A
Çevrimdışı
Sevgi, ruhun gıdasıdır. En makbul, en değerli sevgi hiç şüphesiz Allah’ın sevgisidir. Allah, insanlığı sevdiği için yaratmıştır ve halen salih kullarını da sevmektedir. Allah’ın sevgisini kazanmayı, hem en büyük, hedef, hem de en büyük nimet olarak görmek gerekir. Çünkü Allah’ın sevgisini kazanmak, en büyük şeref ve en büyük mutluluktur.
Allah tarafından sevildiğini hissedenler, nimetin ve şerefin en büyüğüne ulaşma yolunda olduklarını bildiklerinden daima kendilerini, rahat ve huzurlu hissederler, Allah’ın rahmetinin ve desteğinin berdevam olduğu kanaatiyle kendilerini güvenlikte hissederler. Zorluklar karşısında sabırlı olurlar, metin olurlar. “Kahrın da hoş, lütfün da hoş deme olgunluğuna erişirler.
Allah’ın sevdiği kullar, toplumda da sevgi ve saygının kaynağı olurlar. Belli konularda görüşlerine başvurulan kanaat önderleri haline gelirler. Hayır işlerinin organizasyonuna öncülük, problemlerin çözümüne rehberlik ederler. Böylesi kimselerin etkin olduğu toplumlarda barış ve güven hakim olur. Bazen haberlerde duyuyoruz: Köyün birinde esnaf, bakkal dükkanını açık bırakıp tarlasına çalışmaya gidiyor. Bir başka köyde cumhuriyet tarihi boyunca adliyeye intikal eden bir olay hiç olmamış. Demek ki buralarda Allah’ın sevdiği rehber kişiler her zaman bulunmuş aynı zamanda etkili de olmuşlar.
Allah’ın Sevdiği Kullar: (Genel Anlam itibarı İle)
الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
“Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.” (3/Al-i İmran,13)
وَأَنفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا تُلْقُوا بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
“Allah yolunda infak edin de kendi ellerinizle tehlikeye atmayın; ihsan edin. Şüphesiz Allahmuhsinleri sever.” (2/Bakara,195)
Muhsin; işini tam, güzel ve noksansız yapan, işin hakkını vererek dürüstçe yapan, ihsan sahibi kişidir. İşinin ehli olana muhsin denilir.
بَلَى مَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ وَاتَّقَى فَإِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ“Hayır! (Gerçek, onların dediği değil.) Kim sözünü yerine getirir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever.” (3/Al-i İmran,76)
Allahın sevmediği insanlar; Müfsitler
إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراً
“Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (4/Nisa,36)
لاَ جَرَمَ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِرِينَ
“Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları hiç sevmez.” (16/Nahl,23)
Allah güzeldir, güzelleri sever, iyi doğru ve güzel olanı sever. Allah Teala’nın bir sıfatı da Vedut’ur (seven) Allah eserlerini ve kullarından güzel olanların amelini sever. Allah Teala ile Peygamberimiz arasındaki ilişki sevgiyledir. Bunun için Allah, Peygamberimize Habibim!(sevgilim) diye seslenmiştir. Bu, bir insan için mutlulukların en büyüğüdür.
, “Allah’ın Hz Muhammed( s.a.s)’e habibim demesi
İslam’ın sevgi dini olduğunu gösterir.” der.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللَّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
“Ey iman edenler! İçinizden her kim dininden dönerse mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı aziz, Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir toplum getirir ki O, onları sever, onlar da O’nu severler. İşte bu, Allah’ın lütfudur, onu dilediğine verir. Şüphesiz Allah lütfu ve ilmi geniş olandır.” (5/Maide,54)
Bu ayeti yorumlayan müfessirler der ki: İnsanlar yeryüzünde yaşadıkları müddetçe İslam ümmetinden bir topluluk daima hakkı ayakta tutacak ve İslam sancağını taşıyacaktır. Demek ki Allah’ın sevdiği şahıslar olduğu gibi, sevdiği milletler de olabilmektedir. Allah’ı seven ve Onun dinini yaşama azminde olan bir topluluğu Allah da seviyor ve onlara İslam dinini temsil etme şerefini lütfediyor. Şunu da unutmamak gerekir ki bu şeref, irsi olarak nesilden nesile intikal etmez, her dönemin ümmeti dini sayü gayreti ve ihlası ile bunu kendisi elde eder.
Allah’ın sevdiği zümreler: Nebiler/Resüller, Sıdıklar, Şehitler ve Salihler . Allah Kur’an-ı Kerimde bu nevi kullarını çeşitli hal ve davranışları ile bize örnek gösterir. (4/Nisa,69)
Allah’ın sevmediği zümreler: Kafirler, münafıklar, müşrikler, müfsitler, zalimler, fasıklar, facirler, müstekbirler, Bunların hal ve davranışları da kötü örnek olarak yer alır. Nemrut ve Firavn, küfür,şirk,zulüm ve bozgunculukta pir konumundadır.
Allah tarafından seviliyor olmak, her türlü dünyevi sıkıntıdan kurtuluşun garantisi değildir. Allah, sevdiği kullarını da çeşitli sıkıntılarla imtihan eder. Ancak, her sıkıntının sevap ve uhrevi bir mükafatı vardır. Öte yandan bazı günahkarların lüks ve konfor içinde yaşıyor olması, onların iyi insan oldukları ve Allah tarafından da sevilen kimseler oldukları anlamına gelmez. Çünkü Allah bazılarını da, şükredenlerden olup olmadığını görmek için mal ile imtihan eder. Fakat şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
Allah sevdiği kulunu mahcup etmez, zelil etmez,rezil rüsva bir halde bırakmaz. Allah sevdiği kuluna hiç ummadığı yer ve zamanda fırsatlar yaratır.
Allah tarafından sevildiğini hissedenler, nimetin ve şerefin en büyüğüne ulaşma yolunda olduklarını bildiklerinden daima kendilerini, rahat ve huzurlu hissederler, Allah’ın rahmetinin ve desteğinin berdevam olduğu kanaatiyle kendilerini güvenlikte hissederler. Zorluklar karşısında sabırlı olurlar, metin olurlar. “Kahrın da hoş, lütfün da hoş deme olgunluğuna erişirler.
Allah’ın sevdiği kullar, toplumda da sevgi ve saygının kaynağı olurlar. Belli konularda görüşlerine başvurulan kanaat önderleri haline gelirler. Hayır işlerinin organizasyonuna öncülük, problemlerin çözümüne rehberlik ederler. Böylesi kimselerin etkin olduğu toplumlarda barış ve güven hakim olur. Bazen haberlerde duyuyoruz: Köyün birinde esnaf, bakkal dükkanını açık bırakıp tarlasına çalışmaya gidiyor. Bir başka köyde cumhuriyet tarihi boyunca adliyeye intikal eden bir olay hiç olmamış. Demek ki buralarda Allah’ın sevdiği rehber kişiler her zaman bulunmuş aynı zamanda etkili de olmuşlar.
Allah’ın Sevdiği Kullar: (Genel Anlam itibarı İle)
- Allah’ı severler,
- Allah’ın sevilmesini istediği emirleri, kişi ve nesneleri severler,
- Allah’ın sevmediği kişi,nesne ve haramlardan uzak
- Allah da onları sever ve kusurlarını bağışlar.
- İşlerini Allah’ın işi gibi yaparlar. Şöyle ki, Allah’ın faaliyetlerinin temel karakteristiği, yaptığı her işin, iyi, güzel ve doğru oluşudur. Kul da sosyal varlık aleminde her işini, iyi doğru ve güzel yapmaya çalışır. Onlar Allah’ı sever, Allah da onları sever.
- Allah’ı görür gibi ibadet yapanlar,(2/Bakara,195)
- Tevbe edip kendini temizleyenler (2/Bakara,222)
- Resulullah’a tabi olanlar ( 3/Al-i İmran, 31)
- Takva sahibi muttakiler (3/Ali- İmran,76)
- Sabredenler (3/Ali- İmran,146)
- Adil olanlar (5/Maide,42; 49/Hucurat,9)
- Allah yokmuş gibi hareket edenler,
- Allah’a ihtiyacı yokmuş gibi davrananlar,
- Allah’ı sadece başı sıkınca hatırlayıp, Ondan acil servis hizmeti bekleyenler,
- Allah’ın lütüf, nimet ve imkanlarını göz ardı edip her sonuç ve başarıyı kendine mal edenler,
- Özel ve sosyal yaşamına dini değerleri sokmak istemeyenler
- Aşırı gidenler, (2/Bakara,190)
- Müfsit ve bozguncular, (2/Bakara,205)
- Günahta ısrar eden nankörler ve faizcilik yapanlar (2/Bakara,276)
- Kafirleri ve Allah ve Resulüne itaat etmeyenler, (3/Ali-İmran,32)
- Zalimler, (3/Ali- İmran,57,140)
- Şımarıklar,(28/Kasas,76), kendini beğenip böbürlenenler, (4/Nisa,36)
- Hain günahkarlar, (4/Nisa,107)
- İsraf edenler, (6/En’am,141, 7/Araf,31)
الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
“Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.” (3/Al-i İmran,13)
وَأَنفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا تُلْقُوا بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
“Allah yolunda infak edin de kendi ellerinizle tehlikeye atmayın; ihsan edin. Şüphesiz Allahmuhsinleri sever.” (2/Bakara,195)
Muhsin; işini tam, güzel ve noksansız yapan, işin hakkını vererek dürüstçe yapan, ihsan sahibi kişidir. İşinin ehli olana muhsin denilir.
بَلَى مَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ وَاتَّقَى فَإِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ“Hayır! (Gerçek, onların dediği değil.) Kim sözünü yerine getirir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever.” (3/Al-i İmran,76)
Allahın sevmediği insanlar; Müfsitler
إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراً
“Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (4/Nisa,36)
لاَ جَرَمَ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِرِينَ
“Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları hiç sevmez.” (16/Nahl,23)
Allah güzeldir, güzelleri sever, iyi doğru ve güzel olanı sever. Allah Teala’nın bir sıfatı da Vedut’ur (seven) Allah eserlerini ve kullarından güzel olanların amelini sever. Allah Teala ile Peygamberimiz arasındaki ilişki sevgiyledir. Bunun için Allah, Peygamberimize Habibim!(sevgilim) diye seslenmiştir. Bu, bir insan için mutlulukların en büyüğüdür.
, “Allah’ın Hz Muhammed( s.a.s)’e habibim demesi
İslam’ın sevgi dini olduğunu gösterir.” der.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللَّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
“Ey iman edenler! İçinizden her kim dininden dönerse mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı aziz, Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir toplum getirir ki O, onları sever, onlar da O’nu severler. İşte bu, Allah’ın lütfudur, onu dilediğine verir. Şüphesiz Allah lütfu ve ilmi geniş olandır.” (5/Maide,54)
Bu ayeti yorumlayan müfessirler der ki: İnsanlar yeryüzünde yaşadıkları müddetçe İslam ümmetinden bir topluluk daima hakkı ayakta tutacak ve İslam sancağını taşıyacaktır. Demek ki Allah’ın sevdiği şahıslar olduğu gibi, sevdiği milletler de olabilmektedir. Allah’ı seven ve Onun dinini yaşama azminde olan bir topluluğu Allah da seviyor ve onlara İslam dinini temsil etme şerefini lütfediyor. Şunu da unutmamak gerekir ki bu şeref, irsi olarak nesilden nesile intikal etmez, her dönemin ümmeti dini sayü gayreti ve ihlası ile bunu kendisi elde eder.
Allah’ın sevdiği zümreler: Nebiler/Resüller, Sıdıklar, Şehitler ve Salihler . Allah Kur’an-ı Kerimde bu nevi kullarını çeşitli hal ve davranışları ile bize örnek gösterir. (4/Nisa,69)
Allah’ın sevmediği zümreler: Kafirler, münafıklar, müşrikler, müfsitler, zalimler, fasıklar, facirler, müstekbirler, Bunların hal ve davranışları da kötü örnek olarak yer alır. Nemrut ve Firavn, küfür,şirk,zulüm ve bozgunculukta pir konumundadır.
Allah tarafından seviliyor olmak, her türlü dünyevi sıkıntıdan kurtuluşun garantisi değildir. Allah, sevdiği kullarını da çeşitli sıkıntılarla imtihan eder. Ancak, her sıkıntının sevap ve uhrevi bir mükafatı vardır. Öte yandan bazı günahkarların lüks ve konfor içinde yaşıyor olması, onların iyi insan oldukları ve Allah tarafından da sevilen kimseler oldukları anlamına gelmez. Çünkü Allah bazılarını da, şükredenlerden olup olmadığını görmek için mal ile imtihan eder. Fakat şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
Allah sevdiği kulunu mahcup etmez, zelil etmez,rezil rüsva bir halde bırakmaz. Allah sevdiği kuluna hiç ummadığı yer ve zamanda fırsatlar yaratır.