Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Anlayıp İdrak Eden Kalp mi, Yoksa Akıl mıdır?

N Çevrimdışı

Nicat

Üye
İslam-TR Üyesi
Birileri bunu soru-cevap bölümüne geçirirse güzel olur. Hakkınızı helal edin yanlış yere yazdım.
Öncelikle böyle bir soru sorduğum için hakkınızı helal edin. Bir ateist tanıdığım bana gerçekten Müslüman olmak istediyini söyledi. Fakat kafasına takılan bazı sorunları çözmek istiyor. Mesela: Kuranda bazı ayetlerde insanın kalbiyle düşündüğü yahut anladığı geçiyor.

And olsun ki, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık; onların kalbleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.(A’RAF 7/179)

Benden bunun açıklamamı istedi, malesef bir şey söyleyemedim. Bir cevabı olan varsa Allahın izniyle yardım etsin lütfen.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Anlayıp İdrak Eden Kalb mi, Yoksa Akıl mı?
29945
Akl, kişiyi diğer canlılardan ayıran ve onu sorumlu kılan temyiz gücü, düşünme ve anlama melekesidir.
Âkıl ; ne yaptığını bilen, iyi ile kötüyü birbirinden ayırt edecek temyiz kabiliyetine sâhib olabilme meziyetidir.

Akıl, “varlığın hakikatini idrak eden, maddî olmayan, fakat maddeye tesir eden basit bir cevher; maddeden şekilleri soyutlayarak kavram haline getiren ve kavramlar arasında ilişki kurarak önermelerde bulunan, kıyas yapabilen güç” demektir. Bu anlamıyla akıl sadece meleke değil özdeşlik, çelişmezlik ve üçüncü şıkkın imkânsızlığı gibi akıl ilkelerinin bütün fonksiyonlarını belirleyen bir terimdir. İnsanın her çeşit faaliyetinde doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ve güzeli çirkinden ayıran bir güç olarak akıl, ahlâkî, siyasî ve estetik değerleri belirlemede en önemli fonksiyonu haizdir.
Kur’an terminolojisinde akıl “bilgi edinmeye yarayan bir güç” ve “bu güç ile elde edilen bilgi” şeklinde tarif edilmiştir (Râgıb el-İsfahânî, “ʿaḳl” md.)

Hadislerde geçen akıl kelimesi “deveyi veya başka bir şeyi bağlamak, zabtetmek; diyet vermek” gibi kelime mânaları yanında “hatırda tutmak, anlamak ve bilmek” gibi terim anlamlarını da ifade eder.

Her insanda az veya çok duyarlık, hâfıza ve hayal gücü gibi akl-ı selîm de vardır. “Doğruyu yanlıştan ayırma gücü” olarak bilinen akl-ı selîm, hadislerde geçen fıtrat ile yakın alâkası olduğu söylenebilir. Bir rivâyette Rasulullah (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her çocuk fıtrat üzere doğar; sonra ebeveyni onu yahudi, hıristiyan veya Mecûsî yapar(Muslim, Ḳader, 22)
Kur’an’da bir de “kalb-i selîm” geçmektedir. (Şuarâ 89) Bundan bahseden âyet, mühürlendiği için isabetli düşünmekten mahrum kalmış kalplerden bahseden (Muhammed 24) âyetle birlikte değerlendirilecek olursa, kalb-i selîmin akl-ı selîme yakın bir mâna taşıdığı veya en azından aklın selâmetini koruyabilmek için yaratılıştaki saflığını ve istikametini devam ettiren bir kalbe yahud da vicdana sahib bulunmak gerektiği sonucuna varılabilir.

***​
Kalb zahiren bir et parçası olup, vucudun ihtiyacı olan kanı bedene pompalamakla mukelleftir. Kalbin bir de mânevi (mecâzi) boyutu vardır ki, ayet ve hadis-i şeriflerde işâret buyrulan yönü burasıdır. Asrımızda mâlumumuzdur ki, kalb nakli yapılabilmekte, hastaya farklı kişinin (veya yapay-sûni) kalbi takılmasına rağmen imanı ve karakteri sabit kalabilmektedir.

İman; Kalble Tasdik, Dille İkrar ve Organlarla Amel Etmenin Tümüdür
İslâm âlimleri imanın aslî şartının kalbin tasdiki olduğu hususunda ittifak etmiştir. (Gazzâlî, İḥyâʾ, C. III, Sf: 26- C. I, Sf: 121; Fahreddin er-Râzî, el-Muḥaṣṣal, s. 174; Teftâzânî, II, 249)
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur; “Lâ ilâhe illAllah’ deyip de kalbinde bir zerre ağırlığınca hayır bulunan kimse cehennemden çıkacaktır.
(Buhârî, İmân, bab: 33; Muslim, İmân, bab: 325, Hadis no: 193)

Kalb duygu, düşünce ve inanç bakımından çok çeşitli renklere girmeye ve şekiller almaya elverişlidir. İmanın mahalli kalbdir, samimi bir şekilde kalb ile tasdik ederek kelime-i tevhid getiren kişi müslüman olur. (Buhârî, "İlim", 33, 39) İman kalbin tasdikidir.

Akıl ise, gerçeğin ölçüsü olabileceği gibi bu meselede tek ve yanılmaz demek değildir. İnsan, her mahlûkun hikmetli ve gayeli yaratıldığını, kendisinin de başıboş olamayacağını aklıyla kavrayabilir. Fakat Rabb'ine karşı neler yapması gerektiğine kendisi karar veremez, kendisine verilen nimetlere şükür gerektirdiğini anlayabilir, ancak bunun nasıl yapılacağı konusunda varsayımlar ileri süremez.


Âmir dedi ki: Ben Nu'mân ibn Beşîr (r.anh)'den şöyle derken işittim: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'den şöyle buyururken işittim:
"Halâl belli, haram da bellidir. İkisi arasında (halâl mı, haram mı belli olmayan bir takım) şubheli şeyler vardır ki, çok kimseler bunları bilmezler. Her kim şubheli şeylerden sakınırsa, ırzını da, dînini de tertemiz tutmuş olur. Her kim şubheli şeylere dalarsa, (içine girmek yasak olan) koruluk etrafında davarlarını otlatan bir çoban gibi, çok sürmez içeriye dalabilir. Haberiniz olsun, her devlet başkanının kendine mahsûs bir koruluğu olur. Gözünüzü açın; Allah'ın yeryüzündeki koruluğu da haram ettiği şeylerdir. Haberiniz olsun ki, bedenin içinde bir lokmacık et parçası vardır ki iyi olursa bütün beden iyi olur; bozuk olursa bütün beden bozulur. İşte o (et parçası) kalbdir"
(Buhari, İman, Bab 39, Hadis no: 45; Muslim, Musakât, 37)

"Mudğa" sözünü, bedenin kalan kısmına nisbetle küçültmek iradesiyle "kalb" mânasına kullanılmıştır. Kalb bu küçüklüğüyle beraber bedenin salâhı ve fesadı ona tâbi'dir. Mahal irâdesi 'itibariyle kalbden akıl ve anlayış ve şecaat gibi şeyler de irâde olunur. Kaldı ki yürek dediğimiz, sol cânibde asılmış olan mâlûm etten uzuvdur. Lâkin bir gönlümüz dahi vardır ki, sukûn, harekelemeyi, istikrah gibi hâllerin medarıdır.


Fahreddin er-Râzî, kalbin hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan ayırt etme ve iyi ile kötü arasında tercih yapma özelliğine işaret ettikten sonra bilgi, algı, düşünce ve inancın merkezinin kalb olduğunu belirterek bunun delillerini anlatmış, düşünce ve bilginin merkezinin beyin olduğunu söyleyen bazı eski filozofların görüşlerini ve dayandıkları delilleri aktararak eleştirmiştir. (Mefâtîḥu’l-ġayb, V, 541, 544)
Kur'an'da ve hadislerde kalbin mahiyeti ve tarifi üzerinde değil işlevleri ve nitelikleri üzerinde durulmuştur. Kur'an ve hadiste geçen kalb kelimesi insanın anlama, kavrama, düşünme ve şeylerin hakikatini bilme yönünü, başka bir ifadeyle insanı insan yapan ve diğer canlılardan ayıran temel niteliğini dile getirir. İnsanın idrak eden, bilen ve kavrayan tarafı olduğu için kalb ilâhî hitaba muhatabdır, yükümlü ve sorumludur. Dinî ve İnsanî hayatın merkezinin kalb olduğu Kur'an ve hadislerde açıkça ifade edilmiştir.
"Kalbleri var ama onunla bir şey anlamıyorlar" (Âraf 179),
Akletmek için onlarda kalb yok mu? (Hacc 46),
"Kalbi olanlar için bunda öğüt vardır" (Kaf 37) mealindeki âyetler kalbin idrak, ilim, marifet ve düşünme aracı olduğunu ortaya koymaktadır. Bundan dolayı kalb (fuâd) sorumludur.

Kalbin bir özelliği de değişken olması (Musned, IV, 408; VI, 302) renkten renge girmesidir. Bu husus duygu, düşünce ve inançların değişmesini beraberinde getirir. Bundan dolayı bir hadiste;
"Ey kalbleri değiştiren, evirip çeviren Allah, kalbimi dinin ve taatin üzerine sabit kıl" (Musned, II, 168, 173; Muslim, "îmân", 1, 2; Tirmizî, "Dacavât", 89, 124) şeklinde dua edilmesi tavsiye edilmiştir.
"Kalbleri sabit kılan Allah'tır" (İbn Mâce, "Mukaddime", 13)
"Kalbler Allah'ın iki parmağı arasındadır" (Muslim,"Kader", 17; İbn Mâce, "Mukaddime", 1 3; Tirmizî,"Dacavât", 89, "Kader", 7) hadisi de Allah Teâlâ'nın kalbleri değiştirdiğini ve yönlendirdiğini göstermektedir.

Kalb, kalbin çalışması, kalbin fizyolojisi ve kalbin gerçek dinamikleri, insan üzerindeki etki ve fonksiyonları üzerine araştırma yapmak için 1991'de Kalifornia'da kurulmuş olan Heartmath Estitüsü’nde yapılan çalışmalarla son on yılda kalbin mekanik bir pompadan daha fazlası olduğuna dair yeni kanıtlara ulaşıldı. Araştırmalar, kalbin kompleks bir duyu organı olduğunu düşündürüyor. Dahası var: Kalb, bir tür bilgi kodlama ve işleme merkezine sahib olabilir.
Öncü nörokardiyoloji uzmanı Dr. J. Andrew Armor, kalb anatomisi, organizasyonu ve işlevini üzerine yıllardır yürüttüğü araştırmalarda kalbin geniş bir intrinsik sinir sistemine sahib olduğu sonucuna ulaştı. Başka bir ifade ile artık kalbi, bilimsel olarak “kendi başına çalışan küçük bir beyin” olarak nitelendirebiliriz. 1991’de yapılan araştırmalarda da “kalb beyninin” 40.000’den fazla nöron içeren karmaşık devre sisteminin algılama, düzenleme ve hatırlama işlevlerini düzenlediğine dair kanıtlar elde edilmişti.


Kalb akıl.jpg

29943

30798
Konunun orijini ve detayı:
 
Üst Ana Sayfa Alt