Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

amel imanın aslı içnmi yoksa kemali içnmi şartdır

  • Konbuyu başlatan ebu eymen
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

ebu eymen

Guest
ben sadece böle bi konuu size daniştım ve yanıtları bekliorum
 
S Çevrimdışı

selefi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Amel, insanin inandigi seyleri yasamasi, dînin emrettiklerini yerine getirmesi, yasakladigi seylerden de kaçinmasi demektir. Amelin îman ile yakindan alâkasi vardir. Insan önce bir sey'i benimser, dogruluguna inanir, sonra da o inandigi sey'i yaparak yasar. Bununla beraber amel, îmanin aslı için şarttır demiyoruz.Yani, insan dînin emirlerini yerine getirmese ve ibâdetini yapmasa dahi, îmandan çikmis olmaz, inancini inkâr etmis sayilmaz. Sadece günahkâr olmus olur.
Ne var ki, amel ve ibâdet, kalbdeki îmani kuvvetlendirir, te'sirini artirir, insani kemâle ve olgunluga ulastirir. Insanin inancinin geregini yapmamasi ise, imanin insan davranislari üzerindeki müsbet te'sirinin zamanla kaybolup zayiflamasina yol açar. Insan davranislari üzerinde îmanin te'sirleri zayifladikça menfî duygular, kötü huylar, zararli arzûlar, günahlar, insanin his dünyasini kaplar. Bâzan bu hâl, onu küfre, yani, îmanini kaybetmeye bile götürür.
Çünkü islenen herbir kötülük ve günah, dînin emirlerine zıd her bir amel ve hareket, kalbe isleyip îman nûrunu lekeler ve siyahlandirir.
Peygamber Efendimiz bu duruma, su ifadeleriyle isaret buyurmuslardir:
"Bir günah işliyen kimsenin kalbinde, siyah bir leke hâsil olur.
Günahlar tekrarlandikça kalbdeki siyahlik artar, îmanin nûru gitgide zayiflamaya yüz tutar. Bu hâl, kalbin bütünüyle kararip katilasmasina, îman nûrunun tamamen sönüp kaybolmasina kadar devam eder.
Bunun içindir ki, "Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var" denilmistir.
 
T Çevrimdışı

TEVHİDCİ

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
selefi ' Alıntı:
Amel, insanin inandigi seyleri yasamasi, dînin emrettiklerini yerine getirmesi, yasakladigi seylerden de kaçinmasi demektir. Amelin îman ile yakindan alâkasi vardir. Insan önce bir sey'i benimser, dogruluguna inanir, sonra da o inandigi sey'i yaparak yasar. Bununla beraber amel, îmanin aslı için şarttır demiyoruz.Yani, insan dînin emirlerini yerine getirmese ve ibâdetini yapmasa dahi, îmandan çikmis olmaz, inancini inkâr etmis sayilmaz. Sadece günahkâr olmus olur.
Ne var ki, amel ve ibâdet, kalbdeki îmani kuvvetlendirir, te'sirini artirir, insani kemâle ve olgunluga ulastirir. Insanin inancinin geregini yapmamasi ise, imanin insan davranislari üzerindeki müsbet te'sirinin zamanla kaybolup zayiflamasina yol açar. Insan davranislari üzerinde îmanin te'sirleri zayifladikça menfî duygular, kötü huylar, zararli arzûlar, günahlar, insanin his dünyasini kaplar. Bâzan bu hâl, onu küfre, yani, îmanini kaybetmeye bile götürür.
Çünkü islenen herbir kötülük ve günah, dînin emirlerine zıd her bir amel ve hareket, kalbe isleyip îman nûrunu lekeler ve siyahlandirir.
Peygamber Efendimiz bu duruma, su ifadeleriyle isaret buyurmuslardir:
"Bir günah işliyen kimsenin kalbinde, siyah bir leke hâsil olur.
Günahlar tekrarlandikça kalbdeki siyahlik artar, îmanin nûru gitgide zayiflamaya yüz tutar. Bu hâl, kalbin bütünüyle kararip katilasmasina, îman nûrunun tamamen sönüp kaybolmasina kadar devam eder.
Bunun içindir ki, "Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var" denilmistir.

allah razı olsun..
 
E Çevrimdışı

ebumuhammed

Üye
İslam-TR Üyesi
imanın aslı 3 tastik ile geçerli sayılır
,
1- EL İTİKADU BİL-KALBİ....... yani, kalben itikat

2- EL-İKRÂRU BİL-LİSAN....... yani, Lisan ile ikrar

3- EL-AMALU BİL-CEVARİH .... yani, Azalarla amel etmek.

Tasdik manasına gelen imanın gerçekleşmesi için bu zikredilen üç esasın mutlaka yan yana olması zaruridir. Bu, temel esastır. Ama bazı şeyler de vardır ki, illa da üçüncünün, yan yana olması gerekmez. Bazen sadece kalbin tasdikini gerektiren şeylerin olduğu gibi, (Korkma, Tevekkül) bunlardandır.

Tasdikin bu üç merhaledeki zikredilen delillerine gelince:

1- EL-İTİKADU BİL-KALBİ..... yani, kalben inanmak

“Bedeviler “iman ettik” dediler. De ki: “Siz iman etmediniz” Fakat İslâm olduk, deyin. Çünkü iman, henüz kalplerinize girmedi.....” (HUCURAT 14. ayet)

Zikredilen bu ayeti kerimede görüldüğü gibi, dileriyle iman ettiklerini söyleyen bedevilerin imanlarını, Alla’u Azze ve Celle kabul etmiyor. Hatta azalarla teslim olma manasına gelen islamları oldukları halde, yine onların “iman ettik” iddialarını Allah c.c. kabul etmemektedir. Neden?

Çünkü, biraz öncede zikrettiğimiz gibi tasdik manasına gelen imanın üç boyutu da bir arada olması gerekir. Burada ise, bedevilerin islamları sabit, dil ile ikrarları sabit, amma ve lakin kalben tasdikleri olmadığı için “iman ettik” iddiaları geçersizdir. İkinci olarak kullanacağımız deliller ise Allah c.c. şöyle buyurmaktadır:

“Ey resul ağızlarıyla (dileriyle) “iman ettik” dedikleri halde, kalpleri iman etmemiş olanlardan küfürde yarış edenler seni mahzun etmesin...” (MAİDE 41. ayet)

“İnsanlardan öyleleri var ki (dilleriyle) Allah’a ve ahiret gününe iman ettiklerini söylerler. Fakat onlar iman etmemişlerdir. (BAKARA 8. ayet)

Zikredilen bu ayeti kerimelerde ise, yine aynen yukarıda zikredildiği gibi, insanların sadece dilleriyle “iman ettik” iddiaları geçersiz kabul ediliyor. Neden?

Çünkü, kalpleriyle iman etmedikleri halde dileriyle iman ettiklerini söylemektedirler. Bu ise biraz öncede dediğimiz gibi üç merhaleden birinin veya ikisinin noksan oluşundandır.

Tasdikin ikinci merhalesine gelince:

2- EL-İKRARU BİL-LİSAN..... yani, Dil ile ikrar etmek.

Bu konudaki zikredilen delilde ise, Allah’u Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır.

“(Ey insanlar! Dilerinizle) deyin ki; Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilene ve diğer peygamberlere Rabb’leri tarafından verilene iman ettik. Ve onlar arasında bir ayırım yapmayınız. Biz Allah’a teslim olanlarız.” (BAKARA, 136 ayet)

Zikredilen ayeti kerimede de görüldüğü gbii tasdikin ikinci merhalesi olan “Lisan ile ikrar” istenilmektedir. Yani, Kalben tasdik ettikten sonra lisan ile ikrar edilmesi de tasdikin ikinci merhalesidir.

Tasdikin üçüncü merhalesi olan “Azalarla tatbik’e” gelince yani, Tasdikin amel manasına gelen delillerine gelince, buda;

EL-AMELU BİL-CEVARİH

“... Ebu Hureyre R.A.dan; şöyle dedi: Resulullah S.A.V.’e amellerin hangisi daha efdaldir? diye soruldu. Resulullah S.A.V. “Allah’a iman etmektir” buyurdu. Sonra hangisidir? diye soruldu: “Allah yolunda cihad etmektir” buyurdu. Sonra hangisidir? soruldu: “Mebrur Hacc’dır” buyurdu.

Muhammed İbnu Cefer’in rivayetinde ise: “Allah’a ve Resulüne iman etmektir”

Burada farkında iseniz Allah Resulunü Amel’den soruluyor. Resulullah S.A.V. ise, Amele iman ismini vererek, en efdal amelin “Allah’a ve Resulüne iman etmek” olduğunu açıkca beyan ediyor.

Amelin imandan olduğunu ispat eden ikinci delilimize gelince, oda şudur:

“... Berâ İbn Azib r.a.’dan şöyle tahdis etti: “Peygamber S.A.V. Medine’ye ilk geldiğinde Ensar’dan olan dedeleri yurduna misafir oldu. Ve on altı veya on yedi ay Beytü’l-Makdis’e doğru namaz kıldı. Halbuki kıblesinin Beytü’l-Haram’a doğru olmasını arzu ederdi. Kabe’ye yönelerek ilk kıldığı namaz, ikindi namazı olmuştu. Bir cemat’te onunla birlikte namaz kıldılar. Ondan sonra birlikte namaz kılanlardan biri namazdan çıktı. Mescidin birinde bulunan bir cemaate namazdalar iken yolu uğradı. Onlara : “Resulullah S.A.V. ile birlikte Mekke’ye doğru namaz kıldığıma Allah için şehadet ederim” deyince, o insanlar oldukları gibi Beytullah’a döndüler.

Resullullah S.A.V. Beytul Makdis’e doğru namaz kıldığı sırada Yahudiler ve Hıristiyanlar O’ndan hoşlanırlardı. Kabe’ye doğru yüzünü döndürünce, bu fiilini beğenmediler.

Zübeyr dedi ki: Bize Ebu İshak, Berâ’dan tahdis etti. Berâ İbn Azib bu hadisinde şöyle demiştir: Kıble tahvil edilmeden evvel, ilk kıbleye doğru namaz kılarak ölmüş, öldürülmüş kimseler de vardı. Bunlar hakkında nasıl hüküm vereceğimizi bilemedik. O zaman Yüce Allah “ALLAH SİZİN İMÂNINIZI ZAYİ EDECEK DEĞİLDİR” ayetini indirdi. “Bakara 143” (BUHARİ 1.C. 193. say)

Bu ayeti kerimede de yine zikredildiği gibi, amele iman ismi verilmektedir. Yani, ayeti kerimede geçen “ ..” kelimesinin manası “ ...” olarak zikredilen:

“..... İman yetmiş küsür şubedir, onun en üst derecesi lailahe İllallah, en alt derecesi ise yoldan geçenlere eziyet verici şeyleri gidermektir.” (BUHARİ 1.C. 166.S.)

(MÜSLİM )

sözü de yine böyledir. Hadiste yolda insanlara eziyet veren şeylerin kaldırılmasına kadar ki, -bu en küçük ameldir- İslamın bütün amellerini iman diye isimlendirmiştir.

Böylelikle imanın amel manasına geldiği de açıkça bvyan edilmşitir.
Ayrıyeten “iman yetmiş küsür şube’dir” hadisinden de anlaşılacağı gibi, iman tecezzi (cüzlere bölünme) yi kabul eden bir mefhum olduğu açıktır ki, buda mürciye’ye reddiyedir.

Yine bu mevzunun önemli hussularından biride, İMAN’IN terakki ve tedenni seyrine sahip olmasıdır. Yani, iman artar ve eksilir.

“Ne zaman bir sure indirilirse (iki yüzlüler) arasından kimi “Bu hangibizin imanını artırdı” derler. İnanların imanlarını artırmıştır. Onlar bunun inişini birbirlerine müjdelerler.”

(TEVBE 124.Ayet)

“Onlar ki, halk kendilerine: “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar onlardan korkun” deyince, bu söz onların imanını artırdı ve, Allah bize yeter, O ne güzel bir vekildir.” (ALİ İMRAN 173. Ayet)

gibi daha bir çok ayeti kerimeler, imanın artıp ve eksildiğine açık delillerdir.

Öyle ya, madem ki imanın yetmiş küsür şubesi mevcuttur, yerine getirilen her şube imanın terakkisine bir basamaktır. Bütün şubelerini yerine getirdi mi insan,imanını kemale erdirmiş olur.

Aynen bir rivayette zikredildiği gibi: Ömer İbnu Abdulaziz Adiy İbnu Adiy’e yazmış olduğu bir mektupta: “Muhakkak ki imanın bir takım farızaları, akideleri, men edilmiş şeyleri ve mendupları vardır. Kim bunları tam yaparsa imanı tamamlamış olur, kim de bu işleri tam yapmazsa imanı kemale erdirmemiş olur....” (BUHARİ, 1. C. 163.S)

selam ve dua ile
 
S Çevrimdışı

selefi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Selef Uleması ile, Hadis Alimlerinden birçoğu ise rivayete göre, İmam MAlik, İmAm ŞAfi ve İmam Ahmet (r.a)’a göre Şer’ü İman; “İkrarın bil lisan, tasdikun bil cenan ve amelün bil erkAn”dır. Yani, “dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve rükünlerle amel” Fakat bu görüşe sahip olan Selef Uleması ve bazı mezhep imamları, ameli terk eden kimseleri “fAsıkAsü” saymışlarsa da, bu gibilerin imandan çıkarak kafir olacaklarına hükmetmemişlerdir. Ayrıca, abid ve zahid müslümanlara tatbik edilmekte olan dini ahkAmın, ameli terkeden fAsıklara da uygulanacağını söylemişlerdir. Nitekim tatbikatta hep böyle olagelmiştir. Bu zevata göre şer’ü imanın hakükatı iki şekilde mütAlaa edilmektedir. Biri; er geç Cennete girme imkAnını sağlayan iman esasıdır ki, bu kalp ile tasdikle veya tasdikle beraber dil ile ikrar ile tahakkuk eder. Diğeri ise, müslümanı cehennemin azabından koruyan ve ebedü saadete erdiren “KemAl-i iman”, yani imanın kAmil olmasıdır. Şüphe yoktur ki amel, yani dini emir ve esaslara uyarak yasaklardan kaçınmak, imanın kemalinden olup, onun güzel bir semeresi ve beklenen meyvesidir. Sonuç olarak, yukarıdaki tarif gerçekte, “imanın aslını ve hakikatı”nın değil, “kemAl-i iman” yani iman olgunluğunun tarifidir. Bu bakımdan, Selef ve bazı hadisçilerin görüşü, Mu’tezile ve haricilerin katı görüşleriyle ilgili olmayan makul ve makbul bir görüştür (Ali Arslan Aydın, a.g.e, I, 160-161 ve orada zikredilen ana kaynaklar).
 
Üst Ana Sayfa Alt