkânlarını sarfediyorlar…
İslâm düşmanları olan emperyalist dış güçlerin uşakları olan yerli egemen tağutların hakim olduğu ve dış güçlerin emirleriyle yönettikleri parçalanmış İslâm topraklarında kitleleri, yahudîleştirme ve hristiyanlaştırma hareketine alâbildiğince destek olup hız vermektedirler… Kurtulmayı, yahudî ve hristiyan olmada gören bu batıl zihniyet, Allah''ın ayetlerinden ve hükümlerinden reddederek yüz çevirmiş, tağutî ideolojileri din edinmiş ve bu ideolojilerin gereği kurulan tağutî düzenlerini korumak için bütün imkânları seferber etmişlerdir… İslâm hükümlerinin sosyal hayattan söküp atılarak yasaklanması, onların mukaddes görevi olmuş, İslâm''ın yerine her türlü şirk ve küfrün kabulü söz konusu edilmiştir… Şirk ve küfrün her çeşidine hayat hakkı tanıyan, hayata egemen olmasını sağlayan tağutlar, İslâm ile insanlar arasına çok büyük engeller kurmuş, uçurumlar oluşturmuş ve şeytanî tuzaklarla kitleleri uyutarak aldatmayı becermiştir... İnsanların, gerçek İslâm''la tanışmalarını engelleyip, ya egemen tağutların menfaatlerine uygun "Ilımlı İslâm"a (!) ya da yahudîlik ve hristiyanlığa kaymalarını sağlamışlardır… "Ilımlı İslâm" dedikleri projeleri, yahudîleşmek ve hristiyanlaşmak tuzağının ön hazırlığıdır…
"Dediler ki: "Yahudî veya hristiyan olun ki, hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (dosdoğru yol) Hanif (Muvahhid) olan İbrahim''in dini (dir). O, müşriklerden değildi."
Deyin ki: "Biz, Allah''a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa''ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz, O''na teslim olmuşlarız."
Şayet onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, şübhesiz doğru yolu bulmuş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana, onlara karşı Allah yeter. O, işitendir, bilendir." (15)
Mü''min Müslümanlar, imanlarından ve salih amellerinden hiçbir taviz vermeden, iman ve İslâm üzere sabredecek, dik duruşlarını her zaman koruyacak ve bu tavırlarını her şeye rağmen sürdüreceklerdir… Yahudîleştirilme, hristiyanlaştırma veya herhangi bir tağutîleştirmeyi asla kabul etmeyecek bu hileli tuzaklara düşmeyecek, aksine kim olursa olsun bu İslâm düşmanlarının tuzaklarını parçalayacak, oyunlarını bozacaktır… Böyle hareket etmek, mü''min Müslümanların imanlarından kaynaklanan kulluk vazifeleridir!..
Kendilerine İslâm''ın daveti ulaşmış, gerçek İslâm tebliğ edilmiş, "tağutî reddedip Allah''a kul olmak" (16) hakikati anlatılmış her insandan cahâlet mazereti kaldırılmıştır… Kendisine İslâm''la tanışma imkânı verilmiş kişi, bu imkânı kullanmamış ve bu fırsatı değerlendirememiş ise, elbette sorumludur!.. Çünkü onlara İslâm ulaşmış, onlar İslâm''la tanışmışlardır…
Şöyle buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ:
"İnkâr edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne karar verilir ki, böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından (bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle cezalandırırız.
İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar. Yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım." Size onda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size, uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın. Artık zalimler için bir yardımcı yoktur.
Şübhesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Gerçek şu ki O, sinelerin özünde (saklı) olanı bilir." (17)
Ebu hüreyre (r.a.)''dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Allah Teâlâ, altmış seneye kadar yaşatıp ölümünü geri bıraktığı kimsenin özürünü izâle ve reddeder." (18)
İslâm davetinin ulaştığı ve tebliğe muhatab olan her insan uyarılmıştır!.. Kendisine ulaşan İslâm hakikatini kabul edip etmemede serbest bırakılan insan, kabul ettiği takdirde İslâm''la şereflenir ve imanla izzet sahibi olur… Allah''a davetten, Allah''ın ayetleri ve hükümlerinden yüz çevirenler ise, dünyada zilleti, ahirette ise cehennemi hakkederler… İslâm''ı reddeden müşrik ve kâfirlerin ebeden cehennemi hakkettikleri gibi, Ehl-i Kitab''dan olan yahudî ve hristiyanlar da, Kur''ân''ı ve Rasulullah (s.a.s.)''in Nübuvvetiyle Risâletini inkâr ettiklerinden dolayı cehenneme müstahaktırlar… Çünkü onlar, yüz çevirenlerdir!...
Rabbimiz Allah Teâlâ, Ehl-i Kitab''dan ve müşrik olanlardan, Allah''ın ayetlerinden ve hükümlerinden yüz çevirenler için şöyle buyuruyor:
"Şübhesiz, Kitab Ehli''nden ve müşriklerden inkâr edenler, içinde süreli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir." (19)
Ebu Hüreyre (r.a.)''ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Muhammed''in nefsi elinde olan Allah''a yemin ederim ki, eğer bu ümmetten bir yahudî ya da hristiyan beni işitip sonra da benimle gönderilene iman etmeden ölürse, mutlaka cehennemliklerden olur." (20)
Çünkü onlar, dalâlet ehli ve gazaba uğrayanlardır… Muvahhid mü''minler, her gün onlarca defa okudukları "Fatiha Sûresi"nde, onlardan olmamak, onların yolundan uzak kalmak ve onların tuzaklarından emir olmak için Allah''a sığınıyor, Allah''dan yardım diliyorlar…
"(Rabbimiz,) bizi dosdoğru yola ilet.
Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil." (21)
Ayet-i Kerimede iki yol beyan buyrulmuştur.
1)Kendilerine nimet verilenlerin yolu:
"Kim Allah''a ve Rasulüne itaat ederse, işte onlar, Allah''ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar." (22)
2)Gazaba uğrayanların ve sapmışların yolu:
Adiyy b. Hatim (r.a.)''ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Yahudîler, gazaba uğrayanlar ve hristiyanlar, dalâlete (sapıklığa) düşmüşlerdir." (23)
Muvahhid mü''minler, kendilerine nimet verilmiş peygamberlerin, sıddıkların, şehidlerin ve salihlerin izini takib ederken, onların yolu üzere yürüme ya çalışırken, gazaba uğramış yahudîlerin ve dalâlete düşmüş hristiyanların yolundan uzak durmak, onlara asla yanaşmamak isterler… Çünkü onlar, hak din İslâm''dan yüz çevirmiş ve mü''min Müslümanlara düşman kesilmişlerdir…
Yegâne Rabbimiz Allah (Azze ve Celle), katıksız iman eden kullarını, Ehl-i Kitab olan yahudî ve hristiyanların şeytanî fitnelerine karşı şöyle uyarıyor:
"Ey iman edenler, eğer kendilerine kitab verilenlerden herhangi bir gruba boyun eğecek olursanız, sizi imanınızdan sonra tekrar küfre döndürürler." (24)
"Ey iman edenler, yahudî ve hristiyanları dostlar (velîler) edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şübhesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez." (25)
Allah''ın ayetlerinden yüz çevirip, Allah''ın hükmüyle hükmetmeyenler zalimlerin tâ kendileridir (26) ve Allah, onlara hidayet vermez…
Haktan yüz çevirmiş, batıla sarılmış olanlara karşı muvahhidlerin tavrı, muvahhidlerin atası İbrahim (a.s.) ve O''nunla beraber olanların tavrı olmalıdır… Çünkü Allah''ın dost edindiği (27) ve tek başına bir ümmet olan,(28) put kıran İbrahim (a.s.) (29) ve O''nunla beraber olanlar muvahhid mü''minlerin örneğidir… Rabbimiz Allah, Onları örnek kılmış ve mü''min Müslüman kullarının onlar gibi olmasını buyurmuştur…
"İbrahim ve O''nunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: "Biz, sizlerden ve Allah''ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp inkâr ettik. Sizinle aramızda, siz Allah'' bir olarak iman edinceye kadar ebedî bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir." (30)
Paramparça edilmiş ve her parçasında dış tağutların içteki uşaklarının tağutluk yapıp egemen olduğu ve ağa-babalarının adına yönettikleri İslâm topraklarında esaret altında yaşayan mü''min Müslümanların tavrı, İbrahim (a.s.) ile O''nunla beraber olanların tavrı olmalıdır… Allah''ın hükümlerinden yüz çeviren, kendi şirk hükümleriyle egemenliklerini sürdürenlere karşı, net Tevhidî tavrını ortaya koyan, onlardan uzaklaşan, onlara karşı eliyle, diliyle ve kalbiyle mücahede edip dik duruşunu devam ettiren muvahhid mü''minler, Rabbleri Allah''ın emrettiği gibi olurlar…
Şöyle buyuruyor Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ:
"Ey iman edenler, Allah''dan sakının ve sadıklarla beraber olun." (31)
Yüz çevirenler!...
Yüzlerini, Allah''ın ayetlerinden, Allah''ın hükümlerinden, Allah''ın rızasından, Rasulullah (s.a.s.)''in Sünneti''nden, hayırdan, adâletten, iyilikten ve güzellikten çevirenler… Haktan yüz çevirip batıla dönenler… Yüzlerini, tağuta, tuğyana, zulme, sömürüye, şerre, kötülük ve çirkine döndürenler…
İşte bunlar, dünyada egemen olunca ve hevâlarından kaynaklanan hükümler, insanlara hükmedince karada ve denizde fesâd ortaya çıktı!.. Dostluğun yerini düşmanlık sevincin yerini yas, huzurun yerini terör, mutluluğun yerini sıkıntı, adâletin yerini zulüm, çalışarak kazanmanın yerini hırsızlık ve sömürü aldı!..
Şöyle buyurur Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ:
"İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesâd ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah,) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır." (32)
Yeryüzünün çeşitli bölgelerine mahkûm edilen ve işgal edilen parçalanan İslâm topraklarında araları yapay sınırlar ile bölünüp esaret altında bırakılan mü''min Müslümanlar, yeniden uyanarak dirilip, ümmet şuuru ile şuurlanarak, İslâm Milleti ve mü''minlerin kardeşliği bütünlüğü içinde "Allah''ın ipine" hep beraber sımsıkı sarılacak olurlarsa, bütün bu olumsuz hâllerden kurtulacaklardır!..
Yegâne Rabbimiz Allah Teâlâ''nın yardımı ve rahmetiyle bu gerçekleşecektir… Çünkü:
"Allah, iman edenlerin velîsi (dostu ve destekleyicisi) dir. Onları, karanlıklardan nûra çıkarır." (33)
Ve şöyle buyurur Rabbimiz Allah (Azze ve Celle):
"Sizden, hayra çağıran, iyiliği (ma''rufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (34)
________________________
1)Kehf, 18/57
2)Fahruddin er-Râzî, Tefsir-i Kebîr-Mefâtihu''l-Gayb, çev. Prof. Dr. Suat Yıldırım, vdğ. Ank. 1993, C.15, Sh.209
3)İmam Kurtubî, el-Câmiu’li Ahkâmi''l-Kur''ân, çev. M. Beşir Eryarsoy, ist.2000, C.11, sh.53
4)Mâide, 5/45
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
hifa Çevrimdışı

hifa

Üye
İslam-TR Üyesi
Allah yardimcimiz olsun...paylasim icin Rahman razi olsun insallah...
 
Üst Ana Sayfa Alt