Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Allah'ın Kaderi ve Meşiyeti Dilemesi ile İlgili Konuları Siyasi Meselelere Delil Olarak Getirme Hatası

U Çevrimiçi

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allahın kaderi ve me’şiyeti dilemesi ile ilgili konuları siyasi meselelerin değerlendirilmesi sürecine delil olarak getirme hatası



"Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz." (Tekvir, 81/29)



Günümüzde Suriye deki son durumlarla alakalı pek çok yazılanlar ve söylenenler olmuştur. Herkes birbirine bir şekilde cevaplar yazıyor ve birbirine reddiyeler diziyor. İslam düşmanları her zamanki gibi kendi işlerine gelen şekilde meseleleri kendi inanç ve anlayışlarına uygun değerlendirip anlatıyor ve işleri kendi cephelerinin maslahatına uygun şekilde anlatıyor yahut anlıyorlar.

Bu elbette onlar için çok normal bir durum. Ancak içler acısı bir durum var ki oda Müslümanların kendi aralarında gerçekleşen tefrikalar olaylar hakaret derecesine ulaşan değerlendirmeleridir.




Değerli kardeşim bugün Suriye’de elhamdulillah Müslümanları sevindirecek pek çok şey vukuu bulmuştur. Yıllardır bu günlerin gelmesi için Müslümanlar dünyanın dört bir yanında dualar maddi manevi yardımlarla Suriye Müslümanlarını desteklemiş Esed ve yandaşı olan her zalime karşı sizleri desteklemişlerdir.



Yıllardır süren acılarla, kanla, şiddetle, işkencelerle dolu bir yaşanmışlığın ardından bu güzel günlere müjdeli günlere ulaştırdığı için Allah c.c. razı olana kadar şükürler olsun.



Ancak bugün ki durum öyle bir hal almış ki Müslümanlar arasında tefrikalar çıkmaktadır. Kalplerde kinler buğzlar oluşmaktadır. Müslümanların arasında fitne tohumları bugün hazır topraklara ekilmektedir. Şeytan boş durmamakta yandaşları boş durmamakta ve maalesef nefislerimiz boş durmamaktadır. Allahın ve resulünün razı olacağı bir hayat yaşamayı arzulayan Müslümanların hızlı gelişen günümüz vakıasında şaşırıp kalmaması ve rızanın hangi yönde olacağı hakkında bocalamaması içten bile değil.



İslam ümmeti içerisindeki sesleri değerlendirmek adına en çok garip odaklanmak istiyoruz. Bunlar Allahın me’şiyetini dilemesini günümüz vakıası hakkında yorum yapan Müslümanlara delil olarak getirenler. Allahın havl’ini delil olarak getirenlerdir.



Bunlar Allahın dilemesini delil getirmektedirler. Ve havli (değişimi. Bir halden ötekine geçişi.) sahadaki tüm olayların Allahın dilemesi ile olduğunu söyleyerek muhalif seslere itiraz ettiklerini ya da bu reddiyelerinin geçerli tutarlı bir itiraz olduğunu zannetmektedirler.



A) Sahada bir kesim vardır onlar güncel vakıayı nevazili günlük siyaseti ve durumu tahlil etmeye çalışıp neyin içinde olduklarını doğru fehmedip yapılması gerekenleri belirleyip hazırlık yapmak için değerlendirme yapan ve bu hususta yol bulamayan kimseleri uyandırmak için çabalayanlardır.



B) Günümüzde öyle bir kesimde vardır ki kendini siyaset uzmanı zannedip bütün işleri Amerika ve Rusya’nın dilemesi ile olduğunu söyleyen yahut öyle komplo teorisyenleri vardır ki o kimselerde Allahın hesabını göz ardı ederek her şeyi Rusya Amerika ve İsrail’in yahut küresel sermaye sahiplerinin kudreti ve dilemesiyle oluyor zannedenler.



Bu saydığımız taifelerde bir şeyler hakkında yazıp çizip söz söylemektedirler. Meselelerin iç yüzünü anlamayan, ağzı laf yapan ya da takipçileri olan kesimler hadlerini aşan hususlarda konuşmaya alışık oldukları için din ve dünya işinin iç içe olduğu Suriye meselesinde de hadsizce söz haklarının olduğunu zannetmektedirler. Orayı değerlendirirken dini anlamdaki cehaletleri sebebiyle hep eksik değerlendirmeler, eksik bilgilendirmeler ile teoriler uydurup insanları yönlendirmektedirler. Birde İslami davet içerisinden bazıları da Alparslan Kuytul misali kişiler dünya siyasetinde kendilerini uzman zannedip ama komplo teorisyenlerinden çok daha kötü durumda analizler ile ümmetin evlatlarını şaşırtmaktadır. Halbuki bu kimse ben dini de biliyorum siyaseti de biliyorum diyerek kendini hakim zannetmektedir.

Geçmişte Afganistan’da, Irakta Afrika’da ve dünyanın muhtelif bölgelerindeki cihat bölgelerindeki durumları değerlendirirken hep ABD’nin cnn bbc modelinde bakış açısı ve pencerelerle değerlendirmeler yaptığı için cihat bölgelerindeki Müslümanlara terörist demiş. Kimilerine de Amerika’nın oyunu bu, Abd’nin adamı bunlar diyerekten açıktan ajanlık ithamında bulunmuştur. Bu kişi fehim ve anlayıştan o kadar uzaktır ki durum değerlendirmesi baştan sona hatalı olmasına rağmen dünyada süreç içerisinde onun saçma sorularının cevabı olarak olaylar vukuu bulduğunda işte bak ben demiştim diyerek kendini tezkiyede etmektedir.




Hâlbuki akıl sahibi herkes indinde bilinir ki sorular sormak çözüm olmak demek değildir. Bir yer ile ilgili bir tahlilde bulunmak orası için çözüm üretmek için olmalıdır. Yahut kusurlar hatalar giderilmesi için. Bir bölgedeki durumun siyasi tahlilinin gerçekleştirecek olanlar ortaya bir çözüm yahut doğru bir yanıt bırakmalıdır. Otuz yıldır Türkiye’de davet yaptığını iddia eden bu kimselerin bu tarz bölgelerin hiç birisine çözüm sunduğunu görmemişizdir. Sadece saçmalıklarla dolu sorular ve ithamlarla açıklamalar yapıp dinleyicilerde soru işaretleri bırakmışlardır. Çözüm nedir dendiğinde “Ben sadece bu işin bu şekilde olmayacağını söylüyorum “ demektedir. Farazi yahut hayali bazı ifadelerle çözüm getirdiğini zanneden kişiler kendi vakıf problemlerine dahi çözüm getirmemiş kişiler olarak kendi vakıalarında acizdirler. Hülasa sözün özü bu kişilerin bu tutumu dolayısıyla ümmetin Müslümanları tarafından eleştirilip töhmet altında bırakılması ve şii ya da irancı gibi lafızlarla kendisine sıfatlar takılması da boşuna değildir. Çünkü kendisi İran’ın ağzıyla ve siyasi bakışıyla tüm meseleleri değerlendiren bir kişidir. Ayrıca Humeyni gibi sapık bir adamı İslam önderi İslam devrimcisi büyük şahsiyetlerden göstermektedir. Humeyni ise Ayşe annemize zina isnadında bulunan Hz Ömer ve Hz. Ebu Bekir’e küfreden Sunnilerin bebeklerinin öldürülmesinin cenneti kazandıracağını kitabına yazan zındık bir adamdır. Bunu kendi talebelerine İslam önderi diye anlatırsan elbette İrancı ya da şii propagandacısı töhmetinden kurtulamazsın. Hatta bu sıfat sana yapışık olur.



Konumuza dönecek olursak bu gibi kıt akıllı kimselerin gereksiz ve trübüne oynar değerlendirmeleri sonucunda İslam ümmetinde Müslümanları ve mücahitleri muhafaza etme meselesi doğal olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kişilerin kıt değerlendirmeleri kâfirlerin ekmeklerine yağ süren tarzda olduğundan dolayı da elbette böyle bir meselede ifşaları şart olmaktadır. Ancak konumuzun başlığından anlaşılacağı gibi meselemiz; bu kimselere itiraz edilmesi, başarısızlıklarının ve kör kütük siyasi değerlendirmelerinin Müslümanlara zulüm kâfirlere muhabbet oluşunu ifşa etmek değil.



Meselemiz Sahada bir kesim vardır onlar güncel vakıayı nevazili günlük siyaseti ve durumu tahlil etmeye çalışıp neyin içinde olduklarını doğru fehmedip yapılması gerekenleri belirleyip hazırlık yapmak için değerlendirme yapan ve bu hususta yol bulamayan kimseleri uyandırmak için çabalayanlardır.





Meselemiz komplo teorisyenlerinin dışında kalan adaleti hakkı ve gerçeği ortaya çıkartmak isteyen. Hakkı hak bilip ona tabii olmak batılı batıl bilip ondan beri olmak isteyen Müslümanların salihane ve muttaki tahlilleri yahut sorularına değinmektir.

Yani sahadaki durumları grupları olayları gerçek anlamda değerlendirip tahlil eden ve bu hususta hem kendisi ne yapacağını doğru belirleyen hem de ümmete hangi alanda nasihat etmesi gerektiğini fehmeden kimselerin durumudur.

İşte bu alandaki kardeşlerimiz yahut bizler sahadaki durumu yahut sahanın dışındaki dış dünyadaki durumu tahlil yahut değerlendirmeye tabii tuttuğumuzda karşımıza kendisinden batıl arzulanan hak bir söz çıkmaktadır HTŞ taraftarlarından yahut HTŞ’yi temize çıkartmaya çalışanlar tarafından.


O sözde şudur



"Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz." (Tekvir, 81/29)



“Her şey Allahın dilemesi iledir”

“HAVL” Allah tarafındandır, Allah’a aittir.”

Havl Allahın bir işi başka bir işe çevirmesi bir hali başka bir hale çevirmesi bir durumu başka bir duruma çevirmesidir. İşleri çekip çeviren Allah’tır kalpler Allah c.c. iki parmağı arasındadır onu dilediği gibi (havl eder) bir halden öteki hale çevirir.

Söz konusu bu sözler bizlere itiraz kabilinden gelmektedir. Sahayı değerlendirme sürecinde edindiğimiz görüşler ve fikirler karşısında bu sözlerle bizlere itiraz edilmektedir.

Birincisi ve en kısa cevabımız olarak deriz ki Allahın dilemesi (me’şiyeti) delil olmaz kaidesini öğrenmediniz mi ey ilim talebeleri?

İkincisi bu lafız için cevabımız ise “
Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh”.

Allah c.c. başka işleri bir halde başka hale çeviren ve kuvvet sahibi yoktur. Evet cevabımız budur. Bu kadarı kâfidir kısa cevap olarak şimdi uzun cevabımıza gelelim

Allahtan başka kuvvet yoktur dedik. O halde Allah c.c. bize neden kuranı kerimde




“Onlara karşı kuvvet ve bağlanan (savaş için beslenen) atlardan (hazırlayın)! Onunla Allah'ın düşmanlarını ve sizin düşmanlarınızı ve onlardan başka diğerlerini korkutun. Siz onları bilmezsiniz, Allah onları bilir. Allah'ın yolunda her ne infâk ederseniz, size vefa edilir (ödenir) ve siz zulmedilmezsiniz (haksızlığa uğratılmazsınız).” (Enfal, 8/60)

Hani kuvvet Allah’ındı? Yalnızca Allah c.c. o halde kendisine ait olan şeyimi bizden istemektedir. Elbette hayır. Kuvvetin her türlüsü mükemmel şekilde Allaha aittir ve bizdeki kuvvetse onun dilemesi ve vermesi ile gerçekleşendir. Onun sahip olduğu kuvvet hiç kimseye muhtaç olmayan bir kuvvettir bizimkisi ise Allah’a muhtaç olan bir kuvvet.

Ne kadar güzel o halde güzel ilim talebesi davetçi kardeşlerim bu ayeti bize neden delil getirirsiniz ki? Sahada gerçekleşen olaylarda Allahın dilemesi yahut havli yoktur kuvveti iradesi yoktur diyen bir taifemi var karşınızda. Günümüzde oradaki HTŞ gibi bazı gruplar dış ülkelerle anlaşma yaptı dediğimizde bu damı Allah’ın iradesi dışında olmuş diyoruz ki bize bu hak söz ile batılca yaklaşıyorsunuz ve cevap verdiğinizi zannediyorsunuz.




Bu sözleri Allah’ın dilemesini inkâr edenlere söyleyin. Olup bitenlerde Allahın dahli yoktur diye inananlara söyleyin. Sizler gibi iman edip inananlara bu sözleri getirmeniz gerçektende büyük bir cehalettir.



Muhalifiniz kaderi inkâr mı ediyor ki Allah’ın dilemesi ile ilgili nasları sizlerle konuşalım.



Suriye’deki bu son durum ve hızlı fetihler ancak bir anlaşma sonucu gerçekleşmiştir diye bir çıkarım yapan Müslümanlara kalkıp bu ayeti delil getirmekle sizler Allah’ın kaderini inkâr ediyorsunuz mu demiş oluyorsunuz? bazı hocalar aynen öyle onun için söylüyor , çünkü ona göre kadere doğru iman etmiyor günümüz ümmeti Müslümanlar. Peki, siz diğer davetçiler bu nasları neden getiriyorsunuz? Siz de mi aynı düşünüyorsunuz?

Her yer bulut oldu yağmur yağacak dediğimizde Allah’ın havlini yahut Allah’ın kudreti ve dilemesini inkâr mı etmiş oluyoruz? Bizler buzdolabında bir bardak suyu dondurduğumuzda su artık buz oldu dediğimizde Allahın dilemesini ve me’şiyetini inkâr edip buzdolabının me’şiyetinemi iman ediyoruz. Bu ne kadar yanlış bir yaklaşım. Müslümanla konuşuyorsun davetçi hocam Müslümanlara hitap ediyorsun ilim talebesi kardeşlerim. Müslümanlara izahat getiriyorsun muhaliflerin kâfirler değil Müslümanlar o halde Allahın dilemesini neden delil getiriyorsun? Suriye hakkında konuşanlar kaderi yahut Allahın dilemesi ve havlini mi inkâr ediyor?




Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh



Allah dilemedikçe bizler dileyemeyiz evet. Bu ayet bazılarına göre işte bizim hiçbir etkimiz yoktur gibi anlaşılmış bazı fırkalar bununla sapık olmuş olabilirler ama bizler burada iki dilemeyi görüyoruz. Allahın dilemesi ve bizlerin dilemesi. Ve bizlerin dilemesi Allahın dilemesine bağlı bir dilemedir. Müstakil değil. O halde hocalar ilim talebeleri kader tartışmasına ne ara girdik hâlbuki Suriye sahasında cihadı ve gelişmeleri konuşuyorduk? Ne hikmetsiz ne basiretsiz tutumlar bunlar subhanallah. Herkes birbirine sadece laf yetiştirmekle mi uğraşacak bu sırada işler olup bitecek bizler birbirine düşen kavimler olarak izleyiciler olacağız öylemi.




Suriye sahasındaki gelişmeleri yıllardır oradaki mücahitleri hazırlıklarına bağlayanlar ve anlaşma olmadığını belirtenler gerçekten vakıanın cahilidirler. Hatta Suriye’de olayların tam ortasında olsalar bile. Müslümanlar dürüstlükle kaybetmezler doğrulukla kaybetmezler. Dünya Müslümanlarını güdülen davarlar mı sanıyorsunuz bir adamın sözünü vahiy kabul etsinler. Vakıa ortada saha ortada mücahitler ve amelleri ortada.

Bugün gerçektende buna inandırılmak için yeni açıklamalar yapılıyor ve deniyor ki jolani tarafından , “bakın silahlarımıza hepsi kendi silahlarımız hepsi bizim üretimlerimiz. Dış ülkelerden hiç yardım almadığımızı buradan anlarsınız”




Gerçekten bu komik açıklamalarla tatmin oluyor ve inandırılıyor musunuz? Mesele gerçekten bu mu? Sizler körü körüne yalanların savunucuları olduğunu sürece bizlerde o yalanların ne kadar katmerli olduklarını söylemeye devam edeceğiz. Kardeşim hangi silahlar senin? Yüzde 10 bile senin üretimin değil. Rusya’nın Amerika’nın İtalya’nın vs üretimi silahlarınız. Ha birde zaten elinizde pek çokta ganimetler var yine ABD ve Rusya üretimi büyük silahlar. Bunlar size ganimet yoluyla geldiler. Şimdi sen bu sözünle bizde başka ülkeye ait silah yok hepsi kendi üretimimiz mi diyorsun? Yoksa bundan başka hangi silahlardan bahsediyorsun? Havan topu ve drone dışında hangi silahların var? Zaten hangisi fetih sırasında ne kadar kullandın ki? Silaha da ihtiyacın olmadı zaten sorun burası.



Aslında sorun bile değil. Oradaki Müslümanlar dış devletlerle anlaşıp kendi bölgelerindeki zumlu ortadan kaldırmış ve diğer ülkeleri kendi topraklarından çıkartmış ve oradaki Müslümanları özgürlüğüne ve güven ortamına taşımış ise o halde zaten orda da ne sorun var ki? Ha bunu büyük bir çarpışma ile yaptın ha bunu bir antlaşma ile her türlü Müslümanlar için bir zafer ve sevinç meselesidir. Peki, yalana ne gerek var? Sana antlaşma yaptın diye Amerikan ajanımı diyecekler? Müslümanlara el altından gerçekleri anlatı hakkında oluşacak yalan ve ihanet sözlerini bertaraf etsen dünya siyasetin mi bozulacak? Biz antlaşma yaptık dediğinde seni tekfir mi edecekler?

Hâlbuki Resulullah s.a.v. de müşriklerle Yahudilerle antlaşmalar yapmıştı. Bunda ne var ki? Yeter ki Müslümanların maslahatına olsun.




İşlerin sonucu gösterdi ki elhamdulillah şuan için Müslümanların maslahatına bir durum söz konusu. Yani sana diyoruz ki antlaşma5awsız bu durum asla olmazdı. Oradaki saldırılarınızda ABD’nin7 çekilmesine denk geldi Rusya’nın Ukrayna’ya savasına denk geldi İsrail’in Filistin savaşına denk geldi. Kardeşim bu safsataları bırakın. Evet, vakıa olarak durum bu olsa da zaten bizlerin sorduğu şey abd neden çekildi Rusya neden çekildi İran neden çekildi hepsi aynı anda neden çekildi. Eğer güçleri kalmadı diye ise sizlerin söylediği gibi o halde ABD oradan çıkmayacağını söyledi bakalım ne kadar doğru sizlerin sözü. İsrail ise Lübnan’ı aldı şimdi Suriye’yi alacak o yüzden ön hazırlıkları yapıyor. Hani güçsüzlerdi denecek size. Yani bir meseleyi bu kadar inada çevirmenin ne alemi var? Müslümanları aptal yerine koymanızın ne gereği var. Sırf bir adamı muhafaza edebilelim diye saçma sapan gerekçeler sunmanın ne alemi var.

Tahrir dış ilişkilerinde başarılı bir ilerleyiş sağladı sahaya hakim oldu haberi Müslümanlar için yeterli değil mi?




Çünkü ey ilim talebeleri ve davetçi kardeşlerim bilmez misiniz ki mecelle kuralıdır

“adeten mümteni olan hakikaten mümtenidir.” 11 yılda bir mahallesinden öteki mahallesine kadar fetih gerçekleştiremedğin haleb ve savasın basından bugüne kadar içine adım atamadığın Şam, Hama, Humus ve Lazkiye bölgeleri 10 günde nasıl fethedilir?




Cevabınız çok basit değil mi? Allah dilerse neden olmasın. :)



Evet, bizimde cevabımız basit Allah dilerse Suriye kurtulur İslam olur hepiniz evinizde oturun o zaman. Bize Allah dilerse olur boşa hesap kitap yapma diyenler bize kendilerine söylediğimiz bu sözden başkasını söylemiş olmamaktadırlar.



Allah için biraz basiretli, merhametli ve uyanık olun. Müslümanları bocaladıkları ortamlarda daha da karanlıklar içerisine atmayın.



HTŞ sahaya hakim oldu. Ne mutlu elhamdulillah. Ee yani? Bitti mi? Bundan sonrasını bugüne kadar ki durumları konuşmayalım mı? Sonrasına hazırlıkları konuşup onların hazırlıklarını bilmeyelim mi? Müslümanların bu zaferi hedefe ulaştık sanıp uyumalarına göz mü yumalım? Çok yakın bir gelecekte oradaki huzurlarının kaçırılacağını söyleyipte onları uyanık tutmayalım mı? Ne istiyorsunuz. Jolani vahyetsin bizde iman mı edelim? Daha önce işidden olduğunu söyleyip sonra onlara ihanet eden. Sonra el kaideden olduğunu söyleyip sonra onarla ihanet eden sonra ahraru şama Türkiye ile istihbarat ile görüşüyorlar ilişkileri var diyerek savaş açıp ahrara sahada antlaşmaları bozarak ihanet edenin vahyine mi iman edelim? Bugüne kadar hangi sözünü tutmuş ki bugün sözlerine itibar edelim?



Sizler böyle savunmalar yapıp bize basit yaklaşımlar ile tutarsız itirazlar getirdikçe bizlerde sizlerin savunmaya kalktığı bu kimselerin geçmişteki tutarsızlıklarını bugün e taşımaya devam edeceğiz. Sizler yine devam ederseniz bugünkü tartsızlıklarını dile getirmeye devam edeceğiz. Kardeşim susuyoruz. Yıllardır HTŞ hazırlıklarını yaparken susuyoruz Suriye’deki mübarek savaşın zarar görmemesi için susuyoruz. Ancak karşımızda siz ilim talebesi ve davetçileri gördükçe konuşmamız vacip oluyor. Hadi birilerini kandırmaya kalkıyorsunuz bari kendinizi kandırmayın. Hakkı ketmetmek ne büyük cürümdür.



Bugün bile hala HTŞ’nin devam eden zulümleriyle ilgili bir ilim talebesi açıklama yapıyor Türkiye’den: “Şimdi düşünün sizin derneğinizde biri var ve kendince gördüğü bir hata var aslında hata bile değil ama bu kişi çıkıp bunu kulise çeviriyor. Dışarıda orda burada konuşmaya başlıyor ve yapınıza zarar veriyor. Bu kimseyi ne yaparsınız? Atarsınız değil mi? Haklı olarak bunu yaparsınız. Bu zulüm değildir. İşte Suriye dede İşid diye bir vakıa var orada zindanlarda tekfirci olan bu işid bırakıldığında sana gelip kendini patlatacak. Nasıl bırakırsın o zaman? O halde haksız değillerdir diyor.



Subhanallah. Maddeler halinde soralım

  1. Orada HTŞ’nin hapse attıkları İşidli mi? Bunu nerden biliyorsun? Elbette bilmiyorsun.
  2. HTŞ’nin zindanlarındakiler işid bile olsa 5 yıl zindanda tutup bir mahkeme dosyası olmaması makul mudur?
  3. Zindandaki İşit bile olsa hükmü verilmeden hapiste tutulması caiz mi?
  4. Kaldı ki işit yüzde 5 i bile değildir. Geri kalanları diğer kendilerine tabii olmayan gruplar mıdır değimlidir?
  5. Oradaki gruplardan gelen ve Suriye’de başlangıcından beri yardım eden habercilerde mi işiddi? Onlar neden tutuklandı. Diyelim ki işidler o zaman 1 yıl sonra neden bırakıldı. İşid değil diye mi işid değil ise o halde bir yıl hangi hakla tutuldular? Hadi bırakıldılar o halde aleyhimizde konuşma seni bir daha alırız gibi şeyleri neden söylediler? O yüzden bu kimseler HTŞ’ nin hakim olmadığı bölgelere kaçmak zorunda kaldılar.
  6. Ahraruşam şimdiydi zindanlarında HTŞ’li mahkûmların ne işi var? Bu listeyi ve maddeleri daha fazla uzatmaya gerek yok.


Suriye’de bu müjdeli günlerde bu gibi aile içi meselelerin aile içinde halledilmesine inandığımız için sessiz kalan bizler ve bunları gündeme taşımayan bizler bugün dahi bu konuşmaları hikmetli bulmuyoruz. Ancak bizler aleyhinde yükselen sesler ve yalan üstüne katmerler basmalar karşısında vallahi vacib olduğunu görüyoruz. Vacibliğinden konuşuyoruz. Sizler adalete ve zandan sakınmaya dönünceye kadar bu itirazlarımıza işin içinden çıkamayıp sizler bocalayıncaya kadar devam edeceğiz. Kendinize geldiğinizde maalesef geride savunduğunuz adamların bir sürü pisliğini göreceksiniz ve bunları sizler ortaya çıkartmış olacaksınız. bizim gibi oradaki durumu adaletle tartmaya tahlil etmeye ve Müslümanların ve ümmetin maslahatına uygun düşecek işlerle ilgili bilgiler ve değerlendirmeler edinmeye çalışan Müslümanları, yok komplo teorisyenlerinden etkilenenler yok komplocu bunlar diyerek ötekileştirmeye çalıştığınız sürece ötekileşmeyecek tam dibinizde sizlere hakikat gözlüklerini takacağız.




Yukarıdaki verdiğim ümmetin üzerinde icma ettiği fıkhi kaideleri de unutmayın

Allahın dilemesi delil olmaz.

Allahın havli delil olmaz




Adeten mümteni olan hakikaten mümteni kabul edilir.

Bu 3 esasın beyanından sonra bize hala Allahın kaderinden delil getiremeye kalkanlar olursa o halde sizler mükellef değilsiniz Allahu alem
 
Üst Ana Sayfa Alt