Başlığa Sığmayan Duygu ve Amel!
Saat 13'e doğru eve vardım. Oysa ailem kahvaltıya bekliyordu. Ayağımın tozuyla üzerimde yük gibi görünen bir kaç emaneti iade etmek istedim. Tabi bana kahvaltı hazırlandığını anneme ve yeğenime haber verdiklerini bilmiyordum(annem felçli olduğu için meraklanması iyi olmuyor. Bu yüzden haber vermem geldiğim zaman. Yeğeniminde çok değişik huyları ve dediğim dedik biri olduğu için onada haber vermiyorum).
Velhasıl... Emaneti iade edip, yavaş yavaş evin yolunu tuttum. Tabi ölümcül olmasada dışlanan bakışlarla sokağa girdim. Bu aralar bu bakışa çok maruz kalıyorum. Zira göz rahatsızlığından dolayı doktorun tavsiyesine uyarak transition(geçiş) özelliği olan gözlük kullanmaya başladım. Tabi aldığım zaman özelliğini bilmiyordum. Şimdi sağlık içinde olsa biraz rahatsız oluyorum açıkçası ve biraz pişmanlık da duyuyorum. Bunun özelliği ışınların göze vermiş olduğu zararları engellemek. Bunuda doğal ışınları gördüğü zaman karararak yapıyor. Gerek güneş olsun gerek karda olsun ve gerek kapalı havada olsun fark etmiyor! Bu da dışarı çıktığınız gibi gözlüklerinizi 'James Bond' vari gözlük haline getiriyor. Buda sakalla karışınca gerisini siz düşünün...
O bakışlarla evin kapısına dayandım, usulca zile bastım. Giriş kapısından otomatik sesini işitince doğruldum kapıyı ittim ve usul usul merdivenleri çıktım. Tabi bu yolculuk zihnimde muazzam bir şekilde canlanan bir ayet ile geçti, Maide suresi 54. Ayet olan 'Hiçbir kınayacının kınamasından da korkmazlar'... Kendi kendime 'Allah biliyor ya ne için taktığını' diyerek kapıya vardım. Kapıyı bizim ufaklık açtı... Açar açmaz; sevinç çığlığı ve orantısız bir gülme tuttu yüzünü. Sevinçten odaya sığındı, saklanmaya çalıştı. 'Seni özledim, yanıma gelirmisin?' diye sorduğum soruma gülerek ve koşa koşa gelerek cevap verdi. Kucağıma aldığımda sakallarımla oynayarak ve utanarak 'Bende seni özyedim' dedi. Kucağımdan inmek istediğini söyledi. Bende bir öpücük karışılığında izin verdim. Buraya kadar herşey benim açımdan çok normaldi. Çünkü bu yaşadıklarım bu yaşlarda bir çocuğun yapacağı şeylerdi...
Oturma odasına doğru yöneldim. Babamla kısa bir hasret giderip kucaklaştıktan sonra gözlerim Cennet anahtarıma ilişti... SubhanAllah ne de çok özlemişim... Kokusu burnumda tütüyor... Yanına iliştim, ellerini öpmeye yeltendim izin vermedi. Sonra alnından öptüm ve sarılarak o misk kokusunu içime çektim... Garip ama buraya kadarda normaldi. Zira özlem sevgiden, sevgi özlemden kaynaklanan bir duygu değil miydi? İşte buda onun ameliydi...
Sonra soluklanmak için koltuğa geçtim, oturdum. Yengemin kurduğu cümle ile yüreğim bir an tekledi, durdu sandım... SubhanAllah ufacık bir çocuk bunları yapabilir mi, düşünebilir mi? Meğer yapabiliyormuş... Ne koca bir yüreği varmış bu küçük bedenin... Bu ufak bedene sahip yeğenim kahvaltı yapmamış 'Kadiy amcam geysin beyabey yiyeyim' demiş... Öyle ki sofrayı kaldırmalarına bile müsaade etmemiş... SubhanAllah gelde bunu sevme, özleme! Vallahi çok seviyorum ve çok özlüyorum...
Şimdi oturup düşünüyorum, sizde düşünün! Biz bu çocukları neye meyledersek vallahi ona yönelirler. Ve vallahi dinimizi, İzzettimizi, şerefimizi o meyl ile o iman ile bunlar koruyacaklar. Yeter ki Allah'a sığınalım, O'ndan yardım isteyelim, O'nun ve Resulünün istediği gibi çocuklarımızı yetiştirelim. Düşünün ama sadece bu aciz gibi düşüne durmayın; AMEL EDİN!
25.02.2017/İstanbul
Saat 13'e doğru eve vardım. Oysa ailem kahvaltıya bekliyordu. Ayağımın tozuyla üzerimde yük gibi görünen bir kaç emaneti iade etmek istedim. Tabi bana kahvaltı hazırlandığını anneme ve yeğenime haber verdiklerini bilmiyordum(annem felçli olduğu için meraklanması iyi olmuyor. Bu yüzden haber vermem geldiğim zaman. Yeğeniminde çok değişik huyları ve dediğim dedik biri olduğu için onada haber vermiyorum).
Velhasıl... Emaneti iade edip, yavaş yavaş evin yolunu tuttum. Tabi ölümcül olmasada dışlanan bakışlarla sokağa girdim. Bu aralar bu bakışa çok maruz kalıyorum. Zira göz rahatsızlığından dolayı doktorun tavsiyesine uyarak transition(geçiş) özelliği olan gözlük kullanmaya başladım. Tabi aldığım zaman özelliğini bilmiyordum. Şimdi sağlık içinde olsa biraz rahatsız oluyorum açıkçası ve biraz pişmanlık da duyuyorum. Bunun özelliği ışınların göze vermiş olduğu zararları engellemek. Bunuda doğal ışınları gördüğü zaman karararak yapıyor. Gerek güneş olsun gerek karda olsun ve gerek kapalı havada olsun fark etmiyor! Bu da dışarı çıktığınız gibi gözlüklerinizi 'James Bond' vari gözlük haline getiriyor. Buda sakalla karışınca gerisini siz düşünün...
O bakışlarla evin kapısına dayandım, usulca zile bastım. Giriş kapısından otomatik sesini işitince doğruldum kapıyı ittim ve usul usul merdivenleri çıktım. Tabi bu yolculuk zihnimde muazzam bir şekilde canlanan bir ayet ile geçti, Maide suresi 54. Ayet olan 'Hiçbir kınayacının kınamasından da korkmazlar'... Kendi kendime 'Allah biliyor ya ne için taktığını' diyerek kapıya vardım. Kapıyı bizim ufaklık açtı... Açar açmaz; sevinç çığlığı ve orantısız bir gülme tuttu yüzünü. Sevinçten odaya sığındı, saklanmaya çalıştı. 'Seni özledim, yanıma gelirmisin?' diye sorduğum soruma gülerek ve koşa koşa gelerek cevap verdi. Kucağıma aldığımda sakallarımla oynayarak ve utanarak 'Bende seni özyedim' dedi. Kucağımdan inmek istediğini söyledi. Bende bir öpücük karışılığında izin verdim. Buraya kadar herşey benim açımdan çok normaldi. Çünkü bu yaşadıklarım bu yaşlarda bir çocuğun yapacağı şeylerdi...
Oturma odasına doğru yöneldim. Babamla kısa bir hasret giderip kucaklaştıktan sonra gözlerim Cennet anahtarıma ilişti... SubhanAllah ne de çok özlemişim... Kokusu burnumda tütüyor... Yanına iliştim, ellerini öpmeye yeltendim izin vermedi. Sonra alnından öptüm ve sarılarak o misk kokusunu içime çektim... Garip ama buraya kadarda normaldi. Zira özlem sevgiden, sevgi özlemden kaynaklanan bir duygu değil miydi? İşte buda onun ameliydi...
Sonra soluklanmak için koltuğa geçtim, oturdum. Yengemin kurduğu cümle ile yüreğim bir an tekledi, durdu sandım... SubhanAllah ufacık bir çocuk bunları yapabilir mi, düşünebilir mi? Meğer yapabiliyormuş... Ne koca bir yüreği varmış bu küçük bedenin... Bu ufak bedene sahip yeğenim kahvaltı yapmamış 'Kadiy amcam geysin beyabey yiyeyim' demiş... Öyle ki sofrayı kaldırmalarına bile müsaade etmemiş... SubhanAllah gelde bunu sevme, özleme! Vallahi çok seviyorum ve çok özlüyorum...
Şimdi oturup düşünüyorum, sizde düşünün! Biz bu çocukları neye meyledersek vallahi ona yönelirler. Ve vallahi dinimizi, İzzettimizi, şerefimizi o meyl ile o iman ile bunlar koruyacaklar. Yeter ki Allah'a sığınalım, O'ndan yardım isteyelim, O'nun ve Resulünün istediği gibi çocuklarımızı yetiştirelim. Düşünün ama sadece bu aciz gibi düşüne durmayın; AMEL EDİN!
25.02.2017/İstanbul
Son düzenleme: