Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kulların Yaradılışının Farklı Olması ve Allah’ın Bazı Kulları Sevdiği Huylar ile Yaratması Özgür İradenin Olmadığına Delil midir?

Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Es selamu akeykum, vaktin olursa bu yazılanları inceler misin hocam,

Kulların Yaradılışının Farklı Olması ve Allah’ın Bazı Kulları Sevdiği Huylar ile Yaratması Özgür İradenin Olmadığına Delil midir?

Ve Allah’ın kulunun kalbine istek ve bir işi yapma sevgisi vermesi özgür iradenin olmadığına delil midir? Çünkü her duygumuz ve isteğimiz, iyi olsun kötü olsun, Allah’ın bize bunu uygun görmesiyle gerçekleşmiş oluyor, bu duygu ve istek ile de bir sonraki aşamaya geçiyor, ameli işliyoruz. Ulema özgür iradenin varlığını kabul etmiş midir? Varsa bana ulema nakilleri bu konuda yollar mısın hocam?


IMG_0246.jpeg
IMG_0247.jpeg
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh saygıdeğer Abdullah kardeşim

Sorunuzda demişsiniz ki:

Ve Allah’ın kulunun kalbine istek ve bir işi yapma sevgisi vermesi özgür iradenin olmadığına delil midir? Çünkü her duygumuz ve isteğimiz, iyi olsun kötü olsun, Allah’ın bize bunu uygun görmesiyle gerçekleşmiş oluyor, bu duygu ve istek ile de bir sonraki aşamaya geçiyor, ameli işliyoruz.
Allah'ın dilediği kulunun kalbine bazı meselelerde bir iş hakkında istek, sevgi vermesi kulun (cûz-i) iradesini ibtal etmez, olmadığını göstermez. Öyle olsaydı, kulun yaptığı, karar vererek amel ettiği pek çok (diğer her) meselede de kalbine istek, sevdirilme gibi yönlendirme duygusu, fikri getirilmesi gerekirdi. Aksine kulun hayatında yaptığı bazı işler olumsuz sonuçlanabilmekte, hatalı ve yanlış kararları yapmış olabilmektedir. Kâfirler de kalblerine sevgi ve yönlendirme doğarak pek çok iyi iş yaptıklarını sanırlardı. Oysa bunların pek çoğu şeytanın vesvesesi , dürtüsü olması kuvvetle muhtemeldir
اَلَّذٖينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعاً
Onlar, iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir. (Kehf 104)

وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِؕ اِنَّهُ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ
Eğer şeytandan bir fitleme seni dürtüklerse hemen Allah’a sığın! Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir. (Âraf 200)


Mûmin kulların kalbine gelen yönlendirme ise aynı Allah'ın dilediği kullarına hidayeti nasib etmesi gibidir.


فَمَن يُرِدِ اللّهُ أَن يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلإِسْلاَمِ وَمَن يُرِدْ أَن يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا كَأَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِي السَّمَاء كَذَلِكَ يَجْعَلُ اللّهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ
"Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, Onun göğsünü İslam’a açar; kimi de saptırmak isterse, Onun da göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar (ve) sıkıntılı kılar. İşte böylece Allah, iman etmeyenlere pislik verir." (En'am 125)

Buraya kadar naklettiğimiz Kulların kalbine gelen olumlu ya da olumsuz duygu ve yönlendirmelerin kulun meyili yâni (cûz-i) iradesine kota koymaz, ibtal ettiğini veya olmadığını göstermez. Aksine göğsü İslam'a açılarak kalbi genişletilmiş, fehmi ve basireti açılıp ziyadeleştirilen kulun hür iradesiyle azmedip amel etmesi gerektiğini gösterir.

İşte Allah, Onların kalblerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir.” (Mucâdele 22)
Abdullah bin Mesud’dan şunu aktarır; melekler kendi dokunuşlarına şeytanlar da kendi dokunuşlarına sahibdir. ‘Meleksi dokunuş hayra ulaştırır ve hakkı doğrular. Şeytani dokunuş şerre götürür ve hakkı yalanlar.’ Abdullah b. Mesud’a göre ise bu durum, kulda bulunan ilim ve amelden olan şeyleri, şuurdan ve iradeden olan şeylerin prensiplerini kapsayan şeydir.
(İbn Teymiyye, Nakzu’l-Mantık, Sf: 29)
İbn Teymiyye’ye göre, zihnin idrakinin kaynağı, meleksi ya da şeytanidir. Melekler, insanın doğruya olan eğilimini destekleyerek onu doğruluğa doğru cesaretlendirirlerken, buna karşılık şeytan da bunların tersini yaparak yalan yanlış hilelerle onu günaha sevk eder. Her ikisi de insanın kendi doğasıyla bağdaşmıyor gözükebilir. Fakat bu durum gerçeğin kabul edilmesi melekesine/nazar bağlı olduğundan dolayı iyiliği emretmeye veya kötülükten nehy etmeye götüren şey, Onun irade melekesiyle ilgili olmaktadır. Allah en yüksek gerçektir ve O’nun hakkındaki insan bilgisi en yüksek hikmettir. Bütün gerçekler, aracı melekler vasıtasıyla insanın kalbine gelmekle beraber, gerçekte bütün gerçeklerin ana kudreti Allah’dır. Allah bütün mahlûkâtın mudebbiri ve gerçek sahibi olduğu gibi, aynı zamanda O, bütün ilimlerin de âlim öğreticisidir. Bu yüzden İbn Teymiyye, Allah’ı zikr etmenin, bütün hikmetlerin esası bilginin kaynağı ve irşadın menşei olduğunu söylemektedir. O’na göre şeriat insanları Allah’ı hatırlamaya teşvik etmekte ve böylece Allah, insanlara, gerçek için rehberlik etmekte ve onları günaha düşmekten korumaktadır. Yine Allah’ı zikretmekle insan vesvese veren şeytana karşı tedbirli olmaktadır.


Kulların Yaradılışının Farklı Olması ve Allah’ın Bazı Kulları Sevdiği Huylar ile Yaratması Özgür İradenin Olmadığına Delil midir?
Ve Allah’ın kulunun kalbine istek ve bir işi yapma sevgisi vermesi özgür iradenin olmadığına delil midir? Çünkü her duygumuz ve isteğimiz, iyi olsun kötü olsun, Allah’ın bize bunu uygun görmesiyle gerçekleşmiş oluyor, bu duygu ve istek ile de bir sonraki aşamaya geçiyor, ameli işliyoruz. Ulema özgür iradenin varlığını kabul etmiş midir? Varsa bana ulema nakilleri bu konuda yollar mısın hocam?


Ekli dosyayı görüntüle 32671Ekli dosyayı görüntüle 32672
اِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمٰٓؤُ۬اؕ اِنَّ اللّٰهَ عَزٖيزٌ غَفُورٌ .....
".... Kulları içinde ise, Allah´tan ancak âlim olanlar ´içleri titreyerek korkar´. Hiç şubhe yok Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır." (Fâtır 28)
حدثنا محمود بن غيلان حدثنا أبو أسامة عن الأعمش عن أبي صالح عن أبي هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم من سلك طريقا يلتمس فيه علما سهل الله له طريقا إلى الجنة
قال أبو عيسى هذا حديث حسن
Ebû Hurayra (r.anh)’den rivâyete göre;
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim din ilmini tahsil için yola koyulur ve her sebebe başvurursa; Allah, Cennete varan yolu Onun için kolaylaştırır.

(Tirmizi, İlim, Bab 2, Hadis no: 2646; Muslim, Zikr, 39)


İnsan, mukerrem, eşref-i mahluk bir varlık olarak yaratılmış, bütün mahlûkatın üzerine halife seçilmiş, tasarruf ve salahiyetle donatılmıştır. Böyle olsa da insanın ilmi ve iradesi çok cûz’i, iktidarı kıl kadar, kuvveti çok mahduddur. Sadece kisb dediğimiz iradenin meylinden başka hiçbir tesiri yoktur. Burada "emr-i itibari olan kesb" ifadesinin izah edilmesi icab eder ki, kader mevzuu daha net anlaşılabilsin. İnsanın, imtihana tabi tutulabilmesi, neticeyi lehine ve aleyhine tecellî ettirebilmesi için, onun kendi hür iradesiyle kullanabileceği bir salahiyete sahib olması gerekir. İlim ehli buna "kesb veya emr-i itibari" diyoruz.
İnsan hür iradesiyle herhangi bir şeyi tercih edebilir, takdir edebilir ve ona itibar edebilir. Daha sonraki bütün merhaleler, silsileler Allah’ın takdir, irade ve kudreti ile yaratılır. İnsan iradesini veya meylini hayra kullanırsa, Cenab-ı Hak o hayrı yaratır; şerre kullanırsa, şerri yaratır. İşte insanın elinde olan ilk meyil ve itibar kula aittir. Bunu istediği gibi kullanabilir.
Maturudi mezhebi meyalana, Eşari mezhebi de meyalandaki tasarrufa "emr-i itibari" demişler. Şurası kesin ki "emr-i itibari" denilen şey mevcud ve mahlûk sınıfına girmiyorlar. Dolayısı ile meyalan ya da meyalandaki tasarruf insana verilebilir. Şayet meyalan ya da meyalandaki tasarruf mevcud ve mahluk olmuş olsa idi, bunu insana vermek şirk olurdu. Çünkü her mevcud ve mahlukun istisnasız yaratıcısı Allah’tır. İnsan ise yaratmaktan acizdir.

"Emr-i itibari" denilen şey mevcud ve mahluk değilse, o zaman “Madum mudur?
Kelam âlimleri "madum da değildir" diyor. Yani "emr-i itibari" denilen şeyler mevcud ile madum arasında bir şeydir denilmiştir. Mevcud olsa Allah’a ait bir fiil olur, buradan cebir çıkar, madum yani yok denilse, o zaman olmayan bir şeyin tercihte ve iradede bulunması mümkün olmaz. "Öyle ise irade denilen şey mevcud ile madum arasında nisbi ve itibari bir emirdir." denilmiştir ki, bu hâli ile insana verilmesinde bir sakınca bulunmuyor.


İnsan iradesinin yalnız ilmî bir vücudu bulunan bir tercih, bir karardan ibaret olması ve onu mecbur kılan bir illet-i tammenin bulunmaması sebebiyle, insan bir fiili işleyinceye kadar, her an kararının değişmesi mümkündür, nitekim de öyle olmaktadır. Terazinin iki kefesi gibi, son ana kadar kefelere giren her yeni şey ruchaniyeti, yani üstün gelen kefeyi değiştirebilir. Bu da insan iradesinin sonuna kadar hür olduğu anlamına gelir. Mesela tam nefsine mağlup olarak bir şerri işleme kararı vermişken, Kur’an’ın yasağı hatırına gelir ve fikrini değiştirerek yeni bir karar verir ve yapmaz.
Kul, iradesiyle amel etmiş olsa da her şeyin yaratıcısının Allah olduğu, O'nun irade ve meşietinin mutlaka olup bunun hilâfına bir şeyin vuku bulmasının mümkün değildir.
“Seleften aktarılan haberlerde bizim tercih ettiğimiz görüşe delalet eder. O da Onlar fıtrat üzere doğdular, sonra Allah’ın ilmindeki said ve şaki olarak geçtikleri hal üzere oldular. Bu durum doğum anında imanı gerektiren selim fıtrat üzere olduğunu gösterir.”
İbn Abdilber (ö.463/1070) tarafından bazılarının şu görüşü söylediğini İbnTeymiyye aktarmaktadır: “Rasulullah fıtrat sözüyle küfür, iman, bilme ve inkârı kastetmemiştir. Burada her doğanın yaratılış, tabiat ve bünye olarak selamette olmasını murad etmiştir. Küfür, iman, bilme ve inkâr ortada yoktur. Sonra küfre veya imana, buluğa erdikten sonra temyiz çağında ulaşır. Bazılarının fıtrat selamet ve istikamet demektir, dediklerini aktarır. Delil olarak ta ‘
Ben, kullarımı hanif olarak yarattım’ (Rum 30), yani istikamet ve selamet üzerine, Allah’u â’lem sanki O kulların afetlerin ve fazlalıkların hepsinden kurtulmalarını istemiştir. (İbn Teymiyye, Der’u Tearuzi’l-Akli ve’n-Nakl, 8/442-443)

Rasulullah (s.a.v.) bir hadiste şöyle buyurmaktadır:
"Her doğan çocuk İslâm fıtratı üzere doğar. Sonra ana-babası Onu ya yahudileştirir, ya Mecusileştirir, yahud hristiyanlaştırır... "
(Muslim, Kader 25)

Bazı selef âlimlerinin fıtratı bu şekilde yorumlamaları, Kaderiyye'nin fıtrat hadisiyle istidlâl edişlerini red amacını taşımaktadır. Kaderiye'ye göre bütün insanlar, ‘İslâm fıtratı’ üzere doğduğundan dolayı, küfür ve mâ'siyet Allah'ın takdiriyle değil, insanların kendi fiilleri ile meydana gelmektedir. Yani Kaderiyye'ye göre Allah, insanları İslâm fıtratı üzere yaratmış, Onlar için küfrü ve mâ'siyeti asla yaratmamıştır. Küfrü ve mâ'siyeti insanlar kendileri yaratarak kâfir ve âsî olmuşlardır. İbn Teymiyye, bu hadisin Kaderiyye ve Mû'tezile tarafından fâsid sözleri için delil olarak kullandıklarını söyleyerek ihtiyatlı davranmaktadır. (İbn Teymiyye, Der’u Tearuzi’l-Akli ve’n-Nakl, 8/372-373)


"(Allah'a) ortak koşanlar: Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O'ndan başka hiç bir şeye tapmazdık ve O'nsuz hiç bir şeyi haram kılmazdık dediler. Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere düşen yalnız açıkça tebliğ etmek değil mi" (Nahl, 35)

"Dilediğinizi işleyin, doğrusu O, yaptıklarınızı görendir. " (Fussilet 41)

"Kim yararlı bir iş işlerse kendi lehinedir, kim de kötülük işlerse kendi aleyhinedir. Rabb'in kullara karşı zalim değildir. " (Fussilet 46)

Kul bu hurriyeti kullanırken kesin olarak kendisine bu irade gücünü verenin Allah olduğunu bilmelidir. O'nun iradesi dahilinde bunları yapmaktadır; Allah Teâlâ dilemezse, hiç bir şey yapamaz. Kul seçimini yapar ama yaratma Allah'a aittir. "O, her şeyin yaratıcısıdır." (En'am, 102) O halde yapılan iş, yaratma yönüyle yüce Allah'a; kesbedilmesi ve işlenmesi yönüyle kula aittir. Bu sebeble de sonucundan sorumludur.
Kul, irade ve isteğinin dışında kalan durumlardan sorumlu tutulmayacaktır.
"Allah, kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemez. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. " (Bakara, 286)
 
Üst Ana Sayfa Alt