Z
Çevrimdışı
بســـم الله الرحمن الرحيم
Asıl olarak kalp, Allah'ı sevmek içindir. Allah, insanları bunun üzerine yaratmıştır.
Buhârî ve Müslim'in rivayet ettiği hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
"Doğan her çocuk fıtrat üzere doğar, sonra annesi babası onu yahudi, hıristiyan veya mecusi yapar. Tıpkı hayvanın organları tam bir yavru doğurması gibi, onda eksik bir taraf görüyor musunuz?".
Sonra Ebu Hureyre, isterseniz şu ayeti okuyun der:
"Hakka yönelerek kendini Allah'ın insanlara yaratılışta verdiği dine ver. Zira Allah'ın yaratışında değişme yoktur; işte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler." (30 Rum/30) (Tirmizî (4/124), İbn Mâce (2/1314), Ahmed (5/231)
Yüce Allah, insanları yalnız kendisine ibadet etmek ve sevmek üzere yaratmıştır.
Fıtrat / ilk yaratılış değiştirilmezse, kalp Allah'ı bilir, onu sever ve yalnız ona ibadet eder.
Ne varki anne babasının yahudi, hıristiyan veya mecusi yapması gibi zamanla onun fıtratı bozulur. Bütün bunlar, organın kesilmesiyle vücudun bozulduğu gibi, kalbin üzerinde yaratıldığı yaratılışı / fıtratı değiştirir. Ama daha sonra onu fıtrata döndürecek biri yol gösterirse, ilk yaratılışına dönebilir.
Peygamberler, fıtratı değiştirmek ve saptırmak için değil, pekiştirmek ve egemen kılmak için gönderilmişlerdir.
Kalp, yalnız Allah'ı seviyor ve dini ona halis kılıyorsa, aşk bir yana, hiçbir zaman başkasını sevme sevdasına tutulmaz. Allah'tan başkasına aşık olması, yalnız Allah'a olan sevgisinin azlığındandır.
Yusuf, yalnız Allah'ı sevdiği ve dini ona halis kıldığı için baştan çıkarmaya çalışan kadının aşkına boyun eğmedi. Onun hakkında Yüce Allah şöyle buyurur:
"And olsun ki kadın Yusuf'a karşı istekli idi; Rabbin'den bir işaret görmeseydi Yusuf da onu isteyecekti. İşte ondan kötülüğü ve fenalığı böylece engelledik. Şüphesiz o bizim çok samimi kullarımızdandır." (12 Yusuf/24)
Vezirin karısı ve halkı ise, müşrikti. Onun için aşka müptela oldu. Kim aşka müptela olursa, iman ve tevhidinin eksikliğinden olur. Çünkü Allah'a yönelen ve aşk konusunda Allah'tan korkan kalbi aşık olmaktan şu iki etken alıkoyar:
- İlk olarak, Allah'a yönelmesi ve onu sevmesi, kendisini aşktan alıkoyar. Çünkü bu, her şeyden daha lezzetli ve hoştur. Allah sevgisinin yanında onunla rekabet edecek veya devre dışı bırakacak başka bir sevgi olamaz.
- İkinci olarak, aşkla bağdaşmayan Allah korkusu, kendisini alıkoyan Aşık olsun veya olmasın, kim bir şeyi severse, bu sevgi onu başka sevgiden alıkoyar ve onu kaybetme korkusuyla diğer sevgiden yüz çevirir.
Kul için Allah başka her şeyden daha sevimli ise ve her şeyden daha çok ondan korkuyorsa, gaflet zamanı veya bu sevgi ve korkunun zayıflık anı dışında Allah sevgisi yanında aşk veya rekabet olmaz.
Gaflet veya Allah sevgisi ve korkusunun zayıflaması da; farzları yerine getirmemek ve haramları işlemek sebebiyle olur.
Çünkü iman Allah'a itaatla artar ve isyanla eksilir. Allah'a itaat ederek ve ondan korkarak kul ne kadar itaat ederse, yine onu severek ve ondan korkarak itaatsizliği ne kadar terkederse, ona sevgisi artar ve ondan korkusu çoğalır. Böylece kalbindeki başkalarına olan sevgi ve korku kaybolur.
Vücudun hastalıklarında da durum böyledir. Vücudun sağlığı, benzeriyle korunur ve hastalığı zıddı ile önlenir.
Kalbin sıhhati/sağlığı da imanla olur ve onunla korunur. Bu da kalbe iman kazandıran "faydalı ilim" ve "salih amelle" olur. Bunlar kalbin gıdalarıdır.
İbni Mesud'dan merfu ve mevkuf olarak rivayet edilen hadiste şöyle buyrulur:
"Ziyafet veren herkes, ziyafetine katılımların olmasını ister, Allah'ın ziyafeti de Kur'andır". (Ebu Ubeyd el-Kasım İbnu Sellan "Fezailu'l-Kur'an"da rivayet etmiştir.)
Ziyafet veren Allahtır ve Kur'an kullarına verdiği ziyafettir.
Gecenin seherinde, ezan ve kaamet vakitlerinde, sucud anlarında ve namazların ardında Allah'a yapılan istiğfar ve tevbeli yönelişler neticesinde Allah insana ölünceye kadar güzel bir mükafat verir. Hem gündüz, hem uyumadan önce insanın Allah'ı anması (virdi) olmalıdır. Önüne çıkan engellere karşı sabretmelidir. Çünkü çok geçmeden Allah onu bir şekilde destekler ve kalbine imanı yazar.
Beş vakit namazı şekil ve içerik olarak tam yerine getirmeye çalışmak gerekir. Çünkü namaz dinin direğidir. "La havle vela kuvvete illa billah (güç ve kuvvet ancak Allah'tandır)" müminin sığınağı olmalıdır. Çünkü bu sözle ağırlıklara katlanılır, sıkıntılar çekilir ve üstün hallere ulaşılır.
Kul, Allah'a dua ve istekten usanmamalıdır. Acele etmediği sürece kulun dua ve isteği karşılık görür. Şu kadar zamandır dua ediyorum, duam kabul olmadı, dememeli, sabrın sonunda zaferin, sıkıntının ardında ferahın, zorluğun yanında kolaylığın olduğunu bilmelidir. Hiçbir kimse sabır göstermeden en büyük ve en küçük hayırdan bir şey elde edemez.
Alemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun,
İslama ve sünnete kavuşturduğu için hamd ve minnet onadır.
Açık ve gizli nimetlerini kullarına veren odur. Yüceliğine ve büyüklüğüne yakışan şekilde ona sonsuz şükürler olsun.
Allah'ın salatı ve selamı Muhammed'e, aile fertlerine ve ashabına, müminlerin anneleri temiz eşlerine ve kıyamet gününe kadar onlara ihsan ile uyanlara olsun.
Asıl olarak kalp, Allah'ı sevmek içindir. Allah, insanları bunun üzerine yaratmıştır.
Buhârî ve Müslim'in rivayet ettiği hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
"Doğan her çocuk fıtrat üzere doğar, sonra annesi babası onu yahudi, hıristiyan veya mecusi yapar. Tıpkı hayvanın organları tam bir yavru doğurması gibi, onda eksik bir taraf görüyor musunuz?".
Sonra Ebu Hureyre, isterseniz şu ayeti okuyun der:
"Hakka yönelerek kendini Allah'ın insanlara yaratılışta verdiği dine ver. Zira Allah'ın yaratışında değişme yoktur; işte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler." (30 Rum/30) (Tirmizî (4/124), İbn Mâce (2/1314), Ahmed (5/231)
Yüce Allah, insanları yalnız kendisine ibadet etmek ve sevmek üzere yaratmıştır.
Fıtrat / ilk yaratılış değiştirilmezse, kalp Allah'ı bilir, onu sever ve yalnız ona ibadet eder.
Ne varki anne babasının yahudi, hıristiyan veya mecusi yapması gibi zamanla onun fıtratı bozulur. Bütün bunlar, organın kesilmesiyle vücudun bozulduğu gibi, kalbin üzerinde yaratıldığı yaratılışı / fıtratı değiştirir. Ama daha sonra onu fıtrata döndürecek biri yol gösterirse, ilk yaratılışına dönebilir.
Peygamberler, fıtratı değiştirmek ve saptırmak için değil, pekiştirmek ve egemen kılmak için gönderilmişlerdir.
Kalp, yalnız Allah'ı seviyor ve dini ona halis kılıyorsa, aşk bir yana, hiçbir zaman başkasını sevme sevdasına tutulmaz. Allah'tan başkasına aşık olması, yalnız Allah'a olan sevgisinin azlığındandır.
Yusuf, yalnız Allah'ı sevdiği ve dini ona halis kıldığı için baştan çıkarmaya çalışan kadının aşkına boyun eğmedi. Onun hakkında Yüce Allah şöyle buyurur:
"And olsun ki kadın Yusuf'a karşı istekli idi; Rabbin'den bir işaret görmeseydi Yusuf da onu isteyecekti. İşte ondan kötülüğü ve fenalığı böylece engelledik. Şüphesiz o bizim çok samimi kullarımızdandır." (12 Yusuf/24)
Vezirin karısı ve halkı ise, müşrikti. Onun için aşka müptela oldu. Kim aşka müptela olursa, iman ve tevhidinin eksikliğinden olur. Çünkü Allah'a yönelen ve aşk konusunda Allah'tan korkan kalbi aşık olmaktan şu iki etken alıkoyar:
- İlk olarak, Allah'a yönelmesi ve onu sevmesi, kendisini aşktan alıkoyar. Çünkü bu, her şeyden daha lezzetli ve hoştur. Allah sevgisinin yanında onunla rekabet edecek veya devre dışı bırakacak başka bir sevgi olamaz.
- İkinci olarak, aşkla bağdaşmayan Allah korkusu, kendisini alıkoyan Aşık olsun veya olmasın, kim bir şeyi severse, bu sevgi onu başka sevgiden alıkoyar ve onu kaybetme korkusuyla diğer sevgiden yüz çevirir.
Kul için Allah başka her şeyden daha sevimli ise ve her şeyden daha çok ondan korkuyorsa, gaflet zamanı veya bu sevgi ve korkunun zayıflık anı dışında Allah sevgisi yanında aşk veya rekabet olmaz.
Gaflet veya Allah sevgisi ve korkusunun zayıflaması da; farzları yerine getirmemek ve haramları işlemek sebebiyle olur.
Çünkü iman Allah'a itaatla artar ve isyanla eksilir. Allah'a itaat ederek ve ondan korkarak kul ne kadar itaat ederse, yine onu severek ve ondan korkarak itaatsizliği ne kadar terkederse, ona sevgisi artar ve ondan korkusu çoğalır. Böylece kalbindeki başkalarına olan sevgi ve korku kaybolur.
Vücudun hastalıklarında da durum böyledir. Vücudun sağlığı, benzeriyle korunur ve hastalığı zıddı ile önlenir.
Kalbin sıhhati/sağlığı da imanla olur ve onunla korunur. Bu da kalbe iman kazandıran "faydalı ilim" ve "salih amelle" olur. Bunlar kalbin gıdalarıdır.
İbni Mesud'dan merfu ve mevkuf olarak rivayet edilen hadiste şöyle buyrulur:
"Ziyafet veren herkes, ziyafetine katılımların olmasını ister, Allah'ın ziyafeti de Kur'andır". (Ebu Ubeyd el-Kasım İbnu Sellan "Fezailu'l-Kur'an"da rivayet etmiştir.)
Ziyafet veren Allahtır ve Kur'an kullarına verdiği ziyafettir.
Gecenin seherinde, ezan ve kaamet vakitlerinde, sucud anlarında ve namazların ardında Allah'a yapılan istiğfar ve tevbeli yönelişler neticesinde Allah insana ölünceye kadar güzel bir mükafat verir. Hem gündüz, hem uyumadan önce insanın Allah'ı anması (virdi) olmalıdır. Önüne çıkan engellere karşı sabretmelidir. Çünkü çok geçmeden Allah onu bir şekilde destekler ve kalbine imanı yazar.
Beş vakit namazı şekil ve içerik olarak tam yerine getirmeye çalışmak gerekir. Çünkü namaz dinin direğidir. "La havle vela kuvvete illa billah (güç ve kuvvet ancak Allah'tandır)" müminin sığınağı olmalıdır. Çünkü bu sözle ağırlıklara katlanılır, sıkıntılar çekilir ve üstün hallere ulaşılır.
Kul, Allah'a dua ve istekten usanmamalıdır. Acele etmediği sürece kulun dua ve isteği karşılık görür. Şu kadar zamandır dua ediyorum, duam kabul olmadı, dememeli, sabrın sonunda zaferin, sıkıntının ardında ferahın, zorluğun yanında kolaylığın olduğunu bilmelidir. Hiçbir kimse sabır göstermeden en büyük ve en küçük hayırdan bir şey elde edemez.
Alemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun,
İslama ve sünnete kavuşturduğu için hamd ve minnet onadır.
Açık ve gizli nimetlerini kullarına veren odur. Yüceliğine ve büyüklüğüne yakışan şekilde ona sonsuz şükürler olsun.
Allah'ın salatı ve selamı Muhammed'e, aile fertlerine ve ashabına, müminlerin anneleri temiz eşlerine ve kıyamet gününe kadar onlara ihsan ile uyanlara olsun.