Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Amerika'nın Islam'ı Yok Etme Saldırısı.

  • Konbuyu başlatan suatt
  • Başlangıç tarihi
S Çevrimdışı

suatt

Guest
İslâm'a göre yaşanmamasına ve İslâm risaletini dünyaya taşıyan bir Devletin de bulunmamasına rağmen dünyada var olan halklar arasında Kapitalizmin dışında inandığı bir ideolojisi bulunan insanlar arasında İslâm ümmeti tek ümmettir.
Bunun için şu anda Amerika'nın Kapitalizmi evrenselleştirme atağına gerçekten karşı koyacak İslâm aleminin dışında bir kimse yoktur.
Şu anda İslâm dünyasında bulunan devletlerin hiçbirinin İslâm'ı uygulamamalarına, her ne kadar bazıları uyguladıklarını iddia etseler detam tersine yerleşik bir şekilde Kapitalizmi uygulamalarına, İslâm ümmetinin bölünmüşlüğüne, Hilâfetin yıkılışından önce ve sonra kâfirlerin çıkardığı olaylara, başlarında; Müslümanların topraklarında batının kurduğu küfür ortamlarını koruyan, batının çıkarlarına hizmet eden ve nüfuzunu yerleştirmesine kolaylık gösteren, iç ve dış siyasetlerinin tamamında batıdan gelen emirlere göre hareket eden kâfirlerin uşakları olan idarecilerin bulunmasına rağmen İslâm ümmeti, Hilâfet Devleti’nin yıkılması ile sona ermedi ve ellili yılların başlarından itibaren İslâm'a göre kalkınmanın metodunu anlamaya, İslâm'a göre hayatı yeniden kurmaya ve İslâm ile dünyayı kurtarmayı özleyerek çalışmaya hareket etmeye başladı.
Ümmetin henüz kalkınmasını tamamlamış olmamasına, uşak idareciler tarafından ümmete uygulanan baskılara, zulümlere, cezalara, bu idarecilerin ümmet üzerinde oluşturdukları baskı ve terör ortamlarına, ümmetin küfrün ateşi altında çökmesi amacıyla halklarına karşı bu idarecilerin kâfirlerin çizdiği planları uygulamalarına rağmen başlarında Amerika olmak üzere kâfir batı, İslâm Ümmetinin kalkınmasını tamamlamasından, Müslümanların tek bir ümmet olarak yeniden hayat sahnesine dönmesinden, risaleti yeniden dünyaya taşıyacak, beşeriyetin ulaştığı her türlü medeni ve ilmi gelişimlere rağmen yeryüzünü güvenin ve güvenliğin olmadığı bir ormana çeviren Kapitalizmin egemenliğinin ve faydacı maddi değerlerinin ürünleri olan badirelerden, sıkıntılardan kurtaracak tek bir Hilâfet Devleti’nin çatısı altında yaşamalarından korkmaktadır.
Kâfir Batı, tarihin derinliklerinde birbirini boğazlayan kabilelerden oluşan Arapları; İslâm'ın nasıl medeniyet sahibi, seçkin bir ümmete dönüştürdüğünü, bu ümmetin İslâm'ın nuru ile dünyayı aydınlattıklarını, kısa bir süre içerisinde köklü bir devlet haline gelerek dünyanın efendisi olduklarını ve bu konumlarını yaklaşık on asır sürdürdüklerini, bu süreç içerisinde tüm dünyaya adaleti, emniyeti, yüce değerleri ve cömertliği yaydıklarını, her yerde Hilâfet bayrağını dalgalandırdıklarını halen daha hatırlamaktadır.
Bu nedenle Amerika artık İslâm ümmetinin yeniden dirilmesinden korkmakta, egemenliğini ve çıkarlarını sadece kendi toprakları üzerinde değil insanoğlunun yaşadığı her yerde yerleştirmeye çalışmaktadır.
Bu hakikatın ışığı altında Amerika ve Batı gerçeği kavranıldığında, Amerika'nın başlattığı atağın evrensel olmasına rağmen bununla birinci derecede İslâm ümmetinin hedeflendiği görülecektir.
Her ne kadar Amerika'nın bu saldırısının arkasında Kapitalist aç gözlülük, Amerika ve Avrupa'nın Müslümanların topraklarında var olan servetlere olan düşkünlükleri, bu ülkelerdeki stratejik coğrafyadan faydalanma, batı menşeli mallar için büyük bir pazar olma ve sanayileri için zorunlu olan hammaddelerin temin edilebildiği bir kaynak, yaşam için hayati bir öneme sahip bol miktarda petrollere sahip olması gibi faktörler varsa da Amerika'yı böylesi bir saldırıya sevk eden asıl faktör bunlar değildir. Asıl faktör İslâm ümmetinin, bünyesinde batının devletlerarası nüfuzuna ve çıkarlarına hatta ve hatta batının varlığına yönelik tehlikeleri barındırmasıdır. İslâm ümmetinin uykusundan uyanıp kalkınması ve risaletini dünyaya taşımaya başlaması endişesi batıyı korkutmaktadır.

Amerikan Saldırısının Dayanakları

İslam alemine yönelik saldırıda Amerika bir takım faktörlere dayanmaktadır. Bunlar şunlardır:
1- Özellikle ikinci körfez Savaşı’ndan sonra topyekün İslâm bölgesinde Amerika’nın nüfuzunu iyice yerleştirmesine yol açan gelişmeler nedeniyle İslâm dünyasındaki nüfuzu ve devletlerarası ağırlığı. Bu ağırlığın ve nüfuzun verdiği avantajla, İslâm dünyasında kurulu olan devletlerin, Müslümanları Kapitalizme inandırarak İslâm'ı yok etmeyi hedefleyen Amerika'nın baskılarına daha fazla itaat etmeleri.
2- Amerika'nın önderliğinde diğer Kapitalist ülkelerin de bu saldırıda Amerika ile işbirliğine girmeye hırs göstermeleri, Amerika'nın başarıya ulaşması için İslâm dünyasında nüfuzunu ve uşaklarını zorla yerleştirmede ona yardımcı olmaları. İslâm'ın; kendileri, çıkarları ve nüfuzları üzerinde tehlike teşkil etmesinde bu devletlerin Amerika'dan farkları yoktur.
3- Uluslararası hukukun bir aracı olan Birleşmiş Milletler ve sözleşmesi, planlarını uygulaması için BM'nin kullanımına verilen BM'ye tabi örgütler ve kurumlar, ekonomik, siyasi, askeri vb. icraatlarını gerçekleştirebilmesi için zorunlu gördüğü hallerde kullanabileceği devletlerarası kanunlar.
4- Amerika ve müttefiklerinin saldırıda en etkili bir silah olarak kullanabilecekleri Uluslararası medya kuruluşları üzerindeki egemenlikleri. Ki bu medya kuruluşları, İslâm'ı gerçek şeklinden saptırmada kullanıldığı gibi bu saldırıda kullanılan sloganların sürekli gündemde tutulabilmesi, İslâm'a bağlı olanların kökten dinci, şiddet yanlısı, aşırı, kaba ve terörist gibi sıfatlarla itham edilerek dünyanın onlara karşı düşman hale getirilmesi için de kullanılacaktır. Özellikle içerisinde bulunduğumuz asrın ikinci yarısında telekomünikasyon alanında görülen devrim nedeniyle dünyanın adeta küçük bir köy haline getirildiği, neredeyse sesli, görüntülü veya yazılı bir yayın organının girmediği tek bir evin kalmadığı günümüzde medyanın tehlikesi apaçık ortadadır.
Galiba Amerika'nın bu saldırısında kullandığı dayanakların en tehlikelisi ve iğrenç olanı uşak idareciler, onların yanlarında bulunan ücretli münafıklar, menfaat düşkünü fırsatçılar, kâfir batının kültürü ile sırtlanlaşan yardımcılar, batı tarzı hayata hayran olanlar, hatta ve hatta İslâm'a çok önem verdiği görüntüsü veren gerçekte ise dinin hayattan ayrılmasına çağrıda bulunan laiklerden olan fakat kendilerini insanlara İslâmcı düşünür olarak tanıtanlar ve yöneticilerin arzularına göre hareket eden birtakım alimlerin oluşturduğu kimselerdir.
Bunların tamamı, Kapitalizm için Müslümanları dinlerinden döndürme hamlesinde çeşitli yollar ve araçlarla Amerika'nın saldırılarına hizmet etmektedir. Bu saldırıda kullanılan çeşitli yol ve araçlar ise şunlardır:
Medya saptırması,
İslam mefhumlarının ve hükümlerinin tahrif edilmesi,
Küfür kanunlarının tatbik edilmesi ve bu tatbikatta lazım olan kanunların çıkartılması ve kullanılması,
Kâfirlerin nüfuz ve egemenliği altında kalmaları için çeşitli bağlar, anlaşmalar ve ittifaklarla bölge ülkelerinin kıskaç altına alınması,
Ümmette bulunan İslâm’ı değerlerin katledilmesi hedeflenerek ümmetin fakirleştirilmesi için kâfirlerin planlarını infazda üzerlerine düşen rolleri yerine getirmeleri,
Ümmetin samimi evlatlarına baskı yaparak susturmak, insanlar arasında baskı ve terör havası yaymak suretiyle açıkça hakkı söylemeye cesaret edecek kimse bırakmamak. Ümmetin küçük düşürülmesi, küfre ve kâfirlere uysallıkla itaat etmelerini kolaylaştırmak için ortam hazırlamak.
Müslümanları Kapitalizme inandırma yoluyla İslâm'ı yok etmeyi hedefleyen Amerika'nın İslâm'a ve Müslümanlara karşı başlattığı kampanyanın en belirgin özellikleri bunlardır. Bu saldırı Kapitalizmin özünü oluşturan dört sloganda toplanmaktadır. Bunlar; Demokrasi, çoğulculuk, insan hakları ve pazar politikalarından meydana gelmektedir.
Bu sloganlara saldırmaya ve detaylı olarak bunları çürütmeye başlamadan önce bu sloganların kaynaklandığı esastaki bozukluğu açıklamak lazımdır.
Bu esas, dinin hayattan ayrılmasını öngören Kapitalizm akidesidir.
Bu akide akletme ile hatta mantıksal bir işlemden bile çıkmış değildir. Bu akide birbirine zıt iki düşünce arasında orta bir çözümdür. Bu fikirler; Ortaçağ boyunca hayattaki her şeyin dine boyun eğmesi gerektiğini söyleyen Avrupa'daki din adamlarının çağrıda bulundukları düşünceler ile yaratıcının varlığını inkâr eden birtakım düşünür ve filozofların çağrıda bulundukları düşünceler arasında orta bir çözümdür.
Dinin hayattan ayrılması düşüncesi iki taraf arasındaki orta bir çözümdür. Birbirinden farklı iki şey arasında bir orta çözüm tasavvur edilebilir. Ancak birbirine zıt iki şey arasında orta bir çözüm tasavvuru mümkün değildir. Ya insanı, hayatı ve kâinatı yaratan bir yaratıcı vardır ki bu durumda yaratıcının insan için hayatta takip edeceği bir nizam koyup koymadığı ve ölümden sonra da koyduğu nizama göre hareket edip etmediklerinden dolayı insanları hesaba çekeceği araştırılır. Ya da bir yaratıcı yoktur, dolayısıyla da dinin hayattan ayrılması diye bir şey söz konusu olamaz. Zira bu durumda din tamamen terk edilir.
Ayrıca, yoktan yaratıcının varlığı pek o kadar da önemli değildir sözü hem akla uymamakta hem de insan bu ifadeden mutmain olmamaktadır.
Görüldüğü üzere Kapitalist akidenin sadece orta bir çözümden ibaret olması, içerisinde orta bir çözümün bulunmasının doğru olmadığını gösterir. Yalnızca bu durum bile bu akidenin çürütülmesi için yeterli bir nedendir. Yaratıcının varlığına inananların veya inkâr edenlerin varlığı durumu değiştirmez.
Oysa kesin akli delil; insanı, hayatı ve kâinatı yaratan bir yaratıcının var olduğu, bu yaratıcının, insan için dünyada takip edeceği bir nizam koyduğu ve insanoğlunu dünyada bu nizama bağlı kalıp kalmadığı konusunda öldükten sonra hesaba çekeceği sonucuna götürmektedir.
Bununla beraber burada, bir yaratıcının var olup olmadığını veya insan için bir nizam koyup koymadığını araştırmaya gerek yoktur. Buradaki araştırmayı Kapitalist akide ve onun bozukluğunu açıklama noktasında yoğunlaştırmak gerekir. Bu hususun araştırılmasında, bu akidenin akla dayanmayan ve birbirine zıt iki fikir arasında orta bir çözüm olduğunu ortaya koymak yeterlidir.
Sadece Kapitalist akidenin çürütülmesi bir bütün olarak Kapitalizmin reddi için yeterlidir. Çünkü bozuk bir temel üzerine oturtulan şey de bozuktur. Bu söz şu anlama gelmektedir. Kapitalizmin bozukluğunu ortaya koyabilmek için ideolojinin temel düşüncelerinin detayına girmeye gerek yoktur. Ancak bu düşüncelerden bir kısmının revaçta olması, bazı Müslümanlarca kabul görmesi ve Amerika'nın İslâm'a ve Müslümanlara yönelik çirkin saldırılarda kullandığı sloganlardan olması nedeniyle, bu sloganlara saldırıda bulunmak, bozukluğunu, İslâm'la çeliştiğini yani Müslümanların onu almalarının haram olduğunu, tamamıyla terk etmelerinin, ona çağıran ve devam eden herkesle çatışmanın farz olduğunu açıklamak kaçınılmaz olduğu için sadece bu detaylar üzerinde durulacaktır.


hilafet dergisi TEMMUZ 2001 sayısı

amerika.gif
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt