Çevrimdışı
BİSMİLLAHİRRAHMÂNİRRAHÎM
Allah, aranızdaki iman edip iyi ameller işleyenlere, kendilerini tıpkı daha önceki mü'minler gibi yeryüzünde egemen kılacağım, kendileri için seçtiği dinlerini sarsılmaz temellere oturtacağını ve korkularını güvene dönüştüreceğini vadetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Bu aşamadan sonra kâfir olanlara gelince, onlar yoldan çıkmışların ta kendileridirler."
Allah Teala bu ayette,mü'minlere iman ve imanlarından sonra iyi amel etmelerinden sonra onlara vaatte bulunuyor.
1:Onları yeryüzün'de egemen kılacağını
2:Ve bu egemenlikten sonra oluşturulan dini sağlam temeller üzerine oturtacağını
3:Onların korkularını güvene dönüştüreceğini bildiriyor ve vâdediyor.
Allah Teala her hangi bir şeyi vaat etmiş ise vadinden asla dönmez,O'nun vadettikleri mutlak yerine gelecektir,ancak bu yerine getirileceği vadedilen egemenlik için gerekçe olan iman gerçeğinin mahiyeti nedir? Kişi iman edip,iman gerçeğine kayıtsız şartsız teslim olmalı, imanı gönlünde yer eder etmez ,onun bütün hayatına hükmetmeli ve onu yönlendirmelidir. Bu yöneliş hayatın hersafhasını kuşatmalı, derhal harekete geçmeli, onarma ve inşa etmelidir. Ve ona vÂdedilen yeryüzü egemenliğine giden yolda asla kınayıcının kınamasından endişe etmemeli,her konuda ona tam bir iteat ve teslimiyet içinde olmalıdır. Ne nefislerde bir arzu,nede kalplerde bir ihtiras olmamalı ki Allah’ın istediği iman gerçeği ortaya çıksın.Allah Teâla’da vadini yerine getirsin.
Bu egemen olmanın mahyeti ise; insanları ve insanlığı O’nun istediği gibi üstün bir düzeye çıkarmak,yakıp yıkıp bozgunculuk yapmadan tam bir adalet ile adil düzen oluşturmak olacaktır.İşte burada Allah Teala dini sağlam temeller üzerine oturtuyor buda, ikinci vâadtir.
"Korkularını güvene dönüştüreceğini vaadetti.’’
Artık; gönüllerde yer etmiş iman, amel ve tam bir teslimiyetten sonra yeryüzü egemenliğini hak etmiş ve egemen olmuşlar için herhangi bir korkuda yoktur. Onların hertürlü korkuları emniyet ve güzen olarak geri verilecektir.
Egemen bir güç ve sağlam, sarsılmaz temellere oturtulan bu ilahi düzenden sonra,bu egemenliği kabul etmeyip’’ kâfir olanlara gelince onlar yoldan çıkmışların ta kendileridirler."
Allah'ın İman ve amel şartını yerine getirmemiş Allah ile yapılan sözleşmenin dışına çıkmışlardır. Halbuki Allah'ın verdiği sözve egemenlik bir kere gerçekleşti. Müslümanlar Allah'ın ,koştuğu şartı yerine getirirlerse Allah'ın verdiği söz her zaman için gerçekleşir yerine gelir. Allah'ın bu şartıda "Bana kulluk ederler, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar."/sanız anlamındadır. Ne yaratılmışların düzmece ilahlarına nede nefsin istek ve arzularına ortak koşmazlar anlamındadır. Bu hakikat herkes için ve kıyamete kadar geçerli bir vaâttir. Halbuki bu ilahi şartlardan birinin gerçekleşmemesi vaâdin,egemenlik zaferinin gerçekleşmemesine ve şartlar yerine gelinceye kadar gecikmesine neden olacaktır.Halbuki mü’min egemenliği ve zaferi arzu etmektedir bu sebeple, islâm ümmeti musibetlerdennasibini alır, imtihanları başarıyla geçer. Korku duyar, bu yüzdende emniyet/ güvenlik ister. Bu sebepten aşağılanır, bu sebepten onur ve üstünlük ister. Başkalarının hükümranlığınave hükümranlığına maruz kalır işte bu yüzden Allah adına yeryüzüne egemen olmayı arzulayıp durur.Halbuki bütün bu istekler Allah’ın koştuğu şartlar ile vÂdinin gerçekleşmesi ile olacaktır.Bu şartlar yerine gelincede ALLAH’I VADİ YERİNE GELECEK VE HİÇ BİR SÜPER GüÇ BU VÂDİN YERİNE GELMESİNE MANİ,ENGEL OLAMAYACAKTIR.
Ayetin devamında''Namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Peygambere itaat ediniz ki, Allah'ın rahmetinden pay alabilesiniz''.buyrulmaktadır .Bu vaat gerçekleşecektir bunun için kalpteki imanın gücü için namaza devam edilmesini,nefis ve toplumun islahı içinde zekatın hakkıyle verilmesini ve peygamberine’de iteat edilmesiniemretmektedir. Bu ayetteki emri ilede ne kadar güçlü olursa olsunlar kafirlerin güçlerini Allah’ın gücünün yanında ’’ Kâfirlerin yeryüzündeki güçlerinin karşı konulmaz olduğunu sanmayınız. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir varılacak yerdir!.’’diyerek ancak "Ki, Allah'ın rahmetinden pay alabilesiniz."buyurur…
İslam ümmeti ne zaman Allah'ın belirlediği hayat sistemine ve belirlenen şartlara uymuşsa, bu sistemi hayatının her safha ve alanına egemen kılmışsa, her işte onun egemenliğini kabul etmişse, o zaman yeryüzüne egemen olmayada, dinin ve hayat sistemïnin sağlam temellere' oturmasına ve korkuların güvene dönüşmesine ilişkin Allah'ın vaadi gerçekleşmişti Ne zaman da bu sistemden ayrılmış, mutlaka kafilenin gerisine düşmüştür, aşağılanmıştır. Dinin insanlık üzerinde kurduğu egemenliğine son verilmiş, hayattan uzaklaştırılmıştır. Her yönden korkulu bir hayata mahkûm olmuş, düşmanlara yem olmuştur.
Dikkat edin, Allah'ın vaadi her zaman geçerlidir ve Allah'ın koyduğu şart bellidir. şu halde, vaadin gerçekleşmesini isteyen Allah'ın koştuğu şartı yerine getirsin. Allah'dan daha iyi sözünde kim durabilir.
Selam olsun ALLAH'A VE O'NUN RASÜLÜNE İTEAT EDİP YERYÜZÜ EGEMENLİĞİNİ VE ZAFERİ KAZANANLARA...
Allah, aranızdaki iman edip iyi ameller işleyenlere, kendilerini tıpkı daha önceki mü'minler gibi yeryüzünde egemen kılacağım, kendileri için seçtiği dinlerini sarsılmaz temellere oturtacağını ve korkularını güvene dönüştüreceğini vadetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Bu aşamadan sonra kâfir olanlara gelince, onlar yoldan çıkmışların ta kendileridirler."
Allah Teala bu ayette,mü'minlere iman ve imanlarından sonra iyi amel etmelerinden sonra onlara vaatte bulunuyor.
1:Onları yeryüzün'de egemen kılacağını
2:Ve bu egemenlikten sonra oluşturulan dini sağlam temeller üzerine oturtacağını
3:Onların korkularını güvene dönüştüreceğini bildiriyor ve vâdediyor.
Allah Teala her hangi bir şeyi vaat etmiş ise vadinden asla dönmez,O'nun vadettikleri mutlak yerine gelecektir,ancak bu yerine getirileceği vadedilen egemenlik için gerekçe olan iman gerçeğinin mahiyeti nedir? Kişi iman edip,iman gerçeğine kayıtsız şartsız teslim olmalı, imanı gönlünde yer eder etmez ,onun bütün hayatına hükmetmeli ve onu yönlendirmelidir. Bu yöneliş hayatın hersafhasını kuşatmalı, derhal harekete geçmeli, onarma ve inşa etmelidir. Ve ona vÂdedilen yeryüzü egemenliğine giden yolda asla kınayıcının kınamasından endişe etmemeli,her konuda ona tam bir iteat ve teslimiyet içinde olmalıdır. Ne nefislerde bir arzu,nede kalplerde bir ihtiras olmamalı ki Allah’ın istediği iman gerçeği ortaya çıksın.Allah Teâla’da vadini yerine getirsin.
Bu egemen olmanın mahyeti ise; insanları ve insanlığı O’nun istediği gibi üstün bir düzeye çıkarmak,yakıp yıkıp bozgunculuk yapmadan tam bir adalet ile adil düzen oluşturmak olacaktır.İşte burada Allah Teala dini sağlam temeller üzerine oturtuyor buda, ikinci vâadtir.
"Korkularını güvene dönüştüreceğini vaadetti.’’
Artık; gönüllerde yer etmiş iman, amel ve tam bir teslimiyetten sonra yeryüzü egemenliğini hak etmiş ve egemen olmuşlar için herhangi bir korkuda yoktur. Onların hertürlü korkuları emniyet ve güzen olarak geri verilecektir.
Egemen bir güç ve sağlam, sarsılmaz temellere oturtulan bu ilahi düzenden sonra,bu egemenliği kabul etmeyip’’ kâfir olanlara gelince onlar yoldan çıkmışların ta kendileridirler."
Allah'ın İman ve amel şartını yerine getirmemiş Allah ile yapılan sözleşmenin dışına çıkmışlardır. Halbuki Allah'ın verdiği sözve egemenlik bir kere gerçekleşti. Müslümanlar Allah'ın ,koştuğu şartı yerine getirirlerse Allah'ın verdiği söz her zaman için gerçekleşir yerine gelir. Allah'ın bu şartıda "Bana kulluk ederler, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar."/sanız anlamındadır. Ne yaratılmışların düzmece ilahlarına nede nefsin istek ve arzularına ortak koşmazlar anlamındadır. Bu hakikat herkes için ve kıyamete kadar geçerli bir vaâttir. Halbuki bu ilahi şartlardan birinin gerçekleşmemesi vaâdin,egemenlik zaferinin gerçekleşmemesine ve şartlar yerine gelinceye kadar gecikmesine neden olacaktır.Halbuki mü’min egemenliği ve zaferi arzu etmektedir bu sebeple, islâm ümmeti musibetlerdennasibini alır, imtihanları başarıyla geçer. Korku duyar, bu yüzdende emniyet/ güvenlik ister. Bu sebepten aşağılanır, bu sebepten onur ve üstünlük ister. Başkalarının hükümranlığınave hükümranlığına maruz kalır işte bu yüzden Allah adına yeryüzüne egemen olmayı arzulayıp durur.Halbuki bütün bu istekler Allah’ın koştuğu şartlar ile vÂdinin gerçekleşmesi ile olacaktır.Bu şartlar yerine gelincede ALLAH’I VADİ YERİNE GELECEK VE HİÇ BİR SÜPER GüÇ BU VÂDİN YERİNE GELMESİNE MANİ,ENGEL OLAMAYACAKTIR.
Ayetin devamında''Namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Peygambere itaat ediniz ki, Allah'ın rahmetinden pay alabilesiniz''.buyrulmaktadır .Bu vaat gerçekleşecektir bunun için kalpteki imanın gücü için namaza devam edilmesini,nefis ve toplumun islahı içinde zekatın hakkıyle verilmesini ve peygamberine’de iteat edilmesiniemretmektedir. Bu ayetteki emri ilede ne kadar güçlü olursa olsunlar kafirlerin güçlerini Allah’ın gücünün yanında ’’ Kâfirlerin yeryüzündeki güçlerinin karşı konulmaz olduğunu sanmayınız. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir varılacak yerdir!.’’diyerek ancak "Ki, Allah'ın rahmetinden pay alabilesiniz."buyurur…
İslam ümmeti ne zaman Allah'ın belirlediği hayat sistemine ve belirlenen şartlara uymuşsa, bu sistemi hayatının her safha ve alanına egemen kılmışsa, her işte onun egemenliğini kabul etmişse, o zaman yeryüzüne egemen olmayada, dinin ve hayat sistemïnin sağlam temellere' oturmasına ve korkuların güvene dönüşmesine ilişkin Allah'ın vaadi gerçekleşmişti Ne zaman da bu sistemden ayrılmış, mutlaka kafilenin gerisine düşmüştür, aşağılanmıştır. Dinin insanlık üzerinde kurduğu egemenliğine son verilmiş, hayattan uzaklaştırılmıştır. Her yönden korkulu bir hayata mahkûm olmuş, düşmanlara yem olmuştur.
Dikkat edin, Allah'ın vaadi her zaman geçerlidir ve Allah'ın koyduğu şart bellidir. şu halde, vaadin gerçekleşmesini isteyen Allah'ın koştuğu şartı yerine getirsin. Allah'dan daha iyi sözünde kim durabilir.
Selam olsun ALLAH'A VE O'NUN RASÜLÜNE İTEAT EDİP YERYÜZÜ EGEMENLİĞİNİ VE ZAFERİ KAZANANLARA...
