Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

AŞI GERCEĞİ

Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu tarz konularda:
Bana neden suphe edıyorsun dıyorlar.
ALLAH ın adamı olmayan herkezden ben suphe ederım arkadaş . Gercektende ALLAH a hakkıyla kulluk eden adamda alavere dalavere olmaz.Cunku neden;
Hesap vaktını ettıklerının bedelını ödeyecegını bılır.
KAfirler vb. öylemi çıkarları için kendinden başka herkezi neredeyse parçalayıp yok edecekler.
Ortaya birşey atıyorlar atan tuttuguna sonrada biz bulduk devası bende dıyıp daha başka haşereleri insanlara enjekte ediyorlar.
Yahu bazen ne oluyor dıyorsun dedıgınle oturup kalıyorsun.hiçbirşey yapamıyorsun
SAtılmış özgürlüğün kölesi yapmışlar bizi sonrada siz hürsünüz diye kandırmışlar bizde bir guzel yemişiz..
KEndi hayatlarımızla ilgili kararlarımızı dahi veremiyecek hale getırmışler.

Aşı olmak ıstemıyorum diyorsun.Aşıyı olmaktan beter hale getırıyorlar insanı.
Umuyorum hepsı kendı ellerıyle cezalarını kendılerı bulur.
 
Ebu Tahir Çevrimdışı

Ebu Tahir

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Bu tarz konularda:
Bana neden suphe edıyorsun dıyorlar.
ALLAH ın adamı olmayan herkezden ben suphe ederım arkadaş . Gercektende ALLAH a hakkıyla kulluk eden adamda alavere dalavere olmaz.Cunku neden;
Hesap vaktını ettıklerının bedelını ödeyecegını bılır.
KAfirler vb. öylemi çıkarları için kendinden başka herkezi neredeyse parçalayıp yok edecekler.
Ortaya birşey atıyorlar atan tuttuguna sonrada biz bulduk devası bende dıyıp daha başka haşereleri insanlara enjekte ediyorlar.
Yahu bazen ne oluyor dıyorsun dedıgınle oturup kalıyorsun.hiçbirşey yapamıyorsun
SAtılmış özgürlüğün kölesi yapmışlar bizi sonrada siz hürsünüz diye kandırmışlar bizde bir guzel yemişiz..
KEndi hayatlarımızla ilgili kararlarımızı dahi veremiyecek hale getırmışler.

Aşı olmak ıstemıyorum diyorsun.Aşıyı olmaktan beter hale getırıyorlar insanı.
Umuyorum hepsı kendı ellerıyle cezalarını kendılerı bulur.
Allahumme Amin
 
Ebu Tahir Çevrimdışı

Ebu Tahir

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
26781


:unsure:
 
bahadır571 Çevrimdışı

bahadır571

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
bahadır571 Çevrimdışı

bahadır571

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
228866007_6182746898432901_7102502357782887606_n.jpg

HAZIR MIYIZ?
Deccal diye bir şey duyduk mu hiç? Şayet duyduysak, böyle bir şeye inanıyor muyuz?
Tabi bu soruların bir Müslüman'a sorulması abesle iştigal aslında. Çünkü Rasûlullah her fırsatta ashabını ve bizleri, Deccal'in tehlikesine, fitnesine ve şerrine karşı uyarmışken; Müslüman olduğunu iddia eden birinin Deccal'i duymamış olması bir ayıp, ona inanmamış olması ise imanî hususta büyük bir kayıptır. Bundan Allah'a sığınırız.
Deccal'in fitnesi öyle büyük olacak ki; hiçbir Nebi yoktur ki, ümmelerini onun fitnesine karşı uyarmamış olsun. Yani kendi dönemlerinde çıkma ihtimalleri fazla bulunmadığı halde, her Nebî ümmetini ona karşı uyarmıştır. Bu gerçekten, onun fitnesinin ne kadar büyük olacağını gösteren çok önemli bir ayrıntıdır. Rasûlullah da her namazında ondan Allah'a sığınırdı. Bize öğrettiği duanın Deccal ile alakalı kısmı şu cümlelerden oluşur:
"Allah'ım! Mesîhu'd-Deccâl'in fitnesinin şerrinden Sana sığınırım."
Değerli kardeşlerim! Deccal, kıyametin büyük alametlerindendir. Yani artık o çıktığında, kıyamet de çok yakın demektir. Ve o çıktığında, ona insanların birçoğu tabi olacaktır. Neden mi? İnanın bunun en büyük sebebi KORKU olacak. Çünkü ona imtihan sebebiyle birçok özellik verilecek. O yağmur yağdırabilecek, ekinleri kurutabilecek ve hatta ölüleri diriltebilecek...
Hadislerde bildirilen bazı şeyleri zamanında "nasıl olabilecek" diye hayretle okurduk. Mesela kıyamete yakın güneşin batıdan doğması nasıl olabilirdi? Kimilerinin buna aklı yetmediği için, akıllarının alabileceği şekilde tevil ettiler. Mesela "bundan maksat, İslam'ın batıdan, yani Avrupa'dan doğacak olmasıdır" dediler. Oysa bunların hepsi gereksiz ve zorlama tevillerdi. Yapmamız gereken şey çok basitti: Ebû Bekir (Ra) misali, "O söylüyorsa doğrudur" diyebilmek... Tevile hamledilebilecek bir emare yoksa, nasslar zahiri üzere alınır, o şekilde iman edilir. Selefin imanı böyleydi. Haber verilen her şey, bir gün akılla idrak edilebilir hale gelecektir. Bu durumun Hadis Usûlü'nün "muhtelifu'l-hadis" bahsinde de "tevakkuf" denilen bir yeri vardır. Yani; "aklın yetmiyorsa, aklın erene ya da aklı eren biri veya aklının ereceği zaman gelene kadar bekle!" İşte ehl-i Sünnet ile mutezilenin ayrışma usullerinden biridir bu mesele. Onlar bu hususu, meselenin reddi ya da akla uygun tevili için bir bahane sayarlarken, biz haddimizi bilir ve iman ederek bekleriz. Çünkü tevilin çoğu da, inkarın bir diğer şekli olabilmektedir.
Velhasıl... Yüzyıllar geçti. Güneşin batıdan nasıl doğacağını, "manyetik alan" denilen mesele ile idrak edebilir olduk bir nebze. İşte bu manyetik alanın, "BBC'nin 2019'daki haberine göre" yer değiştirme hızı artmış. Yani kuzey kutbu yer değiştiriyor. Bu ne demek peki? Çok açık ki; kutuplar yer değiştiğinde, doğal olarak doğu ve batı yönleri de yer değiştirecektir.
Yine kıyamet öncesi vuku bulacak olaylar ve savaşlar anlatılırken, Rasûlullah mesela kılıçtan ve atlardan bahsetmektedir. Yani genel anlamıyla "silah" ya da "binek" kelimeleri kullanmıyor hiçbir hadisinde. Direk "kılıç" ve "at" diyor. Bunu mesela birçokları "şimdinin kılıcı toptur-tüfektir, atı da tanktır-uçaktır" gibi, eksik akıllarına göre anlamlandırmaya ve akıllılık yapmaya çalışıyorlar. Lakin yıllardan beri inandığım ve iddia ettiğim gibi; Rasûlullah kılıç demişse kılıçtır, at demişse attır! Peki teknoloji bu kadar gelişmişken, bu nasıl olacaktır? Çok basit: Teknoloji denilen şey, en çok "uydu"lara bağımlı bir sistem. Birçok teknolojik ürün uydu varsa var, yoksa çöp! Az önce bahsettiğim manyetik alan değişiminin, uyduları da kullanılmaz hale getirecek, yok edecek olacağını söylemek, sanırım bunun da nasıl mümkün olabileceğine dair ufak bir fikir verebilecektir. Değil mi???
Meselem aslında bunlar değildi. Deccal demiştik... Rasûlullah onu anlatırken, yağmur yağdırması, ölüleri diriltmesi gibi olağanüstü özelliklerinden bahsetmişti. Bu nasıl olabilir diye sorgulardık bunu da. Ta ki Deccal'in askerleri düğmeye basana, harekete geçene kadar! Geçen günkü haberlerde, dronlarla yağmur yağdırıldığı haberine denk gelmeyen kaldı mı? Peki "küresel ısınma, iklimsel değişiklik" gibi söylemler boşuna mı? Haarp diye bir teknolojiden haberiniz oldu mu hiç? Bu teknoloji ile atmosfere gönderilen frekanslar vasıtasıyla yağmur bulutları oluşturulabildiğini (sel felaketleri), var olan bulutların yok edilebildiğini (küresel ısınma, kuraklık) biliyor muyuz? Atmosfere yapılan bu olağan dışı müdahaleler sebebiyle, kasıtlı ya da kasıtsız depremler oluştuğu/oluşturulduğu da bir başka husus...
Bunlarla bağlantılı olarak yeni iddiam ise şu: Allah, çok yakın bir gelecekte bu kâfirlere, ölüleri diriltme ilmini de verecektir. Nasıl mı? Bekleyip göreceğiz...
Velhasıl dostlar! İşte bu Deccal ve kıyametin büyük alametleri öncesinde, onun fitnesinin habercisi olan fitne/imtihan/sıkıntı günleri olacak. Yani müminler için "sabr günleri"... İşte büyüklerimizin "hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" dedikleri günden beri, bu sürece girdiğimizi düşünüyorum. Bundan sonrasında, her gelenin gideni aratacağı çetin günler yaşayacağız. Kuraklık ve bunun neticesi olan kıtlık, bu sıkıntıların en önemlisi denebilir. Kıyamet öncesi toplu ölümlerin yaşanacağı da haber verilen bir diğer husus. Fahreddin Koca'nın cümlelerini bu doğrultuda anlamak mümkün müdür bilmiyorum ama önümüzdeki yıllar, vefat sayılarının 3-5 katı çoğalması mümkündür. Sebebi hastalıklar ya da aşılar olur; bir şey diyemem. Allah'tan hepimiz için afiyet dilerim.
Son olarak bir hususta daha uyarmak istiyorum sevdiklerimi, kardeşlerimi ve bir vesile bu satırlarımı okuyan herkesi:
Deccal çıktığında, haber verilen onlarca emaresine karşı birçokları ona uyacak demiştik yukarda. Yani mesela gözü kör olacağı haber verildiği halde, bunu göre göre namaz kılan bir yakınımızın ona inandığı ve onun davasının sözcülüğünü yaptığını görebileceğiz. Alnında açık açık kâfir yazdığı halde, Kur'an okumayı bilen birçoklarının onun safına katılacağına şahit olunabilecek. Peki bu nasıl olacak?
Kardeşlerim... Bugün Deccal'in askerleri de, her türlü zulmü ve küfrü işliyorlar. Ve onların zalim ve kâfir olduklarını çok iyi biliyor ve itiraf ediyoruz. Ama yeri geldiğinde çaresizlikten, yeri geldiğinde korkudan onların safına geçiyor muyuz, geçmiyor muyuz? Onların sözcülüğünü yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz? En basitinden; aşıları bize dayatanlar kimler? Bundan maddi ve manevi kazanç elde edenler kimler? Ve biz, kimler için birbirimizi kırıyor ve aramızı ayrıştırıyoruz? Bunları ne olur sorgulayalım ve dikkatli olalım. Bugün korku ve çaresizlik bahanesi ardına saklanarak, bize DSÖ'nün gönüllü tetikçiliğini yapanların birçoğu, bu algı ve anlayışlarını değiştirmezlerse işte yarın da Deccal'in tetikçiliğini yapacaklardır. Çünkü bu bir kişi ya da kuruluş meselesi değil, bir algı ve anlayış meselesidir. Bugünkü fitneyi göremeyen, yarınkini de göremeyecektir. Bugünkü fitnede ağzımızı kapatmaya ve susturmaya çalışanlar, yarınki fitnede burnumuzu da kapatıp bizi tamamen yok etmek için çabalayan canavarlara dönüşeceklerdir. Bunun doğruluğuna dair Allah adına yemin edecek olsam, Allah'ın beni zamanı geldiğinde doğrulayacağına inanıyorum.
Lütfen kendimize gelelim, özümüze dönmeye gayret edelim. DSÖ tetikçiliği yapanlar sevdiklerimiz dahi olsa, sözlerine ihtiyatla yaklaşalım. Akıllarımızı ve vicdanlarımızı zalimlere ve yalancılara teslim etmeyelim. Cuma günleri Kehf Sûresi okuyanların, Deccal'i tanıyacakları haber verilmektedir. Cuma günleri Kehf Sûresi okumayı veya en azından dinlemeyi adet edinelim ve çocuklarımıza da bunları öğretelim. Unutmayın; belki birçok şeyi görmeye bizim ömrümüz yetmeyecek ama çocuklarımız büyük ihtimalle savaş alanlarında bulunacaklar. Kimlerin safında olmaları gerektiğine dair eğitimi ellerindeki telefon ve tabletler verirse, çocuğunuzun Deccal'in askerlerinden olacağını bilin. Bu yüzden, bu eğitimleri siz verin.
Sabr günleri başladı ve daha çetinleri yaklaşıyor. Peki bu günlerde ne yapmalı? Bunun için, tek kurtarıcımız Rasûlullah'a kulak ve gönül verelim:
1- Böylesi bir zamanda kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak.
2- Nefsini ıslah etmeye bak.
3- Sâlih amellerde bulunmaya bak. Böylesi günlerde yapılan bir amel, "ASHABIN" 50 ameline denktir.
Allah bizi ve neslimizi, tüm âhir zaman fitnelerinden ve özellikle Mesîhu'd-Deccâl'in fitnesinin şerrinden muhafaza eylesin.
İbrahim Bilal Oduncu
 
bahadır571 Çevrimdışı

bahadır571

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
bahadır571 Çevrimdışı

bahadır571

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Aslında şuan en mantıklısı bağışıklık sistemini pompalayıp sonra virüsü kapıp geçirmek. Bulsam bir yerden virüsü kaplıcam o derece
Malum virüs için "gerçekte yok" diyenleri anlamaya çalışıyorum bir süredir ve sanırım sonunda anladım: Hasta eden virüs değil, Eksozom adlı bir hücre deniliyor. Vucudumuzda rutin olarak üretiliyor, ancak aşırı olduğunda tıpkı bu malum hastalıktaki gibi hastalığa yol açıyor. 30 yıllık bilinen bir açıklama bu, yeni tesbit değilmiş. Bununla birlikte bizim virüs, hala izole edilmiş bir virüs değil, dolayısıyla varlığı hala ispatlanamamış. Medyada sadece bilgisayar ürünü görsellerini gördüğümüz, izole edilememiş bir virüs; karşısında 30 yıllık bilinen tarihi olan Eksozom hücreleri. Belirtileri ise ne tesadüf, aynı.

Bu yazıyı bulup okuyabilir merak edenler

Screenshot_20210809-200400_Samsung Internet.jpg
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Komplo teorileriniz size kalsın ben aşımı oldum. ;)
"aşımı oldum" diye sahiblenmişsin bile ama, gerçekten aşı mı oldun?
Lisansı olmayan sıvıya aşı adını vererek aşı olmuş olmuyor. Daha fazlarını tamamlamamış, bu sebeble aşı lisansı olmayan aşı adayı sıvıyı (Gen terapisi - Biontech firmasının sıvıya verdiği isim) "her mesuliyet bana ait" diyerek imzalayarak kendine zerk ettirerek Başta Bill Gates olmak üzere tüm küresel çeteyi memnun ediyorsan biz ne yapabiliriz? Kendi nefsini dahi düşünmüyorsan, umursamıyorsan, biz de fazla umursamayız.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Bilimsel ve İslami açıdan iki harika yazı, Allah radı olsun kardeşlerim

Ekli dosyayı görüntüle 27744
HAZIR MIYIZ?
Deccal diye bir şey duyduk mu hiç? Şayet duyduysak, böyle bir şeye inanıyor muyuz?
Tabi bu soruların bir Müslüman'a sorulması abesle iştigal aslında. Çünkü Rasûlullah her fırsatta ashabını ve bizleri, Deccal'in tehlikesine, fitnesine ve şerrine karşı uyarmışken; Müslüman olduğunu iddia eden birinin Deccal'i duymamış olması bir ayıp, ona inanmamış olması ise imanî hususta büyük bir kayıptır. Bundan Allah'a sığınırız.
Deccal'in fitnesi öyle büyük olacak ki; hiçbir Nebi yoktur ki, ümmelerini onun fitnesine karşı uyarmamış olsun. Yani kendi dönemlerinde çıkma ihtimalleri fazla bulunmadığı halde, her Nebî ümmetini ona karşı uyarmıştır. Bu gerçekten, onun fitnesinin ne kadar büyük olacağını gösteren çok önemli bir ayrıntıdır. Rasûlullah da her namazında ondan Allah'a sığınırdı. Bize öğrettiği duanın Deccal ile alakalı kısmı şu cümlelerden oluşur:
"Allah'ım! Mesîhu'd-Deccâl'in fitnesinin şerrinden Sana sığınırım."
Değerli kardeşlerim! Deccal, kıyametin büyük alametlerindendir. Yani artık o çıktığında, kıyamet de çok yakın demektir. Ve o çıktığında, ona insanların birçoğu tabi olacaktır. Neden mi? İnanın bunun en büyük sebebi KORKU olacak. Çünkü ona imtihan sebebiyle birçok özellik verilecek. O yağmur yağdırabilecek, ekinleri kurutabilecek ve hatta ölüleri diriltebilecek...
Hadislerde bildirilen bazı şeyleri zamanında "nasıl olabilecek" diye hayretle okurduk. Mesela kıyamete yakın güneşin batıdan doğması nasıl olabilirdi? Kimilerinin buna aklı yetmediği için, akıllarının alabileceği şekilde tevil ettiler. Mesela "bundan maksat, İslam'ın batıdan, yani Avrupa'dan doğacak olmasıdır" dediler. Oysa bunların hepsi gereksiz ve zorlama tevillerdi. Yapmamız gereken şey çok basitti: Ebû Bekir (Ra) misali, "O söylüyorsa doğrudur" diyebilmek... Tevile hamledilebilecek bir emare yoksa, nasslar zahiri üzere alınır, o şekilde iman edilir. Selefin imanı böyleydi. Haber verilen her şey, bir gün akılla idrak edilebilir hale gelecektir. Bu durumun Hadis Usûlü'nün "muhtelifu'l-hadis" bahsinde de "tevakkuf" denilen bir yeri vardır. Yani; "aklın yetmiyorsa, aklın erene ya da aklı eren biri veya aklının ereceği zaman gelene kadar bekle!" İşte ehl-i Sünnet ile mutezilenin ayrışma usullerinden biridir bu mesele. Onlar bu hususu, meselenin reddi ya da akla uygun tevili için bir bahane sayarlarken, biz haddimizi bilir ve iman ederek bekleriz. Çünkü tevilin çoğu da, inkarın bir diğer şekli olabilmektedir.
Velhasıl... Yüzyıllar geçti. Güneşin batıdan nasıl doğacağını, "manyetik alan" denilen mesele ile idrak edebilir olduk bir nebze. İşte bu manyetik alanın, "BBC'nin 2019'daki haberine göre" yer değiştirme hızı artmış. Yani kuzey kutbu yer değiştiriyor. Bu ne demek peki? Çok açık ki; kutuplar yer değiştiğinde, doğal olarak doğu ve batı yönleri de yer değiştirecektir.
Yine kıyamet öncesi vuku bulacak olaylar ve savaşlar anlatılırken, Rasûlullah mesela kılıçtan ve atlardan bahsetmektedir. Yani genel anlamıyla "silah" ya da "binek" kelimeleri kullanmıyor hiçbir hadisinde. Direk "kılıç" ve "at" diyor. Bunu mesela birçokları "şimdinin kılıcı toptur-tüfektir, atı da tanktır-uçaktır" gibi, eksik akıllarına göre anlamlandırmaya ve akıllılık yapmaya çalışıyorlar. Lakin yıllardan beri inandığım ve iddia ettiğim gibi; Rasûlullah kılıç demişse kılıçtır, at demişse attır! Peki teknoloji bu kadar gelişmişken, bu nasıl olacaktır? Çok basit: Teknoloji denilen şey, en çok "uydu"lara bağımlı bir sistem. Birçok teknolojik ürün uydu varsa var, yoksa çöp! Az önce bahsettiğim manyetik alan değişiminin, uyduları da kullanılmaz hale getirecek, yok edecek olacağını söylemek, sanırım bunun da nasıl mümkün olabileceğine dair ufak bir fikir verebilecektir. Değil mi???
Meselem aslında bunlar değildi. Deccal demiştik... Rasûlullah onu anlatırken, yağmur yağdırması, ölüleri diriltmesi gibi olağanüstü özelliklerinden bahsetmişti. Bu nasıl olabilir diye sorgulardık bunu da. Ta ki Deccal'in askerleri düğmeye basana, harekete geçene kadar! Geçen günkü haberlerde, dronlarla yağmur yağdırıldığı haberine denk gelmeyen kaldı mı? Peki "küresel ısınma, iklimsel değişiklik" gibi söylemler boşuna mı? Haarp diye bir teknolojiden haberiniz oldu mu hiç? Bu teknoloji ile atmosfere gönderilen frekanslar vasıtasıyla yağmur bulutları oluşturulabildiğini (sel felaketleri), var olan bulutların yok edilebildiğini (küresel ısınma, kuraklık) biliyor muyuz? Atmosfere yapılan bu olağan dışı müdahaleler sebebiyle, kasıtlı ya da kasıtsız depremler oluştuğu/oluşturulduğu da bir başka husus...
Bunlarla bağlantılı olarak yeni iddiam ise şu: Allah, çok yakın bir gelecekte bu kâfirlere, ölüleri diriltme ilmini de verecektir. Nasıl mı? Bekleyip göreceğiz...
Velhasıl dostlar! İşte bu Deccal ve kıyametin büyük alametleri öncesinde, onun fitnesinin habercisi olan fitne/imtihan/sıkıntı günleri olacak. Yani müminler için "sabr günleri"... İşte büyüklerimizin "hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" dedikleri günden beri, bu sürece girdiğimizi düşünüyorum. Bundan sonrasında, her gelenin gideni aratacağı çetin günler yaşayacağız. Kuraklık ve bunun neticesi olan kıtlık, bu sıkıntıların en önemlisi denebilir. Kıyamet öncesi toplu ölümlerin yaşanacağı da haber verilen bir diğer husus. Fahreddin Koca'nın cümlelerini bu doğrultuda anlamak mümkün müdür bilmiyorum ama önümüzdeki yıllar, vefat sayılarının 3-5 katı çoğalması mümkündür. Sebebi hastalıklar ya da aşılar olur; bir şey diyemem. Allah'tan hepimiz için afiyet dilerim.
Son olarak bir hususta daha uyarmak istiyorum sevdiklerimi, kardeşlerimi ve bir vesile bu satırlarımı okuyan herkesi:
Deccal çıktığında, haber verilen onlarca emaresine karşı birçokları ona uyacak demiştik yukarda. Yani mesela gözü kör olacağı haber verildiği halde, bunu göre göre namaz kılan bir yakınımızın ona inandığı ve onun davasının sözcülüğünü yaptığını görebileceğiz. Alnında açık açık kâfir yazdığı halde, Kur'an okumayı bilen birçoklarının onun safına katılacağına şahit olunabilecek. Peki bu nasıl olacak?
Kardeşlerim... Bugün Deccal'in askerleri de, her türlü zulmü ve küfrü işliyorlar. Ve onların zalim ve kâfir olduklarını çok iyi biliyor ve itiraf ediyoruz. Ama yeri geldiğinde çaresizlikten, yeri geldiğinde korkudan onların safına geçiyor muyuz, geçmiyor muyuz? Onların sözcülüğünü yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz? En basitinden; aşıları bize dayatanlar kimler? Bundan maddi ve manevi kazanç elde edenler kimler? Ve biz, kimler için birbirimizi kırıyor ve aramızı ayrıştırıyoruz? Bunları ne olur sorgulayalım ve dikkatli olalım. Bugün korku ve çaresizlik bahanesi ardına saklanarak, bize DSÖ'nün gönüllü tetikçiliğini yapanların birçoğu, bu algı ve anlayışlarını değiştirmezlerse işte yarın da Deccal'in tetikçiliğini yapacaklardır. Çünkü bu bir kişi ya da kuruluş meselesi değil, bir algı ve anlayış meselesidir. Bugünkü fitneyi göremeyen, yarınkini de göremeyecektir. Bugünkü fitnede ağzımızı kapatmaya ve susturmaya çalışanlar, yarınki fitnede burnumuzu da kapatıp bizi tamamen yok etmek için çabalayan canavarlara dönüşeceklerdir. Bunun doğruluğuna dair Allah adına yemin edecek olsam, Allah'ın beni zamanı geldiğinde doğrulayacağına inanıyorum.
Lütfen kendimize gelelim, özümüze dönmeye gayret edelim. DSÖ tetikçiliği yapanlar sevdiklerimiz dahi olsa, sözlerine ihtiyatla yaklaşalım. Akıllarımızı ve vicdanlarımızı zalimlere ve yalancılara teslim etmeyelim. Cuma günleri Kehf Sûresi okuyanların, Deccal'i tanıyacakları haber verilmektedir. Cuma günleri Kehf Sûresi okumayı veya en azından dinlemeyi adet edinelim ve çocuklarımıza da bunları öğretelim. Unutmayın; belki birçok şeyi görmeye bizim ömrümüz yetmeyecek ama çocuklarımız büyük ihtimalle savaş alanlarında bulunacaklar. Kimlerin safında olmaları gerektiğine dair eğitimi ellerindeki telefon ve tabletler verirse, çocuğunuzun Deccal'in askerlerinden olacağını bilin. Bu yüzden, bu eğitimleri siz verin.
Sabr günleri başladı ve daha çetinleri yaklaşıyor. Peki bu günlerde ne yapmalı? Bunun için, tek kurtarıcımız Rasûlullah'a kulak ve gönül verelim:
1- Böylesi bir zamanda kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak.
2- Nefsini ıslah etmeye bak.
3- Sâlih amellerde bulunmaya bak. Böylesi günlerde yapılan bir amel, "ASHABIN" 50 ameline denktir.
Allah bizi ve neslimizi, tüm âhir zaman fitnelerinden ve özellikle Mesîhu'd-Deccâl'in fitnesinin şerrinden muhafaza eylesin.
İbrahim Bilal Oduncu
 
Üst Ana Sayfa Alt