Ben her ne kadar binlerce takipçisi olan bir "cemaat lideri" hakkında konuşmayı sevmesem de, bazen öyle dayanılmaz anlar oluyor ki insan Fuzuli'nin şu mısrasındaki hale düşüyor. "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil."
Ben baya zaman önce Furkan Vakfını ve muhterem Hocasını merak ediyordum. Bakıyorum on binleri bulan kalabalıklar bazen spor salonlarına sığmıyor. Bu aslında "tevhidi söylem" taşıyan cemaatler için müthiş derecede ulaşılması güç, emek isteyen, organize isteyen (Türkiye vasatında) bir vakıa. Bu büyük kitleleri yine aynı büyüklükte bir heyecan ve motivasyon içinde kenetlenmiş görünce ister istemez kitlenin etrafına kenetlendiği ilkesel çerçeveyi, örgütlenme anlayışını, eğitim ve hareket tarzını ve tabii ki "liderlik profilini" anlamaya çalışmak, analiz etmek, dinleyip değerlendirmek gerekiyor. Sırf bu münasebetle cemaatin (Vakfın) tüzüğünü okumuştum. Sonra Alparslan Hocanın sosyal medyaya yüklenen onlarca videosunu bu dikkatle dinleyip, gerçekten bu yoğunlukta desteği nasıl sağlayabildiğine dair ilmi ve liderlik vasfına haiz nitelikleri öğrenmeyi düşünüyordum. Yine bu cemaatten olduklarını bildiğim bir kaç kardeşle de hem Hoca hem de yapı hakkında tartışma gerektirmeyen kıvamda konuşmuşluğum da olmuştu.
Tüm bunlar ne kadar yeterli olur tabii ki bilemiyorum. Ama bende oluşan kanaat bırakın zihnimdeki sorulara tatmin edici cevaplar bulmayı, sadece hayretimi arttırmaya yaradı. Kilit öneme sahip bir çok sosyal-siyasal mevzudaki yorumları bırakın derinlikli bir ilmi altyapıya oturmak; gelişigüzel, sistematik düşünceden mahrum, delillendirme ve sağlam referanslara yaslanmaktan uzak, anlık ve zanni malumatların gölgesinde boğulmuş yetersizlik barındırıyor. Belki de en çok öne çıkan zaaf, bir çok yapı ve liderinde gördüğümüz "tek adam liderliğinin haddinden fazla abartılıp adeta kutsanması" şeklinde bu yapıda da ağırlığını hissettiriyor. Kalabalık olmanın verdiği güç sarhoşluğu kendisini "tek adam" saplantısı üzerinde şekillendirince maalesef o tek adamın her konuda dilediği gibi konuşması, tutarlı tutarsız ne söylerse altında derin bir mana ve hikmet aranması kaçınılmaz oluyor.
Şimdi bu videoyu da dikkatle seyrettim. Ve yine aynı şaşkınlıkla soruyorum kendime, yahu bu kadar kitlesel bir güce ulaşmış bir cemaatin lideri nasıl olur da böylesine tutarsız, mesnetsiz, doğrularla yanlışları karıştırmış yorumlar yapabiliyor?
Tamam söylediği her şey yanlış olmayabilir, bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösteriyor amenna. Ama buna rağmen yaşadığı ülkenin realitesini kavramaktan bu derece mahrum, yaşadığı coğrafyadaki gelişmeleri esaslı bilgilerle yorumlamayı bu nispette ıskalamış, ve tüm bunların ötesinde hala gözdeliğini koruyan bir ikinci örnek göremiyorum. Sufi meşrep bir cemaat olsa hadi neyse der geçerim ama tevhidi söylem üzere var olma hassasiyeti taşıdığı halde pratik sorunlara sağlıklı bir İslami perspektiften bakamayan bir tek adam ve bu adamın tüm hezeyanlarına rağmen mürit sarhoşluğu içinde itaate devam eden büyük bir topluluk söz konusu.
Yukarıdaki videoda yapmış olduğu her yorumu birer birer ele alıp değerlendirmek gibi bir pozisyona düşmek istemem. Ama genel bir bakışla sadece bir kaç hususun can alıcı bir çok gerçeği deşifre edebilecek güçte olduğunu düşünüyorum.
1- Yukarıdaki videoyu dikkatle seyreden her Müslüman açıkça görecek ki, Hoca Efendi başta Amerika olmak üzere küresel istikbarı öylesine muazzam bir akıl mertebesine yükseltiyor ki, adeta hiç bir hata yapma ihtimalleri bile olmayan haşa "Kadir-i Mutlak" bir "Rabb" var ortada. Bu (haşa) Kadir-i Mutlak güç, üstün akıl; her şeyi kontrol edebiliyor, elli yıl sonrasının gelişmelerini bile planlayıp sonra da tıkır tıkır bu planları pratiğe dökebilecek kusursuz mühendislik argümanlarını işleterek inşa edebiliyor. Hoca Efendi bu sayede düşmanının konumunu aslında beşer aklının ve gücünün ötesinde bir yere oturtup Onu yenilmez, zaafa düşürülmez kılarak İslamın ve Müslümanların giriştiği her hamleyi peşin ve kesin bir surette değersizleştirdiğini, edilgenleştirdiğini, şaibeli hale getirip bir de çaresizleştirdiğini "anlamıyor". Ve bu paralelde İslamın ve Müslümanların tüm olanaklarını kıymetsizleştirip, tahfif edip Müslüman akla ve iradeye ne kadar hürmetsiz davrandığını göremiyor. Çünkü onun nazarında Müslüman aklın ürettiği hiç bir ameliyenin aslında bir orjinalliği yok. Hiç bir hareketimizin bağımsız bir iradesi yok. Kendi dinamiklerimizle var kılmaya çalıştığımız yapılar, direnç odakları, hedefler ve pratikler gelip bu sarsılmaz mühendisliğin bir yapı taşına dönmeye mahkumdur bu kafaya göre.
2- Hoca Efendi, IŞİD de dahil olmak üzere İslam Coğrafyasında son yıllarda vuku bulan gelişmeleri ve bu gelişmeler ekseninde ortaya çıkan yapıları belli bir süreç bilgisi, yapısal özellikler ve bağlantılar, grup ve devletlerin uzak ve yakın hedefleri ve ittifakları bağlamında sağlıklı bir şekilde ele alıp yorumlayacak somut bilgilere sahip değil. Yani parça bilgiler ve malumatlar ötesinde bölge gerçeğini "BİLMİYOR". Bilmediği için de elindeki malzemeleri kendi hezeyanları çerçevesinde anlamlı bir bütün haline getirmeye çalışıp komplocu tezlere sığınmak dışında çıkar yol bulamıyor. Suriyedeki halk ayaklanmasının kökenini esasen despot bir dikta rejiminin on yıllarca işlediği zulümlere, tecavüzlere haklı bir başkaldırı olduğunu anlamak şöyle dursun; Tunusla başlayan ayaklanmaların tarihsel, sosyolojik zeminini bir çırpıda atlayıp o muazzam(!) Kadir-i Mutlak (haşa) toplum-siyaset mühendislerinin (yani ABD ve diğer emperyalistlerin) start vermesiyle işlemeye başlayan oyun olduğunu iddia ediyor. Bu iddia aslında öyle utanç verici bir iddiadır ki, yüz binlerce şehidi, yıllarca devam eden direnişleri, on milyonlarca Müslümanın çektiği acıları ve ödediği bedelleri bir çırpıda anlamsızlaştırıp üzerine (mazur görüle) sifonu çeken bir PİŞKİNLİKTİR! Ve ne hikmetse tüm bu olayların faturası, Alparslan Hoca gibi basiretli bir gözlemci (!) dışında, onlarca yıldır aktif mücadeleleriyle tanıdığımız hiç bir İslami örgüt, cemaat, alim, aydın tarafından farkedilmemiş olacak ki hepsi de bu senaryonun figüranı olmak için cup diye kaynayan kazana atlıyor(!)
3-Ha peki oynanan bu oyunu Muhterem Hocamız gibi çözüp, bağımsız politik ve İslami(!) basireti sayesinde ıskalamamayı başaran birileri daha yok mu? Nasıl olmasın? Hocanın on küsür dakika boyunca yaptığı analizlerde, üstelik "mezhebçilik" vurgusuna rağmen kurnazca değinmekten kaçındığı birileri var ! Hatta Türkiyenin güya dur durak bilmeden kamyonlarla silah gönderdiği istihbaratını almasına rağmen, uçaklar ve gemiler dolusu silahlarla malum manzaranın en baş sorumlusu olduğunu farkedemediği(!) İran ve Hizbulfesad'ı ıskalayıp faturayı Türkiye ve kandırılmış cahil-zavallı(!) halka kesmesi bile hangi etki merkeziyle paralel düşündüğünün ipuçlarını veriyor.
Öyleya ! Bu kadar muazzam komplucu tezlerle her cürmü Amerikaya yıkarken bir yandan da en büyük mücrimliği yapmaktan geri durmayan İran İfsad Devleti de zaten bu oyuna işaret etmiyor muydu? Burda Hoca İran adamıdır demekten Allaha sığınırım. Ama akıl yürütme tarzı ve sakınmacı tutumu aslında zihninin ne kadar bariz şekilde Acem teorileriyle bulandırıldığını ortaya koyuyor.