A
Çevrimdışı
Derleyen; Ebu'l-Fidâ Al Makdisî
* Uluvv
Allah Azze ve Celle yukarı cihette, Arşa istiva etmiştir. Mülkü kaplamıştır ve ilmi eşyayı kuşatmıştır.
"Güzel sözler O'na çıkar; sâlih amel O'na yükselir.” (Fatır 10)
“Gökten yere bütün işleri O tanzim eder; sonra sizin saydığınızla süresi bin sene olan bir günde işler, O'na yükselir.” (Secde 5)
Bu sıfatın Kuran-ı Kerim ve Sünnet-i Mutahhara‘dan delilleri şu şekildedir:
Kudret ve Kahrı ile zatı Mutlak‘ın Uluvvu tasrih edilmiştir.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:
"Yüce Rabbinin adını tesbih et" (A‘la 1)
"O'nun Kürsü'sü gökleri ve yeri kaplamıştır; onların gözetimi O'na asla ağır gelmez. O, çok yüce ve çok büyüktür." (Bakara 255)
Lügatte Arş, kralın tahtıdır.
Allah Teâlâ Yûsuf aleyhi‘s-selâm hakkında şöyle buyurmuştur:
"Ana babasını Arş'ına/tahtına çıkartıp oturttu." (Yûsuf, 100)
Sebe kraliçesi Belkıs hakkında da şöyle buyurmuştur:
"Ve Onun büyük bir Arş'ı/tahtı vardır." (Neml, 23)
Rahmân‘ın üzerine istivâ ettiği Arş ise, yaratıkları kuşattığı gibi onların en yükseği ve en büyüğüdür. Nitekim Ebû Zerr RadıyAllâhu Anh‘ın rivâyet ettiği bir hadiste Peygamber sallAllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Yedi kat gök ve yedi kat yer, Allah'ın kürsüsü yanında, ancak geniş, çöl bir yere bırakılmış bir halka gibidir. Arş'ın kürsüye üstünlüğü ise geniş çölün bu halkaya üstünlüğü gibidir."
|Sahihtir, Ahmed (5/178) Bezzar (160) İbn Ebi Şeybe, el-Arş (58) Ebu‘ş-Şeyh (1/206, 220) Taberi (3/12) İbn Hibban (361) Ebu Nuaym, Hilye (1/166) Beyhaki, el-Esma ve‘s-Sıfat (2/149)|
Kürsi‘ye gelince, lugatte; döşek ve üzerine oturulan her şeydir.
Allah‘ın kendisine izâfe (nispet) ettiği Kürsü ise, O‘nun iki ayağını koyduğu yerdir.
İbn Abbâs radıyAllâhu anhumâ şöyle demiştir:
"Kürsü iki ayağın konduğu yerdir. Arş ise, büyüklüğünü Allah Azze ve Celle'den başka hiç kimse takdir edemez."
|Sahihtir, Abdullah b. Ahmed, es-Sunne (586, 1020-21) İbn Ebi Şeybe, el-Arş (61) Ebu‘ş-Şeyh, el-Azamet (1/196, 216-17) İbn Huzeyme, et-Tevhid (248) Hakim (2/310) Darekutni, en-Nuzul (36-37) Hatib, Tarih (9/251) Taberani (12404)|
Aynısını Ebu Musa radıyAllahu anh de söylemiştir.
|Sahihtir. Abdullah b. Ahmed, es-Sunne (588, 1022) Taberi (5790) İbn Ebi Şeybe, el-Arş (60) Ebu‘ş-Şeyh, el-Azamet (1/347) Beyhaki, el-Esma (sy: 404)|
Ehl-i Sünnet arasında yaygın ve meşhûr olan da İbn Abbâs ve Ebu Musa radıyAllâhu anhum‘un Kürsü hakkında söylediği bu sözdür. Üstelik bu konuda İbn Abbas‘tan gelen sözlerin sahih olanı da budur. Yoksa Kürsü‘nün ilim olduğuna dâir O‘ndan rivâyet edilen şeyler doğru değildir.
|Bkz: Bunu Taberi (5788-89) rivayet etmiştir. İsnadında bulunan Cafer İbn Ebi‘l-Mugire el-Huzai el-Kummi hakkında İbn Mende şöyle demiştir: "İbn Ebi‘l-Mugire, İbn Cubeyr‘den rivayetinde kuvvetli değildir." Bkz: Elbani, es-Sahiha (1/226) Ahmed Şakir de Umdetu‘t-Tefsir‘de (2/162) bu rivayetin şaz olduğunu söylemiştir.|
Yine Kürsü‘nün Arş olduğu hakkında Hasenu‘l-Basrî'den rivâyet edilen söz de İbn Kesîr‘in söylediği gibi zayıf olup Ondan sahih olarak gelmemiştir.
|İbn Kesir Tefsir (1/318)|
(Ey Muhammed! Onlara) de ki: Dedikleri gibi eğer Allah ile birlikte ilâhlar olsaydı, bu takdirde onlar, muhakkak Arş'ın asıl sahibine (kendilerini ulaştıracak) bir yol ararlardı. Fakat Allah, çok yüce ve çok büyük olup onların söylediklerinden münezzehtir.” (İsra 42-43)
Allah Azze ve Celle semada olduğunu şu ayette açıkça belirtmiştir:
"Göktekinin sizi yere batırmayacağından emîn misiniz? İşte o vakit yer sarsılır durur." (Mülk 16)
Bazı fırkalar bu ayette geçen "gökteki"nin Allahu Teâlâ değil, melekler olduğunu söylerler. Halbuki bu ayette geçen "gökteki" ile kastedileni, Nahl Suresinin 45. ayeti söylece tayin etmektedir:
"Kötü işler yapmak için tuzak kuranlar, Allah'ın kendilerini yere geçirmesinden veya (ansızın) bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azap gelmesinden emin mi oldular?“
Burada Mülk Suresinde zikredilen "Gökte olup, yere geçirenin; Allah Azze ve Celle" olduğunu öğreniyoruz.
Sema kelimesi, yükseklik manasında cins isimdir. Semada olan gökler, Kürsi, Arş gibi her şeyi kapsar. "semada" kavli, yukarıda anlamındadır. Allah Subhanehu yücelerin yücesidir. Allah Teala‘nın semada oluşu Sahihayn‘de Ebu Said el-Hudri radıyAllahu anh‘ın rivayet ettiği şu hadiste de sabittir:
"Alî b. Ebi Tâlib, Yemen'den Rasûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem'e tabaklanmış bir meşin torba içinde henüz toprağından ayrılmamış altın külçesi gönderdi. O da, bunu dört kişi (yâni) Uyeyne b. Bedr, Akra' b. Habis, Zeydu'l-Hayl -dördüncüsü de ya Âlkame yahut Âmir b. Tufeyl olacak- arasında taksim etti.
Bunun üzerine Ashabından biri:
"Biz, bu altına bunlardan daha lâyık idik." dedi.
Bu söz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kulağına ulaşınca:
"Ben, semâdaki nezdinde emîn olduğum, sabah akşam bana semâdan haber geldiği hâlde siz bana güvenmiyor musunuz?" buyurdu. Derken çukur gözlü, çıkık şakaklı, geniş alınlı, gür sakallı, başı tıraşlı ve gömleği yukarıya çekik bir adam kalkarak:
"Ey Allah‘ın Rasulü! Allah'tan kork." dedi.
Rasûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem:
"Yazık sana. Ben yeryüzündeki insanların Allah'tan korkmaya en lâyık olanı değil miyim?" buyurdu. Sonra adam dönüp gitti.
Arkasından Halid b. Velîd:
"Ey Allah‘ın Rasulü! Şunun boynunu vurayım mı?" dedi.
Rasûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem:
"Hayır, namaz kılan bir kimse olabilir." buyurdu.
Hâlid: Nice namaz kılan var ki kalbinde olmayanı dili ile söylüyor." dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem:
"Ben, ne insanların kalplerini açmaya memûrum ne de karınlarını yarmaya!" buyurdu. Sonra gitmekte olan o adama bakarak:
"Muhakkak bu adamın sülâlesinden öyle bir kavim zuhur edecek ki, Allah'ın kitabını kolaycacık okuyacaklar, (fakat) okudukları gırtlaklarını geçmeyecek; dinden Ok'un avı delip geçtiği gibi çıkacaklar." Buyurdu. Galiba şunu da söyledi: "Şayet onlara yetişirsem Semud'un öldürülüşü gibi onları öldürürdüm."
|Buhari (4351) Müslim (1064)|
Allah eşyanın kendisine yükseldiğini belirterek şöyle buyurmuştur:
"Güzel sözler O'na çıkar; sâlih amel O'na yükselir.” (Fatır 10)
"Allah şöyle demişti: 'Ey Îsâ! Şüphesiz seni vefat ettirecek, seni nezdime yükseltecek, küfredenlerden seni temize çıkaracak, sana tâbi olanları kıyamet; gününe kadar küfredenlerden üstün kılacak olan benim. Sonra dönüşünüz yine bana olacaktır. İşte o zaman, ihtilafa düştüğünüz hususlarda, aranızda ben hükmedeceğim." (Al-i İmran 55)
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:
"Helal kazancından kim bir hurma kadar bir şey sadaka verirse -ki Allah'a sadece temiz olanı yükselir- Allah onu sağ eliyle alır. O, sahibi için Rahman'ın avucunda dağdan daha iri oluncaya kadar büyür, tıpkı sizin bir tayı büyütmeniz gibi O da sadakanızı büyütür."
|Buhari (7430)|
Allah Azze ve Celle yukarıda oluşunu şu ayetinde tasrih etmiştir:
"Üstlerindeki Rablarından korkarlar ve yalnız emrolunduklarını yaparlar." (Nahl 50)
Allah Azze ve Celle‘nin yukarıda olup, her gece dünya semasına nüzu ettiği tasrih edilmiştir. Sahih hadiste Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Rabbimiz Tebarek ve Teala her gece, gecenin son üçte biri kaldığında dünya semasına nüzul eder ve şöyle buyurur: “Kim bana dua ederse icabet ederim, benden isteyene veririm, kim benden bağışlanma dilerse onu bağışlarım."
|Buhari (1145)|
Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem Veda Haccı'nda Allah Subhanehu‘nun yukarı cihette olduğuna işaret etmiş, şöyle buyurmuştur:
"Size, ben sorulacağım, acaba ne diyeceksiniz?" Sahabeler:
"Risâletini tebliğ, vazifeni edâ ve nasîhatta bulunduğuna şehâdet ederiz." dediler.
Bunun üzerine şehâdet parmağını semâya kaldırıp onunla insanlara işaret ederek üç defa:
"Yâ Rab! Şahid ol! Ya Rab! Şâhid ol!" buyurdu.
|Müslim (1218)|
Kitap ve Sünnet'te varid olan deliller; Allah Azze ve Celle‘nin mahlukatının üzerinde, Arş'a istiva etmiştir. Arş'ına istivası ve yukarıda oluşu hakkında sahabe, tabiin ve imamların sözlerinden bazıları şu şekildedir:
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem vefat ettiğinde Ebu Bekir radıyAllahu anh şöyle demiştir:
"Kim Muhammed‘e kulluk ediyorsa bilsin ki o ölmüştür. Kim de Allah‘a kulluk ediyorsa şüphesiz semada olan Allah, diridir, ölmez."
|Zehebi, el-Uluvv (62)|
Ömer radıyAllahu anh Havle bintu Sa‘lebe‘yi gördüğünde şöyle derdi: "Bu kadın, şikayetini Allah‘ın yedi kat semanın üzerinden işittiği kadındır." |Burada Mücadele Suresinin ilk ayetlerinde zikredilen kıssaya işaret etmiştir|
|Zehebi, el-Uluvv (63)|
Abdullah b. Abbas radıyAllahu anhuma, müminlerin annesi Aişe radıyAllahu anha ölüm hazırlığındayken ona şöyle demiştir:
"Allah senin beraatini yedi kat sema üzerinden indirmiştir."
|Zehebi, el-Uluvv (96)|
Beyhaki, sahih isnad ile el-Evzai‘den şöyle dediğini nakletti:
"Biz ve tabiin şöyle derdik: "Muhakkak ki Allah Arş'ının üzerinde olduğunu zikretmiştir. Biz de Sünnet'te gelen sıfatlarına iman ederiz."
|el-Esma ve‘s-Sıfat (480)|
Birisi İmam Ahmed rahimehullah‘a şöyle dedi: "Allah Teala yedi kat sema üzerinde, Arş'ındadır. Mahlukatından ayrıdır, kudreti ve ilmi her yerdedir." İmam Ahmed de şöyle dedi: "Evet, Arşı üzerindedir, ilminin dışına hiçbir şey çıkamaz."
|Tabakatu‘l-Hanabile (1/431)|
İmam İbn Abdilberr şöyle demiştir:
"Müslümanlar her zaman, kendilerine bir iş zor geldiğinde ve musibetleri kendilerini üzdüğünde Allah'a yönelerek yüzlerini ve ellerini semaya kaldırır, ellerini semaya açarlar."
|et-Temhid (22/81)|
İbn Teymiyye Allah Azze ve Celle‘nin yukarıda oluşunu ispat ederken Şeyh Abdulkadir Geylani‘nin şu sözlerini de delil getirmiştir:
"Şeyh Abdulkadir Gunye‘sinde şöyle der: "Aziz Celil olan Yüce Yaratıcıyı bilip anlamak kısaca; ayetlerle ve delillerle olur. Yakinen bilinir ki; Allah Azze ve Celle birdir, tektir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur… O yukarı cihettedir. Arş'a istiva etmiştir. Mülkünü kaplamış, ilmi eşyayı kuşatmıştır."
|İbn Teymiyye, Fetava (3/222)|
* Kelam / Konuşma
Allah Subhanehu, ezelden beri mütekellim olup ne zaman dilerse, dilediği şekilde işitilir sesle konuşur. Bunu mahlukundan dilediğine işittirir. Musa aleyhisselam onu vasıtasız olarak işitmiştir.
"Allah, Musa ile gerçekten konuştu." |Nisa, 164|
"Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelince, Rabbi Onunla konuştu." |Â'raf, 143|
"Tur Dağı'nın sağ tarafından Ona |Musa'ya| seslendik we Onu kendimize yaklaştırarak şereflendirdik." |Meryem, 52|
Selefin bu konudaki bazı sözleri şu şekildedir:
Hanbel dedi ki: Ebu Abdillah‘a (Ahmed İbn Hanbel‘e) dedim ki: "Allah kıyamet gününde kuluyla konuşacak mı?" Şöyle cevap verdi: "Evet! Mahluklar arasında ancak Allah Azze ve Celle hüküm verecektir. Allah, kuluna konuşacak ve sorguya çekecektir. Allah Azze ve Celle ezelden beri dilediği gibi konuşucu, dilediğini emreden, dilediği hükmü verendir. O‘nun bir dengi ve benzeri yoktur."
|İbn Kayyım, İctimau‘l-Cuyuşi‘l-İslamiye (sy: 83)|
Yine İmam Ahmed İbn Hanbel şöyle demiştir:
"Muhakkak ki Allah Musa ile gerçekten konuşmuştur. Musa aleyhisselam bunu kesin olarak işitmiştir. Allah Azze ve Celle ezelden beri konuşucu ve alimdir. Yaratanların en güzeli olan Allah yücedir."
|Tabakatu‘l-Hanabile (1/29)|
* İki El
Yahudiler, "Allah'ın eli çok sıkıdır" dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Aksine Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. |Maide, 64|
Allah: Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi. |Sad, 75|
"Onlar Allah'ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O'nun tasarrufundadır. Gökler O'nun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir. |Zümer, 67|
“…gökler de sağ elinde dürülmüş olacaktır…” (Zümer 67) Nafi, İbn Ömer radıyAllahu anhuma‘dan rivayet ediyor:
"Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem minber üzerinde ayeti okudu ve şöyle buyurdu: “Sema onun elinde olacaktır. Çocuk nasıl top atıyorsa, o da semaları öyle atıp şöyle buyuracaktır; “Güçlü olan benim” Sonra şöyle dedi: "Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem‘i minber üzerinde sallanır halde gördüm. Nerede ise, düşecekti."
|Buhari (7412)|
"Helal kazancından kim bir hurma kadar bir şey sadaka verirse -ki Allah'a sadece temiz olanı yükselir- Allah onu sağ eliyle alır. O, sahibi için Rahman'ın avucunda dağdan daha iri oluncaya kadar büyür, tıpkı sizin bir tayı büyütmeniz gibi O da sadakanızı büyütür."
|Buhari (7430)|
"Adalet sahibi kimseler, Allah'ın yanında, nurdan minberler üzerinde Rahman'ın sağındadırlar. Allah'ın her iki eli de sağdır."
|Müslim, Mûnâfikûn: 24; Ebû Dâvûd, Sünnet: 19|
Ehl-i Sünnet ve‘l-Cemaat, Allah Azze ve Celle hakkında iki el sıfatını Allah‘ın Kitabında ve Rasulü'nün diliyle ispatladığı şekilde ispat ederler, keyfiyet belirlemez, temsile gitmezler. Manasını bozmadan ve iptal etmeden tenzih ederler.
Ehl-i Sünnetin yolu, elleri bazen nimet |Bkz: Ebu‘l-Hasen el-Eşari; Makalatu‘l-İslamiyyin (1/195, 218)|, bazen kudret |el-Eşari, Makalat (1/195, 218)| gibi Kitab ve Sünnet'ten delili olmadan tevil eden fırkalardan ayrıdır.
İmam Ahmed rahimehullah şöyle demiştir:
"Allah‘ın iki elinin nimet anlamında olduğunu iddia eden kimse, "iki elimle yarattığım..." (Sad, 75) ayetindeki şeddeli "biyedeyye" kelimesini nasıl izah edebilir?."
|Ebu Ya‘la, İbtalu‘t-Te‘vilat Li Ahbari‘s-Sıfat (102)|
Yani burada el sıfatını tevil edenler, "Allah'ın iki nimeti" mi diyecekler? Yoksa "iki kudreti" mi diyecekler? Bunu nasıl izah edilebilirler? Demek istiyor.
Ebû Hanîfe dedi ki: "Yüce Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'de de belirttiği gibi eli, yüzü ve nefsi vardır. Yüce Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'de söz konusu ettiği yüz, el ve nefis ona ait nasıllığı bizce bilinemeyen sıfatlardır. Onun eli, kudreti ya da nimetidir denilmez. Çünkü o takdirde bu sıfatın iptali söz konusudur. Bu ise (sıfatların iptali) kaderiyyecilerin ve mutezile mensuplarının görüşüdür."
|el-Fıkhu‘l-Ekber (sy: 302)|
Şeyh Ebu Hanzala Akaid Dersleri'nde şöyle demiştir;
"Tevil ehli veya tahrif ehli Allah’ı kullara kıyas ederek, kendilerince Allah’ı bu sıfatlardan tenzih etmişlerdir. Allah’ın elini, nimet ve kudret olarak tevil etmişlerdir.
Şimdi bu sapık tevilleri ayetlere uygulayalım;
a. “Allah’ın iki nimeti de açıktır” Tevil ehli bir yanlıştan kaçarken daha büyük bir yanlışa düşmüşlerdir. Allah’ın sayısız nimetlerini bu sapık teville ikiye indirmişlerdir. Allah’ı noksanlıktan tenzih edelim derken, kendileri Allah’a noksanlık ve eksiklik izafe etmişlerdir.
b. “Allah’ın iki kudreti de açıktır” Bu da bir önceki kadar saçmadır. Tek olan ilah sıfatlarıyla birlikte tektir.
c. “Ey İblis, kudretimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir?” Allah her şeyi kudreti ile yaratmıştır. Eğer ayet böyle tevil edilirse Âdem aleyhisselam’ın hiçbir meziyeti kalmaz. Doğal olarak da Allah’ın bunu zikretmesi abes olur.
Bunun gibi her bidat insanı daha büyük bir bidata, her sapık menhec insanı daha derin bir sapıklığa düşürmektedir.
Bunun yanında hadislerde Peygamberimiz sallAllahu aleyhi we sellem 'Allah’ın iki eli de sağdır' buyurmuştur. Bu da bize gösterir ki “el” sıfatı bizim idrakimizin üstünde olup, teslimiyet isteyen meselelerdendir."
* Avuç
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Helal kazancından kim bir hurma kadar bir şey sadaka verirse -ki Allah'a sadece temiz olanı yükselir- Allah onu sağ eliyle alır. O, sahibi için Rahman'ın avucunda dağdan daha iri oluncaya kadar büyür, tıpkı sizin bir tayı büyütmeniz gibi O da sadakanızı büyütür."
|Buhari (7430)|
* Uluvv
Allah Azze ve Celle yukarı cihette, Arşa istiva etmiştir. Mülkü kaplamıştır ve ilmi eşyayı kuşatmıştır.
"Güzel sözler O'na çıkar; sâlih amel O'na yükselir.” (Fatır 10)
“Gökten yere bütün işleri O tanzim eder; sonra sizin saydığınızla süresi bin sene olan bir günde işler, O'na yükselir.” (Secde 5)
Bu sıfatın Kuran-ı Kerim ve Sünnet-i Mutahhara‘dan delilleri şu şekildedir:
Kudret ve Kahrı ile zatı Mutlak‘ın Uluvvu tasrih edilmiştir.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:
"Yüce Rabbinin adını tesbih et" (A‘la 1)
"O'nun Kürsü'sü gökleri ve yeri kaplamıştır; onların gözetimi O'na asla ağır gelmez. O, çok yüce ve çok büyüktür." (Bakara 255)
Lügatte Arş, kralın tahtıdır.
Allah Teâlâ Yûsuf aleyhi‘s-selâm hakkında şöyle buyurmuştur:
"Ana babasını Arş'ına/tahtına çıkartıp oturttu." (Yûsuf, 100)
Sebe kraliçesi Belkıs hakkında da şöyle buyurmuştur:
"Ve Onun büyük bir Arş'ı/tahtı vardır." (Neml, 23)
Rahmân‘ın üzerine istivâ ettiği Arş ise, yaratıkları kuşattığı gibi onların en yükseği ve en büyüğüdür. Nitekim Ebû Zerr RadıyAllâhu Anh‘ın rivâyet ettiği bir hadiste Peygamber sallAllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Yedi kat gök ve yedi kat yer, Allah'ın kürsüsü yanında, ancak geniş, çöl bir yere bırakılmış bir halka gibidir. Arş'ın kürsüye üstünlüğü ise geniş çölün bu halkaya üstünlüğü gibidir."
|Sahihtir, Ahmed (5/178) Bezzar (160) İbn Ebi Şeybe, el-Arş (58) Ebu‘ş-Şeyh (1/206, 220) Taberi (3/12) İbn Hibban (361) Ebu Nuaym, Hilye (1/166) Beyhaki, el-Esma ve‘s-Sıfat (2/149)|
Kürsi‘ye gelince, lugatte; döşek ve üzerine oturulan her şeydir.
Allah‘ın kendisine izâfe (nispet) ettiği Kürsü ise, O‘nun iki ayağını koyduğu yerdir.
İbn Abbâs radıyAllâhu anhumâ şöyle demiştir:
"Kürsü iki ayağın konduğu yerdir. Arş ise, büyüklüğünü Allah Azze ve Celle'den başka hiç kimse takdir edemez."
|Sahihtir, Abdullah b. Ahmed, es-Sunne (586, 1020-21) İbn Ebi Şeybe, el-Arş (61) Ebu‘ş-Şeyh, el-Azamet (1/196, 216-17) İbn Huzeyme, et-Tevhid (248) Hakim (2/310) Darekutni, en-Nuzul (36-37) Hatib, Tarih (9/251) Taberani (12404)|
Aynısını Ebu Musa radıyAllahu anh de söylemiştir.
|Sahihtir. Abdullah b. Ahmed, es-Sunne (588, 1022) Taberi (5790) İbn Ebi Şeybe, el-Arş (60) Ebu‘ş-Şeyh, el-Azamet (1/347) Beyhaki, el-Esma (sy: 404)|
Ehl-i Sünnet arasında yaygın ve meşhûr olan da İbn Abbâs ve Ebu Musa radıyAllâhu anhum‘un Kürsü hakkında söylediği bu sözdür. Üstelik bu konuda İbn Abbas‘tan gelen sözlerin sahih olanı da budur. Yoksa Kürsü‘nün ilim olduğuna dâir O‘ndan rivâyet edilen şeyler doğru değildir.
|Bkz: Bunu Taberi (5788-89) rivayet etmiştir. İsnadında bulunan Cafer İbn Ebi‘l-Mugire el-Huzai el-Kummi hakkında İbn Mende şöyle demiştir: "İbn Ebi‘l-Mugire, İbn Cubeyr‘den rivayetinde kuvvetli değildir." Bkz: Elbani, es-Sahiha (1/226) Ahmed Şakir de Umdetu‘t-Tefsir‘de (2/162) bu rivayetin şaz olduğunu söylemiştir.|
Yine Kürsü‘nün Arş olduğu hakkında Hasenu‘l-Basrî'den rivâyet edilen söz de İbn Kesîr‘in söylediği gibi zayıf olup Ondan sahih olarak gelmemiştir.
|İbn Kesir Tefsir (1/318)|
(Ey Muhammed! Onlara) de ki: Dedikleri gibi eğer Allah ile birlikte ilâhlar olsaydı, bu takdirde onlar, muhakkak Arş'ın asıl sahibine (kendilerini ulaştıracak) bir yol ararlardı. Fakat Allah, çok yüce ve çok büyük olup onların söylediklerinden münezzehtir.” (İsra 42-43)
Allah Azze ve Celle semada olduğunu şu ayette açıkça belirtmiştir:
"Göktekinin sizi yere batırmayacağından emîn misiniz? İşte o vakit yer sarsılır durur." (Mülk 16)
Bazı fırkalar bu ayette geçen "gökteki"nin Allahu Teâlâ değil, melekler olduğunu söylerler. Halbuki bu ayette geçen "gökteki" ile kastedileni, Nahl Suresinin 45. ayeti söylece tayin etmektedir:
"Kötü işler yapmak için tuzak kuranlar, Allah'ın kendilerini yere geçirmesinden veya (ansızın) bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azap gelmesinden emin mi oldular?“
Burada Mülk Suresinde zikredilen "Gökte olup, yere geçirenin; Allah Azze ve Celle" olduğunu öğreniyoruz.
Sema kelimesi, yükseklik manasında cins isimdir. Semada olan gökler, Kürsi, Arş gibi her şeyi kapsar. "semada" kavli, yukarıda anlamındadır. Allah Subhanehu yücelerin yücesidir. Allah Teala‘nın semada oluşu Sahihayn‘de Ebu Said el-Hudri radıyAllahu anh‘ın rivayet ettiği şu hadiste de sabittir:
"Alî b. Ebi Tâlib, Yemen'den Rasûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem'e tabaklanmış bir meşin torba içinde henüz toprağından ayrılmamış altın külçesi gönderdi. O da, bunu dört kişi (yâni) Uyeyne b. Bedr, Akra' b. Habis, Zeydu'l-Hayl -dördüncüsü de ya Âlkame yahut Âmir b. Tufeyl olacak- arasında taksim etti.
Bunun üzerine Ashabından biri:
"Biz, bu altına bunlardan daha lâyık idik." dedi.
Bu söz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kulağına ulaşınca:
"Ben, semâdaki nezdinde emîn olduğum, sabah akşam bana semâdan haber geldiği hâlde siz bana güvenmiyor musunuz?" buyurdu. Derken çukur gözlü, çıkık şakaklı, geniş alınlı, gür sakallı, başı tıraşlı ve gömleği yukarıya çekik bir adam kalkarak:
"Ey Allah‘ın Rasulü! Allah'tan kork." dedi.
Rasûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem:
"Yazık sana. Ben yeryüzündeki insanların Allah'tan korkmaya en lâyık olanı değil miyim?" buyurdu. Sonra adam dönüp gitti.
Arkasından Halid b. Velîd:
"Ey Allah‘ın Rasulü! Şunun boynunu vurayım mı?" dedi.
Rasûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem:
"Hayır, namaz kılan bir kimse olabilir." buyurdu.
Hâlid: Nice namaz kılan var ki kalbinde olmayanı dili ile söylüyor." dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem:
"Ben, ne insanların kalplerini açmaya memûrum ne de karınlarını yarmaya!" buyurdu. Sonra gitmekte olan o adama bakarak:
"Muhakkak bu adamın sülâlesinden öyle bir kavim zuhur edecek ki, Allah'ın kitabını kolaycacık okuyacaklar, (fakat) okudukları gırtlaklarını geçmeyecek; dinden Ok'un avı delip geçtiği gibi çıkacaklar." Buyurdu. Galiba şunu da söyledi: "Şayet onlara yetişirsem Semud'un öldürülüşü gibi onları öldürürdüm."
|Buhari (4351) Müslim (1064)|
Allah eşyanın kendisine yükseldiğini belirterek şöyle buyurmuştur:
"Güzel sözler O'na çıkar; sâlih amel O'na yükselir.” (Fatır 10)
"Allah şöyle demişti: 'Ey Îsâ! Şüphesiz seni vefat ettirecek, seni nezdime yükseltecek, küfredenlerden seni temize çıkaracak, sana tâbi olanları kıyamet; gününe kadar küfredenlerden üstün kılacak olan benim. Sonra dönüşünüz yine bana olacaktır. İşte o zaman, ihtilafa düştüğünüz hususlarda, aranızda ben hükmedeceğim." (Al-i İmran 55)
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:
"Helal kazancından kim bir hurma kadar bir şey sadaka verirse -ki Allah'a sadece temiz olanı yükselir- Allah onu sağ eliyle alır. O, sahibi için Rahman'ın avucunda dağdan daha iri oluncaya kadar büyür, tıpkı sizin bir tayı büyütmeniz gibi O da sadakanızı büyütür."
|Buhari (7430)|
Allah Azze ve Celle yukarıda oluşunu şu ayetinde tasrih etmiştir:
"Üstlerindeki Rablarından korkarlar ve yalnız emrolunduklarını yaparlar." (Nahl 50)
Allah Azze ve Celle‘nin yukarıda olup, her gece dünya semasına nüzu ettiği tasrih edilmiştir. Sahih hadiste Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Rabbimiz Tebarek ve Teala her gece, gecenin son üçte biri kaldığında dünya semasına nüzul eder ve şöyle buyurur: “Kim bana dua ederse icabet ederim, benden isteyene veririm, kim benden bağışlanma dilerse onu bağışlarım."
|Buhari (1145)|
Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem Veda Haccı'nda Allah Subhanehu‘nun yukarı cihette olduğuna işaret etmiş, şöyle buyurmuştur:
"Size, ben sorulacağım, acaba ne diyeceksiniz?" Sahabeler:
"Risâletini tebliğ, vazifeni edâ ve nasîhatta bulunduğuna şehâdet ederiz." dediler.
Bunun üzerine şehâdet parmağını semâya kaldırıp onunla insanlara işaret ederek üç defa:
"Yâ Rab! Şahid ol! Ya Rab! Şâhid ol!" buyurdu.
|Müslim (1218)|
Kitap ve Sünnet'te varid olan deliller; Allah Azze ve Celle‘nin mahlukatının üzerinde, Arş'a istiva etmiştir. Arş'ına istivası ve yukarıda oluşu hakkında sahabe, tabiin ve imamların sözlerinden bazıları şu şekildedir:
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem vefat ettiğinde Ebu Bekir radıyAllahu anh şöyle demiştir:
"Kim Muhammed‘e kulluk ediyorsa bilsin ki o ölmüştür. Kim de Allah‘a kulluk ediyorsa şüphesiz semada olan Allah, diridir, ölmez."
|Zehebi, el-Uluvv (62)|
Ömer radıyAllahu anh Havle bintu Sa‘lebe‘yi gördüğünde şöyle derdi: "Bu kadın, şikayetini Allah‘ın yedi kat semanın üzerinden işittiği kadındır." |Burada Mücadele Suresinin ilk ayetlerinde zikredilen kıssaya işaret etmiştir|
|Zehebi, el-Uluvv (63)|
Abdullah b. Abbas radıyAllahu anhuma, müminlerin annesi Aişe radıyAllahu anha ölüm hazırlığındayken ona şöyle demiştir:
"Allah senin beraatini yedi kat sema üzerinden indirmiştir."
|Zehebi, el-Uluvv (96)|
Beyhaki, sahih isnad ile el-Evzai‘den şöyle dediğini nakletti:
"Biz ve tabiin şöyle derdik: "Muhakkak ki Allah Arş'ının üzerinde olduğunu zikretmiştir. Biz de Sünnet'te gelen sıfatlarına iman ederiz."
|el-Esma ve‘s-Sıfat (480)|
Birisi İmam Ahmed rahimehullah‘a şöyle dedi: "Allah Teala yedi kat sema üzerinde, Arş'ındadır. Mahlukatından ayrıdır, kudreti ve ilmi her yerdedir." İmam Ahmed de şöyle dedi: "Evet, Arşı üzerindedir, ilminin dışına hiçbir şey çıkamaz."
|Tabakatu‘l-Hanabile (1/431)|
İmam İbn Abdilberr şöyle demiştir:
"Müslümanlar her zaman, kendilerine bir iş zor geldiğinde ve musibetleri kendilerini üzdüğünde Allah'a yönelerek yüzlerini ve ellerini semaya kaldırır, ellerini semaya açarlar."
|et-Temhid (22/81)|
İbn Teymiyye Allah Azze ve Celle‘nin yukarıda oluşunu ispat ederken Şeyh Abdulkadir Geylani‘nin şu sözlerini de delil getirmiştir:
"Şeyh Abdulkadir Gunye‘sinde şöyle der: "Aziz Celil olan Yüce Yaratıcıyı bilip anlamak kısaca; ayetlerle ve delillerle olur. Yakinen bilinir ki; Allah Azze ve Celle birdir, tektir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur… O yukarı cihettedir. Arş'a istiva etmiştir. Mülkünü kaplamış, ilmi eşyayı kuşatmıştır."
|İbn Teymiyye, Fetava (3/222)|
* Kelam / Konuşma
Allah Subhanehu, ezelden beri mütekellim olup ne zaman dilerse, dilediği şekilde işitilir sesle konuşur. Bunu mahlukundan dilediğine işittirir. Musa aleyhisselam onu vasıtasız olarak işitmiştir.
"Allah, Musa ile gerçekten konuştu." |Nisa, 164|
"Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelince, Rabbi Onunla konuştu." |Â'raf, 143|
"Tur Dağı'nın sağ tarafından Ona |Musa'ya| seslendik we Onu kendimize yaklaştırarak şereflendirdik." |Meryem, 52|
Selefin bu konudaki bazı sözleri şu şekildedir:
Hanbel dedi ki: Ebu Abdillah‘a (Ahmed İbn Hanbel‘e) dedim ki: "Allah kıyamet gününde kuluyla konuşacak mı?" Şöyle cevap verdi: "Evet! Mahluklar arasında ancak Allah Azze ve Celle hüküm verecektir. Allah, kuluna konuşacak ve sorguya çekecektir. Allah Azze ve Celle ezelden beri dilediği gibi konuşucu, dilediğini emreden, dilediği hükmü verendir. O‘nun bir dengi ve benzeri yoktur."
|İbn Kayyım, İctimau‘l-Cuyuşi‘l-İslamiye (sy: 83)|
Yine İmam Ahmed İbn Hanbel şöyle demiştir:
"Muhakkak ki Allah Musa ile gerçekten konuşmuştur. Musa aleyhisselam bunu kesin olarak işitmiştir. Allah Azze ve Celle ezelden beri konuşucu ve alimdir. Yaratanların en güzeli olan Allah yücedir."
|Tabakatu‘l-Hanabile (1/29)|
* İki El
Yahudiler, "Allah'ın eli çok sıkıdır" dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Aksine Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. |Maide, 64|
Allah: Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi. |Sad, 75|
"Onlar Allah'ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O'nun tasarrufundadır. Gökler O'nun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir. |Zümer, 67|
“…gökler de sağ elinde dürülmüş olacaktır…” (Zümer 67) Nafi, İbn Ömer radıyAllahu anhuma‘dan rivayet ediyor:
"Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem minber üzerinde ayeti okudu ve şöyle buyurdu: “Sema onun elinde olacaktır. Çocuk nasıl top atıyorsa, o da semaları öyle atıp şöyle buyuracaktır; “Güçlü olan benim” Sonra şöyle dedi: "Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem‘i minber üzerinde sallanır halde gördüm. Nerede ise, düşecekti."
|Buhari (7412)|
"Helal kazancından kim bir hurma kadar bir şey sadaka verirse -ki Allah'a sadece temiz olanı yükselir- Allah onu sağ eliyle alır. O, sahibi için Rahman'ın avucunda dağdan daha iri oluncaya kadar büyür, tıpkı sizin bir tayı büyütmeniz gibi O da sadakanızı büyütür."
|Buhari (7430)|
"Adalet sahibi kimseler, Allah'ın yanında, nurdan minberler üzerinde Rahman'ın sağındadırlar. Allah'ın her iki eli de sağdır."
|Müslim, Mûnâfikûn: 24; Ebû Dâvûd, Sünnet: 19|
Ehl-i Sünnet ve‘l-Cemaat, Allah Azze ve Celle hakkında iki el sıfatını Allah‘ın Kitabında ve Rasulü'nün diliyle ispatladığı şekilde ispat ederler, keyfiyet belirlemez, temsile gitmezler. Manasını bozmadan ve iptal etmeden tenzih ederler.
Ehl-i Sünnetin yolu, elleri bazen nimet |Bkz: Ebu‘l-Hasen el-Eşari; Makalatu‘l-İslamiyyin (1/195, 218)|, bazen kudret |el-Eşari, Makalat (1/195, 218)| gibi Kitab ve Sünnet'ten delili olmadan tevil eden fırkalardan ayrıdır.
İmam Ahmed rahimehullah şöyle demiştir:
"Allah‘ın iki elinin nimet anlamında olduğunu iddia eden kimse, "iki elimle yarattığım..." (Sad, 75) ayetindeki şeddeli "biyedeyye" kelimesini nasıl izah edebilir?."
|Ebu Ya‘la, İbtalu‘t-Te‘vilat Li Ahbari‘s-Sıfat (102)|
Yani burada el sıfatını tevil edenler, "Allah'ın iki nimeti" mi diyecekler? Yoksa "iki kudreti" mi diyecekler? Bunu nasıl izah edilebilirler? Demek istiyor.
Ebû Hanîfe dedi ki: "Yüce Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'de de belirttiği gibi eli, yüzü ve nefsi vardır. Yüce Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'de söz konusu ettiği yüz, el ve nefis ona ait nasıllığı bizce bilinemeyen sıfatlardır. Onun eli, kudreti ya da nimetidir denilmez. Çünkü o takdirde bu sıfatın iptali söz konusudur. Bu ise (sıfatların iptali) kaderiyyecilerin ve mutezile mensuplarının görüşüdür."
|el-Fıkhu‘l-Ekber (sy: 302)|
Şeyh Ebu Hanzala Akaid Dersleri'nde şöyle demiştir;
"Tevil ehli veya tahrif ehli Allah’ı kullara kıyas ederek, kendilerince Allah’ı bu sıfatlardan tenzih etmişlerdir. Allah’ın elini, nimet ve kudret olarak tevil etmişlerdir.
Şimdi bu sapık tevilleri ayetlere uygulayalım;
a. “Allah’ın iki nimeti de açıktır” Tevil ehli bir yanlıştan kaçarken daha büyük bir yanlışa düşmüşlerdir. Allah’ın sayısız nimetlerini bu sapık teville ikiye indirmişlerdir. Allah’ı noksanlıktan tenzih edelim derken, kendileri Allah’a noksanlık ve eksiklik izafe etmişlerdir.
b. “Allah’ın iki kudreti de açıktır” Bu da bir önceki kadar saçmadır. Tek olan ilah sıfatlarıyla birlikte tektir.
c. “Ey İblis, kudretimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir?” Allah her şeyi kudreti ile yaratmıştır. Eğer ayet böyle tevil edilirse Âdem aleyhisselam’ın hiçbir meziyeti kalmaz. Doğal olarak da Allah’ın bunu zikretmesi abes olur.
Bunun gibi her bidat insanı daha büyük bir bidata, her sapık menhec insanı daha derin bir sapıklığa düşürmektedir.
Bunun yanında hadislerde Peygamberimiz sallAllahu aleyhi we sellem 'Allah’ın iki eli de sağdır' buyurmuştur. Bu da bize gösterir ki “el” sıfatı bizim idrakimizin üstünde olup, teslimiyet isteyen meselelerdendir."
* Avuç
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Helal kazancından kim bir hurma kadar bir şey sadaka verirse -ki Allah'a sadece temiz olanı yükselir- Allah onu sağ eliyle alır. O, sahibi için Rahman'ın avucunda dağdan daha iri oluncaya kadar büyür, tıpkı sizin bir tayı büyütmeniz gibi O da sadakanızı büyütür."
|Buhari (7430)|